Suchergebnisse
Filter
18 Ergebnisse
Sortierung:
Liberal dünya düzeninde popülizmin yükselişi ; The rise of populism in liberal world order
TEZ12617 ; Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2019. ; Kaynakça (s. 88-111) var. ; XIV, 112 s. ;_29 cm. ; Bu çalışmada etkileşim halinde olduğu ideolojilere eklemlenebilen bir söylem ve eylem bütünü olan popülizm incelenmiştir. Farklı ideoloji ve hareketlerle bütünleşebilen popülizm için ortak bir tanım oluşturmak oldukça zordur. Popülizm her aktör ve harekete uygun özellikler barındırabilmektedir. Popülizm biz ve onlar, gerçek ve halk, yozlaşmış ve seçkinler gibi ayrımlar yaparak liderlere kitleleri kendi yanına çekebilme gücü vermektedir. 1990 sonrası aşırı sağ popülizmin yükselişinin temelinde, 1980'den itibaren kapitalist ekonominin üretim tarzının devamlılığını sağlamak için neoliberal ekonomi politikalarının sebebiyet verdiği yoksullaşma, işsizlik gibi olumsuz ve toplumu ayrıştırmaya doğru giden eğilimlerin olduğu görülmektedir. Bu çalışma Avrupa'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD)'de yükselen sağ popülizmin neoliberal politikalar ile olan ilişkilerini ele alacaktır. Son zamanlarda Avrupa siyaseti, hızla artan ırkçılık ve göçmen karşıtı popülist söylemlere sahne olmaktadır. Bu popülizmin tipik birer örneğini Polonya'da iktidarda bulunan Hukuk ve Adalet Partisi'nin (PiS) ve Macaristan'da FIDESZ'in eylemlerinde görmek mümkündür. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ın popülist söylemleri bu partilerin motivasyonunu daha da arttırmıştır. Bu partiler, kamuoyu nezdinde "halkı temsil" iddiası ile ortaya çıkarak halkı mobilize etmekte ve başarılı da olmaktadırlar. Burada en önemli ve tehlike içeren kısım ise 20. yüzyıl içerisinde artan küreselleşme ile giderek daha da yayılan aşırı sağ popülizminin liberal dünya düzenine ve evrensel değerlere zarar vereceğinin düşünülmesidir. Bu bağlamda, bu tez çalışmasında.Avrupa'da ve ABD'de yükselen popülist söylem ve pratikleri incelenerek bunların var olan liberal değerleri aşındırdığı ve 1950'lerde oluşan liberal dünya düzenini tehdit ettiği savunulmaktadır. ; This thesis focuses on populism, a set of discourses and practices, which is articulated with different ideologies and movements it interacts with. As populism can be accommodated and employed by different ideologies, movements and actors, it is very difficult to establish a common definition. Populism gives leaders the power to attract the masses by employing distinctions like us and them, corrupt elites and pure people. The roots of political, social and economic reasons behind the rise of extreme right wing populism since the 1990s can be found in neoliberal economic policies, introduced in the 1980s to maintain capitalist mode of production, which resulted in poverty and unemployment which, in turn, led to divisions within society. This study examines the relationship between rising populism and neoliberal policies in Europe and the USA within the context of the liberal world order. Of late, Europe has witnessed the rise of racist and anti-immigrant populist discourses. Typical examples of these can be found in the discourses and practices employed by the Law and Justice Party (PiS) in power in Poland and FIDESZ in Hungary. In the United States, Donald Trump's populist rhetoric and practices have further motivated these parties. These populist parties and leaders claim to represent "the people" and thus are able to successfully mobilize the people. Lately, it is argued that the extreme right-wing populism challenges and damages the liberal world order and universal values. Within this context, this study analyzes populist discourses and practices in the cases of Hungray, Poland, and the United States and it argues that populism erodes the existing liberal values and, thus, poses a threat to the liberal order.
BASE
The relationship between populism and democracy: cases from Latin America ; Popülizm-demokrasi ilişkisi: Latin Amerika'dan örnekler
Latin America, as a region, reflects a relevant field of analysis for scholars who aim at working populism. Here, in this region of the world, it is possible to encounter various types of populism(s). Additionally, throughout the history of Latin America, populist leaders have managed to accumulate political power for decades. This study, in its turn, aims at analyzing the relationship between populism and democracy. It suggests analyzing populism as a political style prioritizing the central role of populist leaders. In this perspective, it overviews a historical analysis of different Latin American countries where various types of populism were in power. In this respect, the study of the classical populism of Peron in Argentina, the right-wing populism of Fujimori in Peru and the left-wing populism of Chavez in Venezuela demonstrate that the relationship between democracy and "various" populisms remains almost the same. Populism, in general, enlarges inclusionary capacities of democratic regimes while giving permanent harm to democratic institutions, constitutional mechanisms of control and liberal democracy in general. ; Latin Amerika, popülizm çalışan araştırmacılar açısından önemli bir araştırma alanı olarak ortaya çıkıyor. Dünyanın bu bölgesinde, popülizmin farklı türlerine rasgelmek mümkün. Üstelik Latin Amerika'da, tarih boyunca, popülist liderlerin siyasal gücü ele geçirmeyi başardıkları söylenebilir. Elinizdeki çalışma, popülizm ve demokrasi arasındaki çatışmalı ilişkiyi incelemek niyetindedir. Bunu yaparken popülizm bir siyasal tarz olarak ve liderin merkezi rolüne referansla tanımlanacaktır. Bu doğrultuda, Arjantin'de Peron dönemi klasik popülizmi, Peru'da Fujimori'nin sağ popülizmi ve nihayetinde Venezüella'da Chavez'in sol popülizminin analizinin göstereceği üzere demokrasi ve popülizm ilişkisi farklı popülizmlerin varlığına rağmen büyük ölçüde aynı kalmıştır. Bu doğrultuda denilebilir ki popülizm, demokrasinin içerici kapasitesini artırmış, buna karşın, anayasal denetim mekanizmalarına, demokratik kurumlara ve genel anlamda liberal demokrasiye zarar vermiştir.
BASE
Avrupa'da artan popülizm: Macaristan ve Polonya örnekleri ; Increasing populism in Europe: The cases of Hungary and Poland
Bu çalışmanın amacı genel olarak Avrupa'da artan popülizmi ve özel olarak da Macaristan ve Polonya'daki popülist hükümetleri incelemektir. Birinci bölümde popülizmin kavramsal analizi yapılmıştır. Bu bağlamda literatürde yer alan farklı popülizm tanımları ve popülizme dair farklı görüşler ortaya konulmuştur. İkinci bölümde ilk olarak Avrupa'da artan popülizme değinilerek, Avrupa'daki sol popülist siyasi partiler ile sağ popülist siyasi partiler ele alınmıştır. Daha sonra Fidesz öncesi Macar siyasetinin durumu incelenmiş ve böylece Fidesz'in iktidara geliş süreci analiz edilmiştir. Fidesz dönemi gerçekleşen siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal gelişmeler ifade edilmiştir. Bunun akabinde PiS iktidarı ve Polonya'daki dönüşüm değerlendirilmiştir. PiS'in ilk iş olarak Polonya tarihini yeniden yorumlama ve yeniden yazmaya yeltendiği görülmektedir. PiS iktidarının takip ettiği popülist politikaların yanı sıra Katolik Kilisesi ile ilişkilerine de değinilmiştir. Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla Batı sistemiyle bütünleşen ve tercihini kapitalizm ve liberal demokrasiden yana kullanan Macaristan ile Polonya'nın halkın beklentilerine cevap verememesi neticesinde Fidesz ve PiS gibi popülist partilerin bunu kendi lehlerini kullandıkları saptanmıştır. Her iki ülkedeki demokratik standartlarda ve hukukun üstünlüğünde bazı aşınmalar gerçekleşmektedir. Ana akım siyasi partiler inisiyatif almadıkları takdirde bu trendin devam edeceği öngörülebilir. Anahtar Kelimeler: Popülizm, İdeolojinin Ölümü, Avrupa'da Popülizm, Macaristan, Polonya ; The aim of this study is to examine the increasing populism within Europe in general and the populist governments in Hungary and Poland in particular. In the first part, conceptual analysis of populism is realized. At that juncture, different descriptions of populism within the literature and distinct views regarding populism are revealed. In the second part, the leftist political parties and rightist political parties are evaluated by touching on the subject of the increasing populism in Europe. Afterwards the Hungarian politics before Fidesz are examined and in doing so, the process of Fidesz's coming to power are analyzed. Political, economic, legal and social developments during Fidesz era are explained. After that, the PiS government and the transformation in Poland are examined. It is observed that PiS tried to reinterpret and rewrite the Polish history. PiS's relations along with Catholic Church are examined as well as its populist policies. It is determined that populist political parties such as Fidesz and PiS utilized the fact that both Hungary and Poland could not respond expectations of their citizens despite they preferred capitalism and liberal democracy by integrating into the Western system after the collapse of the Berlin Wall. Some corrosion happened in the both countries in terms of democratic standards and the rule of law. It can be foreseen that this trend will continue unless the mainstream political parties take initiative. Keywords: Populism, Death of Ideology, Populism in Europe, Hungary, Poland
BASE
Reinterpretation of Gorky's Novel "Mother" within the Context of the Principle of Ataturk's Populism
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
1917 Ekim Devrimi, Rus tarihi açısından önemli dönüm noktalarından biridir. Bu süreçte yaşanan gelişmelerden etkilenen birçok Rus yazar, Ekim Devrimi ve onun sonuçları üzerine eserler kaleme almıştır. Maksim Gorkiy ise devrimin nedenlerini ve olası sonuçlarını 1900'lü yılların hemen başlarında kâğıda dökmeye başlamış, yaşanacak gelişmeler üzerinde etki bırakmaya çalışmıştır. Yazarın söz konusu çalışmalarından en önemlisi, devrimin başucu eserlerinden sayılan Ana adlı romanıdır. Gorkiy, romanında yaklaşan fırtınanın sesinin duyulmasına yardım etmekle kalmaz, bizzat fırtınayı çağırır. Ancak devrimin gerçekleşmesinin ardından Rusya'da yaşanan gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Gorkiy'in romanında yer verdiği görüşlerinin gerçeklerle çeliştiği ortaya çıkar ve halk için zorlu günler kaçınılmaz olur. Bir devrim propagandacısı olarak ünlenen yazar dahi, 1917 yılından sonra devrimi ciddi bir biçimde eleştirmeye başlar. Yalnızca Gorkiy değil diğer Rus yazarlar arasında da nerede yanlış yapıldığı sorusuna sessizce yanıt aranır. Çalışmamız kapsamında bu arayışlara farklı bir bakış açısı geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Gorkiy'in Ana romanında yer verdiği devrim düşünceleriyle, Atatürk'ün halkçılık görüşleri karşılaştırmalı inceleme yöntemiyle ve eleştirel yaklaşımla ele alınmıştır. Sınıfsızlık, eşitlik ve dayanışma ile halkın yönetime ve denetime katılması olarak sayılan Atatürk'ün halkçılık anlayışının üç önemli sacayağına Ekim Devrimi sürecinde yeterince önem verilmediği tespit edilmiştir. Ana romanındaki devrim çağrısı ve 1917 sonrasında yaşananlar düşünüldüğünde Atatürk halkçılığının evrenselliğinin önemi ve Gorki'nin romanında çizdiği ideal Rus devrimi portresi ile olan benzerlikleri ortaya çıkarılmıştır. Yapılan inceleme ışığında Gorkiy'in Ana romanının 1917 Ekim Devrimi'nin değil ideal Rus devriminin başucu eserlerinden biri, devrimin ideal felsefesinin de Atatürk halkçılığının ilkeleri olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Popülizm-Demokrasi İlişkisi: Latin Amerika'dan Örnekler ; The Relationship Between Populism and Democracy: Cases From Latin America
Latin Amerika, popu?lizm çalışan araştırmacılar açısından önemli bir araştırma alanı olarak ortaya çıkıyor. Du?nyanın bu bölgesinde, popu?lizmin farklı tu?rlerine rasgelmek mu?mku?n. Üstelik Latin Amerika'da, tarih boyunca, popu?list liderlerin siyasal gu?cu? ele geçirmeyi başardıkları söylenebilir. Elinizdeki çalışma, popu?lizm ve demokrasi arasındaki çatışmalı ilişkiyi incelemek niyetindedir. Bunu yaparken popu?lizm bir siyasal tarz olarak ve liderin merkezi rolu?ne referansla tanımlanacaktır. Bu doğrultuda, Arjantin'de Peron dönemi klasik popu?lizmi, Peru'da Fujimori'nin sağ popu?lizmi ve nihayetinde Venezu?ella'da Chavez'in sol popu?lizminin analizinin göstereceği u?zere demokrasi ve popu?lizm ilişkisi farklı popu?lizmlerin varlığına rağmen bu?yu?k ölçu?de aynı kalmıştır. Bu doğrultuda denilebilir ki popu?lizm, demokrasinin içerici kapasitesini artırmış, buna karşın, anayasal denetim mekanizmalarına, demokratik kurumlara ve genel anlamda liberal demokrasiye zarar vermiştir. ; Latin America, as a region, reflects a relevant field of analysis for scholars who aim at working populism. Here, in this region of the world, it is possible to encounter various types of populism(s). Additionally, throughout the history of Latin America, populist leaders have managed to accumulate political power for decades. This study, in its turn, aims at analyzing the relationship between populism and democracy. It suggests analyzing populism as a political style prioritizing the central role of populist leaders. In this perspective, it overviews a historical analysis of different Latin American countries where various types of populism were in power. In this respect, the study of the classical populism of Peron in Argentina, the right-wing populism of Fujimori in Peru and the left-wing populism of Chavez in Venezuela demonstrate that the relationship between democracy and "various" populisms remains almost the same. Populism, in general, enlarges inclusionary capacities of democratic regimes while giving permanent harm to democratic institutions, constitutional mechanisms of control and liberal democracy in general.
BASE
24 Haziran seçimleri özelinde popülizm ve demokrasi ilişkisi ; The relationship between populism and democracy in terms of June 24 elections
In: http://acikerisim.pau.edu.tr:8080/xmlui/handle/11499/26097
Popülizm son yıllarda bütün dünyada siyasi alanda en sık kullanılan kavramlardan biri haline gelmiştir. Siyasi aktörler birbirini popülist olmakla suçlamakta, halka yapılan her atıf popülizm olarak nitelendirilmektedir. Bilhassa seçim dönemlerinde liderlerin söylemleri popülist unsurlarla donatılarak, siyasi etkinliği yalnızca oy vermeye indirgenen 'halk' depolitize edilerek, nesneleştirilmekte ve popülizm adeta temsili demokrasiye musallat olmaktadır. Popülizmin demokrasinin bir gölgesi olmasının nedeni temelde liberal demokrasinin yaşadığı içsel krizlerdir. Aynı anda hem liberal hem de demokrat olmanın yarattığı içsel gerilimler popülizmi ortaya çıkarmaktadır. Siyasi mücadele popülist bir mecrada şekillendiğinde ise bu gerilimler ve krizler daha da pekişmektedir. Dolayısı ile liberal demokratik düzende popülizm adeta kaçınılmaz bir hal almaktadır. Bu çalışmada, iktidarı elde etmek ya da mevcut iktidarını korumak isteyen siyasetçilerin kitleleri etkilemek için kullandığı bir söylem şekli olarak ele alınan popülizmin, Türkiye siyasetine nasıl yansıdığı konusu incelenmektedir. Popülizmin her siyasi hareketin doğasında var olduğunu göstermek amacıyla, popülizmi hem iktidar ve muhalefet ekseninde hem de sağ ve sol eksende değerlendirmektedir. Bu amaçla Türkiye sağını temsil eden iktidar partisi AKP'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye solunu temsil eden ana muhalefet partisi CHP'nin adayı Muharrem İnce'nin 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde yaptıkları konuşmalar Essex Okulu Söylem Analizi yöntemiyle incelemiştir. ; Populism has become one of the most frequently used concepts in the political world in recent years. Political actors accuse each other of being populist, and every reference to the public is regarded as populism. Political actors accuse each other of being populist, and every attribution to the public is regarded as populism. Especially, in the election period, the discourse of the leaders is equipped with populist elements, the public, whose only political activity comes down to vote and it is objectified. Therefore, populism almost bothers representative democracy. The reason why populism is a shadow of democracy is basically internal crises in which liberal democracy experiences. The contradictions of being both liberal and democrat at the same time reveal populism. When political struggle is shaped in a populist environment, these contradictions and crises are reinforced more. Therefore, populism is inevitable in liberal democratic order. In this study, it is examined how the populism, which is dealt with as a discourse type used by the politicians, who want to obtain power or protect the existing power, to influence the population reflects on the Turkish politics. In order to show that populism exists in the nature of every political movement, this study evaluates populism both on the axis of power and opposition and on the right and left axis. To this end, the speeches during the presidential elections on June 24 made by Recep Tayyip Erdoğan, who is the candidate of the ruling party, AKP, representing the Turkey's right axis and Muharrem İnce, who is the candidate of the main opposition party, CHP, was examined by the Essex School of discourse analysis method.
BASE
Amerikan Popülistleri Popülist Miydi? Liberal Popülizm Eleştirisinin Sınırları Üzerine; WERE THE AMERICAN POPULISTS POPULIST? ON THE LIMITS OF THE LIBERAL CRITIQUE OF POPULISM
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 78, Heft 3, S. 605-626
ISSN: 1309-1034
Jan-Werner Müller'in kendilerini açıkça popülist olarak tanımlamış olsalar bile Amerikan Popülistlerinin popülist olmadıklarını iddia etmesi sadece metodolojik değil, daha önemlisi, kavramsal bir soruna işaret etmektedir. Müller, Soğuk Savaş liberalizminin ürettiği demokrasi modelinin asimetrik karşı kavramı olarak inşa ettiği popülizm kavramını olduğu gibi kabul etmekte ancak bu kavramı mümkün kılan kurucu ya da arketipik örneği dışlamaktadır. Bunun nedeni, Amerikan Popülistlerinin, 1950'lerde Richard Hofstadter'in Amerikan Popülistleri tarihi yorumunu benimseyen, çoğulcu-prosedürel ya da elitist demokrasi modelini savunanların iddia ettiği gibi anti-demokratik, ilerleme karşıtı, ırkçı, proto-faşist değil, demokratik, çoğulcu, ilerlemeci, kapsayıcı olmasıdır. Böyle olunca, Popülistler Müller ve diğer liberal eleştirilerin negatif, pejoratif bir popülizm tanımına uymamaktadır. Bu durumda iki seçenek vardır: ya popülizm kavramı terk edilmelidir ya da analitik bir değeri olduğu ölçüde otoriterleşmeden çıkış ve demokratikleşmenin ya da demokrasiyi demokratikleştirmenin politik mantığı olarak yeniden tanımlanmalıdır. Bu makale, ikinci seçeneğin değerlendirilmesi gerektiğini savunurken, Müller'in popülizm eleştirisini eleştirerek, genel olarak liberal popülizm eleştirisinin sınırlarını göstermeyi amaçlamaktadır.
Pandemi popülizmin sonunu getirebilir mi? Batı Avrupa'daki popülist radikal sağ partiler üzerine bir değerlendirme ; Could the pandemic give an end to populism? An evaluation of populist radical right parties in western europe
Popülist radikal sağ partiler günümüzde Batı Avrupa siyasetinin dikkate değer aktörlerinden birine dönüşmüştür. Dışlayıcı kimlik tanımı ve otoriter siyasal yönelimleri nedeniyle demokratik sistemler açısından bir tehdit oluşturan bu partilerin yükselişi talep ve arz temelli etmenlere dayandırılırken, krizlerin bu yükselişe olumlu katkı sağladığına ilişkin yaygın bir kabul vardır. Ancak, ekonomik ve siyasal krizler söz konusu olduğunda bu tezi destekleyecek pek çok örnek olmasına karşın, bir sağlık krizi olarak ortaya çıkan COVID-19 pandemisinin popülist partiler açısından yaygın ve düzenli şekilde aynı olumlu etkiyi yapmadığı görülmektedir. Hatta bu gözlemden yola çıkarak, pandeminin popülizmin sonunu getirmekte olduğuna varan abartılı yorumlar yapılmaktadır. Bu çalışmada, pandeminin yarattığı sağlık krizinin popülist radikal sağ partilerin söylem ve politikaları açısından yol açtığı zorluklar ve söz konusu partilerin krize verdikleri tepkilerin yanı sıra, yeni koşulların bu partilerin siyasi gelecekleri üzerindeki olası etkileri ele alınmaktadır. Bu amaçla, Almanya'dan AfD (Alternative für Deutschland – Almanya için Alternatif), Fransa'dan RN (Rassemblement National – Ulusal Birlik), İtalya'dan Lega (Birlik Partisi), İspanya'dan Vox (Ses Partisi) ve Hollanda'dan PVV (Partij vor Vrijheid – Özgürlük Partisi) incelenmektedir. Bu çalışma göstermektedir ki pandeminin yarattığı sağlık krizi popülist radikal sağ partileri siyaseten zora sokmuş görünse de onları etkisizleştirecek nitelikte değildir. Aksine, mevcut yapısal sorunları derinleştirmesi nedeniyle pandeminin bu partileri orta ve uzun vadede daha da güçlendirmesi beklenebilir. ; Populist radical right parties have become one of the significant actors of contemporary European politics. These parties are considered to threaten democratic systems due to their exclusionary notion of identity and authoritarian political tendencies. While their rise is explained either through demand- or supply-side factors, there is a widespread consensus that crises positively ...
BASE
Liberal Demokrasinin Krizi Bağlamında Avrupa'da Sağ-Popülizm ve Yükselen Aşırı-Sağ ; The Right-Populism and the Rising of Far-Right in Europe in the Context of the Crisis of Liberal Democracy
Çalışmada, popülizmin esasen liberal demokrasinin iç krizi olduğu ve bu krizden çıkmak için türeyen yeni bir konuşma biçimi olduğu teziyle, radikal ya da aşırı-sağ hareketlerin ve partilerin güçlenme nedenleri ve sonuçları anlatılacaktır. Avrupa Parlamentosu veya ülkelerindeki seçimlerde oylarını artıran aşırı-sağ parti örneklerine ve bu partilerin etkisiyle merkez partilerin radikalleşme sürecine değinilecektir. Avrupalılaşma düşüncesinin gerilemesi, anayasa tartışmalarında AB'nin yeni bir aşamaya geçememesi ile birlikte ülkeler kendi iç siyasetlerinin belirleyiciliğine geri dönmektedir. Popülist sağ partiler bu süreçte yeni bir siyaset önerseler de önerilerinin evrensel insan hakları ile temel hak ve özgürlüklerin gerisine düşmeden serbest piyasacı bir versiyonun ötesine geçmesi gerekir. ; The study aims to analyze the reason and results of the radical or extremeright movement and parties in Europe in the framework of the thought that populism is the inner crisis of liberal democracy. This paper analyzes the extreme political party cases, which raise their voting rate in the European Parliament elections and national or local parliament elections and the radicalization of mainstream parties, which are under the effect of those parties, especially in Poland and Hungary. These countries have got back to domination of domestic politics in the process that declining of Europeanization and the failure of moving European Union to another stage in the constitution debate. Populist radical right has raised its power on this process. While these parties offer a new politics, new democracy have to go beyond free market-based version and not go back to basic universal human rights.
BASE
Elitizmden Popülizme: Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki Paradigmal Dönüşüm ve Ekrem İmamoğlu Örneği; From Elitism to Populism: The Paradigmal Transformation in the Republican People's Party and the Case of Ekrem İmamoğlu
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 108, S. 109-138
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), kurucu felsefeyi temsil eden kimliğiyle Türk siyasal hayatında çoğu zaman statükonun bir bileşeni olarak kodlanmış ve merkez-çevre denkleminde genellikle merkezi temsil eden bir siyasal parti olmuştur. Özellikle sağ siyaset; CHP'nin tek parti geçmişini, bürokratik/devletçi söylemini ve siyasi kimliğine içkin olan "rejimi koruma refleksi" dolayısıyla geleneksel değerlere şüpheyle yaklaşan tutumunu ön plana çıkararak siyasette önemli bir söylem üstünlüğü elde etmiştir. Ancak 2010'da yaşanan genel başkan değişimi ve askeri vesayetin Türk siyaseti üzerindeki etkinliğini yitirmesiyle birlikte CHP'nin popülist bir rotaya girdiğini söylemek mümkündür. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olarak gösterilen ve seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu, CHP'nin popülizme yönelen siyasetine uygun bir politik aktördür. CHP'nin "popülizm serüveni" ni tarihsel bir perspektifle ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma, aynı zamanda İmamoğlu'nun iktidarın popülist siyaseti karşısında alternatif bir popülist siyasi tarz üretmeye çalıştığını iddia etmektedir.
From the "Regime of The Brothers" to the "Regime of the Tyrant Brother": Authoritarian Right-Wing Populism, Liberal Democracy and Gender; "Biraderler Rejimi"nden "Zorba Biraderin Rejimi"ne: Otoriter Sağ Popülizm, Liberal Demokrasi ve Toplumsal Cinsiyet
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 15, Heft 2, S. 289-314
ISSN: 1309-0593
Otoriter sağ popülizmin yükselişinde, anti-feminist ve reaksiyoner söylem ve politikaların etkili olduğu, sağ popülist liderlerin siyasi iletişim ve üsluplarında da erkeklik vurgusunun yoğunluğu, popülizme toplumsal cinsiyet perspektifinden bakan araştırmacıların sıklıkla vurguladığı bir nokta olagelmiştir. Bu çalışma, otoriter sağ popülist liderlerin, liberal demokrasiye itiraz ederken, neden agresif bir maskülinist söylemi merkeze aldığı sorusuna yanıt aramaktadır. Otoriter sağ popülizm, liberal demokrasinin temsil ve çoğulculuk anlayışına karşı çıkarken nasıl bir toplumsal cinsiyet tahayyülüyle hareket etmektedir? Bu soruya yanıt ararken, feminist teorinin liberal demokrasi eleştirisinden ve analitik bir araç olarak aile metaforundan, özellikle de "kardeşler arası ilişkiler" metaforundan yararlanıyoruz. Çalışmada, otoriter sağ popülizmin, halkı homojen bir yapı olarak, lideri ise halk ile yekvücut olarak kurgulayışına odaklanıyor ve farklılıklara karşı takınılan agresif tavrın temelindeki toplumsal cinsiyet tahayyüllerinin analizini sunuyoruz.
Avrupa'da sağ popülist parti örneği olarak Fidesz - Macar Yurttaş Birliği (1988-2020) ; Fidesz – Hungarian Civic Alliance as an example of right-wing populist party in Europe (1988-2020)
Bu çalışma ana akım siyasi partiler ile popülist partiler arasındaki sınırın muğlaklaştığını iddia etmektedir. Çalışma son yıllarda popülizme yönelik artan eğilime odaklanarak popülizm, radikal ve aşırı sağ arasındaki terminolojik farklılıkları incelemiştir. Popülizm, siyasi strateji olarak ele alınmış ve farklı ülkelerdeki popülist liderler/partiler bu bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Sağ popülist partilerin politika yapımında ele aldığı konular ana akım siyasi partiler tarafından kullanılmaktadır. Göç ve Avrupa Birliği konularda popülist çizgide izlenen politikalar ana akım partilerin pozisyonunu radikal sağa kaydırmaktadır. Çalışma örnek vaka olarak Fidesz - Macar Yurttaş Birliği'ni ele almıştır. Fidesz – Macar Yurttaş Birliği'nin kuruluşundan itibaren izlediği politikalar incelenerek merkez sağ çizgiden popülizme doğru strateji/kimlik kayması yaşadığı gösterilmiştir. ; This study argues that the boundary between mainstream political parties and populist parties is blurred. The study examines the terminological differences between populism, radical, and far-right by focusing on the increasing tendency towards populism. It takes populism as a political strategy, and populist leaders/parties in different countries are evaluated from this perspective. The mainstream political parties use issues that are focused by right-wing populist parties on policy making. And populist positions on issues such as migration and the EU shift them to the radical right. This study focuses on Fidesz – Hungary Civic Alliance as a case study. It shows that Fidesz – Hungarian Civic Alliance has experienced a strategy/identity shift from the center-right to populism with the policies followed since its establishment.
BASE
Populist Nationalism versus Globalization: Psychological Dynamics of the Rising Political Wave; Küreselleşmeye Karşı Popülist Milliyetçilik: Yükselen Siyasi Dalganın Psikolojik Dinamikleri
In: Liberal Düşünce Dergisi, Heft 112, S. 21-32
Globalization is a phenomenon with economic, social, and political consequences because of the spread of the market economy in the whole world. This phenomenon causes major consequences in the life of societies. Societies united economically with the globalization process, but seem to be socio-psychologically separated. These socio-psychological separations need to be addressed in the context of globalization psychology, nationalism psychology, and populism psychology. The study endeavor to understand the motivation of the increasing populist wave by presenting the psychology of the globalization process and the psychology of populist/nationalist movements that emerged as anti-globalization in this process. This study deals with globalization psychology in the context of individual, large group (national) and, small group psychology and tries to evaluate the results of globalization in the context of nationalism psychology and populism psychology.
Avrupa'da "Aşırı Sağ"In Dinî-İdeolojik Ve Tarihî Temelleri-Kökenleri ; Religional, Ideological And Historical Foundations Of Far Right In Europe
Genelde Batı'da özelde ise Avrupa'da son yıllarda yükseliş trendinde olup neredeyse "Avrupa-Batı'nın yeni normali" haline gelen ve "aşırı (extrem) sağ", "radikal sağ", "popülist sağ" veya "yeni sağ" gibi nitelemelerle anılan "aşırı sağ"ın dinî-ideolojik ve tarihî temelleri-kökenlerini bilmek, günümüz aşırı sağcı söylem-eylem ve politikaları anlamada son derece önemlidir. Aşırı sağın popülist, göçmenfobik-islamofobik-İslâm karşıtı ve ırkçı bir yöne evirildiği özellikle 11 Eylül hadisesi sonrasında bu temelleri analiz etmek çok daha önem kazanmıştır. Bu çalışmamızda biz, öncelikle aşırı sağın temel karakteristiklerini, gelişim seyrini, özellikle Avrupa ülkelerindeki başlıca aşırı sağ grup-partileri ele alacağız. Daha sonra ise aşırı sağın dinî-tarihî-ideolojik kökenlerini "fobiler (zenofobi, göçmenfobi, İslamofobi-Türkofobi)", "nasyonal sosyalizm (Nazizm)-ırkçılık" ve Kitâb-ı Mukaddes'in radikal yorumların aşırı sağcı Yahudi-Hıristiyan-protestan-evanjelik gruplarca kullanımı başlıkları altında ele aldık. ; Given its recent rising trend in the West in general and specifically in Europe and known as the new normal of "Europe-West" under such descriptions as "extreme right", "radical right", "populist right" or "new right", being cognizant of the religious, ideological and historical bases-roots of "far-right" politics bears an utmost importance in respect of perceiving the present day far-rightist discourses, actions and policies. The analyses of such bases have gained importance particularly in the aftermath of September 11 where far-right evolved towards populism, immigrant phobia, islamophobia and racism. In this present study, we will firstly define the fundamental characteristics, evolution course of far-right and especially the far-right groups-parties in the European countries. We will then be elaborating on the religious-historicalideological roots of far- right under such titles as "phobias" (xenophobia, immigrant phobia, islamophobia, Turkophobia), "national socialism" (Nazism), "racism" and the use of radical interpretations of the Holy Scripture by the far-right Jewish, Christian-Protestant Evangelical groups.
BASE