Özet Cumhuriyet döneminde ülkenin kalkındırılması için yapılan çalışmalar, yetişmiş eleman sıkıntısı, asayiş sorunları, iktisadî ve sosyal sebeplerden dolayı istenilen seviyede olamamıştı. 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimle Demokrat Parti iktidara geçmişti. Demokrat Parti'nin iktidara geçmesiyle ülkenin her tarafında gelişme ve değişmeler yaşanmıştı. Bu gelişmelerin etkili bir şekilde yaşandığı vilâyetler arasında Ağrı önemli bir paya sahip olmuştu. Cumhuriyetin ilk 27 yıllık döneminde Ağrı, adını daha çok burada etkili olan isyanlarla duyurmuştu. Demokrat Parti'nin iktidara geçmesiyle gerek şartların elverişli hale gelmesi ve gerekse hükümetin bölgenin kalkındırılması için yoğun çaba sarf etmesi, Ağrı'da önemli yatırımların yapılmasını sağlamıştır. Başbakan Adnan Menderes'in, Doğu vilâyetlerine yapılan tetkiklere katılması ve buradaki halkla temas kurması, kalkınma çalışmalarına olumlu bir şekilde yansımıştı. Bayındırlık başta olmak üzere, eğitim, sağlık, tarım ve hayvancılık alanlarında gelişmeler yaşanmış ve modern devlet kurumlarının yapımına başlanmıştı. Anahtar Kelimeler: Ağrı, Demokrat Parti, Kalkınma, Bayındırlık. ; Abstract The works for the development of the country at the earlier stage of the Republic on account of inadequacy in qualified man power, security problems and social issues, could not be reached the desired level. As a result of the elections on 14 May 1950, the Democrat Party rule started. As the rule of Democrat Party started, there were many changes all around the country. Ağrı had an important share among the provinces which were at the centre of these changes. For the first 27 years of the Republic, Ağrı was mainly known with the insurgencies took place in the province. As Democrat Party came to rule, as result of either suitable conditions or intensive efforts of the government for the development of the region, Ağrı had important investments. Since the Prime Minister Adnan Menderes took place in the investigative visits to the provinces at east and contacted with public here, the ...
Anahtar Kelimeler: Birleşme, Kooperatiflerde BirleşmeÖZETKOOPERATİFLERDE BİRLEŞMEKooperatiflerin birleşmeleri ile ilgili 1163 sayılı kanunun 98. maddesin de "Bu kanunun aksine açıklama olmayan durumlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümler uygulanır" hükmü geçmektedir. Ülkemizde kooperatif birleşmeleri, Anonim şirketlerin birleşme hükümlerine bağlanmış ve bu şekilde birleşmeleri sağlanmıştır. Türkiye'de gerçekleşen kooperatif birleşmeleri 3 çeşit birleşme olarak görülmektedir. 1- birim kooperatif birleşmeleri (yatay birleşme), 2- kooperatif birlikleri (dikey birleşme), 3- kooperatif merkez birlikleridir.Gelişmiş ülkeler kooperatiflerin birleşmeleri ile ilgili ayrı kanunlar düzenlemiş, uluslar arası finansal standartlar ile bunu desteklemişlerdir. Bu ülkelerdeki kooperatifler, bulundukları sektörlerdeki diğer sermaye şirketleriyle baş edebilir duruma gelmiş hatta bazı kooperatif birleşmeleri bu sermaye şirketlerinin önüne geçmiştir.Kooperatifçilikte uluslararası örgütlenme çok eski yıllara dayanmaktadır. Dünyadaki en eski uluslararası örgütlerden biri Uluslararası Kooperatifler Alyansı'dır Günümüzde bile kurulan bölgesel seviyedeki bazı uluslararası örgütler ICA çatısı altında yer almayı tercih etmektedirler. Kooperatifler 115 yıl önce sadece ulusal çizgide kalmayıp, uluslararası düzeyde işbirliğinin temelini atmışlardır. 19-22 Ağustos 1895 tarihleri arasında 14 ülkeden 200 temsilcinin katılımı ile Londra Kooperatif Kongresinde bir araya gelen Avrupa kooperatif liderleri aldıkları karar sonucunda ICA çatısı altında bir araya gelmişlerdir. ICA'nın Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentidir. İsviçre Medeni Kanununa göre tüzel kişilik olarak faaliyet gösteren uluslararası bir birliktir. Bugün örgüte 91 ülkeden 243 örgütün üyedir. Örgüte üye örgütlerin 800 milyondan fazla ortağı bulunmaktadır.Supervisor: Professor Osman AltuğDegree Awarded And Date: Master – November 2010 Keywords: Merger, Merger Of CooperativesABSTRACTMERGER OF COOPERATIVES The item of 98 in Law No. 1163 on cooperative merger cites ;"This is contrary to the law when there is no explanation, the provisions of law belonging to anonymous companies of the Turkish Commercial Law are applied. In our country, cooperative mergers has been linked to merger provisions of anonymous companies, and so supllied the mergers. 3 kinds of cooperative mergers are seen as the merger took place in Turkey. 1 - unit cooperative mergers (horizontal mergers), 2 - cooperative associations (vertical mergers), 3. central assosiation of cooperatives.Developed countries have organized different laws related to mergers of cooperatives, and supported it with international financial standards. Cooperatives in these countries has been able to cope with other capital stock companies in their sectors,moreever some cooperative mergers have taken precedence of these capital companies. International organization in cooperative trading system are based on previous years. One of the oldest international organizations in the world is 'International Cooperatives Alliance'. Even today, some international organizations established at the regional level seem to prefer to take place under the frame of ICA. Cooperatives have prepared the basis of cooperation, not only at the national line, but also at the international level 115 years ago. European cooperative leaders coming together by the participation of 200 representatives from 14 countries, between 19-22 August 1895 in the London Cooperative Congress has come together as a result of the decision under the frame of ICA.Centre of ICA is Swiss city of Geneva.According to the Swiss Civil Code,it is an international union of operating as a legal entity. Today, 243 organizations from 91 countries are members of this organization.There are more than 800 million partners of the organization.
anemon ; Democracy is indispensible in the states having a republican regime. Correspondingly, there must be a mechanism that controls the power so as to be operative in real sense. If there is no such a mechanism within the system , the the name of the management system is Republic but it remains invalid in terms of content. Nowadays, the foundations which confer functionality to the control mechanisms can be classified as government agencies, civil society organizations and political parties. However, it is impossible to mention that such institutions of the Republic existed in Turkey in the 1920s. Because settling the process of reforms in the society is a process that still continues. Surely, In this process, there will be a section that shows dissenting voices to the new implementations. One of these is the Progressive Republican Party (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) which was foundedby the people within the parliament of that period. This article will focus on the short lifespan -the seven months- of the first opposition party in the history of the Turkish and how that opposing voices was silenced by the law called Takrir-i Sükûn ; Demokrasi, rejimi Cumhuriyet olan devletlerin olmazsa olmazıdır. Buna mukabil, demokrasinin gerçek anlamda işlerlik kazanabilmesi için, iktidarı denetleyen bir mekanizma olmalıdır. Şayet sistemin içerisinde böyle bir mekanizma bulunmuyorsa yönetim sisteminin adının Cumhuriyet olması, muhteva açısından içi boş bir kelime olarak kalır. Günümüzde bu denetim mekanizmasına işlerlik kazandıran oluşumlar içerisinde devlet kurumları, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler sıralanabilir. Ancak Türkiye' de Cumhuriyet' in kurulduğu 1920'li yıllarda böylesi kurumlardan bahsetmek imkânsızdır. Çünkü inkılâpların toplum içerisinde oturtulması süreci halen devam etmektedir. Bu süreçte elbette ki yeni uygulamalardan rahatsız olan bir kesim varlık gösterecek muhalif sesler yükselecektir. Bu oluşumlardan biri de dönemin parlamentosu içerisinde bulunan şahıslar tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası' dır. Elinizdeki bu makalede Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisi olan bu partinin yedi aylık kısa ömrü ve bu muhalif sesin, Takrir-i Sükûn adı verilen kanunla nasıl susturulduğu konusu üzerinde durulacaktır. ; 22334
Uluslararası ilişkilerde belirli bir üst otorite tarafından konulan kuralların olmaması devletlerin birbirleri arasındaki ilişkilerin temelde güç mücadelesine bağlı olarak gelişmesine neden olmuştur. Sistemin en önemli aktörleri olan devletler, sistemi kendi politikalarına göre yönlendirebilmek için belli başlı siyasi olayları kullanırlar. Yakın dönem dünya siyasi tarihine baktığımızda en önemli gelişme olarak 11 Eylül 2001 terör saldırılarını örnek verilebilir. Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı gerçekleştirilen bu saldırılar sonrasında Ortadoğu'da önemli değişiklikler olmuştur. Soğuk Savaş sonrasında tek süper güç olarak ortaya çıkan ABD, mevcut olan hâkimiyetini ve gücünü tüm dünyaya kabul ettirmek için 11 Eylül saldırılarını bir fırsat bilmiştir. Bu dönemde ABD, birçok doğruya ve yanlışa imza atmıştır. 2003 yılında Irak'a yapılan ve yaklaşık 8 yıllık bir işgale dönüşen süreçte ABD tarafından uygulanan politikaların doğruluğu ve yanlışlığı objektif şekilde tespit edilmelidir. Irak topraklarına girilerek Saddam rejimi sonlandırılırken, araştırılması gereken konuların başında böyle radikal bir kararın hangi şartlar altında ve nasıl bir süreç sonunda alındığı gelmektedir. Bush sonrasında başkanlık koltuğuna oturan isim olan Obama'nın Irak'a yönelik yaklaşımı Bush'tan farklı olmuştur. İlk başkanlık döneminde nispeten iyi bir grafik çizen Obama, Irak'ta uyguladığı ya da uygulamadığı dış politika stratejisi nedeniyle ikinci başkanlık döneminde sınıfı geçememiştir. Obama, Bush'un söylemlerine yansıyan ideoloji ile hareket etmemiş olsa da kimi noktalarda onun politikalarına benimsemesi nedeniyle Irak meselesinde eleştirilmiştir. Obama, siyasal kaos altında bir Irak teslim aldı. Ancak görevi bıraktığında kendisinden sonraki başkana iç savaşla ve bölünme tehdidi ile karşı karşıya bir Irak bırakmıştır. ; The lack of a superior rule maker mecanism in international relations has brought on that the relations among the states take shape mainly depending on power struggle. The states, as the most important actors of the system, manipulate certain political events to rule the system according to their own policies. When we take a look at the recent period of world political history, we can consider terrorist attacks on September 11, 2001, as an example. After these terrorist attacks that was carried out to United States of America, there have been significant changes in the Middle East. The USA, which has shown up as the only superpower after the Cold War, has taken advantage of September 11 terrorist attack to establish its present hegemony and power to the whole world. In this period, the USA has put its signature to many right or wrong events. It should be detected objectively if it was a necessary or not that the 8th years of occupation of Iraq in 2003 by USA. As the Saddam regime was terminated by entering the land of Iraq, taking that kind of extremist decision in which condition it was made and its process should be the fist step of the investigation that must be done. With the difference of Bush, Obama who takes his place, showed a different approach to Iraq. Beside, Obama who made a good progress in his first presidental term, because of the foreign policy that he implemented in Iraq, he failed in his second presidental term. Although Obama did not act with the ideology reflected in Bush's discourses, he was criticised in the matter of Iraq due to his acts that represent Bush's policies at some points. Obama took over Iraq with a political chaos. However when he left he handed down Iraq to the next president after him under the threat of civil war and division.
ÖZETSoğuk savaş sona ermesine, bilgi toplumunun ön plana çıkmasına, insanların ekonomik, sosyal ve kültürel alanda karşılıklı ilişkilerinin artmasına rağmen, savunma harcamaları halen dünyadaki önemini korumaktadır.Ortadoğu içinde, savunma harcamaları önemini korumaktadır ve oldukça yüksek düzeydedir. Bu bölge dünyanın en fazla askerileştirilmiş bölgesidir. Soğuk savaş döneminde iki kutup arasında adeta bir yarışa dönen silahlanma, her iki kutbunda alt bölgesel sistemlerine yayılmış, bu durumdan Ortadoğu'da nasibini almıştır. Özellikle Batılı devletler, Ortadoğu Devletlerine silah bağışlama yoluyla bu devletlerin militarist yapısını güçlendirmiş, bu devletlerin geçmişte bölgedeki petrolden elde etmiş olduğu ayrıcalıkları sürdürmek için bölgeye yönelik temel parolalarının "petrole karşı silah" olduğu görülmüştür.Ayrıca Ortadoğu'nun silahlanmasında; bölge ülkelerinin devlet ve toplum yapıları, sosyoekonomik sorunları ile bölgede İsrail Devletinin varlığı diğer önemli faktörler olarak sayılabilir.Soğuk savaş döneminden sonra ise savunma harcamaları dünya genelinde belli bir süre düşüş eğilimi içinde olmuşsa da, bu durum süreklilik göstermemiş, büyük güçlerin dünyaya egemenlik mücadeleleri, bölgesel çatışmaların artması gibi sebepler yüzünden tekrar yükselmeye başlamıştır.Gelecekte; başta ABD, Çin ve Rusya Federasyonu'nun savunma harcamalarını sürekli olarak arttırmaları, bu harcamaların dünya genelinde artmasına sebep olacaktır. Bu durum zaten savunma harcamaları yüksek olan Ortadoğu ülkelerinin bu harcamalarını daha da arttırıcı etkide bulunacaktır. Ayrıca ABD'nin Irak' ta devam eden işgali, İran'a olası bir müdahalesi ve İsrail'in saldırganlaşan politikası bölgede savunma harcamalarını arttırıcı diğer faktörler olacaktır. ABSTRACTDespite the cold war ended, the information society projected into fore plan, the reciprocal relations of human increased in the economic, social and cultural areas, the expenditures of defense stil maintain their importancy in the world. In the Middle East the expenditures of defense maintain their importancy and they are at very high level. This region is the most militarized zone in the world. In the cold war era armament which transformed into a competition between the two polars extended to the sub regional systems of the both polars, from this situation Middle East got its portion. Especially the Western states by the way of donating weapon to the Middle East states strenghtened the militarist structure of those states; in order to carry on the priviliges they attained from petrolium in the region in the past it was seen that their fundamental passwords towards the region is "weapon against petrolium".Besides, in the armament of the Middle East; the structures of the state and society of the countries of the region, with socio-economic problems, the existence of the Israel state in the region can be counted as other important factors.After the era of the cold war however the expenditures of defense was in the trend of decrease in general of the world a certain time, this situation did not display continuity, because of the reasons those the big powers' struggle for the sovereignty of the world, the increase of the regional clashes again began to increase.In the future the making of increases of the expenditures of defense by primarily USA, China, The Federation of Russia will be the reason to cause to increase these expenditures rise in general of the world. This condition naturally will make a causative rising effect of their defense expenditures which are already high.In addition, the occupation remaning of USA in Iraq, perhaps on inference to Iran getting aggresive politics of Israel will occur the other factors increasing the expenditure of defence in the region.
Çalışmada millet iradesinin yasal meşruiyetin temelini teşkil edip edemeyeceği sorunu ele alınmaktadır. Çoğunluğun iradesinden doğan yasaların meşru olup olmayacağı, şayet bu soruya verilecek cevap olumsuz ise meşruiyetin temelini neyin teşkil edeceği hususları millet ve irade kavramlarının tarihi analizinden yola çıkılarak değerlendirilmiştir. Millet iradesi düşüncesi, Rousseau'nun genel irade kavramının içeriği ile günümüzde de cari olduğundan özellikle Rousseau'nun genel iradesinden doğan milli irade mefhumu ele alınmıştır. ; This question of whether the general will can form the basis of legitimacy was discussed in this thesis. "Can we say that a law made by the will of the majority is directly legitimate? If our answer is negative, where should we look for legitimacy?" We are looking for answer to these questions. In this context, we use Rousseau's concept of general will. This idea is still valid in contemporary political athmosphere. Because of that we'll critisize Rousseau's general will idea and modern concept of nation.
Ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin para politikalarindaki degişiklikler sadece bu ülkelerin reel makro ekonomik değişkenlerini degil aynı zamanda effektif talep dışşallıkları yoluyla onlarla ekonomik ve finansal anlamda entegre olan diğer ülkelerin reel makro değiskenlerine etki etmektedir. Bu çalısma ampirik olarak Amerika ve Almanya gibi ekonomik anlamda büyük ülkelerin uygulamış oldukları tight(sıkı) para politikalarının Türkiye gibi küçük ülkelerin finansal piyasalarını ve reel çıktılarını negatif yönde etkiledigini ortaya koymaktadır. ; Monetary policy shocks of a large country such as the U.S. have real effects not only domestically but also abroad, affecting foreign macroeconomic variables through aggregate demand externalities. This paper presents empirical evidence that when a relatively small economy, such as Turkey, attempts to prevent inflation surges by pegging or fixing its currency to hard currencies, contractionary monetary policies in large countries have negative effects on that small economy's stock returns and output.
Bu çalışmada, Borsa İstanbul (BIST) Kimya, Petrol Kauçuk ve Plastik Ürünler sektöründeki firmaların finansal performansının Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) yöntemi ile ölçülmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, 39 firmanın 2021 yılı finansal performansı belirlenen finansal oranlar temelinde Simultaneous Evaluation of Criteria and Alternative (SECA) yöntemi ile ölçülmüştür. SECA yöntemi ile kriterlerin ağırlıkları ve alternatiflerin performans sıralamaları eş zamanlı olarak belirlenmiştir. Sonuçların güvenilirliğini ve sağlamlığını test etmek amacıyla duyarlılık analizi gerçekleştirilmiştir ve SECA modeli ile elde edilen sonuçlar Method based on the Removal Effects of Criteria (MEREC) tabanlı Simple Additive Weighting (SAW), Weighted Aggregated Sum Product Assessment (WASPAS), Range of Value (ROV) ve Biswas ve Saha ÇKKV modelleri ile karşılaştırılmıştır. Son aşamada ise rasyonel bir sıralama elde etmek için Copeland yöntemine başvurulmuştur. Copeland yöntemi ile elde edilen sıralama sonunda finansal performans bakımından ilk üç sırada ANGEN, ALKIM, ACSEL firmalarının yer aldığı tespit edilmiştir. Kullanılan modelin finansal performans ölçümü için uygun olduğu tespit edilmiştir.
TEZ ÖZETİSivil toplum kavramı, "sivil toplum kuruluşları (STK)" nın kalkınmanın aktörleri olarak gündeme getirilmeye başlandığı son yıllarda üzerinde yoğun bir biçimde tartışılmaktadır. Bu tartışmalar, baskı grubu olarak toplumsal mücadelelere katılma işlevini üstlenmiş olanlar ile neoliberal yaklaşımların tümüyle içinde yeraldıkları için birer ajan olarak görülenler arasındaki ayrımın giderek belirginleşmesi ile birlikte kendini göstermektedir. Bu bağlamda STK' larının özellikle, 2.Dünya Savaşı' nı izleyen yıllarda yaşanan gelişmeler doğrultusunda farklı bir işlev üstlendiği görülmektedir. STK' larının söz konusu konjonktürdeki yer ve işlevleri, kalkınma yaklaşımlarının öngördüğü devlet müdahaleleriyle aynı doğrultuda oluşmaktadır. Uluslararası sistemin 1960' lı yıllardan itibaren krize girmesiyle birlikte STK' larının daha çok "baskı grupları" şeklinde bir işlev üstlenmeye başladıkları görülmektedir. Az Gelişmiş Ülkelerde yaşanan kriz, STK' ları devlet ile karşı karşıya getirmiş; bu kuruluşlar toplumsal mücadelelerde önemli bir işlev üstlemeye başlamışlardır. 1980' li yılların ikinci yarısından itibaren soğuk savaşın son bulması ve yeni dünya konjonktürünün oluşması ile kalkınma yaklaşımları yerini neoliberal yaklaşıma bırakmıştır. Büyüme merkezli kalkınma yaklaşımları yerine insanı merkeze alan yeni kalkınma yaklaşımları STK' larını, "kalkınmanın yeni aktörleri" olarak tanımlamışlardır. Bu tanımlama, neoliberal yaklaşımların, "minimal", devlet anlayışı ile uyum göstermektedir. Küreselleşme adı verilen bu süreçte STK' lar yeni ajanlar olarak değerlendirilmektedir. Kavram, uluslararası çevreler tarafından kalkınmacı STK' lar olarak tanımlanmaktadır. "Hükümet-dışı", "özel kar amacı gütmeyen", gibi çok çeşitli açılardan tanımlanan kavram tam bir netlik taşımamaktadır. Bu durum, STK' larının içinde bulunduğumuz dönemde, neoliberal yaklaşımın gerektirdiği düzenleme araçlarından biri olarak ajan işlevi üstlendikleri yargısını kuvvetlendirmektedir.SUMMARY OF THE THESISThe concept of civil society has been intensively discussed in the recent years when "civil society organizations (CSO)" were started to be brought into agendas as actors of development. These discussions arise with clarification of the difference between those that have assumed the function of participating in social struggles as a group of pressure and those that are considered as an agent each as they take part in neo-liberal approaches in full. In this context, it is seen that CSO's assume a different function in the direction of the developments experienced following the 2nd World War in particular. CSO's position and functions in the conjuncture in question form in the same direction as the government interventions that development approaches stipulate.Along with the international system's entering into a crisis again in the 1960's, it is seen that CSO's have started to assume a function in the form of "pressure groups" rather. The crisis experienced in Less Developed Countries, brought CSO's in opposition to the state; these establishments have started to assume an important function in social struggles. As of the second half of the 1980's, along with that the cold war ended and that the new world conjuncture formed, the development approaches left their place to the neo-liberal approach. The new human-centered development approaches unlike the growth-centered development approaches have defined their CSO's as "the new actors of development." This definition demonstrates compliance with the "minimal" state understanding of the neo-liberal approaches. In this process named globalization, CSO's are considered as the new agents. The concept is defined by the international community as development-oriented CSO's. The concept defined from a large variety of views, such as "non-governmental," "nonprofit" does not bear complete clarity. This situation strengthens the judgment that CSO's assume the function of an agent as one of the regulating instruments required by the neo-liberal approach within the period that we are in.
Youtube, artan içerik üretimi ile farklı alanlara ilgisi olan birçok genç için önemli bir kaynak durumundadır. Youtube'un kısa ve kolay bir şekilde içerikleri çok sayıda kişiye ulaştırması ve platformun içerik üreticilerini maddi olarak desteklemeye başlaması ise birçok genci Youtube içerik üreticisi olmaya teşvik etmektedir. Youtuberlığın bir meslek haline gelmesi ile birçok Youtuber gündelik hayatın bir parçası olarak gençlerin yaşamlarına dahil olmaya başlamıştır. Artan internet ve sosyal medya kullanımı ile de paralel şekilde gençlerin Youtuberlarla kurduğu bağlar ve onlardan etkilenme düzeyleri giderek artmaktadır. İçeriklerle birlikte içerik üreticileri olan Youtberların da gençlerin hayatına dahil olması birçok sosyolojik ve psikolojik soruna neden olabilme riski taşımaktadır. Makalede, gençlik sorunları üzerine yapılan araştırmaların işaret ettiği yozlaşmış kimlik, topluma uyum sorunları, gelecek korkusu gibi meseleler üzerine fazla Youtube kullanımının ve Youtuberların sunduğu içeriklerin paralel bir ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Çalışma literatür taraması, anket çalışması ve Linguistic Inquiry and World Count (LIWC) programı ile içerik analizi olmak üzere metodolojik veri üçlemesi modeli ile hazırlanmıştır.
TÜRKİYE'DE POLİTİK KONJONKTÜR DALGALANMALARI KAPSAMINDA SEÇMEN DAVRANIŞLARININ ANALİZİ (1987-2004) Seçmen davranışlarını pek çok politik, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik faktörden etkilenmektedir. Seçmen davranışları yeni politik iktisat teorisinin en önemli konularındandır. 1980'li yıllarda seçmenlerin ekonomik motivasyonu ile ilgili bir literatür gelişmeye başlamıştır. Bu literatür seçmenlerin politik iktidarların makroekonomik performanslarına ne şekilde tepki vereceğini analiz etmektedir. Türkiye'de seçmenlerin hangi unsurlar doğrultusunda oy verdiği büyük önem taşımaktadır. Türkiye'de politik iktidarlar partizan olmaktan öte fırsatçı bir yapıya sahiptirler. Farklı ideolojik görüşe sahip olan politik partiler birbirini etkilemektedirler. Bu nedenle tüm politik partiler birbirine benzemektedirler. Seçmenler irrasyonel ve geçmişe dönük oylama yaptıkları için bu politik partilere oy vermeye devam edeceklerdir. Bu anlamda seçmen tercihleri dalgalı bir yapıya sahiptir. Seçmenlerin oylamalarını bu şekilde yapmalarının nedeni bilgilenme maliyetlerinin yüksekliğidir. Ancak yapılan ampirik çalışmalarda seçmenlerin ekonomik motivasyonu ile ilgili güçlü ekonometrik kanıtlara ulaşılamamıştır. Bu anlamda seçmenlerin davranışlarını etkileyen ekonomi dışı pek çok etken vardır. Seçmen davranışları ile ilgili modellere ekonomi dışı etkenlerin dahil edilmesi ile birlikte daha güçlü sonuçlara ulaşılabilecektir.ANALYSIS OF VOTERS' BEHAVIOURS WITHIN THE SCOPE OF THE POLITICAL BUSINESS CYCLE İN TURKEY(1987-2004) The voters' behaviours are affected by numerous political, economical, sociological and psychological factors. The voters' behaviours are one of the most important subjects of the new political economics theory. Literature regarding the subject of voters' economic motivation has begun to evolve in the 1980's. This literature, aims to analyze the voters' responses to the macroeconomic performance of the political incumbent . In Turkey, it is of utmost importance to assess the matters that lead the voters to reach decisions on who to vote for. The politicians initiate policies to manipulate the economy prior to elections thereby causing political business cycle fluctuations. The political governments in Turkey tend to be opportunistic rather than partisan. Political parties with differing ideaologies tend to effect each other. As a result, all political parties are very similar. The voters will continue voting for these political parties because they vote irrationally and with a backward looking voting. Due to these reasons, the voters' choices are fundamentally oscillating. The reason that voters tend to vote this way is because of the high costs involved in informing them. However, empirical studies have not resulted in strong econometric evidence regarding the voters' economic motivation. There are numerous factors that influence the voters' decisions in this respect. Stronger result will be achieved with the inclusion of non-economic factors to the related voter behavior models.
Bilindiği üzere Avrupa Birliği (AB), Avrupa'daki demokratik ulusları birleştiren en eski uluslararası örgütlerden biridir. Avrupa Birliği'ne üye olmanın şartlarını belirten Kopenhag Kriterleri 1993 yılında kabul edilmiştir. Avrupa entegrasyon süreci, katılan ülkeler üzerinde çok çeşitli etkiler yapmaktadır. Reform sürecinde AB, Türkiye'nin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilme yeteneğini incelemektedir ki, bu yükümlülükler, antlaşmalar, ikincil yasalar ve AB politikalarında ifadesini bulan AB müktesebatından oluşmaktadır. Bu makalenin temel amacı Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin Türkiye'de ulusal hukuk sistemini ne ölçüde etkilediğine ışık tutmaktır. ; As it is known, the European Union(EU) is the one of the oldest international organization which has been unifying the democratic nations in Europe. Copenhagen Criteria which are the conditions of becoming the member of the European Union were accepted in 1993. The process of European integration exerts multi-faceted influences on the concerned countries. In the reform process, EU examines Turkey's ability to assume the obligations of membership – that is, the acquis as expressed in the Treaties, the secondary legislation, and the policies of the Union. The main proposal of this article is to shed some light upon the effect of Turkey's membership of the European Union on Turkish national (internal) legalsystem.
XX. yüzyıl, modern devlet anlayışının dünyada kabul görüp gelişmesine şahit olurken Türkiye bu sürecin takibinde, kısa bir zaman aralığına sahip olmuştur. Cumhuriyet Türkiye'si, sosyal devlete, yüzyılın başında henüz ulaşmışken dünyanın modern devletleri, "Refah Toplumu" söylemi ile sosyal politikalarının rotasını belirlemekteydiler. "Refah Toplumu" olmanın parametresi kuşkusuz sağlıktır. Sağlık, İnsan Hakları Beyannamesinde tanım bulmuş, insanların kolayca ulaşabilmesi gereken temel haklarındandır. Devletlerin, yurttaşlarına eşit sağlık hizmeti sunması ise görevleri içinde en önemli yere sahip olanıdır. Bu bağlamda sağlık bir devlet politikası olarak enstrümanları çalanlar değiştiğinde, değişmeyen politikalarla sürdürülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, bu konuda devletin kurulduğu ilk günden itibaren izlediği politikalarda istikrar içindedir. Rejimi henüz belli olmayan, olağanüstü koşullar meclisinde ilk olarak sağlık teşkilatı kurulmuştur. Siyasi bir devrim sonucunda, Cumhuriyet rejimini benimseyen Türkiye'nin sağlıkta yürüttüğü politikalar sosyal devlet anlayışını pekiştiren yaklaşımlarla sürdürülmüştür. Demokratik bir Cumhuriyet olarak kurulan yeni Türkiye devletinde, demokrasinin olgunlaşma süreci zaman alsa da, Demokrat Parti ile başlayan çok partili parlamento ile demokrasi biçimsel olarak yerleşmiş ve devletin enstrümanları yeni bir elden ses vermeye başlamıştır. Demokratların, mecliste hükümet kurma görevini üstlenmeleri ile başlayan bu süreç kuruluş felsefesi olan "sosyal devlet" olgusu doğrultusunda gelişen politikalarla yürütülmüştür. Tek parti iktidarının Sağlık Bakanı Behçet Uz'un hazırladığı "Milli Sağlık Planı", çeşitli gerekçelerle aktif uygulanma şansı bulamamıştı. Demokratların hükümetinde ise, uygulama sahasına alınan, sağlık planı ile sağlık hizmetleri, milli bir dava olarak partiler üstü bir yaklaşımla sürdürülmüştür. Demokrat Parti Hükümetleri, dünyada sağlık hizmetlerinin, "Refah Toplumu" anlayışının içinde geliştiği dönemlere rastlamıştır. Soğuk Savaşın biçimlendirdiği dış politika Batı Dünyası ile entegre olma gerekliliğini kaçınılmaz kılmıştır ve Türkiye, kısa zamanda Uluslararası işbirliklerinin de desteği ile modern devletlerin "Refah Toplumu" ideasını yakalama politikaları içine girmiştir. Demokratların kesintisiz on yıllık iktidarları sürecinde Sağlık Politikaları bir devlet politikası olarak görülmüş, ufak tefek iii güncel politikalarda propaganda aracı olarak dile gelmiş olsa da devamlılık gösteren, sağlık yatırımları, devletin içine düştüğü ekonomik ve siyasi zor koşullara rağmen, herhangi bir geri adım veya kısıtlama olmadan sürdürülmüştür. ; As witnessing the acceptance and development of XX. Century Modern State understanding, while Turkey chasing this period, had a limited time interval. As Turkish Republic has just reached a social state in the beginning of the century, modern states of the World was determining the route of social policies. There is no doubt that the most important parameter of being a welfare state is health. Health has its place in bill of rights as a fundamental right which people should access easily. To provide health services to all of its citizens equally has the most important place in State's duties. In this context, health should be sustained as a State policy even if the instrumentalists of State change. Turkey has persistence in its pursued policies on this subject from the day the State has found. The health organizations have founded in the extraordinary conditions parliament which hasn't had a regime yet. Turkey, which has adopted Republic regime as a result of political revolution has sustained its health policies with a reinforcing approach of social state. In Turkey, which has founded as a Democratic Republic, despite the time of maturation of the democracy, with the multi-party parliament, which has started with Democratic Party, democracy has settled formally and the instruments of State had started to sound from a new hand. The process which has started with the Democrat's mission of forming a government in the parliament has been conducted in scope of the founding philosophy, "social state". "The National Health Plan" which has prepared by Behçet Uz -the Minister of Health of the one party government- hasn't been able to get the chance of execution due to several reasons. But in Democrat's government, the plan has executed, health policies had been conducted as a above parties understanding. Democratic Party governments have came on the period of World, which the health policies were gaining acceleration in the understanding of "Welfare Society". The necessity of integrating with Western World had occurred due to the foreign policies formed by The Cold War. Turkey has followed the policies of the idea of "Welfare Society" with the help of its international partners. During the ten uninterrupted government of Democrats, the health policies had been seen as a State policy. Despite v the economic difficulties of and political hard conditions, health policies had been conducted without having any restrictions or any step backs
DergiPark: 663240 ; trakyasobed ; Yumuşak güç kavramı sert güce alternatif olarak algılanır hale gelmiştir. Ancak yumuşak güç, sert gücün alternatifi olacak şekilde yumuşak bir güç olmayıp çoğu durumda ileri bir sanayi ülkesinin sert gücünün uzantısı olmaktadır. Uluslararası politikada güç bölünemez bir kavramdır. Yumuşak güçlerin tümünün aynı zamanda "sert güç" olması ve "sert güç" olmayan bir "yumuşak güç"ün bulunmaması günümüzdeki uluslararası sistemin gerçeklerini açık bir şekilde sergilemeye yeterli olmaktadır. Güç kavramında köklü bir değişim, ancak uluslararası sistemin de köklü bir değişimden geçmesi halinde mümkün olabilir. Kaldı ki, mevcut durumda yumuşak güç, gerçek anlamıyla güç kavramının gereklerini karşılayamamaktadır. ; Soft power has gained a status that the concept has been perceived as an alternative to hard power. Yet, soft power is not soft enough to become the alternative of the hard one as it is in most cases nothing more than the extension of hard power, namely an industrial advanced capitalist society. The fact that all of the soft powers are also hard powers and there is not any soft power that is not hard power are adequate enough to demonstrate the realities of the international systems of today. Power in international politics is an indivisible concept. There can only be a transformation in the power concept if there is a true transformation in the power centered logic of the international politics, yet currently soft power is not be able to meet the requirements of a true power concept.
Dünya ülkeleri sanayi devrimi ile birlikte hızlı bir kalkınma sürecine girmiştir. Bu kalkınma dünya üzerindeki kıt ve yenilenemez kaynakların zarar görmesine neden olmuştur. Kaynakların zarar görmesi kalkınma şeklinin de sorgulanmasına yol açmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla yapılan sorgulama sonucunda kalkınmanın çevreyi koruyarak gerçekleşmesi gerektiği belirlenmiştir. Çevre konusunda sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları karşısında idari kuruluşların çevre konusundaki yaklaşımları da değişime uğramıştır. Önceleri sivil toplum kuruluşları karşısında faaliyetlerini savunma pozisyonunda olan idare, zamanla sivil toplum kuruluşlarını da dikkate almaya başlamıştır. Ancak bu dikkate alma tavrının da değişime uğradığı artık Türkiye örneğinde belirli düzeyde idare ile sivil toplum kuruluşlarının çevre konusunda işbirliği yapma aşamasına geçtiği ifade edilebilir. ; World countries have entered a rapid development process with the industrial revolution. This development has led scarce and non-renewable resources in the world to be damaged.Development while preserving the environment as a result of the contribution of civil society organizations in the realization of the inquiry should be determined. Executive agencies, non-governmental organizations on environmental issues environmental approaches towards work has changed. Initially, the activities of non-governmental organizations defensive position in the face of the administration, the time has begun to take into account non-governmental organizations. However, this was changed to take into account the attitude is no longer in the case of Turkey, a certain level of environmental non-governmental organizations to co-operate with the administration have traversed the stage.