Suchergebnisse
Filter
417 Ergebnisse
Sortierung:
Türkiye'de İnsan Hakları Temelli Sivil Toplum Kuruluşları ve Mobilizasyon Stratejileri: Gözlemleyici, Norm-Dönüştürücü ve Kanun Yapıcı Bir Sivil Toplum İdeali; Human Rights Organizations and Mobilisation Strategies in Turkey: Ideal of Civil Society as Monitors, Norm-Shifters, and Law-Makers
In: Alternatif politika: Alternative politics, Band 14, Heft 3, S. 453-485
ISSN: 1309-0593
İnsan hakları alanında sosyal hareketlerden ve taban örgütlerinden barolara, iş derneklerine ve gayriresmî iletişim ağlarına kadar uzanan çeşitli aktörler bulunmaktadır. İnsan hakları alanında en etkin aktörlerden biri olan sivil toplum kuruluşları (STK) hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde insan haklarının tesisi, korunması ve geliştirilmesi için dünya çapında çeşitli işlevler görmektedir. Bu çalışma, insan hakları temelli STK'lar üzerinden, Türkiye'deki sivil toplum faaliyetlerinin ve mobilizasyon stratejilerinin sistematik bir incelemesini yapmayı amaçlamaktadır. Glasius'un sınıflandırmasından yararlan bu çalışmada, Türkiye'deki STK'ların, insan hakları gözlemcisi ve norm-dönüştürücü olarak seslerini duyurabilseler dahi, kanun yapıcı aktörler olarak bu hakların tesisinde ve korunmasında yetersiz kaldıkları savunulmaktadır. İnsan hakları STK'ları izlemede isim zikretme ve utandırma ve yargısal savunuculuk stratejilerini kullanırken, norm dönüşümünde çerçevelemeyi, kanun yapımında ise savunuculuk stratejileri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışma, içerik analiz yöntemini kullanarak STK'ların belgelerine odaklanmakta ve Türkiye'deki insan hakları ve sivil toplum ilişkisini inceleyerek akademik tartışmalara katkı sunmaktadır.
Bir sivilleşme hareketi olarak sendikacılık ve Türkiye üzerine bir değerlendirme
Osmanlı Dönemi'ne kadar dayanan sivilleşme süreci Türkiye Cumhuriyeti döneminde ve günümüzde de halen devam etmektedir. Sivilleşmeyi bir süreç olarak değerlendirdiğimizde, Türkiye Cumhuriyeti döneminde darbelerden kaynaklanan dönemsel kesintilerin olduğunu gözlemlemek mümkündür. Sivil toplumun yapı taşı niteliğinde olan sivil toplum kuruluşlarının gelişmişliği sivil toplumun da gelişmesine katkı sağlayarak sivilleşme sürecinin hızlanmasına sebep olmaktadır. Batı'da doğru şekilde uygulanarak nitelikli sosyal politikaların oluşmasını sağlayan sivil toplum, günümüzde Türkiye'de nitelikli gelişmişlik seviyesinde değildir. Sivil toplum kuruluşlarından biri olan sendikaların sivilleşme sürecine katkı sağlama noktasında önemli etkileri olmaktadır. Bir ülkede nitelikli işgücünü oluşturan ve çalışmakta olan kesimin korunması gereken sosyal, ekonomik, toplumsal ve hukuki haklarını temsilen bir tüzel tüzel kişilik olarak kurulan sendikaların, çalışanların hak ve menfaatlerine hizmet etme noktasında önemli işlevleri mevcuttur. Sendikaların Türkiye'de sivilleşme üzerinde etkilerinin incelendiği çalışmada işçi sendikacılığı ile kamu görevlileri sendikacılığı arasında hukuki zeminde başlayan bir farklılık olduğu gözlemlenmiştir. Bu gözlem üzerine üç farklı sendika konfederasyonu genel başkanları ile yapılan mülakatlar analiz edilerek sivilleşme nasıl katkı sağlanabileceği noktasında çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır. Sivil toplum bilincinin toplumun tabanının tamamına yayılması ile gerçekleşecek olan sivilleşmenin; sosyal, ekonomik, kültürel, hukuki ve siyasi kalkınmayı da beraberinde getireceği öngörülerek, sivil toplum bilincinin oluşarak tüm topluma yayılmasının gerekliliği ortaya koyulmaktadır. --- The civilianization process that dates back to the Ottoman period continued in the first period of theRepublic of Turkey and is also still continuing today. When the civilianization process of evaluation,stemming from the coup is possible to observe that there are periodic interruptions in the period of theRepublic of Turkey. The development of non-governmental organizations, which are the buildingblocks of civil society, contributes to the development of civil society and accelerates the civilizationprocess. Civil society, which ensure that quality social policies applied correctly in the West, is not thelevel of quality development in today in Turkey. Unions, which are one of the non-governmentalorganizations, have an important effect in contributing to the civilization process. Unions, which areestablished as a legal entity representing the social, economic, social and legal rights of the workingsegment, which constitute the qualified workforce in a country and need to be protected, haveimportant functions in serving the rights and interests of the employees. In studies where the effects ofunions in Turkey on demilitarization, it was observed that the legal basis for starting a differencebetween public officials and the labor unionism. Upon this observation, interviews with three differentunion confederations were analyzed and inferences were made on how to contribute todemilitarization. It reveals the necessity of the civil society to be realized with the dissemination of thecivil society consciousness to the whole base of the society, which will bring social, economic,cultural, legal and political development with it, creating the awareness of civil society and spreadingit to the whole society.
BASE
Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecinde Türkiye`de sivil toplum kuruluşlarının yeri ; Position of non-governmental organizations in Turkey in the integration process with European Union
Sivil toplum, son yıllarda sosyal ve siyasal bilim literatürünün gözde kavramlarından biridir. Sivil toplum kuruluşları modern toplumların en etkin siyasi baskı ve toplumsal değişim aktörleri arasında yer almaktadır. Türkiye'de, Avrupa Birliği'ne giriş çalışmalarının hız kazanmasıyla birlikte, insan hakları, temel hak ve hürriyetler konusunda yapılan çalışmalar önem kazanmaya başlamıştır. Bu sebeple de Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde sivil toplum kuruluşları önemli görevler üstlenebilecek duruma gelmişlerdir. Bu çalışmada genel olarak, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları ele alındıktan sonra, Türkiye'de sivil toplum olgusu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Daha sonra Türkiye'nin Avrupa Birliği ilişkileri ve sivil toplum kuruluşlarının bu ilişki sürecindeki etkinlikleri incelenecektir. Bu çalışmanın; Birinci bölümde; sivil toplum ve ilişkili kavramlar, ikinci bölümde; Türkiye'deki sivil toplum anlayışı ve demokrasi süreciyle birlikte gelişimi, üçüncü bölümünde; Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, son bölümde ise; Türkiye ile Avrupa Birliği arasında süregelen bütünleşme sürecinde STK (Sivil Toplum Kuruluşları)'ların yeri ve önemi üzerinde durulacaktır. ; In recent years, civil society is one of the favorite concepts of social and political science. Non-governmental organizations (NGO) take place amongst the most active political pressure and social change actors of modern societies. Studies made in respect of civil rights, fundamental rights and freedoms have begun to become important by the picking up speed of works to enter European Union. Therefore, the non-governmental organizations could become to undertake important tasks in the entrance process to the European Union. In this study, it will be tried to put forward civil society fact in Turkey after discussing civil society and non-governmental organizations in general. Then relationships of Turkey with European Union and activities of non-governmental organizations in this process of relationship will be analyzed. In the first part of this study; civil society and related concepts, in the second part; conception of civil society in Turkey and its development with democracy process, in the third part; relationships between Turkey and European Union, and in the last part; position and significance of non-governmental organizations (NGO) in the integration process that had gone on for a long time will be emphasized.
BASE
Yorgunluk toplumu
Derzeit vollzieht sich unbemerkt ein Paradigmenwechsel. Die Gesellschaft der Negativität weicht einer Gesellschaft, die von einem Übermaß an Positivität beherrscht ist. Ausgehend von diesem Paradigmenwechsel zeichnet Han die pathologische Landschaft der heutigen Gesellschaft, zu der neuronale Erkrankungen wie Depression, Aufmerksamkeitsdefizitsyndrom, Borderline oder Burnout gehören. Sie sind keine Infektionen, sondern Infarkte, die nicht durch die Negativität des immunologisch Anderen, sondern durch ein Übermaß an Positivität bedingt sind. So entziehen sie sich jeder immunologischen Technik der Prophylaxe und Abwehr. Hans Analyse mündet am Ende in die Vision einer Gesellschaft, die er in beabsichtigter Ambivalenz Müdigkeitsgesellschaft nennt.
Sivil toplum kuruluşlarının politika belirleme sürecindeki rolü: TÜSİAD örneği ; The role of non-governmental organizations in policy-making process: The case of TUSIAD
Sivil toplum kuruluşları, devlet örgütlenmesinin dışında, toplumun bazı çıkarlarını gerçekleştirmek için oluşturulan, gönüllülük esasına dayanan ve kar amacı gütmeyen örgütleri ifade etmektedir. Bu kuruluşlar özellikle de kamusal bir güç olarak devletin rolünün sorgulanmaya başlandığı son yıllarda önem kazanmaya başlamıştır.Sivil toplum kuruluşları, bürokratik olmayan bir yapıya sahip olduklarından ve temel ilke olarak katılımcı bir yaklaşımı benimsediklerinden bireylerin karar alma sürecine katılımı ile şeffaf ve hesap verebilir bir yönetimin sağlanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, toplumda sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artmasıyla birlikte devlet eksenli yönetimin yerini yönetişim ve katılım eksenli yönetim almakta; dolayısıyla vatandaşlar ortak talep ve çıkarları temelinde politika belirleme süreçlerini alt kademelerden yukarıya doğru etkileyebilmektedirler.Çalışmada Türkiyede sivil toplum kuruluşlarının politika belirleme sürecindeki rolü TÜSİAD (Türk Sanayici ve İşadamları Derneği) örneği üzerinden incelenmiştir. Bu bağlamda derneğin faaliyetlerinin bilgilendirme, araştırma yapma, rapor sunma, konferans düzenleme, kulis yapma-ikna etme, dikkat çekmeyönlendirme ve süreli yayınlar aracılığıyla bilgi akışı sağlama gibi etkinlikler üzerine yoğunlaştığı görülmüştür. ; Non-Governmental Organizations (NGOs) are voluntary non-profit organizations, which are constructed for the purpose of realizing certain public interests. They act from a non-governmental standpoint in fulfilling their aims. Recently, these organizations gained importance with the emergence of a doubt about the role of state as a public force.As they have a non-bureaucratic structure and adopt a participatory approach as a fundamental principle, the NGOs contribute to a transparent and accountable management through the participation of individuals into the decision making process. In this aspect, with the increasing influence of the NGOs on the society, the state based management gives its place to governance and participation based management. Consequently, citizens may influence the policy-making process from lower levels to upper ones in accordance with their common demands and interests.In this study, the impact of non governmental organisations in policy making process was examined through the case of TUSIAD. Within this context, it was seen that the activities of the institution was concentrate on informing, investigation, report, hold a conference, lobby-persuasion, attention getting, guidance and information flow through periodicals.
BASE
Avrupa Birliği uyum sürecinde Geliştirilen Sivil Toplum Diyaloğu'nun Türkiye'ye yansımaları
1999 Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığının ilan edilmesi ile birlikte, sivil toplum alanında oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu durum, Avrupa Birliği'nin (AB) çeşitli programlar aracılığı ile sunduğu maddi ve manevi destek ve Türkiye'nin üyelik hedefi ile gerçekleştirdiği reformların (mevzuat değişikliklerinin) bir yansıması olarak görülebilir. Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) gelişmesi ve güçlendirilmesi için yürütülen en önemli programlardan biri; 2008 yılından bu güne, AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından ortaklaşa finansmanı sağlanan Sivil Toplum Diyaloğu Programı'dır. Program'ın, AB ve Türkiye toplumları arasında karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmayı, taraflar arasında temas ve kalıcı diyalog mekanizması kurmayı hedefliyor olması, uyum sürecinde genellikle göz ardı edilen toplumsal boyuta odaklanılması anlamında önem taşımaktadır.Bu tez çalışmasında Sivil Toplum Diyaloğu Programı, önemi, kapsamı, hedefleri ve Türkiye'ye yansımaları ile ele alınarak, sosyal inşacı perspektiften incelenmektedir. Çalışmanın araştırma problemini; Programın, hem sivil toplumun gelişiminde hem de AB-Türkiye ilişkilerinde etkili olup olmadığı oluşturmaktadır. Programın bu iki alanda ne kadar etkili ve başarılı olduğunu ve ne tür katkılar yaptığını incelemek ise çalışmanın amaçlarından biridir.Niteliksel araştırmaya dayanan bu çalışmada, diyalog faydalanıcısı konumundaki STK temsilcileri ile yapılan derinlemesine görüşmeler sonucunda pek çok veri elde edilmiş ve söz konusu veriler sayesinde, Sivil Toplum Diyaloğu Programı ile ilgili çeşitli tespitler yapılmıştır. Ayrıca ilerleyen dönemde Programa yol gösterici olabilecek önerilerde de bulunulmaktadır. Gerçekleştirilen nitel araştırma sonunda elde edilen bulguların başında; Programın, özellikle kurduğu temaslar ile, kişi ve kurumların yaklaşımlarının değişmesine yardımcı olduğu, STK'ların kapasitelerini arttırmalarına ve aralarında iş birliği kanalları oluşturulmasına aracı olduğu, gerçekleştirilen reformların uygulamaya konulmasında motive edici olduğu ve bu sayede Türkiye'nin AB üyelik hedefine katkı sağlayacağı gelmektedir. --- There have been essential developments in the domain of civil society with the declaration of the candidacy of Turkey at the 1999 Helsinki Summit. This situation can be seen as the reflections of both moral and financial support offered by the European Union (EU) by means of a variety of programs and reforms (legistative changes) undertaken by Turkey for its candidacy aims. Civil Society Dialogue Program is one of the programs that has been cofinanced by the EU and Turkey since 2008 to boost and strengthen the non governmental organisations (NGO). The program, with its goals of exchanging information between the EU and Turkey and establishing a permanent mechanism of dialogue and connection between the sides, has a vital place with regard to the focus on social scales that are often neglected in the course of the harmonization process.The aim of this thesis is to examine the Civil Society Dialogue Program from a social constructivist perspective by focusing on its importance, scope and objectives and its reflections on Turkey. The research problem of the study is to find out whether the program is effective on the progress of civil society in Turkey and the relations between the EU and Turkey. Analysing how productive and successful the program has been and what kind of contributions it has made in those areas is another aim of the present study.In this study which is based on qualitative research, the data has been collected via in-depth interviews conducted with NGO represantatives. The findings of the study can be summarised as follows: The Program, especially with the connections it has made, helps change the approaches of people and institutions. It is a mediator for NGOs to increase their capacity and to establish channels of cooperation among theemselves and acts as a motivating factor in conducting the reforms and thereby it contributes to Turkey's objective of EU membership. Based on the data collected, suggestions are also made which might be helpful for the future of the Civil Society Dialogue Program.
BASE
Mersin'den mimarlık planlama tasarım yazıları: Tamer Gök'e armağan
In: Mersin Üniversitesi yayınları No: 35
In: Mimarlık Fakültesi yayınları No: 4
Uluslararası ilişkilerde devlet: Küreselleşme ve ikinci devlet tartışması ; State in international relations: Globalization and second state debate
Bu tez çalışmasında Uluslararası İlişkiler disiplininin temel teorik yaklaşımlarının devlete dair görüşleri tartışılmış ve küreselleşme süreci ile birlikte başlayan devlet tartışmalarının bir sınıflandırması yapılmaya çalışılmıştır. Bu bakımdan Uluslararası İlişkiler çalışmalarında iki temel devlet tartışmasının olduğu kabul edilmekte ve bu tartışmalar birinci ve ikinci devlet tartışması şeklinde sınıflandırılmaktadır. Birinci tartışma devlet merkezci ve toplum merkezci yaklaşımlar arasında birim-yapı veya aktör tartışması çerçevesinde yoğunlaşmıştır. İkinci tartışma ise küreselleşme tartışmasını da bu kategoriye alırsak devletin otonomisi ve etkin (agential) gücü üzerinden yürütülen bir tartışmadır. Genel olarak bu tartışmada bir taraf devleti uluslararası/küresel toplumun veya yapının etkisi altında pasif ve edilgen bir aktör olarak görürken diğer taraf ise devletin bizzat bu küresel/uluslararası yapıyı veya toplumu şekillendirdiği/belirlediği noktasından hareket etmektedir. Bu bakımdan her iki tartışma da aslında bir kamplaşma ve kutuplaşmayı ifade etmektedir. Birinci tartışmanın artık ikinci tartışmanın gölgesinde kaldığını söylemek mümkündür. Hem küreselleşme tartışmasında hem de ikinci devlet tartışmasındaki bu kamplaşma ve kutuplaşmanın, başını Hobson'un çektiği İkinci Kuşak neo-Weberyan Tarihsel Sosyolojinin devlet teorisi olan, Yapılanmacılık ile üstesinden gelebiliriz. Yapılanmacı yaklaşım ya/ya da mantığını reddeden ve devleti küresel, bölgesel ve yerel olmak üzere üç düzlemde hareket eden otonomi sahibi ve her düzlem üzerinde etkin gücü olan ve yine bu düzlemlerden etkilenen hem uluslararası/küresel hem de yerel topluma içkin sosyal ve tarihsel bir aktör olarak görür. Kısaca Yapılanmacı anlayışa göre devlet, değişken yerel ve uluslararası etkin gücü olan belirleyici/oluşturucu bir devlettir. Yapılanmacılık bu bakımdan bahsedilen kutuplaşmayı aşmak için hiç kuşkusuz bir üçüncü yol önermektedir. ; This thesis analyzes the arguments of the main theoretical approaches on the state taken by scholars in the discipline of International Relations and classifies these debates on the state that have unfolded with globalization. In this respect, there are two state debates and these are, generally, classified as first- and second-state debates. The first state debate focuses on discussions of agency, structure or actors between state-centered and society-centered approaches. The second debate, if we include globalization debates in this category, is conducted through agential state power and autonomy of state. On the whole in this debate, one side regards states as passive victims/actors under international/global society or structures, while the other side argues that states determine and shape global/international society or structures. In this regard, both debates in fact refer to polarization and to forming cliques. It is possible to say that the first state debate is perpetually in the shadow of the second state debate. We can overcome this polarization and these cliques in which both the second state debate and globalization debates find themselves with Structurationism, which is the state theory of second wave neo-Weberian Historical Sociology under Hobson?s leadership. The Structurationist approach rejects the either / or logic; according to this approach, states act on three levels --global, regional, and local/national-- and states have an autonomy from these levels; states have agential power over these three levels and states are influenced by these levels; states are embedded as social and historical actors in the both international / global and local society. Briefly, according to the structurationist approach, the state is a constitutive? state with varying domestic and international agential power. In this respect, Structurationism certainly suggests a third way to overcome the polarization mentioned above.
BASE