How to respond to climate change at the local level: a guideline for Turkish cities
In: UFZ Report 2017,3
126 Ergebnisse
Sortierung:
In: UFZ Report 2017,3
In: Sviluppo e innovazione anno 5, n. 5 (2016)
Globalleşen dünyada şirketlerin günümüz rekabet koşulları ile mücadele edebilmesinin yolu değişimden geçmektedir. Ancak artılarını ve eksik yönlerini tepsit edebilen kurumlar öngörülü davranarak kendilerini yenileyebilirler. Bu da etkin bir denetim mekanizması ile mümkündür. Şirket bünyesinde geleceğe dair kararların doğru saptanması açısından güvenilir ve tarafsız bilgi önemlidir. Bu doğrultuda atılacak adımlar şirketlerde doğabilecek hata ve hilelerin de önüne geçilmesini sağlayacaktır. Denetim konusunun yanında büyük şirketleri ve ülkelerin ekonomilerini ciddi şekilde ilgilendiren diğer bir konu da finansal raporlama standartlarıdır. Nitekim ülkelerin muhasebe sistemleri arasında birçok farklılıklar bulunmaktadır. Dünyada bu farklılıkları asgariye indirerek uygulamalarda kolaylık sağlamak amacıyla muhasebe uygulamalarını tekdüzeliliğe doğru yönlendiren çalışmalar yapılmaktadır. Buna muhasebede uyumlaştırma da diyebiliriz. Bu doğrultuda 1973 yılında kurulan Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (UMSK) global muhasebe standartlarının hazırlanması ve uygulanması sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Çalışmamızda da detaylı olarak açıklayacağımız bu yapı son olarak "Uluslararası Finansal Raporlama Standartları-UFRS" (International Financial Reporting Standards–IFRS) adını almıştır. 2000'li yılların başında ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde yaşanan muhasebe ve denetim skandallarının da etkisiyle, UMSK'nın yayınladığı standartlara uyum yönünde dünya çapında bir görüş birliği oluşmaya başlamıştır. Türkiye de bu devletler arasındadır. 2005 yılı itibariyle Türkiye'de de Uluslararası Muhasebe Standartlarına uyum çalışmaları başlatılmıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bu çalışmayı yapmaktaki amacımız, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarını genel hatlarıyla açıklamak, bu konuda Türkiye ile Filistin'deki mevcut uygulamalar ile uluslararası standartlar arasındaki farklılıklara değinerek, çeşitli tenkitlerde bulunmak ve konuya çözüm önerileri getirebilmektir. ; The way in which the companies in a globalized world could struggle with present conditions of competition has passed through a series of changes. The establishments that are able to identify their strengths and weaknesses can, however, refresh themselves by acting farsightedly. This, in turn, seems possible by means of an effective control mechanism. A reliable and impartial information is important for determining the correct decisions about the future within the body of the company. Steps to be taken in this direction will also enable to avoid the mistakes and cheats that may arise in the companies. Besides the auditing issue, another important issue that is seriously interested in large companies and the countries' economy is also financial reporting standards. Indeed, there is many differences between the accounting systems of the countries. It has been performed the studies that guide accounting practices towards the uniformity in order to provide great convenience in the applications by minimizing these differences in the world. We can also describe this as the harmonization of accounting. International Accounting Standards Board (IASB) that had established in 1973 for this purpose has played an important role in the preparation of the global accounting standards and their process of implementation. This structure, as we will also explain in detail in our study, has recently named as International Financial Reporting Standards–IFRS. In the early 2000s, a consensus has begun to arrive at all around the world in the direction of conformity to the standards issued by the IFRS, together with the effect of the accounting and auditing scandals experienced in USA and some European countries. Turkey is also among these states. As of 2005, it has been started works of compliance with International Accounting Standards also in Turkey. In line with the above-mentioned explanations, our main aim of doing this study is to sketch out International Financial Reporting Standards and to criticize from various aspects and be able to offer the solutions to the issue, by touching upon the current practices in Turkey and Palestine and the differences between international standards.
BASE
In: Libra kitap 139
In: History 121
Yolsuzluk, kamu sektörü ile sınırlı olmayıp, özel sektöründe kamu kurumları ile ilişkilerinde, kendi aralarındaki faaliyetlerde ve iç işleyişlerinde karşı karşıya oldukları büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Yapılan yolsuzluklar, finansal tabloların güvenilir ve şeffaf olmasını engelleyecektir. Sadece etkili bir denetim ile usulsüzlük riski faktörleri değerlenerek, finansal tablolardaki bilgilerin güvenilirliklerini etkileyecek muhtemel yolsuzluk, hata ve hilelerin ortaya çıkarılması ve önlenmesi sağlanabilir. Dolayısıyla, ülkelerin yolsuzlukla mücadele politikalarında, bağımsız denetimin kapsamının genişletilmesi ve sıklaştırılması önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, bağımsız denetim ile yolsuzluk algı düzeyi arasında bir korelasyon bulunması beklenmektedir. Bu çerçevede Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülke çeşitli eşikler belirleyerek, bu eşikleri sağlayan işletmelere bağımsız denetim zorunluluğu getirmiştir. Bu çalışmada, Avrupa ülkelerinin belirlediği bağımsız denetim muafiyet eşiklerinin, yolsuzluk algılama düzeyi üzerinde bir etkiye sahip olup olmadığı incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; bağımsız denetim muafiyet eşikleri ile ülkelerin yolsuzluk endeksleri arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. ; Corruption is not limited to the public sector, but is seen as a major threat that is faced in the private sector in their relations with public institutions, in their activities and in their internal functioning. Corruption effects the reliability and transperancy of the financial statements. Only with effective auditing, by assessing the risk factors of irregularity; the exposure and prevention of possible corruption, fallacies and fraud that will effect the reliability of financial statements can be ensured. In the process of coping with each country's struggle with corruption policies, it is important to note that the scope of the independent audit should be expanded and the frequency of it should be increased. Therefore it is expected that there exist a correlation between independent audit and corruption perception level. In this context, by specifying certain thresholds in many countries; Euroepan countries being inthe first place, an independent audit requirement to businesses that meet such thresholds has been brought up. In this study, it is researched whether the independent audit exemption thresholds introduced by European countries have an effect on corruption perception level or not. Based on the research findings, there exist a relationship between independent audit exemption thresholds and each country's corruption index.
BASE
In: Sosyal siyaset konferansları dergisi, Band 0, Heft 85, S. 1-30
ISSN: 2548-0405
DergiPark: 326005 ; trakyasobed ; Even though it has been rather a lot studied that to what extent participation to politics is occurred with regard to general politics, the studies relating to levels and means of political participation at local level remains relatively weak. This paper aspires to reveal the aspects of participation of voters to local politics in Edirne. In parallel with this goal, firstly, certain qualitative and quantitative characteristics of voters are specified, such as age, gender, level of income, level of education. Then, the relation between these characteristics and political participation at local level is tried to be proved by some hypothesis tests. The results suggested that the higher the level of education or the level of income, the more intensive the participation to local politics. It is also deduced that political participation of voters differs according to neighbourhood they settle in. The evaluation of political participation is based on A. Robert Dahl's typology of political participation picked out amongst others in the literature and questionnaire form tried to be generated in accordance with the typology ; Siyasete katılımın ne boyutta gerçekleştiği genel siyaset açısından oldukça araştırılmış olmasına rağmen, yerel düzeydeki siyasete katılımın düzey ve araçlarına ilişkin çalışmalar görece zayıf kalmaktadır. Bu çalışma, Edirne'deki seçmenlerin yerel siyasete katılım düzeyini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, seçmenin yaşı, cinsiyeti, gelir düzeyi, eğitim düzeyi ve benzeri nitel ve nicel özellikleri belirtilmiş; ardından, bu özellikler ile yerel siyasete katılım arasındaki ilişki hipotez testleriyle sınanmaya çalışılmıştır. Yapılan testler sonucunda Edirne'de eğitim düzeyi veya gelir düzeyi arttıkça yerel siyasete katılımın yoğunlaştığı ve seçmenlerin siyasete katılımlarının, yerleşik oldukları mahalleye göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Siyasete katılımın ölçülmesinde, literatürdeki katılım tanımlamalarından A. Robert Dahl'ın tipolojisi esas alınmış olup, anket soruları bu tipolojiye uygun olarak oluşturulmaya çalışılmıştır
BASE
ÖZETDünya genelinde insanların çoğu kentlerde yaşamaktadır. Bu durumun sonucunda yoksulluk kırdan kente taşınmıştır. Kentlere özgü ortaya çıkan bu yoksulluk türüne "kentsel yoksulluk" adı verilmiştir. Dünya'daki tüm ülkelerin mücadele etmek zorunda kaldığı yoksulluk sorununa karşı merkezi yönetimler, yerel yönetimler, ulusal ve uluslararası ölçekte hizmet veren sivil toplum kuruluşları bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir.Çalışmanın ilk bölümünde yoksulluk, kavramsal çerçeve içinde ele alınmış; yoksulluk türleri, yoksulluğa neden olan faktörler ve yoksulluk yaklaşımları açıklanmıştır. İkinci bölümde Dünya'da ve Türkiye'de yaşanan yoksulluk ile yoksullukla mücadele yöntemleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise kentsel yoksulla mücadele yöntemleri Bursa kenti ölçeğinde değerlendirilmiştir. Örnek çalışma olarak Bursa'nın seçilme sebepleri şöyledir: Kent, 1950' lerden itibaren hem ülke içinden hem ülke dışından göç almaktadır. Böylece, günümüzde Türkiye'nin 4. büyük kenti olarak önemli bir ticaret ve sanayi merkezi haline gelmiştir. Kentin, tarihsel süreçte var olan kentsel yoksullukla mücadelesi hakkında yapılan çalışmaların azlığı, çalışmanın bu alanda yararlı olacağını düşündürmüştür.ABSTRACTMost people in the World, live in cities. As a result of this situation, poverty has moved from the rural to the urban. The poverty special to cities has been called as "urban poverty". Against the poverty problem that all countries in the world have to combat with, central governments, local governments, nongovernmental organizations serving nationally and internationally are continuing their activities on this issue.In the first chapter of the study, poverty is addressed in a conceptual framework; poverty types, and factors and approaches of poverty are explained. In the second chapter, poverty, and methods of combating poverty taking place on the World and in Turkey, have been examined. In the third chapter, the methods of combating urban poverty were evaluated at the Bursa city scale. The reasons for choosing Bursa, as a case study, are as follows: Since 1950, the city has allow immigration both from within the country and from abroad. So today, Bursa has become an important commercial and industrial center as the 4th largest city in Turkey. The lack of studies on the combating the urban poverty of the city in the historical process, suggests that the study will benefit on the area.
BASE
Devletin temel görevi kendi vatandaşlarına en iyi kamusal hizmeti vermektir. Devletin bu temel görevini ilgili idareler yürütmekte ve yine onlar tarafından halka sunulmaktadır. İşte sunulan bu hizmet yerine getirilirken kimi zaman vatandaşların şikâyetleri söz konusu olmaktadır. Vatandaşların devlet ile olan sorunlarını çözecek birçok kurum olmasına rağmen yeterli sonuçlar günümüzde hala elde edilememiştir. Ombudsman denetimi de bireyler ile idareler arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için ilk kez İsveç'te kurulmuş olan bir tamamlayıcı denetim sistemidir. Ombudsman, bireylerin şikâyetlerini dinleyen ve gerektiğinde soruşturma başlatarak ilgili idareleri denetleyen bir denetim sistemidir. Bireyleri idarelerin keyfi ve hak mahrumiyeti yaratan uygulamalarından koruyan ombudsman, verdiği tavsiye kararlarıyla da adeta adalet savunucusu bir rol üstlenmektedir. Zaman içerisinde sorun çözme konusunda gösterdiği başarılardan ötürü İskandinav ülkelerinden başlayarak hızla yayılmıştır. Ombudsmanın örgütsel ve işlevsel analizini gerçekleştirdiğimiz bu çalışmanın ilk bölümünde kamu, denetim ve kamu denetçiliğinin gelişimi ve türleri üzerinde durulmuştur. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise ombudsmana ilişkin literatür bilgisi verildikten sonra önemli altı ülkenin ombudsman kurumları incelenmiştir. Çalışmamızın son bölümünde ise Türkiye'deki ombudsman kurumuna neden ihtiyaç olduğu, ne gibi çalışmalar yapıldığı, örgütsel sisteminin nasıl olduğu ve işlevsellik durumunun ne olduğu konularına yer verilmiştir. ; The main task of the state is to provide the best public services to their citizens. This essential task is carried out by state authorities concerned and served to the public by them. Sometimes citizens' complaints are concerned while fulfilling these services offered. Despite the fact that there are many state institutions to solve the problem of citizens regarding the goverment, today satisfactory results still have not been optained. The Ombudsman audit is also a complementary control systems first established in Sweden to resolve disputes between the administration and individuals. The Ombudsman is an inspection system that listen the individuals' complaints and check the relevant authorities by initiating the investigation when needed. The Ombudsman that protect individuals from administrations' applications that create arbitary deprivation of rights almost plays a justice advocate role in its advised decisions. It is spread rapidly in time starting from the Scandinavian countries due to successes in solving problems. In the first part of this study that we performed an organizational and functional analysis of Ombudsman, it is focused on the public, audit and the development of public control and its types. In the second part of our study the Ombudsman institutions of six important countries were examined after citing works of literature about it. In the last part of our study the topic such as "why the Ombudsman institution in Turkey is needed, what kind of work is done, how its organizational system is and what its functional status is'' are included.
BASE
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Tarihi dokular, kentlerin geçmişle günümüz arasındaki bağını kuran, geleceğe bozulmadan taşınması gereken önemli kültürel miraslarımızdır. Bu mekanlar, geçmişten günümüze yaşanmışlıklarla, insan-mekân etkileşimi sonucu ortaya çıkan kimliklerini, çevrelerinde oluşan yeni kentsel mekanlara da yansıtarak kent kimliğinin şekillenmesine önemli katkılar sunmaktadırlar. Tarihi dokular, sadece yapı ölçeğinde değil, bütüncül bir yaklaşımla korunmalıdır. Bu sayede, sürdürülebilirlikleri sağlanarak gelecek nesillere de aynı özellikleriyle ulaştırılabilirler. Tarihi mekanlarda geçmişin havasını soluyabilen ve kültürleri tanıyan insanlar yetiştirerek, tarihi dokuların yaşatılması çok önemlidir. Ancak kentlerin hızla büyümesi, tarihi kimliklerini kaybetme riskini arttırmaktadır. Geleneksel dokuların üzerine veya çevresine yapılan yeni yerleşim alanları, bu dokuları düzensiz alanlara dönüştürerek baskı oluşturmaktadır. Bu durum, tarihi dokuların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olabilmektedir. Çalışma alanı olarak seçilen Trabzon Akçaabat ilçesi Ortamahalle tarihi kent dokusu, 1988 yılında kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bu yerleşim, tarihi dokunun sokak ve mahalle ölçeğinde yaşayarak günümüze kadar ulaştığı nadir yerleşimlerdendir. Konut dokusu, kilise, çeşmeler, dar ve dik sokaklar ile karakteristik Karadeniz yerleşmesi özellikleri göstermektedir. Ülkemizde pek çok kentte olduğu gibi Akçaabat yerleşimi de hızlı bir kentsel büyüme ve yapılaşma süreci yaşamaktadır. Bu süreç tarihi doku üzerindeki baskıyı artırmakta, etrafında yapılan binalar silüetin olumsuz yönde değişmesine neden olmakta, ayrıca doku oluşturan pek çok yapı bozulma ve yıkılma tehlikeleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu çalışmada Ortamahalle tarihi kent dokusunun kimliğini oluşturan doğal ve kültürel çevre bileşenleri ve kentsel imgeler incelenmektedir. Ayrıca GZFT analizi de yapılarak durum değerlendirmesi ortaya konulmakta, elde edilen veriler ışığında tarihi dokunun korunması için çeşitli öneriler sunulmaktadır.
In: Ankara Üniversitesi SBF dergisi
ISSN: 1309-1034
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni gelişen yasal düzenlemeler ışığında yerel yönetimlerin bakış açılarına göre elektrikli skuterlerin kullanımının mikro hareketlilikte bir çözüm yolu olup olmadığını ve bunların oluşturduğu sorunları araştırmaktır. Nicel araştırma yönteminin ilkelerine uygun olarak tasarlanan araştırmada, kapalı uçlu ve açık uçlu sorulardan oluşan anket 81 ilin ilgili yerel yönetim yöneticilerine gönderilmiş ve cevaplandırmaları istenmiştir. Veri toplama süresi yaklaşık bir ay sürmüştür (Aralık 2021-Ocak 2022). Toplamda e-skuter kullanımının olduğu 21 ilin yerel yöneticilerinden gelen cevaplar doğrultusunda araştırma bulguları oluşturulmuştur. Bulguların değerlendirilmesinde frekans analizlerinden yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre elektrikli skuter kullanımı, Türkiye için henüz deneyimlenen bir alan olarak görülmekte ve geliştirilmeye açık alanlara işaret edilmektedir. Aynı zamanda elektrikli skuter kullanımının mikro hareketlilik için bir çözüm olabileceğine dair bulgulara rastlanırken sorun alanı olabileceğine işaret eden durumlar da dikkati çekmektedir.
In: Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi
ISSN: 1309-9302
Kentsel mekânların algılanış biçimleri toplumdan topluma değişiklik gösterebilmektedir. Bireyler yetiştikleri ve ait oldukları sosyal gruplara göre şekillenmekte ve bir kentsel mekân karşısında da bu doğrultuda tavır almaktadır. Dolayısıyla bir kentsel mekân, kimileri için unutulmaz anılarla dolu daima hatırlanması gereken bir biçimde toplumsal bellekte yer alırken kimileri içinse unutulmak istenen, geçmişte yaşanan herhangi bir olayla ilgili bağ kurulmayan sıradan bir bina olarak varlık bulmaktadır. Sivas kentinde bulunan Madımak Oteli de 2 Temmuz 1993 tarihinde meydana gelen olaylar neticesinde unutulmak istenen veya hatırlanmak istenen bir kentsel mekâna dönüşmüştür. Dolayısıyla bu mekân, ait olunan sosyal gruplar tarafından farklı şekillerde algılanmakta ve anlam bulmaktadır. Bu çalışmada, Sivas kentinde bulunan farklı sosyal grupların Madımak Oteli'ni algılayış biçimleri ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji kullanılmış bu doğrultuda Sivas kentinde ikamet eden altı Alevi, altı Sünni kişi ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular, iki farklı sosyal gruba ait kişilerin Madımak Oteli'ni nasıl algıladıklarını ortaya koymuştur.
Tez çalışması üç bölüme ayrılmaktadır. Birinci bölümde Türkiye'de belediyelerin yapısıyla ilgili olarak genel bilgilere vermeye çalıştık. İkinci bölümde belediyelerin mali yapısı incelenirken son bölüm ise belediyelerin denetimine ayrıldı. Türkiye'de yerel yönetimler genel olarak yerel halkın mahalli ve müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını görmek üzere kurulmuş karar organları seçimle işbaşına gelen, merkezi idarenin vesayet denetimi altında çalışan kamu tüzel kişileridir. Yerel yönetimlerin temel yapısı belediyeleridir. Belediye yönetiminin organları, belediye meclisi belediye encümeni ve belediye başkanıdır. Belediyeye encümenin genel olarak görevleri, taşıma ücret ve tariflerini düzenlemek, belediye bütçesini onaylamak ve belediye personeliyle ilgili işlemelerdir. Belediye encümeni ise kamulaştırma kararlarını almak ve uygulamak, kanunda öngörülen cezaları vermek gibi görevlerle ilişkilidir. Belediye başkanı ise belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı beş yıllık bir dönem için seçilir. Son birkaç yıl içerisinde ülkemiz yerelleşeme eğilimleri bağlamında çok kapsamlı bir yerel yönetim reform süreci yaşamıştır. Bu amaçla belediyelerin mali yapısının güçlendirilmesi, şeffaflık, iyi yönetişim ve denetim hayati bir rol oynamaktadır. ; The thesis divides into three three sections. In first section we try to give some information about municipilaties in Turkey. Fiscal situation of municipilaties has been writen in second section. In the last section has been allocated for ispection of municipialities Local administration is the system of administration established to meet the common needs of the people living in a specific region and managed as a result of the cooperation of bodies elected by these people and appointed by the central government. Local administrative agencies are authorized by the central government agencies to introduce rules and meet financial obligations on matters related to the region. Municipalities are the main pillar of local administration operating in Turkey Municipal administration comprises, a council, an assembly and a mayor The Municipal Council prepares transport tariffs and fees, sets commodity prices, determines municipal fines and budgets, and decides on personnel issues. The Municipal Assembly, related to public works and city planning and determines taxes, rates of duties, fees and tariffs of various sorts The Mayor is the chief executive and representative of the municipality. He is elected for a term of five years During the last several years, The Republic of Turkey has been going through a very comprehensive process of local administration reform and restructuring. To this end, financial management to transparency, good governance and inspection play pivotal role in this situation.
BASE
URL: http://josc.selcuk.edu.tr/article/view/5000185985 DOI:10.18094/si.29073 ; Ülkemizde yoksulluğun nedenleri ve sonuçları kadar yoksulların siyasal tercihleri de önemli bir tartışma konusudur. Özellikle seçim dönemlerinde yoksulların, aldıkları sosyal yardımlar çerçevesinde bir siyasal tercihte bulunduğu yönünde siyaset ve medya dünyasında yaygın bir şekilde tartışmalar yaşanmaktadır. Her bir birey gibi yoksullar da genel/ yerel seçimlerde bir takım beklentiler ve faktörler çerçevesinde siyasal tercih ortaya koymaktadırlar. Bu anlamda yoksullar, siyasal tercihlerine karar verirken hiç şüphesiz diğer faktörlerle birlikte yaşadıkları sorunlara çözüm getiren, yaşamlarını kolaylaştıracak ekonomik ve sosyal niteliği olan projeleri de dikkate almaktadırlar. Bu çalışma, sosyal yardımların yoksulların siyasal tercihinde etkisinin olup olmadığı, eğer etkisi var ise bu etkininin düzeyinin ne olduğu üzerinde durmaktadır. Elazığ merkezde yaşayan 220 yoksul üzerinde yapılan alan araştırması ile çalışmanın verileri elde edilmiştir. Bu verilere göre, yoksulların yardım aldığı kurum ve kuruluşlar arasında siyasi partiler sosyal yardımlaşma vakfı ve belediyelerin ardından üçüncü sırada yer almaktadır. Siyasi partilerden yardım alan yoksullar, bu siyasi partilere yönelik bir siyasal tercih eğiliminde olmakla birlikte; yoksulların siyasal tercihinde siyasal partilerin ekonomik vaatleri ile iş ve istihdama ilişkin vaatlerinin daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır. ; In our country, political choices of the poor is a discussion topic as important as the reasons for and the results of poverty. Especially during the election periods, discussions arise in politics and on media on the idea that the poor make political choices based on the social aid they receive. Like every other individual, the poor also make political choices based on a set of expectations and factors in periods of general/local elections. In this sense, the poor, in addition to other factors, also pay regard to projects with economic and social nature that bring solutions to their problems and will make their lives easier. The purpose of this study is to understand whether social aid has effects on political choices of the poor, and if it does, to what extent these effects work. Findings of the study were gathered by field research conducted on 220 impoverished individuals living in Elazığ city center. According to the data, political parties are in the third place after social assistance foundations and municipalities among the institutions and organizations from which the poor receive the highest amount of social aid. While the poor who receive aid from political parties are likely to make a political choice in favor of these parties, it has been observed that economic pledges and pledges towards jobs and employment by political parties are more effective on the poor's political choices.
BASE