ÖzetBu tez, Türkiye'de 1980 sonrası bir zihniyet ve tasavvur düzeyinde şekillenmeye başlayan piyasa olgusu etrafında, liberalizm-neoliberalizm-İslamcılık-muhafazakarlık-yeni muhafazakarlık ideolojik çerçevelerinin girmiş olduğu etkileşimi zihniyet düzleminde okumak üzerine tasarlanmıştır. Tez dâhilinde, ilk iki bölümün teorik-kuramsal-tarihsel çerçevede piyasa aklı ile, onun merkezinde etkileşime girdiği ideolojik çerçevelerin hem bu olguyla hem de kendi aralarındaki ilişkiselliğinin irdelendiği; üçüncü bölümünde ise hem kuramsal hem de saha çalışmasını bu zemin üzerinden okuyan bir metodolojik yaklaşımın hâkim olduğu belirtilebilir. Türkiye'de İslamcı siyaset ile muhafazakâr siyaset arasındaki yapısal ilişkinin mahiyeti, bu ilişkinin piyasa ile etkileşimi ve 1980 sonrası yeni muhafazakârlıkla neoliberalizmin bütünleşip yeni sağ doktrinini inşa ettiği küresel siyasa'da Türkiye ölçeğinin bu sürece ne şekilde girip nasıl çıktığı, bu bölümün ilk iki alt bölümünün ana tartışma konularındandır. Bu teorik ve tarihsel zemin üzerinden ise, Türkiye'de muhafazakâr akıl çevrimiyle bir biçimde ilişkili olduğu varsayılan, ülkede önde gelen siyasal-iktisadi aktörlerle birebir niteliksel mülakatlar gerçekleştirmek suretiyle, Türkiye'de gerek siyasal, gerekse iktisadi aklın özellikle 1980 sonrasında nasıl bir zihni ve fikri ufuk tecrübesi içinden geçtiği, birebir ve önemli pratikler üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır.AbstractThis dissertation has been designed to read the interactional processes among the ideological frames; liberalism-neoliberalism-Islamism-conservatism-neo conservatism at the base of mentality question shaped around the market fact, dominated the post-1980 political and economic juncture in Turkey. In the context, the first two chapters are seeking to interrogate the relation and interaction between market mind and the ideological positions within the theoretical-historical frame. The third chapter has a methodology containing both theoretical facet and the field study to read and analyse the main questions on the theoretical base built within the first two chapters. The structural relation between Islamist and conservative political perspectives, the interaction of this relation with the market mind, and the effect of the New Right political sphere dominated throughout the global political-economic juncture by 1980s, to the Turkish political-economic sphere, are the main and core issues of the first two sections of the third chapter. By this theoretical and historical base, numerous face-to face qualitative interviews has been conducted with the main and effective political-economic-sociological actors which are seemed in a way to be related with the conservative sphere in Turkey, to understand and review the nature of experince faced by this political-economic mind by the post-1980s period.
Özet Siyasal ideolojiler, Siyaset Biliminin en önemli konuları arasında yer alırlar. Siyasal ideolojiler, bir yandan toplumu değistirip dönüstürürlerken, diğer yandan da toplumlardaki değisimlerden etkilenerek kendileri de farklılasırlar ya da tamamen baskalasırlar. Dolayısıyla, siyasal ideolojilerle toplum arasında karsılıklı bir etkilesim vardır. Yaklasık iki yüzyıllık tarihi boyunca, toplumları en çok etkileyen siyasal ideolojilerden birisi, belki de en önemlisi Milliyetçilik ideolojisi olmustur. O nedenle, son dönemde ortaya çıkan toplumsal dönüsümleri anlayabilmek için, Milliyetçilik ideolojisinde ne türden değisimler olduğunu kavramanın büyük önemi vardır. Soğuk Savas döneminin bitisi ile hız kazanan küresellesme olgusunun en çok etkilediği olgulardan biri de Milliyetçilik ideolojisidir. Bu dönemde, Milliyetçiliğin asındığı yönündeki iddialar yoğunluk kazanmıstır. Bu çalısma, Milliyetçilikte değismekte olan boyutların tespitini yapma amacı tasıyan çalısmalara ısık tutmak amacıyla, düsünsel kökenlerini bir kez daha irdeleyerek, Milliyetçiliğe dair değismezlerin altını çizme amacı tasımaktadır. Abstract Political ideologies are among the important issues of concern in Political Science. They are very much affected by social dynamics, while having a great impact on the social changes. So, there is an inevitable interaction between political ideologies and human societies. In its about two centuries past, Nationalism was one of most effective political ideologies, may be the most important one, on the human societies. Therefore, it is necessary to examine the changes in Nationalism, in order to understand the current transitions in human societies. Nationalist political ideology is one of the most affected phenomena by globalization that has gained speed through the end of the Cold War period. In this period, it is claimed that the Nationalism has been depreciated. In this study, before the identification of what is changing for Nationalism, it is aimed to underline the unchanged dimensions, by reexamining origins of the Nationalist thought.
Yüksek Lisans Tezi ; Bu çalışmada siyasal İslam ve muhafazakarlık ideolojilerinin, Türkiye'de nasıl örgütlenerek, Türk toplumsal ve siyasal hayatına yön verdikleri incelenmiştir. Üç ana bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, ideolojik olarak muhafazakarlığın temel anlam ve değerleri ele alınıp; yine bu kavramın, liberalizm ve demokrasi ile olan ilişkisinden bahsedilmiştir. Muhafazakar Demokrat parti kimliği ile yola çıkan Ak Parti'nin, beyan ettiği bu kimliğe yönelik eleştiriler daha çok İslamcılık ekseninde olması sebebiyle çalışmanın ikinci bölümünde, Siyasal İslam konusu ele alınmıştır. Yine aynı bölümde, Cumhuriyetin kuruluşundan, Ak Parti iktidarına kadar geçen süre içerisindeki Türkiye'de var olan, ya da var olmaya çalışan Siyasal İslamın niteliği incelenerek, çeşitli partiler aracılığıyla ortaya konan temsil biçimi analiz edilmiştir. Çalışmanın son bölümünde Ak Parti'nin kuruluşundan, kimlik tanımından ve siyasal İslamla olan ilgisinden bahsedilerek; muhafazakarlık ve siyasal İslam hakkında oluşturulan çerçeveye atıfla analizi yapılmıştır. Ak Partiye göre İslam Dini, siyasi ideolojilerden bağımsız kutsal bir inanç sistemidir ve İslamın siyasal ideolojilere dönüşmesi, dinin özüne zarar verir. Bu sebeple Ak Parti İslamcı bir parti değildir ve böyle bir partinin varlığına da sıcak bakmamaktadır. Kendi kimliğini Muhafazakar Demokrat olarak açıklayan Parti; bu kimliğin sadece çerçevesini çizmiş, net olarak tanımını yapmayıp, bunu zamana bırakmıştır. Muhafazakar demokrat kimlik tanımıyla öncelikli hedefi sisteme entegre olup, orada güç kazanmak ve bu gücün devamını sağlamak olmuştur. ; In this study, we examined how the ideologies of political Islam and conservatism organized in Turkey and how they give direction to the Turkish social and political life. In the first part of the study, which consists of three main parts, the basic meaning and values of conservatism are discussed ideologically; and the relation between this concept and liberalism and democracy is referred. The second part of the study ...
Neoliberalizm, para politikasının siyasetten bağımsız, teknokrasinin ilkeleri etrafında uzmanlık ve bilimselliğin öne çıktığı bağımsız merkez bankaları tarafından gerçekleştirilmesini desteklemektedir. Bu çalışma merkez bankası bağımsızlığını, neoliberal düşünce ve teknokrasiye uyum bağlamında Türkiye'deki siyasal partilerin desteği açısından incelemektedir. Neoliberal düşüncenin Türkiye'de tam anlamıyla yerleştiği 2001 yılındaki Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı öncesi ve sonrasında, siyasal partilerin merkez bankası bağımsızlığı konusunda tercihlerini belirlemek amacıyla 1999 ve 2002 yıllarında siyasal partilerin ilan ettikleri seçim beyannameleri analiz materyali olarak seçilmiştir. Seçim beyannamelerinde yer alan merkez bankası bağımsızlığına ilişkin ifadeler eleştirel söylem analizi yöntemiyle çözümlenmiştir. Bulgular, farklı ideolojilere sahip ve siyasetin farklı kanadında bulunan partilerin enflasyonu düşürmek, kamu açıklarını azaltmak ve siyasetin müdahalesini engellemek amaçlarıyla para politikasında bağımsız merkez bankasını desteklediğini ve seçmenlerine ilan ettiğini göstermektedir. Sonuç olarak, siyasal partiler neoliberal düşünceye uyum sağlamışlar ve merkez bankası bağımsızlığını kendi ideolojilerine ve seçmenlerin tercihlerine uygun olmasa da desteklemişlerdir. Her bir siyasi parti ekonomide kendi ideolojisini terk etmiş ve her biri neoliberal bir siyasal organa dönüşmüştür. Para politikası da teknokrasinin egemenliğinde bilimsellik ve uzmanlık ilkeleri bağlamında toplumsal sorunlar karşısında nötr bir kimliğe kavuşmuştur.
Toplumsal bir varlık olarak bireyler, etkileşim içinde oldukları çevrenin etkisinde toplumsallaşma sürecini yaşamaktadırlar. Birey ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki aynı zamanda değer ve bilinç aktarımının gerçekleşmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla bireyler için yaşanan bu sürecin benzeri, toplumlarda da görülmekte, zamanla toplumsal bilinç düzeyinde belirli faktörlere bağlı olarak değişim yaşanmaktadır.
Genel olarak kabul edilen görüşe göre kültür, nesilden nesile aktarılabilen, insanların davranışları üzerinde kalıcı etkiler bırakan, bir yaşam biçimidir. Siyasal kültür veya politik kültür ise birey ve toplumların politik anlayış ve tavırlarının tümü şeklinde açıklanmaktadır. Politik kültürün oluşumunda siyasal, sosyal, dini ve kültürel yapılar gibi ekonominin de etkisi kabul edilmektedir. Bu kapsamda toplumların politik geleneklerine ilaveten kamu kurumlarına hâkim olan özellikler, resmi ya da resmi olmayan kurallar, politik ideolojiler ve hedefler ön plana çıkmaktadır. Ayrıca kültürün siyasal yönleri olarak da açıklanabilen siyasal/politik kültür, toplumun yönetimle ilgili bilgi, değer, anlayış ve faaliyetlerinin ele alınmasıyla da siyaset biliminin ve siyaset sosyolojisinin ilgi alanını oluşturmaktadır. Bu çalışmada siyasal kültürün oluşumunda etkili olan faktörlere ve bu faktörler arasında ekonomik unsurlara da değinilmiştir. Ayrıca Türkiye'de, toplumsal siyasal kültürün oluşumunda önemli yeri olduğu düşünülen resmi ideoloji ve diğer faktörlerle birlikte son dönemlerde neo-liberal anlayışın politik kültür üzerine etkileri ele alınmıştır.
In the nineteenth century, British social and political life bearswitness to some leading movements such as conservatism, liberalism,feminism and socialism. The spirit of democratization and the dreamof a better society and order triggered all these movements. Thenineteenth-century British political and social thought has a deepinfluence on these central ideas of government in the light ofindustrial changes, their revolutionary consequences and democraticmovements and thanks to the works of the representatives of theseideologies. Both Industrial Revolution and democratization are twosignificant developments that shaped the rise of these ideologiestogether with capitalist policies and rise of the British Empire. Radicalchanges and revolutions in British history deeply affect the role of theindividual in the society and the role of government by forcing themto inevitable changes in their policies and roles. With the rise ofindustrial revolution and democratization (together with capitalismand rise of the British Empire), these movements find the possibilityto appear and develop more freely and easily. English society andgovernment take a more liberalistic and socialistic stand whichrequire equality and freedom both for men and women. Through thelate-Victorian period independent new-type women different fromtraditional ones occur up and trigger feminism and challengepatriarchy and restrictions imposed upon them. Interrelated witheach other, these movements are the basis that radically affect the roleof the individual in the society and the role of government. Therefore,the purpose of my essay is to demonstrate how these social andpolitical movements have contributed to British thought under theeffect of Industrial Revolution and democratic actions. ; On dokuzuncu yüzyılda İngiliz sosyal ve siyasal hayatı muhafazakarlık, liberalizm, feminizm ve sosyalizm gibi bazı önde gelen hareketlere tanıklık etmiştir. Demokratikleşme ruhu ve daha iyi bir toplum ve düzen hayali tüm bu hareketleri tetiklemiştir. On dokuzuncu yüzyıl İngiliz siyasi ve sosyal düşüncesi, endüstriyel değişimlerin, devrimci sonuçların ve demokratik hareketlerin ışığında ve bu ideolojilerin temsilcilerinin çalışmaları sayesinde bu merkezi hükümet fikirleri üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Hem Sanayi Devrimi hem de demokratikleşme süreci, kapitalist politikalarla birlikte bu ideolojilerin yükselişini ve Britanya İmparatorluğu'nun yükselişini şekillendiren iki önemli gelişmedir. Britanya tarihindeki radikal değişiklikler ve devrimler, politikalarında ve rollerinde kaçınılmaz değişikliklere zorlayarak, bireyin toplumdaki rolünü ve hükümetin rolünü derinden etkilemektedir. Britanya tarihindeki radikal değişiklikler ve devrimler, politikalarında ve rollerinde kaçınılmaz değişikliklere zorlayarak, bireyin toplumdaki rolünü ve hükümetin rolünü derinden etkilemektedir. Sanayi devrimi ve demokratikleşmenin yükselişiyle (kapitalizm ve Britanya İmparatorluğunun yükselişi ile birlikte), bu hareketler daha özgürce ve daha kolay ortaya çıkma ve gelişme olasılığını bulur. İngiliz toplumu ve hükümeti hem erkekler hem de kadınlar için eşitlik ve özgürlük gerektiren daha liberalist ve sosyalist bir duruş sergilemiştir. Victoria döneminin sonlarında, geleneksel kadınlardan farklı, bağımsız yeni tip kadın ortaya çıkmış, feminizmi tetiklemiş, ataerkilliğe ve kendilerine dayatılan kısıtlamalara meydan okumuştur. Birbirleriyle ilişkili olan bu hareketler, bireyin toplumdaki rolünü ve hükümetin rolünü kökten etkileyen temel faktörlerdir. Bu nedenle, makalemin amacı, bu sosyal ve politik hareketlerin Sanayi Devrimi ve demokratik eylemlerin etkisi altında İngiliz düşüncesine nasıl katkıda bulunduğunu göstermektir.
Türkler ve İranlılar tarih boyunca ya aynı yönetim altında yaşamışlar ya da coğrafik ve sosyo-kültürel sebeplerle ilişik bir görüntü vermişlerdir. Bu çalışma; 2005-2013 yılları arasında Ahmedinejad dönemi İran'ın uluslararası ilişkilerdeki pozisyonunu anlamak üzere siyasi, ekonomik, toplumsal tüm süreçlerini incelemeyi hedeflemektedir. Tarihsel sürece bakıldığında; ilişkilerin devlet nezdinde önem addetmesi daha çok Safevi Devleti'nin İran'da egemenlik kurmasından sonra başladığı görülmektedir. Pehlevi Hanedanlığı döneminde yaşanan Kürt Aşiret isyanları, sınır sorunları Türk-İran ilişkisine sorunlar getirerek başlasa da, Rıza Şah'ın Türkiye ziyareti, Sadabad Paktı gibi politik görüşmeler, dış politikada ilişkileri sıkılaştırmıştır. Soğuk Savaş'ın başlamasıyla her iki ülke de Batı bloku içerisinde yer alarak 'aynı taraf' pozisyonunda durmuş, 1979 İran İslam Devrimi ile Türkiye ve İran ilişkileri siyasal ideolojiler, İran-ABD, Türkiye-İran-ABD çerçevesinde şekillenmiştir. Bu tez, bu şekillenmelerin etkisiyle atılan dış politika hamlelerini, dönemin siyasal ve toplumsal gelişimini tetikleyerek, yeni politik atakları ortaya çıkarmış ve bölgenin dünya ekseninde ki yerini belirginleştirmiştir. Ahmedinejad dönemi İran ve Türkiye arasında gerçekleşen siyasal ilişkiler; nesnel ölçütler, dış politika araçları ve yorumlar üzerinden değerlendirilerek, dönemi anlamayı ve gelecekle ilgili çıkarımları saptamayı kolaylaştıracağı düşünülmektedir. ; Turks and Iranians have lived under the same management throughout the history or had the same geographic and socio-cultural background. This study aims to analyze the political, economic and social processes of Ahmadinejad period between 2005 and 2013 in order to understand the position of Iran in international relations. Looking at the historical process, it will be seen that the relations became important after the establishment of the Safavi State in Iran. Even it is started to bring the boundary problems and Kurdish Tribes rebellions to Turkish-Iranian relations in the period of Pahlavi Dynasty, the Reza Shah's visit to Turkey and political negotiations as Sadabad Pact has tightened relations in foreign policy. With the starting of the Cold War, both countries stood in the Western block and stood in the "same side" position. And also with Iranian Islamic Revolution in 1979, the relations of Turkey and Iran have been shaped within the framework of political ideologies, the Iran-The USA. This thesis tries to clarify foreign policy moves, the political and social developments of the period and also the location of the region in the World axis. The political relations between Iran and Turkey held in the period of Ahmadinejad have been evaluated with objective criteria, foreign policy instruments and reviews. For this reason, it is thought that it will contribute to the understanding of the period and making inferences about the future.
Liberalizm bireyin dışsal müdahalelere karşı özgürlüğünü savunan dünya görüşü şeklinde ifade dilebilmektedir. Liberal kuramda dışsal müdahaleler mutlak ve otokrat yönetimler ile anti-kapitalist toplumcu ideolojiler olarak kaydedilmektedir. Liberalleşme kavramı, politik arenada siyasal partilerin, seçimlerin, parlamento temsiliyetinin, özgür girişimciliğin, serbest piyasanın ve ekonominin serbest piyasalar eliyle yönetiminin inşa edilmesi anlamına gelmektedir. Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti 21. yüzyılın son çeyreğinden itibaren liberalleşme politikaları izleyen iki örneği temsil etmektedir. Bu çalışmanın amacı da bu iki örneğin liberal dönüşüm süreçlerini incelemek ve birbirleri ile karşılaştırmaktır. Benzerlikleri ve farklılıkları görülen bu iki modelden Rusya Federasyonu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin çözülmesinden sonra Batı tipi liberal temsilî demokrasinin tesisi yönünde reformlar yapmış aynı zamanda şok terapi metoduyla iktisadi liberalleşme politikası izlemiş ancak siyasal alandaki liberal dönüşüm istikrarı ekonomik alanın ötesinde seyretmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti'nde ise siyasal rejim titizlikle korunmuş ve Çin Komünist Partisi iktidarıyla serbest piyasa adımları atılmıştır.
Various variables in social, economic and political dimensions affect the administration of education systems of countries. Turkish education system is fundamentally based on the principles manifested in the Basic Law of National Education. In Turkey, education has always been under the influence of such social and political movements as socialist, liberal, social-democratic groups and Kemalism, conservative and political Islamic groups and Turkish nationalism.The main purpose of this study is to reveal how and under which principles of the basic principles of national education have changed in the historical developmental process. The study is a document review type of research. Thematic analysis was used combined with interpretivist approach in the process of analyzing and interpreting data obtained from the document review. As a result, these findings have been reached: The change in the basic principles generally happens during the social, economic and political turbulent periods of the country. The academic and scientific view on educational problems remains weak compared to thephilosophical, political and belief-based views. The principles have been interpreted based on philosophical, belief, ethnic and political views increasing in Turkish society.It is recommended to investigate the basic principles and the researches and the articles which have been written on basic principles from different perspectives at historical, social, economic and politic dimensions. Also, it is recommended to compare the basic laws and principles of education in other countries to Turkish equivalents. ; Sosyal, ekonomik ve politik boyutlu değişkenler, ülkelerin eğitim sistemlerinin yönetimini etkilerler. Türk eğitim sistemi, Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen ilkelere dayanmaktadır. Türkiye'de eğitim; sosyalist, liberal, sosyal demokrat, Kemalism, muhafazakâr ve siyasal İslamcı gruplar ile Türk milliyetçiliği gibi akımların etkisi altındadır. Araştırmanın temel amacı, tarihsel gelişim süreci içerisinde Milli Eğitimin temel ilkelerinden hangilerinin nasıl değişim gösterdiğini belirlemektir. Çalışma, doküman analizi türünde bir araştırmadır. Doküman analizi ile toplanan verilerin analizi ve yorumlanması sürecinde yorumsamacı yaklaşımla birlikte tema analizi kullanılmıştır. Sonuç olarak şu bulgulara erişilmiştir: Temel ilkelerde değişikler genel olarak ülkenin sosyal, ekonomik ve politik çatışma dönemlerinde gerçekleşmiştir. Eğitim sorunları üzerine akademik ve bilimsel görüşler; felsefi, politik ve inanç odaklı görüşlerle karşılaştırıldığında alanda daha azyer almaktadırlar. İlkeler, Türk toplumunda daha çok yükselen felsefi, inanç, etnik ve politik odaklı görüşlere göre yorumlanmaktadır. Temel ilkeler ve ilkelerle ilgili yapılmış araştırma ve makalelerin tarihsel, sosyal, ekonomik ve politik açılardan araştırılması önerilmektedir. Ayrıca temel kanun ve ilkelerin diğer ülkelerdeki temel kanun ve ilkelerle karşılaştırılması da bir başka öneri olarak önerilmiştir.
Terörizm en acı, en kanlı siyasal mesajdır. Korkutmak, yıldırmak, taleplerinin yerine getirilmesi için yönetenlere ya da şahıslara yöneltilen bu silahla her an her yerde karşı karşıya kalınabilmektedir. Savaştan daha etkilidir. Savaşta düşman bellidir. Cepheler bellidir. Tepeden düşen bir bomba sürpriz değildir. Ancak terör korkunç bir sürprizdir. Savaşın cephesinde yer almasak da, düşman olmasak da terörün kurbanı olabiliriz. Sesleri duyurmak için çıkılan bu yolda bir hedefin olması gerekmektedir. Teröristlerin örgüte karşı sorgusuz sualsiz bağlı olmaları, örgütün bir parçası haline gelmeleri, terör örgütünün uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamaktadır. Bu noktada ideolojiler teröristler için bir referanstır. Teröristler ideolojik temeller üzerine kurdukları hedefler ile eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Bu eylemelere ideoloji ile meşruluk kazandırırlar. Terör örgütleri birçok amaç ve neden üzerinde birleşseler de ideoloji örgütü dinç tutmakta ve örgütün dinamiğini sağlamaktadır. Bu noktada örgütler faklı coğrafyalarda ortaya çıksa da ideoloji ekseninde birleşebilmektedir. Terör örgütlerinin dostları aynı ideolojilere sahip iken düşmanları ise karşı ideolojilere sahip olanlardan oluşmaktadır. Bu çalışmada ele alınan ETA(Bask Yurdu ve Özgürlük) terör örgütü düşman olarak İspanyol Milliyetçiliğini görmüş ve Bask Milliyetçiliğini savunmuştur. Tarihsel olarak rekabet içinde olan bu ideolojiler 20. yüzyılda terörizme dönüşmüştür. Bu çalışmada ideoloji ve terör kavramlarının birbiriyle olan ilişkileri ortaya konularak, ideolojilerin örgüt içindeki öneminin açıklanması amaçlanmaktadır. Bu amaçla içinde Marksist-Leninist, Bask Milliyetçiliği ve ayrılıkçı yönü barındıran ETA, kuruluşundan itibaren bu ideolojilerden taviz vermeden eylemlerini gerçekleştirmiş ve bu ideolojiler altında yaptığı eylemlere meşruluk kazandırmaya çalışmıştır. Zaman zaman ideolojik çatışmalar nedeniyle örgüt içinde ayrılmalar yaşanmasına rağmen örgüt ideolojilerinden ödün vermemiştir. Bu nedenle belirli bir ideoloji doğrultusunda siyasal şiddet kullanan ETA terör örgütünün, ideolojik altyapısı ve İspanya'daki ideolojik mücadelesinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. ; Terrorism is the most pain, bloodiest political message. This weapon, aimed at those who rule or individuals to intimidate, intimidate, fulfill their demands, can be encountered at any time, anywhere. It's more effective than war. In war, the enemy is obvious. The military front are obvious. A bomb falling from a hill is no suprise. But terror is a terrible surprise. We can be victims of terror, whether we are on the front lines of war or not. There must be a goal on this path to make the voices heard. The fact that Terrorists are connected to the organization without question, become part of the organization, ensures that the terrorist organization remains afloat for many years. At this point, ideologies are a reference to terrorists. Terrorists carry out their actions with goals based on ideological foundations. These actions bring legitimacy with ideology. Although terrorist organizations unite for many purposes and reasons, ideology keeps the organization vigorous and ensures the dynamics of the organization. At this point, organizations can unite on the axis of ideology, although they appear in different geographies. While the friends of terrorist organizations have the same ideologies, their enemies are composed of those with opposite ideologies. The ETA(Basque Homeland and Freedom) terrorist organization discussed in this study saw Spanish Nationalism as the enemy and defended Basque Nationalism. These ideologies, which were historically competitive, turned into terrorism in the 20th ideologies century. In this study, it is aimed to explain the importance of ideologies in the organization by revealing the relationship between the concepts of ideology and terrorism. For this purposes ETA, which includes Marxist-Leninist, Basque Nationalism and separatist aspects, has carried out it's actions without compromising these ideologies since it's establishment and tried to legitimize it's actions under these ideologies. Despite the occasional separations within the organization due to ideological conflicts, the organization did not compromise it's ideologies. For this reasons, it's aimed to reveal the ideological infrastructure and ideological struggle of the ETA terrorist organization, which uses political violence in line with a certain ideology.
Bu çalışma, Suriye Milleti düşüncesinin nasıl geliştiği ve bu düşüncenin destekçileri için ne anlama geldiği ile ilgili tarihsel kökenlerden yola çıkarak, Suriye ayaklanmalarının başladığı döneme kadar, Suriye'deki milliyetçi teorilerin gelişimini incelemektedir. Çalışmanın hareket noktasını Suriye'deki milliyetçilik olgusunu geniş ve karşılaştırmalı perspektiften ele alan, Suriye'deki milliyetçiliğin farklı dallarını inceleyen ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini ve uyuşmazlıklarını analiz eden literatürde gözlemlenen boşluk oluşturmaktadır. Tez iki ana bölümden oluşmaktadır. İlkinde, Suriye'de milliyetçiliğin tarihsel inşası analiz edilmektedir. Bu bölümde şu sorulara cevap aranmıştır: Suriye kimliği nasıl inşa edildi; Suriye Milliyetçiliği hangi işlevleri yerine getirdi; ve Suriye Milliyetçiliği diğer ideolojiler ve milliyetçiliklerle hangi bağlantılar içinde oldu? Tezin ikinci bölümünde ise, Suriye'deki modern milliyetçilik biçimleri ele alınmış; tarihsel kavramlarla olan devamlılığı incelenmiş ve ana uyuşmazlık noktaları belirlenmiştir. Teorik açıdan, bu çalışma, Ernst Gellner, John Breuilly ve Montserrat Guibernau'nun eserleri dahil olmak üzere, modernleşmeci Milliyetçilik okulu ve ulusların sosyal inşalar olduğu ana bulgusu üzerine yaslanmaktadır. Metodolojik açıdan, Butrus Al Bustani ve Jurji Yazdan gibi erken milliyetçi düşünürlerin eserleri incelenmiştir. Ayrıca, modern dönemlerdeki Milliyetçilik inşalarının analizi için, Suriye'deki aktörlerin siyasal programlarının içerik analizi yapılmıştır. Bu çalışma, Suriye'deki milliyetçi kimliklerin, Arap milliyetçiliği ve siyasal İslam gibi diğer ideolojilere ve etnisitelerlekarşılıklı bağlantılarını daha derinden anlamamıza katkıda bulunmaktadır. Anahtar bulgulardan biri, Suriye ulusal ve siyasal varlığının uyumu anlamında dışlayıcı Suriye Milletçiliğinin kısa süre yaşamış bir olgu olduğu ve Suriye milliyetçilik inşasının, bunun diğer farklı etnik, dinsel ve politik kavramlardan yola çıkan kimliklendirmeler arasındayalnızca bir etmen olarak yer aldığı karma ideolojilerle yer değiştirmesidir. --- This study traces the development of nationalist thought within Syria, from its historical roots in the mid of the 19th century - looking at how the idea of a Syrian Nation developed and what it meant for its proponents - to the wake of the 2011 Syrian uprising. What motivated this research was the gap found in the existing literature about thephenomenon of nationalism in Syria from a broader and comparative perspective, including the different branches of nationalism that exist within Syria as well as their interrelationships and confrontations. In the first part, this thesis traces the historic constructions of nationalism in Syria beginning from Butrus Al Bustani's ideas on theSyrian national identity in the middle of the 19th century. How was the Syrian national identity constructed, what functions did Syrian Nationalism fulfill and how did Syrian Nationalisms relate to other ideologies and nationalisms in the region? In the second part of the thesis, modern forms of nationalism in Syria are scrutinized, the continuity to historical concepts such as Islamic and Arab Nationalism is explored and main points of conflict between the different nationalisms are identified. Theoretically this works builds on the modernist literature on Nationalism, including the works of Ernest Gellner, John Breuilly and Montserrat Guibernau, and its main finding that nations are imagined and social constructs. Underpinning the thesis is an in-depth analysis of the works of key Syrian nationalists such as Butrus Al Bustani and Jurji Yazdan. Furthermore, this thesis draws from critical content analysis of political programmes of the key actors of current nationalisms in Syria. This study contributes to a deeper understanding of nationalist identities in Syria and their interconnectedness to other ideologies and ethnicities, likeArab Nationalism and political Islam. Among the key findings is that exclusivist Syrian Nationalism, in the meaning of one congruent Syrian national and political entity, was a short-lived phenomenon and replaced by mixed ideologies in which Syrian nationalist constructions are just one factor among other identifications with ethnic, religious and political concepts.
Political news comes first in the news hierarchy. General elections are one of the periods when political news increase in the new media. The public of Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) as well as the press followed very closely the general election was held in June 24, 2018. Importance of this research is to look at the close relationship between Republic of Turkey and Turkish Republic of Northern Cyprus. This study showed how TRNC's press represented the General Election of 2018 in Turkey. In this research, six different newspaper with different ideological background have been investigated. These newspapers are Cyprus, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan and Star Kıbrıs. These newspapers have examined between June 14 arel June 26, 2018. They are examined 10 day before the election and 2 days after the election. Turkey has made election presidential and parliamentary elections took place on 24 June 2018 on the same day. It was the first time that the political parties entered into this by alliance. The parties were united under two separate groups alliance Under the name Republic Alliance and Nation Alliance, Peoples' Democratic Party (HDP) participated independently. Local elections were held in Northern Cyprus on the same date. In this study, 195 election related news articles were examined by content and discourse analysis technique. The analysis revealed the ideological codes in which newspapers were presented to the election process and the political parties and party leaders involved in the process. The basic approaches [ideologies] of the newspapers regarding the political parties involved in the election process identified. In the study it was found out that Cyprus, Havadis, Yenidüzen and Africa showed an opposition attitude towards the Republican Alliance, especially the ruling party leader President Erdoğan. Among these newspapers, it was seen that Cyprus, Havadis and Africa supported the Nation Alliance . The Star Kıbrıs newspaper, on the other hand, has shown a supportive attitude towards the Republic Alliance. Volkan newspaper, on the other hand, showed an equal attitude towards both alliances. The only newspaper supporting the HDP was the African newspaper. The fact that the newspapers Volkan and Star Kıbrıs did not include any news about the HDP is understood as an solely ideological attitude. Keywords: Political Communication, Relations Turkey-Cyprus, Cyprus Press, General Elections in Turkey ; ÖZ: Politik haberler haber hiyerarşisinde en başta gelir. Genel seçimler politik haberlerin çok arttığı dönemlerdendir. 24 Haziran 2018 yılında yapılan Türkiye genel seçimleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kamuoyunun yakından takip ettiği bir seçim olmuştur. Bu süreç Kıbrıs basını tarafından yakın bir ilgiyle takip edilmiştir. Araştırma, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin yakınlığı açısından önemlidir. Bu kapsamda yapılan çalışmada 2018 Genel Seçimleri KKTC basınında nasıl temsil edildiği araştırılmıştır. Araştırmada, 14-26 Haziran 2018 tarihleri arasında KKTC'de yayınlanan farklı ideolojilere sahip 6 günlük ( basılı) gazetede çıkan haberler, Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika, Volkan ve Star Kıbrıs seçimlerden önce 10 gün, seçimden sonra ise 2 gün, olmak üzere incelenmiştir. Türkiye'de 24 Haziran 2018'de Cumhurbaşkanlığı ve 27. dönem milletvekili seçimleri aynı günde yapılmıştır. Siyasi partilerin ittifak yaparak bu seçime girmeleri Türk siyasi hayatı için bir ilk olmuştur. Partiler Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı adı altında iki ayrı grup altında birleşmiştir. Halkların Demokratik Partisi (HDP), ise seçime bağımsız katılmıştır. Kuzey Kıbrıs'ta da aynı tarihte yerel seçimler yapılmıştır. Bu araştırmada, belirtilen tarihler arasında adı geçen gazetelerden toplam 195 seçim haberi içerik ve söylem analizi tekniğiyle incelenmiştir. İncelemede gazetelerin seçim sürecine ve bu sürece dâhil olan siyasal partilerin ve parti liderlerinin hangi ideolojik kodlarla sunulduğu ortaya çıkarılmıştır. Gazetelerin seçim sürecine katılan siyasal partilere ilişkin temel yaklaşımları [ideolojileri] tespit edilmiştir. Örneklem olarak belirlenen gazetelerde seçime ilişkin haberler söylem analizine tabi tutularak seçimlerin gazetelerde ele alınış biçimi ortaya çıkarılmıştır. İncelemeye alınan gazetelerden Kıbrıs, Havadis, Yenidüzen, Afrika gazetelerinin Cumhur İttifakı'na özellikle İktidar partisi lideri Erdoğan'a yönelik muhalif bir tutum sergiledikleri ortaya çıkmıştır. Bu gazetelerin içerisinde Millet İttifakı'na yönelik destekleyici tutum sergileyenler ise Kıbrıs, Havadis ve Afrika gazeteleridir. Star Kıbrıs Gazetesi'nin ise Cumhur İttifakı'na yönelik destekleyici bir tutum sergilediği görülmüştür. Volkan Gazetesi'nin ise her iki ittifaka yönelik eşit mesafede bir tutum sergilediği görülmüştür. HDP'yi destekleyici haber yapan tek gazete ise Afrika Gazetesi olmuştur. Volkan ve Star Kıbrıs gazetelerinin HDP'ye ilişkin hiçbir habere yer vermemiş olmaları ise tamamen ideolojik bir tutum olarak anlaşılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Siyasal İletişim, Türkiye-Kıbrıs İlişkileri, KKTC Basını, Türkiye'de Genel Seçimler ; İletişim ve Medya Çalışmaları Dalında Yüksek Lisans Tezidir. Tez (Yüksek Lisans)--Doğu Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi, 2019. Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu.
Tezi yapmaktaki amacımız, Émile Zola'nın Emek adlı romanında Lucien Goldmann'ın Oluşumsal Yapısalcılık adlı yazınsal eleştiri yöntemini kullanarak bir inceleme yapmak ve yöntemin yazınsal yapıtlara uygulanabilirliğini göstermektir. Düşünsel ve yazınsal metinleri Marks'ın Eytişimsel özdekçilik ve Hegel'in Sanat anlayışlarıyla ele alan bu yöntem sayesinde Zola'nın Emek adlı romanını mümkün olduğunca bütüncül ve tutarlı bir şekilde incelemek tezin önemini oluşturur. Zola'nın bu eserinde yansıtmakta olduğu dünya görüşünü içkin unsurlardan yola çıkarak tarihsel ve toplumsal durumla açıklamaya çalışmak, ileride yapılacak buna benzer çalışmalara faydalı olacağını umuyoruz. Zola'nın eserleri üzerine daha önce Oluşumsal Yapısalcılık yöntemi aracılığıyla bilimsel bir çalışma yapılmamış olması ve bu esere oldukça uygulanabilir olması tezin yapılmasını gerekli kılan koşullardandır. Temelleri Marksizme dayanan bu yöntem, ilk olarak, yapısalcı yazınsal eleştiri yöntemlerinden faydalanarak eserin içkin unsurlarını incelemeyi amaçlar. Biz de Anlama aşamasında Gérard Genette, Algirdas Julien Greimas ve Roland Barthes gibi kuramcıların yöntemlerinden faydalandık. Daha sonra Açıklama aşamasında, Goldmann'ın yazınsal eserlere uygulanabilen toplumbilimsel yöntemi ışığında eseri ii ele aldık. İsimleri geçen kuramcıların eserleri haricinde bu çalışmada kullanılan araçlar; kütüphaneler, veritabanları ve kitapçılardan temin edilmiştir. 19. yüzyıl Avrupa'nın, toplumsal her alanda büyük değişimler ve çalkantılar yaşadığı bir dönemdir. Siyaset, ekonomi, ekin, eğitim, askeriye ve teknoloji alanlarında insanlık tarihinin en büyük gelişmeleri olur. Böylesine büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemde de toplumsal yapılar tamamen değişir ve büyük toplumsal hareketler ortaya çıkar. Gelişen anamalcı dizgeyle birlikte Avrupa'da oldukça güçlü bir burjuva sınıfı oluşmasının yanında işçi sınıfı gibi emeğini satarak hayatta kalmaya çalışan, ezilen bir sınıf da oluşur. Burjuvalar her geçen gün zenginleşirken emekçiler oldukça kötü koşullarda hayatlarını sürdürürler. Böylesi bir ortam ve dönemde doğal olarak sınıf çatışmaları da had safhaya ulaşmıştır. İşçiler zamanla oldukça etkili örgütler, yapılanmalar ve ideolojiler oluşturmuştur. Émile Zola böylesi bir dönemde doğmuş, büyümüş ve dünya görüşü insanlığın bu ve buna benzer durumlarını gözlemleyerek oluşmuştur. O yazarlık kariyeri boyunca toplumu fizyolojik olarak incelemeye çalışmış ve bir sanat türü olan romanı bir bilim haline getirmeye çalışmıştır. Doğalcı kuramı, dönemin birçok olgucu düşünüründen etkilenerek oluşturmuştur. Rougon-Macquart adlı eserinde Fransız toplumunun genetik soy ağacını oluşturmaya çalışmış, her kesimden ve türden insanı ele almıştır. Özellikle III. Cumhuriyet döneminde, artık toplumu incelemeyi değil toplumun ve insanın nasıl olması gerektiği konusunda düşünmeye ve çalışmaya başlamıştır. Bundan dolayı Émile Zola'nın Emek adlı romanında yöntemsel bir inceleme yaparak eserin içkin ve aşkın yapılarını ortaya koymak, toplumsal ideoloji ve olayların yapıtın oluşumunda ne derece etkili olduğunu, yazarlardaki düşünce ve dünya görüşlerinin şekillenmesindeki öneminin kanıtlanması çalışmanın önemini oluşturur. Aynı zamanda bir gazeteci ve düşünür olan Zola, yazmış olduğu bu eserde nasıl bir dünya görüşü ortaya koyduğu, toplumsal ve tarihsel koşulların bu dünya görüşünü nasıl etkildiği ve yazarın bunlara nasıl tepki verdiği eserin içkin unsurları ele alınarak incelenmiştir. Çalışmanın anlama bölümünde eseri oluşturan içkin unsurlar incelenmiştir. Romanı oluşturan yazınsal teknikler oldukça başarılıdır ve yazar iii doğalcı tekniklere mümkün olduğunca bağlı kalır. Eserin ilk yarısı oldukça gerçekçidir fakat ikinci yarısından itibaren anlatı tamamen kurgusal bir evrene bürünür. Çalışmanın açıklama bölümünde eserin aşkın unsurlarını (siyasal, ekinsel, ekonomik, eğitsel vb.) incelemeyi amaçladık ve yazarın yaşadığı dönemin toplumsal koşullarından ve tarihsel olaylarından oldukça etkilendiğini gördük. Farklı bakış açılarıyla incelenen yazarın bu eserine Marksist temelli Oluşumsal Yapısalcı eleştiri yöntemi olan Lucien Goldmann'ın yöntemiyle yaklaşarak, dönemin sınıfları arasındaki çatışmaların toplumu yönlendiren ideolojiler üzerindeki etkisini gösterebilmek çalışmanın bir diğer önem arz eden yönüdür. Zola'nın Emek adlı eseri Lucien Goldmann'ın yöntemi aracılığıyla, kendi içkin yapıları içerisinde incelenmiştir. Sonrasında da bu eser meydana geldiği toplumdaki gerçekliklerle açıklanmıştır. Sonuç olarak yazar, yaşamış olduğu toplumdaki bozulmaları ve sorunları tespit ederek insanlığa bir çözüm önerisi sunmuştur. Aydın sıfatını taşıyan yazar topluma bir tez sunmuş ve bunun herkes tarafından anlaşılabilir olmasını istemiştir. Toplumu felakete sürükleyen sömürü, bireycilik, yabancılaşma, kölelik, eşitsizlik gibi olgulara karşı çıkmış ve bunların nasıl düzeltilebilceği konusunda çözüm önerileri sunmuştur. Zola bu öneriyi tasarlarken döneminin birçok önemli sosyalist ve anaşist düşünürünün fikirlerinden faydalanmıştır. Yazar, insanların fedakarlık yapması, eğitimin özgürleşmesi, paranın değil emeğin esas alınması, dayanışma, bilim ve özgürlükle daha iyi bir dünya inşa edileceğini savunur. Yaptığımız incelemenin sonucunda Zola'nın toplumda var olan birçok karşıt izleği eserinde yansıttığını tespit ettik. ; Notre but dans ce mémoire est de faire une analyse en utilisant la méthode de critique littéraire appelée le structuralisme génétique de Lucien Goldmann dans le roman Travail d'Émile Zola et de montrer la pertinence de la méthode dans l'analyse des oeuvres littéraires. Étudier le roman de Zola de manière totalisante et cohérente, grâce à cette méthode prenant en main les oeuvres philosophiques et littéraires avec le matérialisme dialectique de Marx et la conception l'esthétique de Hegel, constitue l'importance du mémoire. Essayer d'expliquer la vision du monde de Zola dans cette oeuvre avec la situation historique et sociale en partant des structures immanentes, serait utile pour les futures études. L'absence d'étude scientifique sur les oeuvres de Zola avec l'approche de structuralisme génétique et la volonté de démontrer que celle-ci est parfaitement pertinente dans l'analyse de ses oeuvres, constituent l'une de principales motivations de cette entreprise. En effet, cette méthode, basée sur le marxisme, vise d'abord à examiner les structures immanentes du travail en utilisant des méthodes de critique littéraire structuraliste. Nous avons également utilisé les méthodes des théoriciens tels que Gérard Genette, Algirdas Julien Greimas et Roland Barthes dans le niveau de compréhension. Ensuite, au cours du niveau d'explication, nous avons discuté du travail à la lumière de la méthode sociologique applicable à toutes les oeuvres littéraires de Goldmann. v Sauf des travaux de ces théoriciens, les sources utilisées dans cette étude ont été procurées des bibliothèques, bases de données et librairies. Le XIXe siècle est une période où l'Europe connaît de grands changements et bouleversements dans tous les domaines : les plus grands développements de l'histoire de l'humanité se sont réalisés dans les domaines de la politique, l'économie, la société, l'éducation, l'armée et la technique. Dans cette période de grands bouleversements, les structures sociales changent totalement et de grands mouvements sociaux se révèlent. Avec le système capitaliste développant, il se présente d'une part, une classe bourgeoise très puissante et d'autre part, une classe ouvrière qui tente de survivre en vendant sa main-d'oeuvre en Europe. Alors que les bourgeois s'enrichissent chaque jour, les ouvriers vivent dans des conditions extrêmement difficiles. Dans un tel environnement et telle période, les conflits de classes ont également atteint une phase critique. Au fil du temps, les travailleurs ont formé des organisations, des structurations et des idéologies très efficaces. Émile Zola est né et a grandi à cette époque, et sa vision du monde a été formée en observant ces situations de l'humanité. Tout au long de sa carrière d'écrivain, il a tenté d'examiner la société physiologiquement et a essayé d'en faire un roman, qui est une sorte d'art, une science. Il a formé la théorie du naturalisme en étant influencé par de nombreux penseurs positivistes de l'époque. Dans son ouvrage intitulé Rougon-Macquart, il a tenté de créer l'arbre généalogique de la communauté française et a traité toutes sortes et types de personnes. Surtout, dans la période de la IIIe République, il avait commencé à travailler et à réfléchir non seulement à examiner la société mais aussi à savoir comment la société et les gens devraient être. Par conséquent, faire une étude méthodologique sur Travail de Zola, mettre en évidence les structures internes et transcendantes de l'oeuvre, l'importance de l'idéologie sociale et des événements dans la formation du travail et la démonstration de leurs rôles de façonner les idées et les visions du monde chez les écrivains, constituent l'importance de l'étude. Zola étant également un journaliste et un penseur, en prenant en main les structures internes du roman, on a étudié comment les conditions sociales et historiques ont affecté sa vision du monde, quelles sont ses vi réactions et quelle est la forme de sa vision du monde dans son livre. Au niveau de la compréhension de notre étude, les structures internes constituant l'oeuvre ont été examinées. Les techniques littéraires qui composent le roman avaient été successivement appliquées et l'auteur adhère aux techniques naturalistes autant que possible. La première moitié du travail est assez réaliste, mais à partir de la seconde moitié, le récit s'installe à un univers fictif. Au niveau de l'explication de l'étude, au cours duquel nous avons visé à examiner les structures transcendantes (politique, culturelle, économique, éducative, etc.) du travail, nous avons constaté que l'auteur avait été impressionné par les conditions sociales et les événements historiques de la période vécue. En approchant cette oeuvre à travers différents points de vue, avec la méthode critique du structuralisme génétique basée sur le marxisme de Lucien Goldmann, nous tentons de montrer l'effet des conflits entre les classes de l'époque sur les idéologies qui dirigent la société ; cela constitue un autre aspect important de l'étude. Travail de Zola a été étudié moyennant la méthode de Lucien Goldmann dans sa structure interne. Après, ce travail est expliqué avec les réalités de la société dans laquelle il s'est produit. En conséquence, l'auteur a présenté une solution à l'humanité en identifiant les problèmes et les détériorations de la société. L'auteur, qui agit comme un intellectuel, offre une thèse à la société et a voulu qu'elle soit comprise par tous. Il s'est opposé à des phénomènes tels que l'exploitation, l'individualisme, l'aliénation, l'esclavage et l'inégalité qui ont conduit la société au désastre et il a proposé des solutions pour les corriger. En concevant cette proposition Zola a bénéficié des idées de nombreux penseurs socialistes et anarchistes importants de son époque. Selon l'auteur, un monde meilleur peut être constitué par les hommes en faisant des sacrifices, en émancipant l'éducation, l'exaltation de travail, la solidarité, la science et la liberté. Dans le résultat de notre étude, nous avons constaté que Zola reflète de nombreux thèmes opposés de la société dans son travail.