Fransa'nın Arap Baharı Politikası
In: Turkish journal of Middle Eastern studies: Türkiye ortadoğu çalışmaları dergisi
ISSN: 2147-7523
14 Ergebnisse
Sortierung:
In: Turkish journal of Middle Eastern studies: Türkiye ortadoğu çalışmaları dergisi
ISSN: 2147-7523
In: International journal of academic value studies, Band 2, Heft 7, S. 16-27
ISSN: 2149-8598
Mülteci sorunu geçmişten günümüze birçok bölgede ve ülkede önemli bir konu olmuştur. Arap Baharı sonrası süreçte, en fazla öne çıkan konunun Suriyeli mülteciler meselesi olması günümüzde ve gelecekte de mülteci tartışmasının devam edeceğini göstermektedir. Suriye'de yerinden edilen/ ülkesini terk eden milyonlarca insan birçok ülkeye dağılmış ve siyasetten ekonomiye toplumsal sorunlardan hukuksal tartışmalara kadar geniş bir alanda etki yaratmıştır. Bu çerçevede, Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya gitmek istemesi ve Türkiye'de sayısı 4 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacı sorunu en önemli iki durum olarak öne çıkmıştır. Hiçbir ülkenin karşılaşmadığı bu durum Türkiye için birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Türkiye de bu sorunun çözümü için komşu ülkelerden küresel güçlere kadar birçok aktörle çeşitli işbirlikleri geliştirmiştir. Bu kapsamda çalışma, "Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar sorununun çözümünde BM ve AB'nin rolleri neler olabilir ve hangi örgütün sorunun çözümünde etkin olabileceği" sorusuna cevap aramıştır. Çalışmada literatürden ve ilgili örgütlerin birincil kaynaklarından yararlanılmıştır. Bu çerçevede öncelikle ilk bölümde, mülteci konusuyla ilgili kavramsal çerçeve ve Suriye sorunun kronolojik olarak gelişimi gösterilmiştir. İkinci bölümde BM'nin ve üçüncü bölümde ise AB'nin Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı konusunda faaliyetleri ve politikaları iki örgütün mali yardımları, resmi kararları ve temsilcilerinin açıklamaları temelinde ele alınmıştır. Sonuç olarak çalışmada, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar sorunun çözümünde BM'nin karşılıksız mali yardımları, BM için mülteci meselesinin siyasileşmemesi ve mülteci sorununa dair uzun yıllara dayanan tecrübesi; AB'nin ise eksik ve şartlı mali yardımları, konuyla ilgili Türkiye'deki mevzuatın geliştirilmesi gibi avantajları ön plana çıkarılmıştır. Bu nedenle çalışmada Türkiye'deki sığınmacı sorunun çözümünde iki örgütten birinin tercih edilmesi yerine her örgütün yarattığı avantaj ve fırsatların ayrı ayrı önemli olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. ; The refugee problem has been an important issue in many regions and countries from past to present. In the post-Arab Spring period, the most prominent topic is the issue of Syrian refugees which shows that the refugee debate will continue today and in the future. Millions of people displaced/left their country in Syria have spread to many countries and have had an impact on a wide range of areas, from politics to the economy, from social problems to legal debates. In this context, the fact that the Syrian refugees want to go to Europe and the Syrian refugee problem, whose number is approaching 4 million in Turkey, have come to the fore as the two most important situations. This situation, which no country has faced, has brought many problems for Turkey. For the solution to this problem, Turkey has developed various collaborations with many actors from neighboring countries to global powers. Within this framework, the study finds an answer to these questions; "What could be the roles of the UN and EU in solving the problem of Syrian refugees in Turkey? Which organization could be effective in solving the problem?". In the study, the literature and the primary sources of the relevant organizations have been used. In this context, in the first part, the conceptual framework of the refugee issue and the chronological development of the Syrian problem are shown. In the second part, the activities and policies of the UN and in the third part of the EU on Syrian refugees in Turkey are discussed on the basis of the financial aids, official decisions, and statements of their representatives of the two organizations. As a result, in the study, the UN's unrequited financial assistance in solving the problem of Syrian refugees in Turkey, the non-politicization of the refugee issue for the UN, and its long years of experience in the refugee problem; on the other hand, the advantages of the EU such as incomplete and conditional mail aids and the development of the relevant legislation in Turkey were highlighted. For this reason, this study, it has been tried to show that the advantages and opportunities created by each organization are important separately, instead of choosing one of the two organizations in the solution of the refugee problem in Turkey.
BASE
In: http://hdl.handle.net/20.500.11787/5477
Çağın getirdiği yeni ve sınır aşan suçlarla mücadele sürecinde 1999 yılında faaliyete geçen Avrupa Birliği Kolluk Kuvvetleri İşbirliği Ajansı (Europol), Avrupa Birliği'nin (AB) karşılaştığı terörizm, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı, euro sahteciliği, kara para aklama, insan kaçakçılığı gibi suçlar ve siber suçlarla mücadele eden AB'nin polis teşkilatıdır. Europol-Türkiye ilişkilerine bakıldığında ise, Europol ile Türkiye arasında stratejik ortaklık anlaşması olduğu görülmektedir. AB üyesi olan devletlerin doğal üyesi oldukları Europol ile Türkiye arasında stratejik ve teknik seviyede işbirliği yapmasına olanak veren anlaşma "Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Polis Teşkilatı Arasında İş Birliğine İlişkin Anlaşma" adıyla yapılmıştır. Bu alandaki çalışmalar, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan INTERPOL-Europol Dairesi Başkanlığı tarafından takip edilmektedir. Europol ile Türkiye arasında işbirliği anlaşması, Avrupa Konseyi Sözleşmesi standartlarında yer alan Türkiye'de kişisel verilerin korumasına ilişkin bir kanun olmadığı için stratejik ortak düzeyinde devam etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 24 Mart 2016'da 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nu kabul etmiştir. Bu gelişme ile eş zamanlı olarak Türkiye, Europol ile operasyonel iş birliği anlaşması yapmak için bazı girişimlerde bulunmuştur. Türkiye halen Europol'ün operasyonel ortağı olabilmeye yönelik çalışmalarını devam ettirmektedir. Çalışmada, öncelikle Europol'ün tarihsel arka planı aktarılmış, sonraki bölümde Europol'ün faaliyetleri ele alınmıştır. Son bölümde ise, Europol-Türkiye ilişkileri incelenmiştir. Sonuç olarak çalışmada Europol-Türkiye ilişkilerinde kurumsal ve hukuksal eksiklikler öne çıkarılmıştır. Böylece, kurumsal anlamda ilgili kurumların daha aktif olması, hukuksal anlamda ise ilgili düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden bahsedilmiştir. ; European Union Agency for Law Enforcement Cooperation (Europol), which come into operation in 1999 in the process of struggling against new and transboundary crimes brought by the age, it is the EU's police organization that fights against terrorism, international drug trafficking, euro counterfeiting, money laundering, human trafficking and cyber crimes faced by the European Union (EU). When examing the Europol-Turkey relations, it is seen that there is an agreement on strategic cooperation between Europol and Turkey. Between Turkey and Europol, of which EU member states are natural members, an agreement that enables cooperation at a strategic and technical level has been made by the name of "Between the Republic of Turkey and the European Police Organization Agreement on Cooperation ". Actions in this field are followed by the INTERPOL-Europol Department within General Directorate of Police. The agreement between Europol and Turkey continues to be a strategic cooperation level because of the absence of a law in Turkey on the protection of personal data in the standards of The Council of Europe Convention. Turkish Grand National Assembly passed the Personal Data Protection Law No. 6698 on March 24, 2016. Concurrent with this progress, Turkey has attempted to make operational cooperation agreement with Europol. Yet, Turkey is sustaining its efforts to become Europol's operational partner. In the study, first of all, the historical background of Europol was explained, and in the next section Europol's activities were discussed and in the next section. In the last part, Europol-Turkey relationships were examined. As a result, institutional and legal shortcomings in the Europol-Turkey relations are highlighted in the study. Therefore, it was mentioned that the relevant institutions should be more active in the institutional sense and the related regulations should be entered into force in the legal sense.
BASE
Türkiye, güvenlik ve terör sorunları nedeniyle Irak ve Suriye'de birçok operasyon yapmıştır. Suriye'ye yapılan Barış Pınarı Harekâtı'nı da bu çerçevede ele almak mümkündür. Harekât, küresel güçlerden uluslararası örgütlere, komşu ülkelerden Arap dünyasına kadar geniş bir yelpazede yankı bulmuştur. Bu çerçevede, Barış Pınarı Harekâtı'ndan dolayı Türkiye'ye karşı olumsuz açıklamalar da dikkat çekmiştir. Çalışmada, Körfez Arap ülkelerinin Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı'na yaklaşımı ele alınacaktır. Türkiye'nin Harekâtı'na karşı yaklaşım, Körfez Arap ülkeleri olan Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt'in lider veya yetkililerinin söylemlerinden hareketle incelenmiştir. Çalışmada, Katar haricindeki Körfez Arap ülkelerinin Türkiye'nin Barış Pınarı Harekâtı'na yaklaşımlarının olumsuz olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. ; Turkey has made many operations in Iraq and Syria because of security and terrorism issues. It is also possible to consider Operation Peace Spring in Syria within this framework. Operation has resonated in a wide range from global powers to international organizations, from neighboring countries to the Arab world. In this context, the negative statements against Turkey because of the Operation Peace Spring also drew attention. In the study, the approach of Gulf Arab countries towards Turkey's Operation Peace Spring will be discussed. The approach towards Operation of Turkey has been examined considering leaders or officials of the Gulf Arab states, namely, Saudi Arabia, Bahrain, Oman, United Arab Emirates, and Kuwait. In the study, it is found that the approach of Gulf Arab countries except for Qatar towards Turkey's Operation Peace Spring is negative.
BASE
Avrupa Sayıştayı, Avrupa Birliği'nin bir kurumu olarak 40 yılı aşkın bir süredir faaliyetlerine devam etmektedir. Avrupa Birliği'nin bütçesini, gelir ve harcama alanlarını denetlemektedir. Avrupa Sayıştayı ile ilgili yapılan çoğu çalışma, kurumun tarihi ve diğer Avrupa Birliği kurumlarıyla ilişkisine odaklanmıştır. Bu çalışma ise, kurumun yıllık raporlarına odaklanmaktadır. Avrupa Sayıştayı'nın yayınladığı yıllık raporlar dikkate alındığında bu konuyla ilgili yeterli çalışmanın olmadığı görülmektedir. Bu nedenle çalışma, Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan yıllık raporlara odaklanması nedeniyle literatüre katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede öncelikle Lizbon Antlaşması sonrasında kurumun yapısı ve görevleri ele alınmış, Avrupa Birliği bütçesine değinilmiştir. Sonraki bölümde ise, 2009-2017 dönemi temelinde Avrupa Sayıştayı tarafından yayınlanan yıllık rapor sonuçları incelenmiştir. Sonuç olarak, yıllık hata oranlarının 2015'e kadar arttığı, daha sonra azaldığı ve ayrıca çok yüksek olmadığı görülmüştür. ; The European Court of Auditors has been continuing its activities for more than 40 years as an institution of the European Union. It audits the budget, income and payment areas of the European Union. Most studies on the European Court of Auditors are focused on the history of the institution and its relationship with other European Union institutions. This study focuses on the annual reports of the institution. Considering the annual reports published by the EU Auditors, it is seen that there are not enough studies on this subject. Therefore, the study will contribute to the literature as it focuses on the annual reports published by the EU Auditors. In this framework, first of all, the structure and duties of the institution after the Lisbon Treaty were discussed and the European Union budget was mentioned. In the next section, the results of the annual report published by the EU Auditors on the 2009-2017 period were examined. As a result, it is seen that annual error rates increased by 2015, then decreased. In addition, it is also found that annual error rates are not very high.
BASE
In: http://hdl.handle.net/20.500.11787/596
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması küresel ve rekabetçi dünyada gelişmiş bir ülke olmak için gereken koşullarından biridir. Bu sebeple, toplumsal cinsiyet eşitliğinin uluslararası ve ulusal gündemlerde önemli bir yeri vardır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, insan haklarını kullanmada ortaya çıkan cinsiyete dayalı eşitsizliğin ve ayrımcılığın giderilmesi için uluslararası politikaların bir parçası olmuştur. Ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için konunun ayrıca ele alınmasına gerek duyulmuştur. Çalışma, bu durumdan hareketle uluslararası belgeler ışığında Türkiye ve Avrupa Birliği'nde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik politikaları incelemiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, sosyal politikalar içinde değerlendirilmektedir. Çalışmada görüldüğü gibi, Avrupa Birliği ülkeleri için sosyal politikalar çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliği önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği işbirliği içinde olduğu uluslararası kuruluşlarla beraber konuyla ilgili etki alanını genişletmiştir. Türkiye rekabet gücünü ve gelişmişlik düzeyini artırmak istemektedir. Bunun için Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışmaktadır. Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına yasal mevzuatında önemli değişikliklere yer vermiştir. Çalışmanın amacı, bu süreçte yaşanan ilerlemeleri ve eksiklikleri görmeyi sağlamaktır. Çalışmanın kapsamı, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için Türkiye tarafından imzalanan uluslararası antlaşmalar, anayasal ve yasal değişiklikler ve Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak Türkiye'deki gelişmelerdir. Çalışmada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına atılan adımlar çok ve değerli olmakla beraber uygulamada yetersiz bulunmuştur. Türkiye cinsiyet eşitliğine dair politikaların çoğunu mevzuatına yerleştirmiş, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerini yapmıştır. Buna karşın, ilerleme raporlarında eleştirilerin sürekliliğinden de görüldüğü gibi, uygulamada sorunlar devam etmektedir. Bu değerleri doğru bir şekilde benimseyen bir toplum yaratmak için imkânlara eşit erişim sağlanmalı ve kadınların çalışma hayatında ve siyasette daha çok yer alması sağlanmalıdır. ; Achieving gender equality is one of the conditions to become a developed country in a global and competitive world. Therefore, gender equality is an important issue in international and national agendas. Gender equality has become a part of international policies to address gender-based inequality and discrimination in the practice of human rights. However, the issue needs to be handled separately in order to ensure gender equality. The study examines the policies on gender equality in Turkey and the European Union by the international documents related to gender rights. Gender equality policies are evaluated within social policies. The study showed that gender equality has an important place within the framework of social policies for European Union countries. However, the European Union has expanded its scope of influence with the international organizations it cooperates with. Turkey desires to improve its competitiveness and level of development. Thus, Turkey works towards fulfilling its responsibilities as a candidate country to join the European Union. As a part of these efforts, Turkey has made significant changes in its legislation to enforce gender equality. The goal of this study is to assess the progress and the insufficiencies in this process. The scopes of the study are international agreements signed by Turkey, constitutional and legislative amendments and progress in Turkey as a candidate of European Union to provide gender equality. The study reveals that even though many and valuable steps have been taken to safeguard gender equality in Turkey. However, the implementation of these steps remains inadequate. Turkey has placed most of the policies on gender equality in legislation and has made related legal and institutional arrangement. However, as the progress reports continuously criticize, problems remain in practice. To create a society that truly embraces these values, equal access to opportunities should be established and women should be more involved in work life and politics.
BASE
Avrupa Birliği ile ilişkileri 1973'ten beri devam eden Birleşik Krallık, üyelik sürecinde genellikle sorunlu bir ilişki içerisinde olmuştur. Avrupa bütünleşmesinin başlangıcında sürece dâhil olmayan ülke, sonrada katıldığı bütünleşme sürecine sürekli olarak mesafeli bir şekilde yaklaşmıştır. Söz konusu sorunlu ve mesafeli ilişki, çoğu zaman keskin tartışmalarla geçen üyelik sürecini önceden öngörülemeyen bir şekilde ayrılma noktasına kadar getirmiştir. Brexit ise, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği ile ilişkilerinde en önemli dönüm noktası olmuştur. Bu nedenle, Brexit'e giden süreci, Brexit'in nedenlerini ve sonuçlarını incelemek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Çalışma bu amaçla, Brexit sürecini ayrıntılı olarak ele almayı ve literatüre katkı sağlamayı amaçlamıştır. Muhafazakâr Parti tarafından Avrupa Birliği ile ilişkilerde reform talep edilmesiyle 2013'te başlayan süreç, 23 Haziran 2016'da düzenlenen referandumda .9 ayrılma kararıyla sonuçlanmıştır. Popülist ve gerçek dışı söylemler üzerinden ilerleyen Brexit referandumunda, Muhafazakâr Parti ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi bütün süreci yöneten aktörler olmuşlardır. Bu iki siyasi parti, bir iç politika malzemesi haline getirdiği Avrupa Birliği üyeliğini farklı kampanyalar yürüterek de olsa sona erdirmişlerdir. Böylece, Avrupa Birliği tarihinde ilk defa bir üye devlet Avrupa Birliği'nden ayrılma sürecine girmiştir. Bu çerçevede çalışmada öncelikle Birleşik Krallık-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel arka planı ve Brexit'in nedenleri ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde, Brexit'in Birleşik Krallık üzerindeki ekonomik etkilerine ve Muhafazakâr Parti ile Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin bu süreçteki rollerine değinilmiştir. Son olarak, ayrılma süreci kronolojik olarak incelenmiş, ayrılma sürecinin hangi aşamalardan geçtiği ve nasıl ilerlediği gösterilmiştir. Avrupa Birliği tarihinde ilk kez gerçekleşen bu süreci, Avrupa Birliği'nin ilgili kurumları ve Birleşik Krallık yetkilileri birlikte şekillendirmektedir. Bir aday ülkenin Avrupa Birliği üyelik sürecine benzer şekilde Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık arasında ayrılma müzakereleri devam etmektedir. Çalışmanın sonucunda, Brexit'in Birleşik Krallık ekonomisi ve siyaseti üzerinde olumsuz etkileri olduğu belirtilmiştir. Ekonomik açıdan, ülke ekonomisinin kısa dönemde olumsuz etkilendiği, orta ve uzun döneme ilişkin olumsuz beklentilerin olduğu dile getirilmiştir. Siyaset üzerindeki etkilerine bakıldığında ise, sürecin her aşamasında yer alan Muhafazakâr Parti ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin siyasette kötü sonuçlar aldığı ve referandum kampanyalarını yürüten iki liderinin de siyasetten çekilmesine neden olduğu gösterilmiştir. Sonuç olarak, kimin kazandığının tam olarak belli olmadığı bir referandumun ardından, Brexit'in sonucunda da ne olacağı tam olarak belli değildir. ; United Kingdom which has an ongoing relationship with the European Union since 1973 has generally had problematic relations during the membership process. A country who does not play a part in the early European integration process keeps wary eye to the process she joins lately. This turbulent and detached relationship brings the membership process which mostly contains sharp discussions to an unexpected breakpoint. Brexit has been the most important milestone in the United Kingdom-the European Union relations. Therefore, examining the process through Brexit, its reasons and results will help understand the issue better. Given this goal, therefore, this study aims to deal with the Brexit process in detail and contribute to the existing literature. Process beginning with the reform requests by Conservative Party in relations with the European Union in 2013 resulted in a referendum with 51.9% leaving decision on June 23, 2016. In the Brexit referendum which proceeds from the populist and unreal discourses, Conservative Party and United Kingdom Independence Party have been the actors managing the whole process. Even these two political parties conduct different campaigns on the EU membership which they turn it into a domestic policy tool; they have eventually completed the process. Thus, for the first time, a member state decided to enter leaving process in the European Union's history. In this framework, this study initially deals with the historical background of the United Kingdom-the European Union relations and causes of Brexit. Then, economic effects of Brexit on United Kingdom and roles of Conservative Party and United Kingdom Independence Party in this process were mentioned. Lastly, leaving process was chronologically examined and the steps of leaving process and the progress were shown. The process which happens for the first time in the EU history has been shaped by the EU's relevant institutions joint with the UK's authorities. Similar to a candidate country's membership process, the leaving negotiations have been going on between the EU and the UK. As a conclusion, it is indicated that Brexit has negative effects on politics and economy of United Kingdom. Economic-wise, the study shows that the UK economy has been affected negatively in the short-run in addition the negative expectations in the long-run. Political-wise, on the other hand, Conservative Party and United Kingdom Independence Party that have taken place in every stage of the process have gone up in flames and led their leaders who conducted referendum campaigns to abandon politics. Consequently, after a referendum without an exact winner, it is also unclear what happens after the Brexit process.
BASE
In: Uluslararasi Hukuk ve Politika, Band 11, Heft 41, S. 1-35
In: Defence & peace economics, Band 26, Heft 2, S. 233-246
ISSN: 1476-8267
Dunne and Nikolaidou (2005) pointed out the importance of relatively homogenous countries in sampling on economic impacts of military spending. In this regard, our paper aims at investigating long-run causal relationship between military expenditures and economic growth among the superpower countries of the world using ARDL approach and Toda Yamamoto technique over the period 1973-2011. The most remarkable findings of the paper are the one group of countries composed of 7 members of G8 and the general tendency in the split of causality which can be described as developed and developing countries.
BASE
Bu tez çalışmasında, iyi yönetişim ilkelerinin Türkiye'deki Kamu Denetçiliği Kurumunda uygulanabilirliği incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde yönetim/ yönetişim kavramlarının tarihsel süreçlerine, tanımlarına, yönetişim türlerinden olan Küresel Yönetişim, Kamu Yönetişimi ve İyi yönetişim kavramlarının tanımlarına ve iyi yönetişim ilkelerine iki başlık altında ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, Ombudsmanlık Kurumunun tarihi geçmişi, ilk ortaya çıkışı ve kurumun ilk olarak uygulandığı İsveç başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki uygulanma şekline yer verilmiştir. Değerlendirilen ülkelerde Ombudsmanlık Kurumunun farklı uygulama alanları ve şekilleri olduğu gösterilmek istenmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde Ombudsmanlık Kurumunun Türkiye'de Kamu Denetçiliği Kurumu adıyla kurulma süreci, özelikle Cumhuriyet sonrası dönem olarak değerlendirilmiş ve kurumun yasalaşma süreci ayrıntılı olarak incelenmiştir. Yapılan bu incelemede iyi yönetişim ilkeleri dikkate alınarak kurumun yayınları, faaliyetleri, kurumun internet sitesi, mevzuatı, kararları, başdenetçinin ve denetçilerin yazılı ve sözlü açıklamaları ile özellikle Kamu Denetçiliği Kurumu yayını olan Ombudsman Bülten Dergisi üzerinden ele alınmıştır. Bu çerçevede iyi yönetişimin genel kabul gören altı ilkesi olan; şeffaflık, katılımcılık, etkinlik, hesap verilebilirlik, tutarlılık, hukukun üstünlüğü ilgili açıklamalar ve faaliyetler açısından değerlendirilmiştir. İlgili literatüre ilave olarak söz konusu kaynaklarda iyi yönetişimin ilkeleri ile alakalı örnekler gösterilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın yöntemi olarak verilere ulaşmak için kapsamlı literatür taraması yapılmış ve Kamu Denetçiliği Kurumunda İyi yönetişim ilkeleri ne ölçüde uygulanıyor? sorusuna cevap aranmıştır. İyi yönetişim ilkelerinin tanımları çalışmanın sınırlarını oluşturmuştur ve elde edilen bulgular tanımlara göre değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ışığında bu çalışmada sonuç olarak; iyi yönetişim ilkeleri çerçevesinde Türkiye'deki Kamu Denetçiliği Kurumu için hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkeleri açısından "geliştirilebilir" değerlendirmesi; katılımcılık, etkinlik, tutarlılık, hukukun üstünlüğü ilkeleri için "güçlü" değerlendirmesi yapılmıştır. ; In this thesis, the applicability of good governance principles in the Ombudsman Institution in Turkey has been examined. In the first part of the study, the historical processes and definitions of the concepts of management / governance, the definitions of the concepts of Global Governance, Public Governance and Good Governance, which are types of governance, and good governance principles are given in detail under two headings. In the second part of the study, the historical background of the Ombudsman Institution, its first appearance and the way it was implemented in various countries, especially Sweden, where the institution was first applied, are given. It is aimed to show that the Ombudsman Institution has different application areas and forms in the evaluated countries. In the third and last part of the study, the establishment process of the Ombudsman Institution under the name of Ombudsman Institution in Turkey,In particular, it has been evaluated as the post-Republican period and the enactment process of the institution has been examined in detail. In this review, taking into account the principles of good governance, the publications of the institution, its activities, the institution's website, legislation, decisions, written and oral explanations of the chief auditor and auditors, and especially the Ombudsman Bulletin, the publication of the Ombudsman Institution, were discussed. In this context, the six generally accepted principles of good governance; Transparency, participation, effectiveness, accountability, consistency, rule of law were evaluated in terms of relevant explanations and activities. In addition to the relevant literature, examples related to the principles of good governance have been tried to be shown in these sources.As the method of the study, a comprehensive literature review was made to reach the data and to what extent are the principles of good governance applied in the Ombudsman Institution? The answer to the question has been sought. The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law.The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law.The definitions of good governance principles formed the limits of the study and the findings were evaluated according to the definitions. In the light of the evaluations made, as a result of this study; within the framework of good governance principles, the evaluation of the Ombudsman Institution in Turkey as "improvable" in terms of accountability and transparency principles; "strong" evaluation was made for the principles of participation, effectiveness, consistency and rule of law
BASE
21. yüzyıl, küresel siyasette birçok bölgede protestolar ve toplumsal hareketlere tanık olmaktadır. Bu olaylar, ekonomik sorunlardan özgürlük mücadelesine kadar geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Bu çerçevede özellikle dikkat çeken Hong Kong, tarihsel geçmişiyle ekonomik ve siyasi olarak Çin için önemli bir yere sahip olmuştur. Son yıllarda sıklıkla gündeme gelen Hong Kong protestoları Çin ile gerginliğin giderek artmasına neden olmuştur. Çin için hassas konular arasında yer alan Hong Kong, birçok aktörün dikkatini çekmiştir. Bu çerçevede, Hong Kong'daki protestolara küresel güçlerin yaklaşımları Çin açısından önemli olmaktadır. Çalışmada ele alınan iki aktör olan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Çin'in ekonomik ve siyasi hayatında ilk sıralarda olması nedeniyle önemlidir. Çalışmada öncelikle Hong Kong protestolarının genel bir değerlendirilmesi yapılmış, sonraki bölümlerde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin protestolara yaklaşımları kronolojik olarak ortaya konulmuştur. İki aktörün yaklaşımı liderler, kurum ve organ temsilcilerinin söylemleri temelinde gösterilmiştir. Böylece, Hong Kong protestolarıyla ilgili olarak iki önemli aktörün yaklaşımlarındaki benzerlikler ve farklılıklar temelinde bazı çıkarımlar yapmak mümkün olacaktır. Çalışmada, protestolar karşısında ABD'nin AB'den daha sert söylemlerinin olduğu, Trump yönetiminin sorunun doğrudan taraflarından biri haline geldiği görülmüştür ; The 21st century has witnessed protests and social movements in many regions in global politics. These events can occur in a wide range from economic problems to the struggle for freedom. In this context, Hong Kong has an important place for China in economic and political terms with its historical background. The Hong Kong protests, which have frequently been on the agenda in recent years, have led to increasing tension with China. Hong Kong, a sensitive issue for China, has attracted the attention of many actors. In this framework, the approach of global powers to protests in Hong Kong is important for China. The two actors in the study, the United States and the European Union, are important due to their high-ranking positions given their economic and political relations with China. In this study, firstly, a general evaluation of Hong Kong protests has been made, and in the following sections, the approaches of the United States and European Union to the protests have been presented chronologically. The approach of the two actors is shown based on the discourses of the managers of the institutions and the representatives of the state. Thus, it will be possible to draw some conclusions based on similarities and differences in the approaches of the two major actors regarding the Hong Kong protests. In the study, it was seen that the USA had harsher rhetoric than the EU in the face of the protests, and the Trump administration became one of the direct sides of the problem.
BASE
Unlike previous milex-growth studies in the EU, this paper investigates this issue in context of the older and the newer members by providing a comparative analysis within a panel framework. Annual data ranging from 1988 to 2012 are used for the two panel groups in the presence of capital stock. Pedroni's heterogeneous panel cointegration results indicate the existence of a long-run equilibrium between military expenditures and economic growth both for the new and the old members. The findings from panel error correction model show that one size fits all in the short-run whereas the difference stems from the long-run. Once the validity of feed-back hypothesis is confirmed in the old members, results of new members provide a support of growth detriment hypothesis as such in the short-run results. The implications of these results are further discussed.
BASE