Security in a changing world: guidelines for Finland's security policy ; report by the Council of State to the Parliament 6 June 1995
In: Publications of Ministry for Foreign Affairs 1995,8
259 Ergebnisse
Sortierung:
In: Publications of Ministry for Foreign Affairs 1995,8
Tezimi siber uzay güvenliğinin ulus güvenliği ve uluslararası güvenliğe etkileri olacağı savından hareketle şekillendirdim. Tezimde siber uzay güvenliğinin ulus güvenliği ve uluslararası güvenliğe olan etkileri üzerinde durdum. Tezimi hazırlarken konu ile ilgili makaleler, kitaplar ve devletlerin hazırlamış olduğu ulusal raporlar ile uluslararası kurumlar tarafından hazırlanan raporlardan yararlandım. Tezimi üç ana bölümden oluşturdum. Birinci bölümde tezim ile ilgili kavramlar ve teorik alt yapıdan bahsettim. Mevcut güvenlik teorilerinin siber uzay güvenliğini açıklamada yetersiz kalacağı sonucuna vardım. İkinci bölümde siber uzay güvenliğinin ulus güvenliğine olan etkileri üzerinde durdum. Ulusların güvenlik alanındaki çalışmalarının siber uzay içerisinde yetersiz kaldığı ve bu anlamda yeni güvenlik oluşumlarına ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise siber güvenlik alanında uluslararası yapılanmanın mutlaka bir üst organizasyon ile oluşturulması gerektiği ve ulusların bu organizasyondan bilgi alış verişi ile alınacak kararlara da mutlaka uyulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Türkiye'nin siber güvenlik alanında ki mevcut durumu, yapmış olduğu çalışmalar ile uluslararası yapılanmada yer alma çalışmaları üzerinde durulmuştur. Özellikle Türkiye'nin siber güvenliğini kimin sağlayacağı noktasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin siber güvenlik alanındaki mevcut bilgi birikimi ve yapılanması hakkında bilgi verilmiştir ; I have shaped my thesis starting from the state that cyber space security would have effects on national security and international security. In my thesis, I have dwelled on the effects of cyber space security on national security and international security. While preparing my thesis, I have benefited from articles related to the subject, books and national reports prepared by governments and reports prepared by international agencies. I have constituted my thesis from three parts. In the first part, I mentioned concepts related to my thesis and theoretic substructure. I concluded that current security theories would be insufficient in explaining cyber space security. In the second part, I dwelled on the effects of cyber space security on national security. In the second part, it is concluded that the security works of nations are insufficient in cyber space and in this sense, new security constitutions are needed. In the third and last part, it is concluded that international structuring in cyber security must be constituted with a high organization and nations must obey the decisions taken by the high organization. The current position of Turkey in cyber security, committed works in this field and taking part woks in the international structuring are dwelled on. Especially on the point of who is going to provide cyber security of Turkey, the information about the current accumulation of knowledge and structuring of Turkish Armed Forces is given.
BASE
Uluslararası İlişkiler Disiplini özünde barış nasıl tesis edilebilir sorusu üzerinden ortaya çıkmış bir disiplindir. Süreç içerisinde barış olgusu güvenlik ile paralel şekilde ele alınmış; güvenliğin sağlanarak aynı sorunların tekrar yaşanmaması için neler yapılabileceği konusunda çaba sarf etmektedir. Disiplinin temel inceleme alanı ve baş aktörü devlet olduğu için; devletlerin var olduğu süreçten itibaren disiplinden bahsetmek mümkündür. Modern anlamda 1648 Westfalya Antlaşması ile kurulduğu belirtilen disiplin, günümüze kadar içerisinde birçok farklı tartışma ve düşünceye ev sahipliği yapmıştır. Lakin birçok tartışma ve düşünce özünde güvenlik odaklı olup, devletlerin güvenliğini nasıl tesis edileceği veya güvenliğin neden gerekli olup, hangi koşullarda bunun ihlal edildiği konusu üzerinde tartışılmıştır. Güvenlik devletlerin en vazgeçilmez olgusu olduğu için disiplin içinde hemen hemen her teorik tartışma güvenliğe atıfta bulunmuştur. Çalışmada güvenlik ile ilgili tüm yaklaşımlar geçmişten günümüze kadar incelenecektir. Devamında 21.Yüzyıla doğru güvenliğin çeşitlendiği, yeni paradigmaların ortaya çıktığı süreç ele alınacaktır. Küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin yatay bir şekilde ilerlediği süreçte yeni bir alan olarak ortaya çıkan Siber Uzay ise çalışmanın temelinde yer alacak; siber uzayda meydana gelen yeni meydan okuma olarak Siber Güvenlik olgusu ele irdelenecektir. Siber güvenliğin Uluslararası İlişkiler içerisine nasıl dâhil edildiği ve nasıl analiz edildiği çalışmanın önemli ve kilit noktasını teşkil edecektir ; International Relations is essentially a discipline that emerged from the question of how peace can be established. In the process, the peace case is handled in parallel with the security and efforts are made to ensure that the same problems do not happen again. Since the main subject of discipline is the state, it is possible to talk about discipline from the time when states exist. In the modern sense, the discipline established by the Treaty of Westphalia of 1648 has hosted many different debates and conventions within the day. However, many discussions and thoughts are essentially security oriented and discussed on how to establish the security of the states or why security is necessary and in which conditions it is violated. Since security is the most indispensable state of the states, almost every theoretical discussion in the discipline has been found in safety. The study will examine all approaches to security in the past to the present. Then the process of emerging new paradigms, where security is diversified towards the 21st century, will be addressed. Globalization and technological developments in the form of a horizontal Cyber emerged as a new field in the process of promoting space will take place on the basis of the work; Cyberspace as a new challenge occurring in cyberspace Security will handle cases examined. How cyber security is incorporated into the International Relations and how it is analyzed will be an important and key point of study.
BASE
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 71, Heft 3, S. 827-853
ISSN: 1309-1034
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 073-098
Güvenlik kavramı günümüzde önemini koruyan en önemli kavramlar arasında yer almaktadır. Soğuk Savaş döneminde var olan güvenlik algılamaları ile günümüzdeki güvenlik algılamaları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu çerçevede, Soğuk Savaş döneminde ön planda olan askerî güvenlik algılamalarına ilave olarak siyasî, iktisadi, sosyal ve çevresel güvenlik algılamalarına daha fazla önem ve öncelik verilmektedir. Ayrıca, Soğuk Savaş sonrası güvenlik kavramı hem çok boyutlu bir niteliğe bürünmüş hem de çok karmaşıklaşmıştır.Soğuk Savaş döneminde NATO şemsiyesi altında güvenliğini tesis eden Avrupa, Soğuk Savaş sonrasında kendi güvenliğinde daha fazla rol almaya çalışmakta, NATO dışında özerk yapılanmalar oluşturmaya çalışmaktadır. Bu kapsamda AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politika (AGSP)'nın alt bileşeni olan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ön plana çıkmaktadır.Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası 1999'dan sonra gelişmeye başlamış ve önemli bir mesafe kaydetmiştir. AGSP, 2001 yılında operasyonel hâle gelmiş ve NATO unsurlarının kullanımına ilişkin varılan anlaşma çerçevesinde 2003'te AB yönetimindeki sivil ve askerî kriz harekâtlarını icra etmeye başlamıştır.Türkiye, Soğuk Savaş döneminde Avrupa güvenliğinde etkin rol oynamıştır. Soğuk Savaş sonrasında ise Türkiye'nin dünya ve Avrupa güvenliğine yapabileceği katkılar azalmamış tam tersine artmıştır. Türkiye, BM ve NATO denetimde icra edilen harekâtlarda her yönüyle kendini ispatlamış ve dünya güvenliğine önemli katkılar yapmıştır. Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Soğuk Savaş sonrasında da Avrupa güvenliğine önemli katkılar yapacak imkan ve kabiliyete sahip olduğu, Türkiye'nin aktif desteği olmaksızın Avrupa güvenliğinin tam anlamıyla tesis edilemeyeceği düşünülmektedir. ; The concept of security is one of the most important issues which maintains its importance today. There are significant differences regarding security perceptions from the Cold War era and the post Cold War era. In this respect, nowadays, more and more importance and priority is given to political, economic, social and environmental security perceptions, besides military security perceptions. Furthermore, security is turned into more complex and multi-faceted concept after the Cold War period.European Security was established under the NATO?s umbrella until the end of the Cold War. But today, European States are focusing on their own security and making autonomous exercises not only in NATO organizations, but also in other international initiatives. Additionally, these countries are establishing new security telationships with each other but NATO. In this context, the European Security and Defense Policy (ESDP) stands in the forefront, which is organized under the EU?s Common Foreign and Security Policy (CFSP).European Security and Defense Policy has started to develop from 1999 and made significant progress. ESDP became operational in 2001. Later, after the agreement between NATO and the EU regarding the usage of NATO?s components by the EU, EU-led civilian and military crisis operations had started in 2003.Turkey played an effective role in the European Security during the Cold War. Turkey?s contribution to the world and European security has not decreased after the Cold War. Turkey has proved herself under the NATO and UN led operations. Turkey has great power and ability to contribute European security like the Cold War period. To me, European Security can not be established entirely without Turkey?s contribution.
BASE
İlk toplumların oluşmasından günümüze kadar değişen şekillerde hep var olan sosyal güvenlik, 19. yüzyılda toplumların sanayi toplumlarına dönüşmeye başlaması ile birlikte zorunlu bir kavram olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak, II. Dünya Savaşı'ndan sonra bir insan hakkı olarak uluslararası ve ulusal belgelerde yer alarak gün geçtikçe önemi daha da belirginleşmiştir. 1970'li yıllarda meydana gelen ekonomik krizlerin sonucu olarak gündeme gelen neo-liberal düşünceler ve küreselleşme olgusunun sosyal güvenlik hakkının uygulanmasında meydana getirdiği değişim ve dönüşümler, ülkemizde de sosyal güvenlik reformu yapılmasını gündeme getirmiştir. Özellikle, 1990'lı yılardan itibaren sosyal güvenlik sisteminin bütçe açığının artması nedeniyle reform tartışmaları yoğunluk kazanmış, 2005 yılından itibaren ise sosyal güvenlik reformuna ilişkin yasal çalışmalara başlanmış, 2008 yılı itibariyle sosyal sigortalara reform ilişkin çalışmalar tamamlanmıştır. Bu çalışma konusunun seçilmesinin nedeni, bir insan hakkı olarak sosyal güvenlik reformu nedeniyle oldukça fazla tartışılmaya başlanan sosyal güvenlik hakkının kavramsal çerçevesi ile gelişimi; bu hakkın uluslararası belgelerde ve mukayeseli hukukta nasıl yer aldığı; son olarak da Türk hukukunda sosyal güvenlik hakkı ve bu hakkın uygulama araçlarını ortaya koyacak bir çalışma yapmaktır. Bu bağlamda, sosyal güvenlik reformunun sosyal güvenlik hakkına etkisi ayrıca tartışılacaktır. Bu çalışma, üç bölümden oluşmakta olup, birinci bölümde, sosyal güvenlik hakkının kavramsal çerçevesi ve gelişimi; ikinci bölümde, uluslararası belgelerde ve mukayeseli hukukta sosyal güvenlik hakkı; üçüncü bölümde ise, sosyal güvenlik hakkının Anayasal temelleri ve uygulama araçları incelenecektir. ; Social security, which we have faced with a compulsory concept when communities were transformed to the industrialized communities at 19 th century, has been existed with the different forms from formation of first communities to today. Besides, its importance got crystallized by taking part in national and international documents as a human right after World War II. Transformation and changes of neo liberal taught, which became on an agenda as a result of economic crises occurred at nineteen seventies, and globalization fact on application of social security right has forced to make social security reform in our country too. Especially from nineteen nineties discussions on reform had increased because increasing budget deficit of social security system. Legal studies related to the social security system had started at 2005 and the studies about social security reform completed at 2008. The reason of choosing this topic is making studies on and to explain; conceptual framework and progress of social security right as a human right which has started to be discussed more because of the social security reform, how is this right take parts in international documents and comparative law, and lately social security right in Turkish Law and its application tools. This study consists of three chapters. In the first chapter, the conceptual framework of social security right and its progress; in the second chapter, social security right in international documents and comparative law; in the third chapter, constitutional bases of social security right and its application tolls are being debated.
BASE
In: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-030
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 033-048
Siber uzay ekonomiden ticarete, eğlenceden sağlığa, iletişimden ulaşıma, siyasetten savunmaya, bireysel işlemlerden küresel işlemlere, işletmelere ait süreçlerden devlete düzeyindeki hizmetlere kadar her alanı baştan başa etkileyen bir hal almıştır. Nerdeyse tüm işlem ve süreçlerin transfer edildiği bir alan halini alan bu uzayın ve bu uzayın siber teknolojilerinin güvenliğinin sağlanması elzemdir. Son zamanlarda siber silahların gelişiminde yaşanan artışlar ve bu silahların bireylerden devletlere kadar oldukça geniş bir yelpazeye karşı kullanılması, siber uzayın güvenliğinin bireyler ve devletler düzeyinde sağlanması gerekliliğini dayatmaktadır. Siber saldırıların bıraktığı tahribatlar hem birey hem de devlet düzeyinde önemli problemlere neden olmaktadır. Buna istinaden siber güvenliğin en zayıf halkası olan bireyin farkındalığının arttırılması, siber güvenliğe devletler düzeyinde önem verilmesi ve siber uzayın devletler tarafından savunulması gereken bir alan olması durumları öne çıkmıştır. Dünya genelinde devletler kendi politikalarına siber güvenliğin önemini, kendi siber uzaylarını savunma tedbirlerini ve siber güvenlik strateji belgelerini dâhil etmeye başlamışlardır. Önümüzdeki yıllarda teknolojik gelişmelere bağlı olarak siber saldırıların ve siber savaşların daha da artacağı göz önüne alınacak olursa, her devletin kendisini savunabilecek gerekli bilgi ve donanıma sahip siber savunma birimlerini, siber güvenlik strateji belgelerini ve yeterli insan farkındalığını oluşturmasının önemi net bir şekilde görülmektedir. Bu bağlamda, küreselleşme ve teknolojinin bu döneminde yeni bir alan olarak ortaya çıkan, Siber Uzay, Siber Saldırılar, Siber Çatışmalar, Dünyada Siber Güvenlik Sorunu ve Siber Güvenlik Stratejileri ve son olarak da Türkiye'nin Ulusal Siber Güvenlik Stratejileri/Politikaları çalışmanın önemli ve kilit noktasını teşkil edecektir. ; Cyber space has become an all-encompassing impact, from economics to trade, from fun to health, from communication to transportation, from politics to defense, from ...
BASE
Bu çalışmada; Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmesi, Arap-Yahudi çatışması, 1948'den itibaren Mısır önderliğinde Arap-İsrail Savaşları ve Mısır-İsrail barış müzakerelerine değinilmiştir. Arap-İsrail Savaşlarında en büyük zarar gören devletlerden biri Mısır olmuştur. Mısır, ülkesindeki yıkım ve zararı gidermek, halkın güvenliği ve istikrarı için ABD'nin arabuluculuğunu (1970-1981 Enver Sedat dönemi) kabul etmiştir. Böylece Mısır, İsrail ile 1973-1979 yılları arasında "adım adım barış" görüşmelerine dâhil olmuştur. ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır ve İsrail arasında uluslararası hukuk normlarına uygun bir şekilde Camp David Anlaşması (Mısır-İsrail Barışı) imzalanmıştır. Bu barış anlaşması ile iki ülke arasında; barış inşa edilmiş, güvenlik ve istikrarsızlık sorunu ortadan kaldırılmış ve diplomatik ilişkiler geliştirilmiştir. Bu çalışma, 1948'de başlayan Arap-İsrail savaşları ve 1973'ten itibaren ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır-İsrail barışı incelenmasi amaçlanmıştır. Bu çalışma, Mısır ve İsrail arasında güvenliğin sağlanması, çatışma-çözümü meselelerinde iki ülkenin barış inşası ve karşılıklı olarak iki ülkenin egemenliklerinin tanınması ile uluslararası bir anlaşmasının etkililiği yönünde büyük bir önem taşımaktadır. Son olarak çalışmada çıkarılan sonuç; Uluslararası hukuk kişisi olan devletler (ABD, Mısır ve İsrail), uzun yıllar süren çatışma ve savaş durumundan sonra uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yöntemleri olan diplomasi ve arabuluculuk ile barış, güvenlik ve istikrar inşa edebilmişlerdir. Camp David Anlaşması, özellikle Kissinger'in proaktif çabası ile şekillenmiş ve günümüze kadar (2021) Mısır ve İsrail arasında diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirilmesine katkı sağlayan uluslararası bir anlaşma olmuştur. Ayrıca Camp David Anlaşması, diğer Arap devletlerin de İsrail ile barışma ve diplomatik ilişkiler geliştirilmesine ilham kaynağı olmuştur. ; In this study; The immigration of Jews to Palestinian lands, the Arab-Jewish conflict, the Arab-Israel Wars under the leadership of Egypt as of 1948 and the Egypt-Israel peace negotiations have been mentioned. One of the states that suffered the greatest damage in the Arab-Israel Wars has been Egypt. Egypt has accepted the mediation of the USA (1970-1981 period of Enver Sadat) to eliminate the destruction and damage in its country and for the security and stability of the people. Thus, Egypt has been involved in "step by step peace" negotiations with Israel between 1973 and 1979. With the mediation of the USA, the Camp David Agreement (Egypt-Israel Peace) has been signed between Egypt and Israel properly international law norms. With this peace agreement among the two countries; peace has been built, security and stability problems have been eliminated and diplomatic relations have been developed. This study has been aimed to examine the Arab-Israeli wars that started in 1948 and the Egyptian-Israel peace with the mediation of the USA as of 1973. This study is of great importance in terms of ensuring security between Egypt and Israel, peace building of two states in conflict-resolution issues and mutual recognition of the sovereignty of the two countries with a international agreement. Finally, the conclusion drawn in the study; After many years of conflict and war, states that are international law persons (USA, Egypt and Israel) have built peace, security and stability with diplomacy and mediation which are methods of resolving international disputes. The Camp David Agreement has been shaped especially by the proactive effort of Kissinger and has been an international agreement that has contributed to the development of diplomatic, political and economic relations between Egypt and Israel until today (2021). In addition, the Camp David Agreement has inspired other Arab states to develop peace and diplomatic relations with Israel.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-033
İkinci dünya savaşından sonra dünyaya yön veren Avrupa çok yıpranmış ve bu savaşlardan güçlenerek çıkan Sovyet tehdidi karşısında güçsüz kalmışlardır. Avrupalılar Sovyet tehdidine karşı askeri ortaklıklarla karşı koymaya çalışsalar da ekonomilerinin iyi olmaması nedeniyle bunu başaramamışlardır. Sovyetler Birliği tehdidinin mutlaka önlenmesi gerektiğini düşünen Avrupalılar dünya savaşlarının diğer galibi olan ABD ile yakın bir iş bilirliği yaparak NATO'yu kurmuşlardır. Soğuk Savaş boyunca dünyadaki güvenlik, ABD'nin liderliğini yaptığı NATO ve Sovyetlerin öncülüğünü yaptığı Varşova Paktı askeri örgütleri tarafından yönlendirilmiştir. Ancak Berlin duvarının yıkılması ve Soğuk Savaşın sona ermesiyle Varşova Paktı dağılmış, NATO ise değişen ve gelişen uluslararası güvenlik ortamına göre stratejik konseptlerini sürekli yenileyerek günümüze kadar gelmeyi başarabilmiştir. Bu kapsamda NATO, Soğuk Savaş süresince Sovyet tehdidine karşı Kuzey Atlantik ve Avrupa bölgesini kolektif bir şekilde savunmayı misyon edinmiştir. Soğuk Savaş sonrasında ise kolektif savunmanın yanında çatışmaların önlenmesi, kriz yönetimi ve işbirliğine dayalı güvenlik misyonlarını üstlenerek görev alanlarını genişletmiştir. NATO hâlihazırda kullandığı stratejik konseptini 2010 yılında yapılan Lizbon Zirvesi ile yenilemiş ve bu konseptte füze savunma sisteminin konuşlandırılması benimseyerek kolektif savunma anlayışının temeline resmi olarak yerleştirmiştir. Bu çerçevede NATO, İran'ın balistik tehdidine karşı hem Avrupa bölgesini hem de harekât alanındaki kuvvetlerini korumaya yönelik balistik füze savunma sistemi kurmaya çalışmakta ve bu konuda başarılı gelişmeler kaydetmektedir. ; After the Second World War, the world-leading European states were very worn and they remained powerless in the face of the Soviet threat that the war strengthened. Europeans tried to fight against Soviet threat military by way of military partnerships but failed because of poor economic resources they have. Europeans, who thought that Soviet threat should have been absolutely prevented, established NATO with US. They closely cooperated with this country as another ally and winner of the World War II. During the Cold War, global security issues were generally handled by both NATO, which was dominated by US military power, and Warsaw Pact which was pioneered by USSR. However, after the end of Warsaw Pact and by implication end of cold war, NATO was alone and unrivaled. It was able to survive with continuous renewing of strategic concepts according to the changing and evolving international security environment. In this context, before the end of the cold war NATO's mission was mainly collective defense of North Atlantic and Europe region against the Soviet threat. But, after the end of cold war, allied countries' collective defense mission was expanded with other missions like conflict prevention, crisis management and cooperative security initiatives with Non-NATO Nations. NATO renewed its valid strategic concept in 2010 at the Lisbon Summit and it has placed officially 'the deployment of the missile defense system' issue at the center of collective defense concept. In this context, NATO is trying to build a ballistic missile defense system to protect both Europe region and deployed forces in theatre against Iran's ballistic missiles and it has accomplished a lot as of today.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-008