INTERNATIONAL RELATIONS THEORY AS SOCIAL SCIENCE
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-012
88 Ergebnisse
Sortierung:
In: Milletlerarası münasebetler türk yıllığı: The Turkish yearbook of international relations, S. 001-012
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi, Band 40, Heft 1, S. 1
ISSN: 1309-1034
In: Necmettin Erbakan Üniversitesi kültür yayınları 18
Devletlerin yönetimi, üretim ilişkileri ve sermaye sistemleri ile aynı paralelde bir gelişim göstermektedir. Aynı sebepten dolayı, üretim ilişkileri ve sermaye sistemleri kapitalist mantıkta gerçekleşen emperyalist amaçlara da uygun düşmektedir. Gelişmiş devletler kendi çıkarları açısından dünya ticaretini yönetmek, tüm dünyayı isteklerine göre şekillendirmek istemektedirler. Böylece devreye, azgelişmiş devletlerin karşı duruşlarını önlemek için, etnik ve dini ayrımcılığın pekiştirilmesi ve küreselleşme başta olmak üzere çeşitli senaryolar konulmaktadır. Söz konusu senaryolar, bağımlılık ilişkileri çerçevesinde, ulus-devletin toplumsal işlevinin değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. O nedenle, bu makalede, ulus-devletin bağımlılık ilişkileri açısından toplumsal işlevi, Türkiye'yi de kapsayacak şekilde açıklanmaya çalışılmaktır. Anahtar Kelimeler: Ulus-Devlet, Bağımlılık Teorileri, Azgelişme, Kapitalizm, Emperyalizm ; Administration of states shows development in the same line as production relationships and capital systems. For the same reason, the relations of production and capital systems are suitable for imperialist purposes which is materialized by capitalist logic. Developed states want to manage world trade with their own interests and form the entire world according to their visions. Consequently various scenarios, especially strengthening of the ethnic and religious discrimination and the globalization, are put into practice in order to prevent resistance of underdeveloped states. The scenarios require the evaluation of social function of the nation-state in terms of dependency relationships. For this reason, in this article, the social function of the nation-state is explained in terms of the dependency relationships by incorporating Turkey in to the analysis. Key Words: Nation-State, Dependency Theories, Underdevelopment, Capitalism, Imperialism
BASE
In: Metis yayınları
In: Siyahbeyaz dizisi 35
In: Metis güncel
Susurluk (Turkey); social conflict; social problems; polarization (Social sciences); nationalism; ethnic relations; violance; Murder; Kurds
In: Yardımcı kitaplar 1
05.01.2019 tarihine kadar kullanımı yazar tarafından kısıtlanmıştır. Danışman: Ebru Nergiz ; Günümüzde dış ticaret işlemleri ülke ekonomileri açısından önemli bir yer tutmakta ve bu durum her geçen gün ülkemiz açısından da daha önemli bir hale gelmektedir. Türkiye, II. Dünya Savaşı sonrası başlayıp özellikle 1980 sonrası hızlanan küreselleşme sürecine kayıtsız kalmamış ve dışa açık bir ekonomi politikası izlemeye başlamıştır. Türkiye küreselleşme yolunda Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Gümrük Örgütü gibi kuruluşlara üye olup önemli adımlar atarken bir yandan da Avrupa Birliği gibi bölgeselleşme hareketlerine katılmaya çalışarak dünya ekonomisindeki yerini yukarılara taşımayı hedeflemektedir. Dünya ekonomisinde önemli yerlere gelmek dış ticarette rekabet edebilirlikle paralel ilerlemektedir. Bunu sağlayacak unsurlardan biri ise ticaretin kolaylaştırılmasıdır. Bu çalışmanın amacı; Avrupa Birliği'ne üyelik süreci kapsamında Yeni Bilgisayarlı Transit Sistemi (NCTS) uygulamasının transit ticarete etkilerini İpsala Sınır Kapısı Örneği kapsamında yarı biçimsel mülakat yöntemi yardımıyla incelemektir. Çalışmada öncelikle transit rejiminin tanımı ve kapsamına yer verilmiş, ardından Türkiye'de uygulanmakta olan transit rejimi ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde Gümrük Birliği ve dış ticaret konuları mevzuatları uyarınca ele alınmıştır. Üçüncü, Avrupa Birliği'nin (AB) ortak ulaştırma politikası, NCTS kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise NCTS uygulamaları hakkında mülakatlar gerçekleştirilmiştir. ; Nowadays foreign trading operations are important part of the economy of countries and this case becomes more important for our country every day.Turkey, has not remained indifferent to the process of globalization which started after The World War II and especially increased after 1980. Turkey started to follow an outward economy policy. In terms of globalization, Turkey has become a member of organizations such as World Trade Organization and World Customs Organization. Turkey is attempting to increase it's position in the world economy by joining European Union's regionalization movements. Being competitive in international trade allows the country to become an important factor in world economy and facilitates the trade. The purpose of this study, is to examine the effects and implementation of New Computerised Transit System (NCTS) at İpsala Border Gate in the European Union accession process with semi structured interview process. In the study first the definition and scope of the transit regime have been explained, then the details of the transit regime that is being implemented in Turkey have been revealed. In the second part customs union and trade issues have been dealt with in accordance with the legislation. Thirdly, the European Union's (EU) common transport policy has been explained. In the last part of the study, interviews have been carried out on the implementation of the NCTS. As the final step in this study, a series of interviews have been conducted regarding the NCTS application.
BASE
Sportif müsabakaların adil oyun çerçevesinde skor ve gidişatında büyük etkisi olduğuna inanılan hakemlerin fizyolojik ve psikolojik durumlarının yanı sıra kural bilgisi ve tecrübelerinin de verdikleri kararlar üzerindeki etkisi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda çalışmamızda, müsabakanın yürütülmesinde vazgeçilmez bir unsur olan voleybol hakemlerinin öz yeterlik düzeyleri ve karar verme becerileri arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 2017/2018 voleybol sezonunda faal olan çeşitli klasman (A, B, C ve KD) ve seviyede (aday, il, ulusal ve uluslararası), 106 erkek, 82 kadın olmak üzere toplam 188 voleybol hakemi katılmıştır. Çalışmaya katılan hakemlere Kişisel Bilgi Formu, Hakem Öz Yeterlik Ölçeği, Genel Öz Yeterlik Ölçeği ve Melbourne Karar Verme Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma kapsamında toplanan anket verileri SPSS for Windows 23.0 paket programına aktarılarak değerlendirilmiştir. Ölçekler arasındaki ilişkiler Spearman korelasyon analizi ile, gruplar arası farklılık incelemesini içeren araştırma sorularında ise iki grup arasındaki farklar Mann-Whitney U testi, ikiden fazla grup arasındaki farklar ise Kruskal Wallis-H testi ile irdelenmiştir. Analiz sonuçları güven aralığında değerlendirildi ve "p<0.05" değeri istatistiksel olarak anlamlı farklılık kabul edildi. Hakemlerin öz yeterlik seviyeleri ve dikkatli karar verme stili arasında güven düzeyinde anlamlı ve pozitif bir korelasyon ilişkisi tespit edildi. (r=0.210) Hakemlerin öz yeterliliği artıkça dikkatli karar verme eğilimi de artmakta, kaçıngan, erteleyici ve panik karar verme eğilimi azalmaktadır. (p<0.05) Hakemlik klasmanı ve hakemlik yılı arttıkça, karar vermede özsaygı ve dikkatli karar verme stillerinde pozitif yönde, kaçıngan, erteleyici ve panik karar verme stillerinde negatif yönde ilişki olduğu tespit edilmiştir. 1-5 yıl arasında mesleki tecrübeye sahip hakemlerin; 6-10 yıl ve 16 yıl ve üzeri hakemlik tecrübesine sahip hakemlerden anlamlı oranda hakem öz yeterliliği, oyun bilgisi ve karar verme alt boyutundan daha düşük, kaçıngan ve panik karar verme stillerinde daha yüksek düzeyde oldukları tespit edilmiştir. (p<0.05) Aday hakemlerin ulusal ve uluslararası seviyedeki hakemlerden daha yüksek kaçıngan karar verme eğiliminde oldukları, ayrıca il, ulusal ve uluslararası seviyedeki hakemlerden daha yüksek panik karar verme eğiliminde oldukları tespit edilmiştir. (p<0.05) Daha önce voleybol oynayan hakemlerin, oynamayanlara oranla fiziksel yeterlilik öz yeterliliği bakımından daha yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. (p<0.05) Sonuç olarak elde edilen bulgular voleybol hakemlerinin öz yeterlikleri ve öz güvenleri, doğru ve yerinde karar vermelerinde önemlilik arz ettiği bu nedenle öz yeterlik ve öz güven düzeylerinin geliştirilmeleri için erken yaşlarda hakemlik eğitime başlanması, hakemliğin üniversitelerde ders olarak okutulması, hakemlere uygulamaya dönük eğitimlerin arttırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. ; For Referces who are believed to have big imparet on scores and the process of the matches in fair play frames ,physical and psychological states have very important effects to make decisions as well as their knowledge of rules of the games and experiences. In this context in our research, we aimed to analyse the self sufficeney level and deciding ability of volleyball referees who are indispencible elements to start the game according to the rules and gaming process. In our research we included 106 male , 82 female and in total 188 referees who are still actıve in 2017/2018 volleyball season from different divisions (A,B,C and KD) and level capprentice, province, natiomal and international. Personal information form self sufficieney scale for refereas, general self sufficiency scale and Melbourne decision making scale have been applied to the referees whom we have included in our research. In the context of our research, the date gathered have been transferred to SPSS for Windows packate programme and evalvated by this way. The relationships between the scales have been studied spearman corelatıon,the research guestion which includes the Differences between groups and tho groups have been studied mann –whitney U test, the differences between the groups which are more than two have bean studied Kruskal Wallis-H test.The results of the analyse have been evaluated between 95% confidence interval and p< 0,05 valve have been accepted as meoningful difference statistically. A meaningful and positive corelation has been spotted between referees selfsufficiency level and accurate decision style on 95% confidence level.(r=0.210) As the level of self sufficiency of referees increases, the tendency of accurate decision increases, avoidant, dilatory and panicked decision making tendeney decreases, though. As the referee ranking and referce years increase, a positive relation has been confirmed on selfesteam on decision making and accurate decision making styles but a negative relation has been confirmed on avoidant, dilatory and panicked decision making. Referees who have 1-5 year experience have been confimed that they have meaningfully less referee self sufficrency, knowledge of game and subdimension of decision making than the refereas who have 6-10 years experience or 16 years or more (p<0.05). Apperntice referees tend to give more avoidant decisions than the referees who are national or international levels. Besides this. Apprentice referees tend to give more panicked decisions than provincal, national or international level referees (p<0.005). A statistically meaning ful difference hasn't been found between the referees from different branches or actives and inactive referees about referee self sufficiency and subdimen tions (p<0.05). Make referees have been confirmed that they have higher self sufficiony about decision making,knowledge of game and referees self suficiency than female referees (p <0.005). All in all, findings gathered have importance on referees self sufficiency and selfconfidence and right and accurate decision making so we have reached the conclusion that starting the referee education at early ages, teaching referees at universities and increasing the tendency of working in the field as a referee are important to improve referees self –sufficiency and self confidence.
BASE
Danışman: Alihan Limoncuoğlu ; İşadamı derneklerinden, siyasal otoritede belirleyici rol oynadığını belirtmek gerekir. Bunun en önemli nedeni işadamlarının siyasi iktidar ile olan ilişkilerinde işadamı ve siyaset ilişkisinin çoğunlukla belirleyici olmuştur. Her ne denli, işadamları üzerinde siyasi iktidarın yönlendirici ve belirleyici rolüne dikkate alınsa da MÜSİAD ve TÜSİAD örneklerinde görüldüğü gibi işadamı derneklerinin kimliklerinin, siyasal yönelimlerinden ayrı bir şekilde belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışmada TÜSİAD ve MÜSAİD ilişkisi ele alınmıştır ; It is important to note that business associations play a decisive role in political authority. The most important reason for this wasthe determinants of business men and political affiliations in the political power of the businessmen and their relations. Whilst the political power on businessmen is abletotake a directand decisive role, the identities of businessman associations, as seen in the examples of MUSIAD and TÜSİAD aredecisive apart from their political orientations. MUSIAD, from the time of its establishment, sees that it choose stoact in accordance with its relations with the governments. Sometimes it is not very successful. Altered with his government, the activities and discourses of the association have changed. When it was established, the statebe came a passive position in front of bureaucratic and politicalunits. It should be noted that it took place together with the AK Party government. It goes beyond just being an institution that is influenced by developments; social and political life as an actor who affects himself. Inshort, MUSIAD has been an importantact or in the politics of the government, influenced by the government. TÜSİAD and MUSIAD government policies were discussed.
BASE
DOI:10.17336/igusbd.97191 ; Bu çalışmanın amacı, yönetişim kavramı ekseninde devletin değişen rolü ve bunun deniz ticareti sektöründeki olası etkilerini analiz etmektir. Söz konusu bu değişim, devletleri etkin yönetim için yeni stratejiler üretmeye ve deniz ticareti sektöründeki paydaşların çıkarlarına daha duyarlı yönetişim düzenlemeleri oluşturmaya davet eden yönetişim süreciyle uyum içindedir. Bu makale kamu kurumlarından ve iş çevrelerinden sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan paydaşların, işbirlikçi düzenlemelerin adım adım hiyerarşilerin yerini aldığı yönetişim ağları içinde faaliyette bulunduklarını iddia etmektedir. Söz konusu bu tartışma, bir taraftan devletin bu ağları yönetme ve koordine etme noktasında kapasitesinin ve rolünün arttığı, diğer taraftan da yönetimin bu rolü üstlenmesini sağlayacak olanın yönetişim ağlarına özgü ekonomik ve toplumsal talepler olduğu sonucuna ulaşmaktadır. ; The aim of this study is to analyse the changing role of state within the framework of governance concept and its potential impacts upon maritime commerce sector. This transformation is in conformity with the process of governance which invites states to produce new strategies for effective governing and to formulate governance arrangements which are more sensitive to the interests of stakeholders in the maritime commerce industry. This paper asserts that these stakeholders ranging from public institutions and business circles to nongovernmental organizations act within governance networks where hierarchy is gradually replaced by cooperative arrangements. This discussion leads to the conclusion that on the one hand, state's capacity and role in directing and coordinating these networks is enhancing, and on the other hand those are the economic and social demands peculiar to the governance network that will compel the state to assume this role.
BASE
Danışman: Alihan Limoncuoğlu ; Türkiye, Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte milli çıkarlarını üst seviyeye çıkarmak için, genel olarak 1923-1983 yılları arasında Batı odaklı, statükonun korunması güdümlü, çevre ve bağımsız ülkelerle dost ilişkiler kurmayı hedefleyen bir dış politika izlemiştir. Batı odaklı dış politika uygulanmasının başlıca sebepleri arasında, Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşacak uygun bir devlet yaratma amacı bulunmaktadır. Soğuk Savaşın sona ermesiyle beraber, uluslararası dengeler değişmiştir. Bu değişimle beraber, Turgut Özal, Türkiye'nin geleneksel statükocu dış politikasını eleştirmiş, çok yönlü ve Balkanlardan Orta Asya'ya kadar nüfuz kurmayı hedefleyen dış politika uygulamaya koymuştur. Bu strateji çerçevesinde Türkiye, ticaret, sanat, eğitim ve iletişim gibi birçok kanaldan yeni bağımsızlıklarını kazanan Türk cumhuriyetlerine yönelik politikalar geliştirmiştir. Fakat Türk Cumhuriyetlerine yönelik bu dış politika, Turgut Özal'ın beklediği gibi sonuç vermemiş ve başarılı olamamıştır. Bu başarısızlığın öncelikli sebeplerinden ilki; bu ülkelerin sosyal ve ekonomik gerçeklikleri daha çok Rusya ile yakın ilişkiler kurmaya itmesi olmuştur. İkinci sebep ise Türkiye'nin bu ülkelerin modeli ve lideri olması için gerekli kaynakları ve yapıyı bünyesinde bulundurmamasıdır. ; Turkey generally pursued a role and a foreign policy aimed at establishing friendly relations with the periphery and independent countries, guided by the statusquo, between the years 1923 and 1983, in order to bring the national interests to a highest level with the establishment of the Republic. The reasons of Western-oriented foreign policy is Atatürk's aim to create a suitable state to reach the level of contemporary civilizations. With the end of the Cold War, international balances changed. At that time, Turgut Özal criticized Turkey's foreign policy of the traditional statusquo. He tried to acquire lidership role for Turkey in the reagion and put his strategy in a multi-faceted foreign policy that aims to establish influence policy over the Balkans and Central Asia. Within this strategy, Turkey developed policies for the newly independent Turkish republics in Central Asia from many channels such as trade, arts, education and communication. But this foreign policy towards Turkish republics was not successful as Turgut Özal had expected. One of the primary causes of this failure is; The social and economic realities of these countries have been a push for closer relations with Russia Federation. The second reason is that Turkey does not have the necessary resources to be the model and leader of these countries. KeyWords: Turgut Özal, Turkish Foreign Policy, Turkish Republics
BASE
DOI:10.17336/igusbd.431020 ; Kurumsal kuram, örgütlerin, kurumsal çevre baskıları nedeniyle birbirlerine zaman içerisinde benzeştiğini iddia etmektedir. Kurumsal kurama göre, örgütler, meşruiyet sağlamak ve belirsizliği gidermek adına kurumsal çevreden gelen baskılara uyum sağlayıp eş biçimli hale gelirler. Örgütsel alan içerisinde kurumlardan oluşan çevreyi; yasalar, meslekî kalıplar, belirsizliği gidermeye yönelik meşruiyet davranışları ve model olarak görülen büyük örgütler oluşturmaktadır. Kurumsal baskıya verilen yanıtlar bazen benzeşmeden farklı olabilir. Örgütler, kurumsal çevreden gelen baskılara farklı tepkiler göstererek; baskı sahipleriyle uzlaşabilir, onlardan kaçınabilir, onları reddedebilir veya dönüştürebilir. Bu çalışmada, Türkiye'deki kamu yönetimi lisans bölümlerinin kurumsal çevrelerinden gelen baskılara verdikleri tepkiler incelenmiştir. Çalışma sonuçları göstermiştir ki, Türkiye'deki kamu yönetimi lisans bölümleri, model örgütler aracılığıyla, devlet eliyle ve yasal zorunluluklar nedeniyle eş biçimli hale gelirken, Batılı öğretim modellerinden oluşan kurumsal mantıkları aracılığıyla melez ve çoğulcu bir görüntü sergilemektedir. ; The institutional theory claims that organizations are getting similar to each other over time due to the pressures of the institutional environment. According to institutional theory, organizations become uniform to adapt to the pressures coming from the institutional environment in order to provide legitimacy and eliminate uncertainty. Legislations, professional patterns, legitimacy behaviors to eliminate uncertainty and model large organizations constitutes the environment formed by the institutions within the organizational field. Responses to institutional pressure can sometimes be different from affinity. The organizations can show different reactions to the pressures coming from the institutional environment; it can be compromise, avoid, refuse or transform them. In this study, the responses to pressures coming from institutional environment of the public administration degree programs in Turkey were examined. The study results showed that the public administration undergraduate programs in Turkey are becoming uniform by model organizations and government and due to legal obligations, also they are differentiated through their institutional logic of Western teaching models and demonstrating hybrid and pluralistic image.
BASE
Danışman: Alihan Limoncuoğlu ; Çokkültürcülük, bir devletin ulaşmak istediği kültürel politikalar manzumesi anlamına gelmektedir. Devlet, inşa ettiği politik duruşta her ne kadar bir etnik unsura diğerlerinden daha fazla yer verse de çokkültürcülük kavramı, var olan tüm kültürlere yer veren normatif ilkeler toplamıdır. Çokkültürlülük ise bir politik duruştan çok mevcut durumu özetleyen tanımlayıcı bir kavramdır. Çokkültürlülük, bir toplumdaki etnik, kültürel, dilsel, ırksal, dinsel ve/veya bireysel tüm farklılıkların, siyasal ve kamusal alanda kendini özgürce ifade etmesi ve tanınması anlamına gelir. Çokkültürlülüğü çoğulculuktan ayıran temel fark, onun yirminci yüzyılın idealleştirdiği demokrasi, bireycilik ve insanların evrensel eşitliği gibi ilkelerini, bireylerin farklılığına rağmen değil, bu farklılıklar sebebiyle uygulama isteğidir. Siyasal manada politik bir duruş olan çokkültürcülük ve toplumdaki birden fazla kültürel durumu betimleyen çokkültürlülük kavramı devlet etkisini en aza indirmeyi düşünen liberal kültürün bir parçası olmasına karşın, azınlık hakları konusunda sorumluluğu yine devlete devreder. Çokkültürlü anlayışın Avrupa'ya yansıyan en büyük sorunu, yerleşik olmayan topluluklarda gözlemlenmektedir. Avrupa ülkeleri, İkinci Dünya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş boyunca ekonomilerini ve ülkelerindeki refah seviyelerini geliştirmektedirler. Çokkültürlülüğün gelişimi bağlama oturtularak, yani çokkültürlülük bilinen şekli ile içinde doğduğu Batı demokrasilerinin siyasi çerçevesi içine yeniden yerleştirilerek çokkültürlülüğün "kapsayıcı" bir tanımı yapılacaktır. Çokkültürlülük bu durumda, belirgin niteliği birlik ve çoğulculuk arasındaki gerilim olan daha genel bir sorunsalın, milli birlik sorunsalının özel bir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çokkültürlülük söz konusu olduğunda üzerinde durulan kimlik etnik kimliktir. Bu etnik kimlik belli bir soya aidiyeti ifade eder. Ulus devlet sürecinde millet oluşumunda soy ikinci planda kalmaktadır. Günümüzde, kültürel aynilik anlayışından uzaklaşma ile birlikte etnik kimliklerin yeniden kendini tanımlaması ve otantik gerçekliğine yeniden dönmesi refleksi ortaya çıkmaktadır. Çokkültürlülük bu noktada gündeme gelmekte ve kendine meşruiyet zemini aramaktadır. Avrupa Birliği'nin bugün içinde bulunduğu refah paylaşımı ve işsizlik temelinde gerçekleşen durağan yapı, birliğin çokkültürlü sisteminin iflas etmesine sebep olmaktadır. Küreselleşme ile terörist organizasyonların propaganda imkanının gelişmesi bu durumun da ırkçılık ve yabancı düşmanlığını tetiklemesi dolayısı ile kimlik politikalarına bağlı çokkültürlülük iflası arasında güçlü bir bağ vardır. Çokkültürcülüğün iflası sadece sağ veya muhafazakar siyasetçiler tarafından değil ana akım partilerin tümü tarafından dile getirilmektedir. Bu düşünceler birleştiğinde Avrupa'da özellikle ll. Dünya savaşı sonrasından günümüze görülmemiş düzeyde yabancı düşmanlığını körüklemektedir. En azından Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri düzeyinde, Avrupalı devletler ve bu devletlerde çalışan misafir işçiler arasındaki ilişkinin, bir karşılıklı gönüllülük (arz-talep) dengesine dayandığı, çokkültürlülük tarafından ihmal edilen bir olgu olagelmiştir. ; Multiculturalism means the cultural politics that a state wants to achieve. The concept of multiculturalism is the sum of normative principles that embrace all existing cultures, although the state has more of an ethnic component in its political stalemate than any other. Multiculturalism, on the other hand, is a descriptive concept that summarizes the current state rather than a political one. Multiculturalism means that all ethnic, cultural, linguistic, racial, religious, and / or individual differences in a society are freely expressed and recognized in the political and public arena. The main distinction that distinguishes multiculturalism from pluralism is that it wants to apply the principles such as democracy, individualism and universal equality of people idealized by the twentieth century, not because of individual differences, but because of these differences. The concept of multiculturalism, which is a political stance in the political sense and multiculturalism, which describes more than one cultural situation in society, is part of a liberal culture that considers the least to be a state influence, but it also transfers responsibility for minority rights to the state. The greatest problem of multicultural understanding reflected in Europe is observed in non-resident communities. European countries are improving their economies and the prosperity of their countries throughout the post-Second World War and the Cold War. The development of multiculturalism will be restrained, that is, multiculturalism will be redefined in the political context of the Western democracies in which it is born in order to make a "covering" definition of multiculturalism. In this case, multiculturalism emerges as a specific form of the question of national unity, a more general problematic which is the tension between unity and pluralism. When it comes to multiculturalism, the identity is the ethnic identity. This ethnic identity refers to a certain soya belonging. In nation-state process, the second line remains in nation formation. Today, with the departure from the understanding of cultural identity, the reflex of ethnic identities to redefine themselves and return to their authentic reality emerges. Multiculturalism is at this point in the world and is looking for a legitimacy ground for itself. The stagnant structure of the European Union, which is based on welfare sharing and unemployment today, causes the multicultural system of the Union to go bankrupt. There is a strong link between globalization and the development of the propaganda opportunities of terrorist organizations, which in turn triggers racism and xenophobia, and therefore the multiculturalism connected with identity politics. The work of multiculturalism is not only spoken by right-wing or conservative politicians, but by all mainstream parties. When these considerations are combined, especially in Europe, It has fueled xenophobia at an unprecedented level after World War II. At least at the level of Europe's developed countries, the relationship between European states and guest workers working in these states has become a phenomenon neglected by multiculturalism, based on a mutual volatility (supply-demand) balance.
BASE
Danışman: Alihan Limoncuoğlu ; Modernleşme kavramına yönelik gelişmeler, 17. yüzyılda başlamış, 18. ve 19. yüzyıl ile devamlılık kazanmıştır. Dünya genelinde söz konusu gelişmeler, Osmanlı Devleti'ni de etkilemiş ve özellikle de orduda Batı'nın gücünü yansıtabilme eğilimli çalışmalar geliştirilmiştir. Osmanlı Devleti'nde bu durum, Tanzimat Dönemi ile beraber etkin bir şekilde değerlendirilmiş ve sonraki süreçte de etkin bir mekanizmayı yansıtmıştır. Türkiye'de, Cumhuriyet'in kurulması ile beraber modernleşmeye yönelik çalışmaların gelişmesi, öncelikli olarak halk üzerinde çağdaşlaşma adı altında gelişmeleri kapsamıştır. Bu durumda belirgin olan faktörler arasında, halkın geleneksellik yapısından uzaklaştırılması ve özellikle de din ile araya mesafe koyma eğilimli çalışmaları içermektedir. Halk tarafından onaylanmayan ve tepkiyle karşılaşılan unsurlar arasında, muhafazakârlık olgusunun uzaklaştırılması durumu önemli bir sorunsallık taşımaktadır. Türkiye'de Özal dönemi ile beraber gelişme gösteren anlayışlar arasında muhafazakâr kesimin düşüncelerine yönelik unsurlar önemli bir pozisyon kazanmıştır. Bu anlayışı geliştirmede Özal, liberalizm ve muhafazakârlık olgusunu önemli bir düzeyde irdeleyen ve geliştiren çalışmalar arasında yer almıştır. Özal'ın yeni-sağ yaklaşımı ile beraber liberalizm ve muhafazakârlık anlayışının yansıtıcıları değerlendirildiğinde, bu anlayışların siyasal hayat yapısını göstermesinde etkili olduğu belirtilebilmektedir. Aynı zamanda ifade edilen anlayışların geliştirilmesi sağlandığında, ekonomik temelde kalkınmayı sağlama hedefi ve dış ilişkilere yönelik politikaları önemli bir nitelik taşımaktadır. Özal'ın anlayışı içerisinde, demokratik anlayış yapısının üç hürriyet anlayış kapsamında şekillenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunması, din ve vicdan özgürlüğünü geliştirmesi ve teşebbüs özgürlüğü ile beraber ekonomik anlayışta insanların girişimcilik çalışmalarına bağlı eğilimlerini savunması, önemli bir yeni-sağ yaklaşım anlayışını kapsamaktadır. Diğer yandan Özal'ın Türkiye'de, yeni-sağ yaklaşımında, Batı'da söz konusu olan anlayışlardan farklı şekillerde değerlendirilmesi, çalışmaların farklı süreçleri kapsamasını oluşturmaktadır. Özal'ın anlayışları arasında en önemli etmenler arasında, Türkiye'yi diğer ülkeler arasında önemli bir konuma taşıma ve bu durumu sağlayabilmek için de Avrupa Ekonomi Topluluğu gibi yerlerde üyeliklerini gerçekleştirmeye yönelik çalışmaları önem taşımaktadır. Bu kapsamda araştırma çerçevesinde Turgut Özal'ın liberalizm ve muhafazakârlık anlayışlarının değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda devamlılık kazanan siyasal hayatı, çeşitli süreçlerden etkilenme göstermiştir. Araştırma kapsamında gerçekleştirilen literatür taraması ile beraber, dış politikalara bağlı işlevsellik anlayışı, gelişme gösteren süreçlere bağlı olarak devamlılık kazanmıştır. Aynı zamanda Türkiye'de etkinliği artırma, Türkiye'nin gelişmesini sağlama ve bu durumu da öncelikli olarak demokratikleşme eğilimli çalışmalar ile gerçekleştirme süreci önemli bir pozisyon şeklinde değerlendirilmiştir. Özal'ın bu yönde çalışmalara eğilim göstermesi, yeni-sağ yaklaşımının bir ürünü şeklinde ifade edilebilmektedir. ; The developments towards the concept of modernization, which began in the 17th century, continued with the 18th and 19th centuries. Developments in the world in general have also affected the Ottoman Empire, and in particular the army has developed studies that tend to reflect the strength of the West. In the Ottoman Empire this situation was evaluated effectively together with the Tanzimat Period and reflected an effective mechanism in the next period. In Turkey, the development of efforts to modernize with the establishment of the Republic, has been primarily covers developments over the people under the name of modernization. Among the factors that are evident in this case are the removal of the people from the tradition and, in particular, the inclination to distance themselves from religion. Among the elements that are not endorsed by the public and which are encountered with reaction, the situation of the elimination of the phenomenon of conservatism carries a serious problem. Elements for thought among conservative sectors showing improvement with insights gained an important position in Turkey Özal period. Without developing this understanding, Özal was among the studies that examined and developed the phenomenon of liberalism and conservatism at a significant level. It can be stated that when the reflectors of liberalism and conservatism are evaluated together with Özal's new-right approach, these understandings are effective in showing the political life structure. At the same time, when the development of the expressed understandings is provided, the policy of aiming at economic development on the economic basis and the policy of external relations are important. Within the understanding of Özal, the concept of democratic understanding includes three important concepts of freedom and freedom of thought, freedom of thought and expression, freedom of religion and freedom of conscience, and defense of trends in entrepreneurship in economic understanding. On the other hand Özal in Turkey, in the new-right approach, evaluating different ways of understanding that are involved in the West, is the coverage of the different processes work. Among the most important factors in understanding Ozal, Turkey is in a prime position to provide transport and the situation in other countries is also important to work towards the realization of membership in places such as the European Economic Community. In this context, the evaluation of Turgut Özal's understanding of liberalism and conservatism was carried out within the framework of the research. The political life that has been continuing in this direction has been affected by various processes. Along with the literature review carried out within the scope of the research, understanding of functionality linked to foreign politics has gained continuity depending on the developing processes. At the same time raising activities in Turkey, Turkey's development and ensure that this situation also inclined to work primarily in the process of achieving democratization is rated important position. Ozal's tendency to work in this direction can be expressed as a product of a new-right approach.
BASE