Dünyanın en geri kalmış kıtası olarak Afrika'nın dünya ülkeleriyle ilişkileri köle ticareti ve sömürgecilikle başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında özgürlüklerine kavuşan Afrika ülkeleri sahip oldukları hammadde ve doğal kaynaklar nedeniyle sürekli büyük güçlerin ilgi odağında olmuştur. Gelişen teknoloji ile hammaddeye duyulan ihtiyacın artması hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerin Afrika ile yakın ekonomik, ticari ve kültürel ilişki içine girmesine yol açmıştır. Türkiye de günümüzde dünya ile bütünleşme çabasında olan Afrika ile çok yönlü ilişki kurma amacına yönelmiştir. 1998 Afrika Açılım Planı ile başlayan süreç büyük bir ivme ile geliştirilerek, işbirliği ve stratejik ortaklık aşamalarına ulaşmıştır. Gelişen Türkiye Afrika ilişkileri artık Türkiye Afrika Ortaklığı hedefini gerçekleştirmeye yönelmiştir. ; As the most underdevelopment continental, Africa's relations with the other countries had begun with the slave trading and colonization. The African countries, which had regained their freedom after the Worl War II, have been in the spotlight of the big Powers, because of the raw materials and the natural sources that they have. The rise of requirement to the raw materials owing to the improving technology causes that both the developed and the developing countries has established close economic, commercial and cultural relations with the African countries. Turkey has also leaned to establish multiletaral relations with the Africa which has been trying to be integrated to the world nowadays. The process beginning with the 1998 Action Plan of Turkey's Opening Policy to Africa has been improved by a great momentum and come up to cooperation and the strategic partnership phases. The relations between developing Turkey and Africa are heading towards to fulfill the aim of "Turkey Africa Partnership".
Uzun yıllar boyunca Avrupalı devletlerin sömürgesi altında kalan Afrika kıtası devletleri, 1960'larda başlayan bağımsızlık hareketleri ile birlikte bir bir prangalarını kırmış ve bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. Daha sonraki süreçte çoğunluğu itibariyle iç savaşlar, darbeler ve karışıklıklarla mücadele etmek zorunda kalan Afrika, 2000'li yıllara gelindiğinde sahip olduğu zenginlikler ve potansiyel ile birlikte parlayan bir yıldız haline gelmiştir. İşte Afrika'daki bu potansiyelin değerlendirilmesi Türkiye için büyük bir fırsattır. Bu çalışmanın amacı, Afrika Açılımı ile birlikte Afrika politikasında değişikliğe giden ve ilişkileri ortaklık seviyesine kadar getirmeyi başaran Türkiye'nin bu süreçteki kazanımlarını ve bundan sonra yapılabilecekleri irdelemektir. Çalışmada öncelikli olarak Afrika kıtasının genel özelliklerinden bahsedildikten sonra Afrika'daki örgütlenmelerve Afrika'nın sorunlarına değinilmiştir. Türkiye'nin Afrika ile olan ilişkilerinde tarihsel süreç ve Afrika'da sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri irdelendikten sonra son kısımda da diplomatik, ekonomik ve ikili ilişkilere yer verilmiştir. ; The African continent states, which had been under the colonization of European states for many years, broke chains and gained independence with the independence movements that started in the 1960s. Later, Africa has become a shining star with its wealth and potential in the 2000s, mostly forced to fight civil wars, coups and disturbances. The assessment of this potential in Africa is a great opportunity for Turkey. The aim of this study is to examine the achievements of Turkey in this process, which has changed the African policy with the African Expansion and has managed to bring the relations to the level of partnership. In this study, after mentioning the general features of the African continent, was mentioned the organizations in Africa and the problems of Africa. Examining the historical process in Turkey-Africa relations and the activities of NGOs in Africa, in the final, diplomatic, economic and bilateral relations between Turkey and Africa were mentioned.
Ujamaa, dayanışma ya da aile içi bir toplulukta yaşamak anlamına gelen Svahilice bir kelimedir. Ujamaa'nın bir terim olarak kullanılması, 1967'de daha çok politik yönleriyle popülerlik kazandı. Bağımsızlıktan kısa bir süre sonra, ilk Tanzanya Cumhurbaşkanı Julius Nyerere, Ujamaa politikasını Tanzanyalıları birlikte yaşamaya ve birlikte çalışmaya teşvik etme aracı olarak ilan etti. Ayrıca, Ujamaa politikası, sömürgecilik sırasında kaybedilen geleneksel Afrika kültürlerini restore etmeyi amaçlayan Afrika kıtasında görülen sosyalizm türleri arasında yer almaktadır. Sosyo-ekonomik refahı artırmak için hükümet, Ujamaa politikası adı altında farklı alt politikalar uygulamaya koydu. Bu politikalar kamulaştırmayı arttırmayı, köylüleşmeyi ve köye dair imkânları yüceltmeyi ve kişilere özgüven eğitimini içermektedir. Ujamaa politikası köylerde yaşayan çok sayıda Tanzanyalı nedeniyle kırsal alanların gelişmesine dayanan bir politikadır. Ekonomik ve sosyal refahı geliştirmek için kullanılan birçok çabaya rağmen, Ujamaa politikası kapitalist ülkelerden, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den, hükümet bürokratlarından ve köylülerden farklı itirazlarla karşı karşıya kaldı. Kapitalist ülkeler, IMF ve Dünya Bankası gibi finansal kurumlarını Tanzanya'daki Ujamaa politikasını baltalamak için kullandılar. Dolayısıyla, Ujamaa politikasının başarısızlığı, kapitalist sistemin başlamasına yol açtı. Tanzanya perspektifinde kapitalist sistemin tanıtılması modernleşme olarak biliniyordu. ; Ujamaa is a Swahili word which means "solidarity or to live a communal life as a single family. The term got its popularity since 1967 when it was used more in political aspects. Soon after the independence, the first Tanzanian president Julius Nyerere declared the Ujamaa policy as a means to encourage Tanzanians to live and work together. Also, the Ujamaa policy was one among the types of African socialism which were intended to restore the traditional African cultures which were deteriorated during the colonization. İn order to improve economic and social welfare, the government introduced different subpolicies under the Ujamaa policy. Those policies were nationalization, villagization, and education for self-reliance. The Ujamaa policy based on the development of rural areas because a large number of Tanzanians lived in the villages. Despite many efforts used to improve the economic and social welfare, the Ujamaa policy faced different opposition from capitalist countries, especially the United States and the United Kingdom, and from the government's bureaucrats and villagers. These countries used their financial institutions like the IMF and World Bank to undermine the Ujamaa policy in Tanzania. So, the failure of the Ujamaa policy paved the way for the re-introduction of the capitalist system. İn Tanzania perspective the reintroduction of the capitalist system was known as Modernization.
Egemen ulus devlet teorisi 1648 Vestfalya (Westphalia) Anlaşması sonrasında uluslararası ilişkiler disiplinine girmiştir. Bu anlaşma ile uluslararası ilişkilerde anarşi ortamı bir dereceye kadar kontrol altına alınmıştır. Vestfalya Anlaşması ile devletlerin egemenliği, eşitliği ve iç işlerinde bağımsızlığı uluslararası ilişkilerde karşılık bulmuştur. Devletlerin, belirli bir coğrafi alanda, belli bir nüfusa sahip, diğer devletlerce tanınan ve egemenliğe sahip olan siyasi oluşumlar olarak tanımlanması, uluslararası ilişkiler için önemli bir noktadır. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı ve siyasal devamlılığı olarak, uluslararası alanda kişilik bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun mali borçlarının Türkiye tarafından ödenmesi, bu siyasal mirasçılığın ve devamlılığın ispatı durumundadır. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye-Afrika ülkeleri arası ilişkilerin uzun bir tarihi geçmişi ve bağları olduğu göz önünde tutulmalıdır. Afrika kıtası kültür, etnik yapı ve dil olarak oldukça zengin bir coğrafyadır. Zengin kaynakları ve sanayileşme devriminden uzak olması nedeniyle batılı medeniyetlerin özellikle 1881-1914 yılları arasında sömürgeleştirilmesine maruz kalmıştır. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında ise dekolonizasyon süreci ile Afrika'nın modern devletleri ortaya çıkmıştır. Afrika genç nüfusu ve var olan maden zenginliğine rağmen en yoksul kıta olarak kabul edilmektedir. Hem maddi hem de insan kaynaklarının zenginliği, Afrika'nın gelişmiş ülkeler tarafından dikkat çeken bir kıta olmasına neden olmaktadır. Türkiye 2000'li yılların başına kadar göz ardı ettiği ilişkilerine özellikle "Afrika Açılım Planı" çerçevesinde önem vermeye başlamış ve Afrika ile ilişkileri farklı bir boyut kazanmaya başlamıştır. Bugün Türkiye'nin, Afrika kıtasındaki ülkelerin yeni stratejik partneri haline geldiğini söylemek mümkündür. 5 Bu çalışmanın amacı; görüşme yöntemi kullanılarak TASAM Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Afrika Dış İşleri Bakanlığı verilerini kullanılarak, gelişmekte olan Afrika – Türkiye ilişkilerini genel olarak değerlendirmek ve Türkiye'nin Afrika ülkelerine yönelik dış politikasını analiz edebilmektir. Bu bağlamda çalışma, Türkiye'nin dış politikadaki duruşu, Türk dış politikasında Afrika açılımı, ekonomi, sağlık ve eğitim boyutunda Afrika ile ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceği değerlendirilerek literatüre katkı sağlamak amacındadır. ; Sovereignty of nation-state theory has entered the discipline of international relations after the 1648 Westphalia Agreement. With this agreement, the anarchic environment has been controlled to some extent in international relations. With the Westphalian Treaty, independence in the sovereignty, equality and non interference in the internal affairs of the states has been met by international relations. It is an important point for international relations that states are defined as political entities with a certain geographical area, a certain population, and the recognition and sovereignty of other states. Turkey, as the heir of the Ottoman Empire and political continuity, has found international character. The payment of the financial debts of the Ottoman Empire by Turkey is a condition of this political inheritance and continuity. From this point of view, it should be noted that the relations between Turkey and African countries have a long historical background and ties. The African continent has a very rich geography of culture, ethnicity and language. Due to its rich resources and distance from the industrial revolution, it has been subject to colonization of western civilizations, especially between 1881 and 1914. In the second half of the 20th century, the decolonization process and modern states of Africa emerged. Africa is considered to be the poorest continent despite its young population and its wealth of minerals. The richness of both material and human resources makes Africa a continent that draws attention of developed countries. 6 Turkey has begun to attach importance to the relations it has ignored up to the beginning of the year 2000, especially in the framework of the "African Opening Plan", and has begun to acquire a different dimension to Africa. Today it is possible to say that the countries of Africa have become new strategic partners. The aim of this study is to evaluate the developing African-Turkey relations in general and to analyze Turkey's foreign policy towards African countries using data from TASAM African Institute and African Ministry of Foreign Affairs using interview method. In this context, the aim is to contribute to the literature by assessing Turkey's position in foreign policy, African expansion in Turkish foreign policy, Africa in relation to economy, health and education, and the future of these relations.