Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşı sonrasında siyasi, güvenlik hem de ekonomik açıdan bir birlik oluşturma ve bölgede istikrarı sağlamak amaçları üzerine kurulmuş bir topluluktur. Birleşik Krallık ise bu topluluğa kuruluş aşamasında çeşitli sebeplele katılmamış olmakla birlite zaman içerisindeki politika ve ekonomik fayda değişkenleri ile birlikte Birliğ'e katılım kararı almıştır. Avrupa Birliği'nin Birleşik Krallığı kabul etmesi de zaman almıştır. Birleşik Krallık Birliğe üye olmakla birlikte her zaman mesafeli ilişki içerisinde olma politikasını izlemiş ve Euro bölgesi gibi oluşumların da içerisine katılmamıştır. 2016 yılına geldiğimizde ise bu farklı tutumun sonucu olan referandurum ile Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı alınmıştır. Bu kararın hem Avrupa Birliği hem de İngiltere açısından farklı sonuçlar yaratacağı aşikar olmakla birlikte en çok etkilenecek sektörün elbetteki ekonomi olacağı gerçeği de değişmemektedir. Özellikle İngiltere açısından, finans sektöründeki merkezi konum ve liderliğinin devam etmeyecek olması ve yaşanacak gelir kaybının nasıl yönetileceği soruları karşımıza çıkmaktadır. Avrupa Birliği açısından ise, yeni finans merkezinin nerede olacağı ve üye devletlerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan süreçten en az seviyede etkilenmeleri için izlenecek politikaların ne olacağı soruları öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, Avrupa Birliği'nin oluşum süreci, Bankacılık sektörünün 2008 Kriz sonrası durumu, Birleşik Krallığın AB'ye katılım süreci ve sonrasındaki ekonomik durumu, Birleşik Krallığı Brexit'e götüren etmenler, Brexit'in gelişimi ve sonrasında hem Avrupa Birliği hem de Birleşik Krallık finans ve bankacılık sektörü açısından oluşturacağı etkiler, alınan önlemler ve bu önlemlerin İngiltere'nin konumunu koruyup korumayacağını ele almaktayız. --- The European Union is set up with the purpose of establishing unity in the poltical, security and economic terms after World War II and also ensuring stability in the region. On the other hand, the UK didn't join the European Union in the establishment process especially for political reasons and afterward in line with the political changes in both EU and UK resulted a memership of European Union. It took time for the European Union to accept Britain. Although the United Kingdom is a member of the Union, it has always pursued a policy of being distinct member of EU and has not been involved in Eurozone. As a result of the distinct stance within the Union the United Kingdom voted to leave European Union in June 2016. While it is clear that this decision will have different consequences for both the European Union and the UK and there is no doubt that the most affected sector will be the economy. Regarding the UK central and leadership position in financial sector will not contiue and how to manage this detoriation in financial sector is the most curious and unknown question of the process. In other side of the process, European Union evaluating the questions of where to the new financial center will be and what policies to be followed in order to minimize the impact of the member states on the economic and social aspects are raised. In this study, firstly the foundation process of the European Union, the EU banking sector analysis and current situation after 2008 crisis have been analyzed. Sondly, The participation process of UK to the EU and the economic situtaion after this attendance also indicated in this study. Finally, the factors that lead the United Kingdom to Brexit decision, the developmemt of Brexit process, the effects for both the European Union and UK financial services and banking sectors. We also find the answer of the question that will these measures protect the UK position in finance sector?
Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşı sonrasında siyasi, güvenlik hem de ekonomik açıdan bir birlik oluşturma ve bölgede istikrarı sağlamak amaçları üzerine kurulmuş bir topluluktur. Birleşik Krallık ise bu topluluğa kuruluş aşamasında çeşitli sebeplele katılmamış olmakla birlite zaman içerisindeki politika ve ekonomik fayda değişkenleri ile birlikte Birliğ'e katılım kararı almıştır. Avrupa Birliği'nin Birleşik Krallığı kabul etmesi de zaman almıştır. Birleşik Krallık Birliğe üye olmakla birlikte her zaman mesafeli ilişki içerisinde olma politikasını izlemiş ve Euro bölgesi gibi oluşumların da içerisine katılmamıştır. 2016 yılına geldiğimizde ise bu farklı tutumun sonucu olan referandurum ile Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı alınmıştır. Bu kararın hem Avrupa Birliği hem de İngiltere açısından farklı sonuçlar yaratacağı aşikar olmakla birlikte en çok etkilenecek sektörün elbetteki ekonomi olacağı gerçeği de değişmemektedir. Özellikle İngiltere açısından, finans sektöründeki merkezi konum ve liderliğinin devam etmeyecek olması ve yaşanacak gelir kaybının nasıl yönetileceği soruları karşımıza çıkmaktadır. Avrupa Birliği açısından ise, yeni finans merkezinin nerede olacağı ve üye devletlerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan süreçten en az seviyede etkilenmeleri için izlenecek politikaların ne olacağı soruları öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, Avrupa Birliği'nin oluşum süreci, Bankacılık sektörünün 2008 Kriz sonrası durumu, Birleşik Krallığın AB'ye katılım süreci ve sonrasındaki ekonomik durumu, Birleşik Krallığı Brexit'e götüren etmenler, Brexit'in gelişimi ve sonrasında hem Avrupa Birliği hem de Birleşik Krallık finans ve bankacılık sektörü açısından oluşturacağı etkiler, alınan önlemler ve bu önlemlerin İngiltere'nin konumunu koruyup korumayacağını ele almaktayız. --- The European Union is set up with the purpose of establishing unity in the poltical, security and economic terms after World War II and also ensuring stability in the region. On the other hand, the UK didn't join the European Union in the establishment process especially for political reasons and afterward in line with the political changes in both EU and UK resulted a memership of European Union. It took time for the European Union to accept Britain. Although the United Kingdom is a member of the Union, it has always pursued a policy of being distinct member of EU and has not been involved in Eurozone. As a result of the distinct stance within the Union the United Kingdom voted to leave European Union in June 2016. While it is clear that this decision will have different consequences for both the European Union and the UK and there is no doubt that the most affected sector will be the economy. Regarding the UK central and leadership position in financial sector will not contiue and how to manage this detoriation in financial sector is the most curious and unknown question of the process. In other side of the process, European Union evaluating the questions of where to the new financial center will be and what policies to be followed in order to minimize the impact of the member states on the economic and social aspects are raised.In this study, firstly the foundation process of the European Union, the EU banking sector analysis and current situation after 2008 crisis have been analyzed. Sondly, The participation process of UK to the EU and the economic situtaion after this attendance also indicated in this study. Finally, the factors that lead the United Kingdom to Brexit decision, the developmemt of Brexit process, the effects for both the European Union and UK financial services and banking sectors. We also find the answer of the question that will these measures protect the UK position in finance sector?
Su yasantımızda alternatifi olmayan ender kaynaklardan birisidir. Bunun anlamı su bittiğinde hayat bitecektir. Son zamanlarda etkisini daha çok hissettiren su sıkıntısı çoğu ülke gibi Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Son yıllarda ekonomik ve sosyal gelismesini belirli bir düzeye getirmek için sınır asan sularından faydalanma yönünde yoğun bir çaba içine giren Türkiye bir çok projeyi uygulama alanına koymustur. Bu projeler, komsu devletler ile bir takım uyusmazlıkların doğmasına neden olmus, bunların bir kısmı anlasmalarla çözüme kavusturulurken, önemli bir kısmına çözüm getirilememistir. Öte yandan Türkiye'nin de yer aldığı Orta Doğu coğrafyasında su kaynaklarını elinde bulunduran ülkelerle su kaynakları kıt olan ülkeler arasında sürekli sürtüsmeler meydana gelmekte, konu ile ilgili uluslar arası hukuk kurallarının olmayısı da sorunların çözümünü daha da zorlastırmaktadır. Su sorununun uluslar arası bir mahiyet alması, ülkeleri bu sorunun çözümü için ortak kavram ve hukuk anlayısı arama çabalarına itmistir. Özellikle sınır asan sularla ilgili olarak ortaya çıkan sorunların çözümüne katkı sağlayacak ve tüm ülkeler tarafından da kabul görecek bir hukuk sisteminin olusturulması için değisik platformlarda çalısmalar baslatılmıstır. Ancak, yaklasık 40 yıl önce baslatılmıs olan bu çalısmalardan günümüze kadar belirgin bir sonuca ulasılamamıstır. Türkiye, 1986 yılında, iyi niyetle, Orta Doğu'daki su sorununa çözüm bulmak ve susuzluk çeken ülkelerin ihtiyacını karsılamaya yönelik olarak Barıs Suyu Projesi'ni ortaya atmıstır. Türkiye bu proje ile ekonomik getirinin yanında bölge ülkeleri arasında isbirliği ve güven ortamı yaratarak, bölgenin istikrar ve güvenliğine katkı sağlamayı amaçlamıstır. Özetle; günümüzde suya olan talep küresel iklim değisikliklerinin de etkisiyle birlikte tüm Dünya'da ve Orta Doğu'da artmaktadır. Dünya nüfusunun artması ve kaynakların bilinçsizce kullanılması da suyu daha önemli hale getirmektedir. Türkiye bulunduğu topraklar itibari ile çok önemli bir bölgededir. Türkiye'nin su konusunda izleyeceği politika ve atacağı adımlar, yakın gelecekte Türkiye'nin Orta Doğu'daki konumunu daha belirgin hale getirecektir. ; Water is one of the unique sources which have no other alternatives in our lives. That is to say, life will end when the water ends. Poverty of water which makes its effect felt much more recently concerns Turkey closely, as well as most of the countries. Turkey, who gets into an intensive struggle in the direction of taking advantage of her transboundary waters in order to bring her social and economic developments to a specific level, in recent years, puts lots of projects into practice. These projects cause some disagreements to arise with the neighbouring states, an important part of disagreements is not solved while some of them reach solutions with treaties. On the other hand, there appear continuous disputes between the countries having the rich water resources and the countries deprived of these resources, in Middle East geography in which Turkey has also a place; in addition, non-existence of international laws about the matter makes it difficult to solve the problems. Water problem?s getting an international quality leads the countries to struggle for search of a common concept and understanding of law in order to solve this problem. Studies has been started in different fields of the world so that a law system, which is to contribute to the solution of the problems especially appeared related to transboundary waters and to be admitted by all the countries could be formed. However, these studies having been started 40 years ago has unfortunately no certain outcome till today. Turkey puts forward Water of Peace Project with good intention to find a solution for water problem in Middle East and meet the need of the countries suffering aridity.In 1986 Turkey aims at providing contribution to security and stability of the region by creating an atmosphere of cooperation and trust between the countries in this region, along with economic benefits with this project. To sum up; today, demand for water increases with the global warming all around the world and Middle East. In addition, increase in world population and unconscious use of the resources make the water important. Turkey is a very significant region regarding the soil she stands. Turkey?s policy to follow and steps to take about the matter of water will make Turkey?s position in Middle East more evident
BRICS içerisinde yer alan (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) yükselen güçlerinin 21. Yüzyıldan itibaren uluslararası siyasette öne çıkışı kalkınma için işbirliğinin teşvik edilmesi fikrine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu süreçte BRICS'in yapmış olduğu dış yardımlar artırmış ve özellikle Güney ülkeleriyle Güney-Güney işbirliği yoluyla farklı ekonomik işbirliği yolları ve alanları ortaya çıkmıştır. Bu tez, genel olarak bu beş ülke ve özel olarak Çin tarafından Sahra Altı Afrika'da yürütülen ikili dış yardım faaliyetlerine ilişkin hali hazırda var olan ama oldukça kısıtlı olan mevcut literatüre katkı sağlamayı hedeflemektedir. Yükselen donörler olarak nitelendirilen bu devletler, son yıllarda uluslararası kalkınmada istikrarlı bir şekilde öne çıkarken esasen 1950'li yıllara kadar uzanan dış yardım programları ile kesinlikle bu alanda yeni değiller. Böyle olmakla birlikte söz konusu devletlerin dünyanın dört bir yanındaki yardım faaliyetleri kimi zaman Amerika Birleşik Devletleri, Batı Avrupa ve Japonya'nın hakim olduğu uluslararası yardım mimarisine bir tehdit olarak algılanmaktadır. Kalkınma yardımının Güney-Güney işbirliği çerçevesinde önemli bir dış politika aracı olduğu varsayımından yola çıkarak, bu tez söz konusu yükselen güçleri bu alanda harekete geçiren motivasyonların neler olduğunu sorgulamaktadır. Dış yardımın araçsallaştırılmasının arkasındaki temel motivasyonlar nelerdir? Yükselen donörler uluslararası kalkınmada geleneksel bağışçılardan farklı mı? Sahra altı Afrika'nın dış yardımın ana alıcısı olduğu ve doğal kaynaklar açısından zengin olduğu düşünüldüğünde, Çin dış politika araçlarını Sahra altı Afrika ile olan işbirliğinde nasıl ve ne amaçla kullanıyor? Son olarak, uluslararası politikada kalkınma yardımı farklı bağışçılar arasında bir rekabet unsuru olmakla birlikte, aynı zamanda farklı yönelim, teknik ve politik özelliklerine sahip olan bağışçıların her birinin kendi aralarında işi paylaştıkları ileri sürülebilir. Bütün bunlar bize kalkınma yardımı ortamının büyük oranda değiştiğini göstermektedir.İÇİNDEKİLER . . . benTEŞEKKÜRLER . . . ivÖZ . . . vÖZET . . . viKISALTMALAR, KISALTMALAR VE KISALTMALAR LİSTESİ . viiBÖLÜM 1GENEL TANITIM1.1 Sorunun bağlamı veya ifadesi . . 11.2 Araştırma hedefleri ve soruları. . . 71.3 Çalışmanın önemi. . . 81.4 Konunun kapsamı, sınırlaması ve metodolojisi. . . 91.5 Tezin yapısı. . . 10BÖLÜM 2KALKINMA YARDIMI: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE2.1 KAVRAMSAL ÇERÇEVE . . 112.1.1 Dış yardım . . . 112.1.1.1 Tanım . . 112.1.2 Yabancı yardım türleri . . 162.1.2.1 Resmi kalkınma yardımı . . 172.1.2.2 Diğer hükümetler arası yardım . . 182.1.2.3 Hükümet dışı yardım . . 192.1.3 Dış yardım için farklı motivasyonlar . . 202.1.3.1 Siyasi-diplomatik . . 21ii2.1.3.2 Askeri güvenlik . . 222.1.3.3 İnsani Yardım . . 232.1.3.4 Özgecil veya gelişimsel . . 232.1.3.5 Ticari . . 242.1.3.6 Prestij . . . 252.1.4 Dış yardım kanalları . . 262.2 KURAMSAL ÇERÇEVE . . 302.2.1 Gerçekçi teoriler . . 322.2.1.1 Klasik gerçekçilik . . 332.2.1.2 Neo-gerçekçilik . . 342.2.1.3 Neoklasik gerçekçilik . . 362.2.2 Liberal teoriler . . 382.2.3 Yapılandırmacı teoriler . . 412.2.4 Global Sistem Teorisi (TSM) . . 43BÖLÜM 3KALKINMA YARDIM MİMARİSİ: KALKINMA YARDIMI BAĞIŞÇILARI OLARAK GELİŞMEKTE OLAN GÜÇLERİN BİR PROFİLİ3.1 Geleneksel yardımdan Güney-Güney işbirliğine: literatürün gözden geçirilmesi . 453.2 Yükselen güçlerin Güney-Güney işbirliğine katkısı . 533.3 Kalkınma yardımında ortaklar olarak yükselen güçler . 563.4 BRICS geliştirme yardımının farkı nedir? . 624. BÖLÜMULUSLARARASI KALKINMADA GELİŞMEKTE OLAN GÜÇLERİN KONUMU: SAHARAN ALTINDA AFRİKA'DA ÇİN ÖRNEĞİ4.1 Afrika'ya Çin yardımına tarihsel bir bakış . . 67iii4.2 Yükselen bir donör olarak Çin . . 714.3 Çin'in dış yardımına yönelik motivasyonlar . . 754.3.1 Siyasi nedenler . . 754.3.1.1 Tek Çin politikası: uluslararası tanınma arayışı . . . 764.3.1.2 Uluslararası kuruluşlarda destek alma . 784.3.1.3 İyi bir uluslararası imaj yansıtma . . 794.3.2 Ticari çıkarlar . . 804.3.2.1 Çin şirketlerine uluslararası pazarların açılması . 814.3.2.2 Doğal kaynaklara güvenli erişim . . 824.3.3 Gelişimsel ve insani endişeler . 844.4 Güney-Güney işbirliği örneği olarak Çin-Afrika ilişkileri . 854.5 Afrika'da Çin yardımı . . 884.5.1 Rol ve etki . . . 884.5.2 Zorluklar ve değişen eğilimler . . 90SONUÇ . . . 95KAYNAKÇA . . . 98EKLER . . . 122 --- Since the beginning of the 21st century, the rise of the emerging powers of the BRICS (Brazil, Russia, India, China and South Africa) has given new impetus to the promotion of development cooperation. the BRICS have increased their foreign assistance and established distinct avenues and means of economic cooperation, in particular through South-South cooperation with countries of the South. This dissertation provides an overview of the small but growing literature on bilateral foreign aid activities carried out in Sub-Saharan Africa by these five countries in general and China in particular. While these so-called emerging donors are steadily growing in importance in international development, they are certainly not new to the field, with foreign aid programs dating back to the 1950s. The recent increase in the size and scope of their aid activities around the world is seen by some as a threat to the international aid architecture dominated by the United States and its allies in Western Europe and Japan. Starting from the assumption that development aid represents an instrument of foreign policy within the framework of South-South cooperation, our objective is to ask ourselves what are the motivations that drive these emerging countries? What are the main motivations behind the instrumentalization of foreign aid? Are they different from traditional donors in providing aid? Given that sub-Saharan Africa is the main recipient of foreign aid and rich in natural resources, how and for what purposes is China using its foreign policy tools in its collaboration with the latter? On the international scene, development aid can indeed be an element of competition between different donors; on the other hand, we sometimes have the impression that the donors share the work, each with its own tropisms and technical and political characteristics. However, it is clear that the development aid landscape is changing dramatically.TABLE OF CONTENTS . . . iTHANKS . . . ivABSTRACT . . . vÖZET . . . viLIST OF ABBREVIATIONS, ABBREVIATIONS AND ACRONYMS . viiCHAPTER 1GENERAL INTRODUCTION1.1 Context or statement of the problem . . 11.2 Research objectives and questions. . . 71.3 Importance of the study. . . 81.4 Scope, limitation and methodology of the subject. . . 91.5 Structure of the dissertation. . . 10CHAPTER 2DEVELOPMENT AID: CONCEPTUAL AND THEORETICAL FRAMEWORK2.1 CONCEPTUAL FRAMEWORK . . 112.1.1 Foreign aid . . . 112.1.1.1 Definition . . . 112.1.2 Types of foreign aid . . 162.1.2.1 Official development assistance . . 172.1.2.2 Other intergovernmental assistance . . 182.1.2.3 Non-government assistance . . 192.1.3 The different motivations for foreign aid . . 202.1.3.1 Political-diplomatic . . 21ii2.1.3.2 Military-security . . 222.1.3.3 Humanitarian . . . 232.1.3.4 Altruistic or developmental . . 232.1.3.5 Commercial . . . 242.1.3.6 Prestige . . . 252.1.4 Channels of foreign aid . . 262.2 THEORETICAL FRAMEWORK . . 302.2.1 Realistic theories . . 322.2.1.1 Classical realism . . 332.2.1.2 Neo-realism . . . 342.2.1.3 Neoclassical realism . . 362.2.2 Liberal theories . . 382.2.3 Constructivist theories . . 412.2.4 Global Systems Theory (TSM) . . 43CHAPTER 3DEVELOPMENT AID ARCHITECTURE: A PROFILE OF EMERGING POWERS AS DEVELOPMENT AID DONORS3.1 From traditional aid to South-South cooperation: a review of the literature . 453.2 Contribution of emerging powers to South-South cooperation . 533.3 Emerging powers as partners in development aid . 563.4 How is BRICS development assistance different? . 62CHAPTER 4POSITION OF EMERGING POWERS IN INTERNATIONAL DEVELOPMENT: THE CASE OF CHINA IN SUB-SAHARAN AFRICA4.1 A historical perspective of Chinese aid to Africa . . 67iii4.2 China as an emerging donor . . 714.3 Motivations for China's foreign aid . . 754.3.1 Political reasons . . 754.3.1.1 One-China policy: the search for international recognition . . . 764.3.1.2 Obtaining support in international organizations . 784.3.1.3 Projecting a good international image . . 794.3.2 Commercial interests . . 804.3.2.1 Opening international markets to Chinese companies . 814.3.2.2 Secure access to natural resources . . 824.3.3 Developmental and humanitarian concerns . 844.4 Sino-African relations as a case of South-South cooperation . 854.5 Chinese aid in Africa . . 884.5.1 Role and impact . . . 884.5.2 Challenges and changing trends . . 90CONCLUSION . . . 95BIBLIOGRAPHY . . . 98APPENDICES . . . 122
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile 18.06.2018 tarihli "Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge" gereğince tam metin erişime açılmıştır. ; SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez ÖzetiTezin Başlığı: Amerika Birleşik Devletleri'nin Öldürücü Olmayan Silah/Silah SistemleriPolitikalarıAraştırılmasıTezin Yazarı: Uğur AKTÜRK Danışman: Yrd.Doç. Dr. brahim KAM LKabul Tarihi: 29 Mayıs 2006 Sayfa Sayısı: VIII (ön kısım) + 76 (tez)Anabilim Dalı: Uluslararası lişkiler Bilim Dalı:ÖOS'lar kavram olarak eski olmasına rağmen, Soğuk Savaş sonrası dönemde gündemde daha fazla yerbulmaktalar. Büyük ölçekli savaş ihtimalinin azalması, yerini, savaş dışı harekat/operasyontanımlamasına giren, barış-destek, barışın tesisi, barışın korunması ve insani yardım gibi sınırlı ölçekteicra edilen operasyonlara bırakmış gibi gözüküyor. Bu operasyonların merkezinde genellikle ?sivil?insanlar daha fazla ve bu da kullanılacak silah ve stratejilerin bir hayli farklı olmasını gerektiriyor.Bilgiye rahatlıkla ulaşım, artan medya ve kamuoyu baskısı, yönetimlerin, güvenliğin sağlanması içinyeni, az riskli ve insani yolları bulmalarını zorunlu kılıyor.Ülkeler, bu silahları; çatışmalarda, toplumsal gösterilerde, her türlü askeri ve insani yardım amaçlıoperasyonlarda ?ölüm, kalıcı yaralanma/sakatlanma riskini azatlıkları, teçhizat-malzeme ve altyapıyaasgari zarar verdikleri? için geliştirmek istiyorlar. Ucuz olmaları da bir başka avantajları. Gelecektegüvenlik ile ilgili konularda bu silahlarla sık sık karşılaşacağız. Şimdiden bazı savunma uzmanları busilahların ?kuvvet çarpanı? olduğunu ciddi bir biçimde iddia etmekte. Biyolojik, kimyasal,konvansiyonel, elektrik-elektromanyetik, radyo dalgaları, laser vb. tüm silah teknolojilerinde varolmaları, gerçekten ciddi bir potansiyele sahip olduklarının en büyük kanıtı.Çalışmanın kapsamı; ABD'nin ÖOS Politikalarını anlamak için, ÖOS'ları da bilmenin, tanımanıngerekli olduğu kanısıyla, geniş tutulmuştur.Bu araştırma; Öldürücü Olmayan Silahları tarihçesi ile birlikte incelemek, bu silahların gerçekte ?iyikalpli? olup, olmadıklarını araştırmak ve daha sonra ABD'nin 21 nci yüzyılın güvenlikortamında bu silahlar için ne düşündüğünü, bu silahlara yönelik taktik, operatif, stratejikhedeflerini sorgulamak maksadıyla yapılmıştır. Araştırmanın alt amaçlarını da şöyle sıralayabiliriz.a. Bu silahlar nasıl tanımlanmaktadır ve çeşitleri nelerdir?b. nsan-hayvan-bitki-teçizat/malzeme-altyapı üzerinde ne tür etkiler gösterirler?c. Kullanım maksatları ve kullanım alanları nelerdir?d. Bu silahların geliştirilmesine olanak sağlayan teknolojiler nelerdir?e. ÖOS'lara yönelik farklı düşünce, kaygı ve eleştiriler nelerdir?f. ABD'nin ulusal güvenlik politikalarında ve askeri yapılanmasında ağırlıkları ve öncelikleri nedir,gelecekte ne olacaktır?Tezin hazırlanmasında bu konuda mevcut olan literatür; kütüphane, devlet arşivleri, açık basın vepiyasada mevcut olan kitaplar araştırılarak toplanmış ve okunduktan sonra çözümlenerek,yorumlanmıştır. Literatür taramasına ek olarak NATO ve BM görevlerine katılmış askeripersonel ile görüşmeler yapılarak bu tür silahların kullanımına tanık olup olmadıkları sorulmuş,tanık olduklarını beyan edenlere ise ne tür etkiler gözlemledikleri tekrar sorulmuştur.Bulgularımızın neticesinde şunu söyleyebiliriz ki; bu silahlar sahip oldukları önemli avantajlarınyanında, en az onlar kadar güçlü dezavantajlara sahiptir. Bu silahlara yönelik eleştiriler ise; çok gizlişekilde araştırılmaları ve geliştirilmeleridir. Bir başka eleştiri ise etkilerini tam olarak belirlenmedenüretip kullanılmaları başlığında yoğunlaşmaktadır. Özellikle ABD 1940'lı yıllardan beri bu silahlarlailgili her çalışmayı gizliyor, gizliliği kanunlarla koruyarak erişimi engelliyor. Yine de bu silahlarsavaşın, çatışmanın, kargaşanın vahşi ve de acımasız yüzleri için bir umuttur. En kapsamlı kullanımları1995 yılında Somali'de gerçekleşti. Yakın bir gelecekte ÖOS'ların uluslararası silah kontrolantlaşmalarına dahil edilmesi mümkün gözükmüyor ama bir gün bu da gerçekleştirilecek ve insanlarşiddetin de kansız veya daha az kanla sonuçlanabileceğine tanıklık edecekler.Anahtar kelimeler: Asimetrik Savaş, Barışı Tesis Etme, /Barışı Koruma, Düşük Yoğunluklu Çatışma, ÖldürücüOlmayan Silah, Savaş Dışı Harekat/ Operasyon ; Sakarya University Institute Abstract ot Master?s ThesisTezin Başlığı: The United States Of America?s Policies on Non Lethal Weapons/ Weapon SystemsAuthor: Uğur AKTÜRK Supervisor: Assoc.Prof. Dr. brahim KAM LDate: 29 May 2006 Nu. Of pages: VIII (pre text) + 76 (main body)Department: International Affairs Subfield:Despite being old fashioned as forms of weapons, they are newly common technologies under the name of non-lethals.especially after the post cold-war era. They have gained popularity and have varied systematicaly after the large scale warsleft its place to the small scale operations such as peace-support, peace enforcement, peacekeeping and humane aid opreationswhich are executed for limited objectives and regions. Presence of relatively more civilian people in the center of theseoperations needs different weapons and strategies to use. Availibity of information in common use, increasing pressure ofmedia and public-interest force goverments search for new and more humani and less risky ways, tools to provide security.Countries, give much attetion to these new technologies because they reduce the risks of death, permanet injuries andhandicaps in military operations, humanitarian operations and riot control operations and they give less damage to thematerial and infrastructure. Their costs are another advantage too. It seems that we will confront with them more frequently inthe affairs of security in near future. Some defence expert claim that these weapons will be multiple-force in every securitysituations. Their presence in the forms of biological, chemical, conventional, electric-electromanyetic, radio waves laserweapons is the prof of their potential.The scope of study is widened to know more about the NLW?s and to understand USA politics as well. The first two sectionof the study will provide large scale knowledges on these weapons.This study is conducted to examine the NLWs with their history , to search waether these Technologies are really good-hearted, to understand what the USA thinks, aims, does for these weapons.We can define the subgoals of theseobjectives as follows;How are these weapons defined, their types classified?a.What are their impacts on human-animals-plants, material-equipment,and infrastructure?b.What are the purposes, areas of employment?c.What are the Technologies that provide these weapons?d.What are the controversies and anxiety for them?e.What are the aims and priorities of the USA for the security and military policy and what will it be in future?f.While searching answers to these questions, the literature (books ,reports, concepts, comments, articles, treaties andprotocols) on this subject have been scanned and interpreted. Besides , interviews have been conducted withMilitary personnel who have participated in BM and NATO misions especially to make use of theirexperience, if they have witnessed any such incidents.From what we have derived .so far, we can conclude that these weapons have critical distadventages too, besidesthe advantages they have.Since 40s USA has spesifically restricted accesion to the researches on this matter by lawkeeping them as secret which makes their objectives and policies uncertain to the rest of the world. However theyare hope for the wild, bloody conflicts and wars. They were widely used in Somalia in 1995. It seems impossible to addthem international treatys and conventions in this decades but it will be and people will see conflicts and wars can endwithLess damage and less blood.Key Words: Assymmetric Warfare, Peacekeeping Peace Enforcement, Low Intensity Conflict, NonlathelWeaponsandWeaponSystems, OperationsOtherThanWarviii
ÖZET37.Hükümet (26 Ocak –17 Kasım 1974) Türkiye'de birçok iç ve dış sorunun arka arkaya gediği bir dönemde kurulmuştur. Bu dönemin Türk dış politikasında son derece önemli, uzun yıllar etkisini gösterecek birçok gelişme yaşanmıştır. En önemlileri Yunanistan'la yaşanan Ege Denizi'ne ilişkin sorunlar ve Kıbrıs meselesidir. 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs'ta yaşanan Sampson darbesi Ada'daki Türk varlığını tehdit etmiştir. 37.Hükümet'in karar verdiği 20 Temmuz 1974'te düzenlen Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra Ada'nın bir kısmının Türk hâkimiyetine geçmesi ve Ada'nın fiilen bölünmesi durumunu yaratmıştır. 37.Hükümet'in Kıbrıs'ta başlattığı Barış Harekâtı, BM Güvenlik Konseyi ve NATO'da dikkatle izlenmiş ve konuyla ilgili birçok karar alınmıştır.37.Hükümet alınan bu kararları ciddiyetle takip etmiş ancak bu kararları kendisine yönelik bir baskı aracı olarak düşünmeden kendi dış politikasını yürütmeye devam etmiştir.37.Hükümet dönemi Türk-Amerikan ilişkileri, Haşhaş sorunuyla yeni bir boyut kazanmaya başlamıştır. ABD Yönetimi ve kamuoyunda, Türkiye'nin haşhaş ekimine izin vermesi oldukça büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. ABD Yönetimi Türkiye'nin Birinci Barış Harekâtı'nda tarafsız, Türk-Yunan savaşını önlemeye yönelik yapıcı bir politika izlerken özellikle ABD Temsilciler Meclisi, İkinci Barış Harekâtı'na tepki göstermiştir. Ayrıca, bu dönemde ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu'nun, Kıbrıs'ta Amerikan silahları kullanıldığı gerekçesiyle hazırladıkları silah ambargosu yasa tasarıları Türk ABD ilişkilerinde son derece gergin ve kötü bir dönemin başlangıcı olmuştur. 37.Hükümet dönemi Türk-İngiliz ilişkileri ise pek olumlu olmayan bir süreç yaşamıştır. Kıbrıs sorunu karşısında Türkiye'nin ortak müdahale önerisini reddeden İngiltere gelişmelere yeterli tepkiyi göstermemiştir. Sorunla ilgili tüm müzakerelerde çoğunlukla Yunanistan lehine olacak çözüm yollarını destekleyerek, arabuluculuk rolü üstlenmiştir.37.Hükümet dönemi Türk-Sovyet ilişkileri Kıbrıs'ta yaşanan kriz hakkındaki düşüncelerin benzer olması nedeniyle başlangıçta uyumlu olmuştur. Türkiye'nin Ada'ya müdahalesinden sonra sorunun kesin çözümüne ilişkin Türkiye ve Sovyetlerin görüşlerinin belirgin bir farklılık göstermesi karşısında başlangıçtaki uyum bozulsa da sorun denebilecek düzeye ulaşmamıştır.Anahtar sözcükler:1. 37.Cumhuriyet Hükümeti2. I.Ecevit Hükümeti3. Türk Dış Politikası4. Kıbrıs sorunu 5. Karasuları Sorunu 6. Haşhaş Sorunu ABSTRACT37th Turkish Government was established (January the 26th - November the 17th in 1974) in a period when lots of national and international problems were rising one after another. In this period lots of process which had great important and profound effects for years were took place in the foreign affairs of Turkey. The most important of them were the problems with Greece about the Aegean Region and the Cyprus problem. The Coup d'état on 15 July in 1974 in Cyprus, threatened the Turkish presence in the Cyprus Island. After the Peace Operation on which the 37th Government decided on 20th July in 1974, a part of the island was dominated by the Turks and Cyprus was virtually separated. The peace operations started by 37th Government in Cyprus were monitored by UN Security Council and NATO (North Atlantic Treaty Organization) and many decrees were taken by them. 37th government took those decrees into consideration but never thought them as compulsion. It went on following its own foreign policies.The relationship between the Turks and the Americans in the 37th Government period started to gain a new dimension with the problem of opium poppy. The allowance of Turkey to grow opium poppy was protested both by the USA government and in the American common opinion. While the American Government was following an impartial policy to prevent Turkish – Greek war in the first peace operation, especially USA Chamber of Deputy reacted against Turkey in the Second Peace Operation. Moreover in this period, the embargo draft bills which was prepared by USA Chamber of deputies and Senate Committee on the ground those American guns were used in Cyprus was the beginning of a tense and undesirable period. In the 37th Government Period, Turkish- English relationship was not that good. For the Cyprus problem, England refused the nomination to intervene for common reaction. And it didn't give enough reaction for the developments. In all the negotiations England took the role of conciliator supporting for the solutions to the advantage of Greece.In the period of 37th Government, the relationship between Turkey and the Soviet Union was compatible at the beginning as the thoughts were similar about the Cyprus crisis. However, after the military intervention of Turkey, for the exact solution Turkey's and Soviet Union's thoughts were not as compatible as it was before. Fortunately it didn't turn into a problem.Keywords1.37th Turkish Government2.First Government Of Ecevit3.Turkish Foreign Policy4.The Cyprus Problem5.The Problem Of Territorial Waters6.The Problem Of Opium Poppy
Uluslararası ilişkiler ve politikada ittifak önemli bir kavramdır. İki ülke veya ülkeler arasında yapılan ittifak örneklerinin tarih boyunca görülmesine karşın ittifak teorilerinin ortaya atılması ve ilgi görmesi 2.Dünya Savaşı sonrasına rastlar. İttifaklar kısaca gerçek veya algılanan tehdit karşısında başta güvenlik endişesi olmak üzere ülkelerin başka devlet veya devletlerle yapmış olduğu resmi birliktelikler olarak bilinir. İran ve Türkiye değişik isimler ve rejimler altında Ortadoğu coğrafyasında yüzyıllardır etkin rol oynamış önemli iki ülke ve iddialı bölgesel güçler olarak tarih sahnesinde kendisinden bahsettirmişlerdir. İnsanlık tarihinin en kapsamlı, can ve maddi kayıplar bakımından en tahripkar savaşı olan 2.Dünya Savaşı sonrası başlayan dönem "Soğuk Savaş" olarak isimlendirilir. ABD'nin liderliğinde kapitalist-liberal Batı bloğu ve SSCB'nin liderlik yaptığı sosyalist-doğu bloğu olmak üzere iki kutuplu bir politik ve ideolojik dünya sistemi başlamış oldu. Soğuk Savaş tüm Ortadoğu'da yaşanmış olmasına karşın en çok etkilenen iki ülke Türkiye ve İran olmuştur. SSCB ve Varşova paktının 1990 yılında başlayan dağılma süreci Soğuk Savaşın sonunu oluşturmuştur. Kısaca 1945-1990 yıllarını kapsayan bu dönemde ülkeler kendilerini bloklardan birisi içinde yer almaya adeta zorunlu hissetmişlerdir. İran tercihini Batı bloğundan, özellikle ABD'den yana kullanmıştır. Soğuk savaşın önemli bir kısmında Rıza Şah Pehlevi ülkeyi yönetmiştir. Rıza Şah Pehlevi'nin liderliğindeki otoriter monarşi birbirine ideolojik olarak çok zıt grupların ortak düşman Şah karşısında birleşmesine neden olmuştur.Bu güçler Şahlık rejimini devirmiştir. Sonrasında ise 20. yüzyılın en önemli değişimlerinden sayılan İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Soğuk Savaşın son çeyreğinde İran'da çok farklı bir ideoloji ve dış politika egemen olmuştur.Yeni kurulan dini referanslı rejim Orta Doğu coğrafyasında ve belli ölçüde küresel düzeyde ciddi politik değişikliklere ve yeni denge hesaplarına yol açmıştır. Türkiyee İran'a benzer şekilde Ortadoğu'nun güçlü ve iddialı bir ülkesidir. Batı bloğunun askeri kanadını oluşturan NATO'nun tek Müslüman ülkesi olarak Soğuk Savaş döneminin önde gelen ülkelerinden olmuştur. Türkiye Batı bloğu lehine tercihini kullanmıştır.Tezin sorunsalı Batı bloğunda yer almak yönünde verilen kararın her iki ülke bakımından iç ve dış nedenlerini,Soğuk Savaş'ın ileri yıllarındaki değişimlerin nedenlerini, bütünüyle Soğuk Savaş döneminin fayda ve zararlarının başta neorealist teori olmak üzere diğer teroilerinde katkısıyla değerlendirilmesini yapmaktır.İki ülkeyi kıyaslayarak bu konuda yapılmış literatürde az çalışma olduğundan bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Alliances are important elements of international relations and politics. Many examples in history have been observed although alliance theories have been proposed and gained attention following World War II. Alliance theories are dominated to a great extent by realist and neoreliast schools of thought. Alliance is basicly known as a response to real or perceived threat to the security of the nation. Alliances may be established either between two states or between groups of states depending upon the circumstanes. They may be formal or informal. Iran and Turkey have been neighbours for centuries and are important actors in Middle East. They both have searched for power and influence in their region. Their mutual relations have fluctuated depending upon domestic affairs and international politics. The end of II. World War, the most devastating war in human history, marked the beginning of a new era in international arena named as "Cold war". The international political system was divided into two camps under the leadership of United States of America and Soviet Union. United States of America represented the democratic, liberal western bloc while the Soviets represented the socialist eastern bloc.This bipolar system eventually urged countries to make alliances with either of the blocks. Cold war lasted until 1990 when Soviet Union and the Warshaw pact disintegrated which marked the fall of Communist ideology. Iran and Turkey, with similar and reasonable drives preferred to make alliances with western block. Their main concern was to protect their territorial integrity and defend their countries against overt Soviet threat. This threat had historical roots as well as the diplomatic and military initatives taken by USSR during the years of II. World War. During the cold war period both Iran and Turkey suffered from isolation as an inevitable consequence of extreme dependence on west and in particular to USA. Their experience derived from the events and relations of the cold war, Iran and Turkey prompted to revise their international relations and follow relatively multidimensional policies. The detant policy among the two blocks in the following years of cold war faciliated such a limited shift in the international relations of Turkey and Iran. The relations of Iran with USA and other western countries have influnced her relations with Turkey while the reverse is also valid. This thesis aims to analyze the reasons of the alliances of Iran and Turkey during the cold war, pros and cons of their alliances, the events of the cold war, and results of their choices.Search of the literature has revealed not enough studies comparing the two nations during cold war.In that respect contribution to the literature is expected.