VADELİ İŞLEM PİYASALARINDA HAFTANIN GÜNÜ VE OCAK AYI ETKİSİ: KARŞILAŞTIRMALI ANALİZ (VİOB AND BİST)
In: The journal of international social research: Uluslararası sosyal araştirmalar dergisi, Band 9, Heft 42, S. 1604-1604
ISSN: 1307-9581
481 Ergebnisse
Sortierung:
In: The journal of international social research: Uluslararası sosyal araştirmalar dergisi, Band 9, Heft 42, S. 1604-1604
ISSN: 1307-9581
In: Ege Akademik Bakış 15(3):421-433 2015
SSRN
Public debt is a financing tool that is frequently applied for increasing public spending in the face of increasing public costs or for financing large countrywide public investments. There have been many different schools of though and theory put forth on public debt from ancient times to the present day. The impossibility of achieving an equilibrium between market conditions and the understanding the state's role of the social state in the economy is a reality accepted by virtually every country today. Taken in this context, for those countries that lack the internal dynamics for public debt financing to go the route of external borrowing to cover public debt is an unusual phenomenon. Budget deficits in developing countries have reached serious levels due to many global crisis's that have developed in International markets, and cyclical changes that occur as a result of inflationary pressures. These countries which do not have a robust economy and financial structure had to resort to foreign borrowing to finance public deficits. This process of borrowing that gained substantial acceleration especially during 1980s, effecting the debt rates and services of developing countries' economies and thus jeopardizing the status of countries that has been the lender. This situation revealed that developing countries needed to focus on public domestic and external debt management. From this period forward, the debt management issues such as debt stock limit, risk ratio, internal and external debt sustainability gained importance for developing countries. During the same period, the derivative products emerged as a result of the studies performed in order to reduce the risks brought by borrowing in international markets. These products began to be used effectively by many developed countries to avoid risks such as exchange rate, interest rate, inflation. These products that were used in these markets grew as time went on and with the promotion of certain economic and financial institutions began to attract the attention of developing countries.The situation in Turkey was not different than in other developing countries. Especially after 1980, the external public debt levels increased sharply by means of economic and financial reforms that had been performed during this period. The derivative instruments which ensure the risk management and which emerged in the '80s as an alternative in the public internal and external debt management only began to attract attention at the end of the 90s in Turkey and the trading volume could be increased with the opening of the Derivatives Market in 2002. But this interest remained confined only to the private sector. It is not possible to ignore the benefits that may be obtained by use of derivative instruments when the past experiences of Turkey are observed. In this study it is explained the importance of a sound external public debt management and the advantages of use of derivative instruments within this frame. It is signified that evaluation and development of the derivative market will be advantageous, both in order for the economic development plans to be executed in a more clear way and in terms of assistance to the monetary policies to become successful. ; Kamu borçlanması, çoğu ülkenin gerek artan kamu harcamaları gerekse büyük kamu yatırımları karşısında sıklıkla başvurduğu bir finansman aracıdır. Kamu borçlanması ile ilgili olarak en eski iktisadi düşünce akımlarından günümüze kadar pek çok farklı düşünce ve teori ortaya konulmuştur. Günümüzde, ekonominin her zaman piyasa şartları ile dengeye gelmesinin imkansızlığı ve sosyal devlet anlayışı içerisinde devletin ekonomide rol alması gerektiği hemen hemen her ülke tarafından kabul edilen bir gerçekliktir. Bu bağlamda, gerçekleştirilen kamu harcamalarının finansmanı için gerekli iç dinamiklere sahip olmayan ülkelerin de dış borçlanmaya gitmesi oldukça olağan bir durumdur. Uluslararası piyasalarda, gerçekleşen enflasyonist baskılar ve konjonktürel değişimler sonucunda pek çok global kriz ile karşılaşılmış, gelişmekte olan ülkelerde kamu açıkları ciddi seviyelere ulaşmıştır. Sağlam bir ekonomiye ve finansal yapıya sahip olmayan bu ülkeler, kamu açıklarını yüksek miktarlarda dış borçlanmaya başvurarak kapatabilmiştir. Bu borçlanma süreci, özellikle 1980'li yıllar itibari ile oldukça fazla ivmelenme kazanmış, borç hadleri ve servisleri gelişmekte olan ülke ekonomilerini ve dolayısıyla da borç veren ülkelerin durumlarını tehlikeye sokar olmuştur. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerde kamu iç ve dış borç yönetimine odaklanılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu dönemden itibaren gelişmekte olan ülkeler, borç stoklarının sınırı, risk oranı ve sürdürülebilirliği gibi konulara eğilerek kamu iç ve dış borç yönetimi konusunda çalışmalar başlatmıştır. Aynı dönemlerde, uluslararası piyasalarda borçlanmanın getirdiği riskleri azaltmak amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda ortaya türev piyasa ürünleri çıkmış ve döviz kuru, faiz oranı, enflasyon gibi bir takım risklerin azaltılmasını sağlayan bu ürünler, kamu iç ve dış borç yönetimi kapsamında pek çok gelişmiş ülke tarafından etkin şekilde kullanılmıştır. Bu ürünlerin işlem gördüğü piyasalar gün geçtikçe büyümüş ve bazı ekonomik ve finansal kurumların da teşviki ile gelişmekte olan ülkelerin de dikkatini çekmeyi başarmıştır. Türkiye'de de durum, gelişmekte olan ülkelerden farklı olmamıştır. Özellikle 1980'den sonra, gerçekleştirilen ekonomik ve finansal reformların etkisi ve de bu dönemde uygulanan politikalar nedeniyle kamu dış borç seviyeleri hızla artış göstermiştir. 1980'li yılların başında kamu dış borç yönetimi kavramı ile tanışan Türkiye, bir takım düzenlemeleri ve altyapı çalışmalarını gerçekleştirmiş olsa da etkin bir kamu dış borç yönetimi girişiminden ancak son on yıl için bahsetmek mümkündür. Bu son on yıl içerisinde, kamu dış borç yönetiminin gerektirdiği analizler yapılmaya başlanmış, döviz kuru, değişken faiz oranı ve vade gibi riskler göz önüne alınarak borçlanma stratejileri geliştirilmiştir. Kamu iç ve dış borç yönetiminde 80'li yıllarda bir alternatif olarak ortaya çıkan ve risk yönetimi sağlayan türev ürünler ise Türkiye'de 90'lı yılların sonunda ilgi çekmeye başlamış ve ancak 2002'de Vadeli İşlemler Piyasası'nın açılması ile işlem hacmi artmıştır. Ancak bu ilgi özel sektör ile sınırlı kalmış, kamu dış borç yönetiminde kullanıma gidilmemiştir. Türkiye'nin geçirmiş olduğu ekonomik ve finansal krizler, geçmişte maruz kaldığı döviz kuru ve faiz oranları riskleri göz önüne alındığında türev ürünlerin kullanımı ile sağlanacak faydaları göz ardı etmek mümkün değildir. Bu nedenle, bu çalışmada kamu dış borç yönetiminin artan önemi vurgulanarak, bu bağlamda kullanılacak türev ürünlerin sağlayacağı faydalar ortaya koyulmakta, bu piyasaların gerek ekonomik kalkınma planlarının daha net şekilde yapılabilmesi, gerekse para politikalarının başarılı olmasına yardımcı olması açısından değerlendirilmesinde ve geliştirilmesinde fayda olacağı vurgulanmaktadır.
BASE
In: Yayın/Beta no: 2360
In: İşletme-ekonomi dizisi 398
In: Social sciences studies journal: SSS journal, Band 6, Heft 57, S. 784-792
ISSN: 2587-1587
In: The journal of international social research: Uluslararası sosyal araştirmalar dergisi, Band 10, Heft 49, S. 668-673
ISSN: 1307-9581
Millitary corruption; housing policy; Turkey; trials
In: International journal of academic value studies, Band 3, Heft 16, S. 481-504
ISSN: 2149-8598
In: International journal of academic value studies, Band 3, Heft 17, S. 149-164
ISSN: 2149-8598
In: International journal of academic value studies, Band 3, Heft 16, S. 7-22
ISSN: 2149-8598
In: Bibliotek yayınları
In: Araştırma-inceleme dizisi
In: International journal of academic value studies, Band 5, Heft 4 Vol.5, S. 639-650
ISSN: 2149-8598
In: Sosyal Bilimler Dergisi, Band 19, Heft 2, S. 171-188
ISSN: 2667-8683
Suç, insanlık tarihi boyunca her zaman var olmuş ve toplumsal düzeni olumsuz yönde etkilemiştir. Bu nedenle suça yol açan faktörler, suç bilimcilerce araştırılmaktadır. Bu çalışmada ise, suçun ekonomik boyutu araştırılmaktadır. İşsizlik, ücret, enflasyon, kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla ve gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi birçok makroekonomik değişkenin çoğunlukla ekonomik nedenlerle işlenen malvarlığına karşı işlenen suçlara etkisi bulunmaktadır. Bu çalışmada Türkiye'nin ikinci düzey istatistiki bölge birimleri (İBBS2) sınıflandırma şekli temel alınarak, işsizlik ile malvarlığına karşı işlenen suçlar arasındaki ilişkinin mekansal bağımlılığının, 2008-2014 dönemine ait yıllık veriler kullanılarak, mekansal panel veri analiziyle, belirlenmesi amaçlanmıştır. Analizde Hausman testi sonuçları, sabit etkili mekansal panel modelinin çalışma için en uygun model olduğunu gösterirken, olabilirlik oran testi sonuçları da, mekânsal otoregresif (mekansal gecikmeli) modelin çalışma için en uygun model olduğunu göstermiştir. Mekansal otoregresif model ile ulaşılan ampirik bulgular, sınır komşuları olan bölgeler arasında pozitif yönlü mekansal bağımlılığın olduğunu, sınır komşuluğunun malvarlığına karşı işlenen suç türlerini arttırdığı, ayrıca malvarlığına karşı işlenen suçlar üzerinde işsizliğin pozitif yönlü etkisi olduğunu göstermiştir.
In: Sosyoekonomi: scientific, refereed, biannual, Band 28, Heft 44, S. 191-214
ISSN: 1305-5577
Çalışmada GAT (Google Arama Trendleri) verileri ile ölçülen yatırımcı ilgisi ile pay senedi getirisi ve işlem hacmi arasındaki ilişkinin bankacılık sektöründe faaliyet gösteren ve Borsa İstanbul'a kote olan bankalarda 2010-2018 döneminde araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla "banka adı hisse", "banka adı borsa" ve "bankaların BİST kodu" anahtar kelimelerinin Google aranma sıklıkları ve aranma sıklıklarına ilişkin her bir endeksin toplamı olan "toplam GAT" bağımsız değişkenler olarak analize dâhil edilir iken bağımlı değişkenler olarak pay senedi getirisi ve işlem hacmi kullanılmıştır. Yapılan panel veri analizi sonucunda bağımlı değişken olan pay senedi getirisi ile "bankaların BİST kodu" arasında istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü ilişki tespit edilirken diğer bağımsız değişkenler ile pay senedi getirisi arasında anlamlı ilişki tespit edilememiştir. Bunun yanı sıra, bir diğer bağımlı değişken olan işlem hacmi ile "banka adı hisse", "bankaların BİST kodu" ve "toplam GAT" bağımsız değişkenleri ile istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki tespit edilirken "banka adı borsa" değişkeni ile işlem hacmi arasında anlamlı ilişki tespit edilememiştir. Araştırma sonuçları genel olarak Merton (1987) Yatırımcı Tanınmışlık Hipotezi ve Barber ve Odean (2008) Fiyat Baskısı Hipotezi'ni destekler niteliktedir.