Turkish Experience In Community Development
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 25, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
171 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 25, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Yayın / T. C., Başbakanlık, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Dokümantasyon Dairesi Başkanlığı, 2
World Affairs Online
Uluslararası toplumda ortaya çıkan uyuşmazlıkların tarafları dikkate alınarak incelendiğinde, uluslararası hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar ve uluslararası hukuk kişileri ile özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar biçiminde bir tasnif yapılmaktadır. Diplomatik uyuşmazlık çözümü, uluslararası hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlık çözümünü konu edinmekte özel olarak ise uyuşmazlık taraflarından en azından birinin devlet olduğu uyuşmazlık çözüm yollarını ifade etmektedir. Uyuşmazlıkların diplomatik yollarla çözümü gerek tarihsel açıdan bakıldığında gerekse çağdaş uluslararası toplum düzeni incelendiğinde en çok tercih edilen ve tüm uyuşmazlıkların konu itibarıyla sınırlandırılmadan çözülebileceği yolları bünyesinde barındırmaktadır. Bu çalışmada uyuşmazlıkların tanımlanmasından başlanarak uyuşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin incelemesi yapılacaktır. Öncelikle bir uluslararası uyuşmazlığın yargı içtihatları çerçevesinde belirlenmesi ve tasnifi için öngörülen kıstasların değerlendirilmesi yapılacaktır. Ardından uyuşmazlıkların barışçı çözümü yükümlülüğünün içeriği kişi, konu ve nitelik itibarıyla işlenecektir. Diplomatik müzakereler, dostça girişim, arabuluculuk, soruşturma ve uzlaştırmadan oluşan yerleşik diplomatik uyuşmazlık çözüm yolları, hukukî dayanakları çerçevesinde temel vasıfları açıklanmak suretiyle değerlendirilecektir. Bu yolların tercih nedenleri ve hangi durumlarda işletildikleri incelenirken somut örneklere yer verilerek anlatım zenginleştirilecektir. Devam eden kısımda ise uluslararası ilişkilerde meydana gelen değişimlerin bu yolları nasıl etkilediği ve ne tip yönelimlerin diplomatik uyuşmazlık çözümünü etkilediği ele alınacaktır. Bu değişimlerden yola çıkarak diplomatik uyuşmazlık çözümünün geliştirilmesi adına dikkate alınabilecek tavsiyeler dile getirilecektir. ; The disputes that rise in the international community can be classified as the ones between intenational law persons and the ones between international law persons and private law persons when they are studied by the charecter of parties. The subject of diplomatic dispute settlement is the disputes that are between intenational law persons and specifically the disputes which at least one of the parties is a state. Diplomatic dispute settlement contains the most preferred and comprehensive means that can settle all disputes without any limitations on subject matter both historically and in contemporary international community. In this study, dispute settlement with diplomatic means will be reviewed by describing disputes at the beginning. Firstly international disputes and criterions used in classfication of disputes will be determined within the scope of case law. After that, the obligation of peaceful dispute settlement will be handled by characteristics of obligation including ratione personae and ratione materiae. The established means of diplomatic dispute settlement which are diplomatic negotiations, good offices, mediation, inquiry and conciliation will be studied within the frame of legal basis of these means by stating their fundemental characteristics. When preferability and most suited conditions of these means examined the subject will also be enriched by concrete examples. In following part, the effects of changes in international relations to diplomatic means and what kind of tendencies can be observed will be discussed. Based on this discussion recommendations on enhancing the diplomatic dispute settlement will be stated.
BASE
Accession to the European Union (EU) has been one of the most crucial topics of the Turkish foreign policy. This topic, albeit sometimes not having a priority, always remained as a current issue and played a determinant role in Turkey's objective of Westernization. Within this process, parallel to the success that the accession would bring, it became more ascendant in current politics. It acted as the sword of Damocles as a determinant either for the election victories or as a trouble-maker on the head of the parties. The foundation of the Turkey-EU relations was first laid by the Democrat Party in July 31st, 1959 and these relations began to get deepen by the time the Motherland Party (ANAP) came into power in the 1980's. This study aims to determine the reasons that led Turkey to apply for the EU membership, the place of the relations with the Europen Economic Community (EEC) on Turkish foreign policy and the repercussions of this application in the public opinion. Therefore it is going to be given a general overview on the early years of those relations. In the citations taken from the newspapers of the period the expression common market is used for defining Turkey's counterpart while the author himself rather prefers to use the EEC, the predecessor of the EU.
BASE
In this article, I will address the topic of the Turkish minority in Bulgaria in the interwar period through the interpretive lens of the "linguistic" or better " alphabetic" fights,(1) placed in the context of the "Latinization" processes taking place in the wide Eurasian space, as well of the post-imperial sociopolitical dynamics.(2)To this aim, I describe the interesting and little known case of the writing practices of the Turkish community in Bulgaria in the period between the two world wars. In particular, I take into account the repercussions of Atatiirk's alphabetical reform in Bulgaria, demonstrating how the adoption of the Latin alphabet in Turkey represented a significant challenge for the country, triggering the fears of both the Bulgarian authorities and of the more conservative factions of the local Turkish community. In this context, I analyze the attitudes towards the Arabic and the Latin alphabet employed to write the Turkish language in the Balkan country, illustrating the reasons for the prohibition of the Turkish Latin alphabet, in an unprecedented combination of interests between Bulgarian authorities and Islamic religious leaders. I will try to show how in that specific historical moment, writing systems, far from being "neutral" communication elements, lent themselves to various manipulations of an ideological and political nature.My paper does not intend to represent a comprehensive contribution to the analysis of the complex subject of this community's religious or political identity, but it rather aims to shed light on the limitations faced by the Turks of Bulgaria in terms of their linguistic rights in a period when other communities in Southeast Europe were encountering similar difficulties.(3)
BASE
In: Kulturelle Bildung 42
Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilatı(European Coal and Steel Community-ECSC)'ndan Reform Antlaşması'na Entegrasyonun Yönü adlı bu tezde Birliğin kuruluşundan günümüze kadar değin birliğin katetmiş olduğu yol ve yaşanan değişim ele alınmıştır. Bu bağlamda başlangıçta yalnızca kömür ve çelik gibi savaş hammaddesinin iki temel girdisi olan üretiminin ve dağıtımının bir üst otoriteye devredilmesiyle oluşan AKÇT(ECSC)'den günümüzde reddedilmiş olsa da Avrupa Birliği Anayasası'yla bir devlet olma yolunda önemli atan Avrupa Birliği'nin tarihsel kronolojisi entegrasyon teorileri bağlamında ele alınmıştır. Başlangıçta ekonomik kaygılar ve amaçlarla kurulan Birlik, Tek Avrupa Senedi(Single European Act) ve özellikle Maastricht Antlaşması ile siyasi entegrasyon aşamasına geçmiştir. Ekonomik ve Parasal Birlik'in temellerini atan Maastricht Zirvesi sonrası birliğin bir sonraki aşamaya geçmesini öngören Avrupa Birliği Anayasası(Treaty Establishing a Constituion for Europe)'nın Fransa ve Hollanda tarafından reddedilmesi ile Birlik bir süre belirsizlik havası yaşamış fakat getirilen Reform Antlaşması(Lisbon Treaty) ile bir anlamda çark etmiştir. Teknik olarak bir anayasa olmayan Reform Antlaşması, federalizmi çağrıştıran tüm unsurlar ayıklanıp yeni versiyonuyla ortaya konulmuştur. Avrupa Birliği, 27 üye ülkeyle bu kurumsal yapıyla hantal karar alma mekanizmasıyla daha ileri gitme genişleme, daha esnek kararlar alma şansına sahip değildi. Dolayısıyla Avrupa Birliği'nin kendini yenileyebilmesi için bu antlaşmaya ihtiyaç vardı. Reform Antlaşması'yla birlikte Birlik Avrupa Birliği Anayasasıyla entegrasyon teorileri bağlamında en sıkı bütünleşme modeli sunan Federalizmden vazgeçmiş, tam bir siyasal birlik simgesel düzeyde kalmıştır. ; In this thesis titled Direction of Integration from the European Coal and Steel Community to the Reform Treaty, ground gained by community from its establishment up to the present and change experienced are discussed. In this regard, it?s initially discussed ECSC constituted by transferring production and distribution of two basic inputs of war raw materials such a steel and coal to a higher authority in the context of integration theories of European Union?s historical chronology which took important steps in the way of being a State due to the constitution of European Union that is even refused today. The union that was founded due to economic concerns and purposes in the beginning came to the political integration stage with the Single European Act and Especially with Maastricht Treaty. After the Maastricht Summit which founded the Economic and Monetary Union, with refusal of Treaty Establishing a Constitution for Europe by France and the Netherlands that proposes it to pass through the next stage, the Union had atmosphere of uncertainty, it turned in a sense due to Reform Treaty (the Treaty of Lisbon). Reform treaty that is technically is not a constitution was revealed with its new version being relieved from all the elements which were reminiscent of federalism. European Union did not have any chance to advance more, expand and take more flexible decisions with these 27 member states, with this institutional structure and slow decision making mechanism. Accordingly, this treaty was needed for European Union to reform itself. With the EU constitution together with the Treaty of Reform, Union gave up Federalism that presented the strictest integration model in the contexts of integration theories and full political union remained as symbolic level.
BASE
Kapalı toplum yapısı ve kendine özgü geçmişi ile pek çok tartışma konusuna yol açan Alevilik, Cumhuriyetin kuruluşu ve modernleşme dönemi sonrasında farklı boyutlarda incelenmeye başlanmıştır. Belirtilen tartışma konuları arasında Aleviliğin tanımlanması, İslam dini içerisindeki konumu, sosyal ve kültürel değerleri ve siyasal açıdan otoritenin karşısında olan tutumları yer almaktadır. Güncel tartışmaların ise 90'lı yıllardan itibaren Türkiye'nin AB üyeliği süreci ile başladığı, siyasallaşma ve modernleşme ile birlikte zorunlu din dersleri, cemevleri gibi hususlarla devam ettiği görülmektedir. Türkiye'de göç ve kentleşmenin etkilerinin de yaşamın Alevlerin özel yaşamlarına ilişkin hayat tarzları ve ritüelleri üzerinde farklılaşmaya neden olduğu söylenebilir. Bu çalışmada, Türkiye'deki Alevilerin 1998 yılından itibaren Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında nasıl değerlendirildiği ve bu değerlendirmeye karşın Alevilerin nasıl bir tutum sergilediklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmanın teorik bir araştırma olması kapsamında öncelikle literatüre taraması tekniği kullanılarak veri tabanlarından elde edilen dergi ve makaleler, bildiriler, raporlar incelenmiş, Yüksek Öğrenim Kurumu resmi sitesi aracılığıyla da yüksek lisans ve doktora tezlerine ulaşılmıştır. Çalışma sonucunda Alevilerin AB İlerleme Raporlarında azınlık olarak görüldükleri, genellikle dini ve sosyal açıdan değerlendirildikleri, bu değerlendirmede ibadet yerleri, eğitim, eşit ve özgür haklar tanıma konuları ele alınmıştır. Raporlarda Alevi inancına ilişkin bilgiler de içeren yeni din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarının yayımlanması ve bazı illerde Alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesine yönelik adli soruşturmaların başlatılması olumlu gelişmeler olarak görülürken; kamu görevinde ayrımcılık ve ibadet yeri olarak cemevlerinin tanınmaması sorunlarının devam ettiği görülmektedir. Sonuç olarak Alevilerin talep ettikleri özgürlüklerine hâlâ kavuşamadıkları, bu durumun Türkiye'de bulunan çoğunluğun kültür farklılığı ve genel siyasi durum ile ters düşmesinden kaynaklandığı söylenebilir. ; After the foundation of the Turkish Republic and then modernization period, Alevism which led to many discussions with its encased society characteristics and own history, has begun to be studied in varying dimensions. The discussion topics include the definition of Alevism, its position in Islam, its social and cultural values, and its attitudes towards politics against the authority. It has been seen that the current debate is that from the 90's onwards, Turkey has started with EU membership process, politicization and modernization together with compulsory religious lessons and Cemevleri (temples). It is suggested that the influences of immigration and urbanization in Turkey cause differentiation in life styles and rituals related to the private lives of Alevis. In this study, it is aimed to determine how the statue of Alevis living in Turkey was seen as well as the attitudes Alevis have through the European Union Progress Reports prepared by the European Commission since 1998. For this purpose, in the scope of being a theoretical research of the study, primarily journals and articles, reports and reports obtained from the databases by using the literature search technique were examined and master and doctoral dissertations were obtained through the official site of the Higher Education Institution. In conclusion, the Alevis were treated as minorities in the EU Progress Reports, where religious, social, and worship places, education, and equal rights were generally assessed. The publication of new religious textbooks including information on Alawi belief and the initiation of judicial investigations on marking the homes of Alevi citizens in some cases were seen as positive developments; it is observed that the problems of discrimination and public worship in Cemevleri are not recognized. As a result, it can be argued that the freedom demands of Alevis are still unable to meet, and that the majority in Turkey is in conflict with the cultural diversity and general political situation of Alevis.
BASE
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılması sonrasında, eski SSCB hinterlandında uluslararası örgüt sayısında artış yaşanmıştır: Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Orta Asya İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik Kalkınma Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü ve Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova'nın dayanışmasını ifade eden GUAM vs. Bütün bu örgütler aslında SSCB'nin yıkılışı sonrasında bölgede oluşan siyasî boşluğun (bir kısmının) doldurulması ve bu coğrafyanın yeraltı kaynakları ile ticaret potansiyelinden faydalanmak amacıyla kurulmuşlardır. Bu örgütler arasında ŞİÖ diğerlerinden amaçları ve etkinlikleri bağlamında ayrılmaktadır. Bu çalışmada, bir bölgesel örgüt olan ŞİÖ'nün Deutschyen ?güvenlik topluluğu? kavramı bağlamında analizi yapılmıştır. ?Güvenlik arayışı? Karl Deutsch'un tüm bütünleşme girişimlerinin temel dinamiğidir. Bu arayış aynı zamanda ŞİÖ'nün de temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda ŞİÖ, Deutschyen bir güvenlik topluluğu olmaya en yakın örnek olmaktadır. ; After the collopse of the Union of Soviet Socialist Republics (USSR), there has been increase in the number of international organizations in the former USSR hinterland such as Commonwealth of Independent States (CIS), Shanghai Cooperation Organization (SCO), Central Asian Cooperation Organization, Eurasian Economic Cooperation Organization, Economic Cooperation Organization, GUAM etc. In fact, all these organizations are established to fill the gap (at least partially) in the region and to benefit natural resources and the commercial potential of the region. Among these organisations, SCO has differentiated from its counterparts in terms of aims and activities. This study, analyzes will referance to Deutschian ?Security Community?. ?Searcing of Security? is the basic dynamics of Karl Deutsch?s all integration initiations. At the same time, this search forms the basics of the SCO. Hence, SCO has been the best example towards Deutschian security community.
BASE
Batı Trakya Yunanistan'ın Kuzey Doğusunda bulunmaktadır. Evros (Meriç) ile Nestos (Karasu) nehirleri arasında kalan 8578 kilometre karelik bir alanı kapsamaktadır. Lozan Barış Konferansında Türkiye ile Yunanistan arasında varılan bir antlaşma gereği iki ülke arasında zorunlu ahali mübadelesi yapılmıştır.Ancak İstanbul'un Rum nüfusu ile Batı Trakya'nın Türk nüfusu zorunlu mübadelenin dışında tutulmuş ve bulundukları ülkedeki devletin güvencesi altında dinsel azınlık konumunda bırakılmıştır. Söz konusu azınlıkların azınlık ve yurttaşlık hakları tanınmıştır.Bununla beraber Yunanistan kendi vatandaşı olan bu insanları hiçbir gerekçeye dayanmaksızın ulusal bütünlüğü tehdit olarak görmekte ve bu insanlara karşı uluslararası ve ikili antlaşmalarla belirlenen sorumluluğu yerine getirmediği gibi azınlık üzerinde baskı ve asimilasyon politikasını devlet denetiminde planlı,kararlı ve sürekli bir şekilde uygulamaktadır. Avrupa Birliği'nin temel dayanağına baktığımızda;hukukun üstünlüğü,insan hakları,demokrasi kavramını görmekteyiz.Yunanistan 1981 yılında Avrupa Birliği'ne tam üye olmuştur. 1990'ların ikinci yarısına kadar Batı Trakya Türk azınlığının durumunda herhangi bir değişiklik görülmemekte,1990'ların sonunda azınlık haklarında kısmen iyileştirmeler yapılmıştır. Ancak hassas ve hayati konularda herhangi bir değişikliğe rastlamak mümkün değildir. Avrupa Birliği azınlık hakları konusunda Yunanistan'ı bir çok defa uyarmış ve kınama kararları vermiştir.Ancak sorunların giderilebilmesi için Avrupa Birliği'nin daha etkİli yaptırımlar uygulaması gerekmektedir.Yunanistan kendi vatandaşı olan Batı Trakya Türkleri'nin ikili antlaşmalardan doğan haklarını iade etmeli ve kendi taraf olduğu uluslararası antlaşmaların gereklerini yerine getirmelidir. Ancak bu sayede Batı Trakya Türkleri'nin sorunlarının çözümü mümkün görünmektedir. ; West Thrace is located in the northeast of Greece,moreover,it comprises 8578 square kilometre open space between the rivers Evros (Meriç) and Nestos (Karasu).As a result of Lozan Peace Pact an obligatory exchange agreement had done betweenthe two countries,Turkey and Greece.However, Istanbul's Greek population and WestThrace's Turk population had been kept out of this obligatory exchange,furthermore,Turk's and Greek's in the country where they existed they left in the position of religion minorityunder the name of government assurance.Also,to the minorities above mentioned had givencitizenship and minority rights.Neverthless,Greece sees Turks,who they are his own citizens,as a threat to thenational integrity without based on at any justification,what is more,not only doesGreececarry out the responsibility which was mentioned by the bilateral agreements,but alsocarries out a permanent,determinend,designed policy plan under the governments control overto the minorities,for to assimilate and press them.When we look for the basic mainstay of European Community we are confrontedwith the concepts the superiority of laws and the democracy of human rights. Greecebecame an entire member to European Community in 1981.We hadn't seen any changes at thesituation of West Thrace Turk's minority until 1990's second half but in the and of 90's Greece had partially done improvements.In spite of this,it is not possible to come across toany changes in vital and sensible matters.European Community has warned Greece manytimes for the minority rights,moreover,Greece has been given many disapproval resolutions.However European Community have to apply more effective sanctions to remove theproblems.Greece should return the rights of the people who are his own citizens West ThraceTurks had arisened from the bilateral agreements,moreover,Greece should carry out thenecessities of the international agreements that are from his own side.As a result of this, WestThrace Turks problems solution is seen possible.
BASE
Uluslararası ilişkilerin tarih içindeki seyri önemli ölçüde farklılıklar göstererek gelişmiştir. Önceleri devletlerarası ilişkileri sadece savaşlar ve ticaret belirlerken, modern zamanlara doğru savaşların dışında başka faktörler de ilişkileri belirlemeye başlamıştır. Ancak bu ilişkileri belirleyen mutlak bir otoritenin olmaması ve ortaya çıkan kuralları galip devletlerin belirlemesi gibi durumlar günümüz dünyasında etkinliğini yitirmeye başlamıştır. Karşılıklı iletişim ve etkileşim sonucunda ortaya çıkmaya başlayan uluslararası toplum, kendi devamlılığını sağlamak amacıyla ahlaki ve hukuki bir takım kurallar da koymaya başlamıştır. Bu bağlamda ele alınabilecek örneklerden bir tanesi de Birleşmiş Milletlerdir. Misyon itibariyle savaşları engellemek, barışı sağlamak ve onu daimi hale getirmek için kurulmuş olan bu yapı, her ne kadar bazı alanlarda yetersiz olsa da uluslararası toplumun oluşmaya başladığına ve anarşik bir yapıdan düzenli bir yapıya yol alınmaya çalışıldığına dair önemli bir örnek teşkil etmektedir. Uluslararası toplumu irdeleyen fikir akımları, meseleye değişik yönleriyle yaklaşmış ve değişen bu durumu izah etme çabasına girmişlerdir. Bu bağlamda İngiliz Okulu bu akımlara önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu çalışmanın amacı İngiliz Okulunun ortaya attığı uluslararası toplum bağlamında Birleşmiş Milletlerin rolünü incelemektir ; International relations' coursein history significantly has developed by differing.In the beginning, while only wars and commerce determined international relations,over modern times,exceptfor wars,other factos also began to determine international relations.However , such a condition that not being absoulate authory and being determined emerging rules by victorious states has begun to disappear being effective in today's World.As a result of mutual relation and interaction,international society begining to emerge has started to lay down moral and legal rules for providing it's sustain.The United Nations is one of the examples relating this situation.UN which was founded for the mission of to prevent wars,establish peace and male permanent. No matter how not being efficient in some areas,is important example relating to being to comprise and try proceeding from anarchy to ordered structure,inovement of idea ,which is examining international society,has approached with different direction to issue and has attemt to try get across this changing situation.In that case ,English school is an example of movement.This study's aim to examine The United Nations' role which English school throw out.
BASE
In: Akademik İncelemeler Dergisi: AİD = Journal of academic inquiries, Band 17, Heft 2, S. 215-236
ISSN: 2602-3016
Bu bilimsel katkı, Kuzey Kamerun'da yaşayan Müslümanların zorluklarını incelemeyi amaçlamaktadır. Fikrimiz, idari hizmetlerin mevcut durumunda ve siyasi hayatın yönetiminde, Kuzey Kamerun'daki Müslüman vatandaşların temsil gücünün çok düşük olduğu gözleminden esinlenmiştir. Birkaç yıl boyunca tarih ve sosyolojik ve katılımcı gözlem yoluyla, Kamerun'un bu bölgesindeki Müslüman toplumun gelişimini etkileyen sömürgeci geçmişin ve toplumdaki aşırı muhafazakâr fikirlerin etkisinin olduğunu anlıyoruz. Göreceli olarak ülkenin kuzeyi Müslümanlar, güneyi ise Hıristiyanlar tarafından gözlemlenebilen karışıma rağmen yaşamaktadır. Esas olarak Avrupa kökenli modern okulun ortaya çıkışının, hem sosyo-dini düzeyde hem de Kuzey Kamerun Müslüman topluluğu içindeki liderliğin konfigürasyonu düzeyinde bir etkisi olduğu ortaya çıkıyor. Bu çalışmanın yeniliği ve özgünlüğü, Kuzey Kamerun ve Türkiye'deki Afrika araştırmalarında İslâm tarihine tarihsel katkısını açıklamaktadır. Bu çalışma aynı zamanda Müslüman liderler ile Devletin, Kamerun'da mevcut Hristiyanlık karşısında Müslümanların durumunun bir azınlık bağlamında daha iyi diyaloğa girmesine olanak sağlayacak sosyo-politik bir katkıya da sahiptir.
In: Eskişehir Iktisadi ve Ticari Ilimler Akademisi, Yayinlari 125/75
In: Türkiye Ekonomisi Araştirma Enstitüsü Yayin 1