Yaşanan terör olayları sonrası AB nezdinde, Avrupa değerleri ile senkronize bir şekilde oluşturulan terörle mücadele politikasının AB üyelik müzakerelerinde aday ülkelere etkileri, çalışmanın genel çerçevesini oluşturmaktadır. 11 Eylül 2001 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde meydana gelen terör saldırıları AB terörle mücadele politikasının oluşumunda bir dönüm noktası oluşturması sebebiyle, AB terörle mücadele politikasının 2004 ve sonrası Avrupa Birliği üyelik sürecine dahil olan her bir aday ülkenin uyum çalışmalarına nasıl yansıdığı, ne oranda tutarlı olduğu; AB ilerleme raporlarından yararlanılarak tespit edilmektedir. Tespit edilen bulgular ışığında, uzun yıllar boyunca Avrupa Birliğine tam üye olma yolunda önemli çaba sarf eden ve 2005 yılından beri müzakereci ülke konumunda bulunan Türkiye'nin, AB ile terörle mücadele konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıklarının nedenleri de açıklanmaya çalışılmaktadır. ; After the terrorist attacks in the EU, the effects of the policy of anti-terrorism that created in line with European values, on candidate countries constitute the general framework of The Study. Terrorist attacks happened in the United States on September 11, 2001 constituted a milestone in the formation of EU Counter-Terrorism Policy. In this work, it is determined how EU Anti-Terrorism Policy are coherent and how they are reflected in the harmonisation efforts of each candidate country involved in the European Union membership process after 2004. At the same time in the light of the findings; about the fight against terrorism, causes of the disagreements between EU and Turkey which for decades made significant efforts to be full member of the European Union and has been an accessing country since 2005, are tried to be explained.
Bu çalışma, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliğine engel olan faktörleri incelemek üzere hazırlanmıştır. AB ile ilişkiler, Türk dış politikasının her zaman en önemli konularından biri olmakla birlikte son yıllarda daha ön plana çıkmıştır. 6 Mart 1995'den günümüze AB üyeliği, iktidar yada muhalefet partilerinin üzerinde uzlaştıkları ortak bir hedef olarak belirlenmiştir. Türkiye, yaklaşık elli yıldan beri Avrupa bütünleşmesinin bir parçası olmaya çalışmaktadır. Bu, tarihsel süreçte kendini Avrupalı görme eğilimi ile örtüşmektedir. Ancak son dönemde tam üyeliğin bir türlü gerçekleşmemesi nedeniyle kamuoyunda bir bıkkınlık hakimdir. Ayrıca, Avrupa kamuoyunun bir kısmında da Türkiye'nin Avrupa değerlerini özümseyemeyeceği görüşü hakimdir. İçinde bulunulan süreçte, Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyen önemli sorunlar olduğu açıktır. Çalışmanın, birinci bölümünde AB'nin kendi içinde gelişimi açıklandıktan sonra ikinci bölümde Türkiye-AB ilişkileri tarihsel perspektif ile açıklanmaktadır. Üçüncü bölümde, AB ile ilişkilerde, sorunların özellikle Avrupalı karar vericilerce nasıl ortaya konulduğu bu yönde hazırladıkları raporlar çerçevesinde ele alınmaktadır. Çalışma, Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu, Yunanistan'la ilişkiler, insan hakları gibi meseleleri kapsayan bu raporların Türkiye'nin AB üyelik sürecini nasıl etkilediği sorusu üzerinde odaklanmaktadır. Bu soruların cevaplandırılması, uzun ince bir yol olarak tanımlanabilecek üyelik sürecinin geldiği noktanın anlaşılması bakımından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Entegrasyon, İlerleme Raporu ; This study is prepared to examine the factors that counteract Turkey's membership of European Union (EU). However the relations with EU is one of great importance in Turkish foreign policy it looms large in recent years. Since March 6, 1995 membership of EU is modified as common target that parties in power or opponents compromise on. Turkey tries to be a part of EU nearly for fifty years. This overlaps with tendency of perceiving itself as European in historical process. But boredom covers the public opinion because of not fulfilling of full membership in the last period. Moreover there is an opinion in some part of the European public opinion that Turkey can not adopt European values. It is clear that there are important problems that counteract Turkey's membership of EU throughout the current process. In the fist chapter of study, foundation of EU explained in itself. After that in the second chapter Turkey-EU relations is explained with historical perspective. In the third chapter how the problems especially displayed by European decision-makers argue with the reports which is prepared in this way. This study focuses on the question of how reports including the issues like Cyprus problem, Kurdish problem, relations with Greece and human rights affect the process of Turkey's membership of EU. To understand the point in the membership process that can be defined as long and thin way is considerable in answering these questions. Key Words: European Union, Integration, Progress Report
Enerjinin kullanımı, insanlık tarihi kadar eskidir. Geçmişten günümüze insanlık, enerjiyi ısınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için kullanmıştır. Daha sonraki dönemlerde enerji, birtakım sınai denebilecek faaliyetlerde de kullanılmaya başlandı. Sanayi Devrimi'yle birlikte üretim sürecinde yaşanan dönüşüm, enerjiyi uluslar için en stratejik gereksinimlerden biri hâline getirmiştir. 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT)'nun kurulması, ardından 1957 yılında Roma Antlaşması bağlamında Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)'nun kurulması ile Avrupa Birliği (AB)'nin temelleri atılmıştır. AB'yi kuran 3 kuruluştan 2'sinin enerji odaklı olması, Birliğin kurulmasında enerji paylaşım sorunlarının ne denli önemli olduğunu göstermektedir. 1951 yılında temelleri atılmış olan AB'nin enerji politikalarının,enerji arz güvenliği bağlamında ele alınmaya çalışıldığı bu makalede, öncelikle AB'nin enerji profili genel hatları ile güçlü ve zayıf yanlarıyla birlikte gözler önüne serilecek; ardından tarihsel süreç içerisinde Birliğin enerji politikaları tespit edilecektir. Takip eden bölümde ise AB'de enerji arz güvenliğinin derecesi tespit edilmeye çalışılacak ve Birliğin, enerji arz güvenliğini artırma bağlamında politikaları incelenerektir. ; The usage of energy is as old as humanity itself. From past to present, humans has used energy to sat isfy their most basic needs like providing themselves heat and for nutrition.Thereafter, energy started to be used for industrial activities. With the transition in the production process after the Industrial Revolution, energy became one of the most strategic requirements for nations. The foundation of the European Coal and Steel Community (ECSC) in 1951 and the establishment of the European Atomic Energy Community (Euratom) stemming from the Treaty of Rome in 1957, and the European Economic Community (EEC) laid the foundations of the European Union (EU). Two thirds of the organizations which founded the EU have focused on energy which shows the importance of issues related to energy sharing in the establishment of the Union. In this article, EU energy policies are discussed within the context of energy supply security, focusing firstly on how the general lines of the EU's energy profile will unfold along with their strengths and weaknesses. It will then continue by discussing the historical process energy policies of the Union will be determined. In the following section, this article will attempt to ascertain the degree of energy supply security in the EU as well as examine the policies of the Union within the context of increasing security in energy supply.
Bu makale, AB'nin, dış politika amaçları, ilkeleri ve davranışlarını göz önünealarak Andrew F. Cooper, Richard A. Higgott ve Kim Richard Nossal tarafındanortaya konan davranışsal model ışığında orta ölçekli bir güç olarak tanımlanıptanımlanamayacağı sorusuna cevap bulmayı amaçlamaktadır. Sonuç olarak,Birliğin "hayır için güç" söylemi çerçevesinde dünyayı herkes için daha iyi bir yerhaline getirmek için yürüttüğü faaliyetler, dış politikasında etkin çok taraflılığa veBirleşmiş Milletlere verdiği önem, Paris İklim Anlaşmasının imzalanması ilesonuçlanan 2015 Paris İklim Konferansı öncesi ve esnasında oynamış olduğuentelektüel ve girişimci liderlik, arabuluculuk ve köprü kurucu rol ve kendi ilehemfikir olan aktörlerle kurduğu işbirlikleri Birliğin dış politika davranışlarıaçısından orta ölçekli bir güç olarak hareket ettiğini göstermektedir. ; This article aims to find whether the EU is labeled as a middle power inaccordance with behavioural model offered by Andrew F. Cooper, Richard A. Higgott ve Kim Richard Nossal. It is concluded that EU's activities towards makingthe world a better place for everybody pursuant to its "force for good" discourse,the importance given by the EU to effective multilateralism and the United Nationsin its foreign policy, intellectual and entrepreneurial leadership, broker and bridgebuilder role played by the EU in the run up to and during 2015 Paris ClimateConference which was finalized with the signing of Paris Agreement and its act ofcoalition-building with like-minded actors demonstrated that the EU acts as amiddle power in terms of foreign policy behaviours.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması küresel ve rekabetçi dünyada gelişmiş bir ülke olmak için gereken koşullarından biridir. Bu sebeple, toplumsal cinsiyet eşitliğinin uluslararası ve ulusal gündemlerde önemli bir yeri vardır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, insan haklarını kullanmada ortaya çıkan cinsiyete dayalı eşitsizliğin ve ayrımcılığın giderilmesi için uluslararası politikaların bir parçası olmuştur. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için konunun ayrıca ele alınmasına gerek duyulmuştur. Çalışma, bu durumdan hareketle uluslararası belgeler ışığında Türkiye ve Avrupa Birliği'nde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik politikaları incelemiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, sosyal politikalar içinde değerlendirilmektedir. Çalışmada görüldüğü gibi, Avrupa Birliği ülkeleri için sosyal politikalar çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliği önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği işbirliği içinde olduğu uluslararası kuruluşlarla beraber konuyla ilgili etki alanını genişletmiştir. Türkiye rekabet gücünü ve gelişmişlik düzeyini artırmak istemektedir. Bunun için Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışmaktadır. Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına yasal mevzuatında önemli değişikliklere yer vermiştir. Çalışmanın amacı, bu süreçte yaşanan ilerlemeleri ve eksiklikleri görmeyi sağlamaktır. Çalışmanın kapsamı, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için Türkiye tarafından imzalanan uluslararası antlaşmalar, anayasal ve yasal değişiklikler ve Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak Türkiye'deki gelişmelerdir. Çalışmada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına atılan adımlar çok ve değerli olmakla beraber uygulamada yetersiz bulunmuştur. Türkiye cinsiyet eşitliğine dair politikaların çoğunu mevzuatına yerleştirmiş, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerini yapmıştır. Buna karşın, ilerleme raporlarında eleştirilerin sürekliliğinden de görüldüğü gibi, uygulamada sorunlar devam etmektedir. Bu değerleri doğru bir şekilde benimseyen bir toplum yaratmak için imkânlara eşit erişim sağlanmalı ve kadınların çalışma hayatında ve siyasette daha çok yer alması sağlanmalıdır. ; Achieving gender equality is one of the conditions to become a developed country in a global and competitive world. Therefore, gender equality is an important issue in international and national agendas. Gender equality has become a part of international policies to address gender-based inequality and discrimination in the practice of human rights. However, the issue needs to be handled separately in order to ensure gender equality. The study examines the policies on gender equality in Turkey and the European Union by the international documents related to gender rights. Gender equality policies are evaluated within social policies. The study showed that gender equality has an important place within the framework of social policies for European Union countries. However, the European Union has expanded its scope of influence with the international organizations it cooperates with. Turkey desires to improve its competitiveness and level of development. Thus, Turkey works towards fulfilling its responsibilities as a candidate country to join the European Union. As a part of these efforts, Turkey has made significant changes in its legislation to enforce gender equality. The goal of this study is to assess the progress and the insufficiencies in this process. The scopes of the study are international agreements signed by Turkey, constitutional and legislative amendments and progress in Turkey as a candidate of European Union to provide gender equality. The study reveals that even though many and valuable steps have been taken to safeguard gender equality in Turkey. However, the implementation of these steps remains inadequate. Turkey has placed most of the policies on gender equality in legislation and has made related legal and institutional arrangement. However, as the progress reports continuously criticize, problems remain in practice. To create a society that truly embraces these values, equal access to opportunities should be established and women should be more involved in work life and politics.
Avrupa bütünleşme hareketi, İkinci Paylaşım Savaşı sonrası dönemin ve Keynesci Refah Devleti koşullarının bir ürünüdür. ABD – SSCB ikili geriliminde varolan kapitalizm – komünizm rekabeti, kapitalist kampta sosyal devlet uygulamalarını adeta zorunlu kılmış, AET SSCB'ye yönelik karantina kuşağının Avrupa'daki en önemli yapı taşını oluşturmuştur. Ancak dünyada neoliberal iktisadi yapının yaygınlaşması ve Berlin duvarının yıkılması sonrasında, bu temel dönüşüme duyarlı bir siyasal – ekonomik model arayışı AB için öncelikli hedef niteliğine dönüşmüştür. Maastricht ile sağlanan bu dönüşüm kapsamında AB, merkezi Avrupa'nın bütünleşmesinin 1995'te tamamlanmasından sonra, merkez- çevre kurgusuna yönelik katmanlı bir eklemleme politikasını, genişleme stratejisinin odağına yerleştirmiştir. Ancak bu neolibaral yapı, Avrupa halkları tarafından geniş oranda kabul görmemektedir. Avrupa Anayasası'nın Fransa ve Hollanda referandumlarıyla reddedilmesinin ardından, benzer bir içerikle oluşturulan Lizbon Anlaşması bu kez halkoyuna sunulmaksızın üye ülke Parlamentolarından geçirilmiş, referandumun yapıldığı tek ülke olan İrlanda'da ise bir kez daha reddedilmiştir. Buna karşılık, kendi dışındaki bu gelişmelerden doğrudan etkilenen Türkiye, 45 yıllık Ankara Anlaşması'nın varlığına rağmen, Müzakere Çerçeve Belgesi'nde yazılan "mümkün olan en güçlü bağla Avrupa yapılarına demirleme" seçeneğine zorlanarak tam üyelik ekseninden uzaklaştırılmaktadır. Fransa'nın önderliğinde geliştirilen "Akdeniz İçin Birlik Projesi", bu yaklaşımın siyasal bir sonuca taşınması açısından büyük önem taşımaktadır. ; The European unification movement is a result of a Welfare State condition of Keynes following the II World War. The competition between capitalism and communism during the tension between US and USSR, made almost necessary the implementations of social state at the capitalist camp, and the EEC has been the most concrete stone of the cordon sanitaire against the USSR. But following the enlargement of the neoliberal economic structure and the fall of the Berlin Wall, a search of political-economic model which is convenient with this evolution has become a priority objective for EU. In this evolution provided with the Maastricht Agreement, EU, following the completion of the unification of the Central Europe at 1995, has put an idea of a stratified linkage policy aiming a center- periphery fi ction, at the hearts of its enlargement strategy. However this neoliberal structure did not have wide support of European populations. Following the refusal of the European Constitution at the referendums in France and Netherlands, the Lisbon Treaty prepared almost with the same ingredients has been ratified at the parliaments without the vote of people however has been refused in Ireland; the only referendum had country, once again. On the contrary, Turkey that is affected highly from these developments, regardless the existence of Ankara Agreement of 45 years is being pushed out of the full membership objective with the sentence at the Negotiations Framework "anchoring strongly to the European structures". This idea under the leadership of France of "Union for Mediterranean" is tremendously important in this sens of carrying this idea towards a political result.
Sivil toplum, son yıllarda sosyal ve siyasal bilim literatürünün gözde kavramlarından biridir. Sivil toplum kuruluşları modern toplumların en etkin siyasi baskı ve toplumsal değişim aktörleri arasında yer almaktadır. Türkiye'de, Avrupa Birliği'ne giriş çalışmalarının hız kazanmasıyla birlikte, insan hakları, temel hak ve hürriyetler konusunda yapılan çalışmalar önem kazanmaya başlamıştır. Bu sebeple de Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde sivil toplum kuruluşları önemli görevler üstlenebilecek duruma gelmişlerdir. Bu çalışmada genel olarak, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları ele alındıktan sonra, Türkiye'de sivil toplum olgusu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Daha sonra Türkiye'nin Avrupa Birliği ilişkileri ve sivil toplum kuruluşlarının bu ilişki sürecindeki etkinlikleri incelenecektir. Bu çalışmanın; Birinci bölümde; sivil toplum ve ilişkili kavramlar, ikinci bölümde; Türkiye'deki sivil toplum anlayışı ve demokrasi süreciyle birlikte gelişimi, üçüncü bölümünde; Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, son bölümde ise; Türkiye ile Avrupa Birliği arasında süregelen bütünleşme sürecinde STK (Sivil Toplum Kuruluşları)'ların yeri ve önemi üzerinde durulacaktır. ; In recent years, civil society is one of the favorite concepts of social and political science. Non-governmental organizations (NGO) take place amongst the most active political pressure and social change actors of modern societies. Studies made in respect of civil rights, fundamental rights and freedoms have begun to become important by the picking up speed of works to enter European Union. Therefore, the non-governmental organizations could become to undertake important tasks in the entrance process to the European Union. In this study, it will be tried to put forward civil society fact in Turkey after discussing civil society and non-governmental organizations in general. Then relationships of Turkey with European Union and activities of non-governmental organizations in this process of relationship will be analyzed. In the first part of this study; civil society and related concepts, in the second part; conception of civil society in Turkey and its development with democracy process, in the third part; relationships between Turkey and European Union, and in the last part; position and significance of non-governmental organizations (NGO) in the integration process that had gone on for a long time will be emphasized.
Yugoslavya'nın dağılması, Soğuk Savaş'ın sona ermesi, uluslararası sistemin yapısı ve işleyişinde köklü değişiklikler sistemde yer alan aktörleri etkilemiştir. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Avrupa Birliği (AB)'nin Doğu Avrupa politikasında köklü bir değişim yaşandı. Aslında bu ülkeler ne demokrasi ne de ekonomi yönünden tam üyeliğe uygun değildir. AB, Doğu ve Batı olarak ikiye ayırmaktadır. "Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan siyasi birlik oluşturulabilmesi için Batı Balkanların süratle AB standartlarına ulaştırılması ve tam üyeliğe alınmaları gerekmektedir. AB'nin bölgeye yönelik temel hedefleri arasında, etnik çatışmaların tekrar başlamaması için tedbir alınması, demokrasinin geliştirilmesi, insan hakları ve demokrasinin korunması, bölge ülkeleri ile Batı Avrupa arasındaki refah farkının kapatılması için pazar ekonomisinin kurulması ve istikrarlı ekonomik politikaların geliştirilmesi gibi hedefler yer almaktadır". Avrupa Birliği Batı Balkan ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine uyguladığı etkin politikaların benzerini ilgili ülkeler için geliştirme konusunda yeterince tutarlı davranmamıştır. Avrupa Birliği gerek mali gerek teknik yardımlarla bölgesel işbirliği, demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi ve devlet kurumlarının oluşmasında destek vermiştir. Batı Balkan ülkeleri ile 1999 yılında başlatılan İstikrar ve Ortaklık Süreci AB'nin Batı Balkan ülkelerine ilişkin politikalarının temelini oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında Yugoslavya sonrasında ortaya çıkan Balkan ülkelerinin AB ile ilişkileri ve AB'nin Batı Balkan politikaları incelenmeye çalışılmıştır. ; The Breakup of Yugoslavia, end of the Cold War and deep changes which happened in the structure and functions of the International Relations influenced the main actors of the system. After the collapse of the USSR, fundamental changes took place in the policy of the European Union's Eastern European policy. In reality, these states are not eligible to the membership in the terms of not only democracy but also economy. European Union divides Balkans in two parts as East and West. In order to formulate political unity which would include whole European Geography, Western Balkans should meet the key EU membership criteria for accession and get full membership. The crucial objectives of European Union for the Region are to prevent breaking out of ethnic conflicts, development of democracy, protection of human rights and democracy, the establishment of Market Economy for eliminating diversity in welfare among western and regional countries. EU, response to the developments in the Western Balkans countries did not act consistently enough in order to implement such effective policies toward related countries which implemented in Central and Eastern countries. EU supports by the means of financial and technical assistance the regional cooperation, democracy, development of civil society and the formation of government institutions. Actualization of Stability and Association process in 1999 was the basis of the EU's policy for the Western Balkan Countries. In the scope of this work, it is tried to analyze the relationships among the EU and Balkan states which emerged after Yugoslavia and the EU's policies in the Western Balkans.
Dünyanın çeşitli yörelerinde başlayan bölgesel bütünleşme hareketleri, kültürel ve coğrafi yakınlıklara dayalı olsa da, temelinde ekonomik ilişkilerin olduğu bir gerçektir. Bu tür ekonomik örgütlenmelerin son zamanlarda dünyanın her tarafında hız kazandığı görülmektedir. Bu ekonomik örgütlenmelerden en önemlisi de Avrupa Birliği'dir. Gümrük Birliği, Tek Pazar gibi önemli aşamalardan sonra en son ve en kapsamlı olan Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB) aşamasına geçen Avrupa Birliği, üye ülkelerin ekonomik standartlarını birbirine yakınlaştırarak, bölgeselleşmenin başarı ile sürdürülmesini sağlamaktadır. Bu kapsamda Parasal Birlik aynı zamanda, üye ülkelerin ekonomilerinde borç, fiyat istikrarı, faiz oranları, kur istikrarını içeren kriterlere uymalarını zorunlu kılmaktadır. Avrupa Birliği ile yıllardır süren ve henüz istediği aşamaya ulaşamayan bütünleşme süreci, Türkiye'nin önemli dış politika amaçlarından biri olmuştur. Bu çerçevede yapılan reform çalışmaları ve parasal birlik için istenen kriterlerin karşılanması bu tezin asıl amacını oluşturmaktadır. Bu çalışma ile Avrupa Birliği uyum sürecinde Türkiye ile yaşanan ekonomik ilişkilere değinilmiş ve ekonomik bütünleşme teorisi çerçevesinde hangi aşamanın gerçekleştiği ve bundan sonra kalan aşamalar için neler yapılması gerektiği üzerinde durulmuştur. Özellikle, birliğin en önemli ticari ortaklarından biri konumunda bulunan Türkiye'ye, bütünleşmenin yol haritasının zorlu yollardan geçirilmesi bütünleşmenin düşünüldüğü gibi kolay olmayacağının göstergesi niteliğindedir. Bu doğrultuda, Türkiye'nin bundan sonraki yaklaşımı bütünleşmenin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. ; Although regional integration movements, that emerge in various parts of the world, are derived from cultural and geographical proximity, it is a fact that they are based on economic relations. It is observed that foundation of such economic organizations is accelerating all around the world. Most important of those organizations is the European Union. After going through important phases like Customs Union and Common Market, the European Union achieved the last and the most comprehensive stage: Economic and Monetary Union. By making the economic standards of member countries converge, the European Union successfully sustains the regionalization. Also in this regard, Monetary Union requires the debt level, price stability, interest rate and exchange rate stability of member state economies match certain criteria,. The integration process with the European Union has been of important foreign policy objectives of Turkey, although this process has been going on for years but has not reached the desired level yet. In this study, the economic relations of Turkey in the process of harmonization with the European Union are mentioned and the level of progress in the framework of economic integration theory is elaborated. Especially, headed for integration with the Union as one of the main commercial partners, the obstacles confronted by Turkey are signs that the integration process will not be as easy as expected. In this perspective, the attitude of Turkey hereafter is crucial in terms of sustainability of the integration.
Türkiye ve AB ilişkileri Türkiye'nin 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik için başvuru yapmasıyla başlamıştır. 1959 yılında başlayan ikili ilişkiler bugün hala devam etmektedir. Türkiye ve AB ilişkilerinde AB'nin Türkiye'ye karşı kararsız/belirsiz davranması Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına engel olmuştur. Türkiye'den daha sonra üyelik için başvuru yapan, Türkiye kadar ekonomik ve siyasi potansiyele sahip olmayan birçok ülke AB'ye üye olarak kabul edilirken, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmemesi olumsuz bir durum oluşturmaktadır. AB'nin Türkiye'ye karşı kararsız/belirsiz bir şekilde yaklaşması ve zaman zaman AB liderlerinin Türkiye'nin lehindeki ve aleyhindeki çelişkili söylemleri, Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye'nin Zygmunt Bauman'ın tanımladığı biçimiyle bir "yabancı" konumunda olduğu fikrini oluşturmuştur. Bu araştırmanın odak noktası, Zygmunt Bauman'ın yabancı kavramı perspektifinden Türkiye- AB ilişkilerinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda AB'nin Türkiye'nin lehindeki ve aleyhindeki söylemleri değerlendirilerek, AB'nin Türkiye'yi yabancı olarak gördüğü ifade edilmiştir. ; Relations between Turkey and the EU began when Turkey applied for membership in the European Economic Community in 1959. These bilateral relations, which began in 1959, still continue today. In relations between Turkey and the EU, the EU's ambivalent /ambiguous behavior towards Turkey has prevented Turkey from becoming a full member of the EU. While many countries that later applied for membership from Turkey, which do not have as much economic and political potential as Turkey, are accepted as members of the EU, Turkey's failure to be accepted into the EU creates a negative situation The EU's ambivalent / ambiguous approach to Turkey and the sometimes contradictory rhetoric of EU leaders in favor of and against Turkey have formed the idea that Turkey is in a "foreign" position in Turkey-EU relations, as defined by Zygmunt Bauman. The focus of this research is the study of Turkey - EU relations from the perspective of Zygmunt Bauman's foreign concept.For this purpose, the EU's rhetoric in favor of and against Turkey has been evaluated and it has been stated that the EU considers Turkey as a foreigner.
Türkiye ve AB ilişkileri Türkiye'nin 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyelik için başvuru yapmasıyla başlamıştır. 1959 yılında başlayan ikili ilişkiler bugün hala devam etmektedir. Türkiye ve AB ilişkilerinde AB'nin Türkiye'ye karşı kararsız/belirsiz davranması Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına engel olmuştur. Türkiye'den daha sonra üyelik için başvuru yapan, Türkiye kadar ekonomik ve siyasi potansiyele sahip olmayan birçok ülke AB'ye üye olarak kabul edilirken, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmemesi olumsuz bir durum oluşturmaktadır. AB'nin Türkiye'ye karşı kararsız/belirsiz bir şekilde yaklaşması ve zaman zaman AB liderlerinin Türkiye'nin lehindeki ve aleyhindeki çelişkili söylemleri, Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye'nin Zygmunt Bauman'ın tanımladığı biçimiyle bir "yabancı" konumunda olduğu fikrini oluşturmuştur. Bu araştırmanın odak noktası, Zygmunt Bauman'ın yabancı kavramı perspektifinden Türkiye- AB ilişkilerinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda AB'nin Türkiye'nin lehindeki ve aleyhindeki söylemleri değerlendirilerek, AB'nin Türkiye'yi yabancı olarak gördüğü ifade edilmiştir. ; Relations between Turkey and the EU began when Turkey applied for membership in the European Economic Community in 1959. These bilateral relations, which began in 1959, still continue today. In relations between Turkey and the EU, the EU's ambivalent /ambiguous behavior towards Turkey has prevented Turkey from becoming a full member of the EU. While many countries that later applied for membership from Turkey, which do not have as much economic and political potential as Turkey, are accepted as members of the EU, Turkey's failure to be accepted into the EU creates a negative situation The EU's ambivalent / ambiguous approach to Turkey and the sometimes contradictory rhetoric of EU leaders in favor of and against Turkey have formed the idea that Turkey is in a "foreign" position in Turkey-EU relations, as defined by Zygmunt Bauman. The focus of this research is the study of Turkey - EU relations from the perspective of Zygmunt Bauman's foreign concept.For this purpose, the EU's rhetoric in favor of and against Turkey has been evaluated and it has been stated that the EU considers Turkey as a foreigner.
Bölgesel Kalkınma Ajansları, bölgesel politikalar geliştirerek, bölgelerin kalkınmasını, geri kalmış bölgelerin iyileştirilmesini ve dolayısıyla birbirleriyle rekabet edebilir hale gelmelerine yardım etmeyi amaçlayan kuruluşlardır. Avrupa Birliği de bölgesel politikalara önem vermekte ve yeni katılan ülkelerin de bölgesel yapılanmalarını uyumlaştırmaları gerektiği düşüncesini savunmaktadır. Bölgesel Kalkınma Ajansları, Maastricht Antlaşması ile oluşturulan Bölgeler Komitesi çerçevesinde işleyişlerini sürdürmektedir. Ancak, Avrupa Birliği'nin üye ülkelerde uyumlu ve ortak bir bölgesel politikaya geçiş aşamasında ne kadar başarılı olduğu tartışma konusu olmaktadır. Bu çalışma çerçevesinde, Birliğe üye olan ülkelerin ortak bir bölgeselleşme süreci yaşayıp yaşamadıkları tartışılacaktır. Bunun için öncelikle bölge ve bölgeselleşme konuları ele alınacak ve bölgesel kalkınma ajansları değerlendirilecektir. Daha sonra Fransa, İngiltere, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ndeki bölgeselleşme hareketlerinin işleyişi incelenecektir. Böylece, adı geçen ülkelerin bölgesel kalkınma ajanslarına geçiş süreçleri karşılaştırılmaya çalışılacaktır. ; Regional Development Agencies are organizations which are aiming to help the development of the regions, the improvement of the underdeveloped regions, and thus to be able to compete with each other, via developing regional policies. The European Union gives importance to regional politics and advocates that the new participating countries should harmonize their regional structures. Regional Development Agencies continue to operate within the framework of the European Committee of the Regions that established by the Maastricht Treaty. However, there is a debate about how successful the European Union is in the transition to a coherant and common regional policy in the member countries. Within the framework of this study, it will be discussed whether the countries that are members of the Union have lived in a common regionalization process. First of all, region and regionalization issues will be determined, and regional development agencies will be evaluated. Then, the functioning of the regionalization movements in France, United Kingdom, Poland and the Czech Republic will be examined. Thus, the transition processes of the mentioned countries to regional development agencies will be tried to be compared.
Bu çalışmada, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin özellikle seçim ve referandum gibi dönemlerde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini ve Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini medya yoluyla iç seçim tartışmalarında nasıl kullandıkları ortaya koyulmuştur. Bu kapsamda 2017'de yaşanan Hollanda - Türkiye Diplomatik (Seçim) Krizi ve 2016'da Brexit referandumu öncesi süreç örnek olay olarak seçilmiş, söz konusu dönemlerde uluslararası basında yer alan Türkiye ile ilgili haberler söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Çalışma sonucunda Avrupa Birliği'ni ilgilendiren seçim ve referandum dönemlerinde, Türkiye ile ilgili siyasi söylemlerin kamuoyunu etkilemek, seçmen duygu ve tercihlerini yönlendirmek, ön yargıları canlandırarak seçim sonuçlarını etkilemek amacıyla ve medya kanalıyla araçsallaştırıldığı görülmüştür. ; In this study, it has been revealed that how European Union member countries use EU Turkey relations and Turkey's EU membership discourse for their internal election debate through media outlets, especially in electoral and referendum periods. In this context, 2017 Netherlands - Turkey diplomatic crises and the process before 2016 Brexit referandum selected as case studies and the news related to Turkey was analyzed via discourse analysis method in these periods in international media. In conclusion, it has been observed that during the electoral and referendum periods concerning EU, the political discourses related to Turkey instrumentalized by media to influence public opinion, to steer voters feelings and preferences and to influence the election results by reviving prejudices against Turkey.