Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, onarıcı adalet kavramının ortaya çıkmasıyla uygulanmaya başlamıştır. Bunlardan biri uzlaşma kurumudur. Günümüzdeki anlamıyla ilk olarak Kanada'da 28 Mayıs 1974 tarihinde meydana gelen bir olayda uygulanmıştır. Uzlaşma kurumunun ortaya çıkmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan en önemlisi klasik ceza adalet sistemlerinin uyuşmazlığın taraflarını, özellikle de mağduru tatmin etmemesidir. Uzlaşma kurumu ülkemizde ilk olarak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yer alan düzenlemeler ile uygulanmaya başlanmıştır. Uyuşmazlığın taraflarının özgür iradelerine dayanan uzlaşma kurumunun mağdur veya suçtan zarar gören bakımından, şüpheli veya sanık bakımından, toplum bakımından, yargı organlarının iş yükü bakımından ve kamu harcamaları bakımından birçok faydası bulunmaktadır. Tezimiz iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, uzlaşma kavramı, uzlaşma kavramının hukuki niteliği, alternatif çözüm yöntemleri ve onarıcı adalet kavramlarını ve bunların ortaya çıkış sebepleri, uzlaşmanın karşılaştırmalı hukuktaki ve uluslar arası belgelerdeki yeri inceleme konusu yapılmıştır. İkinci bölümde ise, uzlaşmanın koşullarını, Yüksek Yargı içtihatları doğrultusunda soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki uygulanma sürecini, olumlu ve olumsuz sonuçlarını, faydalarını incelemeye çalıştık. Çalışmamızı, uzlaşma kurumu konusunda genel bir değerlendirme yaparak sonlandırdık. ; Alternative dispute resolution methods, with the emergence of the concept of restorative justice, began to be implemented. One of these is mediation institution. Meaning today as the first in Canada on May 28, 1974 was implemented in an event occurring. There are the various reasons for the emergence of mediation institutions. Most importantly, classic criminal justice system does not satisfy the parties to the dispute, particularly the victims. Mediation institution in our country was introduced by the regulations of the No. 5237 Turkish Penal Code and No. 5271 the Criminal Procedure Code which came into force on 1 June 2005. Mediation institution which based on the free will of the parties to the dispute has many benefits in terms of the person who has suffered damages from the crime, in terms of the suspect or the accused, in terms of the society, in terms of courts? workloads and in terms of public expenditure. Our study is composed of two main sections. At the first chapter, the concept of mediation, legal character of mediation, alternative dispute resolution methods and restorative justice concepts and their emergence causes, its places in the comparative law and on intirnational documents had been expressed. And at the second chapter, the rules of the mediation, in accordance with high judicial case law, the implementation process of the mediation at the investigation stage and prosecution stage, positive and negative results of mediation, the benefits of mediation had been expressed. At the final section, We had terminated our study making an overall assessment about the the concept of mediation with examples of decisions which we made at the practice.
Tez No: 555085 ; Yüksek Lisans ; Lojistik sektörü, dünyada ve ülkemizde hızla gelişmekte olup, ekonomik sistemin önemli bir parçası haline gelmektedir. Hem içerisinde kapsadığı faaliyetlerin fazla olması hem de doğrudan üretim, pazarlama ve uluslararası ticaret firmaları ile de bağlantılı olması nedeni ile kişiler arası, şirketler arası ya da kişi ve şirketler arası geniş bir ilişki ağına sahiptir. Bu nedenle de uyuşmazlık ve anlaşmazlıklarla her lojistik faaliyette yoğun olarak karşılaşılmaktadır. Lojistik sektöründe yer alan çalışanlar, işverenler, şirketler hem İş Hukuku hem de Ticaret Hukuku açısından zorunlu arabuluculuk sürecine dâhil olmaları nedeni ile arabuluculuk yönteminin uygulanmasında ve gelişmesinde önemli bir yere sahiptirler. Bu nedenle tezin birinci bölümünde lojistik tanımı, kısa bir tarihsel gelişimi ve lojistik faaliyetler anlatılacaktır. Uyuşmazlıkların çözümü için günümüzde yargı mercilerinin yanı sıra alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına da insanlar başvurmaktadır. Ülkemizde uygulanan alternatif çözüm yollarından en yaygını ve tercih edileni de arabuluculuktur. Bu nedenle tezin ikinci bölümünde arabuluculuğun tarihsel gelişimi, dünyada yer alan diğer ülkelerdeki uygulanma şekilleri, arabuluculuk süreci ile dava şartı arabuluculuk ve ihtiyari arabuluculuk konuları anlatılacaktır. Tez kapsamında lojistik sektörü özelinde arabuluculuk uygulamaları inceleneceğinden, tezin üçüncü bölümünde lojistik sektöründe arabuluculuk yönteminin uygulanmasındaki kapsamı hususları anlatılacaktır. ; The Logistics sector is rapidly developing in the world as well as in our country and becoming an important part of the economic system. Since it involves both many activities and has relationships with direct manufacturing, marketing and international trade companies. It has a wide network of interpersonal, intercompany or between persons and companies. For this reason, it encounters disputes and conflicts intensively for every logistics activity. Those who work in logistics sector, employers and companies have an important place in the implementation and development of mediation methods since they are included in the mandatory mediation process for both the Labor Law and the Trade Law. Therefore, in the first part of the thesis, the definition of logistics, a brief historical development and logistic activities will be explained. Today, people apply to alternative dispute resolution methods besides judicial authorities in order to solve the disputes. One of the most common alternative resolution methods that is applied and preferred in our country is mediation. For this reason, in the second part of the thesis, the historical development of mediation, the ways of implementation of mediation in other countries of the world, the mediation process as well as cause of action mediation and voluntary mediation will be explained. Since the mediation applications will be examined specifically in terms of the logistics sector within the scope of the thesis, it will detail the issues and principles of the application of mediation method in logistics sector in the third part of the thesis.
Günümüzün uluslararası aktörlerine düşen görev, karşılaştıkları uyuşmazlıkları her bakımdan daha insani olan barışçı yollar ile çözme yoluna gitmektir. Bu çözüm yolları içerisinde en dikkat çekici ve sonuca yatkın olan ise arabuluculuk yöntemidir. İnsanlık tarihi ile paralel bir şekilde gelişme gösteren arabuluculuk, neredeyse tüm uygarlıklarda tercih edilen bir yöntem olmuştur. Arabuluculuk uyuşmazlık halindeki iki devletin, üçüncü bir uluslararası hukuk kişisi tarafından bir araya getirilmesi ve barış için çözüm üretilmesi sürecidir. Bu sürecin başarılı bir şekilde sonuçlanmasında arabulucunun tarafsızlığı, statüsü ve taraflar üzerindeki baskı gücü önemli bir rol oynamaktadır. Arabulucu konumundaki üçüncü kişi, bir devlet olabileceği gibi, uluslararası bir örgüt veya gerçek kişi de olabilmektedir. Arabuluculuğun en önemli özelliklerinden biri, arabulucunun tarafları bağlayıcı nitelikte bir karar verme yetkisinin bulunmamasıdır. Bu bakımdan arabulucu, sadece uyuşmazlık halindeki tarafları bir araya getirmekte ve çözüm önerileri sunmaktadır. Arabuluculuk yönteminin zamandan tasarruf sağlaması, arabuluculuk yapan kişilerin alanında uzman olması, yargı organlarının yükünü azaltması ve gizliliğin daha kolay korunabilmesi gibi nedenler ile diğer barışçı çözüm yollarına göre daha çok tercih edildiği görülmektedir. ; The duty of today's international actors is, to settlement the international disputes they faced in peaceful ways which are more humane than all respects. Within these peacfeul ways, most remarkable and liable to result is mediation. As developing parallel with the history of humanity, mediation has been a preffered method in almost all civilizations. Mediation is a process of bringing together and finding solutions to the conflict parties by a third party person. To have a successful conclusion in this process, the impartiality, the status and the leverage of the mediator plays an important role. The third party person as a mediator, may be a state and may also be an international organization or natural person. One of the most important characteristics of mediation is the mediator can not give a decision that is binding on parties. In this regard, mediator only brings the conflict parties together and offers solutions. Mediation way is more preferable than other peaceful solutions in such reasons as the time savings of mediation, being expert persons as a mediator, reducing the burden of the judicial organs and being easier to protect confidentiality.
Bir çatışma yönetimi formu olarak uluslararası arabuluculuk, eski çağlardan bu yana yaygın biçimde kullanılan bir üçüncü taraf müdahalesidir. 21. yüzyılla birlikte, çatışmaların değişen nitelikleri, aktörlerin çeşitlenmesi ve artan uluslararası bilinç gibi nedenlerle uluslararası arabuluculuğa dair geleneksel yöntemler etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Bu süreçte, uluslararası arabuluculuk kuramsal ve kurumsal bazda yeniden ele alınmış ve başta çok aktörlü arabuluculuk olmak üzere, yeni yaklaşımlar, uluslararası arabuluculuğa dahil edilmiştir. Bu çalışmada, değişen arabuluculuk anlayışı incelenmekte ve bu süreçte Türkiye'nin yeni yaklaşımların kurumsal düzenlemelere dahil edilmesindeki rolü analiz edilmektedir. Çalışma, Türkiye'nin bölgesel ve küresel çapta etkin arabuluculuğun kurumsallaşması hususunda önemli bir etkiye sahip olduğunu ileri sürmektedir. ; International mediation as a form of conflict management is a third-party intervention that has been widely used since ancient times. With the 21st century, traditional methods of international mediation began to lose their effectiveness due to reasons such as changing characteristics of conflicts, diversification of actors and increased international awareness. In this process, international mediation is reconsidered on a theoretical and institutional basis and new approaches, especially multi-actor mediation, are included in international mediation. In this study, the changing concept of mediation is examined and the role of Turkey in including new approach into institutional arrangements in this process is analyzed. The study argues that Turkey has a significant impact on institutionalization of effective mediation processes in regional and global scale.
Bu çalışmanın amacı, değişik düzeylerde cereyan eden devlet içi ve uluslararası çatışmalara üçüncü taraflarca müdahale edilmesi ve ihtilaf giderme-azaltma süreçlerinin yürütülmesi açısından önemli bir yere sahip olduğu varsayılan arabuluculuk mekanizmasını kavramsal ve teorik düzeyde tahlil etmektir. Makale, arabuluculuğun temel bazı varsayımlarına değindikten sonra kimlerin ya da hangi kurumların arabuluculuk faaliyeti yürütme kapasitesine sahip oldukları tartışmasını yapmaktadır. Müteakiben, arabuluculuğa neden ihtiyaç duyulduğu konusu çatışmaların içeriği ve özgün koşulları göz önünde bulundurularak "çıkmaz yol" kavramı aracılığıyla incelenmektedir. Arabuluculuk faaliyetinin çatışan tarafların hangi temel ihtiyaçlarını giderdiği, çatışmaların hangi aşamasında gerekli olduğu ve taraflarca neden kabul edildiği gibi hususlar ise "koşulların olgunlaşması" ve "müzakere öncesi dönem" ekseni etrafında ele alınmaktadır. Öte yandan, tarafsız, güce dayalı, dahili/harici ve kolaylaştırıcı gibi arabuluculuk modelleri bazı vakalar eşliğinde tahlil edilmektedir. Çalışmanın son kısmında ise arabuluculuğun hangi durumlarda başarılı olabileceği konusu bazı öneriler ışığında normatif bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Çalışmada, bilhassa uzun süreli çatışmalar sonucunda taraflar arasında oluşan güvensizliğin yarattığı çıkmazın aşılması ve diyalog-müzakere ortamı yaratılması bakımından arabuluculuğun fonksiyonel olduğu sonucuna varılmaktadır. Doğru zaman ve doğru yöntem tatbik edildiği takdirde, arabuluculuk mekanizması yalnızca arızi çözümlerin üretilmesine yönelik değil, tarafların çatışmanın belirleyici nedenlerini bizatihi kendi perspektifleriyle bertaraf ederek uzun vadede ulaşacakları adil ve sürdürülebilir bir barışa katkı sunma işlevi görebilmektedir. ; This study aims to examine mediation as a conflict resolution tool at a conceptual and theoretical level. After making some basic assumptions about mediation, it discusses who or which organizations can mediate between the parties to a conflict. Subsequently, it seeks an answer to the question of why mediation is a particularly suitable method in conflict transformation and peace building. To do so, it uses Zartman"s concept of "mutually hurting stalemate" taking into consideration the nature and content of the conflict. The questions of what basic needs are met through mediation mechanism, at what stage of conflicts it might be effective and under what conditions it is accepted by the parties will be reviewed around the notions "ripe moment" and "pre-negotiation phase". In the study, some mediation models such as neutral/impartial, mediators with muscle, internal-external and facilitation will also be analysed in the context of the conflict to which they are related. In the last part, the extent to which mediation can be considered successful will be studied from a normative perspective. The study basically argues that mediation is effective in order to overcome the impasse created by the deep distrust between the parties and create a constructive dialogue. When applied with right method in "ripe moment", mediation not only produces provisional solutions, but also contribute to a sustainable peace that the parties to the conflict will be able to achieve by eliminating root causes of the conflict with their own efforts.
Günümüzde, dünyanın genelinde olduğu gibi Türk hukuk sisteminde de alternatif uyuşmazlık çözüm yolları yaygınlaşmaktadır. Arabuluculuk, 2012 senesinden bu yana yürürlükte olup ihtiyari ve bazı uyuşmazlık türlerinde zorunlu olarak uygulanmaktadır. Ticari uyuşmazlıklar, işçi-işveren uyuşmazlıkları ve tüketici uyuşmazlıklarında zorunlu olarak uygulanan arabuluculuk sistemi, idarenin özel hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari olarak uygulanması mümkün bir yöntemdir. İdari nitelikteki uyuşmazlıklarda arabuluculuğun uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin olarak hukuk sistemimizde henüz bir düzenleme söz konusu değildir. Kıta Avrupası, Anglo Sakson ve Asya Pasifik ülkelerinin hukuk sistemlerine bakıldığında hemen her alanda arabuluculuğun uygulanmasının mümkün olduğu görülmektedir. Türk hukuk sisteminde, idari uyuşmazlıklarda uygulanan alternatif çözüm yöntemlerine bakıldığında arabuluculuk ile oldukça farklı oldukları görülmektedir. Arabuluculukta, taraflar karşılıklı masaya oturarak pazarlık ile anlaşma sağlamaktadır ve görüşmeler bir arabulucu nezdinde gerçekleşmektedir, ancak uygulamadaki sistemlerde idare ve şahıslar pazarlık edememektedir. Bu açıdan arabuluculuğun idari uyuşmazlıklarda uygulanabilmesi, aynı zamanda iyi idare ilkesinin de bir gereğidir. Üçüncü kişinin oturumlara eşlik etmesi ise taraflar arasında gerginlik yaşanması veya görüşmelerin kopma noktasına gelmesi durumlarında faydasını göstermektedir. Bu açılardan bakıldığında, idari uyuşmazlıklarda da arabuluculuk uygulanması yönünde düzenleme getirilmesi faydalı olacaktır. Anket sonuçları faktör analizine tabi tutulmuştur. Bursa Barosu Başkanlığı mensuplarının arabuluculuk hakkındaki görüşlerinin en önemli faktörün "Arabuluculuğun Avantajları" olduğu görülmüştür. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinin etkinliğinin üzerinde kurumun avantajlarının etkili olduğu görülmüştür ; Today, alternative dispute resolution methods are becoming widespread in the Turkish legal system, as in the rest of the world. Mediation has been in effect since 2018 and is optional and ...
Bu tez Karacadağ Türkmen aşiretinin sosyo-kültürel yaşamı doğrultusunda arabuluculuk ve arabuluculukta dinin etkisini ortaya koyma amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Şanlıurfa'nın Siverek ilçesine bağlı Karacadağ bölgesinde yer alan ve 58 köyden oluşan Karacadağ Türkmen Aşireti ele alınmaktadır. İki bölümden oluşan bu tezin birinci bölümünde aşiret, aksakallı (Risıpi) ve arabuluculuk kavramları üzerinde durulmakta ve Karacadağ ile Karacadağ Türkmen aşireti (Türkan, Tırkan Aşireti) hakkında genel bilgilere yer verilmektedir. Bunun yanı sıra araştırmanın amacına, kapsamına ve veri toplama tekniklerine bu bölümde yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümünde ise arabuluculuk gerektiren sosyal sorunlar ve örnek olaylar yer almaktadır. İkinci bölümde arabuluculuk gerektiren sosyal sorunlar yedi başlık altında toplanmış olup, bu sosyal sorunlar yaşanan örnek olaylarla desteklenerek değerlendirilmektedir. Çalışmanın konusuyla ilgili yazılı kaynaklar çok sınırlı olması sebebiyle genel olarak sözlü kaynaklara başvurulmuştur. Karacadağ Türkmen Aşireti arabulucuları araştırmamıza önemli ölçüde kaynaklık etmiştir. Öncelikle bir ön hazırlık olarak aşiret içinde bilinen arabulucuların katıldığı sohbetlere katılım gerçekleştirilmiştir. Ardından ve ilerleyen süreçlerde aşirette arabuluculukta etkin olan arabulucularla (örneğin Hacı Hasan Kaya ve Hacı Abdülkerim İrim) yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bölgede konuşulan dilin Kürtçe/Kurmançca olması, görüşmelerin çoğunun Kürtçe olarak icra edilmesini beraberinde getirmiştir ve görüşmelerde ses kaydı da kullanılmıştır. Bu ses kayıtları tekrar incelendikten sonra Türkçe çevirisiyle yazıya geçirilmiştir. Aksakallılar arabuluculuğun işlevselliği adına önem taşırken aşiret içinde ve aşiretler arasında saygınlık kazanan şeyhler ve din adamları da bu işlevselliğin önemli bir parçası konumundadırlar. Bu doğrultuda arabuluculukta dinin etkisi bu sistemin işlevselliğinde büyük bir etkendir. Bu çalışmada bunlar dikkate alınarak şeyhlerin ve diğer din adamların hem katıldığı hem de katılmadığı örnek olaylar ele alınıp arabuluculuk ve arabuluculukta dinin etkisi ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimeler: Karacadağ, Türkmen, Aşiret, Arabuluculuk, Anlaşmazlık, Aksakallı(Risıpi) ; This thesis has been prepared in order to reveal the effect of religion in mediation and mediation in the direction of socio-cultural life of Karacadağ Turkmen tribe. In accordance with this purpose, Karacadağ Turkmen Tribe, consisting of 58 villages and located in the Karacadağ district of Şanlıurfa's Siverek district, was dealt with. This thesis consists of two parts. In the first chapter, the concepts of tribe, whitebearded (Risıpi) and mediation are emphasized and general information about karacadağ and Karacadağ Türkmen tribe (Türkan, Tırkan Aşireti) is mentioned. At the same time, the purpose, scope and data collection techniques of the research were included in this section. In the second part of the thesis, social problems and case examples that require mediation are included. In this section, social problems that require mediation are collected under seven headings and these social problems are supported by case studies. Most of the oral sources have been referred to in the light of the fact that the written sources about this work are very limited. The Karacadağ Türkmen tribe has been an important source of the research. First of all, as a preliminary preparation, participation in the conversations attended by known mediators in the tribe took place and in later stages structured interviews were carried out with mediators (eg Hacı Hasan Kaya and Hacı Abdülkerim İrim) who were active in tribal mediation. Since the language spoken in the region is Kurdish / Kurmanchi, most of the interviews were made in Kurdish and audio recordings were used in the talks. After reviewing these sound recordings, they were transcribed in Turkish. While the whitebearded are important to the functioning of the mediator, the sheikhs and clerics, who are respected in the tribe and among the tribes, are also an important part of this function. In this direction, the effect of religion on mediation is a great influence on the functionality of this system. In this study, these are taken into consideration and the different case studies on which the sheikhs and other religious men participated and disagreed were discussed and the effect of religion on mediation and mediation is revealed. Key words: Karacadağ, Türkmen, Tribe, Mediation, Conflict, Whitebearded (Risıpi)
Bu tez Karacadağ Türkmen aşiretinin sosyo-kültürel yaşamı doğrultusunda arabuluculuk ve arabuluculukta dinin etkisini ortaya koyma amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Şanlıurfa'nın Siverek ilçesine bağlı Karacadağ bölgesinde yer alan ve 58 köyden oluşan Karacadağ Türkmen Aşireti ele alınmaktadır. İki bölümden oluşan bu tezin birinci bölümünde aşiret, aksakallı (Risıpi) ve arabuluculuk kavramları üzerinde durulmakta ve Karacadağ ile Karacadağ Türkmen aşireti (Türkan, Tırkan Aşireti) hakkında genel bilgilere yer verilmektedir. Bunun yanı sıra araştırmanın amacına, kapsamına ve veri toplama tekniklerine bu bölümde yer verilmektedir. Tezin ikinci bölümünde ise arabuluculuk gerektiren sosyal sorunlar ve örnek olaylar yer almaktadır. İkinci bölümde arabuluculuk gerektiren sosyal sorunlar yedi başlık altında toplanmış olup, bu sosyal sorunlar yaşanan örnek olaylarla desteklenerek değerlendirilmektedir. Çalışmanın konusuyla ilgili yazılı kaynaklar çok sınırlı olması sebebiyle genel olarak sözlü kaynaklara başvurulmuştur. Karacadağ Türkmen Aşireti arabulucuları araştırmamıza önemli ölçüde kaynaklık etmiştir. Öncelikle bir ön hazırlık olarak aşiret içinde bilinen arabulucuların katıldığı sohbetlere katılım gerçekleştirilmiştir. Ardından ve ilerleyen süreçlerde aşirette arabuluculukta etkin olan arabulucularla (örneğin Hacı Hasan Kaya ve Hacı Abdülkerim İrim) yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bölgede konuşulan dilin Kürtçe/Kurmançca olması, görüşmelerin çoğunun Kürtçe olarak icra edilmesini beraberinde getirmiştir ve görüşmelerde ses kaydı da kullanılmıştır. Bu ses kayıtları tekrar incelendikten sonra Türkçe çevirisiyle yazıya geçirilmiştir. v Aksakallılar arabuluculuğun işlevselliği adına önem taşırken aşiret içinde ve aşiretler arasında saygınlık kazanan şeyhler ve din adamları da bu işlevselliğin önemli bir parçası konumundadırlar. Bu doğrultuda arabuluculukta dinin etkisi bu sistemin işlevselliğinde büyük bir etkendir. Bu çalışmada bunlar dikkate alınarak şeyhlerin ve diğer din adamların hem katıldığı hem de katılmadığı örnek olaylar ele alınıp arabuluculuk ve arabuluculukta dinin etkisi ortaya konulacaktır. ; This thesis has been prepared in order to reveal the effect of religion in mediation and mediation in the direction of socio-cultural life of Karacadağ Turkmen tribe. In accordance with this purpose, Karacadağ Turkmen Tribe, consisting of 58 villages and located in the Karacadağ district of Şanlıurfa's Siverek district, was dealt with. This thesis consists of two parts. In the first chapter, the concepts of tribe, whitebearded (Risıpi) and mediation are emphasized and general information about karacadağ and Karacadağ Türkmen tribe (Türkan, Tırkan Aşireti) is mentioned. At the same time, the purpose, scope and data collection techniques of the research were included in this section. In the second part of the thesis, social problems and case examples that require mediation are included. In this section, social problems that require mediation are collected under seven headings and these social problems are supported by case studies. Most of the oral sources have been referred to in the light of the fact that the written sources about this work are very limited. The Karacadağ Türkmen tribe has been an important source of the research. First of all, as a preliminary preparation, participation in the conversations attended by known mediators in the tribe took place and in later stages structured interviews were carried out with mediators (eg Hacı Hasan Kaya and Hacı Abdülkerim İrim) who were active in tribal mediation. Since the language spoken in the region is Kurdish / Kurmanchi, most of the interviews were made in Kurdish and audio recordings were used in the talks. After reviewing these sound recordings, they were transcribed in Turkish. While the whitebearded are important to the functioning of the mediator, the sheikhs and clerics, who are respected in the tribe and among the tribes, are also an important part of this function. In this direction, the effect of religion on mediation is a great influence on the functionality of this system. In this study, these are taken into consideration and the different case studies on which the sheikhs and other religious men participated and disagreed were discussed and the effect of religion on mediation and mediation is revealed.
Bu çalışmada, bir uluslararası uyuşmazlık çözüm yöntemi olan ve aynı zamanda BM Şartı'nın "Uyuşmazlıkların Barışçıl Yollarla Çözülmesi" başlığını taşıyan 6. bölümünün 33. maddesinde anlatım bulan çözüm yöntemlerinden de biri olan arabuluculuk, Bosna-Hersek ve Dağlık Karabağ vakaları çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışmanın ana amacı, söz konusu vakaları karşılaştırmak suretiyle uluslararası arabuluculuğun başarısına etki eden koşullar ve etkenler üzerine test edilmeye açık bir takım hipotezlere ulaşmaktır. Veri toplama tekniği bağlamında çalışma, ulaşılabilen ilgili ya da uzman kişilerle röportaj ve diğer her türlü ikincil veriye dayanmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde temel olarak arabuluculuk kurumu detaylı bir biçimde betimlenmiş, ikinci bölümde Bosna-Hersek Krizi hakkında bilgi verilmiş ve söz konusu krizde arabuluculuk süreci incelenmiş, üçüncü bölümde ise yine ilk olarak Dağlık Karabağ sorunu hakkında bilgi verilmiş ve ardından bu sorunda arabuluculuk girişimleri irdelenerek başarılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ulaşılan sonuçlara göre, daha önce benimsenen kriterler ışığımda, Bosna-Hersek krizinde uluslararası arabuluculuk faaliyetleri başarılı olarak değerlendirilirken, Dağlık Karabağ sorununda arabuluculuk süreci genel anlamda başarısız olarak değerlendirilmiştir. Bu bulgu temelinde uluslararası arabuluculuğun başarısına etki eden temel bazı faktörler üzerine bir takım tespit ve önerilerde bulunulmuştur. ; In this study, mediation, which is an international dispute resolution method and also one of the resolution methods expressed in the 33rd article of the 6th chapter of the UN Charter, titled "Peaceful Resolution of Disputes", is discussed within the framework of the Bosnia-Herzegovina and Nagorno-Karabakh cases. The study's primary purpose is to reach a set of hypotheses that are open to testing on the conditions and factors that affect the success of international mediation by comparing the cases in question. As for data collection technique, the study relied on interviews with ...
Siyasal pazarlamada, siyasal unsurlar olarak siyasal partiler, liderler ve adaylar rakiplerine kıyasla daha yüksek oy potansiyeli elde edip, seçimi kazanmak için hedef pazarın temel unsurları olan seçmenleri ikna etmeyi amaçlamaktadırlar. Bunun yanı sıra seçmenler, içinde bulundukları sosyal çevrelerle etkileşimde bulunarak, oy verme kararlarını alabilmektedirler. Dolayısıyla, seçmenler ağızdan ağıza iletişim teknikleri ile tavsiye verme ve tavsiye alma şeklinde, gerek yüzyüze gerekse kitle iletişim araçları vasıtasıyla sosyal çevrelerinden etkilenmektedirler. Seçmenlerin, oy verme tercihinin siyasal unsurlar doğrultusunda mı yoksa sosyal çevrelerinin etkileri ile mi şekillendiği literatürdeki çalışmaların odağı haline gelmiştir. Bu doğrultuda, bu çalışmada, seçmenlerin oy verme tercihinde etkili olabilecek unsurlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmanın temel amacı, siyasal unsurlar tarafından yapılan siyasal pazarlama faaliyetleri ile seçmenler tarafından yapılan ağızdan ağıza iletişimin, seçmen davranışları üzerindeki etkisini belirlemektir. Çalışma, 432 seçmenden oluşan kolayda örnekleme yöntemi ile belirlenen bir örneklem büyüklüğü ile yüzyüze anket yönteminden yararlanılarak Konya'da gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, siyasal pazarlama, ağızdan ağıza iletişim ve seçmen davranışları arasındaki ilişkiler doğrulayıcı faktör analizi yapılarak yapısal eşitlik modeli ile tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda, siyasal unsurlar tarafından yapılan siyasal pazarlama faaliyetleri ile seçmenler tarafından yapılan ağızdan ağıza iletişim arasında pozitif yönlü ve istatistiksel bakımdan anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Siyasal unsurlar tarafından yapılan siyasal pazarlama faaliyetlerinin ve seçmenler tarafından yapılan ağızdan ağıza iletişimin seçmen davranışları üzerinde pozitif yönde etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu kapsamda, siyasal pazarlama faaliyetlerinin seçmen davranışları üzerindeki etkisinde ağızdan ağıza iletişimin aracılık rolü olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, çalışma kapsamında, siyasal pazarlama, ağızdan ağıza iletişim ve seçmen davranışları düzeylerinde seçmenlerin demografik özelliklerine göre anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. ; In political marketing, political parties as political elements, aim at persuading voters, who are the key elements of target market in order to win election by gaining a higher vote potential than their opponents. In addition, voters can make decisions on election by interacting with the social environment they are in. Accordingly, voters are affected by their social environments by means of either face-to-face or mass media communication through word of mouth communication techniques in the way of receiving and giving advice. Whether voter preferences are shaped by political elements or by the effects of social environment has become the focus of the studies within the relevant literature. Therefore, in this study, factors that might be influential in decision making process of voters are tried to be determined. The main purpose of this study is to determine the effect of political marketing activities carried out by the political elements and word of mouth communication carried by voters on voter behaviours. The study is conducted in Konya on a sample consisting of 432 voters, the size of which is determined by convenience sampling method by using face-to-face survey method. Consequently, the relationships among political marketing, word of mouth communication and voter behaviours are confirmed by structural equation modelling through confirmatory factor analysis. As a result of the study, it is determined that there is a positive and statistically significant relationship between political marketing activities conducted by political elements and word of mouth communication conducted by voters. Political marketing activities carried out by political elements and word of mouth communication conducted by voters are found to have a positive effect on voter behaviour. In this context, it is determined that word of mouth communication have an mediator role in the effect of political marketing activities on voter behaviours. In addition, within the scope of this study, a significant difference has been determined with respect to demographic features of voters at the levels of political marketing, word of mouth communication and voter behaviours.
Aracılık ve düzenleyicilik modellerini birleştiren çalışmalar, psikoloji araştırmalarında oldukça yaygındır. İstatistik ve bilgisayar bilimlerindeki gelişmeler, psikoloji, sosyoloji ve sağlık araştırmalarında yapılan karmaşık hipotezlerin test edilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu yöntemlerin ve araştırmaların özellikle istatistiksel varsayımlarının test edilerek doğru uygulanması önemli bir noktadır. Bu tez çalışmasının amacı, düzenleyicilik ve aracılık modellerin matematiksel alt yapısını ortaya koyarak, yapılacak araştırmalarda yöntemin doğru bir şekilde yürütülebilmesi konusunda araştırmacılara katkı sağlamak ve düzenleyiciliği ve aracılığı birleştirmek için kullanılan yeni metotların ortaya çıkaracağı problemlerden nasıl kaçınılacağını göstermektir. Bu tez çalışmasında aynı zamanda düzenleyicilik ve aracılık modellerinin daha karmaşık modellere nasıl uyarlanabileceği ve bu modellerin ortaya çıkardığı kısıtlamaların, nasıl yönlendirileceği açıklanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, ergenlerde şiddete yönelimin doğrudan ve dolaylı sonuçlarının ölçülmesi için; aile bağlılığı, aile merkezciliği, aileye bakışın cinsiyete göre farklılıkları ve aile memnuniyeti bağımsız değişkenlerini etkileyen, aile içi çatışması ve olumsuz ebeveyn tutumu aracı değişkenleri ile aracılık etkisi araştırılmıştır. Son olarak, bu tez, düzenleyicilik ve aracılık modellerini birleştiren teorik sorulara daha iyi ve sağlam cevaplar sunmak için hazırlanmıştır. Araştırmaya göre ergenlerin yaşları, annenin ve babanın eğitim düzeyleri, ailenin parçalanmış olması veya geniş aile olması ve ekonomik düzey değişkenlerine göre şiddete yönelim davranışında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı, olumsuz ebeveyn tutumunun ve aile içi çatışmasının ergenleri daha çok şiddete yönelttiği sonucuna ulaşılmıştır. Gelecekteki çalışmalarda, farklı yaş grupları ve farklı değişkenlerle şiddete yönelimin aracı etkileri incelenerek literatüre katkıda bulunulabilir ; Studies that combine mediation and moderation models are very common in psychological research. Developments in statistics and computer science make it easier to test hypotheses in psychology, sociology and health research.It is an important point to test these methods and especially the statistical assumptions of the researches correctly. The purpose of this thesis is, demonstrating the mathematical subdivision of moderation and mediation models and showing how researchers can contribute to the correct execution of the method in the research to be done and how to avoid problems that might arise from new methods used to combine moderation and mediation. In this thesis, at the same time, it was tried to explain how moderation and mediation models can be adapted to more complex models and how the constraints that these models emerge will be guided. For this purpose, in order to measure the direct and indirect consequences of the violence orientation in adolescents, mediating effects were investigated with independent variables such as family loyalty, family centrism, differences according to sex of the family and family satisfaction of family conflict and negative parent attitude. Finally, this thesis is prepared to provide better and more robust answers to theoretical questions that combine moderation and mediation models. According to the research, the age of adolescents', the level of education of mother and father, the fragmentation of family or extended family, or the level of economic level were not statistically significant, the negative parental attitude and the conflict within the family have led to the more violent orientation of the adolescents. In future studies, literature may be contributed by examining the effects of different types of violence towards different age groups and different variables
Url: http://sutad.selcuk.edu.tr/sutad/article/view/695 ; Bu makalede, barışın bir savaş stratejisi, savaşın da bir barış stratejisi olduğu kabulünden hareketle, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve müttefiklerinin literatürde ihmal edilen barış stratejileri üç başlıkta ele alınmıştır. Öncelikle savaşın başından 1916 yılı sonuna dek geçen dönemde münferit bir sulh stratejisinin izlendiği öne sürülmüştür. İtilaf devletleri arasındaki anlaşmazlıklar dolayısıyla ve savaşın gidişatına göre itilaf devletlerinin her biri müttefiklerin-den kopabilecek ve münferit sulh yapılabilecek birer düşman olarak değerlendirilmiştir. 1916 yılı önce kamuoyu sonra diplomatik kanallar üzerinden müttefiklerin sonuçsuz kalan müzake-re ve sulh tekliflerine sahne olmuştur. Nihayet savaşın iki blok arasında cereyan etmesi ve iki blok arasında diplomatik ilişkilerin yokluğu üçüncü tarafların aracılığı stratejisini gerekli kıl-mıştır. Başta ABD olmak üzere bitaraf devletler, ruhani otorite olarak papa ve muharip ülke-lerden sosyalistler savaşan taraflarca farklı biçimlerde yorumlanan ve karşılanan sulha aracılık girişimlerinde bulunmuşlardır. ; In this article, starting from the assumption that peace is the strategy of war and also war is the strategy of peace; peace strategies of Germany and its allies during the World War I ne-glected in the literature are discussed in three categories. From the beginning of the war until the end of 1916, it is suggested that the strategy of separate peace was followed. Because of the disputes between the Entente states and according to the course of the war, each of the allies was considered as an enemy which can be detached from the Entente and make separate peace. The year of 1916 has been the scene of the inconclusive negotiation and peace proposals of the Allies in the public discussions first and then through diplomatic channels. Finally, the occur-rence of the war between the two blocks and the absence of diplomatic relations between them necessitated the strategy of third parties' mediation. Neutral states including USA, the pope as a spiritual authority and socialist representatives from combatant countries have attempted to mediate for peace which was interpreted in different ways by the belligerent parties.
Bu makalede, barışın bir savaş stratejisi, savaşın da bir barış stratejisi olduğu kabulünden hareketle, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve müttefiklerinin literatürde ihmal edilen barış stratejileri üç başlıkta ele alınmıştır. Öncelikle savaşın başından 1916 yılı sonuna dek geçen dönemde münferit bir sulh stratejisinin izlendiği öne sürülmüştür. İtilaf devletleri arasındaki anlaşmazlıklar dolayısıyla ve savaşın gidişatına göre itilaf devletlerinin her biri müttefiklerin-den kopabilecek ve münferit sulh yapılabilecek birer düşman olarak değerlendirilmiştir. 1916 yılı önce kamuoyu sonra diplomatik kanallar üzerinden müttefiklerin sonuçsuz kalan müzake-re ve sulh tekliflerine sahne olmuştur. Nihayet savaşın iki blok arasında cereyan etmesi ve iki blok arasında diplomatik ilişkilerin yokluğu üçüncü tarafların aracılığı stratejisini gerekli kıl-mıştır. Başta ABD olmak üzere bitaraf devletler, ruhani otorite olarak papa ve muharip ülke-lerden sosyalistler savaşan taraflarca farklı biçimlerde yorumlanan ve karşılanan sulha aracılık girişimlerinde bulunmuşlardır. ; In this article, starting from the assumption that peace is the strategy of war and also war is the strategy of peace; peace strategies of Germany and its allies during the World War I ne-glected in the literature are discussed in three categories. From the beginning of the war until the end of 1916, it is suggested that the strategy of separate peace was followed. Because of the disputes between the Entente states and according to the course of the war, each of the allies was considered as an enemy which can be detached from the Entente and make separate peace. The year of 1916 has been the scene of the inconclusive negotiation and peace proposals of the Allies in the public discussions first and then through diplomatic channels. Finally, the occur-rence of the war between the two blocks and the absence of diplomatic relations between them necessitated the strategy of third parties' mediation. Neutral states including USA, the pope as a spiritual authority and socialist representatives from combatant countries have attempted to mediate for peace which was interpreted in different ways by the belligerent parties.
Günümüzde teknolojik gelişmelere paralel olarak kişilerarası iletişim hızla artmış ve bu yoğun iletişim süreci birçok uyuşmazlığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ticari ilişkilerin gelişmesi ve artan rekabet karşısında yetersiz kalan hukuk sistemleri, adalet etkinliğinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve toplumsal barışın sağlanması adına farklı arayışlara yönelerek alternatif çözümler üretmeye başlamıştır. Her toplum kendi sosyal norm ve değerleri çerçevesinde çatışmaların çözümünü adına çalışmalar yapmaktadır. Küresel ekonomilerin gelişmesi ile kişiler arasındaki soyut mesafe kalkmış, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan sorun tüm toplumları etkiler hale gelmiştir. Nitekim, birçok ülkenin yapmış olduğu araştırmalar sonucunda ortak bir anlayış oluşmuş ve uyuşmazlıklara alternatif olarak arabuluculuk yöntemi geliştirilmiştir. Türk hukuk sisteminde de dünyadaki gelişmeleri takiben 2013 yılında 6325 sayılı "Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu" kabul edilmiştir. Kanunun 20.maddesinin öngördüğü şarta göre, arabulucu olabilmek için hukuk fakültesi mezunu ve en az beş yıllık mesleki deneyime sahip olmak gerekmektedir. Ancak arabulucu olarak göreve başlamadan önce adaylar bir eğitime tabi tutulmaktadırlar. Eğitim sonrasında yazılı ve uygulamalı sınavlardan başarılı olabilmeleri halinde arabuluculuk görevlerini yerine getirmeleri beklenmektedir. Temelinde iletişimin kilit faktör olduğu arabuluculuk sisteminin başarılı bir şekilde yürütülmesi arabuluculuk yapacak kişilerin nitelikli eğitim almasına bağlı olarak gelişmektedir. Bu kapsamda Türkiye'de iletişim alanında arabuluculuk eğitimlerine ilişkin yüksek lisan ve doktora düzeyinde bir çalışma yapılmadığı görülmektedir. Bundan hareketle bir ilk olarak arabuluculuk eğitimlerine ilişkin çalışma yapılmıştır. Çalışmanın temel amacı, daha etkin arabuluculuk hizmeti verilmesi amacına yönelik gerçekleştirilen arabuluculuk eğitimlerinin var olan durumunun geliştirilmesi ve zenginleştirilmesinde ortaya çıkabilecek seçenekleri eğitmen tutum ve görüşlerinden yararlanarak değerlendirmektir.Çalışmanın birinci bölümünde arabuluculuk sisteminin genel çerçevesi başlığı altında, arabuluculuk sürecinin içeriği ve işlevleri, uluslararası arabuluculuk modelleri ve Türkiye'deki arabuluculuk uygulaması kanunda belirlenen esaslara göre ele alınmıştır. İkinci bölümde arabuluculuk eğitimlerinin uluslararası örnekleri ve Türkiye'deki mevcut arabuluculuk eğitim sistemi iletişim kavramı ile ilişkilendirilerek irdelenmiştir. Son bölümde ise Türkiye Barolar Birliği çatısında eğitim veren eğitmenlerin arabuluculuk eğitimleri hakkında tutum ve görüşlerine yönelik bir araştırma yapılmıştır. Bu çalışma, nitel araştırma tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Veri toplama tekniği olarak görüşme yöntemi uygulanmıştır. Kalıtımcılarla yapılan yarı yapılandırılmış açık-uçlu görüşmeler sonucunda elde edilen veriler değerlendirilerek yorumlanmıştır. Today, interpersonal communication has increased rapidly in parallel with technological developments. This intensive process of communication has led to the emergence of many disputes. Inadequate legal systems in the face of increased competition and development of trade relations, has focused on different paths and began to produce alternative solutions in order to conduct justice in a healthy way and to establish social peace. Every society works to solve the resolutions of conflicts within the framework of their social norm and values. But the abstract distance between people has been removed with the effects of globalization, and problems that occur in any part of the world has started to affect all societies. A common understanding has evolved based on the results of research conducted by many countries and a mediation method has been developed as an alternative in dispute resolution. Following the developments in the world, "Mediation in Legal Disputes Act" Numbered 6325, was adopted in the Turkish legal system in 2013. According to the conditions stipulated by Article 20 of the Law, in order to become a mediator, one has to be a graduate from law school and must have at least five years of professional experience. But before starting to serve as a mediator, candidates are subjected to a training. If they succeed in the written and practical exam after the training, they are expected to fulfill their duty as a mediator. Successful development of the mediation system, with communication as a key factor in its basis, happens due to mediators receiving a quality education. In this context, it can be seen that there are no studies related to mediation training in the field of communications in Turkey. From this point, the first study on mediation trainings has been conducted.The main objective of the study is to evaluate the options that may arise during the improvement and enrichment of the existing situation of the performed mediation training for providing more effective mediation services, by benefiting from instructor attitudes and opinions.In the first part of the study, under the title of the general framework of the mediation system, the contents and functions of the mediation process, international mediation models and application of mediation in Turkey and functions are addressed according to the principles set out in law. In the second part, international best practices of mediation trainings and existing mediation training system in Turkey is examined with relation to the concept of communication. In the last part, a research is made about the attitudes and opinions of instructors teaching under to roof of the Bar Association of Turkey about the mediation trainings. This study was conducted using qualitative research techniques. Interviews were administered as data collection techniques. Data obtained from the semi-structured openended interviews made with participants were evaluated and interpreted.
Doktrinde anlaşmazlık ve uyuşmazlık terimlerini genellikle birbirinin yerine kullanılmasına rağmen, bu iki terim arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. Anlaşmazlık, birbirine zıt veya düşmanca bir durum ya da bir mücadele veya kavga olarak tanımlanır. Bir uyuşmazlık, dava konusu olabilen meseleler şeklinde ortaya çıkan bir anlaşmazlık çeşidi olarak görülebilir. Uyuşmazlık, müzakere, arabuluculuk veya üçüncü kişinin hüküm vermesi yoluyla çözülebilecek meseleler üzerinde anlaşmazlığa düşülmesini gerektirir. Uyuşmazlık karşı tarafa açıklanan, kişiler arası bir anlaşmazlıktır. Bir anlaşmazlık, birbirine uyumayan bir durumun anlaşılması veya çatışan bir talepte bulunulması şeklinde bir kişiye beyan edilmedikçe uyuşmazlığa dönüşmeyebilir. Alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR), mahkemeler tarafından uygulanan şeklî mücadeleci usûllerden, şeklî olmayan usûllere doğru bir yönelişi temsil eder. ADR, dünya çapındaki adalete ulaşma hareketinin çatısı altında görülebilir. ADR nin doğuşu Birleşik Devletler de 1970 e kadar uzanır. Federal bölge mahkemelerinde uygulanan ilk arabuluculuk ve tahkim programı 1970 tarihlidir. Buna ek olarak ADR de diğer bir gelişme 1988?de Birleşik Devletler Kongresinin on adet bölge mahkemesinde zorunlu tahkim programı kurması ve diğer on adet bölge mahkemesini gönüllü tahkim programı oluşturması için yetkilendirmesiyle görülmüştür. ADR nin hızlı gelişimine katkıda bulunan büyük bir etken, 1976 da Amerika Barolar Birliğince düzenlenen Adalet Yönetimindeki Kamusal Tatminsizliklerin Nedenleri Hakkında Ulusal Konferans olmuştur. Bu konferansta, uyuşmazlık çözümündeki alternatif usûllerin, özellikle arabuluculuk ve tahkimin, tıkanmış halde bulunan mah-kemeleri rahatlatacağı, uyuşmazlıkların çözüm süresini kısaltacağı ve giderlerini asgariye indireceği sonucuna varılmıştır. Arabuluculuk hizmeti sunan mahalli adalet merkezlerinin ve çok seçenekli mahkeme teşkilatı programlarının kurulması teşvik edilmiştir. Çok seçenekli mahkeme teşkilatı terimi (ya da çok seçenekli ADR), bir dizi seçimlik uyuşmazlık çözüm usûlü sunan mahkemeleri ifade eder. Bu programlar, ihtilaflı tarafları, onlar için en uygun olan uyuşmazlık çözüm yöntemine yönlendirirler. Bunlar: Kolaylaştırma, arabuluculuk veya tahkimdir. Bazı çok seçenekli mahkeme teşkilatı prog-ramları belli türdeki bütün davaları belirli bir ADR programına havale et-mekteyken, diğer bazı programlar davacılara seçimlik bir liste sunmaktadırlar. ADR, uyuşmazlık çözümü için mahkemeler vasıtasıyla yürütülen davalarda alternatif olarak işleyen, genellikle tarafsız bir üçüncü kişinin aracılığı ve yardımını içeren bir dizi usûller olarak tanımlanır. Doktrine göre ADR usûlleri aşağıdaki yararları içerebilir: 1. Mahkemelerin iş yükünü ve giderlerini azaltmak, 2. tarafların yargılama için harcadıkları giderleri ve zamanı azaltmak, 3. topluluklara veya tarafların ailelerine zarar veren uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümünü sağlamak, 4. bireylerin adalet sisteminden daha iyi bir şekilde tatmin olmasını sağlamak, 5. tarafların ihtiyaçlarına uygun olan çözümleri teşvik etmek, 6. tarafların uyuşmazlık çözüm usûllerine gönüllü olarak uymalarını sağlamak, 7. komşuluk ve topluluk değerlerini ve toplulukların ilişkilerini onarmak, 8. ihtilaflı taraflarca ulaşılabilecek usûller oluşturmak, 9. halka, uyuşmazlıkların çözümünde ihlâl ya da dava yolu yerine daha etkili olan usûlleri denemelerini öğretmek, ADR tarafların bir araya getirilmesinde pek çok farklı yöntem gerektirir; bununla birlikte temel ADR usûlleri arabuluculuk ve müzakeredir. Arabuluculuk ve uzlaştırma terimleri eş anlamlı olarak kullanılırlar. Arabuluculuk (veya uzlaştırma), tarafların bir anlaşmayı müzakere etmeleri için onlara yardım eden tarafsız bir üçüncü kişice gerçekleştirilen bağlayıcı olmayan bir müdahaledir. Üç tür arabuluculuk vardır. Bunlar geleneksel arabuluculuk, yargısal arabuluculuk ve modern arabuluculuktur. Arabulucunun yapısı ve işlevi, arabuluculuk usûlünü diğer uyuşmazlık çözüm usûllerinden ayırmaktadır. Arabulucu bir kolaylaştırıcıdır. Arabulucu, ihtilaflı konular üzerindeki kendi kararını taraflara dikte etmemelidir. Arabulucululuk esnek yapısıyla şekillenerek farklı bir usûl haline bürünür. Arabulucunun yaklaşımı doğrudan veya dolaylı ya da bunların arasında bir usûlde kendini gösterebilir. Arabuluculukta bir ya da birden fazla oturum olabilir. Arabuluculuyla caucuses adında ayrı toplantılar yapılabilir. Arabuluculuk oturumları gizlidir ve tarafların iletişimine yadım etmek amacıyla gerçekleştirilir. Arabuluculuk geliştikçe, kolaylaştırma ve değerlendirme arabuluculuğu gibi farklı arabuluculuk türleri ortaya çıkmaktadır. Mahkeme veya arabulucu tarafından hangi arabuluculuk modelinin izlendiğine bakılmaksızın, arabuluculuk usûllerinin çoğu aşağıdaki aşamaları izler: Arabuluculuk öncesi aşama, arabuluculuk aşaması ve arabuluculuk sonrası aşama. Türk hukuk sisteminde Avukatlık Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Vergi Usûl Kanunu gibi kanunlarda ADR ile doğrudan ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Türk hukukunda, ADR ye ilişkin iki temel düzenleme mevcuttur. ADR yi destekleyen ilk yasal düzenleme Avukatlık Kanunundadır. Avukatlık Kanunu nun 35/A maddesine göre, müvekkilin talep etmesi halinde bir avukat, dava veya duruşma başlamadan önce ihtilaflı tarafları uzlaştırabilir. Kanun, tarafların uzlaştırma süreci sonunda bir anlaşmaya varmaları halinde, taraflar ve avukatların uyuşmazlığı çözen bir yazılı anlaşma yapmalarını hükme bağlamıştır. Uzlaşma tutanağı olarak adlandırılan bu anlaşma avukatlar ve müvekkillerince imzalanır. Uzlaşma tutanağı diğer mahkeme hü-kümleri gibi icra edilebilir. İkinci düzenleme, 1 Nisan 2005 te yürürlüğe giren yeni Ceza Muhake-mesi Kanunu ve Ceza Kanununda bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi ve Ceza Kanununun 73. maddesi, savcının veya hâkimin kararına bağlı olarak, bir ceza davasında mağdur-fail uzlaştırmasına ilişkin hükümler içermektedir. Sadece takibi şikâyete bağlı suçlar uzlaştırmaya uygundur. Kanımca, ADR Türk yargı sisteminde medenî hukuk, ticaret hukuku ve ceza hukuku uyuşmazlıklarının çözümünde temel bir işleve sahip olacaktır; zira, yargılama üzerinde çalışan veya dava yolunda büyük güçlüklerle karşılan avukatlar, ADR nin, hukuk davalarının tamamına teşmil edilmesini be-lemektedirler. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hâlen, ADR nin kullanılması için gereken yetkiyi vermemektedir. Ancak, ADR yollarının hukuk davalarının tamamında kullanılması için, Hukuk Muhakemeleri Kanunda geniş bir yetki verilmesi gereklidir. Yakın bir gelecekte, özel hukukun bütün alanlarında ADR nin daha önemli ve merkezî bir rol oynayacağı açıktır. There is an essential distinction between conflicts and disputes, though the literature often uses the two terms interchangeably. Conflict is defined as a stole of opposition or hostilities a fight or struggle. A dispute may be viewed as a class or kind of conflict which manifests itself in distinct, justiciable issues. It involves disagreement over issues capable of resolution by negotiation, mediation or third party adjudication. A dispute is an interpersonal conflict that is communicated or manifested. A conflict may not become a dispute if it is not communicated to someone in the form of a perceived incompatibility or a contested claim. Alternative dispute resolution (ADR) represents a movement, away from formal adversarial proceedings on the part of the courts, toward informal processes. ADR can be seen as lying within the framework of the world-wide access-to-justice movement. The beginning of ADR is usually traced to the 1970s in the United States. In the federal district courts, the first mediation and arbitration programs date from the 1970s. Additional expansion of ADR occurred in 1988 when the United States congress authorized ten district courts to implement mandatory arbitration programs and an additional ten to establish voluntary arbitration programs. A major impetus for ADR s rapid growth was a 1976 American Bar Association sponsored National Conference on the Causes of Popular Dissatisfaction with the Administration of Justice. The Conference concluded that alternative forms of dispute resolution, in particular mediation and arbitration, would ease congested courts, reduce settlement time, and minimize costs. The development of neighborhood justice centers (which practice mediation) and multi-door courthouse programs were encouraged. The terms of multi-door courthouse or multi-option ADR describe courts that offer an array of dispute resolution options. These programs direct disputants to the most appropriate dispute-resolving mechanism: facilitation, mediation or arbitration. Some multi-door courthouses refer all cases of certain types to particular ADR programs, while others offer litigants a menu of options. ADR is defined as a range of procedures that serve as alternatives to litigation through the courts for the resolution of disputes, generally involving the intercession and assistance of a neutral and impartial third party. Accordingly in literature the benefits provided by ADR processes may include: 1. lower court caseloads and expenses, 2. reduce the parties? expenses and time, 3. provide speedy settlement of those disputes that were disruptive of the community or the lives of the parties? families, 4. improve public satisfaction with the justice system, 5. encourage resolutions that were suited to the parties? needs, 6. increase voluntary compliance with resolutions, 7. restore the influence of neighborhood and community values and the cohesiveness of communities, 8. provide accessible forums to people with disputes, and 9. teach the public to try more effective processes than violence or litigant for settling disputes. ADR involves many different techniques of bringing parties together, however the main ADR processes are negotiation and mediation. The terms mediation and conciliation are used synonymously. Mediation (or conciliation) is the non-binding intervention by a neutral third party who helps the disputants negotiate an agreement. These are traditional mediation, judicial mediation and modern mediation. The nature and role of the mediator is what distinguishes the process of mediation from other dispute resolution processes. The mediator is a facilitator. The mediator should not impose his or her own judgment of the issues upon that of the parties. Mediation is characterized by its flexibility, taking shape in a variety of models. Mediator approach may manifest in either directive or non directive fashion, or somewhere in between. There may be only one session or several. There may or may not be separate meetings, called caucuses, with the mediator. Mediation sessions are confidential and structured to help parties communicate. As mediations develops, distinct mediation strategies such as facilitative and evaluate are emerging. Regardless of which mediation model a court or mediator follows, most mediations progress through the following stages: Pre-mediation phase, the mediation proper and post-mediation phase. There are direct interested provisions about ADR in the Turkish law system such as Code of Lawyer, Code of Criminal Procedure, Code of Labor, Code of Consumer Protection, and Code of Tax Procedure. There are two main provisions on ADR in the Turkish Law. The first statutory provision that supports ADR is in the Code of Lawyer. According to the article 35/A of the Code of Lawyer if the client claims for conciliation, an attorney may invite the opposite sides to conciliation when the case or the trial is not commenced. If the parties reach an agreement at the end of the conciliation, the statue provides that the parties and the attorneys will execute a written agreement disposing of the dispute. The agreement called conciliation minute? signed by clients and their attorneys. Conciliation minute is enforceable in the same manner as any other final judgment. The second provision is in the new Code of Criminal Procedure and in the Penal Code which came into force on June 1, 2005. Article 253 of the Code of Criminal Procedure and article 73 of the Penal Code, contain provisions about victim-offender mediation in a criminal case, depend on a decision by the prosecution or the judge. Only offenses which can be prosecuted by the public prosecutor only upon complaint of the injured party are suitable for mediation. In my view, ADR will be recognized in Turkish judicial system as having a fundamental role to play in the resolution of civil, commercial and criminal disputes. Because lawyers who work on trials or those who encounter enormous difficulties in litigation expect the ADR to be extended to all civil cases. Nowadays, the Code of Civil Procedure does not provide necessary authority to use ADR. However, a broad authority for using ADR process in all civil actions must be given in the Code of Civil Procedure. It is clear that in all fields of civil dispute resolution ADR will play a central and rather important role in the near future.