Om gjenfødelsen i Latin-Amerika
In: Teologisk tidsskrift, Band 5, Heft 4, S. 400-416
ISSN: 1893-0271
152877 Ergebnisse
Sortierung:
In: Teologisk tidsskrift, Band 5, Heft 4, S. 400-416
ISSN: 1893-0271
Despite long traditions for contact with Latin America, increasing trade and investments in the region and important contributions to the recent peace process in Colombia, Latin America is often depicted as a "forgotten region" in Norway. Through a series of thematic analyses of the extent of Norway's contacts with Latin America, the authors of this anthology seeks to correct this perceived image of a "forgotten region". - På tross av lange tradisjoner for kontakt med Latin-Amerika, økende handel og investeringer i Latin-Amerika og viktige bidrag og engasjement i fredsprosessen i Colombia, blir ofte Latin-Amerika fremstilt som en glemt region her hjemme. Forfatterne av denne boken søker å korrigere dette inntrykket gjennom en rekke tematiske analyser som viser bredden av vår kontakt med regionen.
In: Goettinger Studien zur Entwicklungsoekonomik / Goettingen Studies in Development Economics
The causes and consequences of high inequality in incomes, assets, and many aspects of well-being in Latin America have recently (re-)emerged as a central research and policy issue. However, many open questions remain that will be dealt with in the contributions to this volume. First, the linkages between growth, inequality, and poverty in Latin America need further clarification. More analyses at the country and even sub-national level are required to understand these complex relationships and their most important determinants. Of particular relevance is to examine these relationships in the Latin American context of high economic instability with recurrent economic and financial crises, particularly in the 1990s. Secondly, measuring and addressing poverty remains a critical research area, in particular non-monetary including subjective indicators of well-being often tell a different story that needs to be considered when analyzing poverty trends and determinants. Lastly, the poverty/inequality issues need to be considered in an economic environment, where trade, migration, and economic integration are of particular importance. Thus the role of trade and migration in generating, sustaining, or reducing inequalities between and within countries is an area that requires further analysis.
In: Sosyal Bilimler Dergisi, Band 19, Heft 1, S. 167-178
ISSN: 2667-8683
Bu çalışma henüz son dönemde yoğunluk ve çeşitlilik kazanan Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerde sürükleyici temel motivasyonları anlamayı amaçlamaktadır. Öncelikle, tarihsel ve teorik çerçevede Türkiye'nin Latin Amerika yaklaşımı tartışılmaktadır. Sonrasında, son dönem Türkiye ve Latin Amerika bölgesindeki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilere kurumsal nitelik kazandıran belirli aşamalar derinlemesine incelenmektedir. Bu aşamaları inceledikten sonra liberal tercihlerin bölge ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve adım adım derinleşmesindeki temel faktörler olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bölge ile Türkiye arasında kurumsallaşan ilişkilerin temelini liberal yönelimin oluşturduğu savunulmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin son dönem Ortadoğu yaklaşımında realist kaygıların belirleyici etkisini düşündüğümüzde Latin Amerika'daki liberal motivastona dayalı aktivism bir devletin dış politikasında realist ve liberal politikaların aynı zamanda gelişebileceğini kanıtlamaktadır. Son bölümde liberal anlayışın Türkiye ve Latin Amerika arasındaki karşılıklı ilişkilerin kurumsallaşmasındaki hayati rolü yeniden vurgulandıktan sonra, bu yaklaşımın somut sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) dönemindeki ekonomik veriler ışığında sunulacaktır.
In: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi: Dokuz Eylul University the journal of Graduate School of Social Sciences, Band 26, Heft 1, S. 321-339
ISSN: 1308-0911
Bu çalışmada Xi Jinping dönemi Çin'in Latin Amerika politikası Karayipler ve Orta Amerika bölgesini de kapsayacak şekilde "Çin-LAC ilişkileri" kavramsallaştırması üzerinden değerlendirilmektedir. Genel yaklaşım olarak bölgedeki ülkelerle tek tek ilişkisini tartışmak yerine Çin'in genel yaklaşımı ve öncelikleri üzerinden bir değerlendirme yapılmaktadır. Çin'de dış politika yapımında Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) belirleyici bir rolü olduğu kabul edilir. Bu bakımdan kolektif liderlik de ÇKP'yi yöneten az sayıdaki önemli kişiye işaret eden bir anlayış olarak kabul edilir. Bu yüzden ÇKP içindeki fraksiyonlar gibi konular göz ardı edilip liderlik üzerinden analizler yapılmıştır. Çin-LAC ilişkilerinin seyri, güçlü tarihsel bağları olmasa da 1990'lar özellikle de 2000'li yıllarda, bir sıçrama olarak nitelendirilebilir. Bütüncül ve kapsamlı bir yaklaşım geliştirilmesi ise Xi döneminde gerçekleşmiştir. Çin dış politikasında sıkça kullanılan program ve retorikler LAC ile ilişkilere de uyarlanmıştır. Gerek harmonik dünya politikası gerekse de Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI) olsun kısa sürede Çin-LAC ilişkilerinin merkezine yerleşmiştir. Bu çalışmanın konuya ilişkin kısmı stratejik kapsam ve ticari-ekonomik kapsam bakımından iki boyutta ele alınmıştır. Çin'in LAC bölgesindeki etkinliği ve yükselişi ile Çin-ABD ilişkileri arasında bir bağlantı kurulmaktadır. Her iki ilişkinin niteliği birbirini derinden etkileme kapasitesine sahiptir. Bu çalışmanın alana ilişkin Türkçe literatüre katkı sunması umulmaktadır.
In: Filistin araştırmaları dergisi: Bulletin of Palestine studies, Heft 11, S. 1-29
ISSN: 2587-1862
Bu çalışmada İsrail ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerin 2000-2020 yılları arasında nasıl bir seyir izlediği incelenmektedir. Dört başlıkta ele aldığımız bu çalışmamızın ilk bölümünde Venezuela'da Hugo Chavez'in seçilmesiyle başlayan Pembe Dalga akımının 2000'li yıllarda Latin Amerika ülkelerinin Ortadoğu politikalarını nasıl etkilediği tetkik edilmektedir. İkinci bölümde, Pembe Dalgayla başlayan Latin Amerika-Arap ve Latin Amerika-İran yakınlaşmalarına paralel olarak İsrail-Latin Amerika ilişkilerinin nasıl bir seyir izlediği ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, 2009-2014 yılları arasında gerçekleşen İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri operasyonlarının ve Mavi Marmara olayının İsrail-Latin Amerika ilişkilerinde yol açtığı gerilimler ve bu gerilimlerin gölgesinde Netanyahu hükümetinin Latin Amerika'ya yönelik başlattığı diplomasi atağı incelenmektedir. Son bölümdeyse 2010'ların ortasından itibaren Latin Amerika'da gerçekleşen siyasal değişimlerin etkisiyle İsrail ve eski Pembe Dalga ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerin nasıl yeniden şekillendiği etüt edilmektedir.
In: Internasjonal politikk, Band 63, Heft 5, S. 553-566
ISSN: 0020-577X
1970s military dictatorship in Latin America was followed by a democratization process in the 1980s, at a point when military powers had devastated the economy & more than doubled foreign debt. Now, in the beginning of the twenty-first century, the region finds itself in a period marked by governments that, perhaps more than ever before, are characterized by their reaction to the neo-liberal policies of the 1990s. Of particular concern in this respect is the changing relationship between the region & the United States, which in turn opens opportunity for the involvement of other international actors in the sphere. This brings about a high degree of uncertainty both for Latin America itself as well as for the international community. Some of the many cases of Latin American economies & politics in crisis are described here in detail. C Brunski
The causes and consequences of high inequality in incomes, assets, and many aspects of well-being in Latin America have recently (re-)emerged as a central research and policy issue. However, many open questions remain that will be dealt with in the contributions to this volume. First, the linkages between growth, inequality, and poverty in Latin America need further clarification. More analyses at the country and even sub-national level are required to understand these complex relationships and their most important determinants. Of particular relevance is to examine these relationships in the Latin American context of high economic instability with recurrent economic and financial crises, particularly in the 1990s. Secondly, measuring and addressing poverty remains a critical research area, in particular non-monetary including subjective indicators of well-being often tell a different story that needs to be considered when analyzing poverty trends and determinants. Lastly, the poverty/inequality issues need to be considered in an economic environment, where trade, migration, and economic integration are of particular importance. Thus the role of trade and migration in generating, sustaining, or reducing inequalities between and within countries is an area that requires further analysis.
BASE
In: Nehir yayınları 231
In: İnceleme araştırma dizisi 9
In: Sosyal araştırmalar ve davranış bilimleri dergisi: Journal of social research and behavioral sciences, Band 7, Heft 13, S. 197-219
ISSN: 2149-178X
In Spain's foreign policy, the relationships with the Spanish-speaking Latin American countries have a special privileged place which dates back to the country's imperial past. Based on a narrative of common language and a shared cultural history and identity with the Latin American people, Spain still aims to maintain its leading role in diplomatic relations, cultural investment, and foreign aid more than any country. Moreover, the ongoing relationships with this region has been one of the key areas of Madrid's foreign policy for its global role expanding from the Iberian Peninsula to the entire world. Since Spain emphasises on the concept of Ibero-American identity in its relations with the Latin America, this study attempts to use a social-constructivist approach in analysing the place of the Latin America in the contemporary Spanish foreign policy. Specifically, it searches for the influences of Spain's European Union membership on these relationships. Consequently, it argues that European identity of the nation has gained a greater weight than its Ibero-American identity since the democratisation process of 1980s. Thus, the relationships with Europe have pushed the Latin America to a secondary position in the foreign affairs.
Bu çalışma henüz son dönemde yoğunluk ve çeşitlilik kazanan Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerde sürükleyici temel motivasyonları anlamayı amaçlamaktadır. Öncelikle, tarihsel ve teorik çerçevede Türkiye'nin Latin Amerika yaklaşımı tartışılmaktadır. Sonrasında, son dönem Türkiye ve Latin Amerika bölgesindeki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilere kurumsal nitelik kazandıran belirli aşamalar derinlemesine incelenmektedir. Bu aşamaları inceledikten sonra liberal tercihlerin bölge ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve adım adım derinleşmesindeki temel faktörler olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bölge ile Türkiye arasında kurumsallaşan ilişkilerin temelini liberal yönelimin oluşturduğu savunulmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin son dönem Ortadoğu yaklaşımında realist kaygıların belirleyici etkisini düşündüğümüzde Latin Amerika'daki liberal motivastona dayalı aktivism bir devletin dış politikasında realist ve liberal politikaların aynı zamanda gelişebileceğini kanıtlamaktadır. Son bölümde liberal anlayışın Türkiye ve Latin Amerika arasındaki karşılıklı ilişkilerin kurumsallaşmasındaki hayati rolü yeniden vurgulandıktan sonra, bu yaklaşımın somut sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) dönemindeki ekonomik veriler ışığında sunulacaktır. ; This study attempts to understand the basic motivations in the relations between Turkey and Latin American countries, which have currently intensified and diversified. Initially, historical and theoretical discussion on Turkey's Latin American approach is proceeded. Afterwards, certain processes that confer institutional-legal status to the current political, economic and cultural relations between Turkey and Latin American region are throughly examined. Having analyzed these stages it is seen that liberal preferences are the leading factors on improving and gradually deepening relations between Turkey and this region. Therefore, it is possible to contend that liberal orientation constitutes the basis of institutionalized relations between the region and Turkey. Liberally-motivated activism in Latin America also proves that realist and liberal policies can be concurrently advanced in any state's foreign when considering determinant impact of realist concerns on Turkey's recent Middle Eastern approach. In the final section, after reemphasizing the essential role of liberal undertstanding on the institutionalization of mutual relations between Turkey and Latin America this approach's concrete results will be displayed through economic data gathered during the period of Justice and Development Party (JDP).
BASE
In: Ankara Üniversitesi Yayınları no. 380
In: Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları 005
In: Internasjonal politikk, Band 63, Heft 5, S. 553-566
ISSN: 0020-577X
In: Low intensity conflict & law enforcement, Band 12, Heft 3, S. 144-155
In: Internasjonal politikk, Band 69, Heft 2, S. 313-315
ISSN: 0020-577X