Religion, Settlements and Israel's Relations with Palestinian Arabs
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 45, Heft 0, S. 41-64
83 Ergebnisse
Sortierung:
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 45, Heft 0, S. 41-64
In: Ortadoğu etütleri: siyaset ve uluslararası ilişkiler dergisi = Middle Eastern studies : journal of politics and international relations, Band 15, Heft 1, S. 1-18
This article delves into the transformative decade between 1999 and 2009, exploring the intricate web of Jewish-Arab relations in Israel and the consequential impact of Jewish-Arab tensions on Arab politics and Arab voter behavior in Israeli elections. During this decade, internal factors, such as generational shift, leadership changes, and political pluralism, played a pivotal role in reshaping the societal landscape in the Arab sector. On the other hand, external factors, including the collapse of the Israeli-Palestinian reconciliation process and the eruption of the Second Intifada, intensified the predicament of Israeli citizens of Arab origin, amplifying their national identity dilemma. The primary objective of this study is to analyze voting patterns within the Arab sector during the elections of 1999, 2001, 2003, 2006, and 2009, thereby highlighting the profound political implications of the Jewish-Arab tensions on Arab political engagement and voting behaviors. By doing so, this research provides insights into the changing patterns of Arab votes and their impact on the broader political landscape of Israel. The findings reveal that the growing social marginalization and disconnection from the Jewish sector significantly influenced the Arab sector's electoral participation. This period witnessed a decline in Arab voter turnout and a shift in support from left-wing Jewish-Zionist parties to Arab parties, paradoxically contributing to the electoral performances of both Arab parties and right-wing Jewish-Zionist parties.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-017
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 71-87
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 27, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-029
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Band 0, Heft 84, S. 191-198
ISSN: 2548-0405
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Modern dünyanın yoğun olarak kullandığı sosyolojik terimlerin başında mülteci kavramı gelir. Mülteci kavramı, dairesine giren milletler arasında Ruslar da yer aldılar. Rusların büyük göç dalgalarıyla ülkelerinden ayrılmaları I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından gerçekleşti. I. Dünya Savaşı yıllarında patlak veren Ekim 1917 Devrimi ile Rus tarihinin en önemli kırılmalarından biri yaşandı. Beyaz Ordu ve Kızıl Ordu arasındaki mücadelenin Kızıl Ordu lehine sonuçlanması, Rusya topraklarından dışarıya doğru büyük kitlelerin göç etmeleri sonucunu doğurdu. Mülteci Ruslar, Osmanlı topraklarının yanı sıra Avrupa'daki pek çok ülkeye sığınmak zorunda kaldılar. Sığınılan ülkeler arasında dünya savaşından henüz çıkmış olmasına rağmen sanayi başta olmak üzere her yıl bir sene öncekine oranla ekonomik verileri sürekli yukarı doğru yenilenen Fransa da yer almaktaydı. Fransa'nın ekonomi alanındaki gelişimi beraberinde işgücü ihtiyacını ortaya çıkardı. Mevcut insan kaynağının gereksinim duyduğu işgücünü karşılamakta yetersiz kalması dış göçlere ihtiyaç duymasına ve göç edenleri de ülkesine kabul etmesine neden oldu. Genç nüfus ağırlıklı Rus göçleri, Fransa'da bazı önemli hadiselerin yaşandığı ve yabancı düşmanlığının izlerinin görüldüğü bir atmosferde gerçekleşti. Ruslar, ülkeye farklı şehirlerden giriş yaptılar. 'Veritable bidonville (Gerçek bir gecekondu)' kümesi olarak nitelendirilen Victor Hugo Kampı'nın yer aldığı Marsilya şehri de Rus mültecilerin göç ettikleri kentlerdendi. I. Dünya Savaşı yıllarında askeri bir kamp olarak kullanılan, sürekli bir yerleşim alanı olmayan, nüfusu değişken ve az olan Victor Hugo Kampı, Ruslardan bazılarının yaşamlarının göz önüne serilmesi için önemli bir örnek teşkil edecek niteliklere sahiptir. Bu kapsamda çalışmamızla mülteci Rusların detayları ile ilgili sınırlı bilgiye sahip olunan Victor Hugo Kampı'ndaki hayatları ana hatlarıyla ortaya konulacaktır. Rusların Victor Hugo Kampı'na gelmelerine yol açan sürecin anlaşılması için Fransa'ya yoğun mülteci göçlerinden ve Rus mültecilerin ülkeye girişlerinden bahsedilecektir. Fransa'nın Rus göçmenleri kabulleri ve yaklaşımlarının nasıl olduğu sorusunun cevabı aranacaktır.
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-029
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 42, Heft 0, S. 1-25
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 108-115
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-009
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 27, Heft 2, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Turkish journal of Middle Eastern studies: Türkiye ortadoğu çalışmaları dergisi, Band 9, Heft 1, S. 149-186
ISSN: 2147-7523
"Bahar" olgusuyla kavramsallaştırılan Arap halk-rejim çatışmaları, özgürlükler ve ekonomik refah adına değişim isteğiyle başladı. Arap Baharı en yıkıcı etkisini devrimci-cumhuriyetçi ülkelerde göstermiştir. Tunus ve Mısır'da kısa süren Bahar, iç dinamiklerin gücü oranında şekillenmiştir. Libya ve Suriye'de Bahar süreci uzadıkça bölgesel ve küresel güçleri içine çekmiştir. Halk-rejim çatışmalarının güvenlik ve insani boyutu Türkiye'yi sürecin içine çekerken, İran'ın mezhepsel yayılmacılığına da yeni bir kapı açmıştır. Bu bağlamda, farklı nedenlerle Bahar sürecine müdahil olan Türkiye ile İran'ın bu dış politika açılımları Arap basınına nasıl yansıdı, sorusunu akla getirmiştir. Makalede Arap basını örneklemlerinden çıkarılan verilere içerik analizi (İA) ve söylem analizi (SA) uygulanarak karma bir yöntem kullanılmıştır. Analiz birimi olarak da gazetelerin haber çerçevelemeleri yerine, köşe yazıları tercih edilmiştir. Arap Baharı'na yönelik Türk-İran dış politika açılımlarının ağırlıklı olarak milliyetçi ve İslamcı yazarlar tarafından köşe yazılarına taşındığı tespit edilmiştir. Milliyetçi söylemi 'ne Türk Sultanı ne İran Mollası' şeklinde özetlemek mümkündür. İslamcı yazarların bu konuda ses tonları çok daha düşüktür. Türk siyasal İslam modelini şartlı olarak kabul eden İslamcılar, İran'ın mezhep eksenli modeli ve yayılmacılığının Sünni bir ittifakla durdurulmasını önermektedir.