Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılması sonrasında, eski SSCB hinterlandında uluslararası örgüt sayısında artış yaşanmıştır: Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Orta Asya İşbirliği Örgütü, Avrasya Ekonomik Kalkınma Örgütü, Ekonomik İşbirliği Örgütü ve Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova'nın dayanışmasını ifade eden GUAM vs. Bütün bu örgütler aslında SSCB'nin yıkılışı sonrasında bölgede oluşan siyasî boşluğun (bir kısmının) doldurulması ve bu coğrafyanın yeraltı kaynakları ile ticaret potansiyelinden faydalanmak amacıyla kurulmuşlardır. Bu örgütler arasında ŞİÖ diğerlerinden amaçları ve etkinlikleri bağlamında ayrılmaktadır. Bu çalışmada, bir bölgesel örgüt olan ŞİÖ'nün Deutschyen ?güvenlik topluluğu? kavramı bağlamında analizi yapılmıştır. ?Güvenlik arayışı? Karl Deutsch'un tüm bütünleşme girişimlerinin temel dinamiğidir. Bu arayış aynı zamanda ŞİÖ'nün de temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda ŞİÖ, Deutschyen bir güvenlik topluluğu olmaya en yakın örnek olmaktadır. ; After the collopse of the Union of Soviet Socialist Republics (USSR), there has been increase in the number of international organizations in the former USSR hinterland such as Commonwealth of Independent States (CIS), Shanghai Cooperation Organization (SCO), Central Asian Cooperation Organization, Eurasian Economic Cooperation Organization, Economic Cooperation Organization, GUAM etc. In fact, all these organizations are established to fill the gap (at least partially) in the region and to benefit natural resources and the commercial potential of the region. Among these organisations, SCO has differentiated from its counterparts in terms of aims and activities. This study, analyzes will referance to Deutschian ?Security Community?. ?Searcing of Security? is the basic dynamics of Karl Deutsch?s all integration initiations. At the same time, this search forms the basics of the SCO. Hence, SCO has been the best example towards Deutschian security community.
Günümüz dünyasında uluslararası ilişkilerin yaygın karakteri, sanıldığının aksine çatışma değil işbirliğidir. Devletlerin işbirliği yapmasında maliyetleri düşürmek, verimliliği arttırmak ya da ortak tehditlerle mücadele etmek gibi bir takım unsurlar etkili olabilmektedir. Ancak kabul etmek gerekir ki, devletlerin işbirliği yapma istekleri hemen her konuda aynı derecede olamayan bilmektedir. Özellikle güvenlikle ilgili alanlarda devletlerin işbirliğine daha çekinceli yaklaştıkları görülmektedir. Bu, uluslararası alanda polisiye işbirliğinin henüz istenilen düzeye ulaşmamış olmasının da temel gerekçesidir. Uluslararası anlamda polisiye işbirliğinin en yoğun görüldüğü alan ise Avrupa'dır. Uzun ve ağır işleyen bir süreç neticesinde Avrupalı uluslar, kendi aralarında polisiye işbirliğini mümkün kılan ve kolaylaştıran bir takım girişimlerde bulunmuşlardır. Şüphesiz ki, bunda Avrupa entegrasyon sürecinin yaratmış olduğu karşılıklı güven ortamının da önemli bir katkısı bulunmaktadır. Özellikle Avrupa Birliği'nin kurulmasının ardından yaşanan gelişmeler, nihai biçimini Europol ile bulmuş olan Avrupa'daki polisiye işbirliği açısından önemlidir. Çalışmada, bu sürece katkı sağlayan hukuksal ve kurumsal gelişmeler tarihsel bir perspektiften ele alınmaktadır. ; In contemporary world, international relations' prevalent character, contrary to the expectations, is not conflict but cooperation. For states' cooperation, a set of subjects like to decrease costs, to increase efficiency or to struggle against common threats can be effective. However, it must be accepted that states' willingness to make cooperation may not be at the same level in almost all issues. It is seen that states are less willing to make cooperation especially in security issues. This is the fundamental reason of the fact that international police cooperation has not reached to the desired levels yet. The region where international police cooperation exists most intensively is Europe. As a result of a long and slow-moving process, European nations have taken a set of initiatives that enable and facilitate police cooperation among their selves. Doubtlessly, the sphere of mutual trust that the European integration process had created has also made a significant contribution for this. The developments that occurred after the establishment of European Union are especially important for police cooperation in Europe that had reached its eventual form in the framework of Europol. In this study the legal and institutional developments that contribute to this process are analysed.
Küreselleşme kavramı, yaşamların giderek çok uzaklarda alınan kararlar ve gerçekleşen olaylar tarafından biçimlendirildiği karmaşık karşılıklı ilişkilerin ortaya çıkışını ifade eder. Küreselleşme sürecinde en dikkat çekici değişim ve dönüşüme maruz kalan unsurların başında ulus-devletler gelmektedir. Bu süreçte devletler arasında karşılıklı bağımlılığın artması ile ulus-devletlerin sınırları farklı güç, amaç, kimlik ve ağlara sahip ulus-ötesi aktörler tarafından sürekli olarak geçilmektedir. Sınırların adeta ortadan kalkması ile ulus-devletler ekonomik krizler, insan güvenlik, terörizm, çevre ve iklim sorunları gibi uluslararası güvenlik sorunlarından daha fazla etkilenir hale gelmişlerdir. Bu çalışmanın amacı küreselleşme sürecinde ulus-devletlerin egemenliklerinin erozyona uğramasının nedenlerini analiz etmek yanında ortaya çıkan yeni güvenlik sorunları karşısında ulus-devletlerin yalnız başlarına çözüm üretmede yetersiz kalmaları sebebiyle işbirliğinin önemine vurgu yapmaktır. ; Globalization refers to the emergence of complex interrelationships in which lives are shaped by decisions and events taking place far beyond. In the process of globalization, the nation-state is one of the most important elements exposed to the most significant change and transformation. In this process, with the increasing interdependence between states, the boundaries of nation-states are constantly being crossed by transnational actors with different powers, goals, identities and networks. With the disappearance of borders, nation-states have become more affected by international security problems such as economic crises, human security, terrorism, environmental and climate problems. The aim of this study is to analyze the reasons for the erosion of sovereignty of nation-states in the process of globalization, and to emphasize the importance of cooperation due to insufficient state-alone solutions to new security problems.
Avrupa Birliği (AB) içinde son dönemde artan fikir ayrılıkları ve liderlik mücadelesi üye ülkeleri yeni arayışlara sevk etmiştir. Özellikle görece küçük veya güçsüz üye ülkeler güçlüler arasında sıkışmak yerine adeta bir tür küçükler dayanışmasına gitmek, bu şekilde daha fark edilir olmayı tercih etmişlerdir. Bu arayış bir tarafta başta yeni işbirliklerinin önünü açarken, yeni jeostratejik ilişkiler ve müttefik arayışlarını da teşvik etmiştir. Bu çalışmada Trimarium düşüncesi, jeopolitik teori ve Avrupa kuşkuculuğu çerçevesinde değerlendirilmiştir. Polonya'nın jeopolitik yaklaşımı göz önünde tutularak henüz yeni bir minilateral işbirliği modeli olan Trimarium'un Avrupa bütünleşmesine olan katkısı tartışılmaktadır. Bu bağlamda bu girişimin Avrupa'da var olan uçurumu derinleştiren mi, yoksa tarafları birleştiren bir etki mi yaratığı sorusuna cevap aranacaktır. ; The recent divergence of opinion and struggle within the European Union (EU) has led the member states to search for new ones. Especially the small member states have preferred to be more noticeable in this way rather than being squeezed among the strong.While this quest paved the way for new collaborations encouraged new geostrategic relations and the search for allies. In this study, Trimarium thought has been evaluated within the framework of geopolitical theory and Euroscepticism. Considering Poland's geopolitical approach, the contribution of Trimarium, which is a new minilateral cooperation model, to European integration is discussed. In this context, an answer will be sought to the question of whether this initiative has deepened the gap in Europe or created an effect that unites the parties.
Bu çalışmada Kırgız Cumhuriyeti'nin güvenlik alanında uluslararası örgütlerle olan işbirliği ve bu işbirliğinin pespektifleri ele alınmıştır. Kırgız Cumhuriyeti, bağımsızlığını elde etmesiyle beraber acil ve etkili bir çözüm gerektiren bir takım sorunla karşı karşıya kalmıştır. Bağımsızlığını yeni kazanmış olan Kırgız Cumhuriyeti'nin gündemindeki en önemli sorunlardan biri de ülkenin güvenlik sorunu olmuştur. Bunun da nedeni, SSCB'nin dağılmasından önce var olan uluslararası, bölgesel ve iç güvenlik mekanizmalarının ve sistemlerinin, ulusal çıkarlarını koruma konusunda zengin bir tecrübeye sahip olmayan Kırgızistan gibi yeni uluslararası aktörleri tehdit eden çağdaş sorunların çözümünde etkisiz kalmasıdır. Böyle bir durumda Kırgız Cumhuriyeti kendi ulusal güvenliğinin korunmasını sağlayabilmek için yeni mekanizmalar aramak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda, Kırgızistan için ulusal güvenliğin korunmasını amaçlayan kendi sisteminin oluşturulmasına yönelik ana mekanizmalardan biri, güvenlik alanında çeşitli uluslararası ve bölgesel örgütle yapılan işbirliği olmuştur. Uluslararası ilişkilerin ve uluslararası hukukun gelişiminin bugünkü aşamasında uluslararası örgütlerin rolünün önemli ölçüde arttığını ve güçlü bir işbirliği merkezi haline geldiğini söylemek mümkündür. Hükümetler arası ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşu, resmi ve gayri resmi kuruluşun Orta Asya bölgesinde ve Kırgızistan'daki güvenlik, barış ve istikrar konularında Kırgız Cumhuriyeti ile işbirliğinin gelişmesine ciddi bir önem gösterdiğini de belirtmek gerekmektedir. Bu da büyük ölçüde, Kırgızistan'ın bölgedeki istikrarsızlık merkezlerinin (örneğin Afganistan) ve bunun yanı sıra Rusya ve Çin gibi büyük uluslararası oyuncuların yakınında yer alan jeopolitik konumundan kaynaklanmaktadır. Kırgızistan da, dünya topluluğunun pek çok ülkesi ile yakınlaşmaya, karşılıklı fayda çerçevesinde işbirliği yapmaya ve kurmuş olduğu kapsamlı ve adil ilişkileri geliştirmeye çalışmaktadır. Böylece, uluslararası işbirliği ve güvenlik konusuyla alakalı olarak uluslararası kuruluşlara olan aktif katılım Kırgızistan'ın yeni jeopolitik stratejisi haline gelmiştir. Bu bağlamda, çalışmanın ana amacı çeşitli uluslararası örgütlerin Kırgız Cumhuriyeti'nin ulusal güvenliğini oluşturma süreci üzerindeki etkisini incelemek, bu işbirliğinin etkinliğini değerlendirmek ve Kırgızistan'ın çeşitli uluslararası örgütlerle güvenlik alanında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik beklentileri değerlendirmektir. ; This paper is devoted to the analysis of cooperation and its perspectives established by Kyrgyz Republic with international organizations in the field of security. Since declaring independence, Kyrgyz Republic has been faced with a myriad of problems that require urgent and effective solutions. One of the main issues on the agenda of the new independent state was the problem of security. The reason lied in the fact that the international, regional and internal security mechanisms, which existed before the collapse of the USSR system, became ineffective in dealing with the current problems that threatened new international actors such as Kyrgyzstan, which did not have enough experience in protecting their national interests. Thus, Kyrgyz Republic needed to establish new mechanisms with the purpose of protecting its national security. In this respect, cooperation with various international and regional organizations in the field of security has become one of the main strategies for the formation of a new system in protecting national security for sovereign Kyrgyzstan. Indeed, at the present stage as far as the development of international relations and international law is concerned, the role of international organizations has significantly increased, and they have become centers of cooperation on many global and regional issues. It is also worth noting that many international, governmental and non-governmental organizations have shown significant interest and displayed initiative in the development of cooperation with Kyrgyz Republic on the issues of security, peace and stability in the country and in the Central Asian region. This is largely due to the geopolitical position of Kyrgyzstan, which is located near precarious regions (for example, Afghanistan), as well as major international players as Russian Federation and China. Kyrgyz Republic, in turn, strives for closer and mutually beneficial cooperation with most countries of the world with a view to establish comprehensive and equitable relations with them. Thus, international cooperation, active participation in international security organizations became the new geopolitical strategy of Kyrgyzstan. In this context, the aim of this study is to investigate the influence of various international organizations in the process of forming national security for Kyrgyz Republic at different levels, to evaluate the effectiveness of this cooperation as well as to consider the prospects of further development.
20.yy sonu itibariyle dünya siyasetinde Sovyetler Birliğinin dağılması ile alt üst olan dengeler küresel ve bölgesel anlamda geniş etkilere sebep olmuştur. Bu bağlamda dünya siyasetine hazırlıksız şekilde çıkan Orta Asya devletleri küresel ve bölgesel anlamda yoğun dikkatleri üzerine toplayanların başını çekmişlerdir. Bölgede var olan güvenlik endişeleri komşu olan devletleri bir araya gelerek sorunları çözme fikrinin doğmasına vesile olmuştur. Böylece daha önce amacı doğrultusunda benzeri görülmemiş bir güvenlik topluluğu olan Şanghay İşbirliği Örgütü kurulmuştur. Orta Asya istikrarı için önem teşkil eden bu örgüt kapsamı genişleyerek tüm Asya adına güvenlik sağlayıcı bir role bürünmüştür. Bölgesel bir örgüt olarak değerlendirilmesi yanı sıra küresel boyutlarda ses getiren Şanghay İşbirliği Örgütü savunduğu ilkeleri ve içerisinde barındırdığı Çin, Rusya, Hindistan gibi önemli güçler sayesinde "Yeni Asya Bloğu" olarak değerlendirilmiştir. Bu anlamda astronomik ölçülerde sahip oluğu sınır genişliği, nüfusu ve ekonomik büyüklüğü olan Şanghay İşbirliği Örgütü küre üzerindeki yenidünya düzeninin kurmaylarından biri olmaya aday bir topluluk olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanında yeni küresel güçler arasında bulunan Çin ve Rusya tarafından bölgeselleşme hareketlerine ağırlık verilerek Avrasya Ekonomi Birliği, Bağımsız Devletler Topluluğu gibi çeşitli örgütlenmeler sağlanmıştır. Söz konusu çalışmanın kapsamı bağımsızlık sonrası bölgeselleşme çalışmalarının odağı olan Orta Asya'dan yola çıkılarak bir Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinden oluşmaktadır. Temel amaç bölgeselleşme çalışmalarının küresel dünya üzerinde yarattığı yankıların anlaşılması ve bu düzene getirdiği faydalar ve zararların anlaşılmasıdır. Söz konusu bölge üzerinde yazılmış binlerce bilimsel yazının incelenmesi sonucunda Orta Asya'nın dünyanın mihveri olma iddiasını sürdürdüğü anlaşılmış ancak bölgenin şu anki en büyük gücü Çin'in yakın gelecekte hakimiyet kazanacağı tespit edilmiştir. ; As of the end of the 20th century, the balances in world politics, which were turned upside down with the disintegration of the Soviet Union, have caused wide effects in the global and regional sense. In this context, the Central Asian states, which emerged unprepared for world politics, took the lead among those who attracted intense global and regional attention. The security concerns in the region led to the idea of coming together with neighboring states to solve the problems. Thus, the Shanghai Cooperation Organization, an unprecedented security community, was established in line with its purpose. This organization, which is important for the stability of Central Asia, expanded its scope and assumed a security role for the whole of Asia. Besides being evaluated as a regional organization, the Shanghai Cooperation Organization, which has made a global impact, has been evaluated as the "New Asian Bloc" thanks to the principles it advocates and the important powers such as China, Russia and India. In this sense, the Shanghai Cooperation Organization, with its astronomical border width, population and economic size, is considered as a candidate to be one of the staff of the new world order on the globe. In addition to this, various organizations such as the Eurasian Economic Union and the Commonwealth of Independent States have been established by focusing on regionalization movements by China and Russia, which are among the new global powers. The scope of the said study consists of Shanghai Cooperation Organization members, which is based on Central Asia, which is the focus of post-independence regionalization studies. The main purpose is to understand the repercussions of regionalization studies on the global world and to understand the benefits and harms it brings to this order. As a result of the examination of thousands of scientific articles written on the region in question, it has been understood that Central Asia continues to claim to be the axis of the world, but it has been determined that China, the current biggest power of the region, will gain dominance in the near future.
TEZ11407 ; Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2015. ; Kaynakça (s. 75-94) var. ; xiv, 97 s. : res. (bzs. rnk.), tablo ; 29 cm. ; Bilginin güce eşit olduğu çağımızda bilginin saniyeler içerisinde tek bir tuşla paylaşıldığı siber uzay, ulusal ve uluslararası güvenlik algısında radikal değişimlere yol açmıştır. Bu yüksek lisans tez çalışması siber uzayın yarattığı algı değişiminin devletlerin ulusal güvenlik stratejilerini nasıl etkilediğini araştırmaktadır. Çalışmada siber uzayla ilgili kavramsal ve kuramsal çerçevenin incelenmesinin ardından, siber uzayda ulus devletlerin birbirleriyle ve devlet dışı aktörlerle ilişkileri tepkisel, stratejik ve diplomatik olarak gruplandırılmıştır. Buna ek olarak, siber güvenliğin sağlanmasındaki kısıtlı uluslararası işbirliği çabaları, Rusya-Ukrayna Krizi'nde Siber Berkut'un eylemleri ile sosyal medyada siber korsan ve terör gruplarının meydan okumaları incelenmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin ulusal güvenlik stratejisi siber yeterlilikleri gelişmiş olan devletlerle kıyaslanmış ve Türkiye için bir siber güvenlik modeli ortaya konulmuştur. 'Beşinci Boyut' olarak adlandırılan siber uzayın güvenlik algısında yarattığı değişimler, ulus devletin kara, hava, deniz ve uzayın yanı sıra siber alanda da tavizsiz güç yarışını sürdüreceğini göstermektedir. Bununla birlikte, devletlerin siber diplomasiyi yabancı devletlerin halklarını etkilemede etkin bir araç olarak kullandıkları, siber istihbarat faaliyetlerine önem verdikleri ve siber ordular kurdukları görülmektedir. Siber güvenlik stratejilerinde devletlerin ulusal yazılımlarını geliştirmeye öncelik vermeleri ulusal güvenlik kaygılarının uluslararası işbirliğinin önüne geçebileceğine işaret etmektedir. Çalışmada uluslararası siber güvenliğin sağlanması için siber terör gruplarıyla olan mücadelede uluslararası işbirliğinin sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. ; In our era, when knowledge is equal to power, cyber space – where information is shared with one click – has led to radical changes in the national and international perception of security. This master's thesis researches how the perception change that cyber space has created affects the national security strategies of states. After the analysis of the conceptual and theoretical frameworks, we have defined the relations among nation states and the relations between nation states and non-state actors as reactional, strategic and diplomatic. In addition, we have examined the limited attempts of international cooperation, the acts of Cyber Berkut in the Russia-Ukraine Crisis and some challenges raised by hacktivist and terror groups in cyber space. Furthermore, we compared Turkey's national cyber security strategy to the states with developed cyber capabilities, and a cyber security model for Turkey has been put forward. The changes cyber space or 'The 5th Domain' has led to in the perception of cyber security demonstrates that the fierce power struggle among nation states will continue not only in land, air, sea and space but also in cyber space. Along with this, it has been observed that states use cyber diplomacy as a powerful means of influencing the people of foreign countries, they give importance to cyber intelligence activities and they establish cyber armies. The fact that nation states give priority to developing their national software suggests that concerns about national security will surpass the efforts of international cooperation in cyber space. In order to ensure international cyber security and to cope with cyber terror, it has been concluded in the thesis that international cooperation is a must.
Bu çalışmada Türkiye Selçuklu Devleti ile Kilikya Ermenileri arasındaki siyasi ilişkiler incelendi: Türklerle Ermeniler arasındaki ilişkiler Selçukluların Anadolu'ya girişi ile başlar. Bizans yönetiminde baskı altında yaşayan Ermeniler, Selçukluları kurtarıcı olarak karşıladılar. Ancak Haçlı Seferleri sırasında Hıristiyanlar, Ermenileri Türklere karşı kışkırttılar. Haçlıların yardımı ile Çukurova bölgesini ele geçiren Ermeniler burada bir baronluk kurdular. Ermeniler Haçlılarla ittifak yaparak Türk topraklarına saldırılar düzenlediler. Haçlılar Kilikya Ermenilerini baronluktan Krallığa yükselttiler. Türkiye Selçuklu Sultanları İzzeddin Keykâvus ve Alâeddin Keykubâd zamanında Selçuklular Ermenileri kendilerine tabi hale getirdiler. 1243 Kösedağ savaşı sırasında Ermeniler Selçuklulara ihanet ettiler. Moğollarla işbirliği yapan Ermeniler Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad'ın eşi Hunat Hatun'un yolunu kesip, Moğollara teslim ettiler. Moğollar Hunad Hatun'u şehit ettiler. Türkiye Selçuklularının yıkılması ile Ermenilerle mücadeleye Memluk Devleti devam etti. Kilikya Ermeni Krallılığına Memluklar son verdi. ; The political relations between Turkey Seljuk States and the Cilician Armenians have been viewed in this article: The relations between Turks and Armenians have begun by coming of Çağrı Beg'sto Anatolia. Armenians who was living under pressure of Byzantine rul ewel comed Seljuks as liberators. However Christians provacated the Armenians against the Turks during the Crusades .Armenians who captured the Çukurova region by the help of the Crusaders, so they established a barony there. Armenians as attacks on Turkish territory by having alliance with Crusaders. Crusaders raised the Cilicia Armenians from baronage to kingdom. In the period of İzzeddin Keykavus and Alâeddin Keykubâd who are theTurkey SeljukSultans had Armenians subject to them. Duringthewar of Kösedağ in 1243, Armenians betrayed the Seljuks. By the cooperation of Mongolians, Armenians barried the path of theSeljuk Sultan Alaeddin's Khatun, and they caught Hunat Keykubad. Then, handed her theMongols. Mongols martyred Khatun Hunad. By the destruction of Turkey Seljuks, the Mamluk Empire continued to fight with Armenians. Mamluks kingdom put an end to Armenian Cilicia.
Reaffirming the importance of the U.S.-Japan relationship -- Contributing to world peace and global prosperity -- Definitive implementation of the U.S.-Japan security treaty -- Integrating hard power and soft power -- The political necessity for cooperation -- Review of bilateral cooperation on global issues -- The global partnership under the George H.W. Bush administration (1989-1993) -- The common agenda under the Clinton administration (1993-2001) -- Alliance cooperation under the George W. Bush administration (2001 -- present) -- A new framework for enhanced global security -- Promoting regional economic integration: an Asia-Pacific union -- U.S.-Japan free trade agreement -- Main areas for cooperation -- Environment and energy -- Climate change -- Energy-saving societies -- Development and Africa -- Nuclear nonproliferation -- Other possible areas for cooperation.
Dünya ekonomik sisteminde ülkeler, karşılıklı uluslararası bağımlılığı arttırmak ve kendi ülke çıkarlarını koruyarak daha yüksek refaha sahip olmak için liberalleşme olgusuna daha sıcak bakmaktadırlar. Rekabet koşullarıyla mücadele etmek, üretim hacmini ve verimliliklerini arttırmak gibi amaçlarla ticaretin serbest olduğu ekonomik birlikler oluştururlar. Bu entegrasyonlar üye ülkelerin birbirleri arasındaki ticaretinde olumlu sonuçlar yaratsa da üye olmayan ülkeler ile yapılan ticarette dışlama etkisi yaratabilmektedir. Türkiye'nin ekonomik entegrasyonlar çerçevesinde Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin sancılı geçmesi Gümrük Birliği (GB) Anlaşması'nı tartışılır hale getirmiştir. Bu durumda Türkiye'nin GB'ye farklı bir seçenek olarak değerlendirilebilecek olası Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeliğinin dış ticaretimiz üzerinde yaratacağı etki ülkenin uluslararası iktisat politikasına ışık tutması açısından önemlidir. ŞİÖ Orta Asya'da kapsadığı alan bakımından zengin doğal kaynaklara sahiptir ve örgüt sınırlarının çevresinde güçlü devletlerin varlığı söz konusudur. Bu bakımdan önemli bir jeopolitik ve stratejik bölge statüsündedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin örgüte üyeliğinin önemi açığa çıkmaktadır. Nitekim hem siyasal hem de ekonomik anlamda küresel bir aktör olma hedeflerine katkı sağlayabilecektir. Türkiye tarihsel ve kültürel bağları bulunan bu örgüte üyelik konusunda çekimserdir. ŞİÖ de Türkiye'nin şimdiye kadarki üyelik taleplerine sıcak bakmamıştır. Ancak hem örgütün hem de Türkiye'nin reddedemeyeceği bir durum vardır. ŞİÖ sınırlarına komşu olduğu ve Avrupa ile arasında bir köprü görevi gören Türkiye ile ilişkilerini daha sıkı tutmak ve ilerletmek zorunda kalacaktır. ŞİÖ ile gerçekleşecek olası bir üyelik hem siyasi istikrar, hem genişleyen dış ticaret hacmi hem de artan DYY seviyesi ile Türkiye'deki yatırımları tetikleyecek, ülkenin siyasi ve ekonomik durumundaki iyileşmeye paralel olarak gelişen yurtdışı finansman olanakları sayesinde yurtiçi faiz oranları düşük seviyelerde izleyecek ve sonuç olarak yatırımlar üzerindeki dışlama etkisi azalacaktır. ; The countries in the world economic system, enhancing international mutual dependence and their country's interests to have the higher prosperity maintaining liberalization phenomenon warmer. Withstand the competitive conditions, production capacities and raise their productivity is free trade for purposes such as economic units. This integration of member countries ' trade between each other and create positive outcomes in non-member countries made trade with the exclusion of the impact it may cause. Turkey's economic integration within the framework of the European Union (EU) membership process is painful to go through the Customs Union (GB) agreement will be discussed. In this case, Turkey could be viewed as a potential alternative to the GB the Shanghai Cooperation Organization (SCO) will have impact on our membership of the foreign trade of the country in terms of international economic policy, it is important to hold the light. The SCO in Central Asia, the area that is rich in natural resources and with the presence of powerful States surrounding a major geopolitical and strategic region. From this perspective the importance of Turkey's membership in the organization. Indeed, both political and economic sense to be a global actor contribute to their destination. Located in the historical and cultural ties to Turkey's membership to the Organization even though abstaining and about Turkey's membership in the SCO prompts hot looked at the two sides and has a real hold. SCO borders the neighborhood and serves as a bridge between Europe and Turkey and will have to enter into a closer relationship. SCO will take place with a possible membership and political stability, as well as increasing expanding external trade and foreign direct investment levels to trigger investments in Turkey, with the country's political and economic situation improvement thanks to overseas funding opportunities developed in parallel with domestic interest rates at low levels to watch and, as a result, the effect of the exclusion would be reduced investments.
En başından beri Sırpların çoğunluğu, Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni sadece Sırpları cezalandırmak için kurulmuş Sırp karşıtı bir mahkeme olarak değerlendirmişlerdir. Bu düşünce, doğal olarak mahkeme ile işbirliği konusunda ciddi bir dirence neden olmuştur. Buna ilaveten, Avrupa Birliği ve ABD'nin Sırplara milli kahraman olarak gördükleri kişileri bu mahkemeye teslim etmeleri yönündeki baskıları, Sırpların yine kurban edildikleri yönündeki tarihi inançlarının canlanmasını da beraberinde getirmiştir. Ancak savaş yorgunu Sırplar, o yıllarda ekonomik ve siyasi anlamda aşağılanmış, izole olmuş ve çaresiz durumda olduklarından; bu umutsuz vaziyetlerinden kurtulmak ve Avrupa'ya dönebilmek adına AB ile kurumsal ilişkiler kurmayı alternatifsiz ve hayati olarak görmeye başlamışlardır. Mahkeme ile işbirliği konusu ise, Sırpların karşısına AB tarafından çok net ve vazgeçilmez bir koşul olarak ortaya konmuştur. İlişkilerin sadece başlayabilmesi için bile bir ön şart niteliğinde olmuştur. Bu nedenle mahkemeyle işbirliği yapmamak yönündeki istikrarlı ve net duruş, zaman içerisinde değişmeye başlamıştır. Buna ilaveten, AB ile kurumsal ilişkilerin başlaması, Rasyonal Seçim Kurumsalcılarının öngörülerine uygun olarak, AB'nin Sırplar üzerindeki etki kapasitesini daha da arttırmıştır. Nihayetinde AB'nin çekim ve etki gücü, Sırpların direncini kırmayı başarmış ve birçoğunun eskiden kahraman olarak gördükleri kişilikleri Lahey'e teslim etmelerini sağlamıştır. ; From the very beginning, the majority of Serbs have evaluated the International Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia (ICTY) both as anti-Serb and as an instrument created to punish Serbs only. This feeling created a strong resistance among them against cooperation with the Tribunal. Furthermore, the pressure from the European Union and the United States of America as well as the threats on Serbs to extradite their war heroes, revived the historic Serbian anti-West victim based feelings. However, since war-thorn Serbia was so humiliated and isolated both politically and economically that Serbs couldn't figure out any other alternative then to build institutional relations with the EU in order to get rid of this desperate situation and return back to Europe. Nevertheless, cooperation with the ICTY was put forward by the EU as a precise and indispensable condition for even the initiation of such relations. Therefore, both the Serbian public's and politicians' initial consistency on noncooperation started to change. Besides, in accordance with the rational choice institutionalists' assumptions, the building of institutional relations with the EU had even increased EU's impact capacity on Serbia. Ultimately, magnetic and transformative impact of the EU overcame and successfully convinced Serbia to extradite its most important leaders and former war heroes to The Hague.
ÖZET AYGÜN, M. Fatih. Avrupa Birliği Entegrasyon Teorileri Işığında Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan Arasındaki Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi'nin Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014 Bu çalışmada Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan arasında kurulmak istenen "Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi" mekanizmalarının da yer aldığı bölgesel vizyon temelinde bütünleşme süreci, Avrupa Birliği'ni konu alan entegrasyon teorileri ışığında incelenecek ve entegrasyon teorilerine kısaca değinilecektir. Avrupa Birliği Bütünleşme Teorileri içerisinde bütünleşmeyi tamamıyla açıklayabilecek tek bir teori olduğunu söylemek zordur. Bu görüşten yola çıkarak Türkiye'nin entegrasyon ihtiyacını, entegrasyon arayışını ve en başta yakın komşularını kapsayan yeni bölgesel entegrasyon vizyonunu en iyi açıklayabilecek teoriler incelenecektir. Anlatılan teoriler ışığında gerçekleştirilmek istenen bütünleşme sürecinin başarısız olma sebepleri araştırılacaktır. ; ABSTRACT AYGÜN, M. Fatih. An Evaluation of the High Level Quartet Cooperation Council between Turkey-Syria-Jordan-Lebanon in the Light of the European Union Integration Theories, Master's Thesis, Ankara, 2014 In this study, the integration process on the basis of regional vision including the High Level Quartet Cooperation Council mechanisms that are wanted to be established between Turkey-Syria-Jordan-Lebanon will be assessed in the light of the European Union Integration Theories and the integration theories will briefly be touched upon. It is hard to state that there is not a single theory which fully explains the integration among the European Union Integration Theories. In this context, the theories that can explain in the best way of Turkey's need for integration, its search for integration and especially its new regional integration vision covering its close neighbors will be analyzed. The reasons for failure in the integration process that is aimed to be conducted will be researched in the light of mentioned theories.
2008'de bağımsızlığını ilan eden Kosova küresel sistemin en genç devletlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülke, genellikle Sırbistan ile olan gergin ilişkileri ve uluslararası tanınma sorunuyla dünya gündeminde yer alsa da; Kosova'ya ilişkin göze çarpan bir diğer husus da ülkenin ABD ile kurmuş olduğu çok yakın ilişkilerdir. Öyle ki, bu yakın ilişkiler "Kosova ABD'nin 51.Eyaleti" söylemini de beraberinde getirmektedir. Şüphesiz ki Kosova'nın bu denli ABD etkisi altında kalmasının temel sebebi, ABD'nin Kosova'nın bağımsızlık sürecine vermiş olduğu yoğun destektir. Uluslararası ilişkilerde (neo) realist paradigmadan hareketle devletler arası ilişkilerde temel belirleyici dinamiğin çıkarlar olduğu düşünülürse ABD'nin Kosova'ya vermiş olduğu yoğun desteğin altında, ABD'nin bölge üzerinde sahip olduğu önemli çıkarların yattığı görülmektedir. Öte yandan, büyük çoğunluğu Müslüman olan Kosova'nın ABD ile kurmuş olduğu yakın ilişkiler 1990'lara damgasını vuran Samuel Huntington'un meşhur Medeniyetler Çatışması Tezi ile uyuşmamaktadır. Bu çalışma "Kosova ABD'nin 51. Eyaleti" söyleminin haklılığını ve sosyo-politik nedenlerini tartışmayı amaçlamaktadır. Çalışmada teorik yöntem olarak Kosova örneğinden hareketle (neo) realizm, Medeniyetler Çatışması Tezi ile mukayese edilmiş olup sonuçta uluslararası ilişkilerde çıkar kavramının kimlik faktörüne daha baskın geldiği tespit edilmiştir ; Since 2008, Kosovo has emerged as one of the youngest state of the territory. Despite of the fact that the country is known by its tense relations with Serbia and its ongoing international recognition issue; Kosovo's very close relationship with the USA attracts the attention of international public opinion. In this context, the country's very close relations entail the "Kosovo is the 51. State of the USA" discourse. Doubtless, USA's lasting support to Kosovo during its independency process should be considered as the major reason of Kosovo's affiliation to USA. From the perspective of realist paradigm, states' interests are the main dynamic which determines the cooperation between the international actors. In other words, USA's wide support to Kosovo is very much connected to USA's major interests over the territory. On the other hand, USA's close relationship with Kosovo where is mostly inhabited by Muslims does not support the Samuel Huntington's famous Clash of Civilization thesis. This study seeks to investigate the rightfulness and the socio-political background of the "Kosovo is the 51. State of the USA" discourse. As a theoretical background, a comparison is applied to (neo) realism and Clash of Civilization thesis on the case of Kosovo. According to the findings of the study, interests are tend to surpass the identity notion in international relations
Kelkitli, Aslı Fatma (Arel Author) ; Russia appeared to be a country that did not eschew from resorting to hard power instruments suchas military intervention and economic sanctions in the post-Cold War period. Moscow fought a battleagainst Georgia over South Ossetia in August 2008. It also sent its military personnel to Crimea tocapture strategic points and to take control of the critical infrastructure in February 2014, shortlybefore the referendum which would decide whether the peninsula would merge with Russia. Russiaalso occasionally cut off natural gas supplies to Georgia and Ukraine in the middle of winter when thesetwo pro-Western states failed to pay their accumulated natural gas debt. Yet, Moscow starting from themid-2000s has been taking serious and systematic steps to strengthen and expand its soft power basein its immediate neighbourhood as well. These efforts speeded up in the wake of colour revolutionsin Georgia, Ukraine and Kyrgyzstan which resulted in the replacement of friendly governments thatpaid special attention to Russian concerns and sensitivities with new leaders and cadres that aimedto bring their countries closer to the West. This article will examine the Central Asian dimension ofRussia's soft power policy by borrowing the soft power concept of Joseph Nye. Nye defines soft poweras the capacity to have an impact on or shape the preferences of others by relying upon intangibleassets such as political values, international institutions and culture. So, the study will start with theanalysis of the extent of recognition of Russia's political values, especially its sovereign democracymodel which prioritizes the demands of the state over those of individuals, lays emphasis on theprinciples of independence, sovereignty and non-interference in internal affairs in the intercourse withother states and underlines the primacy of traditional and conservative values such as unity, solidarityand family over individualism, feminism and LGBT rights by the Central Asian political elites. Thearticle will then move on to explore the extent of Russia's success in exporting the main tenets of thesovereign democracy model to Central Asia by examining some of the agreements, declarations,decisions and practices of the international institutions such as the Commonwealth of IndependentStates, the Collective Security Treaty Organization and the Shanghai Cooperation Organization whichplay significant role in the region. The study will end with the assessment of the cultural aspect of theRussian soft power in Central Asia by investigating the prevalence of Russian language, Russian highereducation institutions, Russian media and Russian mass entertainment in the region.
21. yüzyılda özellikle küreselleşmenin etkisiyle uluslararası örgütlerin işlevi ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bölgesel örgütlenmelerin önem kazandığı günümüzde Avrupa Birliği (AB) benzeri örgütlenmelerin önemi ve uluslararası ilişkilerdeki etkinliği artmıştır. Uluslararası örgütlerin etkinliğinin artması bölgesel entegrasyonların oluşmasını hızlandırmıştır. Afrika kıtası da bu bağlamda özellikle bağımsızlık sonrası dönemde kıta içinde çeşitli entegrasyonlara girişmiştir. Kıta, iç sorunlarını bölgesel örgütler aracılığıyla aşmaya çalışmaktadır. Afrika kıtasında şu an BM genel kuruluna üye 54 ülke bulunmaktadır. Bu sayı dünya'da bulunan devlet sayısının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında 54 devletin oybirliğiyle aldıkları kararlar BM çatısı altında önemli bir ağırlığa sahiptir. Fakat Afrika kıtasında siyasi bir bütünlük henüz bulunmamaktadır. Bunun en büyük nedenlerinden biri sömürge sonrası dönemde bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerin kıta içerisinde bir bütünlük oluşturamamalarıdır. Bu çalışmada Afrika kıtasında, kıta çapında tüm devletleri kapsayan siyasi bir bütünlük ve küresel anlamda uluslararası güce sahip etkin bir örgütün neden henüz oluşmadığının cevabı aranmaktadır. Afrika'daki siyasi, bölgesel ve sosyo-kültürel entegrasyonlar sınıflandırılıp kuruluş amaçları ve etkinlikleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Kıtada oluşturulan entegrasyonların hangi iç dinamikler doğrultusunda meydana geldiği incelenmiştir. Bu bağlamda kıtada kolonyal bağların etkisinin neo-kolonyal dönemde de devam ettiği ve bölgesel örgütlenmelerde belirleyici olduğu sonucuna ulaşılacaktır. ; In 21st Century, under the influence of globalization, international organizations's importance and functions are growing of day by day. Especially coming into prominence of regional organizations, The effectiveness European Union (EU) and similiar organizations has been increased in international relations.The increasing effectiveness of international organizations has accelerated the emergence of regional integrations. Even The Continent of Africa has created difirent kinds of integrations, especially in the post-independence period. Continent is trying to solve the problems through regional organizations. There are 54 member states in UN General Essembly from the continent of Africa.This number is the one-quarter of the states in all over the world. In this context, decisions taken by 54 state's unanimity, occupies important weight under the umbrella of UN. However there are no political integrity within the states of Africa continent. One of the greatest reason is that the newly independent states could not create an integrity within the continental, especially in the post-colonial period. In this study is trying to provide answer to why not formed yet, such a political integrity and an effective organization with the international force that includes all states within the continent. The political,regional and socio-cultural integrations of Africa has been classified and examined in accordance with their organizational goals and events. The established integrations in the Continent, were examined in accordance with the internal dynamics of integrations. In this context, the effect of colonial ties over continent has been maintained during the neo-colonial period. Also this ties are decisive over regional organizations.