Afganistan Devleti (resmi adıyla Afganistan Ġslam Cumhuriyeti) üzerinde 20. yüzyıla kadar devam eden egemenlik mücadelesi çeĢitli yönetim anlayıĢlarının benimsenmesini beraberinde getirmiĢtir. Ülkenin modern anlamdaki ilk Anayasası 1923 yılında yapılmıĢ ve akabinde bir dizi Anayasal faaliyet gerçekleĢtirilmiĢtir. Ülkenin temel problemi yönetim Ģekillerinin Anayasallarda belirlenen ilkeler doğrultusunda gerçekleĢtirilememesidir. Afganistan"da idari sistem genellikle her yöneticinin kendi anlayıĢına göre değiĢmiĢtir. Bu yüzden ülkede sabit bir idari sisteminden bahsetmek çok zordur. Günümüzde ise 2004 yılında yürürlüğe giren Anayasal ilkeler hâkimdir. Bu ilkelerle Afganistan"daki idari sistem merkezi yönetim ve yerel yönetim temelinde kurulmuĢtur. Örgütsel yapının ve çağdaĢ düzenin sağlanması adına bir dizi reform ve yenilik getirme çabaları baĢlamıĢtır. Ülkede merkezi yönetim teĢkilatının taĢra kuruĢları yanı sıra yerel yönetimlerin Anayasal ve yasal zemine oturtulma çabası, modern anlamda yetersiz görülse de, yerelleĢme açısından umut verici bir geliĢmedir. Ülkede yerelleĢme açısından dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise 2007 yılında Bağımsız Yerel Yönetim genel BaĢkanlığı"nın kurulmasıdır. Bu baĢkanlık merkez teĢkilat ile taĢra teĢkilatı ve yerel yönetim arasındaki iliĢkiyi düzenleyecek bir birimdir. Ancak uygulamaya bakıldığında bu kurumun yanı sıra gerek taĢra teĢkilatında gerekse yerel yönetimler üzerinde birden çok birimin söz sahibi olduğu görülmektedir. Ayrıca özellikle yerel yönetimlerde yasal çerçevede seçimle gelmesi öngörülen birimlerin seçimle gelmediği dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Afganistan"da yerelleĢme çabaları istenen sonuca ulaĢamamıĢtır. Bu kapsamda, çalıĢmada öncelikle yerelleĢmeye iliĢkin kavramsal ve kuramsal alt yapı incelenmiĢtir. Daha sonra idari yerelleĢme çabaları özelinde Afganistan"ın yapılanmasına yön veren Anayasal ve yasal çerçeve ele alınmıĢtır. Son olarak idari yerelleĢme çabalarının önündeki engeller irdelenmiĢtir. Sonuç olarak ülkenin yerelleĢme çabalarını; dıĢ güçlerin ülkenin iç iĢlerine karıĢması, etnik farklılıkların yoğunluğu, merkezin idari ve mali açıdan hâkimiyeti elinden vi bırakmama istemi, hesap verilebilirlik olgusunun etkin iĢletilememesi gibi nedenler etkilediği görülmüĢtür. Anahtar Kelimeler: YerelleĢme, Ġdari YerelleĢme, Afganistan"da YerelleĢme Çabaları ; Afghanistan officially known as (Islamic Republic of Afghanistan) has examined various systems and approaches for her sovereıgnty till 20th century. The country's first modern constitution was inacted in 1923, followed by a series of Constitutional activities and amendments. The main problem of the country is that the ruling governments do not considers the principles of constitutional law. The administrative system standards in Afghanistan has been changing in accordance to each manager's own understanding. Therefore, it is very difficult to talk about a fixed administrative system in the country. The Constitutional principles that came into force in 2004 is prevailed. With these principles, there is dual administrative system central government and local government. It provides organizational structure and modern order to be started Despite the establishment of local government which is a strong pillar for implementation of constitution at provincial and district level, but still more effort is needed. Another important point for localization of administrations is the establishment of the Independent Directorate of Local Governance (IDLG) in 2007. This institution is a unit that regulates the relationship between central and local government. However, when looking at the application, it is seen that, besides this institution, multiple units can organise in both the district administrations and local governance. In addition, it is noteworthy that the some units at provincial level should be elected in accordance with constitution provisions but in practice it has never happened which has affected the administration negatively. Therefore, localization efforts in Afghanistan did not reach the desired result. In this research, firstly, the conceptual and theoretical infrastructure regarding localization was examined. Then, the Constitutional and legal framework, which directs the structuring of Afghanistan in terms of administrative localization efforts, was discussed. As a result, the country's localization efforts; It has been observed that some major reasons like intervention of foreigners in domestic matters, the tribal structure of the society and ethnic viii discrimination are the main obstacles to distribute power between centre and local government, hence the central government have domination in all aspects of state affairs. Keywords: Localization, Administrative Localization, Localization Efforts in Afghanistan
"Yeşil devlet" veya "çevreci devlet" gibi kavramsallaştırmalar ekseninde gelişenakademik çalışmalar, devletlerin 1970'lerden itibaren çevre alanındaki kurumsalgelişiminden hareketle, çevre sorunlarının önlenmesinde etkin bir rol oynayabileceğinisavunmaktadır. Bu bağlamda, devletlerin bir yandan normatif anlamda ekonomikfaaliyetlerin muhtemel çevresel etkilerini gözeten katılımcı politikalar geliştirmesi, diğeryandan çevresel etkilerinin daha az olduğu kabul edilen yenilenebilir enerjikaynaklarının kullanımını teşvik etmesi, yeşilleşme göstergeleri olarak ön planaçıkartılmaktadır. Buna karşılık, bazı çalışmalar ise modern devletlerin gerçek anlamdayeşil bir nitelik kazanamayacağını, akademik yazında yeşilleşme göstergesi olaraksunulan önlemlerin aslında çevre sorunlarının önlenmesi değil, en iyi ihtimalle mekânsalveya zamansal anlamda ötelenmesinden ibaret bulunduğunu öne sürmektedir.Bu çalışma, yukarıda anılan farklı bakış açılarından yola çıkarak devletlerin gerçekanlamda yeşil bir karaktere kavuşamayacağını, çevre ve yenilenebilir enerjipolitikalarının aslında meşruiyet temini, enerji arzının çeşitlendirilmesi ve yeni sermayebirikimi alanlarının oluşturulması gibi işlevlere hizmet ettiğini savunmaktadır. Ayrıca,Türkiye'de izlenen çevre ve enerji politikaları göz önünde bulundurulduğunda devletinyeşilleşme yönünde bir dönüşümden geçmediğini tartışmaktadır. Devletin hegemonik birkalkınma ideolojisi doğrultusunda politikalar geliştirdiği, mekanı yurttaşların rızasınıtemin etmeye dönük dağıtıcı mekanizmalar uygulamak ve sermaye birikimine olanaktanımak kaygılarıyla yönettiğini ortaya koymaktadır. Devletin yenilenebilir enerjipolitikalarında temiz enerji üretmek kaygısından ziyade, enerjide dışa bağımlılığıazaltmak ve bu alandaki uluslararası mali desteğin oluşturduğu elverişli ekonomikkoşullardan istifade etmek amaçlarının baskın konumda olduğunu savunmaktadır. Bukapsamda, Aydın ilindeki jeotermal enerji santrali projelerine dair yürütülen bir sahaaraştırmasından da faydalanarak Türkiye'deki yenilenebilir enerji politikasının katılımcıve çevreci değil, dışlayıcı ve neoliberal niteliklere sahip olduğunu vurgulamaktadır.Ayrıca, devletin jeotermal enerji santrallerinin etkileri ile ilgili denetimlerin yapılması,bilgilerin toplanması veya paylaşılması bağlamında sergilediği eylemsizlikle bu konudabelirsizliği egemen kıldığı ve böylelikle projelere dönük muhalefeti güçleştirdiğinisavunmaktadır. Devletin gri alanlar yaratarak enerji politikasını sürdürmesindenhareketle, Türkiye'de devletin durumunu betimlemek üzere "yeşil devlet" yerine gridevlet nitelemesini önermektedir. --- The scholarly works developing around the concepts such as "green state" or"environmental state" argue that the states might assume an effective role in preventionof environmental problems, based on the institutional developments they have achievedsince the 1970s. In this context, the development of participatory policies with due regardof possible environmental impacts of economic activities in the normative sense on theone hand, and incentivization of use of renewable energy resources that are assumed tohave lesser environmental impacts on the other by the states are regarded as indicatorsof greening of the states. However, some scholarly works claim that the modern statescannot acquire a genuinely green quality, and that the measures cited as greeningindicators in academic literature are in fact confined to spatial or temporal displacementof environmental problems rather than their prevention.Based on the abovementioned different perspectives, this study argues that the statescannot obtain a genuinely green character, and that the environmental and renewableenergy policies in fact serve the functions such as diversification of energy supply, andconstitution of new fields of capital accumulation. Moreover, it argues that the state inTurkey is not undergoing a transformation towards greening, bearing in mind theenvironmental as well as energy policies pursued in the country. It demonstrates that thestate develops policies in line with a hegemonic development policy, governing the spacewith concerns oriented around distributive mechanisms for obtaining the consent ofcitizens, and providing opportunities for capital accumulation. It defends that thedominant objective underlying the state's renewable energy policies is reduction of thedependency on energy imports, as well as benefitting from the convenient economicconditions generated through the international financial support offered in this field,rather than production of clean energy. In this scope, it stresses that the renewable energypolicy in Turkey has exclusionary and neoliberal, instead of participatory andenvironmentalist characters, benefiting from a field research on the geothermal powerplant projects in Aydin province. Moreover, it discusses that the state renders opposingthe geothermal projects difficult by allowing the reigning of obscurity in this field throughits inaction in the context of conducting of inspections, as well as collection and sharingof information on the impacts of geothermal power plants. Based on the fact that the statesustains its energy policy through the creation of gray zones, it proposes the qualificationof gray state instead of "green state" towards describing the situation of the state inTurkey.
Egemen ulus devlet teorisi 1648 Vestfalya (Westphalia) Anlaşması sonrasında uluslararası ilişkiler disiplinine girmiştir. Bu anlaşma ile uluslararası ilişkilerde anarşi ortamı bir dereceye kadar kontrol altına alınmıştır. Vestfalya Anlaşması ile devletlerin egemenliği, eşitliği ve iç işlerinde bağımsızlığı uluslararası ilişkilerde karşılık bulmuştur. Devletlerin, belirli bir coğrafi alanda, belli bir nüfusa sahip, diğer devletlerce tanınan ve egemenliğe sahip olan siyasi oluşumlar olarak tanımlanması, uluslararası ilişkiler için önemli bir noktadır. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı ve siyasal devamlılığı olarak, uluslararası alanda kişilik bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun mali borçlarının Türkiye tarafından ödenmesi, bu siyasal mirasçılığın ve devamlılığın ispatı durumundadır. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye-Afrika ülkeleri arası ilişkilerin uzun bir tarihi geçmişi ve bağları olduğu göz önünde tutulmalıdır. Afrika kıtası kültür, etnik yapı ve dil olarak oldukça zengin bir coğrafyadır. Zengin kaynakları ve sanayileşme devriminden uzak olması nedeniyle batılı medeniyetlerin özellikle 1881-1914 yılları arasında sömürgeleştirilmesine maruz kalmıştır. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında ise dekolonizasyon süreci ile Afrika'nın modern devletleri ortaya çıkmıştır. Afrika genç nüfusu ve var olan maden zenginliğine rağmen en yoksul kıta olarak kabul edilmektedir. Hem maddi hem de insan kaynaklarının zenginliği, Afrika'nın gelişmiş ülkeler tarafından dikkat çeken bir kıta olmasına neden olmaktadır. Türkiye 2000'li yılların başına kadar göz ardı ettiği ilişkilerine özellikle "Afrika Açılım Planı" çerçevesinde önem vermeye başlamış ve Afrika ile ilişkileri farklı bir boyut kazanmaya başlamıştır. Bugün Türkiye'nin, Afrika kıtasındaki ülkelerin yeni stratejik partneri haline geldiğini söylemek mümkündür. 5 Bu çalışmanın amacı; görüşme yöntemi kullanılarak TASAM Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Afrika Dış İşleri Bakanlığı verilerini kullanılarak, gelişmekte olan Afrika – Türkiye ilişkilerini genel olarak değerlendirmek ve Türkiye'nin Afrika ülkelerine yönelik dış politikasını analiz edebilmektir. Bu bağlamda çalışma, Türkiye'nin dış politikadaki duruşu, Türk dış politikasında Afrika açılımı, ekonomi, sağlık ve eğitim boyutunda Afrika ile ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceği değerlendirilerek literatüre katkı sağlamak amacındadır. ; Sovereignty of nation-state theory has entered the discipline of international relations after the 1648 Westphalia Agreement. With this agreement, the anarchic environment has been controlled to some extent in international relations. With the Westphalian Treaty, independence in the sovereignty, equality and non interference in the internal affairs of the states has been met by international relations. It is an important point for international relations that states are defined as political entities with a certain geographical area, a certain population, and the recognition and sovereignty of other states. Turkey, as the heir of the Ottoman Empire and political continuity, has found international character. The payment of the financial debts of the Ottoman Empire by Turkey is a condition of this political inheritance and continuity. From this point of view, it should be noted that the relations between Turkey and African countries have a long historical background and ties. The African continent has a very rich geography of culture, ethnicity and language. Due to its rich resources and distance from the industrial revolution, it has been subject to colonization of western civilizations, especially between 1881 and 1914. In the second half of the 20th century, the decolonization process and modern states of Africa emerged. Africa is considered to be the poorest continent despite its young population and its wealth of minerals. The richness of both material and human resources makes Africa a continent that draws attention of developed countries. 6 Turkey has begun to attach importance to the relations it has ignored up to the beginning of the year 2000, especially in the framework of the "African Opening Plan", and has begun to acquire a different dimension to Africa. Today it is possible to say that the countries of Africa have become new strategic partners. The aim of this study is to evaluate the developing African-Turkey relations in general and to analyze Turkey's foreign policy towards African countries using data from TASAM African Institute and African Ministry of Foreign Affairs using interview method. In this context, the aim is to contribute to the literature by assessing Turkey's position in foreign policy, African expansion in Turkish foreign policy, Africa in relation to economy, health and education, and the future of these relations.
DergiPark: 326387 ; trakyasobed ; The subject matter of this article is the recent commotion between Russia and the Ukraineç This commotion has occured around two strategically important rawmaterials, the oil and the natural gas. It is argued here that the security concern this commotion has created in the West is similar to that of the cold war. In thıs article, after highlighting this renewed security issues, Russia's expansionary motives are scrutinized. Accordingly it is argued that the recent price increases of oil and natural gas ended with Russia having excessive funds which led wealthier Russia to seek to improve her influence in the region, akin to the Stalinist era. As such the disagreement between the Ukraine and Russia rapidly spread to include the EU, Balkans and the Caucasus. The article progresses by proposing solutions that would compromise the interests of the regional actors. In this regard the article argues that Turkey, a member of NATO and a candidate negotiating to become a full member to the EU, can play a vital role in resolving disputes between conflicting actors. It is proposed that a peaceful and stable resolution to such crisis as the one between Russia and the Ukraine can only come from establishing alternative regional organisations similar to the former RCD, CENTO and ECO. The article further argues that such organisations can be instrumental in promotiing Western type democratic values in the region. They would also help enhancing economic and political stability and welfare of the peoples of the region. However, there still exists difficulties in establishing such organisations, one of which relates to the differences in the priorities between the EU and the USA and the other is the limited resource availability imposed by the current global economic meltdown. In addition, unpredictability of Russia's foreign policy options during a period when the oil price declines is another obstacle. By this token, this article analyzes that Russia, a fading power after the end of cold war appears to have bounced back economically and became once again one of the important international players to be reckoned with ; Bu makale yakın zamanda petrol ve doğalgaz gibi iki önemli ham-madde etrafında gündeme gelen ve soğuk savaş dönemini anımsatan çekişmeyi konu edinmektedir. Makale uluslararası piyasalardaki fıyat artışları sonucu, petrol ve doğalgaz zengini Rusya'nın elinde bulunan dolar rezervlerinin arttığını, buna bağlı olarak Rusya'nın, Stalin dönemini hatırlatan bir yayılmacılık ve etki alanı oluşturmaya çalıştığını tartışmaktadır. Rusya ve Ukrayna arasında boy gösteren bu çatışma bahsi geçen ham maddelerin uluslararası güvenlik mimarisini ilgilendiren özgün karakterini de yansıtmaktadır. Makale, doğalgaz üzerine olan uzlaşmazlığın süratle yayıldığını, Avrupa Birliğini (AB), Balkanları, Kafkasları da içine çektiğini irdeledikten sonra bölgedeki aktörlerin çıkarlarının uzlaştırıldığı çözüm önerilerini analiz etmektedir. AB ile tam üyelik görüşmeleri yürüten, NATO üyesi olan Türkiye'nin, Rusya ve Ukrayna arasındaki doğalgaz üzerine olan çekişmede Avrupa enerji güvenliği açısından önemini vurgulamakta ve bölgede kalıcı bir barışın, istikrarın ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin sağlanmasının alternatif bölgesel örgütlenmeler ile sağlanacağını önermektedir. Bu bağlamda makale, RCD, CENTO, ECO türü ittifakların başta AB olmak üzere, ABD ve genel olarak Batı dünyası ve değerleri için önemli çözümler getirebileceğini, Türkiye'nin de bu tür alternatif ilişki ağları içinde, Batı için anahtar ülke olduğunu ileri sürmektedir. Öte yandan makalede bahsi geçen alternatif örgütlenmelerin de hangi koşullarda gerçekleşebileceği ve bu tür örgütlenmeleri tesis etmenin önündeki engellere dikkat çekilmektedir. Bu engellerden biri şüphesiz ABD ve AB'nin öncelikler konusunda birbirlerine karşılıklı güvensizlikleri, diğeri ise küresel mali kriz yüzünden Batı dünyasının karşılaştığı kaynak sıkıntısıdır. Bunlara, fiyat hareketlerine bağlı olarak uluslararası pozisyon belirleyen Rusya'nın ham madde fiyatlarının düştüğü dönemlerde takip edeceği siyasetin ne olacağı konusundaki belirsizlik de eklenmelidir. Bu bağlamda makale, soğuk savaş sonrasında etkinliğini yitirir gibi görünen Rusya'nın yeni dönemde artan önemini ve enerji sorununun çözüm önerileri etrafında yeni güvenlik çevriminin ne olacağını analiz etmektedir.
Cumhuriyet tarihinin ilk yıllarından; II.Dünya savaşının başlamasına kadar geçen sürede askeri ve sivil bürokrasi "altın çağını" yaşamıştır. 1939 yılında; II.Dünya savaşıyla birlikte bürokrasi, özelikle ekonomik durumunda hızlı bir zayıflama sürecine girmiştir. DP'nin iktidara gelmesinden, 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar geçen sürede sivil bürokrasi hem devlet yönetimde, hem de sosyal statü olarak ağırlığını kaybetmiştir. Bununla birlikte, yüksek enflasyonla beslenen büyüme modeli, sabit gelirli devlet memurlarının, yani bürokrasinin mali durumlarında bozulmalar artarak devam ediyordu. Bu dönemde, ekonomik büyüme; sanayileşmenin ön plana çıkmasıyla, girişimci sınıfın, sanayicinin çıkmasına ve çoğalmasına zemin hazırlamıştır. Aynı zamanda sanayileşmenin de bir neticesi olarak ticaretle uğraşan tüccarlar çoğalmıştır. DP döneminde; her yönüyle zayıflayan bürokrasinin, karşısına hükümetin de desteğini alan, özellikle ekonomik olarak çok iyi bir noktaya gelen sanayiciler ve tüccarlar ön plandadır. DP döneminde; hükümetle, asker ve sivil bürokrasi arasındaki gerginlik ve çatışma hali 27 Mayıs 1960 ihtilaline zemin hazırlayacaktı. Bürokratik yönetim geleneği amacına ulaşmış ve sonunda ihtilal gerçekleşmişti. İhtilalden sonra, devlet yönetiminde ağırlığı ve otoritesini kaybeden, toplumda statü olarak geriye düşen, sivil bürokrasi tekrardan özlemle aradığı eski günlerine dönmek için yeni bir imkan doğmuştu. 27 Mayıs 1960 yılından sonra oluşturulan yeni devlet kurumları ve KİT'ler sayesinde sivil bürokrasi, kaybettiği yönetimsel gücü ve sosyal statüyü yeniden kazanmaya çalışıyorlardı. Ancak; 1980'lere kadar, sivil bürokrasinin özlemle aradığı eski güzel günlerine dönmesi için oluşturulan devlet kurumları ve KİT'ler yetersiz kaldı. Sivil bürokrasi 1960-1980 yılları arasında ekonomik açından zayıflamaya devam ediyordu. Bu dönemde askeri bürokrasinin devlet ve hükümet yönetimindeki rolü ve ağırlığı, genel olarak tek parti dönemindeki kadar olmasa da yine de, halkın, hür iradesi ile seçilen vekilleri ve hükümeti etkileme gücüne fazlası ile sahiptiler. ; The first years of the history of the Republic; Between the time that the start of the II.World War I military and civilian bureaucracy, "the golden age" has survived. in 1939; In the case of bureaucracy, especially with the economic II.world war quickly entered a weight loss process. The DP came to power, from the May 27 revolution in 1960 till the civil bureaucracy both in State administration, as well as social status has lost weight. However, high inflation, fed growth model, fixed-income Government officers, namely in cases of financial corruption of the bureaucracy continued to increase. During this period, economic growth; industrialization of the fore and the entrepreneurial class, industrialists, with proliferation has prepared the ground. At the same time as a result of the industrialisation of Rog traders has sprung up. DP period; every aspect of the Government against the bureaucracy, weakened support for the area, especially the economically very good point from industrialists and traders in the foreground. DP period; the tension between the Government and the military and civil bureaucracy and conflict State would prepare the ground to the May 27 revolution in 1960. The purpose of the bureaucratic management tradition and eventually revolution had taken place. After the revolution, the authority of the State in the management of weight and after the loser, falling back as their status in society, civil bureaucracy again to return to the old days are looking longingly at a new opportunity was born. Since May 27, 1960 created after the new Government agencies and civilian bureaucracy, lost through formation of public economic administrative power and social status, which they were trying to win it again. However; until the 1980s, the civil bureaucracy created to return to the good old days are looking longingly at government agencies and formation of public economic fell short. Between the years 1960-1980 the civil bureaucracy in economic terms because continued to weaken. In this period, State and government administration of the bureaucracy, the military role and weight, although the single-party period in General, though, the public, the Government will affect the selected surrogates and free power than they had with.
ÖZETFinansal küreselleşme, günümüzde, dünya çapında bir entegrasyon eksenine oturmuştur. Hızla artan yabancı sermaye akımları doğrudan yabancı yatırımlar veya portföy yatırımları şeklinde tüm dünyaya yayılmakta; sınırların önemi ortadan kalkmaktadır. Bu süreci tetikleyen unsurların başında; Bretton Woods sisteminin çöküşü, 1980-1990 döneminde faiz oranlarının serbest bırakılması, çokuluslu şirketlerin dünya çapında önemlerinin artması, enformasyon alanında kaydedilen gelişmeler gelmektedir.Finansal küreselleşmenin altyapısını oluşturmada en büyük pay sahibi olan uluslararası ekonomik kuruluşlar, finansal serbestleşmeyi sağlamış ve bu sayede uluslararası emek, sermaye,mal ve fon alışverişinin önü açılmıştır. Uluslararası ticareti mümkün olduğunca serbest ve düzenli kılan evrensel organizasyonların yanında bölgeselleşme kapsamında değerlendirilen ekonomik entegrasyonların ticaretin serbestleştirici amaçlar doğrultusunda uygulamaları da küreselleşmeyi hızlandırmaktadır. Bir ülkenin küreselleşme sürecindeki başarısı, çoğu kez bölgeselleşme sınavındaki başarısıyla paraleldir. Türkiye, OECD ile her daim yakın ilişkilerde olmaya çalışmıştır, OECD üyesi ülkelerle ticaretimizde en büyük payı ise AB ülkeleri almaktadır. AB'ye üyelik sürecinde AB ülkeleriyle uyum çerçevesinde atılması gereken adımları atma yolunda olan Türkiye'nin mali, siyasi ve sosyal alanlarda ciddi reformlara ihtiyacı vardır. Bölgesel entegrasyonlardan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği'nin kurucu üyesi olarak yer alan Türkiye açısından bu entegrasyonlar, dünyada süregelen liberal değişimler ve globalleşme eğilimlerine paralel olarak, Türkiye'nin dünyayla entegrasyonuna katkı sağlayacak türden entegrasyonlardır. Finansal küreselleşmenin ikinci bileşeni olarak nitelendirilebilecek finans alanında kullanılan teknolojik ürünler de finansal küreselleşmenin hızını artırmada destekleyici konumdadır. Bugün yeryüzünde, her beş kişiden biri, aynı adı taşıyan kartlarla, hem ulusal hem global piyasalarda aynı alışveriş kültürünü yaşarken, ATM'ler mekan ve zamandan bağımsız bir şekilde fon transferini gerçekleştirmektedir. Kuşkusuz; elektronik fon transferleri ve e-ticaretin finansal küreselleşmedeki rolleri tartışılmaz bir etkinliktedir. Türkiye'de finansal küreselleşme ise en çok bankacılık sektöründe etkili olmuş, bankacılık artık günümüzde telebankacılık ve self-servis bankacılığına dönmüştür. Türkiye'de finans sektöründeki bilgi ve iletişimin gelişmişliği, finansal sektörün entegrasyonunda zaman ve mekan problemlerini çok büyük ölçüde çözebilmektedir. Finansal küreselleşmede gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek konuma gelebilmek için başarılı ekonomik entegrasyonlarda yer almalı ve Türkiye'de finans sektöründe kaydedilen bilgi ve iletişim bazlı gelişme diğer sektörlerde de hız ve etkinlik kazanmalıdır. ABSTRACTNowadays, financial globalization has a great impact on the integration of all the world. Direct foreign invesments and capital flows increase worldwide so fast that the frontiers of the countries become unimportant. The collapsation of the Bretton Woods, liberalization of interest rates in 1980's and 1990's, increase of the importance of the multinational companies and the development in the information area have an important effect on this situation.International economic foundations, which have a big share in the creation of the base of the financial globalization, have let the capital flows free, so that the trade of the international capital, fund, labour and goods become more liberal. Besides, the politics of the regional economical integrations helps to the financial liberalization, too. The success of a country by the globalization is the mirror of the success of that country in the exam of regional integration. Turkey has always an effort to become in close relationship with OECD. The countries of the European Union have the largest share of the trade of Turkey and OECD. Türkiye needs great reforms in economical, social and political areas in the period of the membership to the European Union. Türkiye took place by the establishment of the Economic Cooperation Organization and Blacksea Economic Cooperation. This foundations is very important by the economical integration of Turkey and the whole world. Technological instruments, which are used in financial area, can be described as the second component of the financial globalization. This instruments support to increase speed of the financial globalization. Today in the world, one of the five people shops in the same style with same credit cards in global also local markets. Automatic Teller Machines transfer the fund out of the pressure of the time and place. Absolutely, electronical fund transfer systems and e-commerce play great role in financial globalization. In Turkey, the sector of the banking is the most affected sector by the financial globalization. Nowadays, banking seems to be electronical banking and self-service banking. In Turkey the development in the banking and in the sector of finance, solve the problems, which occures because of the time and place, by the integration of the sector of finance. In order to compete with the developed countries,Turkey must take place in successfull economical integrations and also must develop in the information and communication area by the sectors out of the sector of the finance, too.
Kurumsallaşma, her konuda iletişim ve karşılıklı etkileşimin sağlandığı, kuralların egemen olduğu yapıları ifade etmektedir. Profesyonel yönetimin etkin olduğu, görev tanımlarının ve dağılımlarının yapıldığı, iş yapış şekilleriyle ilgili standartların belirlendiği, kurumun sürekliliğin sağlandığı ve çalışanların uyum içerisinde çalıştığı bir yapıyı ifade etmek için kurumsallaşma kavramı kullanılmaktadır. Kurumsallaşma sürecini tamamlayan kurumların daha şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir anlayışla yönetileceği ifade edilebilir. Kurumsallaşma ile birlikte belediyelerde kurumsal süreklilik sağlanarak, yönetimlerin gelecek seçimden sonrada hizmete devam edebilmelerinin önü açılabilecektir.Son yıllarda özel veya kamu farketmeksizin kurumların birçoğu kurumsallaşmaya önem vermeye başlamışlardır. Ancak Türkiye'deki literatür incelendiğinde belediyelerde kurumsallaşmaya yönelik yeterli çalışma olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle belediyelerde kurumsallaşmaya etki eden faktörlere alan araştırması kapsamında değinilerek bu konudaki çalışma eksikliğini gidermek için bu tür bir çalışmaya gereksinim duyulmuştur. Bu tez, kurumsallaşmaya etki eden faktörlerin belediyelerdeki durumunu ve uygulanabilirliğini belirlemeye yönelik teorik ve ampirik bir araştırmadır.Tezin amacı, belediyelerde kurumsallaşmaya etki eden faktörleri ortaya koyarak, bu faktörlerin belediyelerde ne ölçüde uygulandığını tespit etmektir. Tezin kapsamında kurumsallaşmaya etki eden gerek özel gerekse kamuda genel olarak kabul edilen faktörler açıklanarak bu faktörler belediyeler özelinde incelenmiştir. Teorik açıklamaların uygulamadaki yansımalarını analiz edebilmek amacıyla da alan araştırması yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini İstanbul Avrupa Yakası sınırları içerisinde bulunan bir ilçe belediyesinde çalışan; memur, sözleşmeli personel, iştirak personeli ve işçiler oluşturmaktadır. Araştırmanın ve modellemenin bu ilçe belediyesi özelinde gerçekleştirilmesiyle köklü geçmişinin ve aynı siyasi parti tarafından çok uzun süredir yönetiliyor olmasının kurumsallaşmasına olumlu yansıyıp yansımadığının tespit edilmesi de hedeflenmiştir. Araştırmada yöntem olarak anket kullanılmıştır.Araştırmanın bulgularından, kurumsallaşmanın belediyeler için kritik önem arz ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Katılımcılardan alınan verilere göre çalışanların kurumun denetim ve mali sistemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ve bu konular hakkında daha fazla bilgilendirilmeleri gerektiği görülmüştür. Ayrıca çalışanların iç denetim ve bütçe hazırlama süreçlerinde daha aktif rol almaları gerekliliği de tespit edilmiştir. Liyakatsizliğin kurumda aşılması gereken en önemli sorunlardan olduğu görülmüş, işe alımlarda ve terfilerde yazılı sınav usulünün şeffaf, tarafsız ve hesap verebilir çerçevede yapılması ve sözlü mülakat usulünden vazgeçilmesi bu sorunun çözümüne öneri olarak sunulmuştur. Çalışmanın belediyelerde kurumsallaşma konusunu derinlemesine bir bakış açısıyla irdelemesi çalışmayı önemli kılan bir unsurdur. Tezde son olarak, kurumsallaşma konusunda gelecekte çalışma yapacak araştırmacılar için bir takım önerilere yer verilmiştir. --- Institutionalization refers to the structures in which communication and mutual interaction are provided and rules are dominant. It refers to the structure in which professional management is effective, job descriptions and distributions are made, standards regarding the way of doing business are determined, the institution is maintained and its employees work in harmony. It can be stated that the institutions that have completed the institutionalization process will be managed with a more transparent, accountable and participatory approach. Along with institutionalization, institutional continuity will be provided in municipalities, and it will be possible for administrations to continue to serve after the next election.In recent years, many institutions have started to attach importance to institutionalization regardless of whether they are private or public. However, it was determined that not enough efforts to institutionalize the municipality reviewing the literature in Turkey. For this reason, such a study was needed to address the lack of work on this issue by addressing the factors affecting institutionalization in the municipalities. This thesis is a theoretical and empirical research aimed at determining the situation and applicability of factors affecting institutionalization in municipalities.The aim of the thesis is to identify the factors that affect institutionalization in municipalities and to determine to what extent these factors are applied in municipalities. Within the scope of the thesis, the factors that affect institutionalization, both private and publicly accepted, have been explained and these factors have been analyzed by municipalities. Field research was also conducted to analyze the reflections of theoretical explanations in practice. The sample of the research is working in a district municipality within the borders of Istanbul European Side; civil servants, contracted personnel, participation personnel and workers. It is also aimed to determine whether the rooted past and the fact that the long-run ruling by the same political party has had a positive effect on the institutionalization by conducting the research and modeling for this district municipality. The survey was used as a method in the research.From the findings of the research, it was concluded that institutionalization is critical for municipalities. According to the data to be taken, the employees should be sufficient about the audit and financial system of the institution and they should be informed about these issues. In addition, it was determined that employees should take a more active role in internal audit and budget preparation processes. Injustice appears to be one of the most important problems to be overcome in the institution, and in recruitment and promotion, the written examination procedure should be carried out in a transparent, impartial and accountable framework, and the oral examination should be abandoned. Studying the issue of institutionalization in the municipalities from an in-depth perspective is an important factor for the study. Finally, there are some suggestions for future researchers on institutionalization.
Türkiye'de demokratikleşme sürecinde 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi ve Kırşehir Basını isimli çalışmamda ilk olarak demokrasi, demokratikleşme, ihtilal gibi kavramların anlaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Demokrasi, vatandaşların, devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet halkın egemenliğine dayanan bir sistem, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Demokrasiye uygun bir şekilde yaşama biçimine ise demokratikleşme denilmektedir. İhtilal, Bir ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik yapısını veya yönetim düzenini değiştirmek amacıyla kanunlara uymaksızın kuvvet kullanarak köklü bir değişiklik için yapılan militarist bir hareketidir. Ülkemizde yaşanan askeri müdahalelerin gerekçeleri; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak olarak gösterilmiştir. Geçmişte çeşitli sebeplerle yaşanılanlar da göstermiştir ki demokrasinin işlemesi ve yürütülmesi için çalışan parlamento kapatılarak demokrasi ve demokratikleşme sağlanamaz. Müdahaleyi yapanların her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciye başvurulamazlığı sağlayan anayasa maddesi 2010 referandumu sonrası değiştirilmiş ve o dönemle ilgili yargılama 13 Eylül 2010 tarihinde başlamıştır. Şu da bir gerçektir ki hiçbir askeri müdahale ülkeyi rahata, huzura götürememiştir. Müdahale sonrası; ister sağ, ister sol kesimden olsun -Türkiye?nin yarınları, umutları belki de gelecekleri olan büyük çoğunluğu gençlerden oluşan ülkesini milletini seven- birçok insanın mağduriyetine herkes tanık olmuştur. 12 Eylül ülkenin geçmiş birikimini, deneyimini belki de en önemlisi yarınını ortadan kaldırmıştır. Türkiye, 27 Mayıs 1960,12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980?leri yaşayarak, demokrasisi çeşitli sebeplerle askıya alınarak bugünlere gelmiştir. Eğitim seviyesi yükseltilerek ülkenin varlığı ve birliği için çalışan sivil toplum kuruluşlarının daha da yaygınlaşması, temel haklarını bilen vatandaşların yetişmesi ve demokrasinin birlikte yaşama anlayışı olduğunun anlaşılması olarak kabul edilmesi rahat, mutlu, huzurlu ama kesintiye uğramayacak demokratik yarınların göstergesi olacaktır. Evrensel değerler bağlamında amaç birlik ve beraberlik içinde daha güzel, daha mutlu yarınlara ulaşmaktır. Anahtar Sözcükler: Demokrasi, Demokratikleşme, Askeri Müdahaleler ve Basın. ; In my study that named `September 12th, 1980 Military Intervention and the Kırşehir Press in the process of democratization in Turkey?, firstly it should be understood the terms such as democracy, democratization and revolution. Democracy is a form of government that all citizens have equal rights in shaping government policy. Republic is the system that based on the sovereignty of the people, democracy is on the other hand one of the forms of implementation of the republic. Living in accordance with democracy called as `democratization?. The revolution is a wide public movement for a radical change by using force in order to change a country?s political, social and economic structure or layout of the managament. The reasons for military intervention in our country are shown as to protect the integrity of the country, to ensure national unity and solidarity, to prevent a possible civil war and fratricidal quarrel, to re-establish the existence of state authority and to eliminate the raesons that prevent functioning of the democratic system. The events about past for various reasons have shown that by closing the parlament which functioning and executing for democracy, it is not possible to achieve democracy and democratization. Because of their all kind of decisions and possessions for the people who interfere it is not asserted the claim of criminal, financial and legal responsibility and for this purpose it may not be applied any judicial authority. The constitutional court were changed after the 2010 referandum and the trial about that period began 13th September 2010. But this is also a fact that no military intervention take the country to peace and comfort. After the intervention, whether right or left part supporter, many people were lost especially and vast majority of them youngs who are Turkey?s tomorrows, prospects and perhaps the future and this fact has witnessed by many people. September 12th eliminated the country? s past knowledge, experience and perhaps most importantly its future. Turkey has survived until today by living May 27th 1960, March 12th 1971, September 12th 1980 and by suspending its democracy for various reasons. It will be the indicator of comfortable, happy, peaceful but uninterrupted democratic future as the expansion of non-governmental organizations that are working for their country?s existense and cooperation by taking into account or even increasing the level of education,the growth of citizens who know their fundemantal rights and adoption of democracy as the understanding of living together. In the context of üniversal values the aim is to achieve happier and more beautiful future living unity and solidarity. Key words: Democracy, Democratization, military Interventions and Press
Bu çalışma cari işlemlerde meydana gelen açık ile bütçe açıklarının birbiri ile ilişkili olduğunu ve bu ilişki sonucunda yapılan nedensellik testleri sonucunda anlamsal açıdan ilişkili olduklarını ortaya koymaktadır. Böylece ortaya çıkan sonuç geleneksel yaklaşımı destekler niteliktedir. Hazırlanmış olan bu çalışmada literatürde ciddi bir tartışmaya neden olan cari işlemlerdeki açık ile bütçe açıkları arasında gerçekleşen ilişki, Ricardocu ve Geleneksel yaklaşımlar açısından incelenmeye çalışılmaktadır. Ortaya konulan bu ilişki Türkiye ekonomisinde uygulama bulduğu için bu tezde 'Türkiye ekonomisinde bütçe açığı cari işlemlerdeki açığın nedenidir' tezi ortaya atılmıştır. Cari işlemler açığı ile bütçe açığı arasında ortaya çıkan ilişki Granger nedensellik testleri ile ampirik bir şekilde test edilmeye çalışılmıştır. Hazırlanan bu çalışmada kullanılmış olan veriler 1985 ile 2017 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Sonuç olarak cari işlemlerde gerçekleşen açıkta azalma mali ayarlama gerektirmektedir. Bütçe açığında yaşanan azalış cari işlemlerdeki açıkları yok etmede gerekli görülen koşuldur. Bu nedenle Türk Ekonomisinde yaşanan temel problemler iç dengesizliklerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı ekonomide kullanılan istikrar programlarında başlangıç noktası olarak kabul edilen durum iç dengenin sağlanmasına katkı sağlamaktadır. Dış dengenin üzerinde iç dengede meydana gelen gelişmeler pozitif etki etmektedir. Ödemeler bilançosunda birinci başlık olarak cari işlemler hesabı kullanılır. Belirtilen bu hesap içerisinde kullanılmakta olan en önemli alt başlık ticaret ihracat-ithalat kalemi olarak kabul edilir. Cari işlemlerdeki hesaplarda gelir transferleri, hizmetler gibi diğer benzer kalemler de yer almaktadır. Meydana gelen en öncelikli faktör ihracat miktarından ithalatın çıkarılması ile gerçekleşen dış açık veya dış fazladır. Kamu da yapılan harcamalar kamusal gelirleri aştığı taktirde meydana gelen fazla bütçedeki açıklar şeklinde nitelendirilmektedir. Ülkemizde ve diğer ülkelerde devletin yaptığı harcamalar, devletin ana gelir kaynağı olarak görülen vergilerin üstünde bir harcamanın yapıldığını göstermektedir. Devlet gelir vergilerini toplayamadığında ortaya çıkan açıkları azaltmanın yöntemi dolaylı vergilerin üstünde yoğunlaşmanın gerçekleşmesi veya borçlanma yoluna gidilmesinden kaynaklanmaktadır. Belirtilmiş olan bu açıkların azaltılabilmesi ya da kapatılabilmesi ülkelerde ortaya çıkan makro ekonomik hedeflerin başında gelir. Dış ticarette meydana gelen açıklar veya genel anlamda cari işlemlerdeki açıklar hem gelişmiş hem de gelişmesini sürdüren ülkeler için ciddi bir problem olarak görülmektedir. Son dönemlerde ifade edilen bu iki açığın birbirini artan şekilde etkilediği söylenebilir. Hazırlanan çalışmadaki amaç, teorik yönleri ile özetlendikten sonra, 1985 ile 2017 yılları arasındaki dönemde Türkiye'de meydana gelen ikiz açıkların birbiri ile ilişkisinin olup olmadığını göstermektedir. Bu çalışma neticesinde Türkiye'deki ikiz açıklar yani bütçe açığı ve cari açıkların arasında gerçekleşen bir etkileşimin ve ilişkinin bulunduğu ortaya çıkmıştır. ; This study shows that the deficits in the current transactions are related to the budget deficits and they are related semantically as a result of causality tests made as a result of this relationship. Thus, the result supports the traditional approach. This study is trying to put forward the relationship between the deficit in the current account and the budget deficits which cause a serious discussion in the literature in terms of Ricardian and Traditional approaches. Because these relationships set forth in this thesis finds its application in the economy of Turkey Turkey's economy is the cause of the budget deficit in the current account deficit thesis has been proposed. The relationship between the current account deficit and the budgetary relationship has been tried to be empirically tested through Granger causality tests. The data used in this study included the period between 1985 and 2017. As a result, the reduction in the current account deficit requires financial adjustment. The decline in the number of people living on a budget basis is a necessary condition to eliminate the deficits in the current account. For this reason, the main problems in the Turkish economy arise from internal imbalances. Therefore, the situation that is accepted as the starting point in the stabilization programs used in economics contributes to the provision of internal equilibrium. The developments in the internal balance over the external balance have a positive effect. The current account is used as the first heading used in the balance sheet. The most important subheading used in this account is trade (export-import) as pen. Income transfers in current account accounts are included in other similar items such as services. . The most important factor that comes to the market is the external open or external phase which is realized by imports from export quantity. Expenditures made in the public sector are characterized by over-budget deficits that have come to fruition if they exceed public revenues. The expenditures made by the state in our country and in other countries show that the state has made a spend on the taxes that are considered as the main source of income. The method of reducing the deficits that arise when the state can not collect income taxes is the result of concentrating on indirect taxes or going to borrowing. Among the macroeconomic targets emerging in countries where these mentioned deficits can be reduced or closed are income and the deficits in foreign trade or the deficits in the current account in general and the countries that continue to develop are seen as a serious problem. It can be said that these two expressions which have been expressed in the recent periods affected each other increasingly. The aim of this study was prepared in the period between 1985 and 2017 with a deficit of theoretical aspects are summarized in Turkey after the twin deficits occurring shows the existence of the relationship with each other. This study explains that in Turkey has emerged as a result of the twin budget of an interaction that occurs between the deficit and current account deficit and no relationship.
ÖZETMısır Arap Cumhuriyeti, Afrika'nın Kuzey Doğusunda 997,739 km2 alanı, 68,5 milyon nüfusu vardır. Yıllık nüfus artışı % 2,3 tür ve nüfus yoğunluğu 58,2 kişi/km2 dir. Erkler ayrılığı ilkesine dayanan başkanlık sitemi ve çok partili demokratik sistem ile yönetilmektedir. Mısır Arap Cumhuriyeti 1922 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Ülke bulunduğu bölge nedeniyle dünyanın başlıca güçlerinin çekişme alanı olmuş ve bu yüzden yıllarca istikrara kavuşamamıştır. Mısır Arap Cumhuriyeti' de bağımsızlığından sonra İsrail ile savaşa girmiştir. 1978 yılında İsrail ile Camp Davit barış anlaşmasını imzalamıştır. İmzalanan anlaşma ile Arap Dünyasının tepkisini almasına rağmen ABD' nin tam desteğini arkasına almıştır. Batı Dünyası ile iyi ilişkiler kurarak ve ılımlı politikalar izleyerek istikrarlı bir dönem sürdürmektedir. Mısır Arap Cumhuriyeti'nin 2000 yılında 92,6 milyar Dolar Gayri Safi Milli Hasılası ile 3,4 reel büyüme gerçekleştirmiştir. Yıllık enflasyon 2000 yılında 2,7 olmuştur. Toplam dış borcu 29,5 milyar Dolardır. Bir Mısır Poundu 3,47 ABD Dolarına eşittir.Ülke 1990 yılından sonra kalkınma programlarına önem vermektedir ve bunun için çeşitli reformlar uygulamaktadır. Uygulamış olduğu mali politikalarda harcamaları kısıtlama, ithalatı azaltma ve ihracatı artırmak için çaba sarf etmektedir. Özelleştirme bütün kalkınmakta olan ülkelerin temel sorunu olduğu gibi beklenen hızın altında devam etmektedir. Fiyatlar serbest ekonomi kurallarına uygun olarak belirlenmektedir. 14 milyar dolar döviz rezervi bulunmaktadır. Üç aylık bono faiz oranları % 10 civarında seyretmektedir. Borsa 2000 yılını düşük bir trendle geçirmiştir. Çalışma hayatında nüfusun çoğunluğu tarımla uğraşmaktadır. İşsizlik oranı oldukça yüksektir. Tarım alanlarının yetersizliği nedeniyle Nis nehrinin sularıyla sulama alanları için projeler geliştirilmektedir. Ülkenin en önemli tarım ürünü pamuktur. İhracatta pamuk ve pirinç en önemli tarım ürünüdür.madencilikte petrol üretimi ve doğal gaz üretimi mevcuttur. Büyük miktarda doğal gaz rezervlerine sahiptir. Turizm sektörü ülkenin en önemli gelir kaynaklarındandır. Ülke turizminin en önemlisi ünlü Mısır piramitleridir. Turizm için önemli yatırımlarda bulunulmaktadır. Ulaşımda Nil nehri önemli bir yere ve gelire sahiptir. Nil nehrinde üzerinden büyük gemilerin geçişi için genişletme çalışmaları devam etmektedir. Sanayide, otomotiv sanayi başı çekmektedir. Uluslar arası büyük otomotiv üreticisi firmaların üretim ve montaj üssü olarak görülebilir. İmalat sanayiinde tekstil ürünleri üretimi yapılmaktadır. İnşaat sektöründe yeni yerleşim bölgeleri, otoyollar ve çimento fabrikaları ilk baştaki yatırımlarıdır. Mısır Arap Cumhuriyetinin 2000 yılında 4,689 milyon Dolar ihracatı, 14,010 milyon Dolar ithalatı vardır. İhracatında başlıca ürünleri, petrol ürünleri, tekstil ürünleri ve tarım ürünleri yer almaktadır. Başlıca ihracat yaptığı ülkelerin başında ABD. İtalya ve Hollanda gelmektedir. İthalatında ihracatının üç katına yakındır. İthalatta en önemli payı makineler, elektrikli aletler, taşıt araçları, gıda maddeleri ve petrol mamulü ürünler almaktadır. Ayrıca ithalatta sınai ve yatırım malları önemli yer tutmaktadır. Başlıca ithalat yaptığı ülkeler ABD, Almanya, İtalya'dır. Türkiye ile Mısır Arap Cumhuriyeti arasında ticari ilişkiler en son olarak Türkiye'nin 1/95 sayılı protokolde kendisin bağlayan anlaşmalar arasında olan, Mısır ile Avrupa Topluluğu arasında imzalanmış olan "Avrupa - Akdeniz ortaklık anlaşmasına" istinaden yürütülmektedir. İki ülke arasında ticaret hacmi 517,427 bin dolara ulaşmıştır. Türkiye' nin 2000 yılında Mısır Arap Cumhuriyetine ihracatı 376,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetine ihraç ettiği ürünlerin başında motorlu kara taşıtları ve bunların parçaları, örülmemiş giyim eşyaları, demir ve çelik ürünleri ilk sıraları alır. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetinden ithalatı 2000 yılında 140,7 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'nin Mısır Arap Cumhuriyetinden ithal ettiği ürünlerin bayında: petrol ürünleri, doğal gaz, pamuk ve pirinç ilk sıraları almaktadır. Türkiye ve Mısır Arap Cumhuriyetinin 1990 yılından itibaren artan miktarlarda bir ticaret hacmi gerçekleşmektedir. Bu artış her iki ülkenin faydasınadır. ABSTRACTARABIAN REPUCLIC OF EGYPT'S ECONOMY AND TURKEY - EGPYT ECONOMIC RELATIONSHIPSArabian republic of Egypt is located at the northeast of Africa covering 997,739 km2 with a population of 68,5 million. Annual population increase is % 2,3 and its density is 58,2 people per km2 . The country has been ruled by presidential system, based on principles of powers separations, and a democratic parliamentary. Arabian republic of Egypt had won her independence in 1922 due to her strategical importance, great powers of the world tried to dominate the region so the county became unsuccessfull to balance her economical and politikal stability for years. After her idebendence, Arabian republic of Egypt declared war on Israel. In 1978 the wor en ded with Camp David peace negotion signature for the sides. Although Arabic world's reactions against. This negotiation, Egypt is now continuing a normal period by establishing good relationships and following friendly political strategies with west. Arabian republic of Egypt obtained 92,6 milyard USD national income beside 3,4 percent real growthy in the year of 2000. statistics show that yearly infilation was % 2,7 in 2000. Total external debt is 29,5 milliard USD. An Egyption pound equals to 3,47 USD.Arabian republic of Egypt has been giving priority to development programmes and adapting various reforms since 1990. It is strived to restrict the spendings, to increase exportation but to decrease importation by means of practised financial politics. Privatization is the main similar problem of all developing countries like in Egypt; therefore it is going along under estimated speed. Prices are determined according to free economics rules. There is 14 milliard USD foreign exchange reserve 3 monthly bond interest rates are about % 10. Stock exchance closed the year of 2000 with a low trend.Majority population of working class are busy with agriculture. Unemployment rate is pretty high. It is tried to improve irrigation projects by using Nile River's water because of unsufficient agricultural gields cotton is the most important agricultural produce. Cotton and rice are the important items for exportation. Petroleum and natural gas production take place in the mining sector. The country has a huge natural gas rezerves. Tourism sector is one of the most essential income resorces of the Egypt. Egypt pyramids are among the famous touristic places. It's made big investments for transportation of large ships are continuing. Automotiv is the leader sector in country' industry. The country can be seen as an assembly and production base of international automotive manifacturers.Textille is produced for production industry.Hiyways,new centres of population and cement factories are the privileyed investment areas in construction industry.Figures show that Eygpt's exportation was 4,689 million USD while her impoctation was 14,010 million USD in 2000. petroleum, textile and agriculturel products can be calculated as country's main exportation goods. Holland, USA and Italy are Egypt's chiefly economical partners for her export. Importation has approximately tripled of exportation. The lion's share of importation are machines, electrical tools, vehicles, food staffs and made of petroleum products. In addition above, investment and industrial goods are playing important role for the country's importation. USA, Germany and Italy are her main importation partners.Turkey- Arabian republic of Egypt's economic relation are based on " European - mediterranen ded of partnership" signed between egypt and European union. This agreement is binding Turkey with a protocol number of 1/95 signed between Turkey and EU. And Turkey - Egypt relations are countinuing in this frame. Trading volume between Turkey and Egypt has reached 517 million USD. Turkey's exportation to Egypt was 376,7 million USD in 2000, Essetial exportation of Turkey to Egypt are vehicles and their spare parts, not knitted garments and iron-steel products. Turkey's importation from Egypt was 140,7 million USD in 2000. Turkey imports petroloum products, naturel gas, cotton and rice from Egypt.Turkey and Egypt economic relations has been tending to increase since 1990. It is benifical for both country.
ÖZET10 Kasım 1938 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kaybetmesi ile bir-likte Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü ülke yönetiminde en yetkili kişi haline gelmiştir. İnönü'nün CHP ve ülke yönetimindeki adete tek kişilik hakimiyeti ( Milli Şef ) Celal Bayar başta olmak üzere dönemin CHP'li milletvekili ve yöneticilerinde tepkiye neden olmuştur. Bir şahsın parti ve ülke yönetimindeki hakimiyetine İkinci Dünya Savaşı'nın da etkisiyle halkın büyük çoğunluğunda oluşan ekonomik sıkıntının ve iktidarın halkın muhafazakarlığı ile çelişen eğitim ve sosyal alanlardaki uygulamaları CHP ve dışındaki siyasi çevrelerde ve halkın büyük bir bölümünde muhalif bir tutumun oluşmasına neden olmuştur. Bu süreç hükümetin birtakım radikal uygulamaları ile birlikte örgütlü bir mu-halif hareketin doğmasına neden olmuştur. Yukarıda belirtilen nedenlerden kaynaklanan ve açıktan açığa bir söylem ve ey-leme dönüşmeyen CHP milletvekillileri içindeki bireysel tavırlar ilk defa Çiftçiyi Top-raklandırma Kanunu teklifi sırasında ortaya çıkmıştır. CHP milletvekilleri Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, 14 Mayıs 1945 tarihinde bu kanun teklifinin TBMM'de görüşülmeye başlaması ile birlikte hükümetin bu uygulamasına karşı tavırlarını yaptıkları konuşmalar ile ortaya koymuşlardır. Fakat esasen bu kanun tasarısının TBMM'ye sunulmasından önce CHP içinde muhalif bir grubun oluşması Tevfik Rüştü Aras'ın evinde yapılan perşembe toplantılarıyla başlamıştır. 1945 yılının Nisan ayından itibaren Tevfik Rüştü Aras'ın evinde bir araya gelen Emin Sazak, Adnan Menderes ve Fuat köprülü CHP'nin, İsmet İnönü'nün otoritesi altında olduğunu ifade etmişler ve bu durumu değiştirmek gerektiği üzerinde durmuşlardır. İkinci defa bir ara-ya gelen Adnan Menderes ve Fuat Köprülü demokratik bir merkez oluşturma konusun-da görüş birliğine varmışlardır. Daha sonraki toplantılara Refik Koraltan da katılmıştır. Adnan Menderes, partide ve toplum içinde etkili olan Celal Bayar'ı bu gruba katmak gerektiğini açıklamıştır. Celal Bayar ile yapılan toplantı sonunda o da gruba dahil ol-muştur. Grup üyeleri 18 Mayıs 1945 tarihinde yapılan toplantıda CHP Meclis Grubuna vermeyi düşündükleri Dörtlü Takriri hazırlamışlardır.Takrir verilmeden önce TBMM'de 1945 yılı devlet bütçesinin oylamasına katı-lan üç yüz yetmiş üç milletvekilinden İzmir Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletve-kili Adnan Menderes, İçel Milletvekili Refik Koraltan, Kars Milletvekili Fuat Köprülü ve Eskişehir Milletvekili Emin Sazak bütçeye karşı aleyhte oy kullanmışlardır. Cumhu-riyet Dönemi'nde ilk defa bir bütçeye karşı aleyhte oy kullanılmıştır. Böylece muhalif tavırlarını ikinci defa ortaya koymuşlardır. Grup üyeleri 7 Haziran 1945 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan'ın imzası ile Dörtlü Takrir'i CHP Meclis Grubu Başkanlığı-na vererek muhalif tutumlarını somutlaştırmışlardır. Takrirde CHP'nin işleyişinin de-mokratik ilkelere uygun hale getirilmesini ve TC. Anayasası'nda var olan vatandaş hak ve hürriyetlerinin tanınması talep etmişlerdir. Bu takrir 12 Haziran 1945 tarihinde CHP Meclis Grubu'nda görüşülmüş ve red-dedilmiştir. Takririn reddedilmesi ile birlikte devam eden süreçte bu kadronun CHP içinde siyaset yapma imkanı kalmadığı gibi takrirde talep edilen bir düzenin kurulma-sının CHP içinde mücadele edilerek olamayacağı ortaya çıkmıştır. Takririn, CHP Meclisi Grubuna verildiği günlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Rauf Orbay ile görüşmüş yeni parti kurulması fikrini ona açmıştır. Bu görüşmeden, İnönü'nün yaptığı diğer konuşmalardan cesaret alan grup üyelerine karşı CHP'li yöne-tici ve milletvekillerinin olumsuz tavrı, partinin yayın organı Ulus gazetesindeki ağır sözlerle dolu yazılar grup üyelerinin CHP'den ayrılmalarına neden olmuştur. Zaten Adnan Menderes ve Fuat Köprülü Vatan gazetesinde yayınlanan yazıları nedeniyle CHP Divanı tarafından 25 Eylül 1945 tarihinde CHP'den ihraç edilmişlerdir. Diğer isimlerde istifa etmişlerdir. Partisiz kalan grup üyeleri parti kurma çalışmalarına başla-mışlar ve Demokrat Parti 7 Ocak 1946 tarihinde resmen kurulmuştur. Demokrat Parti, Dörtlü Takrir'in imzacıları: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulmuştur. Demokrat Parti'nin simgesi "DP", genel merkezi ise Antalya Milletvekili Cemal Tunca'nın Ankara Sümer Sokaktaki sekiz numaralı binası olmuştur. Demokrat Parti'nin kuruluş gerekçesinde ve programında Türkiye'de demok-ratik bir rejimin kurulacağı, TC Anayasası'nda demokrasiye aykırı kanunların kaldırı-lacağı, vatandaşların hak ve hürriyetlerinin anayasal teminat altına alınacağı dile geti-rilmiştir. Muhalefet yıllarında ise CHP ve iktidar demokratik olmayan tutum ve davra-nışlar sergilemekle itham edilmiştir. Muhalefet yıllılarında iki parti arasında demokra-siye aykırı birçok olay yaşanmıştır. Hatta 7 Ocak 1947 tarihinde gerçekleşen Demokrat Parti Birinci Genel Kongresi'nde kabul edilen Hürriyet Misakı'nda TC Anayasası'na aykırı olan kanunların kaldırılması ve demokrasiye uygun kanunların yapılması talep edilmiştir. Bu istekler yerine getirilmez ise Demokrat Parti Genel Yönetim Kurulu'na sine-i millet kararı ( TBMM'den çekilme ) hakkı verilmiştir. Demokrat Parti yönetici-leri iktidara gelmeleri halinde vatandaşlara hak ve hürriyetlerinin tanınacağı, demokra-siye aykırı kanunların kaldırılacağı ve TC Anayasası'nın demokrasiye uyumlu hale ge-tirileceği sözlerini vermişlerdir. 14 Mayıs 1950 seçim faaliyetlerinde aynı vaatler tekrarlanmıştır. Hatta 2 Nisan 1950 tarihinde Kasımpaşa'da konuşan Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar, grev hakkının demokratik hak olduğunu ve demokrasinin olduğu ülkelerdeki gibi toplumsal düzene ve ekonomiye zarar vermeyecek biçimde işçilere grev hakkının verileceğini ifa-de etmiştir. Seçimleri kazanan Demokrat Parti adına Adnan Menderes 22 Mayıs 1950 tarihinde hükümeti kurmuş ve 29 Mayıs 1950 tarihinde hükümet programı TBMM'de onaylanmıştır.Hükümet programında partinin seçim beyannamesinde olduğu gibi iktidar deği-şikliğinin ülkede maddi ve manevi hiçbir sarsıntıya yol açmasına imkan tanınmayacağı ve özellikle devri sabık yaratılmayacağı vurgulanmıştır. Programda, TC Anayasası'nda vatandaş hak ve hürriyetlerine ve millet iradesine dayanan kararlı bir devlet düzeninin gerçekleşmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılacağı ifade edilmiştir. Ayrıca CHP hükümetlerinden ( tek parti dönemi ) kalan, demokratik olmayan kanunların, alışkan-lıkların ve anlayışların değiştirileceği vurgulanmıştır. Programda, işçilere grev hakkının sosyal ve ekonomik düzeni bozmayacak şekilde tanınacağı açıklanmıştır. Demokrat Parti İktidarı Programı'nda sadece vatandaşlara tanınacak haklar yer almamıştır. Ayrıca o tarihlerde azınlıkta olsa da bazıları tarafından hak olarak görülen faaliyetlerin yasaklanacağı da yer almıştır. Cumhuriyet'in ve inkılapların korunması için aşırı sol akımlara ( komünizm ) izin verilmeyeceği ve bunlarla etkin bir biçimde müca-dele edileceği ifade edilmiştir. Bunlara karşı kanuni tedbirlerin alınacağı çünkü bu tür düşüncelerin günün şartlarında fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği vurgulan-mıştır. Bu fikir akımların hürriyet maskesi altında yayın yapmalarına izin verilmeyeceği çünkü bu düşünce akımlarının amacının özgürlükleri ortadan kaldırmak olduğu iddia edilmiştir. Komünizm fikir akımının yanı sıra irticai hareketlere de asla müsaade edil-meyeceği vurgulanmıştır. Demokrat Parti Dönemi'nde iktidarın sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine özetlemeden önce sivil toplumun örgütü tanımını yapmak yerinde olacaktır. Sivil top-lum kavramı farklı biçimlerde tanımlanan bir kavramdır. Özellikle devlet ile sivil top-lum arasındaki ilişki farklı tanımlamalara neden olmaktadır. Bu tanımlardan bazılarında sivil toplum, devletten tamamen bağımsız, devleti kontrol eden ve hatta devletin alter-natifi olan örgütlü bir güç olarak tarif edilmiştir. Diğer tanımlarda ise devlet ile sivil toplum arasında bu kadar keskin bir ayrılığın olmadığı, sivil toplumun devlete top-lumsal katılımı sağlama amacının var olduğu ileri sürülmüştür. Modern anlamda sivil toplum kavramı "Non Govern Mental Organizations" ( devletten bağımsız örgütlen-meler ) olarak tanımlamasının yanı sıra "gönüllü kuruluşlar", "kar amacı gütmeyen ku-ruluşlar" gibi ifadelerle de tanımlanmaktadır. Sivil toplum tanımını yaptıktan sonra Demokrat Parti iktidarları öncesi sivil toplum örgütlenmesine devletin müdahalesinin ne zaman kaldırıldığına kısaca yer verelim. Türkiye'de 28 Haziran 1938 tarihinde yürürlüğe giren 3512 sayılı Cemiyetler Kanunu ile Osmanlı Devleti döneminden kalma 1909 tarih ve 121 sayılı Cemiyetler Kanun'u ve bu kanunda yapılan 353 ve 387 sayılı kanunlar yürürlükten kalkmıştır. Bu kanunun dokuzuncu maddesinin h bendiyle "aile, sınıf, ırk, cins" esasına dayalı der-neklerin kurulması yasaklanmıştır. Bu madde ile sendika ve birçok derneğin kurulması yasaklanmıştır. Bu kanunun kabul gerekçesinde, o dönem de bazı ülkelerde var olan ko-münist ve faşist rejimlerin ülkenin yönetimin ele geçirmesini önlemek olduğu ileri sü-rülmüştür. İsmet İnönü'nün 10-11 Mayıs 1946 tarihinde CHP Kurultayı'nda yaptığı konuşmadan sonra 5 Haziran 1946 tarihinde 4919 sayılı Kanun ile dernek kurma işle-mindeki izin alma formalitesi kaldırılmıştır. Sınıf esasına dayalı dernek kurma yasağı da kalkmıştır. Bu kanunun kabulü sırasında Demokrat Parti adına bir konuşma yapan Adnan Menderes, kanunda yapılan değişikliği demokrasiye giden yolda önemli bir aşa-ma olarak adlandırmıştır. Sivil toplum örgütlenmesinin önündeki engeller Demokrat Parti İktidarı öncesinde kaldırılmıştır. Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler iki bölü-mde ele alınabilir. Birinci bölüm hükümetin sivil toplum alanında yaptığı düzenleme-lerden oluşur. İkinci bölüm ise iktidarın sivil toplum kuruluşlarına yaklaşımı yani onların faaliyetlerine karşı tutumu, ülke yönetimi ile ilgili alınan kararlara ilgili sivil toplum kuruluşlarının tepkileri ve sivil toplum kuruluşlarının kendi alanları ile ilgili alınan kararlarda bu kuruluşların isteklerinin ve itirazlarının dikkate alıp almamasından oluşur.Demokrat Parti İktidarı döneminde sivil toplum alanında birçok düzenleme yapılmıştır. Hükümetin yaptığı bu düzenlemelere günümüzün demokrasi düzeyi ile yaklaşmak zamanın koşullarını ve demokrasi kültürünün oluşum sürecini dikkate almamak anlamına gelir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ilk düzenleme 5680 sayılı Basın Kanunu'dur. Kanunun kabulü demokrasi ilkeleri ile bağdaşan bir uygulama olmuştur. Bu nedenle basın ve basın-yayın örgütleri bu yasayı doğru bir adım olarak görmüşlerdir. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı ikinci kanuni düzenleme 5844 sayılı Komünizm İle Mücadele Kanununu çıkarmasıdır. İktidarın programında komü-nizm fikir akımına ve komünist yayınlara karşı mücadele edileceği, bu fikir akımlarının faaliyetlerinin demokratik bir fikir ve vicdan hürriyeti olarak görülmediği aksine de-mokratik rejimi ortadan kaldırmaya yönelik bir tutum ve tavır olduğu vurgulanmıştır. Muhalefetin de bu konuda iktidarla aynı düşünceye sahip olması bu kanunun çıkarıl-masını kolaylaştırmıştır. Demokrat Parti İktidarı'nın bu tür düşünce akımlarına ve onların faaliyetlerine izin vermemesini değerlendirirken zamanın koşullarını ve demok-rasi kültürünün oluşum sürecini göz önünde tutmak yerinde olacaktır. İktidarın sivil toplum alanı ile ilgili yaptığı bir başka uygulama ise 5816 sayılı Atatürk Kanunu'nun çıkarılmasıdır. Atatürk'ün kişiliğine, ilke ve inkılaplarına saldırıların sonucunda kabul edilmiş olan bu kanun günümüzde de geçerlidir. Bu kanunun çıkarılmasına Atatürk'ün kurduğu parti olan CHP'li milletvekillerinin karşı çıkmış olmaları ise üzerinde durul-ması gereken önemli bir husustur. Hükümetin sivil toplum alanında gerçekleştirdiği bir başka düzenleme ise 6761 sayılı Vicdan ve Toplanma Hürriyetini Koruma Kanunu'nun kabul edilmesidir. Kanun, irticai hareketlerin artarak rejimi tehdit eder hale gelmesinin sonucu çıkarılmıştır. İrticai hareketlere izin verilmeyeceğini, demokratik rejimi koruya-cağını programında ilan eden hükümet bunun gereğini yerine getirmiştir. Dinin siyasi veya diğer çıkarlar için kullanılması ve bu tür örgütlenmelerin kurulmasını demokratik ilkelerle bağdaştırmak mümkün değildir. Hükümetin sivil toplum alanına bir başka müdahalesi Neşir Yolu ile veya Radyo ile İşlenecek Bazı Cürümler Hakkındaki Kanun'u çıkarması ile 6732 ve 6733 sayılı basın kanunlarının bazı maddelerini değiş-tirmesi ile olmuştur. Bu kanunlarda yer alan kişilerin şikayeti olmadan savcıların ya-yınlar ile ilgili kendiliğinden harekete geçebilmesi unsuru haber alma ve verme hür-riyetini engelleyen bir koşul oluşturmuştur. Yine gazetecilerin yaptıkları haberler ve köşe yazarlarının yazdıkları yazılar nedeniyle şikayet edilmeleri halinde kendilerini müdafaa edebilmeleri için ispat hakkının onlara verilmeyişi bazı konularda ( iktidar ve mülki amirler ile ilgili yolsuzluk vb) haber yapmalarına, yazı yazmalarına engel olacak ortamı oluşturmuştur. Ayrıca, halkın haber alma özgürlüğüne, gazetecilerin özgür ve bağımsız çalışmasına engel olmuştur. İspat hakkı verilmediği gibi bu tür yazı ve haberler için cezaların arttırılması basın hürriyetini ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle bazı basın mensupları hareket içerikli haber ve yazıları nedeniyle ceza almış olsalar da hükümetin politikalarını eleştiren onlarca basın çalışanına hapis cezalarının verilmesi vatandaşlara hak ve hürriyetlerini vereceğini ve devri sabık yaratmayacağını söyleyen Demokrat Parti İktidarı'nın bu uygulamaları onun söylemleri ve adıyla çelişmesine ne-den olmuştur. Hükümetin sivil toplum alanında yaptığı bir başka kanuni düzenleme 6771 Sayılı Toplantılar ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu çıkarmasıdır. Kanun, siyasi partilerin seçim varmış gibi çok fazla miting yaptığı ve bu mitinglerde konuşanların hükümeti ağır bir şekilde eleştirdiği ve hatta bazı hatiplerin hükümet üyelerine ağır sözler söylediği gerekçeleriyle kabul edilmiştir. Bu kanun ile partilerin miting ve kapalı alan toplantıları seçim zamanı ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenle bu uygulama demokrasiye aykırı bir düzenleme olmuştur. Bir parti veya dernek kanunlara aykırı hareket etmediği sürece istediği zaman izin almak koşulu ile miting yapabilmelidir. Hükümetin sivil toplum kuruluşları ile ilişkilerine baktığımızda ise olumlu ve o-lumsuz tutum ve uygulamaların varlığından söz edebiliriz. İktidarın sivil toplum kuru-luşları ile ilişkileri dernekler, sendikalar ve basın teşkilatları ile olmak üzere üç ana bö-lüm halinde ele alınabilir. Derneklerle ilişkilere baktığımızda öğrenci dernekleri ile iliş-kilerin daha yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle TMTF ve MTTB gibi öğrenci dernek federasyonları yönetimleri ile ilişkiler öğrenci dernekleri ile ilişkilerin en önemli bölümünü oluşturur. Bu konuda partilerin bugünde devam eden derneklerin yönetimle-rini elde etme isteği Demokrat Parti İktidarı'nın da faaliyetlerinden birisini oluşmuştur. Muhalif olan yönetimleri değiştirmek için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu doğrultuda Demokrat Partili dört milletvekili tarafından öğrenci derneklerine hükümetin verdiği ö-deneği dağıtma ve gençlik sorunlarını çözmek amacıyla kurulmuş olan Gençlik Bürosu' nun TMTF ve MTTB'nin yönetim kurulları seçimlerine müdahale etmesi ve sonrası yaşanan olaylar demokrasi ilkeleri ile bağdaşmamıştır. Ayrıca Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı adında bir gençlik derneği varken Türk Milli Birliği'nin kurulması ve böylece geçliği farklı cephelerde örgütleme isteği gençliğin birbiri ile kavgalı hale gelmesine ne-den olmuştur. Radyo Dinlemeyenler Cemiyeti'nin İstanbul Valisi Ethem Yetkiner tara-fından kanunsuz bir biçimde kapatılması, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Turhan Fevzioğlu'nun görevden alınması nedeniyle eylem yapan öğrencilerin gözaltına alınması ve mahkemeye verilmesi, İTÜTB'nin üniversitedeki yemek boykotu nedeniyle öğrencilerin gözaltına alınmaları, mahkemeye verilmeleri ve hükümet yetki-lilerinin bu konuda yaptıkları açıklamalar demokratik bir iktidar sivil toplum kuruluşu ilişki tarzına aykırı olmuştur. Tahkikat Komisyonu kararları ile örfi idarelerin kurulması ve öğrencilerin tepkilerinin engellenmesi de demokrasi açısında doğru olmayan uygula-malar olmuştur. Kiracılar Cemiyeti'nin istekleri dikkate alınarak Kira Kanunu'nun ka-bul edilmesi, tüccar, esnaf ve sanayicilerin derneklerinin talepleri dikkate alınarak Milli Korunma Kanunu'nda yapılan değişiklik ve kredi imkanlarının artırılması gibi karar-larda dernekler ile ilgili hükümetin olumlu yönde uygulamaları olmuştur. Ayrıca hükü-metin irtica ve komünizm ile mücadeleleri de dernekler tarafından olumlu karşılan-mıştır. Hükümetin sendikalar ile ilişkilerine baktığımızda ise grev hakkı tartışmalarının en önemli sorun olduğunu söyleyebiliriz. İktidarın seçim vaatlerinde ve programında olan grev hakkı ile ilgili sendikalar tarafından onlarca talep gelmiştir. 1951 yılında bir tasarı hazırlanmış olmasına ve ilgili bakanların bu hakkın verileceğini yıllarca söyleme-lerine karşın grev hakkı verilmemiştir. Çalışma bakanları grev hakkının verilmeme ne-denini, genellikle iktisadi ve sosyal düzenin bozulabileceğine dayandırmışlardır. Ayrıca, grev hakkı verildiğinde işverene lokavt hakkının da tanınması gerektiği için sendikala-rın mali gücünün bunu kaldıramayacağını ve işçilerin zor durumda kalacağını iddia et-mişlerdir. Bu nedenlerle grev hakkı için acele edilmemesini dile getirmişlerdir. İşçiye grev hakkının verilmemesinin yanında işçi mitinglerinin yasaklanması; kanunsuz grev nedeniyle bazı sendikaların kapatılması; işsizlik rakamları açıklamaları nedeniyle Çalışma Bakanlığı ile tartışmaya giren bazı sendika birliklerinin Sendikalar Kanunu'nun sekizinci maddesinde yer alan ayrı ayrı iş kolundaki sendikaların sendikal birlik olama-yacağı gerekçesiyle kapatılması; işçi seminerlerinin yasaklanması ve burada konferans verenlerin cahillikle, komünistlikle ve siyasi propaganda yapmakla ile itham edilmesi; Zonguldak Maden İşçileri Sendikası ikinci başkanının muhalif açıklamaları nedeniyle görevden alınması ve sendikanın kongresine müdahale edilmesi gibi olaylar demokratik olmayan tutumlar olmuştur. Kolektif İş Akdi tasarısının TBMM'ye getirilmesi, işçiler için ev yapılması, yıllık ücretli iznin verilmesi, tatil yapamayanlara çalıştıkları gün için yevmiye ödenmesi, sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarılmaların kanunla yasaklan-ması, işçi sigortalarındaki düzenlemelerde işçilerin ve sendikaların lehine olan demok-ratik uygulamalar olmuştur. Basın ve onun teşkilatları ile ilişkilerine baktığımızda Demokrat Parti, muhalefet yıllarında ve iktidarının ilk üç, dört yılında basının büyük bir bölümü tarafından destek- lenmiştir. Fakat hükümet politikalarındaki değişmeler ve ekonomideki kötü gidiş bası-nın büyük bir bölümünün hükümete muhalif olmasına neden olmuştur. Bu nedenle bası-nının muhalif partilerin eylem ve söylemlerini sayfalarına taşıması; hükümet politikala-rını eleştiren yazılar yayınlaması hükümetin yukarıda aktardığımız kanuni önlemleri al-masına neden olmuştur. Bu kanunların kabulüne bazı gazetecilerin hükümet üyeleri ile ilgili eleştirinin boyutunu aşarak hakaret içeren yazıları kaleme almaları da etkili olmuş-tur. Özellikle 1958 yılından sonra basın kuruluşları ile hükümet üyeleri arasında ilişkiler gerginleşmiştir. Basın sanki bir muhalefet partisi gibi muhalefeti hükümete karşı tek cephede birleşmeye çağırırken hükümette basını reklam ödeneklerinin azalması nede-niyle bu yönde hareket etme ve meşru hükümete karşı halkı ayaklanmaya teşvik etmek-le itham etmiştir. İsmet İnönü'nün ve CHP'lilerin yurt gezileri ile Osman Bölükbaşı'nın Kırşehir'i ziyareti ve tutuklanması sırasında bazı gazetecilerin polis tarafından tartak-lanması, fotoğraf makinelerinin ellerinden alınması, gözaltına alınmaları, yargılanma-ları, bu olayların yayının yasaklanması hükümet ile basının ilişkilerini daha da gergin-leştirmiştir. Bu olaylar nedeniyle basın örgütlerinin tebliğler yayınlamaları ve bu tebliğ-lerden birisi nedeniyle İstanbul Gazeteciler Sendikası'nın siyaset yaptığı gerekçesiyle kapatılması ve Beynelmilel Basın Enstitüsü'nün Türkiye'deki basın hürriyeti ile ilgili açıklamasının yayınının yasaklanması basınla iktidarı karşı karşıya getirmiştir. Bu olay-lar bazı gazeteci örgütlerinden istifa edenlerin Demokrat Parti'ye yakın gazeteciler ile radyo ve Anadolu Ajansı'nda çalışan gazetecilerden oluşan Matbuat Kulübü'nün kurul-ması ile sonuçlanmıştır. CHP'nin son olaylar nedeniyle halkı iktidara karşı isyana teşvik ettiği ve silahlı hücreler kurduğu gerekçesiyle Tahkikat Komisyonu'nun kurulması ve bu olay sonucunda örfi idarelerin ilan edilmesi bazı örfi idare kararlarına uymadığı ne-deniyle bazı gazetelerin kapatılmasına neden olmuştur. Tabi ki sadece hükümetin basın-la olumsuz yönde ilişkileri olmamıştır. Başbakan Adnan Menderes birçok kez bazı ga-zetecilere ziyafet vermiş, onların teşekküllerini ziyaret etmiş ve istek ve sorunlarını din-lemiştir. Özetle Demokrat Parti İktidarı Türkiye'de demokrasi kültürünün oluşmadığı ve Cumhuriyet'in ilanının üzerinden çok fazla zamanın geçmediği bir dönemde işbaşına gelen bir iktidardır. Bu nedenle devri sabık yaratılmayacağı ve demokratik hak ve hürriyetlerin tanınacağı, TC Anayasası'nın demokrasi ilkelerine uygun biçimde tanzim edileceği sözleri tutulamamıştır.ABSTRACTOn November 10, 1938 with the death of Mustafa Kemal Ataturk, Ismet Inonu country, the management of which the President has become the most authoritative person. İnönü, CHP and the state administration dominated by single units (National Chief), especially the period of Celal Bayar reaction caused CHP deputies and managers. Direction of the party and the country is a party to the Second World War due to the domination of the majority of the people and the power of the economic distress of the people in conflict with conservative political circles and outside the CHP applications in educational and social fields, and a large part of the population has led to the formation of an oppositional stance. In conjunction with this process, the government organized a number of radical opposition movement has led to applications.Due to the reasons stated above, and openly turned into a discourse and actions of individual behavior within the CHP has emerged during the bid for the first time legislation for land reform. CHP deputies Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu, and Refik Koraltan, May 14, 1945 with the start of the discussion in Parliament on the proposal of this law the government's attitude towards the application put forward by their speeches. However, prior to the submission to Parliament of the draft of this law is essentially a dissident group within the CHP meetings began Thursday in the home of the formation of Tevfik Rüştü Aras. Aras Tevfik Rüştü since April of 1945 came together at home Emin Sazak sure, Adnan Menderes and Fuat Koprulu CHP reported that they were under the authority of Ismet Inonu and focused on the need to change this situation. Fuat Koprulu Adnan Menderes coming together for the second time and agreed on establishing a democratic center. Refik Koraltan later participated in the meetings. Adnan Menderes, the party and in the community should join this group Celal Bayar has announced that effective. The meeting with the group at the end of Celal Bayar, it has been included. Group members at the meeting held on May 18, Calm before the Turkish Grand National Assembly without a vote of the state budget of 1945 three hundred and seventy-three deputies involved in İzmir deputy Celal Bayar,Deputy Aydin Adnan Menderes, Mersin deputy Refik Koraltan, Kars deputy Fuat Koprulu and Eskişehir deputy Emin Sazak used negative vote against the budget. Against the budget vote against the Republican period was used for the first time. Thus, the attitudes of the opposition put forward a second time. 1945 was prepared by the CHP Parliamentary Group Quartet Motion to think.Group members on June 7, 1945 at Celal Bayar and Adnan Menderes, Fuat Koprulu and the CHP Parliamentary Group of the motion hazard with the signature of President Rafik Koraltan'ın attitudes explicitly put forward by the opposition. The operation of the CHP's proposal to be brought into line with democratic principles and the TC. Recognition of citizens' rights and freedoms of the Constitution claimed that exists.CHP Parliamentary Group on June 12, 1945 This resolution was discussed and rejected. Calm in the ongoing process of this staff within the CHP with the rejection of the possibility of politics as no event requested a proposal to establish an order could not be fighting in the CHP has emerged.The proposals given in the CHP parliamentary group, recently President Ismet Inonu, the idea of establishing a new party he has met with Rauf Orbay. This meeting, the group ventured İnönü his other speeches negative attitude against members of the CHP managers and members of parliament, the party organ of the Nation newspaper articles full of heavy words to leave the group members has led to the CHP. Already published in Homeland Adnan Menderes and Fuat Koprulu writings were expelled from the CHP CHP by the Court on September 25, 1945.Other names resigned. The remaining members of the group began the work of establishing party-Party and the Democratic Party was formally established on January 7, 1946. The Democratic Party, Four signatories to the motion: Celal Bayar and Adnan Menderes, was founded by Fuat Koprulu, and Refik Koraltan. Symbol of the Democratic Party, "DP", is headquartered in Ankara Antalya Deputy Cemal Tunca Sumerian has been building street number eight.The justification of the Democratic Party establishment of a democratic regime in Turkey to install and program, contrary to the laws of democracy, the Constitution of the Republic of Turkey removed, will be guaranteed by the constitutional rights and freedoms of citizens are expressed. In opposition to the CHP, and the government has been accused of exhibiting non-democratic attitudes and behaviors. The opposition between the two parties yıllılarında many events occurred against democracy. Even the Democratic Party, which took place on January 7, 1947 the First General Congress of the abolition of laws which are contrary to the Constitution of the Republic of Turkey adopted the Convention on Freedom and democracy has been requested to the appropriate law. These requests are not adhered to given the right to withdraw from the Parliament of the Board of Directors of the Democratic Party. If the Democratic Party came to power managers to recognize the rights and freedoms of citizens, democracy, contrary to the laws of the Republic to remove the words of the Constitution gave making them compatible with democracy.May 14, 1950 election activities, the same promise was repeated. Even speaking Kasımpaşa on April 2, 1950 Democratic Party Chairman Celal Bayar, that democratic rights and democracy in countries where the right to strike as the social order and stated that the economy will not harm the workers the right to strike. On behalf of the Democratic Party won the elections on May 22, 1950 the government of Adnan Menderes set up and on May 29, 1950 the Parliament approved the government's program.The government program as well as the party's electoral declaration is no shock of the moral and material change of government in the country the possibility to open the account will not be recognized, and in particular sorulmayacağı previous government was emphasized. In the program, the Constitution of the Republic of Turkey is based on the will of the citizens' rights and freedoms and the nation are expressed in stable arrangements shall be made to ensure the realization of a state order. In addition, the governments of the CHP (single-party period) and the remaining non-democratic laws, habits, and understandings change is emphasized. In the program, the workers explained to recognize the right to strike will not disrupt the social and economic order.Programme of the Government of the Democratic Party would get only the rights of citizens were not included. In addition, even though at that time by some of the minority rights in the banned activities took place. Reforms for the protection of the Republic and the extreme left movements (communism) and will not be allowed to deal with them effectively unless otherwise indicated. Legal action will be taken against them because such conditions, the ideas and thoughts of the day is not seen as freedom of conscience is emphasized. This idea will not be allowed to broadcast under the guise of freedom of currents currents of thought because it has been claimed that the purpose of eliminating freedoms. The idea of communism would not be allowed to flow as well as the reactionary movements never be emphasized.Democratic Party Period Before summarizing the power of civil society in its relations with non-governmental organizations would be appropriate to define the organization. The concept of civil society is a concept defined in different ways. In particular the relationship between the state and civil society leads to different definitions. Some of these definitions, civil society, completely independent of the government, which controls the state and even the organized power of the state, which has been described as an alternative. Other definitions of the state and civil society is not so much a sharp separation, has the purpose of ensuring the participation of civil society, the state has been suggested that social. The concept of civil society in the modern sense "Non Govern mental Organizations" (independent of the state organizations), as well as the definition of "voluntary organizations", "nonprofit organizations" as well as the terms are defined. After the definition of civil society non-governmental organization prior to the governments of the Democratic Party has been removed briefly when you let the government's interference.Turkey Associations law no. 3512 came into force on June 28, 1938 and 1909 by the Ottoman Empire era and societies act no. 121 and no. 387 to the law and the law was abolished 353. This is the ninth article of the law bendiyle h "family, class, race, gender" on the basis of the establishment of associations is prohibited. This material association with the trade unions and the establishment of many prohibited. Accept the justification for this law, existing at the time of communist and fascist regimes in some countries to avoid taking over the administration of the country suggested that.Ismet Inonu, 10 to 11 May 1946, after his speech to the CHP congress of the law no. 4919 on June 5, 1946 permitting process and formalities to freedom of association has been removed. Class on the basis of the ban on freedom of association disappeared. Time of the adoption of this law, gave a speech on behalf of the Democratic Party of Adnan Menderes, the change in the law is an important step on the road to democracy, termed. Removed the obstacles to the organization of civil society ahead of the Democratic Party Government.Relations with non-governmental organizations in the Government of the Democratic Party can be considered in two parts. The first part consists of the Regulation in the field of government, civil society. The second part of power approach to civil society organizations, that is, their attitude towards the activities of the country, on the decisions taken on the management of non-governmental organizations and civil society responses in decisions related to their field consists of absence from these organizations to take into account requests and objections.The Governments of the Democratic Party made many regulations in the field of civil society. The government's approach to his time with the level of democracy in today's terms of these regulations and take no account of the formation process of a culture of democracy means. The government's first regulation in the field of civil society Press Act no. 5680. The adoption of the Law has been a practice incompatible with the principles of democracy. Therefore, the press and media organizations saw this as a step towards the law. The second legal regulation in the field of civil society, the government's Struggle Against Communism Act 5844 to issue no. The idea of communism and communist publications program flow of power to fight against the idea of a democratic currents of ideas and activities seen as contrary to freedom of conscience to abolish the democratic regime is emphasized as an attitude and demeanor. Opposition to have the same thought on this subject, power and facilitated the removal of this law. İktidarı'nın Democratic Party not to allow this kind of thought currents and their activities in terms of assessing the time and would be wise to keep in mind that the process of the formation of a culture of democracy. Another application is related to the field of civil society that the government is the removal of the law no. 5816 of Atatürk. Atatürk's personality, principles and reforms of this law which has been adopted as a result of the attacks also applies today. This law established by Ataturk party, the CHP deputies opposed the removal of the need to focus on to be an important consideration. If the regulation is carried out by the Government in the field of non-governmental No. 6761 is the adoption of the Law on Protection of conscience and the right to freedom of assembly. The law was a result of the arrival of fundamentalist movements become increasingly threaten the regime. Harekelere reactionary allowed the democratic regime of government that proclaimed the need to protect the program fulfilled. The use of religion for political or other interests is not possible to reconcile democratic principles and the establishment of such organizations. Another area of civil society through the intervention of the government or the Radio Broadcasting to be covered by the Act on Certain Felonies by extraction with replacement of some provisions of the laws of 6732 and 6733 has been no press. Without these laws, prosecutors publications related to the complaints of the people pass the element of self-motivation has created a condition that prevents the freedom to receive and impart news. Again, journalists, columnists wrote articles for their news and to be able to prove that the right to defend themselves if they are complaining verilmeyişi them on some issues (related to power and corruption, governors, etc.) make news, the media has created to prevent writing to write. In addition, the public freedom of information, has been hampered by journalists to operate freely and independently. Proof is not given the right to increase the penalties for press articles and news like this kind of freedom is eliminated. For this reason, some members of the media even if they are convicted of moving content, news and articles critical of the government's policies, press the dozens of employees and the transfer of prison sentences would be given rights and freedoms of citizens who have no former Democratic Party İktidarı'nın these practices conflict with the name of his discourses, and from what has been . Any other legal regulation in the field of civil society that the Government No. 6771 Law on Meetings and Demonstrations landing. The law of political parties and election rallies like there's a lot of rally speakers heavily criticized the government and even some harsh words said to the members of the government on grounds of orators were adopted. With this law, meetings, parties, rally and off the field is limited to election time. Therefore, this application has an arrangement undemocratic. Act contrary to the laws of association, unless a party or get permission at any time be able to rally with the condition.If we look at the government's relations with civil society organizations can talk about the existence of positive and negative attitudes and practices. Power relations with non-governmental organizations, associations, trade unions and the press offices of three main parts: can be handled. When we look at the relations of relations with associations, student associations say that more intense. Student associations and federations, such as TMTF MTTB especially relations with governments creates the most important part of relations with student associations. Management of associations in this regard the parties desire to achieve, which continues today İktidarı'nın Democratic Party, one of the activities occurred. Various studies the management of the opposition to change. In this respect the government of the Democratic Party the benefit of four deputies student associations established to solve the problems of deploying and youth, the Youth Bureau's board of directors MTTB'nin TMTF and after the elections and the events in the intervention was not consistent with democratic principles. In addition, while Turkey's National Youth Organization is a youth association, and thus the establishment of the Turkish National Union geçliği different fronts at loggerheads with each other to become the youth organization has led to the request. Radio unlawfully by not obeying the closure of the League of the Governor of Istanbul Ethem Yetkiner, Dean of the Faculty of Political Sciences, Ankara University, Turhan Fevzioğlu'nun dismissal of the action because of the detention and court-students who, due to the boycott of food İTÜTB'nin university students detention, without trial and government officials and their explanations in this regard the relationship of a democratic style of government, non-governmental organizations has been inconsistent. Research Commission decisions and the establishment of the legal authorities and the students' reactions have been prevented by applications that are not correct in terms of democracy. Requests, taking into account the adoption of the Law on Lease Tenants Association, merchants, tradesmen, and taking into account the demands of the industrialists' associations, and credit facilities amendment to the Law on Protection of National Associations of decisions, such as increasing the government has applications in a positive way. In addition, the government struggles with fundamentalism and communism was welcomed by the associations.If we look at the government's relations with the trade unions the right to strike is the most important problem söyleyebiliriz.Hükümetin election promises and program discussions with the trade unions on the right to strike has been requested by the dozens. In 1951, a bill has been prepared and the relevant ministers would say that for many years, but the right to strike were not given this right. The right to strike or not to study the cause of ministers, generally relied on the economic and social order can go wrong. In addition, the employer is given the right to strike or lock-out should be recognized the right of the workers to handle this difficult situation will remain the financial power of the trade unions have claimed. For these reasons expressed not to rush to the right to strike. An employee is not given the right to strike of workers rallies next to the prohibition of certain trade unions due to the closure of illegal strikes, unemployment figures into the discussion with the Ministry of Labour for comments eighth article of the Law on Trade Unions located in some of the trade union trade union trade union unity can not be separate business line on the ground, working seminars ban and ignorance of those who lecture here, to be accused of being a communist and political propaganda; Zonguldak Mine Workers' Union and the second president of the union congress to intervene in the dismissal of the opposition, such as descriptions of events were non-democratic attitudes. The introduction to Parliament of the draft collective employment contract for workers to home, paid annual granting of a permit, work groups not on the payment of per diem for the day, because of the dismissal law, the prohibition of trade union activity, labor regulations, workers and trade unions in favor of insurances has been democratic practices.Look at the Democratic Party's relations with the press and its agencies, the opposition and the government die in the first three, four, supported by a large part of the press in. However, changes in government policies and the economy is going bad, the opposition to the government has led to a large part of the media. For this reason, the actions and rhetoric of media sheets to carry the opposition parties and the government to publish articles critical of the government's policies have quoted above, has led to take legal measures. The adoption of this law, the size of some of the criticism of journalists, members of the government to submit written papers has been effective in overcoming-round insulting. Especially in 1958, after the tense relations between members of the press and the government. Press it as an opposition party, the opposition to unite against the government calling a single front to move in this direction due to the decline in government appropriations media advertising and the people to revolt against the legitimate government has been accused. . Ismet Inonu and CHP foreign trips and a visit to Kirşehir Osman Bölükbaşı some journalists during his arrest by the police, beaten, deprived cameras, detention, trial, media relations with the government banning the publication of these events gerginleştirmiştir. This is due to the events of press organizations publish papers and one of the papers due to the closure of Istanbul, on the grounds that the political Union of Journalists and the international Press Institute press freedom in Turkey, the prohibition of publication of the statement on the power of the press has faced. These events are close to the Democratic Party, who resigned some journalist organizations, journalists and radio and printed documents of journalists working in the Anatolian Agency resulted in the establishment Club. Due to recent events in the CHP encourages people to revolt against the government and the armed cells, and this event as a result of the establishment of the Commission of Inquiry on the grounds established by customary authorities declared martial law in some of the decisions of the breach has led to the closure of some newspapers. Of course, only the government's relationship with the press has been negative. Some reporters several times Prime Minister Adnan Menderes feast, I have visited their formations and listened to requests and problems.In summary declaration of the Democratic Party Government of the Republic of Turkey, the culture of democracy are generated does not exceed too much time in power, which came to power at a time. For this reason, touched and democratic rights and freedoms recognized representatives of the previous government, the Constitution of the Republic of Turkey promises to be devised in accordance with the principles of democracy has not been realized.