TEZ9907 ; Tez (Doktora) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2015. ; Kaynakça (s. 244-265) var. ; xviii, 266 s. ; 29 cm. ; Sosyal bilimlerin birçok alanında kullanılan, disiplinler arası bir kavram olan kurumlar, iktisat yazınında önemli bir yer tutmaya başlamıştır. North'un kavramsallaştırması ile oyunun kuralları olarak tanımlanan kurumlar, bireylerin davranışkalıplarını belirleyen kısıtları koymaktadır. Bu kısıtlar resmi veya gayri resmi nitelikte olabilir. İnsan davranışları üzerindeki etkisi her geçen gün daha fazla kabul gören kurumlar, iktisadi ve siyasi olarak sistemin işleyişini, sistemin kazan ve kaybedenlerini de belirleme gücüne sahiptir. Bu işleyiş birçok araştırmacı tarafından farklı yönleri ile alınarak kavramsallaştırılmıştır. Kurumların gelişmişlik düzeyi üzerindeki etkisini ele alan birçok kuram geliştirilmiştir. Kurumlar literatürüne bu anlamda katkı sunan önemli isimlerden biri de Daron Acemoğlu'dur. Kurumların kapsayıcı veya dışlayıcı niteliğe sahip olmasını toplumsal atışma teorisi temelinde ele alan Acemoğlu'na göre kapsayıcı kurumlara sahip ülkeler gelişme gösterebilmektedir. Çünkü bu ülkeler farklı sosyal gruplar arasında uzlaştırıcı bir iktisadi ve siyasi sistem kurgulayarak siyasi gücün tek bir kişi veya grup elinde toplanmasını engellemektedir. Böylelikle yatırım ve yenilik yapma isteği, kendi kazancına ve mülkiyetine sahip çıkabileceğini bilen bireylerin oluşturduğu toplumlarda gelişmiş olmaktadır. Gelişme probleminin önündeki en önemli sorun, elindeki siyasi gücü kaybetme kaygısı taşıyan seçkinlerin toplumun elindeki kaynakları sadece kendileri için kullanmasıdır. Siyasi kaybedenler hipotezi olarak ifade edilen bu yaklaşım, siyasi gücün ve siyasi kurumların önemine de vurgu yapar. Bu çalışmada siyasi kaybedenler hipotezi Türkiye özelinde de ele alınarak değerlendirilmiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar farklı sosyal gruplar arasındaki çatışmaları uzlaştırıcı kapsayıcı kurumların oluşturulamaması, yönetişim başarısızlıklarının temel sonucu olarak görülmektedir. Ayrıca yapılan panel ; Institution as an interdisciplinary concept which is used in a vast range of social sciences has a great importance in economics literature nowadays. Related to the North, we can define it as the rule of games, which means that institutions put constrains on individuals' behaviors. These constraints can be in formal forms as well as informal ones. That the human behaviors are designed by institutions is becoming a wellaccepted idea day by day, therefore it is the same to accept thefunctions of institutions in economics and social process; its power on determining the losers and winners of society. This process with its different sides has been investigated by scientists. Several theories are constructed for understanding therelations between institutions and development level. Daron Acemoğlu is one of the economists who have important contributions to the institutional theory. He uses inclusive and exclusive institutions concept with social conflict theories for explaining the reason for that some countries have better development level in compare to others. Since these countries succeed in establishing political and economic institutions which have ability solve social conflicts in order to prevent elites' selfinterested behaviors for using societies' resources. Therefore incentives for investment and innovation can grow societies which have well protected property rights and gains. The most important problem for development is the fear of elites who do not want to lose their political power. This theory is called political losers hypothesis and it underlines the importance of political institutions accompanied with political power. In this study, political losers hypothesis was investigated as a case study for Turkey's history. The main result is that Turkey's exclusive institutions have inability to solve social conflicts which cause the governance problems. Additionally, the panel data analysis results support the informal institutions' effects on development and shows how it affects the changes related to development level. ; Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: İİBF2012D4.
Political marketing is the implementation of marketing practices in politics in the process of persuading voters of political parties or candidates and winning their votes. Political parties and candidates aim to make the most efficient use of marketing science. In this context, studies on the implementation of current marketing practices in political marketing and measuring the effects of these practices are important. The main purpose of this study is to reveal the importance of promotion as a marketing mix element in political marketing and to examine the content of the candidates on Twitter, which is considered as one of the current promotion practices on social media. June 24, 2018 Presidential Election candidates' Twitter accounts were analyzed in terms of content they shared during the election period. As a result of the research, it was observed that there was an increase in the number of followers in the election process and it was revealed that the candidates did not give much space to the issues they discussed in their election declarations. Candidates did not include the programs they would implement when they were selected while sharing the country's agenda. With the increase in the content of the shares and the number of followers, there was a difference in the votes of the candidates. Based on the results of the research, researchers, politicians and political institutions have been presented with certain suggestions and recommendations. ; Politik pazarlama siyasi partilerin veya adayların seçmeni ikna etme ve onların oylarını kazanma sürecinde pazarlama uygulamalarının politikada uygulanmasıdır. Siyasi partiler ve adaylar pazarlama biliminden en verimli şekilde faydalanmayı amaçlamaktadırlar. Bu bağlamda güncel pazarlama uygulamalarının politik pazarlamada uygulanmasına yönelik çalışmalar ve bu uygulamaların etkilerinin ölçülmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmanın temel amacı pazarlama karması elemanı olan tutundurmanın politik pazarlamadaki öneminin ortaya konulması ve güncel tutundurma uygulamalarından biri olan sosyal medya aracı olarak değerlendirilen Twitter 'da adayların paylaşımlarının içerik olarak incelenmesidir. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi adaylarının Twitter hesaplarında seçim dönemi boyunca yaptıkları paylaşımlar içerik olarak incelenerek paylaşımlarında nasıl bir strateji izledikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda adayların seçim sürecinde takipçi sayılarında artış olduğu gözlemlenmiş ve adayların seçim beyannamelerinde ele aldıkları konulara paylaşımlarda çok fazla yer vermedikleri ortaya çıkmıştır. Adaylar ülke gündemi ile ilgili paylaşımlarda bulunurken seçildiklerinde uygulayacakları programlara paylaşımlarında yer vermemişlerdir. Adayların paylaşım içerikleri ve takipçi sayılarındaki artışlarla seçim sonucunda aldıkları oy oranlarında farklılık gözlemlenmiştir. Araştırmanın sonuçları temel alınarak araştırmacılara ve siyasi kişi/kurumlara bazı önerilerde bulunulmuştur.
Türkiye'de kurulan Komünizme Mücadele Dernekleri ve bu derneklerin dillendirdiği anti-komünist söylem, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden beri Türk toplumunda var olan ?Moskof? imgesinin oluşturduğu ?dış düşman? algısından büyük oranda beslenmiş ve Soğuk Savaş dönemi SSCB ve ABD politikalarının iç politikaya yansıması ile özellikle 1940'lı yıllardan itibaren belirginlik kazanmıştır. Aynı zamanda bu dernekler toplumda, Tek Parti dönemi politikalarının katı laiklik uygulamalarının milliyetçi ve dindar çevreleri susturması ve 1945-1960 arası dönemde CHP ve DP hükümetlerinin sol siyasal düşünceye bakışındaki dışlayıcı benzerlikten faydalanarak ortaya çıkmışlardır. Bu dernekler sırasıyla 1950'de Zonguldak'ta, 1956'da İstanbul'da ve son olarak 1963 yılında İzmir'de kurulmuşlardır. Bu dernekler toplumda var olan negatif içerikli ?Moskof? imgesi ve bir iç düşman olarak algılanan ?komünizme? ve ?komünistlere? karşı devletin dışında ama ona paralel bir biçimde engelleyici söylemler üretmişlerdir. Komünizmle mücadele sürecinde etkin olan dernek ve bu sürece dâhil olan kişiler, bu söylemleri üretirken milletin, dinin, devletin ve geleneksel kültürel değerlerin sahibi olunduğu ve bunları korumakla kendi geleceklerine sahip çıkacaklarını düşünmüşlerdir. Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluşunda yer alanlar başta olmak üzere, komünizmle mücadele söyleminin üretilmesine ve siyasal yaşamın anti-komünizm yönünde politize edilmesine katkısı olan birçok önemli kişi de bu derneklerin ürettiği söyleme katkı yapmışlardır. Bu katkılar dikkate alındığında Komünizmle Mücadele Dernekleri ve sahip oldukları anti-komünist söylem, Türk sağı'nın 1930'lardan itibaren belirginleşen oluşumuna, 1950'li yıllardan itibaren açık bir biçimde katkı yapmış başka adı ve söylemi olan derneklerin ve söylemlerin en önemlilerinden biri olmuştur. Bu derneklerin üretmiş olduğu söylemin gücünden siyasal güç devşiren MHP ve AP gibi kimi partiler de olmuştur. Bu derneklerin ürettiği anti-komünist söylem Tek Parti döneminde devlete küsmüş/darılmış kimi milliyetçi, dindar ve muhafazakâr çevrelerin devletle barışmasını sağlamak ve onların siyasal alanda bir aktör olarak yer almaları gibi bir fonksiyonu da yerine getirmiştir. ; Anti-communist institutions and the rhetoric voiced by these institutions were inspired by the conception of ?external enemy? created by the ?Moskow? image that was seen in the Turkish society since the last stages of Ottoman Empire and began to be apparent after 1940s when United States and Socialist Block?s policies were reflected to interior policy. At the same time, these institutions appeared in the society as a result of the secularist policies of the single party regime that suppressed the nationalist and religious circles and the similarity between the Republican People?s Party and Democratic Party?s alienating attitude towards leftist discourse between 1945-1960. They were founded in Zonguldak in 1950, in 1956 in İstanbul and in 1963 in İzmir respectively. These institutions produced a negative discourse against the ?Moscow? image and ?communism? and ?communists? that were accepted as an internal enemy in the society. The discourse produced by those institutions was out of the government but in parallel with it. In the process of the struggle against communism, active institutions and people producing this discourse thought that they had the nation, religion, government and traditional cultural values and by protecting these, they would protect their future. Along with the people who participated in the founding of the institutions of anti-communism, several important people contributed to the producing of the anti-communist discourse and politicizing process of the political life towards anti-communism. When these contributions are taken into consideration, anti-communist institutions and their anti-communist discourse contributed to the formation of Turkish right beginning in 1930s and being apparent in 1950s along with the other institutions and discourses. There have been political parties like Nationalist Movement Party and Justice Party that gained political power from the power of the discourse of these institutions. This anti-communist discourse also realized a function of including the religious and conservative circles that were offended by the government in the single party regime as actors in political area.
Son yıllarda ön plana çıkan iktisadi kalkınma ve ülkelerin kalkınma tecrübelerinin karşılaştırılması ile ilgili çalışmalarda kurumsal bakış açısı önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu çalışmalar her ne kadar ülkeler arası gelişmişlik farklarına tarihsel yönden farklı açıklamalar getirmeye çalışsalar da tarihi kurum ve tecrübelere bakışları, bu kurumların kendi tarihsel bağlamları içinde incelenmesi ve bu kurumları ortaya çıkaran fikirsel altyapının, iktisadi sistem tasavvurunun incelenmesi anlamında eksik kalmaktadır. Bu çalışma Osmanlı Devleti tecrübesinde kurum olarak vakıfların ve özelde para vakıflarının önemini ve işlevini tarihi vesikalarla incelemekle beraber bu kurumların ortaya çıkmasına sebep olan iktisadi düşünce altyapısına dikkat çekiyor. Bunu yaparken, kurumsal teori çerçevesinde iktisat tarihi, siyasal iktisat, iktisadi kalkınma ve iktisadi fikirlerin kurumların oluşumuna yaptığı etki ile disiplinler arası bir bakış açısı ile para vakıflarını ortaya çıkaran iktisadi zihniyeti gözden geçiriyor. Bu çalışma gösteriyor ki, para vakıfları dışlayıcı değil kapsayıcı kurumlar olarak yüzyıllar boyunca tarihi şartlara uyum göstermiş, Osmanlı Devleti siyasal ve iktisadi sisteminin sürdürülebilir kılınmasında önemli etkenlerden biri olmuşlardır ve günümüzdeki sürdürülebilir ve eşitlikçi gelir paylaşımı tartışmalarına da ışık tutmaktadırlar. ; In the last few years institutional perspective has an important place in researches on economic development and comparative analysis of economic development experiences in different states. Even though these studies try to bring a historical perspective to the divergence of economic development levels among states, they come short in their analysis with respect to their views on historical institutions and experiences, explanation of these institutions within their historical context and the ideational foundation, economic system vision that gives rise to these institutions. This study not only examines the importance and functioning of awqafand more specifically cash waqfsas institutions in the Ottoman State experience, but also draws attention to the foundation of economic ideas that enables the rise of these institutions. In doing so, this research utilizes institutional theory perspective with an interdisciplinary orientation of economic history, political economy, economic development and the influence of economic ideas on institutional formation. This study shows that cash waqfsas inclusive institutions have adapted to the historical circumstances, have been one of the essential elements in ensuring the sustainability of the economic and political system in the Ottoman State and they shed light to the contemporary debates on sustainable and egalitarian wealth distribution.
Sivil Toplum, sivil toplum kuruluşları, Sivil toplum kuruluşlarının devlet içerisindeki yeri, demokrasi, devlet, devlet kurumları, emniyet teşkilatı, Polisin Sivil Toplum kuruluşlarına bakış açısı, özgürlükler, Avrupa birliği kavramları dünyanın olduğu gibi ülkemizin gündemini de uzun süre meşgul etmiştir. Küreselleşen dünyada devletler etkisini kaybetmekte, özgürlükler alanı genişlemektedir. Toplulukların devlet gibi düşünmediği veya devletin düşünmediği konularda bir araya gelerek organize oldukları, devletin boş bıraktığı alanlarda faaliyet gösterdikleri, devletin bazı yetkilerini kullandıklarını görmekteyiz. Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının gelişme dönemi 1980 yılından sonra olduğu görülmekle birlikte, topluma hizmeti görev kabul etmiş bir sivil toplum kuruluşu olan vakıfların kuruluş tarihinin asırlar öncesine dayandığını söyleyebiliriz. Türkiye'de 1995 yılında çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki ilişkilerin serbest bırakılması önemli bir karar olmakla birlikte 2004 yılında dernekler kanununda yapılan değişiklik ve emniyet teşkilatından bağımsız yapılanma imkânı tanınması, sivil toplum kuruluşlarının gelişmesi ve faaliyetlerinin çeşitliliğinin artması bakımından önemlidir. Bu çalışmamızda sivil toplum, sivil toplum kuruluşları ve bağlantılı terimlerin açıklanmasının yanında görevi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yasalar çerçevesinde güvenli bir şekilde yapmasını sağlamak, yasa dışı söylem ve hareketleri yargıya intikal ettirmek olan Polisin sivil toplum kuruluşlarına bakışını ele alacağız. Emniyet Müdürlüğü bünyelerinde kuruluşu bulunan Güvenlik Şube Müdürlüğü Sivil Toplum Kuruluşları ile yasalardan kaynaklanan ilişkiler kurmak zorundadır. Aynı ilişki kurma zorunluluğu sivil toplum kuruluşları içinde geçerlidir. Polis ilişkilerini kurarken sivil toplum kuruluşlarını kategorize eder ve yasaların izin verdiği ölçüde görev niteliğine bakılarak iletişim içine girer. Bu iletişim ve ilişki sınırlı ve ölçülüdür. Bu çalışmamızda sivil toplum kuruluşları ile Polis ilişkisini incelerken ilgili yasaların neler olduğunu bu yasaların güncelliği ile birlikte eksiklerini, yasalardan kaynaklanan ilişki bozukluklarını inceleyeceğiz Sivil Toplum Kuruluşları demokrasi hayatı ve kültürü için ne kadar önemli olursa olsun faaliyetlerinin belli ölçüde sınırlandırılmasının gerektiği bunun demokrasinin gerekliliği olduğu ve demokrasi hayatının gelişmesinde Polisin davranışı ve yasaların özelliğinin ne kadar önemli olduğudur. Ülkemizdeki Sivil toplum kuruluşları ile Dünya'daki sivil toplum kuruluşları arasında büyük farklılıklar vardır. Bunun çok yönlü sebepleri olsa da demokrasi kültürünün tam anlamıyla yerleşmemiş olması en büyük sebeptir. Ankara Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü bu eksikliğin farkında olarak hareket etmekte, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde davranışları ve iletişimiyle örnek olmaya çalışmaktadır. Bu davranışlar başkente özel ve kişilere bağlı olsa da Türkiye'de uygulanması gereken davranış özelliğini kazanması açısından önemlidir. Çalışmamızda polis teşkilatının tamamının görüşünü yansıtmasa da resmi ve sivil çalışan polislere uyguladığımız ankette; Türkiye'de Polisin ilişki kurduğu sivil toplum kuruluşlarına nasıl baktığı, onları nasıl değerlendirdiği, faaliyetlerdeki tutumu yasaların sivil toplum kuruluşlarına tanıdığı özgürlükler polisin bu konudaki düşünceleri incelenmeye ve bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Sivil toplum kuruluşları denince polisin aklına ilk gelen düşüncenin sokaklarda eylem yapan, kaldırım taşlarını söküp kendisine taş atan öğrenci grupları, illegal söylemleri dile getiren, polis ile çatışmaktan çekinmeyen öğrenci platformları ve sendikalar gelir. İllegal örgütlere altyapı sağlayan dernekler, vakıflar, devlet değerlerini ve sistemini tanımayan, yazılı olarak kanuna uygun parti kabul edilen ama söylemlerinde devlete karşı tavır alan veya bölücü, irticai faaliyetleri bulunan siyasi partilerin de bulunduğunu unutmamak gerekir. Her Sivil toplum kuruluşu göründüğü kadar masum değildir. Bu masumiyet halkımız tarafından zamanla anlaşılmakta ve tepkisini yeri geldiğinde ortaya koymaktadır. Kuruluş amacı doğrultusunda hareket eden yasalara saygılı, dürüst, topluma hizmet eden Sivil Toplum Kuruluşlarının polis ile olan ilişkisi sadece evrak üzerinde kalmakta veya güvenlik talebi şeklinde kalmakta ve sorun yaşanmamaktadır. Türkiye'nin küreselleşen dünyanın saygın bir üyesi olabilmesi için, STK'larının çok sayıda, değişik türde ve ölçekte, yüksek potansiyeli, dünyaya açık, işlevlerini başarıyla yerine getirebilen, kendilerine güven duyulan bir biçimde gelişmesini sağlayabilmesi gerekir.Bu çalışma sonucunda elde edilecek verilerle demokrasi kültürüne katkı sağlayacağımızı düşünerek sivil toplum kuruluşlarının polis ile ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu, faaliyet istatistikleri ve Emniyet verileri kullanılarak açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu ilişkilerin geliştirilmesinin demokrasinin gelişimi, demokrasi kültürünün topluma ve kurumlara hakim olması için şart olduğu değerlendirilmeleri yapılacaktır ; Civil Societies, Civil Society Institutions, place of the Civil Society Organizations within the State, democracy, state, state institutions, Police Organization, point of view of the Police organization Civil Societies, liberties, and European concept employed our country agenda as well of the world for a long time. States are loosing their effectiveness and widening liberties field in the globalize world. We begin to recognize that Civil Societies are performing their activities within the field?s state desolated and they are not thinking like the state. Progression period of the Civil Society?s Institutions in our country is after 1980?s. However, we can mention the history of the foundations that are accepted serving to society are based to centuries ago. While the important decision has been taking during the year 1995 on the release of relations between the various civil societies Institutions, changes made on the club law at 2004 it also important regarding to structuring independently from the police, given also self developing possibility to civil society organizations and in increasing variety of activities. In this study, we will undertake point of view of the police forces which are in obligation to provide to civil societies organizations to perform their activities safely within the legal frame work, beside to explain affiliated terms, civil society?s organizations and civil society . Security Department Directorate of the Police organization is obliged to establish relation with the Civil Society Organizations sourced from the laws. Same obligation is stand still for the Civil Society Organizations. Police, while establishing relation categorizes Civil Society organizations and enters in to the communication according to the nature of the duty and the laws are allowed. This communication is limited and moderate. In this study, while examining relation between the Police organization and Civil Society Organization, we will also study up to datedness these laws together with relation failures sourced from the law.Their activities necessary to be limited within the certain measures no matter how much important the Civil Society Organizations for democratic life and culture, and this limitation is also necessity of democracy and importance of the Police behavior and the characteristics of the laws. There is a large difference between Civil Society Organizations of our country and the Civil Society Organizations of the world. Notwithstanding multi-dimensional reasons, main reason is, democracy culture is not established in a proper sense. Ankara Directorate of Police, Security Department Directorate is acting well aware of this absence and runs to set a good example with his behavior and communication during the activities of the Civil Society Organizations. However, these behaviors in the Capital city, special and linked to the persons, it is important that behaviors gains necessary characteristics to apply in Turkey. In this study, even not reflecting the entire point of view of the Police Organization, we tried to draw an outline, on the police opinion and their evaluation on the liberty has been granted to the Civil Society Organizations the laws ad they are communicating with. We must not forget that when we speak about the Civil Society organizations, first thing considered by the police, are the students groups throwing pavement stones, students platforms with illegal pronunciations, syndicates not hesitating to clash with the police, clubs providing substructure to the illegal organizations, and the political parties considered legal according to laws, but not recognizing state values and system and with an attitude and pronunciations against the state in their speeches. Each Civil Society Organizations are that innocent as we are seen fro outside. However, this innocence understands by our public within the time and they betray their response in time. Relation of the Civil Society Organizations acting toward their constitutional aims, respecting laws, honest, and giving their services to the society with the police is only on the paper works such demand of security and posing no problems. For the Turkey becomes a respectful member of the global world, Civil Society organizations must provide progress in a manner of different kind and size, with his high potential and fulfill his functions with success within the trust. With the Data will be obtained at the result of this study, is trying to explain the importance of the relation between the police and Civil Society Organizations for to providecontribution to the democracy by using activity statistics together with security data?s. In this study evaluation on the progress of these relations which is a requirement for the progress of the democracy.
Şeffaflık ve insan haklarına saygılı bir şekilde ve kaliteli kamu hizmeti sağlama dinamikleri içerisinde kamu idareleri, farklı denetim türlerine tabidir: idari denetim, siyasal denetim, yargı denetimi, kamuoyu denetimi, uluslararası denetim ve Ombudsman'dır. Ombudsmanlık Kurumu, İskandinavya ülkelerinde tam olarak İsveç'te ortaya çıkmasından sonra, 18. yüzyıldan beri demokratik yönetim sistemi sahibi ülkelerde yer edinmiştir. Hakem rolünü üstlenen bu kurum, aynı zamanda idare ve vatandaşlar arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapan insan hakları savunmasında önemli bir araç haline geldi. Ombudsmanın, diğer denetim türlerinin kapsamadığı boşlukları doldurmak için kurulduğu unutulmamalıdır; Böylece idare ve vatandaşlar arasında köprü görevi görür. Dünyanın çeşitli ülkelerinde kabul edilmesiyle, genellikle devletlerin yasama organı altında kurulmaktadır. Bu tezde, ombudsmanlık kurumu federal devletlerde ve bu devletlerin yerel yönetiminde ele alınacaktır. Birinci ve İkinci bölümlerde kurumun genel bir çalışması anlatılacaktır. Üçüncü bölümden Yedinci bölüme kadar ombudsmanlık kurumu her kıta için örnek olarak bir federal devlette analiz edilecektir; Sekizinci ve son bölümde ise çalışmamızın konusu olan bu devletler arasında karşılaştırmalı bir çalışma yapılacaktır. ; In the dynamics of providing quality public services based on transparency and respect for human rights, public administrations are subject to different types of control of their services including among others: administrative control, political control, judicial control, public control, international control and the Ombudsman. The institution of Ombudsman after his appearance in the Scandinavian countries precisely in Sweden has gained ground in countries with democratic vocation since the 18 century. This institution is playing the role of arbitrator but also mediator in disputes between the administration and the citizens has become an essential tool in the defense of human rights. It should be noted that the Ombudsman is set up to fill the gaps that other types of controls did not cover; thus it serves as a bridge between the administration and the citizens. With its adoption in several countries around the world, it is often established under the legislative act of the states. In this thesis, the ombudsman institution will be discussed in the federal states and in the local administrations of these same states. In the first and second chapters, a general study of the institution will be explained. From the third to the seventh chapter, the ombudsman institution will be analyzed in one federal state for each continent as an example; In the eighth and final chapter, a comparative study will be led between these states which are the subject of this study.
Bu çalısma, Türkiye'deki düzenleyici sürecin kurumsal donanımını yeni kurumsalcı iktisadın islem maliyetleri perspektifinden analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu dogrultuda, öncelikle yeni kurumsalcı yaklasıma kadar gelisen regülasyon teorileri hakkında genis bir literatür taraması yapılmıstır. Regülasyon, teorik olarak, türleri bakımından ve iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri baglamında tartısılmıstır. Kamu hizmetlerinin regülasyonunda uygulanan yöntemler ve regülasyon sürecinde daha rekabetçi bir yapıya geçisi saglayan deregülasyon ve özellestirme gibi uygulamalar da ayrıca tartısılmaktadır. Tezin önemli bir katkısı, yeni kurumsalcı perspektiften regülasyonun kurumsal analizini yapmasıdır. Regülasyon iktisadı literatüründe yeni gelisen bu yaklasımla, regülasyonun arz kısmı modellendirilmektedir. Bu model, regülasyonun daha önceki regülasyon teorilerinde ifade edilen etkinsizlikleri dısında, bir ülkenin düzenleyici kurumsal yapısının nasıl önemli bir etkinsizlik unsuru olabilecegini göstermektedir. Model, bir ülkede yatırımların gerçeklesmesi konusunda belirleyici role sahip islem maliyetleri ve düzenleyici taahhüt kavramlarını analizin merkezine alarak, ülkenin düzenleyici politik kurumları arasındaki etkilesimin hangi durumlarda islem maliyetleri ve düzenleyici taahhüdü nasıl etkiledigini analiz etmektedir. Tez, gelistirilen bu model kapsamında Türkiye'de geçis dönemi yasayan düzenleyici devlet modelinin islem maliyetleri ve düzenleyici taahhüt açısından ne anlam ifade ettigini tartısarak, Türkiye'deki iktisadi faaliyeti düzenleyici süreci tartısmaktadır. Özellikle bagımsız düzenleyici kurumlara geçisin, politik ve yasal süreçlerden kaynaklanan dirençle karsılasması, bu kurumların Türkiye'nin düzenleyici çevresinde yerlesik hale gelmesini ve kurumsallasmasını engelleyerek, düzenleyici sürecin politik islem maliyetlerini artırmakta ve düzenleyici taahhüdün güvenilirligini zedelemektedir. Son olarak tez, kurumlar arasındaki bu çatısmanın kaynaklarını göstererek, etkin bir düzenleyici süreç için bir model olarak, düzenleyici süreçte takip edilmesi gereken bir karar agacı önerisi sunmaktadır. ; This study aims to scrutinize the institutional endowment of regulatory process in Turkey from the viewpoint of transaction costs of new institutional economics. It is previously surveyed the developing literature of regulatory economics till the new institutionalist approach. Regulation is considered theoretically, in point of its kinds, and in context of its effects on the economy. It is also taken into account the methods used to regulate the public utilities, the applications as deregulation and privatization used to obtain the transition to competition. An important contribution of the thesis is to analyze the institutional structure of regulation from the new institutional perspective. With this developing approach in the literature of economics of regulation, it is established a new model for the supply side of regulation. The model displays how the institutional structure of a country can be a prominent component of inefficiency exclusive of the other theories of regulation point out inefficiencies. The model analyzes how and under which situations interaction among the regulatory policy-making institutions of the country affects the regulatory process by focusing on it the terms of the transactions costs and the regulatory commitment. The transaction costs and the regulatory commitment have a crucial role over realization of the investments in a country. In the scope of this model, the dissertation scrutinizes the regulatory process in Turkey by drawing attention what the model of regulatory state in the transition term means in terms of the transaction costs and the regulatory commitment. Especially, the legislative and the legal turmoil in the transition to independent regulatory agencies (IRAs) increase the political transaction costs of the regulatory process and bring about the incredible regulatory commitment by hindering the institutionalization of IRAs. In the end, the thesis presents a decision tree for an efficient regulatory process as a useful model by displaying the sources of the clash among the regulatory institutions
İlk ortaya çıktıkları ülke olan Amerika Birleşik Devletleri'nde kökleri 1800'lerin sonlarına kadar gitmekte olan üst kurullar, dünyanın birçok yerinde yaşanan çok kapsamlı değişimlere ve dönüşümlere bağlı olarak, temel hak ve özgürlükler ile piyasa mekanizmalarının daha düzenli işleyişini sağlama ve güvence altına alma amacıyla son dönemde ülkelerin kamu yönetimlerinde yerlerini alamayan başlamıştır. Ülkelerin siyasi, iktisadi ve sosyal sistemlerine, devlet örgütlenmesine ve toplum yapısına bağlı olarak farklı şekiller alan üst kurullar, Türk kamu yönetiminde devletin düzenleyici kapasitesini daha etkili kılmak amacıyla oluşturulmuştur. Çalışmamızda öncelikle üst kurulların ortaya çıkışları, tanımları ve dünyadaki örnekleri incelenmiştir.İkinci bölümde Türkiye'de ortaya çıkışına, yapılanmasına ve gelişimine değinilmiştir.Üçüncü bölümde ise üst kurullar teşkilat yapısı ve görevleri kapmasında incelenerek tek tek ele alınmıştır.Üst kurulların işlevlerine ve Türkiyedeki üst kurul benzeri kurumların örneklerine son bölümde değinilmiştir. ; The supreme boards of which roots based to until end of 1800?s in United States of America where they occurred firstly become take place in public management of countries in recent years to provide more regular operation of markets through basic rights and independences and to take under safety depending on very extensive changes and returning that are lived in most of places in the world. The supreme boards which take different shapes according to political, economical and social systems, state organization and society structure of the countries have been composed to make more efficient the regulatory capacity of state in Turkish Public Management. In our study, primarily the occurring, description and world examples of supreme boards have been examined. At the second section, it?s occurring, structuring and development in Turkey has been considered. At the third section, the organizational structure and duties of supreme boards have been examined one by one. The functions of Supreme Boards and the examples of similar foundations like supreme boards in Turkey has been considered at the final section.
Günümüzde devletler politik kararlarının, iki farklı cinsiyet üzerinde doğuracağı etkiyi dikkate almakta, sonuçlarını değerlendirmekte, iki cinsiyet arasında eşitsizlik doğurmayacak ya da mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri giderecek şekilde almaya çaba sarf etmektedirler. Politik kararların en önemli yansıması olan devlet bütçelerinin, toplumsal cinsiyete duyarlı hale gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği gözetmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmada en önemli araçların başında gelmektedir. Bu çalışmada toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme anlayışı ile Türkiye'de konuya ilişkin çalışmalarda bulunan kamu kurumları ve sundukları kamu hizmetleri ve yaptıkları kamu harcamaları açıklandıktan sonra mevcut kurumların revizyonu ve yeni kurumların tahsis edilmesi gereği üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. ; Today, states consider the effect of their political decisions on two different gender, and evaluate the ramifications of these decisions, so that they will not cause inequality between men and women. States also make an effort to take political decisions in order to avoid gender inequalities. The most important consequence of the impact of political decisions on the state budget is that it has become gender-sensitive and considers the gender equality. It also reduces gender inequality which is one of the most important tools. In this study, gender-sensitive budgeting approach in Turkey will be discussed. The study will also mention about the public institutions and public services that are related to the issue under discussion in addition to explaining the public spending of these institutions. Finally, the revision of existing institutions and the need for the establishment of new institutions will be articulated.
In this study, it was aimed to determine the level of organizational democracy perceived by the academic staff in their institutions and the frequency of encounter with political behaviors of academic staff in their institutions and to examine the relationship between these two variables. For this purpose, data were collected from 283 academic staff, working at three state and three foundation universities locate in Ankara, in 2016-2017 academic year. The data were analyzed by quantitative techniques and the findings showed that the level of organizational democracy perceived by the academic staff and the frequency of encounter with political behaviors were moderate. It was found that, the perception of organizational democracy of the academic staff working at foundation universities is higher, and the frequency of encounter with political behaviors is lower than the academic staff working at the state universities. In addition, it was determined that the level of orgaizational democracy perceived by academic staff and the frequency of encounter with political behaviors differed in terms of the duration of service in the institution. Finally, it was found that there is a moderate and negative relationship between organizational democracy and frequency of encounter with political behaviors, and that organizational democracy predicts the frequency of encounter with political behaviors. ; Bu çalışmada, öğretim elemanlarının kurumlarında algıladıkları örgütsel demokrasi düzeyi ile politik davranışlarla karşılaşma sıklıklarının belirlenmesi ve bu iki değişken arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, Ankara'da bulunan üç devlet ve üç vakıf üniversitesinde, 2016-2017 eğitim-öğretim yılında görev yapmakta olan 283 öğretim elemanından veri toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler nicel teknikler ile analiz edilmiş ve ulaşılan bulgularda, öğretim elemanlarının kurumlarında algıladıkları örgütsel demokrasi düzeyinin ve genel olarak politik davranışlarla karşılaşma sıklıklarının orta düzeyde olduğu; vakıf üniversitesinde çalışan öğretim elemanlarının devlet üniversitesinde çalışan öğretim elemanlarına göre örgütsel demokrasi algılarının daha yüksek, politik davranışlarla karşılaşma sıklıklarının ise daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca öğretim elemanlarının kurumlarında algıladıkları örgütsel demokrasi düzeyinin ve politik davranışlarla karşılaşma sıklığının kurumdaki hizmet süresi açısından farklılık gösterdiği saptanmıştır. Son olarak, örgütsel demokrasi ile politik davranışlar arasında orta düzeyde negatif yönlü bir ilişki olduğu ve örgütsel demokrasinin, politik davranışlarla karşılaşma sıklığını yordadığı tespit edilmiştir.
Yabancı sermaye yatırımlarını hukuk, eğitim, sivil ve politik haklar gibi kurumlar etkileyebilmektedir. Bunun yanında kurumların etkisi yabancı sermaye türüne ve ülkelerin gelişmişlik seviyesine göre değişebilmektedir. Bu çalışmada, 26 gelişmekte olan ve 29 gelişmiş olmak üzere toplam 55 ekonominin 2002-2017 dönemine ait verileri kullanılarak yabancı sermaye yatırımlarını etkileyen kurumsal faktörler, kurumsal faktörlerin ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre değişip değişmediği ve kurumsal faktörlerin doğrudan yabancı yatırımlar ve yabancı portföy yatırımları türlerine göre değişip değişmediği araştırılmıştır. Çalışma sermaye birikimleri yetersiz ve yabancı sermaye yatırımları yoluyla ekonomik gelişme sağlamak isteyen ekonomiler açısından önem arz etmektedir. Genelleştirilmiş momentler yöntemiyle yapılan çalışma sonuçları, kurumsal faktörlerin yabancı sermaye yatırımlarını etkiledikleri ve kurumsal kalitenin yabancı sermaye yatırımlarını artırdığını göstermiştir. Ayrıca, doğrudan yabancı yatırımlar ve yabancı portföy yatırımları türlerine göre kurumsal faktör etkilerinin pek değişmediği, ancak ülkelerin gelişmişlik farkları esas alındığında yabancı sermaye yatırım türlerine göre kurumsal faktör etkilerinde bazı değişiklikler olduğu belirlenmiştir ; Institutions such as law, education, civil and political rights can affect foreign capital investments. In addition, the impact of institutions may vary depending on the type of foreign capital and the level of development of countries. In this study, using the data of 55 economies, 26 emerging and 29 developed countries, for the period of 2002-2017, it has been investigated that the institutional factors affecting foreign capital investments whether the institutional factors affecting foreign capital investments have changed according to the developmental levels of the countries and whether the institutional factors have been changed according to the types of foreign direct investments and foreign portfolio investments. The study is important for economies that have insufficient capital stocks and want to achieve economic development through foreign capital investments. The results of the study using generalized moments method showed that institutional factors affect foreign capital investments and that institutional quality increases foreign capital investments. Moreover, it was observed that the institutional factor effects did not change much according to the types of foreign direct investments and foreign portfolio investments. However, it is determined that there are some changes in institutional factor effects according to foreign investment types according to the development differences of countries.
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ ALİHAN LİMONCUOĞLU Yer Bilgisi: İstanbul Gelişim Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı Konu: Uluslararası İlişkiler = International Relations Dizin: 1 Mart 2003 Tezkeresi = 1 March 2003 Note ; 11 Eylül 2001 olayı = Event of September 11th ; 1980 sonrası = After 1980 ; 1990 sonrası = After 1990 ; Bağımlılık = Dependency ; Ham petrol = Crude oil ; TBMM Hükümeti = TBMM Government ; 11 Eylül saldırısından sonra ki döneme bakıldığında ABD yönetimi geniş Ortadoğu Projesini ileri sürerek bütün dikkatini bu bölgeye yoğunlaştırmıştır. George Bush, Ortadoğu'ya demokrasi getirme eğiliminde bulunurken diğer bir taraftan da bu projeye muhalefet olan hükümetleri zorla bu demokratikleşme projesine dahil etmeye çalışmıştır. Fakat ABD'nin asıl üzerinde durduğu konu Ortadoğu bölgesi demokratikleşmediği müddetçe batı düşmanlığı bu bölgede sona ermeyecek ve istikrar sağlanamayacaktı. Fakat unutulmamalıdır ki mevcut olan düzen içerisinde Ortadoğu'nun demokratikleşmesi olası değildi. Bundan dolayı da başvurulan yöntem rejimlerin zorla ortadan kaldırılmasıydı. Bu anlamda ABD'nin müttefiklerine dayattığı tek seçenek savaş seçeneğiydi. ABD, Irak'a askeri işgalde bulunurken birçok neden öne sürmüştür. Bunlardan en önemlisi ise bölgede yer alan kitle imha silahları olmuştur. Fakat Irak'a bakıldığında böyle bir durum söz konusu değildi. Dikkat edilmesi gerekilen aslında bu askeri müdahalenin altında yatan gizli nedenlerdi. İşte gizli neden olarak karşımıza ulusların ekonomik çıkarları çıkmaktaydı. Bununda asıl nedeni Ortadoğu bölgesinin Jeopolitik konumu olmuştur. İşgal yapılırken ABD, BM'den ya da önemli uluslararası kuruluşlardan destek görmeye çalışmıştır. Fakat destek görmeyip aksine uluslararası kurumlar ve toplumlar tarafından çok eleştirilmiştir. Irak'a askeri müdahale de bulunulmasının nedeni ABD'nin ulusal çıkarlarıydı. Bu durumdan dolayı da başta Almanya ve Fransa bu gerçekleşecek olan savaşa karşı çıkmıştır. Bu iki ülke başta olmak üzere birçok ülkenin ABD ile aralarında çatışma başlamıştır. Bu iki ülkenin düşüncesine göre savaş olan bir ülke varsa başarısız devlet vardır. Yeni bir başarısız devletin ortaya çıkması istikrarsızlığın ve tehdidin ortaya çıkması demektir. Bunlara ek olarak BM'ni prensiplerine bakacak olursak; uluslararası bir sistemde devletler güce ve güç kullanma tehdidine başvurmaktan kaçınmalıdırlar. BM anlaşması gereğince kuvvet kullanma yasağı söz konusudur. Eğer herhangi bir devlet uluslararası barışa ve güvenliğe zarar verirse BM Güvenlik Konseyi devreye girerek tehdit olan hükümeti tespit ederek önlemini alır. BM, belirli koşullarda ülkelere kuvvet kullanımını uygun görmüştür. Bu müdahale meşru müdafaa kapsamı içerisinde yer almaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki Irak savaşının birinci ve en önemli nedeni ulusal çıkarların işin içerisinde olmasıydı. Bundan dolayı hiçbir şekilde Irak savaşı konusunda ABD'nin meşru müdafaa hakkı yoktur. Irak savaşı uluslararası hukuk açısından eleştirilen bir savaştı. Irak savaşı liberal dünyanın güvenliği konusunda bir ikilik oluşturmuştur. ABD'nin askeri gücüne dayalı tek yancılık politikası vardı. Avrupa ise uluslararası kurumlara ve hukuka dikkat çekerek çok taraflı politikaya sahipti. Soğuk savaş bittikten sonra ABD'nin tek yancılık düşüncesi büyük tepki görmüştür. ; Looking at the period after the September 11 attack, the US administration has focused on the Middle East Project and concentrated all of its attention in this region. While George Bush tended to bring democracy to the Middle East, on the other hand he tried to force the governments that were opposed to this project into the project of democratization. The main issue was that unless the Middle East region was democratized, the enmity of the West would not end and stability would not be achieved. But it should not be forgotten that it was not possible to democratize the Middle East in the existing order. Therefore, the thought applied is the forced elimination of regimes. The United States has put forward several reasons in the military occupation of Iraq. The most important of these was the mass destruction weapons in the region. But this was not the case. The fact that it was important to note that this was the secret cause of the military intervention. This is the hidden cause of the nations of our own interests. The main reason was the Geopolitical position of the Middle East region. In the occupation, the United States has sought support from the UN or important international institutions. But it has not received support but has been criticized by international institutions and societies. The reason for the military intervention in Iraq is national interests. Because of this situation, Germany and France opposed this war. The conflict between the two countries, particularly the United States, has begun. In the opinion of these two countries, if there is a country with war, there is a failed state. The emergence of a new failed state means the emergence of instability and threat. If we look at the principles of the UN, states should avoid resorting to power and the threat of using force in an international system. The use of force is prohibited in accordance with the UN agreement. If any state harms international peace and security, the UN Security Council will take action to identify the threatening government. The UN considers the use of force in countries under certain conditions. This intervention is included in the scope of self-defense. But it should not be forgotten that the most important reason for the Iraq war in 2003 was that national interests were involved. Therefore, the US has no right of self-defense in the Iraq war. The 2003 Iraq war was the most criticized and punishable war in terms of international law. The Iraq war has created a duality in the security of the liberal world. The US had a single policy based on military power. Europe had a multilateral policy by drawing attention to international institutions and law. After the end of the Cold War, the US's only idea of a supreme attitude was seen.
ktidarın, hükümdardan halka dogru akısını ifade eden temsili demokratik rejimlerde, devlet baskanının anayasal ve siyasal sistem içindeki konumu, hükümet modelleri tercihinin esasını olusturmaktadır. Nitekim, farklı hükümet modellerinde devlet baskanları, makama gelis ve yetkileri açısından farklı özellikler göstermektedir. II. Mesrutiyetin ilanından itibaren parlamenter sistemi tecrübe eden Türkiye'de cumhurbaskanının sistem içindeki önemi ve bunun nedenlerini tespit etmek amacıyla farklı hükümet sistemleri ve bu sistemlerde devlet baskanlıgı kurumu karsılastırmalı olarak incelenmis, bu çerçevede devlet baskanlarının siyasal sistem içinde farklı rol üstlendikleri meclis hükümeti, baskanlık, yarıbaskanlık ve parlamenter hükümet sistemleri ayrı ayrı inceleme konusu yapılmıstır. Türkiye'de hükümet sistemleri ve cumhurbaskanlarının siyasal sistem içindeki konumları anayasal dönemler itibarı ile ele alınmıs, her cumhurbaskanlıgı seçim süreci dönemin siyasal ve sosyo-kültürel sartları altında incelenmistir. 1982 Anayasasında hükümet sistemi tercihinin aksine ?sembolik? yetkili cumhurbaskanı yerine yasama, yürütme ve yargı gücüne ortak; aktif, müdahaleci, denetleyici ve yönetici cumhurbaskanlıgı kurumu ve cumhurbaskanlıgı seçimlerinin, siyasal sistem içinde ?devlet krizi? yaratma potansiyelinin arkasındaki anayasal, siyasal ve tarihsel etkenler incelenmistir. ; In representative democratic regimes mentioning flow of power from ruler to people, position of the president into the constitutional and political system constitutes the basis of preference of government models . As a matter of fact, presidents in different government models demostrate different characters in respect of chairing and their authorities. In Turkey that has been experiencing parliamentary system from the declaration of Constitutional Monarchy II, different government systems and presidency insitution in these systems have been examined comparatively, in order to determine importance of president within the system and their reasons, and within this framework, assembly government where the president assumed different roles in political system, presidency, semi-presidency and parliamentary government systems all have been an object for study, respectively. Government systems in Turkey and presidents position within political system have been discussed in consideration of constitutional periods, and all elective processes for president have been studied under the political and sociocultural conditions of time. On contrary to the preference of government system, in 1982 constitution, the political and historical factors have been examined where presidency institution and presidency elections are participant, active, officious, inspector and director in legislative, executive and judicial authorities and behind ?state crisis? creation potential in political system, instead of ?symbolically? authorised president.
Devlet, günümüzde yaşamın neredeyse en etkin ve en üstün kurumudur. Bu özelliğinden dolayı da politik bilimin en tartışmalı konularından biridir. Bu açıdan devlet, en başından tartışmalı bir kavramdır. Antik toplumların politik iktidar örüntülerini anlamak sözkonusu olduğunda bu durumun daha da karmaşık bir hal arzedeceği ortadadır. Çünkü antik toplumlara ilişkin veriler arkeolojik bulgularla sınırlıdır. Antik toplumların düşünce evrenleri üzerinden politik örüntülerini anlama girişiminde, mevcut arkeolojik bulgular içerisinde en değerli olanların o toplumun mitleri olacağı aşikardır. Bu durumun bilhassa antik Mezopotamya için geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü devletin kökenine ilişkin teorilerin antik Mezopotamya bağlamında iddia ettikleri tezlerde o dönemin mitlerine değinmedikleri fark edilmektedir. Devletin günümüzde de efsane ile ilişkili olduğu düşünüldüğünde, bunun önemli bir eksiklik olduğu dikkat çekmektedir. Bu açıdan Sümer kent-krallıklarının Akad devletine evrildikleri bir dönemde Gılgameş Efsanesi'nin şimdi bildiğimiz halinin oluşturulması, Gılgameş Efsanesi'ni bu dönemin politik iktidar örüntülerini anlama çabasında önemli bir konuma oturtmaktadır. Gılgameş efsanesinin bu açıdan antik Mezopotamya bağlamında değinilen "devlet" ya da çalışmada tercih edilen tabiriyle "politik iktidar" tartışmalarına çok önemli katkılar sağlaması olasıdır. ; Nowadays state is almost the most effective and superior institution of life. Because of this characteristics, it is also one of most problemetic objects of political science. From this point of view, the concept of state is debatable from very beginning. It is obvious that this case becomes much more complicated in terms of understanding the pattern of political power of antique societies. Since data related with antique societies are limited by archeological findings. In an attempt to understand political patterns of antique societies by their universe of thought , it is clear that among all archeological findings most precious ones are the myths of that society. It is possible to say that this condition is particularly valid for antique Mesopotamia. Since it is observed that theories about the origin of state do not consider myths of those day in terms of their claims for antique Mesopotamia. When assumed relation between state and myth is thought, this condition attracts attention as a certain deficiency in political science. As it is known to us, The Epic of Gilgamesh was composed in a certain period in which city-kingdoms of Sumer evolved to the state of Akad. Thus The Epic of Gilgamesh becomes significant for understanding the patterns of political power of this period. From this point of view, The Epic of Gilgamesh may make very important contributions to discussion of the "state" or by using a term which is prefered in this study, to the "political power" wich is considered in the context of antique Mesopotamia.
Varlıklar içinde sadece insana özgü bir durum olarak siyasallık, en temelde taraf olmak, dünyada bir duruş sergilemek ile ilgilidir ve toplumsal ilişkiler yoluyla üretilmektedir. Bu yüzden siyasallık, kişiler, kurumlar ve aracıların etkisiyle siyasal toplumsallaşma sürecinin sonucunda gerçekleşmektedir. Siyasal toplumsallaşma, genel toplumsallaşma sürecinin bir parçasıdır. Toplumsallaşma ise normların, değerlerin, inançların benimsenmesi ve uygulanması bağlamında siyasallığa doğru bir süreçtir. İnsan, bir toplumun üyesi olmakla zaten siyasallaşmaktadır. Siyasal toplumsallaşma konusunda yapılmış olan bu çalışma teorik ve uygulamalı olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde teorik olarak siyasal toplumsallaşma süreci tartışılmıştır. Bu bölümde, toplumsallaşma, siyaset, siyasal, iktidar, propaganda, siyasal kültür, siyasal iletişim, devlet, ideoloji, vatandaşlık gibi kavramlar ve temel siyasal toplumsallaşma aracıları olarak kabul edilen aile, okul, arkadaşlık grupları, kitle iletişim araçları ve siyasal olaylar da siyasal toplumsallaşma ile ilişkileri dâhilinde açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca farklı sosyal bilimlerin ve teorik yaklaşımların süreci nasıl açıkladıklarına da ilk bölümde değinilmiştir. Çalışmanın uygulama bölümünde siyasal toplumsallaşma ile ilgili üniversite öğrencilerine yönelik bir anket çalışması yapılmıştır. 862 anketin cevapları ki-kare, t-testi, tek yönlü varyans analizi, faktör analizi gibi istatistik testleri kullanılarak yorumlanmış ve sürece etki eden faktörler tespit edilmiştir. Araştırmada Türkiye'deki mevcut siyasal kültürün devamlılığına ve değişimine ilişkin önemli bulgular elde edilmiştir. ; Politization, as it is only observed in human beings, refers to becoming a party in the fundamental sense, to exhibiting a position; and is produced via social relations. Politization, therefore, is realized after the process of political socialization with the interaction of individuals, institutions and agents. Political socialization is a part of the general socialization process. Whereas socialization is a process towards politization in the context of the adoption of norms, values, beliefs and their implementation. The individual already politicises by being a part of the society. This study on political socialization consists theoretical and practical chapters. In the first chapter of the study, it is in general disscussed how people become political individuals through political socialization process. In the same chapter, concepts such as socialization, politics, political, power, propaganda, political culture, political communication, state, ideology, citizenship and family, school, friendship groups, media and political organizations and events which are accepted the main socialization agents are disscussed within their relationship with the political socialization process. Also, it is touched on how different social sciences and theoretical approaches explain the process. In the practical chapter of the study, a survey about political socialization was carried out on university students. After the survey process, answers of the 862 questionnaires are interpreted and the effective factors on the process are tried to be explained by using statistical tests such as chi-square, t-tests, one way analysis of variance and factor analysis. The survey has important evidences about the countiniuty and the transformation of the current political culture of Turkey.