Dünya üzerindeki en büyük Müslüman azınlık gruplardan biri olan Çin'deki Müslümanlar, binyılı aşkın geçmişleriyle hem İslam tarihi hem de Çin tarihinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ancak Çin'deki Müslümanların tarihi çoğunlukla ihmal edilmiş olup bu alandaki araştırmaların genel olarak XX. yüzyıl itibariyle başladığı gözlemlenmektedir. Bu konudaki en erken çalışma 1910'lu yıllarda Marshall B. Broomhall öncülüğünde Batılı misyonerler tarafından hazırlandı. 1940'larda yaşanan çalkantılı dönemler araştırmaları sekteye uğratmışsa da 1980'lerde Çin'in kapılarını dünyaya açmasıyla alana dair araştırmalar yeniden filizlendi. Çin'in küresel bir aktör olarak öne çıkmaya başladığı 2000'li yıllardan itibaren belirli konulara odaklanan mikro çalışmalarda yükseliş gözlemlenmektedir. Ancak mikro araştırmaların öne çıkmasıyla Çinli Müslümanların tarihini bütüncül bir şekilde değerlendiren kitapların yazımı geri planda kaldı. Çin'deki Müslümanların VII. yüzyıldan bugüne kadarki tarihini güncel veriler ışığında ve bütüncül bir perspektifle değerlendiren James D. Frankel'in Islam in China adlı eseri, alandaki bu boşluğu doldurma yönünde önemli bir katkı sunmaktadır.
İslam siyaset düşüncesi alanında eser veren en velut akademisyenlerin başında gelen Muhammed Muhtâr eş-Şınkītî, hâlihazırda Katar Hamed b. Halîfe Üniversitesi'nde siyaset ahlakı ve dinler tarihi alanında öğretim üyesi olarak çalışmakta olup yazılarında daha ziyade siyaset felsefesi ve dinî tecdit düşüncesi üzerine odaklanmaktadır. Siyasî düşünce alanında kaleme aldığı el-Hılâfâtü's-siyâsiyye beyne's-sahâbe: Risâle fî mekâneti'l-eşhâs ve kudsiyyetü'l-mebâdi' [Sahabe Arasındaki Siyasi İhtilaflar: Kişilerin Konumu ve İlkelerin Yüceliği] (Beyrut: eş-Şebeketü'l-Arabiyyetü li'l-ebhâsi ve'n-neşr, 2013) başlıklı kitabından sonra klasik ve çağdaş İslam siyaset düşüncesi meselelerini harmanlayarak telif ettiği el-Ezmetü'd-düstûriyye fi'l-hadârati'l-İslâmiyye: Mine'l-fitneti'l-kübrâ ile'r-rebîi'l-Arabî [İslam Medeniyetinde Anayasal Kriz: Büyük Fitneden Arap Baharına] başlıklı kitabı 2018 yılında Katar'da yayımlanmıştır.
Abbâsî merkezî idaresinin doğu vilayetleri üzerindeki siyasî hakimiyetine son veren İran kökenli bir dizi hanedanın (Tâhirîler, Saffârîler, Sâmânîler, Ziyârîler ve Büveyhîler) merkez şehirlerinde nüfus, imar ve refahın artmasına gösterdikleri ihtimam, bir yandan ilim, sanat ve ticaretin gelişmesine, diğer yandan Bağdat'taki siyasî çalkantılardan ve bürokrasinin baskısından kurtulmak isteyen ilim ve sanat kadrolarının Bağdat'tan bu şehirlere taşınmasına zemin hazırlamıştır. Ortaya çıkan bu ilmî ve kültürel canlılık, Bağdat'ın sükutundan sonra yeni bir dönemi temsil etmesi yönüyle, İslam medeniyeti araştırmalarında İran şehirlerini önemli bir konuma yükseltmiştir. Pek çok araştırmacı tarafından çeşitli yönleriyle incelenen şehirler hakkında dikkate değer bir literatür ortaya çıkmıştır. Furkan Çelebi'nin yüksek lisans tezine dayalı olarak kaleme aldığı Orta Çağ'da Bir İslâm Şehri Rey -Büveyhîler Dönemi- kitabı, odaklandığı dönem ve konu itibariyle Türkçe bu literatüre katkı yapma amacı taşımaktadır.
Araştırmada, kadın futbolcuların futbolda psikolojik becerileri ve futbola olan tutumları ile arasındaki ilişkide atletik zihinsel enerjilerinin aracılık etkisinin olup olmadığı belirlemek amacıyla özgün teorik bir model kurulmuş ve bu model de Sobel testi ile değerlendirilmiştir. Araştırmaya 2021-22 Türkiye Futbol Federasyonu'nun belirlediği kadın futbol liglerinde oynayan 237 kadın futbolcu katılmıştır. Veri toplama aracı olarak, kişisel bilgiler formu, "Profesyonel Futbolcularda Psikolojik Beceriler Ölçeği-16 (PFPBÖ-16)", "Futbol Tutum Ölçeği (FTÖ-26)" ile "Atletik Zihinsel Enerji Ölçeği (AZEÖ)" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, kadın futbolcuların futbola olan tutumları atletik zihinsel enerjilerini pozitif yönlü, atletik zihinsel enerjileri psikolojik becerilerini olumlu olarak, futbola olan tutumları onların psikolojik becerilerini pozitif düzeyde ve son olarak da kadın futbolcuların atletik zihinsel enerjileri onların futbola olan tutumları ile psikolojik becerileri arasında aracılık etkisinin olduğu belirlenmiştir. Araştırma için önerilen teorik model doğrulanmıştır. Kadın futbolcuların performanslarına yönelik olarak atletik zihinsel enerjileri, futbol tutumları ve psikolojik becerileri ile ilişkili uygulamalar yapılarak farkındalık düzeyleri artırılması önerilebilir.
Bugün İran diye bildiğimiz coğrafya birçok kavmin, milletin yaşadığı; çeşitli devletlerin, imparatorlukların kurulduğu geniş bir alanı temsil etmektedir. Bu coğrafya üzerinde yaşanan tarihsel ve siyasi olayları sosyolojik bakış açısıyla incelemek ve İran İslam Devrimi'ne giden süreçte toplumun geçirmiş olduğu evreleri tüm yönleriyle araştırmak çalışmamızın esas konusunu oluşturmaktadır. İran İslam Devrimi sürecinde ve İslam Devrimi'nden sonra İran'da toplumsal, siyasi ve dini alanlarda yaşanan gelişmelerin neler olduğunu anlamak ve bu sürecin nasıl geliştiğini, devrimden sonra ortaya çıkan yeni yapıyı açıklamak, sonrasında da devam eden bu süreci bilimsel yollarla temellendirmek bu araştırmadaki temel amaçtır. İran toplumunu, devlet yapısını ve dış politikasını anlamaya yönelik bu çalışma, monarşi geleneğinden Cumhuriyet kurumları ile Şii mezhebinin harmanlandığı bir siyasi sistemi anlamak üzere ele alınmıştır. Bu açıklamalarda çeşitli kitap, makale, dergi ve internet kaynaklarından faydalanıldığı gibi bireysel olarak gözlemlenen siyasi gelişmeler dikkate alınmıştır. Ayrıca ülke içerisindeki genel durum ve kanaatler araştırılıp incelenmiştir. ; The geograpy that we know as Iran stands for a wide region in which various empires and states has been built. The principles of our study consist of examining historical and political scenes which lived in this area with the sociological perspective and searching all phases that the people lived through in the process leading to Islamic revolution of Iran. The essential factors within the this searching are understanding what and how the cases made progress in the religional, political and communal realms and during the Islamıc Revolution of Iran and later, explaining the new structure came out following this revolution, and subsequently justifying this process with the historic and scientific methtods. The studying intended for understanding Persian community, state structure and its foreign polycies prepared in order to clarify a political system that blended with the republical institutions reamins from monarchic tradition and the sect of Shia. İn this statements, political improvements observed personally have been considered as well as it exploited various books, magazines, papers ands web sources. Besides general perspectives and opinions in the country has been explored and examined.
Türkiye'de siyaset, geçmişten bugüne her daim bir "merkez" temelinde şekillendirilmiştir. Merkez, hem yönetim gücünün belirleyicisi hem de idarenin uygulayıcısı konumunda olmuştur. Buna karşılık taşraya; merkezin hükümlerinin uygulayıcılığını yapmak ve merkezin askeri, tarımsal, beşeri ve bunun gibi birçok alandaki sermayeye dayalı ihtiyaçlarını karşılamak şeklinde roller biçilmiştir. Dolayısıyla merkez açısından taşra, siyasal sermaye bağlamında düşünüldüğünde, siyasal idareye ortak olabilme rüştüne haiz görünmemiştir. Bundan dolayı taşranın merkeze yönelik çeşitli refleksleri de ya görmezden gelinmiş ya da bastırılmaya çalışılmıştır. Böylelikle taşra; hem siyasal yönetim hem de toplumsal bağlamda, ötekileştirilen, dışlanan ve küçümsenen bir politikaya maruz kalmıştır. Oysa taşra, sadece merkezin iaşesini ve insan sermayesini karşılamakla mükellef coğrafi bir alan olmanın ötesinde bir rezerve ve pratiğe sahiptir. Taşra, gündelik siyasal yaşam pratikleri ve merkezi yakından takip etmesiyle, siyasetin önemli bir aktörüdür. Kaldı ki taşra, pasif ve güçsüz bir yapıya sahip gibi görünse de, esasında merkezi çepeçevre kuşatan bir yetkinlikte ve dirayettedir. Bu çalışmada, öncelikle merkez-çevre teorisi bağlamında taşranın tarihsel ve siyasal gelenek bakımından ne tür rollere sahip olduğu üzerinde durulacaktır. Bununla birlikte bir çevre olarak taşranın siyasal kültürdeki konumu ele alınacaktır. Ayrıca taşranın geçmişten günümüze temsiliyetlerine ve siyasette ve idarede taşranın ötekileştirildiğine dikkat çekilecektir. Son olarak ise, günümüz taşrasından insan manzaralarına, toplumsal tiplere, siyasal aktörlere ve politik ilişkilere yer verilerek merkez-taşra diyalektiğinin görünümleri üzerinde durulacaktır. ; Politics in Turkey has been always shaped on the basis of a "center" from the past to present. Center has been in position both as the determinant of government forces and the practitioner of political administration. In contrast to this, the country is given the roles that is being a practitioner of the central provisions and to satisfy the center's need based on capital such as the military, agricultural, human and in many areas like this. Thus, in the face of center, the country has been recognized as being unable to be included in political governance when it is considered within the context of political capital. Therefore, the country's various reflexes to the centre either have been ignored or have been tried to be suppressed. Thus, country has been exposed to a policy that is marginalized, excluded and despised in both political management and social context. However, the country, beyond being a geographical area that only supplies center's needs and human capital, has a reserved and practical side. The country, with her daily practices in political life and her close pursuit of centre, is a significant player in politics. Besides, although the country seems to have passive and weak structure, actually it has an ability and power in surrounding center circumferentially. In this study, primarily in the context of center-periphery theory, the focus will be on what kinds of roles the country keeps in terms of historical and political traditions. In addition to this, the position of the country as a periphery at political culture will be discussed. It will also draw attention to the country's representation from the past to the present and the country that is marginalized in politics and in administration. Finally, the appearances of dialectical structures among center and the country will be focused on by illustrating people living in the country, the social types, the political actors and political relations observed in the country.
Türkiye'de siyaset, geçmişten bugüne her daim bir "merkez" temelinde şekillendirilmiştir. Merkez, hem yönetim gücünün belirleyicisi hem de idarenin uygulayıcısı konumunda olmuştur. Buna karşılık taşraya; merkezin hükümlerinin uygulayıcılığını yapmak ve merkezin askeri, tarımsal, beşeri ve bunun gibi birçok alandaki sermayeye dayalı ihtiyaçlarını karşılamak şeklinde roller biçilmiştir. Dolayısıyla merkez açısından taşra, siyasal sermaye bağlamında düşünüldüğünde, siyasal idareye ortak olabilme rüştüne haiz görünmemiştir. Bundan dolayı taşranın merkeze yönelik çeşitli refleksleri de ya görmezden gelinmiş ya da bastırılmaya çalışılmıştır. Böylelikle taşra; hem siyasal yönetim hem de toplumsal bağlamda, ötekileştirilen, dışlanan ve küçümsenen bir politikaya maruz kalmıştır. Oysa taşra, sadece merkezin iaşesini ve insan sermayesini karşılamakla mükellef coğrafi bir alan olmanın ötesinde bir rezerve ve pratiğe sahiptir. Taşra, gündelik siyasal yaşam pratikleri ve merkezi yakından takip etmesiyle, siyasetin önemli bir aktörüdür. Kaldı ki taşra, pasif ve güçsüz bir yapıya sahip gibi görünse de, esasında merkezi çepeçevre kuşatan bir yetkinlikte ve dirayettedir. Bu çalışmada, öncelikle merkez-çevre teorisi bağlamında taşranın tarihsel ve siyasal gelenek bakımından ne tür rollere sahip olduğu üzerinde durulacaktır. Bununla birlikte bir çevre olarak taşranın siyasal kültürdeki konumu ele alınacaktır. Ayrıca taşranın geçmişten günümüze temsiliyetlerine ve siyasette ve idarede taşranın ötekileştirildiğine dikkat çekilecektir. Son olarak ise, günümüz taşrasından insan manzaralarına, toplumsal tiplere, siyasal aktörlere ve politik ilişkilere yer verilerek merkez-taşra diyalektiğinin görünümleri üzerinde durulacaktır. ; Politics in Turkey has been always shaped on the basis of a "center" from the past to present. Center has been in position both as the determinant of government forces and the practitioner of political administration. In contrast to this, the country is given the roles that is being a practitioner of the central provisions and to satisfy the center's need based on capital such as the military, agricultural, human and in many areas like this. Thus, in the face of center, the country has been recognized as being unable to be included in political governance when it is considered within the context of political capital. Therefore, the country's various reflexes to the centre either have been ignored or have been tried to be suppressed. Thus, country has been exposed to a policy that is marginalized, excluded and despised in both political management and social context. However, the country, beyond being a geographical area that only supplies center's needs and human capital, has a reserved and practical side. The country, with her daily practices in political life and her close pursuit of centre, is a significant player in politics. Besides, although the country seems to have passive and weak structure, actually it has an ability and power in surrounding center circumferentially. In this study, primarily in the context of center-periphery theory, the focus will be on what kinds of roles the country keeps in terms of historical and political traditions. In addition to this, the position of the country as a periphery at political culture will be discussed. It will also draw attention to the country's representation from the past to the present and the country that is marginalized in politics and in administration. Finally, the appearances of dialectical structures among center and the country will be focused on by illustrating people living in the country, the social types, the political actors and political relations observed in the country.
Bu çalışmada Kırgız Cumhuriyeti'nin güvenlik alanında uluslararası örgütlerle olan işbirliği ve bu işbirliğinin pespektifleri ele alınmıştır. Kırgız Cumhuriyeti, bağımsızlığını elde etmesiyle beraber acil ve etkili bir çözüm gerektiren bir takım sorunla karşı karşıya kalmıştır. Bağımsızlığını yeni kazanmış olan Kırgız Cumhuriyeti'nin gündemindeki en önemli sorunlardan biri de ülkenin güvenlik sorunu olmuştur. Bunun da nedeni, SSCB'nin dağılmasından önce var olan uluslararası, bölgesel ve iç güvenlik mekanizmalarının ve sistemlerinin, ulusal çıkarlarını koruma konusunda zengin bir tecrübeye sahip olmayan Kırgızistan gibi yeni uluslararası aktörleri tehdit eden çağdaş sorunların çözümünde etkisiz kalmasıdır. Böyle bir durumda Kırgız Cumhuriyeti kendi ulusal güvenliğinin korunmasını sağlayabilmek için yeni mekanizmalar aramak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda, Kırgızistan için ulusal güvenliğin korunmasını amaçlayan kendi sisteminin oluşturulmasına yönelik ana mekanizmalardan biri, güvenlik alanında çeşitli uluslararası ve bölgesel örgütle yapılan işbirliği olmuştur. Uluslararası ilişkilerin ve uluslararası hukukun gelişiminin bugünkü aşamasında uluslararası örgütlerin rolünün önemli ölçüde arttığını ve güçlü bir işbirliği merkezi haline geldiğini söylemek mümkündür. Hükümetler arası ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşu, resmi ve gayri resmi kuruluşun Orta Asya bölgesinde ve Kırgızistan'daki güvenlik, barış ve istikrar konularında Kırgız Cumhuriyeti ile işbirliğinin gelişmesine ciddi bir önem gösterdiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu da büyük ölçüde, Kırgızistan'ın bölgedeki istikrarsızlık merkezlerinin (örneğin Afganistan) ve bunun yanı sıra Rusya ve Çin gibi büyük uluslararası oyuncuların yakınında yer alan jeopolitik konumundan kaynaklanmaktadır. Kırgızistan da, dünya topluluğunun pek çok ülkesi ile yakınlaşmaya, karşılıklı fayda çerçevesinde işbirliği yapmaya ve kurmuş olduğu kapsamlı ve adil ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadır. Böylece, uluslararası işbirliği ve güvenlik konusuyla alakalı olarak uluslararası kuruluşlara olan aktif katılım Kırgızistan'ın yeni jeopolitik stratejisi haline gelmiştir. Bu bağlamda, çalışmanın ana amacı çeşitli uluslararası örgütlerin Kırgız Cumhuriyeti'nin ulusal güvenliğini oluşturma süreci üzerindeki etkisini incelemek, bu işbirliğinin etkinliğini değerlendirmek ve Kırgızistan'ın çeşitli uluslararası örgütlerle güvenlik alanında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik beklentileri değerlendirmektir. ; This paper is devoted to the analysis of cooperation and its perspectives established by Kyrgyz Republic with international organizations in the field of security. Since declaring independence, Kyrgyz Republic has been faced with a myriad of problems that require urgent and effective solutions. One of the main issues on the agenda of the new independent state was the problem of security. The reason lied in the fact that the international, regional and internal security mechanisms, which existed before the collapse of the USSR system, became ineffective in dealing with the current problems that threatened new international actors such as Kyrgyzstan, which did not have enough experience in protecting their national interests. Thus, Kyrgyz Republic needed to establish new mechanisms with the purpose of protecting its national security. In this respect, cooperation with various international and regional organizations in the field of security has become one of the main strategies for the formation of a new system in protecting national security for sovereign Kyrgyzstan. Indeed, at the present stage as far as the development of international relations and international law is concerned, the role of international organizations has significantly increased, and they have become centers of cooperation on many global and regional issues. It is also worth noting that many international, governmental and non-governmental organizations have shown significant interest and displayed initiative in the development of cooperation with Kyrgyz Republic on the issues of security, peace and stability in the country and in the Central Asian region. This is largely due to the geopolitical position of Kyrgyzstan, which is located near precarious regions (for example, Afghanistan), as well as major international players as Russian Federation and China. Kyrgyz Republic, in turn, strives for closer and mutually beneficial cooperation with most countries of the world with a view to establish comprehensive and equitable relations with them. Thus, international cooperation, active participation in international security organizations became the new geopolitical strategy of Kyrgyzstan. In this context, the aim of this study is to investigate the influence of various international organizations in the process of forming national security for Kyrgyz Republic at different levels, to evaluate the effectiveness of this cooperation as well as to consider the prospects of further development.