Transformation of Kosovar Albanians' Struggle from Parallelism to Armed Conflict: Why is Violence Necessary?
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 43, Heft 0, S. 97-138
2186 Ergebnisse
Sortierung:
In: The Turkish yearbook of international relations, Band 43, Heft 0, S. 97-138
I. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, uluslararası savaşlardan daha yaygın hale gelmesine karşın, akademik çevre 1990'lı yılların sonlarına kadar silahlı iç çatışma sorununa ilişkin çalışmalara ağırlık vermemiştir. Bu tarihten itibaren yapılan pek çok çalışma doğal kaynaklar ile silahlı iç çatışma veya iç savaş başlangıcı, süresi ve şiddeti arasında bir ilişki olduğunu ileri sürmektedir. Literatürde doğal kaynaklar ile silahlı iç çatışma başlangıcı arasındaki ilişki altı farklı mekanizmayla açıklanmaktadır. Bunlar; açgözlü ayaklanma, dışarıdan müdahale, kindarlık, elverişlilik, zayıf devlet ve seyrek ticaret ağıdır. Mekanizmaların farklı önermeler üzerine inşa edilmiş olması hem terminolojik hem de kuramsal bir altyapının oluşturulmasını zorlaştırmaktadır Bazı kaynaklarda geçen teorilere diğer bazı kaynaklarda hiç yer verilmemesi ya da benzer teorilerin daha farklı, hatta bazen de çelişir şekilde kullanılması mevcut sorunu daha da büyütmektedir. Benzer şekilde farklı teorilerin sıralandığı iddia edilen kaynaklarda da sıralanan teorilerin birbiriyle iç içe oldukları, kullanılan teorilerin birbirinin tekrarından öteye geçemedikleri ya da tamamlayıcı oldukları görülmektedir. Mevcut literatürdeki bu eksiklik ve zorluklar bu çalışmanın hazırlanmasındaki ana etkendir. Bu etken bağlamında bu çalışmanın iki amacı vardır. Bunun ilki, mevcut çalışmalar ışığında doğal kaynaklar ile iç çatışma başlangıcı arasındaki ilişkiyi iç çatışma mekanizmaları yardımıyla iktisadi olarak tanımlamaktır. İkinci amaç ise bu tanımlamalarla terminolojik eşgüdümün oluşturulmasına ve kuramsal altyapının şekillenmesine katkıda bulunmaktır. ; Scholars did not place any emphasis on the studies regarding the issue of armed civil conflicts or wars from the ending of World War II to the late 1990s, though they appeared to be more common than the international wars. A high number of studies from then on, however, have suggested that there is a relationship between the natural resources and the onset, duration and severity of the armed civil conflicts or wars. In literature, the relationship between the natural resources and armed civil conflicts is accounted for with six different mechanisms. These are greedy the rebels mechanism, the greedy outsiders mechanism, the grievance mechanism, the feasibility mechanism, the weak states mechanism and the sparse network mechanism. That these mechanisms are based on different propositions makes it difficult to form a terminological and theoretical substructure. The current problem is intensified by the fact that the theories in some sources are not mentioned at all in other sources or that similar theories are used in a more different and even conflicting way. Likewise, it is seen in the sources in which different theories are claimed to be listed that these theories concentric with each other and that the theories used are no more than the repetition of or just complementary to one another. It is these deficiencies or difficulties in the current literature that make the primary factor for the preparation of this study. In the sense of this factor, this study is intended for two purposes. The first purpose of the study is to make an economic definition of the relationship between the natural resources and the commencement of the civil conflict with the help of civil conflict mechanisms in the light of the existing studies. The second purpose of the study is to contribute to the formation of terminological coordination and the shaping of the theoretical substructure with these definitions.
BASE
Latin Amerika'nın önemli ülkelerinden Kolombiya uzun yıllar çatışmalar ülkesi olarak anılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda ülke içerisinde Liberaller ve Muhafazakarlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış, toplumdaki gelir dağılımı adaletsizliği, mülkiyetin kullanımındaki toplumsal katmanlardaki derin farklılıklar iç çatışmaların artmasına neden olmuştur. Hükümetler ile muhtelif çıkar ilişkileri olan belirli azınlık gruplarının elinde bulunan devasa toprak mülkiyetleri oligarşik yapıları meydana getirmiş, buna karşın toplumsal refleks ve dinamikler harekete geçmiş ve iç isyanlar başlamıştır. Farklı birçok silahlı örgüt bu yapısal olumsuzlukları bertaraf etmek için devlet ve paramiliter güçlere karşı savaş açmıştır. Silahlı mücadelelerin başlamasıyla yaşanan çatışmalar ülkede zaten yoğun şekilde var olan uyuşturucu trafiğinin ve coğrafi koşulların gerilla için elverişli olmasının da etkisiyle apayrı bir ivme kazanmıştır. Bu silahlı grupların en eskisi ve büyüğü olan FARC, Kolombiya Hükümetleriyle 52 yıl boyunca savaşmış ve birçok evreden sonra Barış Anlaşması ile bu savaş sona ermiştir. Bu çalışmada Kolombiya devlet ve toplum yapısındaki dinamikler, sorunun temel yapı taşları çatışma teorisi analizi çerçevesinde irdelenerek kalıcı barış kapasitesi tahlil edildi. Yaşanan iç savaştan barış aşamasına gelinen süreçte dış etkenlerin etkisi, ideolojik angajmanlar, küresel hegemonya ve konjonktürel etkileri ortaya koyuldu. Yanlış ve doğrularıyla taraflar arasında çatışmasızlığın nasıl sağlandığı, tarafların talep ve aktör analizleriyle politik inisiyatiflerin nasıl alındığı mercek altına alındı. Barışın kalıcı hale gelebilmesi ve geleceğin Kolombiya toplumu için barış umudu taşıyabilmesi için gerekli reform adımları ortaya koyuldu. Son olarak dünyanın diğer coğrafyalarında bulunan çatışmalara Kolombiya-FARC barış sürecinin nasıl bir tecrübi kazanım olabileceği araştırıldı. ; Colombia, one of the most important countries of Latin America, has been called as conflict country for many years. In the past century, there have been violent clashes between the Liberals and the Conservatives in the country; the unfair income distribution in society and the deep differences in the social strata in the use of property have led to an increase in internal conflicts. The gigantic land properties owned by certain minority groups who have various interests with governments constituted oligarchic structures, on the other hand social reflexes and dynamics came into action and internal revolts began. Many different armed organizations have waged war against the state and paramilitary forces in order to eliminate these structural problems. The clashes with the onset of armed struggles gained momentum due to the fact that the drug traffic that is already heavily present in the country and geographic conditions that are favorable for guerrillas. The FARC, the oldest and largest of these armed groups, fought the Colombian Governments for 52 years and, after many stages, this war ended with the Peace Agreement. In this study, the dynamics in the state and social structure of Colombia and the main building blocks of the problem were analyzed within the framework of conflict theory analysis; and lasting peace capacity was analyzed. The effects of external factors, ideological engagements, global hegemony and its conjunctural effects have been put forward in the process from the civil war to the stage of peace. It was examined how the de-conflict between the parties was ensured by their wrongs and rights and how the political initiatives were taken by the demand of parties and actor analysis. The necessary reform steps have been put forward for the peace to be lasting and the hope for peace for the future of Colombian society. Finally, it was explored how the Colombian-FARC peace process could be a gain in the conflicts in other geographies of the world.
BASE
Yüksek Lisans Tezi. YÖK Tez No:407208 ; Sovyetler Birliği'nin geniş bir coğrafyada yaklaşık 75 yıl sürmüş olan hâkimiyeti sonrasında 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Orta Asya Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini tanıyan ve söz konusu ülkelerde büyükelçilik açan ilk ülkedir. 1992 yılından bu yana gerçekleşmiş olan üst düzey ziyaretler ve karşılıklı imzalanan 500 civarında ikili ve çok taraflı anlaşmalar bu ilişkilerin sadece kültürel ve tarihsel alanlarda değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve askeri alanda güçlenmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak tarihi ve kültürel bağlarla birbirlerine bağlı olan ve ortak birçok özelliklere sahip olan ülkeler için bu yeterli gelmemektedir. Bundan dolayı Türkiye öncülüğünde askeri bir işbirliğine gidilmesi yönünde niyetler ortaya çıkmıştır. Kurulacak askeri bir yapının uluslararası alanda kurulmuş olan ve Türkiye'nin de üye olduğu FIEP'in örnek alınması düşünülmüş, böylece kurulacak bu yapı Türkiye'nin bölgedeki etkinliğinin artırılmasını, Türkiye ile bahse konu ülkeler arasında mevcut askerî iş birliğinin geliştirilmesini ve kurumsal bir yapıya kavuşmasını sağlayacaktır. Türkiye 25 Ocak 2013'te Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan'la birlikte Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de TAKM'ın temellerini atmıştır. Sembolünde bir at ve beraberinde dört yıldız bulunan ve kısa adını kurucu üye ülkelerin baş harflerinden alan TAKM, Mart 2014'de Moğolistan'ın askerî statülerini kaybetmelerini gerekçe göstererek Mutabakat Muhtırasını imzalamaması nedeniyle imzalanan anlaşma geçersiz olmuş, kuruluş süreci yeniden başlatılmıştır. Daha önceki çalışmaların tamamında yer alan ancak teşkilatındaki yapısal değişiklik ve iç prosedürlerini yetiştiremedikleri için Mutabakat Muhtırasını imzalayamayan Kazakistan'ın yeniden müracaatı sonucu, TAKM teşkilatının Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan arasında yeniden oluşturulması planlanmıştır. ; After Soviet Union's domination which lasted nearly a century in the region,Central ...
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-024
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-021
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 60, Heft 3, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: İstanbul hukuk mecmuası: Istanbul law review, Band 80, Heft 3, S. 1001-1020
ISSN: 2667-6974
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-013
As of 2010, there is an increasing authoritarian political structure in Hungary. Winning the elections, the Fidesz government led by Prime Minister Viktor Orbán makes constitutional amendments in line with the party's purposes, guides the media outlets according to its interests, and silences the opponents. The West, which supports democracy even in other countries, has had to struggle with rising authoritarianism within itself. In this study, the rising authoritarianism in Europe and the position of the EU is examined. The study deals with the issue of authoritarianism in Hungary after evaluating the literature on authoritarianism. In the present study, which includes some comparisons with Turkey, a case study has been carried out. It has been conducted through document analysis method, taking into account the reports published by the Venice Commission and Council of Europe. As a result, it is emphasized how the EU remains weak in preventing authoritarianism and that authoritarianism can be not only in nonWestern countries but also in the West
BASE
Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti, Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesiyle 1991'de Makedonya Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etmiştir. Ancak Yunanistan, güvenlik ve kimlik temelli olarak, Makedonya'nın ismi başta olmak üzere, bayrağında ve banknotlarından kullandığı semboller ile anayasasındaki bazı maddeleri gerekçe göstererek tepki göstermiştir. Bu tepkinin bir yansıması olarak hem Üsküp'ü uluslararası arenadan izole etmeye çalışmış hem de ekonomik ambargolar uygulamıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)'nin araya girmesiyle iki taraf arasında 1995'te imzalanan Geçici Uzlaşı ile bayrak, banknot ve anayasa konusu çözüme kavuşturulduysa da isim meselesi Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde ileri bir tarihe ertelenmiştir. Bu çalışma BM'nin isim sorununa yaklaşımını Johan Galtung'un çatışma çözümleme yönteminden faydalanılarak incelemeyi amaçlamaktadır. Bu hedefle Galtung'un transcend yöntemi kapsamında BM'nin arabulucu olarak görevlendirdiği Mattew Nimetz'in sürece katkısı tartışılmaktadır. Galtung'a göre bir sorunun çözülmesi o sorunun pozitif bir şekilde aşılması anlamına gelmektedir. Buna göre bulunan çözümün, pozitif bir aşma ifade edebilmesi için taraflar arasındaki hem ilgili sorunu çözebilmeli hem de onlara yeni gerçekler yaratabilmelidir. Nimetz'in inşa ettiği ve Atina ile Üsküp arasında 2018'de imzalanan Prespa Antlaşması her ne kadar taraflara yeni gerçekler yaratmış olsa da isim sorununun çözümü noktasında pozitif bir aşmayı ifade etmektedir. ; The Socialist Republic of Macedonia declared its independence in 1991 with the name of the Republic of Macedonia after Yugoslavia began the process of dissolution. However, on the basis of security and identity, Greece reacted by citing Macedonia's name, the symbols it used on its flag and banknotes, as well as some articles in its constitution as a reason. As a reflection of this reaction, it tried to isolate Skopje from the international arena and applied economic embargoes. Although the issue of flag, banknote and constitution was resolved with the Provisional Agreement signed between the two parties in 1995 with the intervention of the United States (USA) and the European Union (EU), the name issue was postponed to a later date under the supervision of the United Nations (UN). This study aims to examine the UN's approach to the name issue by using Johan Galtung's conflict resolution method. With this goal, the contribution of Mattew Nimetz, who was appointed by the UN as a mediator within the scope of Galtung's transcend method, is discussed. According to Galtung, solving a problem means overcoming that problem in a positive way. Accordingly, in order to express a positive transcendence, the solution should be able to both solve the relevant problem and create new facts for them. Although the Prespa Agreement, which was built by Nimetz and signed between Athens and Skopje in 2018, created new realities for the parties, it expresses a positive surpass in the solution of the name problem
BASE
"Uluslararası Uyuşmazlıkların Çözümünde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Rolü" başlıklı tez çalışması üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, teze yönelik destek nitelikte teorik alt yapı oluşturulmuş ve Birleşmiş Milletler'in yetkileri, görevleri ve kurumsal yapısı ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun kurumsal yapısı özet nitelikte incelenmiş ve Genel Kurul'un uluslararası uyuşmazlıkların çözümüne yönelik etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca BM Genel Kurulu'nun yetkileri ve görevleri tez konusuyla ilişkilendirilerek aktarılmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise ilk iki bölümdeki açıklamalar, bilgiler ve değerlendirmeler doğrultusunda özellikle uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yolları sunulmuş ve Genel Kurul'un uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde üstlendiği rol örnek nitelikteki uyuşmazlıklarla açıklanmaya çalışılmıştır. ; This thesis study entitled "The Role of The United Nations General Assembly In Resolution of International Conflicts" consists of three parts. In the first part of the study, it is made a theoritical/conceptual framework in order to support the thesis and it is also presented the authority, functions and the institutional structure of the United Nations. In the second part of the study, the institutional structure of the United Nations General Assembly is briefly examined and the effect/role of the General Assembly in resolution of international conflicts is tried to be determined. In this part of the study it is also presented the authority and the functions of the General Assembly by linking the topic of the thesis. In the third and the last part of the study, it is presented the methods of resolving international conflicts in accordance with explanations, informations and evaluations of previous parts of the study and the role taken by the United Nations General Assembly in resolution of international conflicts is explained with examples of conflicts.
BASE
Avrupa'nın güneydoğusunda, doğu ile batı arasındaki doğal ulaştırma koridorunun tam üzerinde yer alan Balkanlar Bölgesi, sahip olduğu stratejik konum ekseninde ortaya çıkan sistemsel paylaşım mücadelesinin yanı sıra, bünyesinde barındırdığı farklı etno-kültürel ve dinsel grupların birbirleriyle girdiği mücadele ekseninde de çatışma gerçekliğini özümsemiştir. Bu nedenle günümüzde Balkanlar Bölgesi'nde ortaya çıkan en ufak bir çıkar çatışması dahi derhal güvenlikleştirilmekte ve uluslararası sistemi etkileyen büyük bir sorun haline gelmektedir. Soğuk Savaş sonrası Avro-Atlantik İttifakı'nın sistemik kontrolü altına girmiş olan Balkanlar Bölgesi, AB ve NATO'nun doğuya doğru genişleme stratejisinde önemli bir terminal noktası haline geldiği için, her iki aktör de bölgedeki çatışma gerçekliğini geri plana iterek bölgesel işbirliğini Batılı siyasal ve ekonomik değerler üzerinden yapılandırmaya çalışmaktadır. Ancak tarihsel sorunlar ve geniş çaplı bir bölgesel çatışma ortamı yaratan rakip ulusal kimlikler, Rusya'nın Avro- Atlantik İttifakı'nın benimsediği sistemsel değerlere yönelttiği muhalefet ile birleşince Balkanlar Bölgesi'nde çatışma faktörü işbirliğine üstün gelmektedir. Bu çalışmada geleneksel kuramların günümüze uyarlanmış birer devamı olan neorealizm ve neoliberalizm ile sosyal inşacılık bağlamında Balkanlar'ın konjonktürel görünümü ve muhtemel geleceği irdelenmeye çalışılacaktır. ; Balkan Region, which is positioned on the transportation corridor that goes from east to west, has internalized the reality of conflict by the effect of a system based power struggle that comes from its strategic location and the combatting nature of the varied ethno-cultural and religious groups. Therefore a slightest conflict which emerges in the region of Balkans immediately becomes a problem of security that articulated into the international system. Balkan Region which drifted within the international system based tide of the Euro-Atlantic Alliance becomes an important station at the strategy of eastern enlargement of EU and NATO. Because of this, both of these systemic actors are trying to push the reality of conflict into background and also striving to structure the regional collaboration by using their own (Western) values. Nevertheless, when historical problems and the rivalry based national identities which create conflicts unite with the Russian opposition that gravitate towards the systemic values of the Euro-Atlantic Alliance, conflict prevails at the Balkans. This study will examine the cyclical scene and the probable future of the Balkans within the context of neorealism, neoliberalism and social constructivism.
BASE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-022
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 60, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034