İkinci Dünya Savaşından sonra uluslararası hukukta meydana gelen en önemli gelişme, devletler arası İlişkilerin kurumsallaştırılmasını sağlayan uluslararası örgütlerin ortaya çıkmasıdır. İşlevselliği ve geniş kapsamlı faaliyetalanı ile Birleşmiş Milletler, kendisinden sonraki örgütlenmelerin öncüsü olmuştur. Uluslararası kurumsallaşmanın önemli bir parçası olarak Güvenlik Konseyi, bütünüyle eksiksiz bir kurum olmasa da,Birleşmiş Milletlerin kurumları arasında öne çıkmıştır. Güvenlik Konseyi Demir Perde yıkılıncaya kadar çok aztartışma konusu olmuştur. Ancak, uluslararası toplumun devlet dışı aktörler gibi yeni ve zor tanımlanır hadiselerle karşı karşıya kalarak farklı bir evreye geçmesi ve Güvenlik Konseyi'nin, kural koyucu bir kimliğe bürünerek söz konusu hadiselere karşı aktif tutum takınması, egemen devletlerin işbirliğini kolaylaştırmak için kurdukları sistemin, onların aleyhine bir yöne yönelmesi nedeniyle reform taleplerine konu olmaya başlamıştır. Böylece siyasetçilerin kullandığı bir mekanizma olarak hukuk, ulusal ve uluslararası düzeyde, yeniden çok zor bir görev üstlenmek zorunda bırakılmıştır. ; One of the most Umportant changes in Unternational law order since WW II has taken place with in the area of institutionalization of states' relationship that has given rise to Unternational organizations. Characterising subsequent ones in their own activity of fields, the United Nation (UN) has become the leader of the subsequent Institutions by establishing a functional and far reaching system for maintaining the international peace and security. As one of the key Unstitution of international institutionalization, the Security Council has stand out with the role which has designed in the Charter, one may claim that it has not been thoroughlydone. The Security Council has rarely been a topic on agenda of Unternational community until the end of theperiod of the Iron Curtain. Together wUth the transformation of Unternational communUty by confronting newchallenges, such as non-state actor phenomenon, that have moved Unternational community into a dixerentstage of impetus on the one hand, and the Security Council's active deployment over the new challenges, as if it was a law maker on the other, the cooperatUon system established sovereign state turns into them that callsurgent reform especially for the Security Council. One more time the law as a machinery of politicians in bothnational and international level is invited for a conundrum.
Abstract (Turkish) AB ile Üye Devletleri arasındaki yetki paylaşımı sorunu, Avrupa bütünleşmesinin özellikle son yirmi yılında ağırlaşan bir sorun olmuştur. Ulus devlet egemenliğinin her iki görünümünde de -hem iç egemenlik ve hem de dış egemenlik- meydana gelen değişiklikler çok daha eskiye dayandığı için, AB üyesi devletler, egemenlik kavramındaki bu değişikliklerin hukuk düzenlerindeki yansımalarının etkisini, AB bütünleşme sürecinde kısmen olumlu kısmen de olumsuz yönde hissetmişlerdir. Öte yandan klasik uluslararası örgütler ya da devletlerin bir araya gelerek oluşturdukları bölgesel işbirliğini içeren yapılardan çok açık bir şekilde ayrıldığı için AB, kendisinin ve Üye Devletlerin hukuklarının bütünleşmesinden oluşan yeni hukuk düzeninde, yasama, yürütme veya yargı yetkisini kullanma açısından, klasik anlamından oldukça uzaklaşan modern ulus devlet egemenliği kavramına ya da ulus devlet egemenliğinden yararlanan bir hukuk öğretisinin ortaya koyduğu bir normlar düzenine dayanması oldukça zor olan bir varlık şeklinde karşımıza çıkmaktadır. AB hukuk düzeni, egemenlik kavramına dayanarak yetki kullanan bir düzenden çok, egemenlik kavramı ile birlikte AD'nin doktrinleştirdiği ve başlıca unsurları uluslarüstülük, üstünlük, doğrudan etki, münhasır yetki ve subsidiarity ilkesi gibi kavram ve ilkeleri içeren anayasallaştırılmış yeni bir devletlerarası hukuk düzeni olarak karşımıza çıkar.Bu yeni hukuk düzeninin otonom yapısı ve Üye Devletlerdeki geçerliliği, bütünleşmenin derinleşmesi ve ulus devletin faaliyet gösterdiği hemen her alana yayılmaya başlaması ile, özellikle Üye Devlet yüksek mahkemeleri ve anayasa mahkemeleri tarafından sorgulanmaya başlanmıştır. Egemenliğin veya kullanımının devri ve AB kurumlarının buna dayanan yetkileri ve yetkilerin sınırları, AD ve yüksek mahkemelerce farklı anlaşılmaya başlanmış ve bu durum hukuki kesinliğe ve özellikle de bireylerin AB hukuk düzenindeki pozisyonlarına zarar verir hale gelmiştir. Yetki çatışmaları ve bu çatışmaların önlenmesinde nihai otoritenin hangi kurumlar olduğu konusunda ortaya çıkan belirsizlik, çözümü çok zor bir sorunlar yumağını ortaya çıkarmıştır. AB hukuk düzeninde bu sorunların çözümü anlamında detaylı normatif düzenlemeler yapılmış, ancak normatif düzenlemeler yetersiz kaldığı için, bir tarafta AD diğer tarafta da Üye Devlet mahkemeleri, hukuki muhakemenin tüm imkanlarını kullanmak ve kararlar arasında etkileşim yaratmak suretiyle yetki düzeni üzerinde içtihat yoluyla etkili olmuşlardır. Ancak bu yargısal aktivitenin (judicial activism), yetki çatışmalarının çözümüne yaptığı olumlu katkı, 'yetki konusunda karar vermeye kim yetkilidir' (Kompetenz-Kompetenz) sorunsalı yüzünden sınırlı kalmıştır; hatta söz konusu içtihat katkısının çözümün bir parçası olmasından daha fazla, sorunun bir parçası olduğu görülmüştür. AB bütünleşmesinin derinleşmesi devam ettiği sürece yetki sorunları da nitelik değiştirerek çoğalacak, dahası, derinleşmenin siyasi doğası, bu sorunların çözümünde hukukun bir araç olarak kullanılmasını zorlaştıracaktır. Hukuk mühendisliği yaparak yetki denklemlerini çözmeye çabalayan doktriner yaklaşım, her seferinde, AB'nin siyaset mühendisliği ile hareket eden aktörlerinin, denklemin değişkenlerini yeni alan ve ortamları içerecek şekilde değiştirmesi nedeni ile yeni çözümler üretmek zorunda kalacaktır. Bu tezde, çalışmanın yapıldığı zaman ve ortam mümkün olduğunca sabitlenerek, yetki konusunda detaylı bir analiz yapılmaya ve bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır. Abstract The sharing of competence between the EU and Member States is one of the crucial issues of the EU legal order that it has ever dealt with. Developments of the concept of sovereignty throughout times in which European modern state occurred have shaped the legal order of the Member States and, at the same time, of the EU, starting from outlet.The EU is not merely an international organization, like classical ones that States get together with the aim simply directed to international cooperation. The EU has a new legal order integrated with Member States legal order. On the one hand, the EU legal order, by virtue of establishing Treaties, has own legal capacity and its own personality. Moreover, by a clear reading of some Treaty articles, it can be understood that the EU was created by founders with a limitation of sovereignty or a transfer of powers stemming from the states to EU. On the other hand, beside this limitation of sovereignty or transfer of powers that may be found its base in public international law, the EU makes a different claim for its sovereignty and competence by way of original doctrines and principles created ECJ, which are direct effect, supremacy, supranationality.With the deepening and diffusing of integration to all areas in which Member States act, the autonomy and validity of this new legal order have been gradually contravened by the Member States' courts, in especially Supreme and Constitutional Courts. The ECJ and Member States' courts have had different approaches to the EU competences stemming from limitation of sovereignty or transfer of sovereignty and their limits. The issue of conflict of competence and, more importantly, the issue of who will make a decision in a case of conflict created a crucial uncertainty which affected competence order between the EU and Member States and citizen's rights.The competence issues will increase qualifiedly as the EU integration will not end and will go more deeply. Moreover, it will be extremely difficult to use the theory of law as a problem solver because of political nature of deepening process of integration. The approach that tries to solve the competence issues by law engineering will has to re-produce new solutions in each time, as political players, which they are also political engineer, will change the factors of the issue.In this thesis, as possible as by holding time and factors constant, we try to make a detailed analysis of the issue of competence and to reach a sound and clear result.