Die folgenden Links führen aus den jeweiligen lokalen Bibliotheken zum Volltext:
Alternativ können Sie versuchen, selbst über Ihren lokalen Bibliothekskatalog auf das gewünschte Dokument zuzugreifen.
Bei Zugriffsproblemen kontaktieren Sie uns gern.
318 Ergebnisse
Sortierung:
In: Istanbuler Texte und Studien Band 7
In: Istanbuler Texte und Studien (IST) 7
In: Nomos eLibrary
In: Open Access
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 58, Heft 4, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Many cultural assets unearthed in archaeological excavations, elements that make up the culture of the settled communities such as technology, art, economy and, if any, can be revealed through written sources. However, in the case of nomadic communities, there is a prejudice that temporary shelters made of lightweight materials are "invisible communities" defined by only a small number of material items available for transportation. As a result of these prejudices, the nomadic culture has been tried to be understood either through negative elements in the settlements, written sources written by the settlers, or through ethnoarchaeological research. In the Archeology Department of Atatürk University Social Sciences Institute, under the supervision of Proffesor Dr Mehmet Işıklı, the "Archaeological Evidence of Nomadic Culture in the Southeast Anatolian Region: An Ethnoarchaeological Study" one of the important questions encountered during the studies carried out within the scope of the doctoral thesis titled " to what extent modern nomadic communities will reflect the cultures of the ancient period" has been.
In this article, the question "what is culture" was chosen as the first step to start looking for answers to all these unknowns and questions, within the framework of the great transformations of humanity in the transition to a production economy, the elements that make up the culture were examined, and the elements of culture were discussed through the answers given by different scientists to this question.
In: International journal of new approaches in social studies: IJONASS = Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi
ISSN: 2618-5725
In the present article author examines the problem of development of University student's socio-cultural competence by reading English fictional literature. The place of literature in intercultural communication in the teaching of foreign languages: that it is a source of information about nature, built on the basis of social and cultural realities, and through it they can know alternative cultural norms and at the same time compare their beliefs and attitudes. In addition, it is also source of developing the cognitive and emotional knowledge of students and through it they can find an easy solution to all the complexities of life. All analyzes was made on the example of fictions by E.Hemingway, Ch.Dickens, S.Mougham, F. Scott Fitzgerald, O.Henry, M.Twain, J.London, T.Morrison, P.John Dos and the approach to using historical facts in developing socio-cultural competence is revealed being supplemented with a number of pre-reading and post-reading activities suggested to students learning English as a second foreign language.
In: Sviluppo e innovazione anno 5, n. 5 (2016)
1990'larda Türkiye, Balkanlarda istikrarsızlık ve çatışmalardan dolayı doğal olarak güvenlik odaklı politika izlerken 2000'lerde bölgenin göreli istikrara kavuşmasından sonra AK Parti döneminde yumuşak güç odaklı toplumsal-kültürel etkinliğini artırma politikası izlemeye başlamıştır. Buradan hareketle, AK Parti hükümetlerinin Balkan politikasının ağırlıklı olarak tarihi ve kültürel miras üzerinden formüle edildiği ileri sürülebilir. Bu çerçevede 'AK Parti dönemi Türkiye'nin Balkan politikası, kamu diplomasisi temelli, kültürel odaklı ve yumuşak güç araçlarına dayanan bir diplomasi' olarak tanımlanabilir. Türkiye'nin Balkanlarda etkinliğini ortak tarih ve kültüre özellikle Osmanlı mirasına vurgu yaparak artırma politikası hem bölgede hem de akademik camiada bir tehdit ve yayılmacı-hegemonik bir politika olarak Yeni-Osmanlıcılık algısına yol açmıştır. Nitekim Ekim 2009 yılında Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Bosna'da Yunus Emre Türk kültür merkezinin açılışında Osmanlı tarihine vurgu yaparak bölge ülkelerini Türkiye'nin liderliğinde bütünleşmeye çağıran konuşması, Yeni-Osmanlıcı algının temel dayanağı olmuştur. Oysa Türkiye'nin bölge ülkelerini AB ve NATO ile entegrasyona teşvik etmesi ve desteklemesi, Yeni-Osmanlıcı iddialarla çelişmektedir. Diğer taraftan AK Parti döneminde açılan yumuşak güç kurumları olan Yunus Emre Enstitüsü Türk kültür merkezleri, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı, daha önce açılan fakat daha etkin hale getirilen TİKA, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ve Diyanet, TRT, Anadolu Ajansı Balkanlarda Türkiye'nin tarihi ve kültürel bağlarının yeniden güçlendirilmesine yönelik önceki dönemlerden farklı kamu diplomasisi olarak tanımlayabileceğimiz bir politika izlenmeye başlamıştır. Kamu diplomasisi yaklaşımı çerçevesinde Türkiye, Balkan toplumlarıyla doğrudan ilişki kurma politikasına geçmiştir. Bu da Türkiye'ye bölgede hem çok daha geniş bir etkinlik ve hareket alanı sunarken hem de bölge halklarıyla derin ilişkiler inşa etmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'nin Balkan politikasının kamu diplomasisi kurumlarının etkinlikleri üzerinden toplumsal ve kültürel boyutu analiz edilmiştir. Bu makalede AK Parti döneminde Türkiye'nin Balkan politikası, eğitim diplomasisi, diaspora diplomasisi, kültürel diplomasisi, TV diplomasisi ve hepsini içeren kamu diplomasisi çerçevesinde ele alınmıştır. ; In 1990s Turkey had intrinsically pursued security-focus policy due to instability and conflicts in the Balkans, but it has unlikely adopted a soft power-oriented policy for enhancing societal-cultural effectiveness during AK Party era after the relative stabilization in the region in 2000s. From this point of view, it could be assert that the ruling government has principally formulated Balkan policy through the historical and cultural legacy. In this context,'Turkey's Balkan strategy during AK Party decade defines as "public diplomacy-based, cultural diplomacy-focus and the instruments of soft power-oriented'. Turkey's policy for enhancing its influence by accentuating common culture and history in particular the legacy of Ottoman has led to a perception of threat as Neo-Ottomanist, revisionist and hegemonic policy both in the region and in academic circle. Therefore, the Foreign Minister Davutoğlu's speech of calling for Turkey's leadership to the integration of countries of the region by underling the Ottoman history in the inauguration of the Yunus Emre Institute Turkish Cultural Center in Bosnia has been a mainstay of the Neo-Ottoman perception. Whereas, Turkey's encouraging and supporting the integration of the countries of region with the EU and NATO is in contradiction with the Neo-Ottoman claims. On the other hand, this policy can be defined as public diplomacy that is quite different from the previous periods of Turkey's Balkan policy. Ak Party has initiated to implementation of soft power institutions such as Yunus Emre Institute Cultural Centers and the Office of Public Diplomacy, The Presidency for Turks Abroad and Related Communities opened by the ruling government and previously opened but made more effective institutions of TİKA, TRT, Anadolu Agency and Diyanet Foundation in order to strengthen Turkey's historical and cultural ties in the Balkans by AK Part. In the framework of public diplomacy approach Turkey has maintained a policy of building direct relations with the Balkan people. To that effect, this policy provides Turkey both a much wider sphere of influence and building deeper relations with the living people of the region. In this context, Turkey's social and cultural dimension of the Balkan policy is analyzed in terms of the activities of public diplomacy institutions. In this article, Turkey's Balkan policy is scrutinized within the framework of education diplomacy, diaspora diplomacy, cultural diplomacy, TV diplomacy and public diplomacy comprising all of them.
BASE
In: International journal of new approaches in social studies: IJONASS = Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi
ISSN: 2618-5725
Bu araştırmanın genel amacı Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin kültürel okuryazarlık kavramına ilişkin görüşlerini belirlemektir. Çünkü 21. yüzyılda ulaşım ve teknolojinin hızlı bir şekilde geliştiği dünyamızda artık farklı kültürde olan insanlar aynı ortamı kolaylıkla paylaşmakta ve sınıflarımızda göç ve savaşlardan dolayı çeşitli kültürlerden gelen öğrenciler bulunmaktadır. Sınıflarımızın farklı kültürleri paylaşan öğrencilerden oluşması, bu öğrencilerin derse ve okula yönelik uyumlarının kolaylaşması için Sosyal bilgiler dersine önemli bir görev düşmektedir. Çünkü Sosyal Bilgiler dersinin en önemli amaçlarından biri toplum ile uyumlu etkin vatandaş yetiştirme amacıdır. Bu yüzden hem Sosyal Bilgiler dersi hem de kültürel okuryazarlık kavramı önem arz etmektedir. Bu nedenle Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin kültürel okuryazar bir birey olması ve öğretmenlik meslek yeterliliğine kültürel okuryazarlık kavramının eklemesi 21. yüzyılda önemli bir konu haline gelmiştir. Araştırma nitel araştırma deseni kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yöntemiyle seçilmiş 23 Sosyal Bilgiler öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri ise dört soruluk yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Verilerin analizi ise hem betimsel hem de içerik analizi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda ise Sosyal Bilgiler öğretmenleri kültürel okuryazarlık kavramını kültürel farkındalık olarak tanımlamışlardır. Ayrıca Sosyal Bilgiler öğretmenleri kültürel okuryazar bir bireyin özelliklerini ise eleştirel düşünce becerisine sahip hoşgörü değerini ön plana çıkaran bir birey olarak tanımlamışlardır. Son olarak öğretmenler Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin kültürel okuryazar olmasının öğrencinin gelişimine faydalı olacağını ve öğrencinin geldiği kültür çevresini dikkate alarak ders işlenebilmesini sağlayabileceğini belirtmişlerdir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre alanyazına katkısı olması için ve yapılacak bilimsel çalışmalar için birtakım önerilerde bulunulmuştur.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Tarihi Kilikya bölgesi sınırları içinde yer alan Mersin ilinde Hellenistik dönem, Roma, Bizans devirlerinde kara ve liman yerleşmeleri kurulmuştur. Bu nedenle bölge dini ve sivil mimari yapılar bakımından oldukça zengindir. Bölgenin konumu ve coğrafi özellikleri tarih boyunca ulaşım ve ticaret amacıyla ana ve tâli (ara) yolların gelişmesini sağlamıştır. Bölgenin dağlık bir coğrafi yapıya sahip olması Toroslar'da yer alan dağ geçitlerinin oluşturduğu ulaşım yollarının geliştirilmesini sağlamıştır. Başlıca kale yapıları Tarsus'ta Kilikya Kapıları'ndan başlayarak, Gülek Kalesi, Çamlıyayla ilçesi Namrun (Lampron), Sinap, Çandır, Sinap, Gözne, Belenkeşlik, Güdübeş, Hebilli, Evcili (Evciler), Aslanköy, Hisar (Asar), Gediği, Tepeköy, Fındıkpınar, Kaleburnu, Başnalar, Kuzucubelen ve Tece'dir. Bu çalışmada Tarsus'ta Gülek Kalesi'nden güneye sınırlandırılan güzergâh üzerinde inşa edilerek günümüze ulaşmış Ortaçağ kale yapılarının konumlar ile dünyada benzer nitelik taşıyan yapılar kültürel miras değeri açısından ele alınmış ve öneriler sunulmuştur.
In: Istanbuler Texte und Studien Bd. 7
Dünya, 90'ların başında soğuk savaşın sona ermesi ile birlikte Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra değişim ve dönüşüme uğramıştır. Bunun sonucunda uluslararası ilişkilerde ülkeler arasında yeni bir davranış kodu geliştirilmiştir. Bundan itibaren ülkeler yeni dünya düzenine kendi politikalarını entegre etmeye çalışmıştır. Askeri içerik ve propaganda temelinde sert güç nispeten geride bırakılmış ve yumuşak güç ülkeler tarafından kendi ulusal çıkarlarını ilerletmek için uluslararası ilişkilerde kullanılmaya ve popüler olmaya başlanmıştır. Yumuşak güç, sahip olduklarıyla bir başkasının buna sahip olanı izlemesi ve kendi çıkarlarına ulaşması için dikkatini çekmektir. Yumuşak güçten enerjisi kaynaklanan bir araç olarak özellikle farklı kültürden gelen insanların etkileşmesini sağlayan ve bir ölçüde yeni problemlere neden olan küreselleşmenin ortaya çıktığı ve kültürler arasında önyargı yaratan 11 Eylül olayı yaşandıktan sonra önemi artırmasıyla kültürel diplomasi de sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Kendi bölgesinde iki yeni yükselen güçler olarak Endonezya ve Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde kendi dış politikası ve diplomasisi aracılığıyla, kültürel diplomasiye dahil, nasıl bir rol üstleneceği ve bunu nasıl genişleteceği savından hareket ederek analiz edilmektedir. ; The world has been changed after the collapse of the Soviet Union along with the end of the Cold War at the beginning of the 90's; a change that brought a new code of behaviour among countries in international relations. From now on countries tried to adjust their behavior based on the new world order. Hard power which is full of military content and propaganda has been relatively left behind and soft power started to be popular to be used in international relations by countries to enhance their national interest. Soft power, indeed tries to draw attention to whom, who owns power or to pursue other's power and last but not least how to reach its own interest. As an instrument, that gains its energy from soft power, cultural diplomacy also started to take place especially as the importance of it was getting raised after the 9/11 that created prejudice among cultures and globalization that made people from different cultures have more chance to interact and to some extent caused new problems in the world. As two new emerging powers in its own region, Indonesia and Turkey are interesting objects to be analized in how these two countries play and expand their roles in international relations through their foreign policy and diplomacy including their cultural diplomacy.
BASE
In: İletişim: Araştırmaları Dergisi, Band 1, Heft 1, S. 1