Türkiye'de laiklik, cumhuriyetin değişmez bir niteliği ve özel öneme sahip bir ilkesidir, ancak Avrupa Birliği ülkelerinden farklı bir uygulamaya sahiptir. Türkiye'nin AB'ne üyelik sürecinde laikliğin nasıl etkileneceği ve Türkiye'de uygulanma biçimiyle laikliğin bu süreçte ne gibi tartışma ve açılımlara yol açacağı araştırılması gereken önemli konulardan biridir. Bu çalışmada Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan laiklikle Türkiye'de uygulanan laikliğin karşılıklı analizi yapılmaya çalışılmıştır. ; Secularism in Turkey is a permanent characteristic of the republic and a principle of special importance, while there is different understanding and implementation of secularism in the European Union countries. Therefore, the questions of how the understanding of secularism, as it is implemented in Turkey will be affected by Turkey's integration process to the EU and what kind of debates might take place as a result should be addressed. This study makes a comparative analysis of the implementation of secularism in Turkey and in the European Union.
Bu çalışmada, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik sürecinde rekabet politikası başlığı altında yer alan devlet yardımı kavramı açıklanmaya çalışmıştır. Daha sonra devlet yardımı kavramının AB ülkeleri ve Türkiye'deki yapısı ile parasal büyüklükleri ele alınmıştır. Son olarak da ülkemiz mevzuatında yer alan devlet yardımlarının AB'ye tam üyelik süresinde AB mevzuatına uyumu ve yaşanması muhtemel sorunlara yer verilmiştir. ; The present study aims to explain the concept of state aid under the title of competition policy in the process of Turkey's full membership to the European Union. The structure of the concept of state aid in European Union countries and Turkey, as well as the relevant figures, was investigated. Finally, harmonisation of state aids in Turkey's legislation with the European Union legislation in the process of full membership and potential problems were discussed herewith.
Bu çalışmada, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik sürecinde rekabet politikası başlığı altında yer alan devlet yardımı kavramı açıklanmaya çalışmıştır. Daha sonra devlet yardımı kavramının AB ülkeleri ve Türkiye'deki yapısı ile parasal büyüklükleri ele alınmıştır. Son olarak da ülkemiz mevzuatında yer alan devlet yardımlarının AB 'ye tam üyelik süresinde AB mevzuatına uyumu ve yaşanması muhtemel sorunlara yer verilmiştir. ; The present study aims to explain the concept of state aid under the title of competition policy in the process of Turkey's full membership to the European Union. The structure of the concept of state aid in European Union countries and Turkey, as well as the relevant figures, was investigated. Finally, harmonization of state aids in Turkey's legislation with the European Union legislation in the process of full membership and potential problems were discussed herewith.
Teknoloji, ekonomi, politika ve birçok boyutta yaşanan değişimler insan kaynakları uygulamaları ve yönetimi konusunda bazı değişimlerin gerçekleşmesine neden olmuştur. Yaşanan değişimler ile beraber insan kaynaklarının hem yönetsel hem de uygulamaları konusunda yapısal değerlendirmelere olan ihtiyaç artmıştır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye ve AB ülkelerindeki sağlık işletmelerindeki insan kaynakları uygulamaları ve insan kaynakları yönetimini karşılaştırarak değerlendirmektir. Bu amacın gerçekleşmesi için İKY'ye yönelik çalışmalar incelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda sağlık kuruluşlarının insan kaynakları uygulamaları ve yönetimi konusunda Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye arasında bazı farklılıkların bulunduğu gözlenmiştir. Türkiye ile Avrupa Birliği ülkelerinin benimsediği çalışana değer zihniyetinin farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin liyakat kuralları, tanıdıkların istihdamı gibi konularda Avrupa Birliği ülkeleri kadar duyarlı olmadığı gözlenmiştir. Türkiye'de sağlık insan gücünün iş yükünün fazla olması gibi yaşamakta olduğu sorunlar bulunmaktadır. Türkiye'nin yaşamakta olduğu sorunları AB ülkelerinin daha önceden yaşadığı ortaya çıkmıştır. Sağlık kuruluşlarının insan kaynakları uygulamalarındaki mevcut ve gelecekte olması muhtemel sorunların AB ülkelerinin uygulamalarının incelenmesiyle çözülebilecektir. ; The changes in technology, economy, politics and many dimensions have caused some changes in human resources practices and management. Together with the changes that have taken place, the need for structural evaluations of human resources both in managerial and practices has increased. The aim of the study is to evaluate human resources in the health business in Turkey and EU countries by comparing their human resources practices and human resources management. In order to achieve this aim, the studies on HRM were examined. As a result of the investigations it has been observed that there are some differences in human resources administration and management of health institutions between European Union countries and Turkey. Mentality of the value to employee adopted by the European Union countries and Turkey appeared to be different. It has been observed that Turkey is not sensitive on issues such as merit rules, employment of acquaintance as European Union countries. Health workforce in Turkey has existing problems such as high workload. It has been revealed that problems that are living in Turkey EU countries have lived these problems before. The current and future problems of human resources practices of health institutions can be solved by examining the applications of EU countries.
Ülkelerin sürdürülebilir kalkınmaya önem vermesiyle çevrenin iyileşmesi ve sınırlı kaynakların kontrol altına alınması sağlanarak ekonomilerin gelişmesi sağlanabilir. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin sürdürülebilir kalkınma ile ilgili politikaları küresel ekonomiyi etkileyebildiğinden dolayı Avrupa Birliği ülkelerinin sürdürülebilir kalkınma performanslarının ölçülmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda araştırmada, Avrupa Birliği ülkelerinin en son ve güncel olan Dönüşüm Performansı Endeksi (Transaction Performance Index - TPI) bileşenlerine ait değerler üzerinden söz konusu ülkelerin sürdürülebilir kalkınma performansları MEREC tabanlı WEDBA yöntemi ile ölçülmüştür. Bulgulara göre ilk olarak MEREC yöntemi ile ülkelere göre en önemli TPI bileşeninin ''çevresel dönüşüm'' olduğu tespit edilmiştir. İkinci olarak ise MEREC tabanlı WEDBA yöntemine göre en fazla sürdürülebilir kalkınma performansına sahip ilk üç ülkenin Danimarka, İrlanda ve Malta, buna karşın en az performansa sahip ilk üç ülkenin ise GKRK, Finlandiya ve Estonya olduğu gözlenmiştir. Araştırmada ayrıca MEREC tabanlı WEDBA yöntemi kapsamında ülkelerin ortalama sürdürülebilir kalkınma performansları hesaplanmış ve ortalama performans değerinden az performansa sahip olan ülkelerin küresel ekonomiye katkılarının daha fazla olması için sürdürülebilir kalkınma performanslarını artırmaları gerektiği değerlendirilmiştir. Son olarak yöntem açısından duyarlılık ve ayırım uzaklığı analizlere göre ülkelerin sürdürülebilir kalkınma performansları TPI kapsamında MEREC tabanlı WEDBA yöntemi ile ölçülebileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Yolsuzluk, kamu sektörü ile sınırlı olmayıp, özel sektöründe kamu kurumları ile ilişkilerinde, kendi aralarındaki faaliyetlerde ve iç işleyişlerinde karşı karşıya oldukları büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Yapılan yolsuzluklar, finansal tabloların güvenilir ve şeffaf olmasını engelleyecektir. Sadece etkili bir denetim ile usulsüzlük riski faktörleri değerlenerek, finansal tablolardaki bilgilerin güvenilirliklerini etkileyecek muhtemel yolsuzluk, hata ve hilelerin ortaya çıkarılması ve önlenmesi sağlanabilir. Dolayısıyla, ülkelerin yolsuzlukla mücadele politikalarında, bağımsız denetimin kapsamının genişletilmesi ve sıklaştırılması önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, bağımsız denetim ile yolsuzluk algı düzeyi arasında bir korelasyon bulunması beklenmektedir. Bu çerçevede Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülke çeşitli eşikler belirleyerek, bu eşikleri sağlayan işletmelere bağımsız denetim zorunluluğu getirmiştir. Bu çalışmada, Avrupa ülkelerinin belirlediği bağımsız denetim muafiyet eşiklerinin, yolsuzluk algılama düzeyi üzerinde bir etkiye sahip olup olmadığı incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; bağımsız denetim muafiyet eşikleri ile ülkelerin yolsuzluk endeksleri arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. ; Corruption is not limited to the public sector, but is seen as a major threat that is faced in the private sector in their relations with public institutions, in their activities and in their internal functioning. Corruption effects the reliability and transperancy of the financial statements. Only with effective auditing, by assessing the risk factors of irregularity; the exposure and prevention of possible corruption, fallacies and fraud that will effect the reliability of financial statements can be ensured. In the process of coping with each country's struggle with corruption policies, it is important to note that the scope of the independent audit should be expanded and the frequency of it should be increased. Therefore it is expected that there exist a correlation between independent audit and corruption perception level. In this context, by specifying certain thresholds in many countries; Euroepan countries being inthe first place, an independent audit requirement to businesses that meet such thresholds has been brought up. In this study, it is researched whether the independent audit exemption thresholds introduced by European countries have an effect on corruption perception level or not. Based on the research findings, there exist a relationship between independent audit exemption thresholds and each country's corruption index.
Ekonomik krizler son yüzyılda fazla karşılaşılan bir olgu olarak ekonomistler için önemli bir araştırma konusudur. Ayrıca ekonomik krizler, genel anlamda ülkelerin makroekonomik parametrelerinde negatif etkiler meydana getirmektedirler. Bu negatif etkilerden biri de yerel yönetimlerin mali yapısı üzerinde meydana gelmektedir. Vatandaşlara en yakın hizmet veren kamu idareleri olan yerel yönetimlerin ekonomik krizle birlikte mali yapılarındaki etkileşim değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu amaçla çalışmanın amacı makroekonomik etkileri olumsuz olan ekonomik krizlerin yerel yönetimlerin maliyelerinde ne tür etkiler bıraktığının tespit edilmesidir. Bu tespitin yapılması için "Avrupa Borç Krizi" örnek olarak seçilmiş ve PIIGS ülkelerinin de içinde yer aldığı Avrupa'daki on beş ülkenin krizin en yoğun olduğu "2010-2015" yılları arasında yerel yönetim bütçelerindeki negatif dönüşüm gözlenmiştir. Sonuç olarak bahsedilen dönemde bu ülkelerin yerel yönetimlerinin gelir ve harcamalarında daralmalar olduğu ve yaşanan ekonomik krizlerden ciddi anlamda etkilendikleri tespit edilmiş ve yerel yönetimlerin krizlerden daha az etkilenmesi için neler yapılması gerektiği hakkında çeşitli önerilerde bulunulmuştur. ; Economic crises are an important research topic for economists as a more common phenomenon in the last century. Also, economic crises have negative effects on the macroeconomic parameters of countries. One of these negative effects is on the financial structure of local governments. The deterioration in the financial structures of local administrations as the public institutions serving the citizens closest to them is an issue that needs to be evaluated. The aim of this study is to determine the effects of the economic crises which have negative macroeconomic effects on the finances of local governments of fifteen countries. In order to make this determination, the "European Debt Crisis" was chosen as an example and negative transformation was observed in the local government budgets between the years 2010-2015, when the crisis in Europe was the most intense. As a result, it was determined that there was contraction in the revenues and expenditures of local governments of these countries and they were seriously affected by the economic crises and various suggestions were made about what should
Ekonomi literatüründe, savunma hizmeti için yapılan harcamaların ekonomik büyümeyle ilişkisi, üzerinde uzlaşı sağlanamayan konulardan biridir. Bu ilişkinin çok önemli ve kuvvetli olduğu kabul edilmekle birlikte, etkileri konusunda fikir birliğine varılamamıştır. Bu bağlamda, AB'ne katılım sürecinde olan ve savunma sanayisini geliştirmeye çalışan Türkiye'nin, savunma harcamalarının ekonomik büyüme ile ilişkisinin olup olmadığı, varsa ne yönde olacağı tespit edebilmek amacıyla, bu çalışma hazırlanmıştır. Çalışmada öncelikle kavramsal olarak; savunma, savunma harcamaları ve savunma sanayi tanımlanmaktadır. İkinci bölümde, savunma sanayinin ekonomik etkileri, AB ile Türkiye'nin Savunma Politikaları neticesi geliştirmeye çalıştığı savunma sanayileri ile günümüzde ulaşılan konum, ekonomik açıdan ve yapısal olarak incelenmektedir. Son bölümde, Türkiye ve AB'nin savunma harcamalarının boyutları küresel ölçekte değerlendirilmekte ve Türkiye'nin savunma harcama kaynaklarından bahsedilmektedir. Çalışmanın uygulama kısmında seçilmiş AB ülkeleri ile Türkiye'nin savunma harcamaları-ekonomik büyüme ilişkisi GSMH bağlamında 1996-2009 yılları arası savunma harcamaları kullanılarak panel veri tahmin yöntemi ile incelenmektedir. Panel veri modeli tahmin sonucunda savunma harcamaları ile ekonomik büyüme arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu bulunmuştur. ; In the economics literature, the relation of the expenditures made for the defence service with the economic growth is the one of controversial subjects. While it is accepted that this relation is very important and intense, there is no consensus on the effects of it. In this context, this study has been prepared in order to determine Turkey's, in the process of accession to European Union and trying to develop its defence industry, if there is a relationship between the economic growth and defence expenditure or not; if there is, in what direction it would be. Primarily, conceptually in this study; defence, defence expenditures, and defence industry are defined. In second chapter, the economic effects of the defence industry, the defence industries that they are trying to develop as a result of the European Union and Turkey's policies and the location that had reached today, has been observed economically and structurally. In the last chapter, the defence expenditures of Turkey and the European Union has been evaluated on a global scale and the resources of Turkey's defence expenditures were mentioned. In the application of the study, selected European Union Countries and Turkey's relationship of defence expenditure and economic growth in the context of gross national product, by using the defence expenditures between 1996 - 2009, has been observed by the panel data estimation method. In the result of the panel data model estimation, there is a positive relationship between defence expenditures and economic growth has been found out.
As of 2010, there is an increasing authoritarian political structure in Hungary. Winning the elections, the Fidesz government led by Prime Minister Viktor Orbán makes constitutional amendments in line with the party's purposes, guides the media outlets according to its interests, and silences the opponents. The West, which supports democracy even in other countries, has had to struggle with rising authoritarianism within itself. In this study, the rising authoritarianism in Europe and the position of the EU is examined. The study deals with the issue of authoritarianism in Hungary after evaluating the literature on authoritarianism. In the present study, which includes some comparisons with Turkey, a case study has been carried out. It has been conducted through document analysis method, taking into account the reports published by the Venice Commission and Council of Europe. As a result, it is emphasized how the EU remains weak in preventing authoritarianism and that authoritarianism can be not only in nonWestern countries but also in the West
Bu tezde Avrupa Birliginin genisleme sürecinde azınlıklar konusunda üstlendigi misyon tartısılmıstır. Bu çerçevede örnek ülkeler olarak Bulgaristan ve Romanya ele alınmıstır. Her iki ülkenin de azınlıklarının durumları Avrupa Birligi'ne adaylıgın getirdigi yeni solukla hız kazanmıstır. Bu çerçevede Avrupa Birligi'ne aday ülkelerin ?Demokratiklesme? ve ?Avrupalılasma? ikiz süreçlerinde normların, kuralların ve kurumların nasıl degistigi devlet, kimlik ve güvenlik iliskisi baglamında irdelenmistir. Sonuç olarak Avrupa Birligi'ne adaylıgın, aday ülkelerdeki azınlıklar üzerindeki etkisi yadsınamaz biçimde ortadadır. Bu etki Romanya ve Bulgaristan incelenerek, ilerleme raporları bazında ve karsılastırmalı olarak ele alınmıstır. ; In this thesis European Union?s mision on minorities has been discussed during the enlargement process. In this regard, Romania and Bulgaria are chosen as case studies. In these countries situation of minorities gained its peak after their applications for the full membership to European Union. The frame of ?Democratization? and ?Europeanisation? co-proceses of the candidate countries in respect of how norms, rules and institutions change in the context of state, identity and security relations are examined. Finally, it has been stated that being a candidate for EU membership has a great impact on the minorities living in these countries. Regular reports on Romania and Bulgaria?s Progress towards accesion have been analyzed and compared between two countries.
Yugoslavya'nın dağılması, Soğuk Savaş'ın sona ermesi, uluslararası sistemin yapısı ve işleyişinde köklü değişiklikler sistemde yer alan aktörleri etkilemiştir. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Avrupa Birliği (AB)'nin Doğu Avrupa politikasında köklü bir değişim yaşandı. Aslında bu ülkeler ne demokrasi ne de ekonomi yönünden tam üyeliğe uygun değildir. AB, Doğu ve Batı olarak ikiye ayırmaktadır. "Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan siyasi birlik oluşturulabilmesi için Batı Balkanların süratle AB standartlarına ulaştırılması ve tam üyeliğe alınmaları gerekmektedir. AB'nin bölgeye yönelik temel hedefleri arasında, etnik çatışmaların tekrar başlamaması için tedbir alınması, demokrasinin geliştirilmesi, insan hakları ve demokrasinin korunması, bölge ülkeleri ile Batı Avrupa arasındaki refah farkının kapatılması için pazar ekonomisinin kurulması ve istikrarlı ekonomik politikaların geliştirilmesi gibi hedefler yer almaktadır". Avrupa Birliği Batı Balkan ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine uyguladığı etkin politikaların benzerini ilgili ülkeler için geliştirme konusunda yeterince tutarlı davranmamıştır. Avrupa Birliği gerek mali gerek teknik yardımlarla bölgesel işbirliği, demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi ve devlet kurumlarının oluşmasında destek vermiştir. Batı Balkan ülkeleri ile 1999 yılında başlatılan İstikrar ve Ortaklık Süreci AB'nin Batı Balkan ülkelerine ilişkin politikalarının temelini oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında Yugoslavya sonrasında ortaya çıkan Balkan ülkelerinin AB ile ilişkileri ve AB'nin Batı Balkan politikaları incelenmeye çalışılmıştır. ; The Breakup of Yugoslavia, end of the Cold War and deep changes which happened in the structure and functions of the International Relations influenced the main actors of the system. After the collapse of the USSR, fundamental changes took place in the policy of the European Union's Eastern European policy. In reality, these states are not eligible to the membership in the terms of not only democracy but also economy. European Union divides Balkans in two parts as East and West. In order to formulate political unity which would include whole European Geography, Western Balkans should meet the key EU membership criteria for accession and get full membership. The crucial objectives of European Union for the Region are to prevent breaking out of ethnic conflicts, development of democracy, protection of human rights and democracy, the establishment of Market Economy for eliminating diversity in welfare among western and regional countries. EU, response to the developments in the Western Balkans countries did not act consistently enough in order to implement such effective policies toward related countries which implemented in Central and Eastern countries. EU supports by the means of financial and technical assistance the regional cooperation, democracy, development of civil society and the formation of government institutions. Actualization of Stability and Association process in 1999 was the basis of the EU's policy for the Western Balkan Countries. In the scope of this work, it is tried to analyze the relationships among the EU and Balkan states which emerged after Yugoslavia and the EU's policies in the Western Balkans.
Yüksek Lisans Tezi ; Ulus üstü bir örgütlenmeye sahip olan Avrupa Birliği'nin temelleri 1951 yılında imzalanan Paris Antlaşması ile Almanya, İtalya, Fransa ve Benelüx ülkeleri arasında oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'na dayanmaktadır. Bu süreçte kurucu antlaşmalar ve devamında katılım antlaşmaları birlik kurma düşüncesinin gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Birliğin yapısını ve işlevini daha iyi kavrayabilmek açısından organları da detaylı olarak incelenmiştir.Avrupa Birliği Hukuku'nun dayandığı temel ilkeler ilgili antlaşma maddeleri çerçevesinde ele alınmıştır. Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın içtihat ve kararları incelemeler bakımından yol gösterici olmuştur. Yerel yönetimler konusu yerel özerklik, subsidiarite ilkesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamında incelenmiştir. Özerklik şartı yerel idarenin güçlendirilmesi ve özerkliklerinin savunulması düşüncesinden hareketle oluşturulmuş ve 1988 yılında yürürlüğe girmiştir. Böylesine büyük ve karmaşık bir yapıda tüm ülkeler için ortak bir yerel yönetim yapısından bahsetmek mümkün olmamaktadır. Bu durumu daha iyi kavrayabilmek açısından Avrupa Birliği üyesi olan bazı ülkelerde yerel yönetim yapıları ele alınmıştır. ; The European Union, which has a supranational organization, is based on the European Coal and Steel Community formed between Germany, Italy, France and the Benelux countries with the Paris Treaty signed in 1951. In this process, the founding treaties and the accession treaties contributed to the development of the idea of unity. In order to better understand the structure and function of the Union, its organs have been examined in detail. The basic principles on which the European Union Law is based have been discussed within the framework of the relevant treaty articles. The case-law and judgments of the Court of Justice of the European Union have been guiding in terms of examination. The issue of local governments has been examined within the scope of local autonomy, principle of subsidiarity and European Charter of Local ...
Türkiye'de temel yerel yönetim birimleri olarak belediyeler çeşitli hizmetler sunmaktadır. Türkiye'de belediyelerin sosyal politika uygulamaları ise "sosyal belediyecilik anlayışı" olarak adlandırılmakta, her geçen gün yaygınlaştıkları görülmektedir. Bu çalışmada öncelikle sosyal belediyeciliğin teorik temellerini ortaya koymak üzere sosyal politika ve yerel yönetimler ortaya konulmuştur. İkinci bölümde Avrupa Birliği'nde sosyal politika ve yerel yönetimler ile İngiltere, İsveç ve İspanya örneklerinde yerel sosyal politikalara değinilmiş, son bölümde ise Türkiye'de sosyal belediyecilik anlayışının gelişimi anlatılmıştır. Bu inceleme sonrasında sosyal yardımlar alanında yaşanan dönüşüm ortaya konularak, sosyal belediyeciliğin sosyal devlete bir alternatif olup olmadığı tartışılmaktadır. Çalışma, ağırlıkla literatür taramasına ve sosyal yardımlarla ilgili düzenlemelerin ve politikaların incelemesine dayanmaktadır. Çalışmanın temel araştırma konusu değişen sosyal devlet anlayışı ve sosyal belediyeciliktir. Yaptıkları hizmetler bakımından değerlendirildiklerinde sosyal devletten doğan açığı kapatmaya yönelik programlara dayanan sosyal belediyecilik anlayışının, Türkiye'de tam olarak uygulamaya geçirebilmesinde yeterli alt yapı, mali kaynak ve yetişmiş personel sahip olmadıkları saptanmıştır. Bunun yanında, sosyal yardımların, siyasi kayırmacılık içerdiği ve merkezi hükümetin etkisinde yürütüldüğü yönünde yaygın bir kanı ve bulgular olduğu saptanmıştır. Türkiye de sosyal belediyecilik olarak nitelendirilebilecek uygulamalar, 1970'lerden sonra hayata geçirilmeye başlamış ve 1990'lardan sonra artışa geçmiştir. Sosyal belediyecilik olarak nitelendirilebilecek hizmet düzeyinin Türkiye'de düşük olduğu, tüm dezavantajlı kesimleri içeren bir kapsayıcılıkta olmadığı görülmektedir. ; As basic units of local governments in Turkey, municipalities offers many services. Social policies of these municipalities are called as "social municipality approach" and these approach spread day by day. In this study firstly local government and social policy concepts has been presented to see social municipality in theory. After social policy and local governments in the European Union has been analysed in addition to local social policies in samples of England, Sweden and Spain, development of social municipality approach in Turkey has been examined. In this study, the transformation in social municipality has been presented, it has been discussed whether social municipality is an alternative to the social state in Turkey. The present study is mostly based on literature review and analysis of regulations and policies about social assistance. The main subject in the present study is changing social state concept and social municipality. It has been found out that there is lack of necessary background, financial sources and competent staff in the process of being able to apply the understanding of social municipality which compensates for the shortcomings stemmed from social state considering its services. In addition to these facts, it has been stated that there is a common belief and evidence about that social assistance includes political favoritism and it has been carried out under the pressure of the government. Turkey began to be implemented after the 1970s and increased after the 1990s's It is observed that the level of service that can be described as social municipality in Turkey is low and that it is not inclusive of all disadvantaged segments.
Ortadoğu bölgesi gerek stratejik konumu, gerekse sahip olduğu petrol kaynakları bakımından dünyanın en zengin bölgesi olması nedeniyle ayrı bir öneme haizdir. Ortadoğu ikili ilişkiler, ticari ilişkiler ve çatışmaların odağındaki bölge olması dolayısıyla Avrupa Dış Politikalarında da üst sıralarda yer almıştır. Avrupa ve Ortadoğu arasındaki ilişkiler uzun bir tarihsel süreci kapsamaktadır. AB kuruluşundan bu yana demokrasi ve insan haklarına verdiği önemi belirtmiş ve bunun kendine ait içsel bir unsur halini alması için çabalamıştır. Uluslararası arenada etkin bir güç olmayı hedefleyen AB kendine ait içsel değerleri diğer ülkelere de yaymayı hedeflemektedir. Bu amaçla oluşturmuş olduğu Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında AB'ye komsu olan fakat üyelik perspektifi bulunmayan ülkelerde demokrasinin teşviki önemli bir unsurdur. Bu çalışma ile AB'nin geçmişten günümüze Ortadoğu ilişkileri ve yakın dönemdeki komşuluk politikaları çerçevesinde Ortadoğu'ya bakışı amaçlanmaktadır. Yapılan literatür taraması sonucu elde edilen bilgiler yardımıyla araştırmanın amacına uygun ön çalışma ve anahat planı oluşturulmuştur. Bu plan çerçevesinde gerekli düzenlemeler süre yeterliliği göz önünde bulundurularak danışman gözetiminde yapılmaya çalışılacaktır. Bu araştırmada, günümüzde genişleme ve komşuluk politikaları ile öne çıkan Avrupa Birliği'nin, artan şiddet olaylarına sahne olan Ortadoğu politikası ile sınırlandırılmıştır. Kuruluşundan bu yana demokrasinin önemine vurgu yapan AB, Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında yer alan ülkelerde de demokrasiyi yaymayı hedeflemektedir. Sonuç olarak AB açısından özellikle genişleyen sınırlar ile birlikte güvenlik açısından öneme sahip olan Ortadoğu bölgesinde AB'ye yakın rejimler oluşturulması önem taşımaktadır. ; The Middle East is of great importance due to both its strategic position and by virtue of the fact that it is the riches region of the world in terms of its oil reserves. The Middle East also ranks high in European Foreign Policies as it is a region that is at the centre of bilateral relations, commercial relations and conflicts. Relations between Europe and the Middles East covers a long historical process. EU, since its inception, has emphasised the importance it lays upon democracy and human rights and endeavoured to make it an internal component of its nature. Intending to be an influential figure in international arena, EU aims to spread its internal values to other countries, too. Encouragement of democracy within the scope of European Neighbourhood Policy in countries that are neighbours of EU but do not have membership perspective is an important move. This study aims to investigate EU?s relationships with the Middle East from past to present and its look on the Middle East within the framework of its neighbourhood policies. A preliminary examination has been conducted and an outline plan has been devised by the help of information obtained through review of the relevant literature. The required corrections will be made under the supervision of an advisor in accordance with this plan an so long as time limits allow. This study is limited to the policy of European Union, which is in the foreground today by virtue of its expansion and neighbourhood policies, concerning the Middle East, which is home to increasing cases of violence. EU, which has been emphasising democracy since its establishment, intends to spread democracy in countries that are included in the European Neighbourhood Policy. In conclusion, it is important for EU to help establish friendly regimes in the Middle East, which is important for EU in terms of security especially due to expanding borders.
ÖZET1963 Ankara Anlasması ile kararlastırılan, 1973 Katma Protokol'le ayrıntıları belirlenen ve1 Ocak 1996 itibariyle Türkiye ile Avrupa Birligi arasında tam olarak uygulamaya girenGümrük Birligi, Türkiye ekonomisine sekil veren önemli bir faktördür. Bu nedenledir kiözellikle Türk kamuoyunda yogun olarak tartısılmaktadır. Çalısmanın temel amacı buelestirilerin dayandırıldıkları temellere göre kategorizasyonu ve degerlendirilmesidir. Sonuçolarak, Gümrük Birligi'ne yöneltilen elestirilerin ekonomik entegrasyona degil, ekonomikentegrasyonun modeli üzerine yogunlastıgı söylenebilir. Baska bir deyisle, AB ile Türkiyearasında gerçeklesecek bir ekonomik birlik, Türkiye ekonomisi için serbest ticaretten sonraen iyi seçenek olarak kabul görmektedir denebilir. Elestiriler dört ana kategoride toplanmıstır._lk kategoriyi Gümrük Birligi'nin dayandıgı temel üzerine yapılan elestiriler olustururken,ikinci kategoriyi Gümrük Birligi'nin amacı üzerine yapılan elestiriler olusturur. Üçüncü vedördüncü kategoriler ise sırasıyla Gümrük Birligi'nin Türkiye ekonomisi üzerine etkileri ileGümrük Birligi'nin isleyisinden kaynaklı aksaklıklar olusmaktadır. ABSTRACTThe Customs Union was determined by 1963 Ankara Agreement, detailed by 1973 AdditionalProtocol and became effective in 1996 between Turkey an the EC. Since it is one of majorfactors which effect Turkish economy, it has been very criticized in Turkey. The aim of thestudy is to make a categorization and evaluation of these critics. Although, there have beenmany arguments about this issue in Turkey, most of them have not criticize the direction. Thecritics are not generally concentrated on the concept of economic integration itself, but of itsmodelling. In other words, it can be said that there is a general consensus that Turkey'seconomic integration with the EU is the most rational option. There are four basic categoriesregarding the essence of critics about the current CU in Turkey. The first one is critics on thesource of the CU between Turkey and the EU. The second category is constituted by thecritics on the aim of the CU. The third category of the critics on the CU are classifiedaccording to possible effects of the CU on an economy. The fourth category of the critics onthe CU is about the functioning of it.