Federal India and Turkish Nation-state: Democracies with a Difference
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 42, Heft 0, S. 77-127
280 Ergebnisse
Sortierung:
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 42, Heft 0, S. 77-127
Değişmekte ve gelişmekte olan küresel piyasalarda insan gün geçtikçe daha önemli bir unsur haline gelmektedir. Sıradan ve monoton bir düşünce yapısının aksine fark yaratmaya odaklı bir gelişim söz konusudur. Bu gelişimi, örgüt içerisinde yer alan farklılıklara yönelmekle gerçekleştirmek mümkün olmaktadır. Her farklılık, işletme içerisinde farklı bir yaklaşım ve düşünce akımı sağlamaktadır. İşletmeler, başarısını arttırabilmek için farklılıklara açık olmakla yetinmemeli ve bu durumu örgüt içerisinde kültür haline getirmelidir. Farklı bakış açıları yenilik getirmektedir, işletmeyi iyileştirmekte ve yükseltmektedir. Örgüt içinde farklılıkların yönetilmesi işletmelere birçok avantaj sağlar. Farklılıkların yönetimi, örgüt yapısını esnek bir hale getirerek karar almada ve sorunların çözümünde büyük rol oynamaktadır. Farklılıklar etkin yönetilmediğinde, çalışanlar ve yöneticiler arasında ön yargılardan kaynaklı çatışmalar ortaya çıkmakta ve tehdit olarak algılanabilmektedir. Bu çatışmaların önüne geçmek ve farklılıklara karşı olan olumsuz tutumları ortadan kaldırmak için örgüt içerisinde düzenlemelere gitmek gerekmektedir. Oluşturulacak yazılı ve yazısız kurallar ile bu düzenlemeleri kültür haline getirmek mümkün olmaktadır. ; In changing and developing global markets, people are becoming more and more important. Contrary to ordinary and monotonous thinking, there is a development focused on making a difference. It is possible to realize this development by turning to the differences within the organization. Each difference provides a different approach and current of thought within the enterprise. Businesses should not confine with being open to differences to increase success, it should turn this into a culture within the organization.Managing differences within the organization provides businesses with many advantages. Diversity management plays a major role in decision-making and problem solving by making the organizational structure flexible. When differences are not managed effectively, conflicts arising from prejudices between employees and managers arise and can be perceived as threats. In order to prevent these conflicts and eliminate negative attitudes towards differences, it is necessary to make arrangements within the organization. With written and unwritten rules to be created, it is possible to transform these arrangements into culture.
BASE
Küresel rekabet ortamında değişimin hızlı bir şekilde organizasyonları etkilediği günümüzde örgütler için yükselen değer ?insan? dır. Artık bütün işletmeler çok kısa bir zamanda teknolojik eksikliklerini gidermekte, dünyanın neresinde olursa olsun hammadde ve enerji kaynaklarına eşit sürelerde ulaşabilmekte, sanal âlemde sınır tanımadan dünyanın her yerinde pazarlama imkânına ulaşabilmektedir. Maddi unsurların işletmeler için fark olmadığı bu yüzyılda artık örgüt için taklit edilemez temel değer ve fark insan olmuştur. Küresel düşünce anlayışı ve evrensel değerler, yönetim bilimlerini de değiştirmektedir. Bu açıdan yönetsel değerler içinde organizasyon yapısı yeniden şekillenmiş ve bu yeni yapıda insan ve insana ait özellikler yeni ve farklı konumunu almıştır.İnsanların farklılıkları tarih boyunca dikkati çeken, varlığı bilinen ve çoğu zaman istenmeyen durumlar olsa da yönetim bilimleri açısından farklılıkların yönetimi yeni bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda farklılık; örgütü tekdüzelikten kurtaran, olaylara yeni bakış ve değerleme açısı kazandıran, alternatif çözüm stratejileri geliştiren, örgüte ekonomik ve sosyal değer kazandıran bir olgudur. Farklılıklar örgüte yeni ufuklar kazandıran özelliklerin tamamıdır. Farklılıkların yönetimi ise; modern ötesi yönetim anlayışının yeni paradigmalara açılan kapısıdır.Örgüt içindeki bireysel farklılıkların işletme için rekabet avantajı oluşturmak amacıyla yönetmeyi öngören farklılıkların yönetimi yaklaşımı günümüz işletmeleri için gün geçtikçe önemi artan bir stratejiye dönüşmektedir. Farklılıkların yönetimi; örgütteki farklılıkları kullanarak bu farklılıkları örgütün amaçlarına hizmet eder hale getirip diğer örgütlere karşı taklit edilemez bir stratejiye ulaşmayı hedefler. Bu yönetim yaklaşımında örgüt içindeki farklılıklar önemsendiğinde ve yönetildiğinde yeni fikirlerin, alternatif çözüm önerilerinin, yeni bakış açılarının doğması sağlanacaktır. Bu anlamda örgüt üyeleri sahip olduğu farklılıkları işletme için önemli bir özellik olarak görmenin yanında huzurlu ve mutlu bir şekilde çalışmanın anahtarı olarak görür. İşletme insana dayalı bir değer oluşturacağı için çalışanlar kendini aidiyet duygusu ile örgütüne bağlı hissedecek; örgüt, olumlu, demokratik, pozitif bir örgüt iklimine sahip olacaktır. Bu nedenle farklılıkların yönetimi örgüt iklimini örgütün stratejik amaçlarına ve sosyal birliktelik duygularına hizmet eder hale getirir.Yöneticiler farklılıkların ön plana çıktığı yeni binyılda bu değerleri görmek ve örgütün varlığını sürdürmesi için bu farklılıkları yönetmeyi sağlamak durumundadır. ; Nowadays, human being is the rising worth in global competition atmospehere which affects organizations quickly. All the managements have the ability to reduce its technological lackings, acquire energy and row materials in all over the world in a short time and have the chance of marketing on internet life illimitably. In this century the basic worth for managements, material elements is no difference, is human being. Global thinking intelligence and universal worths affect government scholarship. In this aspect, the structure of organization in government worths has reshaped and in this new shape human and its characteristics has placed in its different and new place.Despite of the differences of people that take attention throughout the history, known and sometimes in case of the unwanted situations, it is a new approach to the management scholarship. The difference in this approach is a fact that rescues organization from monotonous, gives a new aspect and valuation to the situations, improves alternative solution strategies and brings organization economical and social worth. differences are the complete features that make organizations gain new horizans. On the other hand management of the differences is the new paradigmal way to the postmodern management understanding.Management of the differences in organizations, which stipulates individual differences in organizations to make an advantage with rivalry for organizations, becomes a rising strategy for organizations. Management of the differences uses the the differences in organizations and then makes these differences serve to the goals of organizations and finally aims to get an inaccesable rate. In this managment approach when the differences in organization are considered important, new ideas, alternative solutions and different looking aspects will arise. For this reason the members of the organizations will see the differences an important feature of operation and this is the key for a happy work life. As the organization belongs to human being, the workers feel themself bound to the organizations and by this way organization will have a positive, democratic atmosphere. for this reason management of differences makes the atmosphere of organization serve to the strategical goals of organizations and the emotion of social togetherness.As differences are foreground, managers need to provide this management in this millenium to see these worths and to make organization alive.
BASE
In: ViraVerita: disiplinlerarası karşılaşmalar, Heft 17, S. 170-195
ISSN: 2149-3081
Bu metin, doğuştan gelen nadir hastalıkları nedeniyle yüzlerinde görünür farklılıkları olan bireylerin toplumsal yaşamda karşılaştıkları zorluklara ve engellere odaklanmaktadır. Yüzlerinde farklılık olan bireyler, toplumsal yaşama dahil oldukları ilk dönemlerden itibaren ayrımcı ve örseleyici bakışlara maruz kalırlar. Gündelik yaşamlarının hemen her alanında dışlanmışlığın acısıyla mücadele etmek zorunda bırakılırlar. Bu araştırmada, yüzünde farklılık olan bireylerin sosyal etkileşim sırasında yaşadıkları güçlükler iş yaşamı merkez alınarak incelenmektedir. Bir yandan dış görünüşün günümüzde toplumsal normların sınırlarını belirlemedeki süregelen etkisine işaret edilmektedir. Öte yandan hayatları boyunca dışlayıcı tutum ve davranışlara maruz kalan bireylerin yaşadıkları acıyla mücadele etme biçimleri değerlendirilmektedir. Metinde ele alınan iş yaşamına dair sorunlar, yüzünde farklılık olan bireylerle yapılan görüşmelerden elde edilen verilere dayanmaktadır.
Kurumsallaşmamış ekonomilerde genellikle denetim takdirlerinde sonuç farklılıklarının esastan farklılığı, denetimsel yargı çatışmalarını beraberinde getirdiği bir gerçekliktir. O halde bu tür ekonomi ve bunun kurumlarında denetim bir esasın maddi gerekçesi midir? Yoksa standartlara uygunluğun maddi beyanımıdır? Muhasebe uygulamaları uygunluk gerekçesi ile farklılaştırılmasına karşın, uygunluk kendi başına bir gerekçe olmayıp, gerekçeden yoksun öznel sonucun ifadesidir. Denetim takdirlerinde de uygunluğun uygunluğu, doğruluğu ifade etmeyip doğruluğun asgari ölçüsüdür. Bunun yanında bütünlüğün doğruluğu ile eşdeğer de değildir. Uygunluğun uygunluğu ile doğruluğun bütünlüğü arasındaki fark, gerçekte beklenti boşluğu olarak ifade edilen doğruluk boşluğudur. Bu anlamda yönetim beyanlarının muhasebe standartlarına uygunluğu beyanı üzerinden, denetçinin yönetim beyanlarının doğruluğunun doğruluğu beyanı bir mecazdır. Bu çalışmada nesnel muhasebe kavram, ilke ve standartlarının genel kabul görmesine karşın, subjektif kişimsel uygunluk gerekçeleriyle farklılaştırmaların teorik gerekçesi aranmıştır. Buna göre denetim takdirlerinde kişimsel denetimin nedeni, hukuk sistemlerinin etkin olmaması ile yapılan işlemlerin doğruluk üzerinden yapılmayıp, uygunluk üzerinden yapılmasıdır. Çünkü hukuk sistemi gelişmemiş ülkelerde doğruluğun azami ölçüsü yasaya uygunluk olup, buna paralel olarak denetimin takdirlerinde ise doğruluğun azami ölçüsü standartlara uygunluk kabul edilebilmektedir. Oysa doğruluk olmadan standartlara ve/veya yasaya uygunluk, doğruluğun asgari ölçüsü olup, tamlık azami ölçüdür. ; İt is fact that audit differences conflict among institutions and Countries. İs core of audit substance over form or form over substance? Not suitable for living a full life likethe same things, with appropriate controls are not equivalent in audit. if All countries were a single country on earth, in a world where the current eligibility criteria, relating to the same place and time accounting / auditing practices would also differ from each other. Although different conformity with accounting practices that reason, "compliance" is not a reason in itself, is a statement of the grounds of lack of results. Appreciate the convenience of the compliance audit, the minimum degree of accuracy is not stated accuracy. Besides, the accuracy of this cohesion is not the equivalent. Compliance with the correctness of the integrity of the compliance difference between the actual accuracy of the expectations gap is expressed as a space. In this sense, compliance with accounting standards, statements of management's declaration on the management of the accuracy of the correct statement is a metaphor. Objective of this study, although accounting concepts, principles and standards generally accepted, for reasons different updates subjective cultural appropriateness of the theoretical justifications were sought. Accordingly, the reason for the low quality of supervision discretion, the absence of effective legal systems, to not make transactions over the accuracy, compliance is made over. Because the legal system in underdeveloped countries, accuracy and legality of the maximum size of the control of the accuracy of recognition is the maximum size eligibility standards. Yet, Standards and / or legality is not the maximum size of accurate. Unlike measure is the minimum of accuracy
BASE
AIDS dünyada ilk defa 1981 yılında Amerika Birleşik devletlerinde tespit edilen ve dünya gündemine düşen önemli hastalıklardan biridir. Türkiye'de AIDS ile 1985'te ilk defa karşılaşıldı. Birleşmiş Milletler AIDS ortak çalışma programı UNICEF'in tahminlerine göre HIV/AIDS salgını günümüzde yaklaşık 42 milyon insanı etkilemektedir (Green, 2007;UNIADS/WHO, 2012).İlk ortaya çıktığından bu güne 20 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Böylesine önemli bir hastalığa karşı toplumun her kesiminden insanın tutumu önemli olmakla birlikte özellikle gelecek nesilleri yetiştirecek olan öğretmen adaylarının tutumu çok daha önemlidir. Bu çalışmada AIDS'e yönelik duygusal semantik farklılık ölçeğinin hazırlanması da çalışmaya ayrıca önem katmaktadır. Bu çalışmanın amacı; öğretmen adaylarının AIDS'e yükledikleri duygusal semantik değerler açısından AIDS'le ilgili olumlu ve olumsuz tutumlarını incelemektir. Araştırma tarama modelinde yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu 288 öğretmen adayından oluşmuştur. Araştırmanın verileri AIDS'le ilgili semantik farklılık ölçeği ile elde edilmiştir. Ölçek iki uçlu 26 sıfat çiftinden oluşmaktadır. Ölçeğin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı .93 olarak hesaplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS-15 paket programı yardımıyla betimsel istatistik yöntemleri ve bağımsız gruplar için t-testi kullanılmıştır. Diğer taraftan modelin oluşturulmasında NVivo-9.3 programından yararlanılmıştır. Çalışmanın sonunda öğretmen adaylarının semantik farklılığa göre AIDS'e yükledikleri değerlerin negatif yönde (X 2.35) olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç Likert tipi ölçme araçlarıyla belirlenen sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Bu kapsamda AIDS kavramını en fazla bulaşıcı, korkunç, ölüm, pis ve iğrenç olarak algılamaktadırlar. Diğer sıfat çiftlerine de negatif yönde değerler yükledikleri belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının AIDS'e yükledikleri duygusal semantik değerlerin cinsiyetlerine ve bölümlerine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir. Araştırma sonunda konuyla ilgili önerilere yer verilmiştir. ...
BASE
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 3, S. 608-630
ISSN: 1309-0593
Post-Truth, Uluslararası İlişkiler'de önemsenmese de disiplininin ikili (dyadic) yaklaşımı, Batı-Öteki ilişkilerinde ve kavramın özündeki duygular ve duyguların kamusal alana yansımaları açısından alternatif bakış açıları sağlamaktadır. Post-Truth farklı anlamlarda veya farklı bağlamlarda kullanılsa da bu çalışmada, kavramın özünün duyguların rasyonalitenin karşısında bir gerçeklik referansı olarak alınması olduğu ileri sürülmüştür. Post-Truth'un gözlemlenebilen bir sürecin sonunda, Batı'nın kendini bir varoluşsal krizde bulması olduğu söylenebilir. Bunun temelinde, duyguların artık siyasette görünür halde olduğu iddia edilebilir. Dünyanın birçok noktasındaki gibi Batı'da kamusal alan sosyal medya ile genişlemiş ve bireyler hayatlarının nerdeyse her alanını, duyguları baskın olduğu bir biçimde kamusal alana taşımaya devam etmektedirler. Post-Truth'tan önceki yılın sözcüklerinin de gösterdiği üzere, bireyler, iletişim araçlarının duyguların ifade edilmelerini sağlayacak şekilde evrimleşmeleri sonucu siyasal alanda duyguların görünür olduğu bir yapının gelişimini sağlamıştır. Duyguların kendilerini biçimlendirmediğini savunan ve bunu kendisini ötekisinden farklı ve üstün kılan bir varoluşsal varsayım olarak içselleştiren toplumlar artık ötekisine benzemekte ve aradaki farklılıklar bulanıklaşmaktadır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Transatlantik İttifak sarsıcı bir dönüşüm geçirmiştir. Ortak Sovyet tehdidinin olmadığı dönemde, Soğuk Savaş'ın kazanan tarafı olan Batı Bloğu içerisinde bir takım ayrılıklar su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Her iki aktörün de dış politika öncelikleri değişime uğramıştır. Temel önceliği herhangi bir güç veya güç bloğunun kendisine rakip haline gelmesini engellemek olan ABD, tek kutuplu sistemi devam ettirmeye çalışmaktadır. Uygar güç olarak AB ise refah, demokrasi, insan hakları, çevre gibi konuları dış politika öncelikleri haline getirmiştir. AB ayrıca siyasal bütünleşme sürecine ağırlık vermiş, ortak dış ve güvenlik politikasının oluşumu konusunda ilerlemeler kaydetmiştir. Doksanlı yıllarda ortaya çıkan Transatlantik ittifakın yeni dayanak noktaları ve her iki aktörün dış politikalarında oluşan farklı yönelimler, çalışmada analiz edilmektedir. ; Transatlantic Alliance has undergone an unsettling transformation in the post-war period. In the period when there was no common Soviet threat, a number of factions have come to emerge within the Western Bloc, which was the winner of the Cold War. The foreign policy priorities of both actors have undergone changes. The U.S.A., whose main priority is to prevent any power or power bloc from becoming a rival to itself is trying to maintain the unipolar system. As a civilized power, the EU, on the other hand, has made the matters such as prosperity, democracy, human rights and environment its foreign policy priorities. Also, the EU has concentrated on the political integration process, and has made advancements on the formation of common foreign and security policy. The new mainstays of Transatlantic Alliance and the different tendencies developing in the foreign policies of both actors are analyzed in this study.
BASE
Bu çalışmada Suriye krizinin çözülmesi ve Suriye'nin geleceğiyle ilgili önerilen yönetim modellerinden agonistik demokrasi anlayışı üzerinde durulmuştur. Suriye'nin toplumsal yapısını ve yönetim durumu ele alan bu çalışma, özellikle farklı dinsel, mezhepsel ve etnik gruplardan oluşan ülkelerde ortak yaşam biçimi olarak önerilen agonistik demokrasi modelinin Suriye bağlamında mümkün olup olmayacağını analiz etmektedir. Dış güçler tarafından bir devlete müdahale aracı olarak kullanılan ve bilinen demokrasinin tanımı dışında agonistik demokrasi ile hegemonya ilişkisine değinen bu çalışma, üniter Suriye bağlamında agonsitik demokrasinin zayıf ve güçlü yönlerini incelemektedir. ; Dealing with the resolution of the Syrian crisis, thisstudy examinesthe concept of agonistic democracy which is proposed for Syrian governance and Syrian future. Taking into account the Syrian social structure and the situation of governance this study analyzes whether the model of agonistic democracy is possible in the context of Syria, as agonistic democracy is proposed for countries including different and decomposed ethnic, religious and sectarian groups. Analyzing the relation between hegemony and agonistic democracy apart from familiar definition of democracy which is used by external powers as means of intervention into States, this study examines the weak and strong aspects of agonistic democracy in the context of a unitary Syria
BASE
In this study, some forestry related practices of governments in 1961-2012 period were investigated in the context of forest resources management and administration. Within the scope of the study, developments related to forestry management, timber harvesting, afforestation, forest establishment and forest cadastre were discussed and data, documents and web pages of General Directorate of Forestry and various organizations were used in the study. Mann Whitney U test was used to determine whether there is a significant difference or not between the amount of realization of certain activities by government eras. Some outstanding results of the study are such these: The Ministry of Forestry was established for the first time in 1969 by Justice Party and revoked in 1980 by the Military Government. In 1991, it was reestablished by the Motherland Party. When single-party governments and the other governments are compared, it is found that while there is a significant difference in favor of single-party governments with regard to forest establishment practices including afforestation, there is no difference in industrial wood production. Annual average forest cadastral works during the Justice and Development Party era was approximately six times more than other governments.
BASE
Yapılan çalışmada; Trakya Üniversitesi Edirne Merkez ilçedeki birimlerde görev yapan idari personelin demografik özelliklerinin; güç mesafesi, örgütsel sinizm ve alt boyutları ile arasındaki ilişki, aynı zamanda örgütsel sinizm ve alt boyutları ile güç mesafesi arasında ilişki olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada ilk olarak ankete katılan idari personelin demografik özellikleri incelenmiştir. Anket formunda yer alan iki ölçeğin ilk olarak açıklayıcı, daha sonra da doğrulayıcı faktör analizleri yapılmış, bunu güvenirlik analizi izlemiştir. Demografik özelliklerin güç mesafesi ve örgütsel sinizmde farklılık oluşturup oluşturmadığına yönelik parametrik (t testi, ANOVA vb.) ve parametrik olmayan (Mann Whtiney U Testi, Kruskall Wallis vb.) testler yapılmıştır. Örgütsel sinizm ve güç mesafesi arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Spearman sıra korelasyonu kullanılarak anlamlılık ve güç değerleri ortaya konulmuştur. Yapılan analizler sonucunda cinsiyete göre davranışsal boyut ile güç mesafesi arasında anlamlı farklılıklar, medeni duruma göre örgütsel sinizm ve davranışsal boyut arasında anlamı farklılıklar bulunmuştur. Eğitim durumu ve ücret faktörlerine göre sadece güç mesafesi arasında anlamlı farklılıklar bulunurken, unvan değişkeni ile hiçbir demografik faktör arasında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Yaş değişkeni ile duyuşsal sinizm hariç tüm değişkenler arasında anlamlı farklılıklar bulunurken, çalışma yılı değişkeni ile davranışsal sinizm arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Analizin son aşamasında güç mesafesi ile örgütsel sinizm ve örgütsel sinizmin alt boyutları arasındaki ilişki incelenmiştir. Güç mesafesinin davranışsal boyutunda anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Güç mesafesi ile en yüksek ilişki, duyuşsal boyut arasında bulunmuştur. ; In the research, it was tried to determine the relationship between demographic characteristics of the administrative staff working in central district of Trakya University in Edirne and power distance, organizational cynicism and subdimensions, as well as whether there is a relationship between the organizational cynicism and sub-dimensions with power distance or not. In this research, the demographic characteristics of the administrative staff were investigated firstly. The exploratory and confirmatory factor analyzes of the two scales in the questionnaire were conducted and followed by the reliability analysis. Parametric (t tests, ANOVA etc.) and non-parametric tests (Mann Whitney U test, Kruskall Wallis etc.) have been conducted to determine whether demographic characteristics make a difference on power distance and organizational cynicism or not. Spearman rank correlation was used to determine the relationship between the power distance and organizational cynicism and also significance and strength values are indicated. As a result of the analyzes, there were significant differences between behavioral dimension and power distance according to gender and also significant differences between organizational cynicism and behavioral dimension according to marital status. While there were significant differences between only the power distance according to education and wage factors, there was no significant difference between the title variable and any demographic factor. While there were significant differences between all variables but age and affective cynicism variables, there was a significant relationship between the year of study variable and behavioral cynicism. At the last stage of the analysis, the relationship between power distance and organizational cynicism and the sub-dimensions of organizational cynicism were examined. No significant relationship was found in the behavioral dimension of power distance. The strongest relationship with power distance was found between the affective dimensions.
BASE
DergiPark: 437647 ; trakyasobed ; Uluslararası İlişkiler disiplini, kuruluşu ve gelişimi itibariyle Batıtarzı düşünce sistemiyle ilerlemiştir. Buna rağmen Batı dışı dünyanın dauluslararası ilişkiler üzerine çalışmaları mevcuttur. Bu çalışma tarihte vegünümüzde dünya politikasında önemli bir yere sahip olan Rusya Federasyonu'nundış politikasını, uluslararası ilişkiler üzerine kavramsallaştırmasını veeğitim süreçlerini ele alacaktır. Kavramsallaştırma ve eğitim süreçleri kendinehas çeşitli farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar Türkiye'deUluslararası İlişkiler disiplinindeki bakış açısının çeşitlenmesine yardımcıolacaktır. ; The International Relations discipline has progressed withWestern-style thought system in terms of foundation and development.Nonetheless, the non-Western world still has works on international relations.This study will examine the foreign policy of the Russian Federation, which hasan important place in world politics in history and today, the Russianconceptualization of international relations and its educational process.Conceptualization and education processes show various differences from others.These differences will help to diversify the perspective of the InternationalRelations discipline in Turkey.
BASE
ÖZETBölgeler arası gelişmişlik farklarının son dönemlerde çok fazla göze batmasının sebebi bölgelerin içinde dahi farklı kentlerde hatta kentlerin çeşitli semtlerinde bile farklılaşmanın ciddi anlamda öne çıkmasıdır. Bu sorun Türkiye' de sanayi devrimine kadar dayanmaktadır, o dönemde ülkenin sadece İzmir, İstanbul gibi kentlerinin Avrupa ile bağlantı içinde olması bölgesel farklılaşmayı başlatmıştır. Bölgeler arasında bu farklılaşmanın ortaya çıkmasının sebeplerini; sanayiler arasında bağlantıların kurulamaması, sosyal, ekonomik ve politik nedenlere bağlayabiliriz.Ülke ekonomisinde ulaşılmak istenen hedefler göz önüne alındığında Türkiye gibi ülkelerde bölgeler arası gelişmişlik farklarını gidermede maliye politikası önlemlerine ihtiyaç olduğu açıkça görülmektedir. Maliye politikası önlemleri demokrasiyle yönetilen ülkelerde siyasi bir karar gerektirir, buna rağmen özendirme önlemleri ve teşvikler her zaman tam etkin olmayabilir. Yapısal ve işlevsel sorunlardan dolayı teoride etkin olan teşvik uygulamaya geçtiğinde hiçbir işe yaramayabilir.Bölgesel farkları ortadan kaldırmaya yönelik maliye politikası önlemleri ülkemizde beş yıllık kalkınma planlarıyla birlikte alınmaya başlandı. 1963' den 1980' e kadar olan periyotta yapılan planlar Doğu blok'u ülkelerinde görülen emredici planlardan ziyade Avrupa'da uygulanmaya konan yol gösterici planlar olarak hazırlanmıştır. 1980' den günümüze kadar ise neo liberal iktisat temel alınarak çeşitli politikalar uygulanmaktadır. Yıllar boyunca tüm bu kalkınma planları kapsamında GAP, DOKAP vs… çeşitli projelere imza atıldı, Kalkınma Öncelikli Yöreler belirlendi. Ortak özelliklere sahip geri kalmış bölgelerin sosyal ve ekonomik olarak kalkındırılmaları buralarda yaşayan insanların refah düzeylerinin yükseltilmesi amaçlandı.Son 50 yıllık deneyimlere bakıldığında farkları giderici politikaların uygulanması için devlet desteğinin gerekiyor olmakla birlikte, kamu mülkiyetinin arttırılmasının zorunlu olmadığı görülmüştür. Ancak ekonominin sağlıklı işleyişi için gerekli altyapı projeleri ile finansal gücün yetersiz olduğu projelerin devlet eliyle gerçekleştirilmesi bölgesel farkları giderici maliye politikası önlemlerinin etkinliğini arttırabilir. ABSTRACTRegional development differences have been standing out recently, well. Withdrawing too much attention to inter regional differences in recent years because even in the regions of differentation is that, even in different cities.This problem started while the industrial revolution was occuring. At that time only İstanbul, İzmir and this kind of cities were relating with europe. Regional differences was started by this stiotion. The reason fort his emergence of this differentation between regions can link social, economic and political reasons.It's easy to seewe need fiscal policy measures in order to clear away regional development differnces. Fiscal policy measures require politic decision in countries which is ruled by democracy but despite of this encouragament measures may not be effective in theory, may not be affective when it carry out due to structural and functional problems.Fiscal policy measures to eliminate regional differences was started by five-year developmant plans in our country. Plans which have made between 1963 – 1980 weren't mandatory plans of eastern bloc countiries, they were guiding plans implemented in Europe. From 1980 till today various policies have implemented on the basis of neo liberal economic. Different projects have been made and priority development have been determined as GAP, DOKAP over the years. It was aimed to improve under developt regions have common features and improve life condution of people who live around this regions. According to last fifty years experiance; it is necessary to public support in order to implement policies which remove differences but the increase of public ownership isn't necessarily. The essential infrastructure projects for economy in order to work well and the projects which having enough financial power that have been came to life by government could increase the effection of the precautions of economical strategy that prevents local differences.
BASE
Bu çalışma, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitü'sünde tamamlanan "Devlet ve Vakıf Üniversitlerinde Çalışan Personelin Örgütsel Güven Algıları: Ankara İli Örneği" başlıklı yüksek lisans tez çalışmasından üretilmiştir. ; Bu çalışmanın amacı devlet ve vakıf üniversitelerinde görev yapan idari işgörenlerin örgütsel güven düzeylerini belirlemek ve bu düzeylerin demografik değişkenlere göre farklılığını ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemini 772 idari hizmet veren işgören oluşturmaktadır. Araştırma bulguları; frekans, t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgulara göre, çalışılan üniversite türüne göre, örgütsel güveni oluşturan tüm alt boyutlarda vakıf üniversitelerinde çalışan idari işgörenlerin ortalama puanlarının daha yüksek olduğu ve istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yarattığı tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcıların medeni durum değişkeni işgörenlerin örgütsel güven algılarında farklılaşmaya sebep olmazken, gelir durumu değişkeninin farklılaşmaya sebep olduğu belirlenmiştir. Araştırmada kadın, ilköğretim mezunu ve göreve yeni başlayan işgörenlerin lehine, yöneticiye güven ile örgütün kendine güven boyutlarında farklılık olduğu belirlenmiştir. Öte yandan örgütün kendine güven boyutunda yaş, görev yapılan birim değişkenlerinde farklılık ortaya çıkmıştır. Statü değişkenine göre ise sadece yöneticiye güven boyutunda istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık saptanmıştır. ; The purpose of this study is to determine the level of organizational trust of the administrative employee at state and foundation universities and to show whether these levels differ according to demographic variables. The sample of the study is composed of 772 administrative staff. The research findings were evaluated using frequency, t test and one way ANOVA. As a result of the research, according to university type, it is found that the mean scores of administrative personnel working in foundation universities are higher at all sub dimensions forming the organizational trust and create statistically significant difference. Also, the fact that while the marital status variable of the participants does not cause differentiation in organizational trust perceptions of the personnel, income status causes differentiation is determined. Significant difference at director trust dimension and organization's self reliability dimension of the woman, primary school graduate and new personnel is determined. On the other side, a significant difference has arisen in age, work unit variables at organization's self reliability dimension. According to status variance, on the other hand, a statistically significant difference is found only at director trust aspect.
BASE