Çevresel sorunların ve çevresel bozulmaların ozon tabakasının seyrelmesiyle beraber 1980'li yıllarda insan hayatını etkilemeye başlaması sonucunda çevre faktörü Soğuk Savaş'ın ardından başlayan güvenlik tartışmalarında yer edinmeye başlamıştır. Güvenlik kavramının genişletilmesi ve güvenlikleştirmeyle birlikte hızla küreselleşen dünyada çevre meselesi önemli bir güvenlik unsuru olarak görülmeye başlamıştır. Çevresel güvenlik kavramının güvenlik çalışmalarında ayrı bir alan olarak yer tutmasıyla birlikte çatışmaların, özellikle şiddetli ülke içi çatışmaların ardında yatan çevresel nedenler ihtiyaç ve kaynak temelli çatışmalar açsından çeşitli çalışma gruplarında irdelenmeye başlamıştır. Bu çalışma, çevresel güvenliğin kavramsal gelişimine ışık tutarak Ruanda ve Burundi'nin tarihsel sürecini çevresel güvenlik kaygıları açısından değerlendirmekte ve bu analiz üzerinden ihtiyaç ve kaynak temelli çatışmalara dair çatışma çözümleme örnekleri sunmaktadır. ; The environmental factor started to take its place in security debates introduced right after the Cold War as environmental problems and environmental derogation start to have a negative effect on human life with the depletion of ozone layer in the 1980s. The environmental factor became an important security issue in a very globalizing world with the extension of security concept and securitization. Environmental causes underlying conflicts especially the violent internal ones started to be studied among different study groups in terms of needs-based and resource-based conflicts since the concept of environmental security was introduced as a separate field in security studies. This study highlights the conceptual development of environmental security and evaluates the historical context in Rwanda and Burundi in terms of environmental security concerns. It also offers conflict resolution samples for needs-based and resource based conflicts with this analysis.
Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti, Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesiyle 1991'de Makedonya Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak Yunanistan, güvenlik ve kimlik temelli olarak, Makedonya'nın ismi başta olmak üzere, bayrağında ve banknotlarından kullandığı semboller ile anayasasındaki bazı maddeleri gerekçe göstererek tepki göstermiştir. Bu tepkinin bir yansıması olarak hem Üsküp'ü uluslararası arenadan izole etmeye çalışmış hem de ekonomik ambargolar uygulamıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)'nin araya girmesiyle iki taraf arasında 1995'te imzalanan Geçici Uzlaşı ile bayrak, banknot ve anayasa konusu çözüme kavuşturulduysa da isim meselesi Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde ileri bir tarihe ertelenmiştir. Bu çalışma BM'nin isim sorununa yaklaşımını Johan Galtung'un çatışma çözümleme yönteminden faydalanılarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu hedefle Galtung'un transcend yöntemi kapsamında BM'nin arabulucu olarak görevlendirdiği Mattew Nimetz'in sürece katkısı tartışılmaktadır. Galtung'a göre bir sorunun çözülmesi o sorunun pozitif bir şekilde aşılması anlamına gelmektedir. Buna göre bulunan çözümün, pozitif bir aşma ifade edebilmesi için taraflar arasındaki hem ilgili sorunu çözebilmeli hem de onlara yeni gerçekler yaratabilmelidir. Nimetz'in inşa ettiği ve Atina ile Üsküp arasında 2018'de imzalanan Prespa Antlaşması her ne kadar taraflara yeni gerçekler yaratmış olsa da isim sorununun çözümü noktasında pozitif bir aşmayı ifade etmektedir. ; The Socialist Republic of Macedonia declared its independence in 1991 with the name of the Republic of Macedonia after Yugoslavia began the process of dissolution. However, on the basis of security and identity, Greece reacted by citing Macedonia's name, the symbols it used on its flag and banknotes, as well as some articles in its constitution as a reason. As a reflection of this reaction, it tried to isolate Skopje from the international arena and applied economic embargoes. Although the issue of flag, banknote and constitution was resolved with the Provisional Agreement signed between the two parties in 1995 with the intervention of the United States (USA) and the European Union (EU), the name issue was postponed to a later date under the supervision of the United Nations (UN). This study aims to examine the UN's approach to the name issue by using Johan Galtung's conflict resolution method. With this goal, the contribution of Mattew Nimetz, who was appointed by the UN as a mediator within the scope of Galtung's transcend method, is discussed. According to Galtung, solving a problem means overcoming that problem in a positive way. Accordingly, in order to express a positive transcendence, the solution should be able to both solve the relevant problem and create new facts for them. Although the Prespa Agreement, which was built by Nimetz and signed between Athens and Skopje in 2018, created new realities for the parties, it expresses a positive surpass in the solution of the name problem
BM örgütünün en temel görevi; uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumaktır. Bu görevi doğrultusunda, uluslararası güvenliği tehdit eden durumlarda çeşitli yöntemlerle soruna müdahale etmektedir. BM barış gücü misyonları, BM'nin çatışma çözümü yöntemleri arasında önemli bir yere sahiptir. BM Güvenlik Konseyi'nce görevlendirilen barış gücü misyonları, çatışan taraflar arasında konuşlandırılan çok taraflı güçlerdir. Fakat her çatışma alanında faaliyetleri ve sorunun çözümüne etkileri aynı olmamaktadır. Bu çalışmanın amacı; BM barış gücü misyonlarının uluslararası çatışmaların çözümündeki rolünü araştırmaktır. Çalışmada, BM barış güçlerinin uluslararası çatışmaların çözümündeki rolü, üç örnek olay çerçevesinde incelenmiştir. UNFICYP, UNIIMOG ve UNSMIS örneklerinin karşılaştırılarak BM barış gücü misyonlarının hangi durumlarda daha etkin olduğu açıklanmıştır. Çalışmada varılan sonuç ise bir barış gücü misyonunun başarısını etkileyen en önemli unsurların, uluslararası toplumun ve çatışan tarafların desteğine sahip olmasıdır. Nitekim UNIIMOG, uluslararası toplumun ve çatışan tarafların ortak barış isteği ile oluşturulmuş, bahsi geçen diğer örneklere kıyasla daha başarılı olmuştur. ; The principal duty of the UN is to ensure and protect international peace. In accordance with this duty, in cases where international peace is threatened, it intervenes in the problem adopting various methods. UN peacekeeping missions have an important place among the conflict resolution methods of the UN. Peacekeeping missions assigned by the UN Security Council are multilateral forces deployed between conflicting parties. However, their activities and level of efficacy for the resolution of the problem vary in each conflict. The objective of this study is to investigate the role of UN peacekeeping missions in the resolution of international conflicts. In the study, the role of UN peacekeeping forces in the resolution of international conflicts are examined within the framework of three case studies. Comparing the cases of UNFICYP, UNIIMOG and UNSMIS, it is explored in what situations UN peacekeeping missions are more effective. The study concludes that the most important factor that affects the success of a peacekeeping mission is the support of the international community and the conflicting parties. Indeed, UNIIMOG was created as a result of the common desire of the international community and the conflicting parties for peace, thus became more successful compared to the other two cases.
Bu çalışmada, bir uluslararası uyuşmazlık çözüm yöntemi olan ve aynı zamanda BM Şartı'nın "Uyuşmazlıkların Barışçıl Yollarla Çözülmesi" başlığını taşıyan 6. bölümünün 33. maddesinde anlatım bulan çözüm yöntemlerinden de biri olan arabuluculuk, Bosna-Hersek ve Dağlık Karabağ vakaları çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın ana amacı, söz konusu vakaları karşılaştırmak suretiyle uluslararası arabuluculuğun başarısına etki eden koşullar ve etkenler üzerine test edilmeye açık bir takım hipotezlere ulaşmaktır. Veri toplama tekniği bağlamında çalışma, ulaşılabilen ilgili ya da uzman kişilerle röportaj ve diğer her türlü ikincil veriye dayanmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde temel olarak arabuluculuk kurumu detaylı bir biçimde betimlenmiş, ikinci bölümde Bosna-Hersek Krizi hakkında bilgi verilmiş ve söz konusu krizde arabuluculuk süreci incelenmiş, üçüncü bölümde ise yine ilk olarak Dağlık Karabağ sorunu hakkında bilgi verilmiş ve ardından bu sorunda arabuluculuk girişimleri irdelenerek başarılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ulaşılan sonuçlara göre, daha önce benimsenen kriterler ışığımda, Bosna-Hersek krizinde uluslararası arabuluculuk faaliyetleri başarılı olarak değerlendirilirken, Dağlık Karabağ sorununda arabuluculuk süreci genel anlamda başarısız olarak değerlendirilmiştir. Bu bulgu temelinde uluslararası arabuluculuğun başarısına etki eden temel bazı faktörler üzerine bir takım tespit ve önerilerde bulunulmuştur. ; In this study, mediation, which is an international dispute resolution method and also one of the resolution methods expressed in the 33rd article of the 6th chapter of the UN Charter, titled "Peaceful Resolution of Disputes", is discussed within the framework of the Bosnia-Herzegovina and Nagorno-Karabakh cases. The study's primary purpose is to reach a set of hypotheses that are open to testing on the conditions and factors that affect the success of international mediation by comparing the cases in question. As for data collection technique, the study relied on interviews with ...
İş uyuşmazlıklarının çözüm yolları çok çeşitlidir ve uyuşmazlıkların çözümü için kullanılan alternatif çözüm yöntemleri de her ülkede farklılık göstermektedir. Ülkemizde de, iş uyuşmazlıklarının çözümünde alternatif çözüm yollarına başvurulması uzun yıllardır benimsenen ve uygulanan bir yöntemdir ve uygulama alanının gelişimi için de halen çalışmalar devam etmektedir. İş mahkemelerinin giderek artan iş yükü bu çözüm arayışını da beraberinde getirmiştir. Hukukumuzda iş uyuşmazlıkları bireysel ve toplu iş uyuşmazlıkları olarak ayrılmaktadır. Uyuşmazlıkların mahkemeler haricinde çözümü için ise her iki uyuşmazlık türü bakımından farklı alternatif çözüm yollarına başvurulmaktadır. Barışçıl çözüm yolları olarak da adlandırılan bu yöntemler, arabuluculuk ve tahkim kurumlarıdır. Çalışmamızda bu alternatif çözüm yollarından arabuluculuk ve tahkim ile özellikle 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı Kanun ile getirilen zorunlu arabuluculuk prosedürü incelenecektir. ; There are many ways of resolutions of labour conflicts and alternative resolution methods differ in every country. In our country, resort to alternative resolution methods is also adopted an used for many years and the study still continues for the development of the field of application. The increasing workload of the labour courts has brought along this search for solutions. In Turkish Law, labour conflicts are separated as individual labour conflicts and collective labour conflicts. For both types of conflict, there are different alternative dispute resolutions for settlement of disputes extrajudicially. These methods which are called peaceful resolution methods are mediation and arbitration institutions. In our study, these alternative dispute resolution methods; mediation, arbitration and especially compulsory mediation procedure introduced by the Law No. 7036 which entered in force on the date of 01.01.2018 will be examined.
Bu çalışmanın amacı, değişik düzeylerde cereyan eden devlet içi ve uluslararası çatışmalara üçüncü taraflarca müdahale edilmesi ve ihtilaf giderme-azaltma süreçlerinin yürütülmesi açısından önemli bir yere sahip olduğu varsayılan arabuluculuk mekanizmasını kavramsal ve teorik düzeyde tahlil etmektir. Makale, arabuluculuğun temel bazı varsayımlarına değindikten sonra kimlerin ya da hangi kurumların arabuluculuk faaliyeti yürütme kapasitesine sahip oldukları tartışmasını yapmaktadır. Müteakiben, arabuluculuğa neden ihtiyaç duyulduğu konusu çatışmaların içeriği ve özgün koşulları göz önünde bulundurularak "çıkmaz yol" kavramı aracılığıyla incelenmektedir. Arabuluculuk faaliyetinin çatışan tarafların hangi temel ihtiyaçlarını giderdiği, çatışmaların hangi aşamasında gerekli olduğu ve taraflarca neden kabul edildiği gibi hususlar ise "koşulların olgunlaşması" ve "müzakere öncesi dönem" ekseni etrafında ele alınmaktadır. Öte yandan, tarafsız, güce dayalı, dahili/harici ve kolaylaştırıcı gibi arabuluculuk modelleri bazı vakalar eşliğinde tahlil edilmektedir. Çalışmanın son kısmında ise arabuluculuğun hangi durumlarda başarılı olabileceği konusu bazı öneriler ışığında normatif bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Çalışmada, bilhassa uzun süreli çatışmalar sonucunda taraflar arasında oluşan güvensizliğin yarattığı çıkmazın aşılması ve diyalog-müzakere ortamı yaratılması bakımından arabuluculuğun fonksiyonel olduğu sonucuna varılmaktadır. Doğru zaman ve doğru yöntem tatbik edildiği takdirde, arabuluculuk mekanizması yalnızca arızi çözümlerin üretilmesine yönelik değil, tarafların çatışmanın belirleyici nedenlerini bizatihi kendi perspektifleriyle bertaraf ederek uzun vadede ulaşacakları adil ve sürdürülebilir bir barışa katkı sunma işlevi görebilmektedir. ; This study aims to examine mediation as a conflict resolution tool at a conceptual and theoretical level. After making some basic assumptions about mediation, it discusses who or which organizations can mediate between the parties to a conflict. Subsequently, it seeks an answer to the question of why mediation is a particularly suitable method in conflict transformation and peace building. To do so, it uses Zartman"s concept of "mutually hurting stalemate" taking into consideration the nature and content of the conflict. The questions of what basic needs are met through mediation mechanism, at what stage of conflicts it might be effective and under what conditions it is accepted by the parties will be reviewed around the notions "ripe moment" and "pre-negotiation phase". In the study, some mediation models such as neutral/impartial, mediators with muscle, internal-external and facilitation will also be analysed in the context of the conflict to which they are related. In the last part, the extent to which mediation can be considered successful will be studied from a normative perspective. The study basically argues that mediation is effective in order to overcome the impasse created by the deep distrust between the parties and create a constructive dialogue. When applied with right method in "ripe moment", mediation not only produces provisional solutions, but also contribute to a sustainable peace that the parties to the conflict will be able to achieve by eliminating root causes of the conflict with their own efforts.
"Uluslararası Uyuşmazlıkların Çözümünde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Rolü" başlıklı tez çalışması üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, teze yönelik destek nitelikte teorik alt yapı oluşturulmuş ve Birleşmiş Milletler'in yetkileri, görevleri ve kurumsal yapısı ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun kurumsal yapısı özet nitelikte incelenmiş ve Genel Kurul'un uluslararası uyuşmazlıkların çözümüne yönelik etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca BM Genel Kurulu'nun yetkileri ve görevleri tez konusuyla ilişkilendirilerek aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise ilk iki bölümdeki açıklamalar, bilgiler ve değerlendirmeler doğrultusunda özellikle uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yolları sunulmuş ve Genel Kurul'un uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde üstlendiği rol örnek nitelikteki uyuşmazlıklarla açıklanmaya çalışılmıştır. ; This thesis study entitled "The Role of The United Nations General Assembly In Resolution of International Conflicts" consists of three parts. In the first part of the study, it is made a theoritical/conceptual framework in order to support the thesis and it is also presented the authority, functions and the institutional structure of the United Nations. In the second part of the study, the institutional structure of the United Nations General Assembly is briefly examined and the effect/role of the General Assembly in resolution of international conflicts is tried to be determined. In this part of the study it is also presented the authority and the functions of the General Assembly by linking the topic of the thesis. In the third and the last part of the study, it is presented the methods of resolving international conflicts in accordance with explanations, informations and evaluations of previous parts of the study and the role taken by the United Nations General Assembly in resolution of international conflicts is explained with examples of conflicts.
ÖZETBu çalışmanın amacı, evli bireylerin bağlanma stillerinin ve çatışma çözüm stillerinin çift uyumlarını yordamadaki rolünü test etmektir. Ayrıca, araştırmada evli bireylerin bağlanma stilleri, çatışma çözüm stilleri ve çift uyumu puanları cinsiyet, yaş, evlilik süresi ve çocuk sayısı değişkenlerine göre incelenmiştir.Araştırma, ilişkisel tarama modelinde yapılandırılmıştır. Araştırmada oransız eleman örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya, İstanbul ili Avrupa yakasında yaşayan 152 kadın, 139 erkek toplam 291 evli birey katılmıştır. Veri toplama aracı olarak, Kişisel Bilgi Formu, İlişki Ölçekleri Anketi, Çift Uyum Ölçeği ve Çatışma Çözüm Stilleri Ölçeği kullanılmıştır. Bağlanma stilleri, çift uyumu ve çatışma çözüm stilleri puanlarının demografik değişkenlere göre farklılaşmasını incelemek amacıyla bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA); değişkenler arasındaki ilişkiyi tespit etmek için Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Son olarak, bağlanma stilleri ve çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu yordama gücünü belirlemek için regresyon analizi yapılmıştır.Araştırma sonucunda, evli bireylerin bağlanma stilleri, çatışma çözüm stilleri ve çift uyumlarının bazı demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Bağlanma stillerinin çift uyumunu ; çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu ve bağlanma stilleri ile çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu düzeyinde yordadığı tespit edilmiştir. --- ABSTRACTThe aim of this study is to investigate the prediction power of married individuals attachment styles and conflict resolution styles on dyadic adjustment. In the study, the married adults' levels of attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles have been examined according to gender, age, marital period, number of children, as well.The research has been structured in the relational screening model. Simple random sampling method was used in the study. The study was carried out with a total of 291 married individuals, 152 female and 139 male living in the European Side of İstanbul. As data collection tools, personal information form, Relationship Scale Questionnaire, Dyadic Adjustment Scale, Conflict Resolution Styles Scale has been used.Independent groups t test and one-way ANOVA analysis have been used in order to examine differences the attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles scores of the married adults according to demographic variables; and Pearson correlation analysis has been used to determine the relationship between variables. Finally, Regression analysis was performed for the levels of dyadic adjustment to the attachment styles and conflict resolution styles. As a result of the study, it has been found that the married adults' attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles differ according to some demographic characteristics. It was determined the attachment styles predicted the dyadic adjustment at 32%; the conflict resolution styles predicted the dyadic adjustment at 42%; the attachment styles with the conflict resolution styles predicted the dyadic adjustment at 50%.
ÖZET Bu çalışmanın amacı, evli bireylerin bağlanma stillerinin ve çatışma çözüm stillerinin çift uyumlarını yordamadaki rolünü test etmektir. Ayrıca, araştırmada evli bireylerin bağlanma stilleri, çatışma çözüm stilleri ve çift uyumu puanları cinsiyet, yaş, evlilik süresi ve çocuk sayısı değişkenlerine göre incelenmiştir. Araştırma, ilişkisel tarama modelinde yapılandırılmıştır. Araştırmada oransız eleman örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya, İstanbul ili Avrupa yakasında yaşayan 152 kadın, 139 erkek toplam 291 evli birey katılmıştır. Veri toplama aracı olarak, Kişisel Bilgi Formu, İlişki Ölçekleri Anketi, Çift Uyum Ölçeği ve Çatışma Çözüm Stilleri Ölçeği kullanılmıştır. Bağlanma stilleri, çift uyumu ve çatışma çözüm stilleri puanlarının demografik değişkenlere göre farklılaşmasını incelemek amacıyla bağımsız gruplar t testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA); değişkenler arasındaki ilişkiyi tespit etmek için Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Son olarak, bağlanma stilleri ve çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu yordama gücünü belirlemek için regresyon analizi yapılmıştır. Araştırma sonucunda, evli bireylerin bağlanma stilleri, çatışma çözüm stilleri ve çift uyumlarının bazı demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Bağlanma stillerinin çift uyumunu ; çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu ve bağlanma stilleri ile çatışma çözüm stillerinin çift uyumunu düzeyinde yordadığı tespit edilmiştir. --- ABSTRACT The aim of this study is to investigate the prediction power of married individuals attachment styles and conflict resolution styles on dyadic adjustment. In the study, the married adults' levels of attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles have been examined according to gender, age, marital period, number of children, as well. The research has been structured in the relational screening model. Simple random sampling method was used in the study. The study was carried out with a total of 291 married individuals, 152 female and 139 male living in the European Side of İstanbul. As data collection tools, personal information form, Relationship Scale Questionnaire, Dyadic Adjustment Scale, Conflict Resolution Styles Scale has been used. Independent groups t test and one-way ANOVA analysis have been used in order to examine differences the attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles scores of the married adults according to demographic variables; and Pearson correlation analysis has been used to determine the relationship between variables. Finally, Regression analysis was performed for the levels of dyadic adjustment to the attachment styles and conflict resolution styles. As a result of the study, it has been found that the married adults' attachment styles, dyadic adjustment and conflict resolution styles differ according to some demographic characteristics. It was determined the attachment styles predicted the dyadic adjustment at 32%; the conflict resolution styles predicted the dyadic adjustment at 42%; the attachment styles with the conflict resolution styles predicted the dyadic adjustment at 50%.
Günümüzün uluslararası aktörlerine düşen görev, karşılaştıkları uyuşmazlıkları her bakımdan daha insani olan barışçı yollar ile çözme yoluna gitmektir. Bu çözüm yolları içerisinde en dikkat çekici ve sonuca yatkın olan ise arabuluculuk yöntemidir. İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde gelişme gösteren arabuluculuk, neredeyse tüm uygarlıklarda tercih edilen bir yöntem olmuştur. Arabuluculuk uyuşmazlık halindeki iki devletin, üçüncü bir uluslararası hukuk kişisi tarafından bir araya getirilmesi ve barış için çözüm üretilmesi sürecidir. Bu sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanmasında arabulucunun tarafsızlığı, statüsü ve taraflar üzerindeki baskı gücü önemli bir rol oynamaktadır. Arabulucu konumundaki üçüncü kişi, bir devlet olabileceği gibi, uluslararası bir örgüt veya gerçek kişi de olabilmektedir. Arabuluculuğun en önemli özelliklerinden biri, arabulucunun tarafları bağlayıcı nitelikte bir karar verme yetkisinin bulunmamasıdır. Bu bakımdan arabulucu, sadece uyuşmazlık halindeki tarafları bir araya getirmekte ve çözüm önerileri sunmaktadır. Arabuluculuk yönteminin zamandan tasarruf sağlaması, arabuluculuk yapan kişilerin alanında uzman olması, yargı organlarının yükünü azaltması ve gizliliğin daha kolay korunabilmesi gibi nedenler ile diğer barışçı çözüm yollarına göre daha çok tercih edildiği görülmektedir. ; The duty of today's international actors is, to settlement the international disputes they faced in peaceful ways which are more humane than all respects. Within these peacfeul ways, most remarkable and liable to result is mediation. As developing parallel with the history of humanity, mediation has been a preffered method in almost all civilizations. Mediation is a process of bringing together and finding solutions to the conflict parties by a third party person. To have a successful conclusion in this process, the impartiality, the status and the leverage of the mediator plays an important role. The third party person as a mediator, may be a state and may also be an international organization or natural person. One of the most important characteristics of mediation is the mediator can not give a decision that is binding on parties. In this regard, mediator only brings the conflict parties together and offers solutions. Mediation way is more preferable than other peaceful solutions in such reasons as the time savings of mediation, being expert persons as a mediator, reducing the burden of the judicial organs and being easier to protect confidentiality.
Dünyadaki tüm çatışmalar,ne kadar yerel, iki taraflı veya bölgesel olursa olsun esas olarak küresel koşulların etkilerine ve büyük güçlerin konumlarına ve çatışmayı arttırma, sınırlandırma veya durdurmadaki rolüne maruz kalmaktadır.Burada, Filistin ve Keşmir meselelerinin incelenmesinin önemi ve bu davaların, dünyadaki tüm sorunların çözümünü engellemenin temeli olan ve hala büyük güçlerin etkili çıkarların açık bir örneğini oluşturdu. Dolayısıyla, bu tür meselelerinin çözülmesinin temelinde, bu ülkelerin ve güçlerin çıkarlarının göz önünde bulundurulması ve araştırılması olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu çalışma, bu tür meselelerin araştırılması, uluslararası kuruluşların neden yarım asırdan daha uzun bir süreden beri bu sorunlara adil bir çözüm bulma konusunda başarısız olduklarına dair birçok soruyu cevapladı. Ayrıca bu çalışma, Büyük güçlerin hegemonyalarını empoze etmelerine olanak tanıyan ve kendi çıkarlarına uygun olan mevzuatları kabul edip, kendileriyle çelişenlerin ise meşruiyetini engelleyen Birleşmiş Milletlerin yapısındaki çelişkiye ışık tutulmuştur. ; Despite all world conflict issues appear as local, bilateral or regional, they all are subject to the influence of the global situation, the major powers' attitude towards them and their role in escalating, curtailing or stopping the conflict. And here appears the importance of shedding the light on the case of Palestine and Kashmir since they stand as a clear example of these interests that were and still the basis for obstructing the ending to all the world's issues .Thus, it becomes clear that the basis for resolving these issues is at looking at the interests of both the countries and the powers. Therefore, studying such issues was an answer for several questions about the reason behind the inability of the international organizations, over more than half a century, in putting an end to those issues, on one hand. On the other hand, it sheds the light on the imbalance of the structure of the United Nations which allows major powers to impose their hegemony and then legislating what suits their interests, and obstructing the legitimacy of what contradicts them.
Savaşların ne kadar yıkıcı ve kaçınılmaz olabileceğine dair söylenmiş sözlerden birisi Einstein'a atfedilir. Einstein; ''Üçüncü Dünya Savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum ama Dördüncü Dünya Savaşı taş ve sopa ile yapılacak'' der. Şu an adına Üçüncü Dünya Savaşı demiyor olsak bile dünyanın, kuzey-güney, doğu-batı farketmezsizin, her köşesinde bir çatışma yaşanıyor. Bu durum barışı tesis etmeyi her zamankinden daha önemli kılıyor. Barış bu kadar önemli iken barış için gösterilen her çaba elbette bu amaca hizmet eden bir kilometre taşı olacaktır. Bu çalışma çatışan toplumların, toplumsal mutabakatlarına katkı sağlanıp, ortak gelecek inşa edilebileceğini iddia eden bir yaklaşıma dairdir. Toplumlar Arası Diplomasi adı verilen bu yaklaşım ile çatışma çözümü alanında mikro seviyede bireyden makro seviyede topluma barışçıl bir dönüşüm hedeflenmektedir. Bu çalışma, Toplumlar Arası Diplomasi bu hedefi ulaşılabilir kılar mı? Barışçıl yönde toplumsal değişim diyalog yolu ile gerçekleşebilir mi? En etkin ve en verimli sonuçlara ulaşmak için Toplumlar Arası Diplomasinin kullandığı metotlarda izlenilmesi özellikle önemli olan adımlar nelerdir? gibi soruların cevapları aranmış ve ikincil kaynaklar üzerinden yapılan çalışmalarla konu irdelenmiştir. ; One of the quotes on how catastrophic the wars can be is cited to Albert Einstein. Einstein mentions that "I don't know which weapons will be used in World War Three, however, World War Four will be conducted with stones and sticks." Even though we currently don't call it World War Three, a conflict takes place in every corner of the world regardless of North or South, East or West. This situation requires us to facilitate the peace much more than ever. Just because of the fact that peace has been so crucial, all of the steps taken for the purpose of peace will be a milestone in this effort. This work contributes to the approach which defends that when the fighting societies are supported, their social agreement will be boosted and common future will be built. A peaceful transformation from the individual in micro level to society in macro level in the domain of conflict resolution is aimed with this approach called Second Track Diplomacy. This work has sought for the answers of these questions: "Is Second Track Diplomacy able to make this aim achievable? Can peaceful change in the society be accomplished with dialog method? What are the particularly significant steps of the methods employed in Second Track Diplomacy to reach the most efficient outcomes?" and the issue has been analyzed with the help of secondary sources.
ÖZETAlternatif uyuşmazlık çözümü, uyuşmazlıkları resmi yargılama ve yargıç kararı olmaksızın çözmek için kullanılan yöntemlere verilen isimdir. Bu yöntemler tarafların karşılıklı oarak üzerinde anlaştıkları çözümlere ulaşmalarına olanak tanır. Alternatif uyuşmazlık çözümü, arabuluculuk, müzakere, tahkim, ombudsman, özet jüri duruşması, mini-duruşma gibi çok çeşitli yöntemleri içerir. Bu yöntemler tarafların yüz yüze görüşmelerine ve uyuşmazlıkla ilgili meseleleri gayri resmi ve özel bir biçimde değerlendirmelerine imkan verir.Uyuşmazlık çözüm yolları genel olarak üç ana başlıkta ele alınabilir. Bunlar, yargılama, alternatif uyuşmazlık çözümü ve şiddet ya da kaçınma gibi geleneksel yöntemlerdir. Farklı uyuşmazlık tipleri farklı yöntemlerin uygulanmasını gerektirebilir. Hangisinin uygun olduğu kültürel yapı, toplumsal olgular ve kişisel özellikler tarafından belirlenir. Bu tez, uyuşmazlık işleyişinin antropolojik ve sosyolojik boyutlarına yoğunlaşmakta ve alternatif uyuşmazlık çözümünü bu açıdan değerlendirmektedir. Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlki uyuşmazlık çözümünün antropolojik ve sosyolojik kökenleriyle ilgilidir. Kültür, çatışma, geleneksel ve modern toplumlarda uyuşmazlık çözümü ve alternatif uyuşmazlık çözümünün tarihsel öncülleriyle ilgilidir. İkinci bölüm modern toplumlardaki alternatif uyuşmazlık çözümünü konu edinmektedir. Alternatif hareketin teorik dayanakları, ideoloji, iktidar ve uyuşmazlık süreci bağlantısı, alternatif uyuşmazlık çözümü adı altında kullanılan genel yöntemler ve Türk hukuk kültürüne yansımalarını kapsamaktadır.SUMMARYAlternative dispute resolution is the name given to the processes, which are used to resolve disputes, without formal adjudication and decision by a judge. These processes allow parties to reach mutually acceptable solutions. Alternative dispute resolution includes a variety of different processes including mediation, negotiation, arbitration, ombudsman, summary jury trial, mini-trial, etc. These methods let parties to meet face to face and consider the issues in a dispute by an informal and private way.Dispute resolution methods can be classified into three main ways. These are, adjudication, alternative dispute resolution and traditional methods as violence or avoidance. Different kinds of disputes may require different kinds of processes. Cultural structure, social facts and personal properties ascertain the appropriate one. This thesis concentrates on the anthropological and sociological aspects of dispute processing and commentate alternative dispute resolution in this perspective. This work includes two main parts. First one is about the anthropological and sociological sources of dispute resolution. It involves culture, conflict, dispute resolution in traditional and modern societies, historical antecedents of alternative dispute resolution. Second part is about alternative dispute resolution in modern societies. It includes theoretical basis of alternative movement, the relation between ideology, power and dispute process, general methods that are used under the name of alternative dispute resolution and its reflection to Turkish law culture.
Bu çalışmada; Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmesi, Arap-Yahudi çatışması, 1948'den itibaren Mısır önderliğinde Arap-İsrail Savaşları ve Mısır-İsrail barış müzakerelerine değinilmiştir. Arap-İsrail Savaşlarında en büyük zarar gören devletlerden biri Mısır olmuştur. Mısır, ülkesindeki yıkım ve zararı gidermek, halkın güvenliği ve istikrarı için ABD'nin arabuluculuğunu (1970-1981 Enver Sedat dönemi) kabul etmiştir. Böylece Mısır, İsrail ile 1973-1979 yılları arasında "adım adım barış" görüşmelerine dâhil olmuştur. ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır ve İsrail arasında uluslararası hukuk normlarına uygun bir şekilde Camp David Anlaşması (Mısır-İsrail Barışı) imzalanmıştır. Bu barış anlaşması ile iki ülke arasında; barış inşa edilmiş, güvenlik ve istikrarsızlık sorunu ortadan kaldırılmış ve diplomatik ilişkiler geliştirilmiştir. Bu çalışma, 1948'de başlayan Arap-İsrail savaşları ve 1973'ten itibaren ABD'nin arabuluculuğu ile Mısır-İsrail barışı incelenmasi amaçlanmıştır. Bu çalışma, Mısır ve İsrail arasında güvenliğin sağlanması, çatışma-çözümü meselelerinde iki ülkenin barış inşası ve karşılıklı olarak iki ülkenin egemenliklerinin tanınması ile uluslararası bir anlaşmasının etkililiği yönünde büyük bir önem taşımaktadır. Son olarak çalışmada çıkarılan sonuç; Uluslararası hukuk kişisi olan devletler (ABD, Mısır ve İsrail), uzun yıllar süren çatışma ve savaş durumundan sonra uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yöntemleri olan diplomasi ve arabuluculuk ile barış, güvenlik ve istikrar inşa edebilmişlerdir. Camp David Anlaşması, özellikle Kissinger'in proaktif çabası ile şekillenmiş ve günümüze kadar (2021) Mısır ve İsrail arasında diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirilmesine katkı sağlayan uluslararası bir anlaşma olmuştur. Ayrıca Camp David Anlaşması, diğer Arap devletlerin de İsrail ile barışma ve diplomatik ilişkiler geliştirilmesine ilham kaynağı olmuştur. ; In this study; The immigration of Jews to Palestinian lands, the Arab-Jewish conflict, the Arab-Israel Wars under the leadership of Egypt as of 1948 and the Egypt-Israel peace negotiations have been mentioned. One of the states that suffered the greatest damage in the Arab-Israel Wars has been Egypt. Egypt has accepted the mediation of the USA (1970-1981 period of Enver Sadat) to eliminate the destruction and damage in its country and for the security and stability of the people. Thus, Egypt has been involved in "step by step peace" negotiations with Israel between 1973 and 1979. With the mediation of the USA, the Camp David Agreement (Egypt-Israel Peace) has been signed between Egypt and Israel properly international law norms. With this peace agreement among the two countries; peace has been built, security and stability problems have been eliminated and diplomatic relations have been developed. This study has been aimed to examine the Arab-Israeli wars that started in 1948 and the Egyptian-Israel peace with the mediation of the USA as of 1973. This study is of great importance in terms of ensuring security between Egypt and Israel, peace building of two states in conflict-resolution issues and mutual recognition of the sovereignty of the two countries with a international agreement. Finally, the conclusion drawn in the study; After many years of conflict and war, states that are international law persons (USA, Egypt and Israel) have built peace, security and stability with diplomacy and mediation which are methods of resolving international disputes. The Camp David Agreement has been shaped especially by the proactive effort of Kissinger and has been an international agreement that has contributed to the development of diplomatic, political and economic relations between Egypt and Israel until today (2021). In addition, the Camp David Agreement has inspired other Arab states to develop peace and diplomatic relations with Israel.
Doktrinde anlaşmazlık ve uyuşmazlık terimlerini genellikle birbirinin yerine kullanılmasına rağmen, bu iki terim arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Anlaşmazlık, birbirine zıt veya düşmanca bir durum ya da bir mücadele veya kavga olarak tanımlanır. Bir uyuşmazlık, dava konusu olabilen meseleler şeklinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık çeşidi olarak görülebilir. Uyuşmazlık, müzakere, arabuluculuk veya üçüncü kişinin hüküm vermesi yoluyla çözülebilecek meseleler üzerinde anlaşmazlığa düşülmesini gerektirir. Uyuşmazlık karşı tarafa açıklanan, kişiler arası bir anlaşmazlıktır. Bir anlaşmazlık, birbirine uyumayan bir durumun anlaşılması veya çatışan bir talepte bulunulması şeklinde bir kişiye beyan edilmedikçe uyuşmazlığa dönüşmeyebilir. Alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR), mahkemeler tarafından uygulanan şeklî mücadeleci usûllerden, şeklî olmayan usûllere doğru bir yönelişi temsil eder. ADR, dünya çapındaki adalete ulaşma hareketinin çatısı altında görülebilir. ADR nin doğuşu Birleşik Devletler de 1970 e kadar uzanır. Federal bölge mahkemelerinde uygulanan ilk arabuluculuk ve tahkim programı 1970 tarihlidir. Buna ek olarak ADR de diğer bir gelişme 1988?de Birleşik Devletler Kongresinin on adet bölge mahkemesinde zorunlu tahkim programı kurması ve diğer on adet bölge mahkemesini gönüllü tahkim programı oluşturması için yetkilendirmesiyle görülmüştür. ADR nin hızlı gelişimine katkıda bulunan büyük bir etken, 1976 da Amerika Barolar Birliğince düzenlenen Adalet Yönetimindeki Kamusal Tatminsizliklerin Nedenleri Hakkında Ulusal Konferans olmuştur. Bu konferansta, uyuşmazlık çözümündeki alternatif usûllerin, özellikle arabuluculuk ve tahkimin, tıkanmış halde bulunan mah-kemeleri rahatlatacağı, uyuşmazlıkların çözüm süresini kısaltacağı ve giderlerini asgariye indireceği sonucuna varılmıştır. Arabuluculuk hizmeti sunan mahalli adalet merkezlerinin ve çok seçenekli mahkeme teşkilatı programlarının kurulması teşvik edilmiştir. Çok seçenekli mahkeme teşkilatı terimi (ya da çok seçenekli ADR), bir dizi seçimlik uyuşmazlık çözüm usûlü sunan mahkemeleri ifade eder. Bu programlar, ihtilaflı tarafları, onlar için en uygun olan uyuşmazlık çözüm yöntemine yönlendirirler. Bunlar: Kolaylaştırma, arabuluculuk veya tahkimdir. Bazı çok seçenekli mahkeme teşkilatı prog-ramları belli türdeki bütün davaları belirli bir ADR programına havale et-mekteyken, diğer bazı programlar davacılara seçimlik bir liste sunmaktadırlar. ADR, uyuşmazlık çözümü için mahkemeler vasıtasıyla yürütülen davalarda alternatif olarak işleyen, genellikle tarafsız bir üçüncü kişinin aracılığı ve yardımını içeren bir dizi usûller olarak tanımlanır. Doktrine göre ADR usûlleri aşağıdaki yararları içerebilir: 1. Mahkemelerin iş yükünü ve giderlerini azaltmak, 2. tarafların yargılama için harcadıkları giderleri ve zamanı azaltmak, 3. topluluklara veya tarafların ailelerine zarar veren uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümünü sağlamak, 4. bireylerin adalet sisteminden daha iyi bir şekilde tatmin olmasını sağlamak, 5. tarafların ihtiyaçlarına uygun olan çözümleri teşvik etmek, 6. tarafların uyuşmazlık çözüm usûllerine gönüllü olarak uymalarını sağlamak, 7. komşuluk ve topluluk değerlerini ve toplulukların ilişkilerini onarmak, 8. ihtilaflı taraflarca ulaşılabilecek usûller oluşturmak, 9. halka, uyuşmazlıkların çözümünde ihlâl ya da dava yolu yerine daha etkili olan usûlleri denemelerini öğretmek, ADR tarafların bir araya getirilmesinde pek çok farklı yöntem gerektirir; bununla birlikte temel ADR usûlleri arabuluculuk ve müzakeredir. Arabuluculuk ve uzlaştırma terimleri eş anlamlı olarak kullanılırlar. Arabuluculuk (veya uzlaştırma), tarafların bir anlaşmayı müzakere etmeleri için onlara yardım eden tarafsız bir üçüncü kişice gerçekleştirilen bağlayıcı olmayan bir müdahaledir. Üç tür arabuluculuk vardır. Bunlar geleneksel arabuluculuk, yargısal arabuluculuk ve modern arabuluculuktur. Arabulucunun yapısı ve işlevi, arabuluculuk usûlünü diğer uyuşmazlık çözüm usûllerinden ayırmaktadır. Arabulucu bir kolaylaştırıcıdır. Arabulucu, ihtilaflı konular üzerindeki kendi kararını taraflara dikte etmemelidir. Arabulucululuk esnek yapısıyla şekillenerek farklı bir usûl haline bürünür. Arabulucunun yaklaşımı doğrudan veya dolaylı ya da bunların arasında bir usûlde kendini gösterebilir. Arabuluculukta bir ya da birden fazla oturum olabilir. Arabuluculuyla caucuses adında ayrı toplantılar yapılabilir. Arabuluculuk oturumları gizlidir ve tarafların iletişimine yadım etmek amacıyla gerçekleştirilir. Arabuluculuk geliştikçe, kolaylaştırma ve değerlendirme arabuluculuğu gibi farklı arabuluculuk türleri ortaya çıkmaktadır. Mahkeme veya arabulucu tarafından hangi arabuluculuk modelinin izlendiğine bakılmaksızın, arabuluculuk usûllerinin çoğu aşağıdaki aşamaları izler: Arabuluculuk öncesi aşama, arabuluculuk aşaması ve arabuluculuk sonrası aşama. Türk hukuk sisteminde Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Vergi Usûl Kanunu gibi kanunlarda ADR ile doğrudan ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Türk hukukunda, ADR ye ilişkin iki temel düzenleme mevcuttur. ADR yi destekleyen ilk yasal düzenleme Avukatlık Kanunundadır. Avukatlık Kanunu nun 35/A maddesine göre, müvekkilin talep etmesi halinde bir avukat, dava veya duruşma başlamadan önce ihtilaflı tarafları uzlaştırabilir. Kanun, tarafların uzlaştırma süreci sonunda bir anlaşmaya varmaları halinde, taraflar ve avukatların uyuşmazlığı çözen bir yazılı anlaşma yapmalarını hükme bağlamıştır. Uzlaşma tutanağı olarak adlandırılan bu anlaşma avukatlar ve müvekkillerince imzalanır. Uzlaşma tutanağı diğer mahkeme hü-kümleri gibi icra edilebilir. İkinci düzenleme, 1 Nisan 2005 te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhake-mesi Kanunu ve Ceza Kanununda bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ve Ceza Kanununun 73. maddesi, savcının veya hâkimin kararına bağlı olarak, bir ceza davasında mağdur-fail uzlaştırmasına ilişkin hükümler içermektedir. Sadece takibi şikâyete bağlı suçlar uzlaştırmaya uygundur. Kanımca, ADR Türk yargı sisteminde medenî hukuk, ticaret hukuku ve ceza hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde temel bir işleve sahip olacaktır; zira, yargılama üzerinde çalışan veya dava yolunda büyük güçlüklerle karşılan avukatlar, ADR nin, hukuk davalarının tamamına teşmil edilmesini be-lemektedirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hâlen, ADR nin kullanılması için gereken yetkiyi vermemektedir. Ancak, ADR yollarının hukuk davalarının tamamında kullanılması için, Hukuk Muhakemeleri Kanunda geniş bir yetki verilmesi gereklidir. Yakın bir gelecekte, özel hukukun bütün alanlarında ADR nin daha önemli ve merkezî bir rol oynayacağı açıktır. There is an essential distinction between conflicts and disputes, though the literature often uses the two terms interchangeably. Conflict is defined as a stole of opposition or hostilities a fight or struggle. A dispute may be viewed as a class or kind of conflict which manifests itself in distinct, justiciable issues. It involves disagreement over issues capable of resolution by negotiation, mediation or third party adjudication. A dispute is an interpersonal conflict that is communicated or manifested. A conflict may not become a dispute if it is not communicated to someone in the form of a perceived incompatibility or a contested claim. Alternative dispute resolution (ADR) represents a movement, away from formal adversarial proceedings on the part of the courts, toward informal processes. ADR can be seen as lying within the framework of the world-wide access-to-justice movement. The beginning of ADR is usually traced to the 1970s in the United States. In the federal district courts, the first mediation and arbitration programs date from the 1970s. Additional expansion of ADR occurred in 1988 when the United States congress authorized ten district courts to implement mandatory arbitration programs and an additional ten to establish voluntary arbitration programs. A major impetus for ADR s rapid growth was a 1976 American Bar Association sponsored National Conference on the Causes of Popular Dissatisfaction with the Administration of Justice. The Conference concluded that alternative forms of dispute resolution, in particular mediation and arbitration, would ease congested courts, reduce settlement time, and minimize costs. The development of neighborhood justice centers (which practice mediation) and multi-door courthouse programs were encouraged. The terms of multi-door courthouse or multi-option ADR describe courts that offer an array of dispute resolution options. These programs direct disputants to the most appropriate dispute-resolving mechanism: facilitation, mediation or arbitration. Some multi-door courthouses refer all cases of certain types to particular ADR programs, while others offer litigants a menu of options. ADR is defined as a range of procedures that serve as alternatives to litigation through the courts for the resolution of disputes, generally involving the intercession and assistance of a neutral and impartial third party. Accordingly in literature the benefits provided by ADR processes may include: 1. lower court caseloads and expenses, 2. reduce the parties? expenses and time, 3. provide speedy settlement of those disputes that were disruptive of the community or the lives of the parties? families, 4. improve public satisfaction with the justice system, 5. encourage resolutions that were suited to the parties? needs, 6. increase voluntary compliance with resolutions, 7. restore the influence of neighborhood and community values and the cohesiveness of communities, 8. provide accessible forums to people with disputes, and 9. teach the public to try more effective processes than violence or litigant for settling disputes. ADR involves many different techniques of bringing parties together, however the main ADR processes are negotiation and mediation. The terms mediation and conciliation are used synonymously. Mediation (or conciliation) is the non-binding intervention by a neutral third party who helps the disputants negotiate an agreement. These are traditional mediation, judicial mediation and modern mediation. The nature and role of the mediator is what distinguishes the process of mediation from other dispute resolution processes. The mediator is a facilitator. The mediator should not impose his or her own judgment of the issues upon that of the parties. Mediation is characterized by its flexibility, taking shape in a variety of models. Mediator approach may manifest in either directive or non directive fashion, or somewhere in between. There may be only one session or several. There may or may not be separate meetings, called caucuses, with the mediator. Mediation sessions are confidential and structured to help parties communicate. As mediations develops, distinct mediation strategies such as facilitative and evaluate are emerging. Regardless of which mediation model a court or mediator follows, most mediations progress through the following stages: Pre-mediation phase, the mediation proper and post-mediation phase. There are direct interested provisions about ADR in the Turkish law system such as Code of Lawyer, Code of Criminal Procedure, Code of Labor, Code of Consumer Protection, and Code of Tax Procedure. There are two main provisions on ADR in the Turkish Law. The first statutory provision that supports ADR is in the Code of Lawyer. According to the article 35/A of the Code of Lawyer if the client claims for conciliation, an attorney may invite the opposite sides to conciliation when the case or the trial is not commenced. If the parties reach an agreement at the end of the conciliation, the statue provides that the parties and the attorneys will execute a written agreement disposing of the dispute. The agreement called conciliation minute? signed by clients and their attorneys. Conciliation minute is enforceable in the same manner as any other final judgment. The second provision is in the new Code of Criminal Procedure and in the Penal Code which came into force on June 1, 2005. Article 253 of the Code of Criminal Procedure and article 73 of the Penal Code, contain provisions about victim-offender mediation in a criminal case, depend on a decision by the prosecution or the judge. Only offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party are suitable for mediation. In my view, ADR will be recognized in Turkish judicial system as having a fundamental role to play in the resolution of civil, commercial and criminal disputes. Because lawyers who work on trials or those who encounter enormous difficulties in litigation expect the ADR to be extended to all civil cases. Nowadays, the Code of Civil Procedure does not provide necessary authority to use ADR. However, a broad authority for using ADR process in all civil actions must be given in the Code of Civil Procedure. It is clear that in all fields of civil dispute resolution ADR will play a central and rather important role in the near future.