The Problem Of Intra-Alliance Economic Cooperation Ant Military Assistance
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 35, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
35 Ergebnisse
Sortierung:
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 35, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
Soğuk Savaş döneminde gelişen Türk-Amerikan ilişkileri sonucunda Türkiye daha önce bir başka ülke ile olmadığı kadar ve tarihinde görülmediği ölçülerde ABD ile ittifak ilişkisi içerisine girmiştir. İlk başta şartların zorlaması ve iki ülkenin ihtiyaçları çerçevesinde pürüzsüz başlayan ikili ilişkilerde daha sonra Amerika'nın klasik Soğuk Savaş politikaları çerçevesinde ciddi sorunlar ortaya çıkmış ve Kıbrıs sorunu Amerika ile yaşanan çatışmanın en bariz örneğini teşkil etmiştir. Soğuk Savaş sonrasında bu ilişkiler daha fazla sorgulanmış ve bu ilişkilerin bir ittifak olup olmadığı ve ittifak değilse bu ilişkileri nasıl tanımlamak ve nasıl anlamak gerektiği yönünde çabalar sarf edilmiştir. Ancak bu dönemde de iki tarafın birbirlerine olan ihtiyaçları devam etmiş ve her iki taraf ta ilişkileri zayıflatmak yerine geliştirmeyi seçmiştir. Bu yazıda geriye giderek Türk-Amerikan ittifak sürecinin irdelenmesinin bugünkü tartışmalara olumlu yönde faydasının olacağı kanaatindeyim. ; Increasing relations between Turkey and the United States during the Cold War period, spawned a deep alliance between Turkey and the United States in a degree that, politically, Turkey never involved in a such alliance with any other power before. Close relations between Turkey and the United States developed fast at the beginning of the Cold War according to Soviet pressures and bilateral interests. But those smooth relations deteriorated when the U.S pursued classical Cold War policies which did not meet Turkey's expectations and Cyprus issue turned the difficulties in a crisis between Turkey and the United States. At the end of the Cold War, the status of the Turkish-American relations were widely discussed. Turks and Americans tried to figure out that, would these two states choose to go on their allied relations? In post-Cold War period neither United States nor Turkey wanted to decrease the relations, in reverse, they wanted to fix and improve the relations respecting their political priorities. In this essay, I tried to go back to near past and reargue the establishment of the Turkish-American alliance to help today's unclearness.
BASE
In: http://hdl.handle.net/11727/4176
Uluslararası ilişkiler ve politikada ittifak önemli bir kavramdır. İki ülke veya ülkeler arasında yapılan ittifak örneklerinin tarih boyunca görülmesine karşın ittifak teorilerinin ortaya atılması ve ilgi görmesi 2.Dünya Savaşı sonrasına rastlar. İttifaklar kısaca gerçek veya algılanan tehdit karşısında başta güvenlik endişesi olmak üzere ülkelerin başka devlet veya devletlerle yapmış olduğu resmi birliktelikler olarak bilinir. İran ve Türkiye değişik isimler ve rejimler altında Ortadoğu coğrafyasında yüzyıllardır etkin rol oynamış önemli iki ülke ve iddialı bölgesel güçler olarak tarih sahnesinde kendisinden bahsettirmişlerdir. İnsanlık tarihinin en kapsamlı, can ve maddi kayıplar bakımından en tahripkar savaşı olan 2.Dünya Savaşı sonrası başlayan dönem "Soğuk Savaş" olarak isimlendirilir. ABD'nin liderliğinde kapitalist-liberal Batı bloğu ve SSCB'nin liderlik yaptığı sosyalist-doğu bloğu olmak üzere iki kutuplu bir politik ve ideolojik dünya sistemi başlamış oldu. Soğuk Savaş tüm Ortadoğu'da yaşanmış olmasına karşın en çok etkilenen iki ülke Türkiye ve İran olmuştur. SSCB ve Varşova paktının 1990 yılında başlayan dağılma süreci Soğuk Savaşın sonunu oluşturmuştur. Kısaca 1945-1990 yıllarını kapsayan bu dönemde ülkeler kendilerini bloklardan birisi içinde yer almaya adeta zorunlu hissetmişlerdir. İran tercihini Batı bloğundan, özellikle ABD'den yana kullanmıştır. Soğuk savaşın önemli bir kısmında Rıza Şah Pehlevi ülkeyi yönetmiştir. Rıza Şah Pehlevi'nin liderliğindeki otoriter monarşi birbirine ideolojik olarak çok zıt grupların ortak düşman Şah karşısında birleşmesine neden olmuştur.Bu güçler Şahlık rejimini devirmiştir. Sonrasında ise 20. yüzyılın en önemli değişimlerinden sayılan İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Soğuk Savaşın son çeyreğinde İran'da çok farklı bir ideoloji ve dış politika egemen olmuştur.Yeni kurulan dini referanslı rejim Orta Doğu coğrafyasında ve belli ölçüde küresel düzeyde ciddi politik değişikliklere ve yeni denge hesaplarına yol açmıştır. Türkiyee İran'a benzer şekilde Ortadoğu'nun güçlü ve iddialı bir ülkesidir. Batı bloğunun askeri kanadını oluşturan NATO'nun tek Müslüman ülkesi olarak Soğuk Savaş döneminin önde gelen ülkelerinden olmuştur. Türkiye Batı bloğu lehine tercihini kullanmıştır.Tezin sorunsalı Batı bloğunda yer almak yönünde verilen kararın her iki ülke bakımından iç ve dış nedenlerini,Soğuk Savaş'ın ileri yıllarındaki değişimlerin nedenlerini, bütünüyle Soğuk Savaş döneminin fayda ve zararlarının başta neorealist teori olmak üzere diğer teroilerinde katkısıyla değerlendirilmesini yapmaktır.İki ülkeyi kıyaslayarak bu konuda yapılmış literatürde az çalışma olduğundan bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Alliances are important elements of international relations and politics. Many examples in history have been observed although alliance theories have been proposed and gained attention following World War II. Alliance theories are dominated to a great extent by realist and neoreliast schools of thought. Alliance is basicly known as a response to real or perceived threat to the security of the nation. Alliances may be established either between two states or between groups of states depending upon the circumstanes. They may be formal or informal. Iran and Turkey have been neighbours for centuries and are important actors in Middle East. They both have searched for power and influence in their region. Their mutual relations have fluctuated depending upon domestic affairs and international politics. The end of II. World War, the most devastating war in human history, marked the beginning of a new era in international arena named as "Cold war". The international political system was divided into two camps under the leadership of United States of America and Soviet Union. United States of America represented the democratic, liberal western bloc while the Soviets represented the socialist eastern bloc.This bipolar system eventually urged countries to make alliances with either of the blocks. Cold war lasted until 1990 when Soviet Union and the Warshaw pact disintegrated which marked the fall of Communist ideology. Iran and Turkey, with similar and reasonable drives preferred to make alliances with western block. Their main concern was to protect their territorial integrity and defend their countries against overt Soviet threat. This threat had historical roots as well as the diplomatic and military initatives taken by USSR during the years of II. World War. During the cold war period both Iran and Turkey suffered from isolation as an inevitable consequence of extreme dependence on west and in particular to USA. Their experience derived from the events and relations of the cold war, Iran and Turkey prompted to revise their international relations and follow relatively multidimensional policies. The detant policy among the two blocks in the following years of cold war faciliated such a limited shift in the international relations of Turkey and Iran. The relations of Iran with USA and other western countries have influnced her relations with Turkey while the reverse is also valid. This thesis aims to analyze the reasons of the alliances of Iran and Turkey during the cold war, pros and cons of their alliances, the events of the cold war, and results of their choices.Search of the literature has revealed not enough studies comparing the two nations during cold war.In that respect contribution to the literature is expected.
BASE
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Suudi Arabistan arasındaki askeri ilişkiler sürekliliği ve derinliği bakımından her dönemde dikkat çekmektedir. Washington yönetimi Suudi Arabistan'ın kurulduğu 1932 yılından itibaren Riyad Krallığı ile ilişki içinde olmuştur. İkili ilişkiler her ne kadar başta ekonomi temelli başlamış olsa da ilerleyen yıllarda askeri müttefikliği de kapsayan daha geniş çerçeveli bir ittifaka dönüşmüştür. Ancak bu yoğun işbirliğini ABD ve Suudi Arabistan arasındaki yönetim biçimi ve sosyo-kültürel özelliklerdeki derin farklılıklar sebebiyle Amerikan Kongresi ve toplumuna kabul ettirmek oldukça zor olmuştur. ABD'nin bu ilişkileri meşru bir zeminde açıklaması, gerek kamuoyu gerekse Kongre desteğini alabilmesi açısından elzemdir. Kopenhag Okulu'nun güvenlikleştirme teorisi bağlamında ele alınan çalışmanın amacı; ABD'nin Suudi Arabistan ile askeri ilişkilerini analiz ederek, Washington'ın bu ilişkileri değişen dönemler içinde nasıl meşrulaştırdığını görmektir. --- The military relations between the United States of America (USA) and Saudi Arabia are always remarkable in terms of continuity and depth. Washington administration has been in contact with the Kingdom of Riyadh since 1932, when Saudi Arabia was established. Although bilateral relations have begun on an economy basis, in the following years they have turned into a wider framework of alliance, including military alliance. However, it is difficult to make this intensive cooperation to American Congress and American society because of the deep differences in the form of government and socio-cultural characteristics between the US and Saudi Arabia. It isinevitable for the US to disclose these relations at a legitimate ground and for the public to receive Congressional support. The purpose of the study, which was contextualised in the context of the Copenhagen School'ssecuritization theory; by analyzing the US military relations with Saudi Arabia, it is to see how Washington has legitimized this relationship in the changing times.
BASE
Bu çalışmada, Osmanlı'dan 1960 yılına kadar Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişimi iki tarafın temel amaç ve motivasyonları bağlamında analiz edilecektir. İlişkilerde ortaya çıkan işbirliği ve sorun alanlarına odaklanılacaktır. Tarihsel analizde esas olan ilişkilerde gözlenen süreklilik ve değişimi incelemektir. Değişime yol açan faktörler ve günümüze tevarüs eden ana örüntüler geleceğe yönelik beklentilerin nasıl şekillendiğinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Osmanlı'da 19. yüzyılda ticari ilişkilerle başlayan ilişkiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk döneminde durgunluk dönemi yaşamış ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden temellendirilerek stratejik işbirliği ve güvenlik ittifakı çerçevesine oturmuştur. 1960 yılına gelindiğinde Türk-Amerikan ilişkilerinde güvenlik ve ekonomik çıkarlar açısından Türkiye aleyhine tam bir bağımlılık ilişkisi ortaya çıkmıştır. ; In this paper, it will be analyzed the development of Turkish-American relations within the context of basic goals and motivations of both sides from the Ottoman period to the year of 1960. Mainly, it will be focused on the trends of cooperation and the aspects of problematic issues. In an hictorical analysis, the basic attempt is to clarify the continuity and change within the development of bilateral relations. The factors that lead to change and the main patterns enduring from the past will be helpful to understand how they shape the expectations about the future. While the relations begin with commercial basis in the Ottoman period of 19th century, proceeding with stabilization period in Atatürk era, after the World War II it is refounded by the new framework of strategic cooperation and security alliance. When it comes to the year of 1960, Turkish-American relations regarding the security and economic interests the dependency was occured unfavor to Turkey.
BASE
Bu çalışmanın amacı; Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde izlediği dış politikalara bağlı olarak dahil olduğu paktlardaki müttefiklik ilişkilerini ortaya koymak, bu ilişkilerin kurulmasında ve yönetilmesindeki başarı / başarısızlıkları tartışmak, günümüz dış politikasında Türkiye'nin yaşadığı sorunların geçmişteki benzerleri karşısında nasıl bir değişime uğradığını görebilmek ve tarihsel bir perspektifle Türkiye'nin gelecekteki müttefiklik ilişkilerinin yönünü ortaya koyabilmektir. İki kutuplu bir yeni dünya sisteminin hâkim olduğu Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB kendi egemenlik sahalarını genişletebilmek için diğer devletlerle koalisyonlar ve ittifaklar oluşturarak ideolojik bir savaş yürütmüşlerdir. ABD ve SSCB arasındaki güç mücadelesi sadece Avrupa ile sınırlı kalmayarak Ortadoğu, Asya ve Afrika'ya kadar yayılmıştır. Uluslararası arenada yaşanan çatışmalar ve anlaşmazlıklar Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu sisteminde Türkiye'yi tercih yapmaya zorlamıştır. Türkiye yaşadığı ekonomik ve güvenlik kaygıları ile 1950 yılından itibaren Batı eksenli bir dış politika yürütmüştür. Ancak Kıbrıs Sorunu ile birlikte Batı ile olan ilişkiler gözden geçirilmeye başlanmış ve ciddi güven bunalımları yaşanmıştır. Nihayet ABD Ambargosu ile birlikte ilişkiler karşılıklı restleşmeye kadar varmıştır. 1980 Darbesinden sonra ise önceki dönemlerdeki gibi tek yönlü bir politika izlenmeyip hem Doğu, hem de Batı ile dengeli ve çok yönlü bir dış politika izlenmiştir. Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin geliştirmiş olduğu politikalar konjonktürel değişimlerden etkilenerek ulusal çıkarlarının korunması açısından farklılık göstermiştir. Bu amaçlar doğrultusunda oluşturulan paktlar uzun süreli olamamıştır. Soğuk Savaş dönemi şartlarında Türkiye'nin uluslararası işbirlikleri sayesinde görünürlüğü ve etkinliği artarak uluslararası sorunlarda aktif ve belirleyici bir rol oynadığı söylenebilir. ; Aim of this study is not only to reveal the alliance relations where Turkey is involved in the pacts owing to foreign policies that she followed during the Cold War era, but also to argue the success / fail in establishing and managing these relations as well as analysing how the problems, faced by Turkey, underwent a change against similar problems in the past in terms of today's foreign policy and to set forth the aspect of the alliance relations of Turkey in the future with a historical perspective. During the Cold War era, where bipolar new world system is prevailed, USA and USSR have conducted an ideological war by establishing a coalition and alliances with the other states in order to expand their hegemony areas. The struggle for power between USA and USSR has not only been limited for the Europe but also spread to the Middle East, Asia and Africa. Conflicts and disagreements appeared in the international arena has forced Turkey to make a selection in the bipolar system of Cold War era. Turkey has adopted Western oriented policy since 1950 because of her economic and security concerns. However, together with the Cyprus problem, relations with the West began to be reviewed and serious confidence crises were gone through. Finally, with the US embargo, relations reached to the point of mutual showdown. After the 1980 coup, a unilateral policy was not followed like in previous times, on the contrary, a multidimensional foreign policy was pursued which was balanced both with the East and the West. Policies developed by Turkey during the Cold War era were affected by the cyclical changes and differed in terms of preserving national interests. Pacts established in line with these purposes did not last long. Under the Cold War era circumstances, it can be said that Turkey has played an active and determinant role regarding the international problems owing to her international cooperation based upon the increasing visibility and efficiency.
BASE
Political news comes first in the news hierarchy. General elections are one of the periods when political news increase in the new media. The public of Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) as well as the press followed very closely the general election was held in June 24, 2018. Importance of this research is to look at the close relationship between Republic of Turkey and Turkish Republic of Northern Cyprus. This study showed how TRNC's press represented the General Election of 2018 in Turkey. In this research, six different newspaper with different ideological background have been investigated. These newspapers are Cyprus, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan and Star Kıbrıs. These newspapers have examined between June 14 arel June 26, 2018. They are examined 10 day before the election and 2 days after the election. Turkey has made election presidential and parliamentary elections took place on 24 June 2018 on the same day. It was the first time that the political parties entered into this by alliance. The parties were united under two separate groups alliance Under the name Republic Alliance and Nation Alliance, Peoples' Democratic Party (HDP) participated independently. Local elections were held in Northern Cyprus on the same date. In this study, 195 election related news articles were examined by content and discourse analysis technique. The analysis revealed the ideological codes in which newspapers were presented to the election process and the political parties and party leaders involved in the process. The basic approaches [ideologies] of the newspapers regarding the political parties involved in the election process identified. In the study it was found out that Cyprus, Havadis, Yenidüzen and Africa showed an opposition attitude towards the Republican Alliance, especially the ruling party leader President Erdoğan. Among these newspapers, it was seen that Cyprus, Havadis and Africa supported the Nation Alliance . The Star Kıbrıs newspaper, on the other hand, has shown a supportive attitude towards the Republic Alliance. Volkan newspaper, on the other hand, showed an equal attitude towards both alliances. The only newspaper supporting the HDP was the African newspaper. The fact that the newspapers Volkan and Star Kıbrıs did not include any news about the HDP is understood as an solely ideological attitude. Keywords: Political Communication, Relations Turkey-Cyprus, Cyprus Press, General Elections in Turkey ; ÖZ: Politik haberler haber hiyerarşisinde en başta gelir. Genel seçimler politik haberlerin çok arttığı dönemlerdendir. 24 Haziran 2018 yılında yapılan Türkiye genel seçimleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kamuoyunun yakından takip ettiği bir seçim olmuştur. Bu süreç Kıbrıs basını tarafından yakın bir ilgiyle takip edilmiştir. Araştırma, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin yakınlığı açısından önemlidir. Bu kapsamda yapılan çalışmada 2018 Genel Seçimleri KKTC basınında nasıl temsil edildiği araştırılmıştır. Araştırmada, 14-26 Haziran 2018 tarihleri arasında KKTC'de yayınlanan farklı ideolojilere sahip 6 günlük ( basılı) gazetede çıkan haberler, Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan ve Star Kıbrıs seçimlerden önce 10 gün, seçimden sonra ise 2 gün, olmak üzere incelenmiştir. Türkiye'de 24 Haziran 2018'de Cumhurbaşkanlığı ve 27. dönem milletvekili seçimleri aynı günde yapılmıştır. Siyasi partilerin ittifak yaparak bu seçime girmeleri Türk siyasi hayatı için bir ilk olmuştur. Partiler Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı adı altında iki ayrı grup altında birleşmiştir. Halkların Demokratik Partisi (HDP), ise seçime bağımsız katılmıştır. Kuzey Kıbrıs'ta da aynı tarihte yerel seçimler yapılmıştır. Bu araştırmada, belirtilen tarihler arasında adı geçen gazetelerden toplam 195 seçim haberi içerik ve söylem analizi tekniğiyle incelenmiştir. İncelemede gazetelerin seçim sürecine ve bu sürece dâhil olan siyasal partilerin ve parti liderlerinin hangi ideolojik kodlarla sunulduğu ortaya çıkarılmıştır. Gazetelerin seçim sürecine katılan siyasal partilere ilişkin temel yaklaşımları [ideolojileri] tespit edilmiştir. Örneklem olarak belirlenen gazetelerde seçime ilişkin haberler söylem analizine tabi tutularak seçimlerin gazetelerde ele alınış biçimi ortaya çıkarılmıştır. İncelemeye alınan gazetelerden Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika gazetelerinin Cumhur İttifakı'na özellikle İktidar partisi lideri Erdoğan'a yönelik muhalif bir tutum sergiledikleri ortaya çıkmıştır. Bu gazetelerin içerisinde Millet İttifakı'na yönelik destekleyici tutum sergileyenler ise Kıbrıs, Havadis ve Afrika gazeteleridir. Star Kıbrıs Gazetesi'nin ise Cumhur İttifakı'na yönelik destekleyici bir tutum sergilediği görülmüştür. Volkan Gazetesi'nin ise her iki ittifaka yönelik eşit mesafede bir tutum sergilediği görülmüştür. HDP'yi destekleyici haber yapan tek gazete ise Afrika Gazetesi olmuştur. Volkan ve Star Kıbrıs gazetelerinin HDP'ye ilişkin hiçbir habere yer vermemiş olmaları ise tamamen ideolojik bir tutum olarak anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Siyasal İletişim, Türkiye-Kıbrıs İlişkileri, KKTC Basını, Türkiye'de Genel Seçimler ; İletişim ve Medya Çalışmaları Dalında Yüksek Lisans Tezidir. Tez (Yüksek Lisans)--Doğu Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, 2019. Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu.
BASE
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'nin başta Azerbaycan olmak üzere, Gürcistan ile kurduğu ekonomik ve siyasi ilişkilerine askeri boyutu da dâhil etmesinin bölgesel güvenliğe olumlu yönde katkı sağlayacağını ortaya koymaktır. Türkiye, ekonomik ve siyasi alanlarda başlattığı ilişkileri her üç ülkenin de çıkarına uygun olacak şekilde güvenlik alanına taşımak istemekte; böylece Güney Kafkasya'yı bir "güvenlik bölgesi" haline getirmeye çalışmaktadır. Bu sayede bölgede Rusya Federasyonu ve Ermenistan'a karşı da bir denge sağlanmakla birlikte, kendisine doğudan gelecek tehditlere karşı bir ittifak kurulmuş olacaktır. Ayrıca, Türkiye NATO üyeliği kapsamında edindiği bilgi ve tecrübeyi gerek Azerbaycan'a gerekse Gürcistan'a aktararak bu ülkelerin NATO üyeliğine hazırlanmalarına da katkı sağlayacaktır. ; The aim of this study is to put forth that including military dimensions to Turkey's development of economic and political relations with Georgia and Azerbaijan in particular will contribute positively to regional security. Turkey, as a regional power, has been developing its economic and political relations with Georgia and Azerbaijan in particular. Turkey, beginning in the political and economic relations to be appropriate in the interest of all three countries, wants to move into the field of security; thus trying to make the South Caucasus "a security zone." In this way, Turkey tries to ensure a balance in the region against the Russian Federation and Armenia and also to establish an alliance against threats from the east. Turkey will also contribute to the preparation for the NATO membership of Azerbaijan and Georgia via transferring its acquired knowledge and experience to these countries.
BASE
YÖK Tez No: 599307 ; İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Sovyetler Birliği'nin toprak ve üs talepleriyle karşı karşıya kalan Türkiye, Batı ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Savaş sonrası Sovyetler Birliği'ne karşı yeni stratejiler geliştiren ABD, bu stratejileri ve çıkarları gereği Türkiye'ye destek verme kararı almıştır. Bu kararın ilk uygulamaları 1947'de Truman Doktrini ve 1948'de Marshall Planı çerçevesinde olmuştur. Türkiye, 1950'de başlayan Kore Savaşı'nda Batı ülkelerinin yanında yer alarak Kore'ye asker gönderme kararı almış ve 1952'de ABD'nin de desteğiyle NATO'ya resmen üye olmuştur. Bu tarihten sonra NATO, Türkiye-ABD ilişkilerinde çok önemli bir mihenk taşı haline gelmiştir. Türkiye, NATO'ya üye olduktan sonra özellikle güvenlik boyutunda ABD ile daha sıkı ilişkilere girmiştir. İlk dönemde şartların zorlaması ve iki ülkenin ihtiyaçları çerçevesinde pürüzsüz başlayan ikili ilişkilerde, daha sonra ABD'nin Soğuk Savaş politikaları çerçevesinde ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. Soğuk Savaş döneminde iki ülke arasındaki stratejik ittifak dönemi, Kıbrıs sorunu ile sarsılmaya başlamıştır. Kıbrıs Türklerine karşı yapılan saldırılar nedeniyle 1964 yılında Türkiye adaya müdahale etmek istemiş, fakat ABD'nin tepkisiyle karşılaşmıştır. ABD Başkanı Johnson'un 5 Haziran 1964 tarihinde gönderdiği mektup, Türkiye-ABD ilişkilerine ağır bir darbe vurmuştur. Sarsılan ilişkiler, 1969 Savunma ve İşbirliği Anlaşması ile bir düzene oturtulmak istenmişse de 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve ertesinde Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin tekrar yakınlaşmaya başlaması, 1978'de ambargonun kalkması ve arkasından 1979'da Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması'nın imzalanmasıyla mümkün olmuştur. İmzalanan anlaşmalar ile ABD'nin Türkiye'deki askeri varlığı da yeniden ele alınmıştır. 1980'li yıllarda iki ülke arasında her ne kadar bazı sorunlar yaşansa da ilişkilerde yeniden bir yakınlaşma dönemi başlamıştır. Bu çalışma, Soğuk Savaş döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini incelemeyi amaçlarken söz konusu dönemde iki ülke ilişkilerinde ortaya çıkan önemli anlaşmazlıklara da dikkat çekmeyi hedeflemektedir. Ayrıca bu dönemde, Türkiye-ABD ittifakının temel özelliklerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Türkiye'nin ne derecede ABD'nin etkisi altında kaldığı da incelenmektedir. ; Towards the end of the Second World War, Turkey, who was confronted with land and military base demands of the Soviet Union, started to develop her relations with Western countries. The United States of America, who was developing new strategies against the Soviet Union after the war, decided to help Turkey because of her strategies and interests. First applications of these decisions were the Truman Doctrine (1947) and Marshall Plan (1948). Turkey took side with Western countries and decided to send troops to Korean War that began in 1950 and became a NATO member in 1952 with the support of the United States. After this date, NATO has become a very important milestone with regards to the Turkey-US relationship. After joining NATO, Turkey had closer relations with the US especially on security dimension. At the beginning, enforcement of conditions and framework of two countries' needs led to smooth bilateral relations. Later, serious problems arose because of the Cold War policies of the United States. Cold War strategic alliance era between the two countries began to be shaken by Cyprus issue. Due to attacks against the Turkish Cypriots, Turkey wanted to intervene to the island in 1964, but US opposed that intervention. US President Johnson's letter, which was sent on 5 June 1964, inflicted a heavy blow on the Turkey-US relations. Even if shaken relations were tried to be reconciliated with Defense and Cooperation Agreement in 1969, 1974 Cyprus Peace Operation and after that arms embargo imposed on Turkey brought relations to the breaking point. The resumption of relations between the two countries became possible with the disembargo in 1978 and signing of the Defense and Economic Cooperation Agreement in 1979. US's military presence in Turkey was also reconsidered by these agreements. Although there were some problems between two countries in the 1980s, a rapprochement period began. This study aims to examine Turkey-US relations during the Cold War Era and draw attention to significant disputes that emerged between two countries. Additionally, this study tries to reveal basic features of Turkey-US alliance during this period. In this regard, to what extent Turkey was under the influence of the United States is examined.
BASE
Türkiye'nin 1949 yılında İsrail devletini tanımasıyla başlayan Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail'in Ortadoğu'da barış ve istikrarı olumsuz etkileyen politikaları nedeniyle inişli çıkışlı bir seyir izlemekle birlikte 1990'ların başlarından itibaren ivme kazanmıştır. 1990'lar boyunca iki ülke ilişkileri özellikle 1996 yılında imzalanan bir dizi antlaşma ile hızlı bir gelişme göstermiş ve bu tarihten sonra ilişkiler askeri, diplomatik, siyasi, ekonomik ve istihbarî unsurları içeren çok boyutlu bir niteliğe sahip olmuştur. Takip eden yıllarda, özellikle 2000'lerde ekonomik ilişkiler dikkat çekici bir biçimde artmıştır. İki ülke arasında tesis edilmiş olan ekonomik ilişkilerin, özellikle 2010 ve sonrasında Türkiye-İsrail arasında yaşanan muhtelif politik gerilimlere rağmen siyasal krizlerden etkilenmeyecek biçimde devam ettiği gözlemlenmektedir. Çalışma, Türkiye'nin İsrail ile güçlü bir stratejik ittifak ilişkisi kurduğu dönem olan 1990'lı yıllar ile İsrail devletiyle birtakım siyasal krizler yaşadığı 2000'li yıllarda, değişmeyen bir dinamik olarak ekonominin üzerine durmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, Türkiye-İsrail ilişkilerinde ekonomik rasyonalitenin belirleyiciliğinin her dönem ön planda olduğu, iki ülke arasındaki ticaret ve doğrudan yatırım ilişkilerinde yaşanan gelişmelerin siyasal konjonktürdeki dalgalanmalardan bağımsız kendi mecrasında etkinliğini sürdürdüğü ortaya konulmaktadır. ; Turkey-Israel relations, starting with Turkey's recognition of Israel as a sovereign state in 1949, have gained momentum since the early 1990s despite being fluctuant because of Israel's policies negatively affecting peace and stability in the Middle East. During the 1990s, the two countries' relations developed rapidly with a series of agreements, especially signed in 1996, and since then the relations have been multidimensional, including military, diplomatic, political, economic, and intelligence. In the following years, especially in the 2000s economic relations have increased remarkably. It is observed that the economic relations established between the two countries continue to be influenced by the political crises, notwithstanding the various political tensions between Turkey and Israel, especially after 2010 and onwards. The study dwells on the economy as an unchanging dynamic in the 1990s, when Turkey was in a strong strategic alliance with Israel, and in the 2000s when Turkey was experiencing some political crises with Israeli government. In this context, it is revealed that the determinations of economic rationality in Turkey-Israel relations are preliminary in every period and that the developments in trade and direct investment relations between the two countries continue to be effective in their own course independent of the fluctuations in the political conjuncture.
BASE
Bu çalışmada 1964-1978 yılları arası Türk-Amerikan ilişkileri değerlendirilecektir. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye, Sovyetler Birliğinden tehdit görmeye başlamıştır. Türkiye, Sovyetler Birliği tehlikesine karşı destek bulmak, savaş sonrası oluşan dünya düzeninde yerini almak için Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerini geliştirmek istemiştir. 1947 ,Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni başlangıçların olduğu bir yıl olmuştur. ABD ile işbirliği ve yardım anlaşması imzalanmıştır. 1952 yılında NATO üyeliği ile Türkiye ile ABD ittifak ortağı olmuştur. 1950'li yıllar Türk-Amerikan ilişkilerinin altın çağı olmuş, ABD ile her alanda uyumlu politikalar izlenmiştir. Kıbrıs Sorununun başlamasıyla beraber Türk-Amerikan ilişkileri gerilmeye başlamış, Türkiye'nin haklı ve meşru sebeplerle adaya müdahalesini ABD, Johnson Mektubu ile engellemiştir. Johnson Mektubu, Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kırılma noktası olmuş, ABD'ye karşı ilk defa güvensizlik başlamıştır. Johnson Mektubundan sonra Türk-Amerikan ilişkileri sorgulanmaya başlamış, ABD ile yapılan anlaşmalarda Türkiye aleyhine olanlar yeniden düzenlenmiştir. Türk-Amerikan ilişkileri Afyon krizinde gerilmiş, Türkiye'ye ambargo uygulanması teklifleri ortaya atılmıştır. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatında İkinci Çıkarma Sonrası Türkiye'nin adaya müdahalesi ABD tarafından işgal olarak görülüp, Türkiye'ye silah ambargosu uygulanmaya başlamıştır. 1975-1978 yıllarında Türk-Amerikan ilişkileri kopma noktasına gelmiş, Türkiye, ambargoya karşı OSİA Anlaşmasını feshetmiş, Amerikan üslerini kapatmıştır. Türkiye'nin ulusal çıkarlarını gözeten, kararlı tutumu sayesinde Amerikan ambargosu başarısız olmuş, ABD silah ambargosunu 1978 yılında kaldırarak Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. ; In this study, Turkish-American relations in a period covering the years from 1694 to 1978 will be evaluated. After the Second World War, Turkey began to be threatened by the Soviet Union. Turkey intended to develop its relations with United States of America to seek support against the Soviet threat and to take its part in the new world order taking shape in the post-war era. 1947 was the year when a new era started in Turkish-American relations. A cooperation and assistance agreement was signed with USA. In 1952, Turkey and USA became alliance partners thanks to NATO membership. The 1950s were the golden age of Turkish-American relations, and Turkey adapted coherent policies with the US in every field. With the outbreak of Cyprus problem, Turkish-American relations began to regress, and Turkey's intervention to the island for rightful and legitimate reasons was interrupted by USA President Johnson's letter. Johnson letter was a breaking point in Turkish-American relations, and doubt about USA emerged for the first time. Following Johnson's letter, Turkish-American relations were inquired, and those previous agreements against Turkey were revised. Turkish-American relations were strained in Afyon crisis, and it was proposed to lay embargo on Turkey. In 1974, following the Second Landing in Cyprus Peace Operation, Turkey's intervention to the island was regarded as an invasion by USA, which subsequently laid arms embargo on Turkey. Between 1975 and 1978, Turkish-American relations reached breaking point, Turkey terminated JDC Agreement in return for the embargo and closed American bases. American embargo failed due to decisive attitude of Turkey protecting its national interests. After USA lifted the arms embargo in 1978, Turkish-American relations entered a new phase.
BASE
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Batı Blok'u ile beraber hareket etmeye başlayan Türkiye, bu çerçevede başta şüpheyle yaklaşmasına karşılık İsrail'i tanımakta gecikmemiştir. O zamandan başlayarak bugüne kadar inişli çıkışlı bir grafik çizen ikili ilişkiler, zaman zaman duyulan dış tehdit algılamaları ile yakınlaşırken, tam tersine kimi zaman gerginleşmiş veya etkisizleşmiştir. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesinden sonra, iki ülke arasındaki münasebetler daha da gerginleşmiştir. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler 1996 yılında, Stratejik Ortaklık zeminine oturtulmuş ve bu işbirliği çerçevesinde Türkiye, Suriye karşısında özellikle teröre verdiği desteği kesmesi adına bu ilişki elini güçlendirmiştir. Ancak 3 Kasım 2002 sonrasında, Türk dış politikasında karar alıcıların değişmesi neticesinde İsrail güvenlikleştirilirken, İslami diğer aktörler de güvenliksizleştirilmiştir. Bir başka deyişle İsrail'den duyulan tehdit algılaması artarken, dış politika İsrail karşıtı ülkelerin işbirliği ile oluşturulmaya çalışılmıştır. Ardı ardına gelen gerginlikler (Hamas'ın ziyareti, Davos Krizi ve Alçak Koltuk Olayı, vb.) iki ülkenin bölgedeki ittifakını zedelemiştir. Gerginleşen ilişkilere kuvvetli bir darbe de, Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısı vurmuştur. Böylece iki ülke ilişkileri kopma noktasına gelmiştir. ; During the period after the Second World War, Turkey began to move together with the Western Bloc, and was quick to recognize Israel despite being initially suspicious especially in this context. The relations that have had ups and downs since then have become closer with the perception of external threats from time to time and on the contrary, they have sometimes been ineffective. Especially after the Justice and Development Party came to power, the relations between the two countries became more tense. Relations between Turkey and Israel have been set on a Strategic Partnership ground in 1996, and in this cooperation framework, Turkey has a stronger hand against Syria, especially in the name of cutting support for terrorism. However, after 3 November 2002, as a result of the change in decision-makers in Turkish foreign policy, the security of Israel has increased and the security of other Islamic actors has decreased. In other words, while the perception of threat from Israel has boosted, foreign policy has been attempted to be formed with the cooperation of anti-Israel countries. Consecutive tensions (Hamas visit, Davos Crisis and the Low Seat Incident, etc.) damaged the two countries' alliance in the region. A strong blow has also been added to the strained relations by Israel's attack to the Mavi Marmara ship. Thus, the relations between the two countries have come to a breaking point.
BASE
Doktora Tezi ; Güvenlik, Uluslararası İlişkiler disiplininde yapılan çalışmaların birçoğunda vazgeçilmez bir kavram olarak yer almaktadır. Bu açıdan kavram ele alınırken kavrama ilişkin değişimlerin araştırılması, incelenmesi ve uluslararası politikada yaşanan olaylarla birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda çalışma, ABD – Rusya Federasyonu İlişkilerindeki güvenlik ikilemini 2001 – 2012 yılları arasında uluslararası politikada yaşanan gelişmeler ve güvenlik kavramının bu süreçte geçirdiği değişim ve genişleme ile açıklamak amacı ile yapılmıştır. Çalışma, tanımlayıcı bir niteliğe sahip olarak ABD ve Rusya Federasyonu arasındaki güvenlik ikilemini, kavramın geçirdiği değişim ve genişlemenin temel dayanak noktalarını eleştirel güvenlik yaklaşımı perspektifinde analiz ederek açıklamaktadır. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm çalışmanın kavramsal ve kuramsal çerçevesini içermektedir. Bu bölümde uluslararası ilişkiler disiplininde güvenlik, güvenlik ikilemi, güç ve ittifak kavramlarının tanımı üzerinde durulurken aynı zamanda kuramsal olarak güvenlik algılamalarına da yer verilmektedir. İkinci bölümde ise dış politika ve güvenlik ilişkisi bağlamında ABD ve Rusya Federasyonu'nun 2001-2012 yılları arasında iç ve dış politikalarında güvenlik algılamalarında yaşanan değişim üzerinde durulmaktadır. Üçüncü bölüm ABD - Rusya Federasyonu ilişkilerindeki güvenlik ikilemini örnek olaylar eşliğinde ve eleştirel güvenlik yaklaşımı perspektifinde ortaya koymaktadır. ; Abstract ; Security is a crucial issue in most of the studies carried out in the Political Science disciplines. While dealing with the concept, the development and the change of the concept are to be searched and it is to be evaluated in the light of the events in international politics. In this context, the study has been done to explain the security dilemma in the relations between U.S. – Russia with the incidents in the international politics (2001 – 2012) and the evaluation and expansion of the concept of 'security' spent in this period. By having a descriptive character, the study has been explained the security dilemma in United States and Russian Federation relations by analyzing the concept's changes and enlargements in the perspective of Critical Security Theory. This study consists of three main chapters. First chapter includes the study's conceptual and theoretical framework. In this chapter, it is tried to explain the definitions of security, security dilemma, power and alliance in international relations discipline and also security perceptions as theoretical. In the second chapter, it is tried to explain the changes on security perceptions of USA and Russian Federation's domestic and foreign policy (2001 – 2012). The last chapter reveals the security dilemma in the relations between United States and Russian Federation in the perspective of Critical Security Theory
BASE
Dünyanın en geri kalmış kıtası olarak Afrika'nın dünya ülkeleriyle ilişkileri köle ticareti ve sömürgecilikle başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında özgürlüklerine kavuşan Afrika ülkeleri sahip oldukları hammadde ve doğal kaynaklar nedeniyle sürekli büyük güçlerin ilgi odağında olmuştur. Gelişen teknoloji ile hammaddeye duyulan ihtiyacın artması hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerin Afrika ile yakın ekonomik, ticari ve kültürel ilişki içine girmesine yol açmıştır. Türkiye de günümüzde dünya ile bütünleşme çabasında olan Afrika ile çok yönlü ilişki kurma amacına yönelmiştir. 1998 Afrika Açılım Planı ile başlayan süreç büyük bir ivme ile geliştirilerek, işbirliği ve stratejik ortaklık aşamalarına ulaşmıştır. Gelişen Türkiye Afrika ilişkileri artık Türkiye Afrika Ortaklığı hedefini gerçekleştirmeye yönelmiştir. ; As the most underdevelopment continental, Africa's relations with the other countries had begun with the slave trading and colonization. The African countries, which had regained their freedom after the Worl War II, have been in the spotlight of the big Powers, because of the raw materials and the natural sources that they have. The rise of requirement to the raw materials owing to the improving technology causes that both the developed and the developing countries has established close economic, commercial and cultural relations with the African countries. Turkey has also leaned to establish multiletaral relations with the Africa which has been trying to be integrated to the world nowadays. The process beginning with the 1998 Action Plan of Turkey's Opening Policy to Africa has been improved by a great momentum and come up to cooperation and the strategic partnership phases. The relations between developing Turkey and Africa are heading towards to fulfill the aim of "Turkey Africa Partnership".
BASE
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ FATİH FUAT TUNCER Yer Bilgisi: İstanbul Gelişim Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Konu: Siyasal Bilimler = Political Science ; Uluslararası İlişkiler = International Relations Dizin: 11 Eylül 2001 olayı = Event of September 11th ; Değişim = Change ; Kimlik = Identity ; Rusya = Russia ; Sosyal yapısalcılık = Social constructivism ; Süreklilik = Continuity ; Türk dış politikası = Turkish foreign policy ; Türk-Rus ilişkileri = Turkish-Russian relations ; Türkiye = Turkey ; Ulusal çıkar = National interest ; Soğuk Savaş ve daha önceki dönemlerde, birbirinden tehdit algılayan, yakın ilişki kurmaktan kaçınan Türkiye ve Rusya, 1990'lı yıllardan itibaren kimliklerinde yaşadıkları dönüşümlerle sınırlı düzeyde bir ortaklık inşa etmeye başlamıştır. İki ülke ortaklığının her alanda ivme kazanması ise 11 Eylül tarihiyle mümkün olmuştur. Bu tarihle birlikte Türkiye ile Rusya'nın ulusal kimliği, tehdit algısı, tercihleri ve çıkarları dönüşüme uğramıştır. Aynı şekilde iki ülkenin, "komşuluk" ve "müttefiklik" algısında da değişimler yaşanmıştır. Bu bağlamda birbirlerine karşı yaklaşımları değişen Türkiye ve Rusya, birçok alanda ciddi düzeyde "işbirliği" ve "ortaklık" geliştirmiştir. Bu tez çalışmasında, inşacı yaklaşım çerçevesinde, 11 Eylül sonrası Türk-Rus ilişkilerinde gerçekleşen dönüşümler incelemiştir. Söz konusu bu dönüşümlerin ise aktör-yapı değişiminden ve kimlik temelli ulusal çıkarlardan kaynaklandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tez çalışmasında, geçmişten günümüze gelen süreçte, her iki devletin de kimliğinde birçok dönemde, "iç" ve "dış" faktörlerin etkisiyle birlikte değişimlerin yaşandığına değinilmiş, bu değişimlerin ise Türk-Rus ilişkilerindeki yakınlaşmanın düzeyini belirlediği saptanmıştır. Fakat yine tez çalışmasında ortaya konulan birçok nedenden dolayı da günümüz Türk-Rus ortaklığının, "müttefiklik" olarak yorumlanmasının doğru olmayacağı belirlenmiştir. Nitekim aktör ve yapıda yaşanan değişimlerin, iki ülke işbirliğini geliştirdiği; ancak önceki dönemlerde tercih edilmeyen "yakın" bir Türk-Rus ortaklığının inşa edildiği sonucuna ulaşılmıştır. ; In the cold war and the previous periods, Turkey and Russia who consider each other as a threat and had no close relationship, have started to establish a limited partnership since the 1990's through the transformation of identity in time. The partnership of these two countries has gained acceleration in every field after September 11. Within this specific date; national identity, threat perception, preferences and benefits of Turkey and Russia has undergone a transformation. Likewise, the "contiguity" and "alliance" perception of these two country has changed as well. In this regard, Turkey and Russia has built up serious "collaborations" and "partnerships" in the number of fields. In this dissertation, by regarding the constructivist approach, the transformations within the Turkish-Russian relations during the post-September 11 era have been analysed. It has been tried to prove that these transformations have been driven from the agent-structure changes and identity based national interests. It has been referred in this thesis that, the identity of these both countries has changed in some periods with the impact of "internal" and "external" factors from past to present and these alterations determined the level of approachment to the relationships of Turkey and Russia. However due to a number of reasons that is referred in this thesis, it is explained that, interpreting the relationship between Turkey and Russia as being an "alliance" will not be an accurate approach. Hence, it was concluded that the changes in agent and structure have improved the cooperation between the two countries and have created a "close" Turkish-Russian partnership which had not been preferred in the previous periods.
BASE