Bu çalışmada Türkiye'nin yumuşak güç politikası tarihsel açıdan ele alınmış ve Latin Amerika'daki uygulamalarının ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle güç kavramından yola çıkılmış, güç unsurları ve çeşitleri ortaya konulmuştur. Kamu Diplomasisi kavramına da değinilen çalışmada Türkiye'nin yumuşak güç ve kamu diplomasisi politikası geçmişten günümüze kadar ele alınmıştır. Bu noktada yumuşak güç unsuru olan kurumlar ve faaliyetlerine değinilmiştir. Çalışmada Latin Amerika - Türkiye ilişkileri tarihsel bağlamda ele alınmış, söz konusu ilişkiler Osmanlı İmparatorluğu döneminden, hatta kıtanın keşfinden itibaren incelenmiştir. Tezde kıta ile ülkemizin ilişkilerinin tarihçesi, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemleri olarak ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Ayrıca, 2000'ler sonrasından günümüze kadar kıtadaki ülkeler ile ikili ilişkileri geliştirmek ve güçlendirmek için yürütülen kamu diplomasisi çalışmalarından bahsedilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra devlet dışı aktörlerin de çalışmalarından örneklerle Türkiye'nin Latin Amerika'daki yumuşak güç faaliyetleri literatür taraması yöntemiyle masaya yatırılmıştır. ; In this study, Turkey's soft power policy was discussed from a historical perspective and aimed to reveal the practices in Latin America. In the study, first of all, the concept of power is set out and power elements and types are explained. The study was also touched upon the concept of public diplomacy and soft power policy of Turkey which was discussed from the past to the present. At this point, institutions and their activities which were soft power elements has been mentioned. The relations of Turkey and Latin America has been discussed with an historical context since the discovery of the continent. In the thesis, the history of the relations between the continent and our country has been evaluated separately as the Ottoman Empire and Republic Periods. In addition, public diplomacy studies have been mentioned which was carried out to develop and strengthen bilateral relations with countries of the continent since the 2000s. The studies of public institutions and non-state organizations has been held with examples of Turkey's soft power activities in Latin America by the literature method.
Yüksek Lisans Tezi ; 1990'lı yıllarda meydana gelen küreselleşme olgusuyla birlikte sorgulanmaya başlayan uluslararası ilişkiler disiplini, yeni kavramlar üretmeye başlamıştır. Bu yeni kavramlar arasında yer alan, Joseph Nye'ın yumuşak gücü çıkar maksimizasyonu konusunda uluslararası arenadaki aktörlere alternatif yöntemler sunmuştur. Kültür, siyasi değerler ve dış politika gibi manevi kaynaklardan beslenen yumuşak güç, birçok devlerin ilgisini çekmiştir. Bu anlamda yumuşak gücü benimseyen devletlerden birisi olan Rusya Federasyonu, başta Avrasya coğrafyası olmak üzere Latin Amerika, Afrika ve bunun benzer diğer bölgelere yönelik bu güç türünü kullanmaya çalışmaktadır. Bu çalışma ana hatlarıyla ülkenin yumuşak güç anlayışını tespit etmeyi ve bu gücün Latin Amerika'daki etkisini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bilindiği üzere, SSCB dağılması sonucunda hem sert güç hem de yumuşak güç açısından kayda değer bir mirası elde etmiştir. Buna bağlı olarak, 2000'lere kadarki dönemde etkili kullanılamayan yumuşak güç, Putin'in iktidara gelmesiyle beraber Latin Amerika dahil birçok bölgede aktif hale gelmiştir. ; The discipline of international relations, which started to be questioned with the phenomenon of globalization that took place in the 1990s, started to produce new concepts. Among these new concepts, Joseph Nye's soft power has offered alternative methods to actors in the international arena for interest maximization. Soft power, fed by spiritual resources such as culture, political values and foreign policy, has attracted the attention of many giants. In this sense, the Russian Federation, which is one of the states that adopt soft power, tries to use this type of power towards the Eurasian geography, Latin America, Africa and other similar regions. This study aims to determine the soft power understanding of the country and measure the effect of this power in Latin America. As it is known, as a result of the dissolution of the USSR, it has obtained a remarkable legacy in terms of both hard power and soft power. ...
Bu çalışma henüz son dönemde yoğunluk ve çeşitlilik kazanan Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ilişkilerde sürükleyici temel motivasyonları anlamayı amaçlamaktadır. Öncelikle, tarihsel ve teorik çerçevede Türkiye'nin Latin Amerika yaklaşımı tartışılmaktadır. Sonrasında, son dönem Türkiye ve Latin Amerika bölgesindeki siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilere kurumsal nitelik kazandıran belirli aşamalar derinlemesine incelenmektedir. Bu aşamaları inceledikten sonra liberal tercihlerin bölge ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve adım adım derinleşmesindeki temel faktörler olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bölge ile Türkiye arasında kurumsallaşan ilişkilerin temelini liberal yönelimin oluşturduğu savunulmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin son dönem Ortadoğu yaklaşımında realist kaygıların belirleyici etkisini düşündüğümüzde Latin Amerika'daki liberal motivastona dayalı aktivism bir devletin dış politikasında realist ve liberal politikaların aynı zamanda gelişebileceğini kanıtlamaktadır. Son bölümde liberal anlayışın Türkiye ve Latin Amerika arasındaki karşılıklı ilişkilerin kurumsallaşmasındaki hayati rolü yeniden vurgulandıktan sonra, bu yaklaşımın somut sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) dönemindeki ekonomik veriler ışığında sunulacaktır. ; This study attempts to understand the basic motivations in the relations between Turkey and Latin American countries, which have currently intensified and diversified. Initially, historical and theoretical discussion on Turkey's Latin American approach is proceeded. Afterwards, certain processes that confer institutional-legal status to the current political, economic and cultural relations between Turkey and Latin American region are throughly examined. Having analyzed these stages it is seen that liberal preferences are the leading factors on improving and gradually deepening relations between Turkey and this region. Therefore, it is possible to contend that liberal orientation constitutes the basis of institutionalized relations between the region and Turkey. Liberally-motivated activism in Latin America also proves that realist and liberal policies can be concurrently advanced in any state's foreign when considering determinant impact of realist concerns on Turkey's recent Middle Eastern approach. In the final section, after reemphasizing the essential role of liberal undertstanding on the institutionalization of mutual relations between Turkey and Latin America this approach's concrete results will be displayed through economic data gathered during the period of Justice and Development Party (JDP).
Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika literatüründe 1990'lı yıllarda ve sonrasında sıkça kullanılan stratejik ortaklık kavramı, son dönem TürkAmerikan ilişkilerinin gerilimli ajandası sebebiyle yeniden tartışmaya açılmıştır. Kavramın anlamını yitirdiği ve ilişkileri betimleyecek yeni bir çerçeve çizilmesi gerekliliğini vurgulayanların aksine bu çalışma, stratejik ortaklık kavramının Türk-Amerikan ilişkilerinin sınırlarını belirlemede hala önemli bir analitik araç olduğu iddiasındadır. Çalışma, bu iddia çerçevesinde dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, stratejik ortaklık kavramının literatür ve pratikteki içeriği tartışılacak, ikinci bölümde ise 1991-2003 arası dönemde, Türk-Amerikan stratejik ortaklığının hangi ortak çıkarlar ve konu başlıkları üzerinde şekillendiği veya tartışılır hale geldiği incelenecektir. Üçüncü bölümde, 2004'ten günümüze Türk-Amerikan ilişkilerindeki problemli alanlar ve iş birliği imkânları etrafında stratejik ortaklığın dönemsel parametreleri tartışılacaktır. Dördüncü bölümde ise, stratejik ortaklığın sonu iddiaları incelenecek ve kavramın maruz kaldığı erozyona rağmen ikili ilişkileri okumada ve olası restorasyon döneminde neden hala önemli bir analitik araç olduğu açıklanacaktır. ; The concept of strategic partnership that is often referred to within the literature of International Relations and Foreign Policy throughout the 1990s and onwards has been brought into question due to the tense agenda of Turkish-American relations during the recent period. In contrast with those who emphasize that the concept has lost its meaning and there is a need for a new framework to describe the relations, this study argues that the concept of strategic partnership has still been an important analytical tool in drawing the boundaries of Turkish-American relations. In line with this argument, this study consists of four parts. In the first part, the strategic partnership concept and its contents, both within the literature and practice, will be discussed; in the second part, the common interests and subjects on which Turkish-American strategic partnership is shaped or brought into question will be analyzed. In the third part, the periodic parameters of TurkishAmerican relations will be discussed within the framework of the problematic issues and potential cooperation opportunities from 2004 to present day. In the fourth part, arguments on the end of strategic partnership will be analyzed and in spite of the erosion that the concept went through, it will be explained why it is still an important analytical tool in reading the bilateral relations and a potential restoration period.
Bu tez çalışması, uluslararası ilişkiler açısından siber uzayın neden olduğu yeni tartışma konularını ele almak suretiyle, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya Federasyonu (RF)'nun siber güvenlik stratejilerini karşılaştırmalı olarak analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmadaki temel sorunsalımız ise ABD ile RF'nin, siber güvenlik stratejilerini belirleme sürecinde birbirleriyle bir etkileşim ve etki-tepki ilişkisi içinde olup olmadığı tartışmasına odaklanmıştır. Bu doğrultuda tezde ulaşılan sonuç, ABD ve RF'nin siber güvenlik stratejilerini şekillendirme süreçlerinde, birbirlerine yönelik tehdit algılamalarının önemli etkisi olduğudur. Zira ABD ve RF arasında siber uzay alanında günümüze kadar süre gelen rekabetinin kökenleri her iki devletin Soğuk Savaş dönemindeki ideolojik ve askeri çekişmesinin bir sonucu olarak şekillenmiştir. Bununla birlikte söz konusu iki devlet kısa ve orta vadede ağ teknolojileri kapsamında askeri kapasitelerini geliştirmek için etkili bir siber savunma ve saldırı kapasitesi yaratmaya çalışacaklardır. Genel ve soyut olarak aktardığımız bu çerçeve içerisinde tez çalışmasının ilgi bölümlerinde: o Teknoloji kültürlerinin Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB arasındaki askeri rekabetin günümüz siber uzay alanının şekillenmesine yaptığı katkıların, o 1990'lar başı ile birlikte küreselleşen, ticarileşen ve sivilleşen internet teknolojisinden ABD ve RF'nin askeri ve istihbari bir enstrüman olarak istifade etme arayışlarının, o Sosyal medya imkânlarını her iki devletin bir enformasyon savaşı aracı olarak kullanmaya yönelik planlamalarının, o ABD ve RF'nin bu yıllar ile birlikte şekillenmeye başlayan resmi siber güvenlik strateji belge ve doktrinlerinin, o Ulusal siber uzay alanlarını denetleyen hukuki rejimlerinin ve ulusal siber güvenlik kurumlarının faaliyetlerinin analiz edilmesine odaklanılmıştır. ; This thesis study aims at comparative analysis of cyber security policies adopted by United States of America (USA), and Russian Federation (RF), with consideration of new discussions originated from cyber space in the context of international relations. This work tries to find out whether there is an action-response relation between USA, and RF or not, in the course of setting cyber security strategies. Accordingly, this study found out the fact that USA, and RF's mutual perception of threat on their countries, is decisive when they are setting cyber security strategies. It is because of that today's ongoing competition between USA, and RF in the field of cyber space, originates from ideological, and military competition between USA, and RF during Cold War. Besides, the two states will try to create an effective cyber defense and attack capacity in order to improve their military capacities in the short and medium term within the scope of networking technologies. As we explained in general and abstract, in order to support arguments of this study, focus of related chapters of this thesis; o Contributions of technology cultures to the shaping of today's cyberspace space in the Cold War-era military rivalries between the USA and the Soviet Union, o Attempts of USA, and RF to benefit from internet technology as a means of military, and espionage, since it has been global, commercial, and civil by 1990s, o Planning of social media facilities for the use of the two states as an information warfare tool by the state, o USA, and RF's official cyber security strategy documents, and doctrines that started to be formed by then, o Legal regimes governing national cyber space areas; and activities of national cyber security institutions.
Latin Amerika'da sömürgecilik döneminde uygulanan ihracata dayalı ekonomi modeli, kırsal oligarşinin bir güç odağı olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kurulu düzenin sürdürülmesindeki çıkarları ile uyumlu olarak, kırsal oligarşi, muhafazakâr siyasal görüşler ve düzen ve ilerleme söylemine dayanan pozitivist bir ulus inşası gündemi benimsemiştir. Brezilya siyasetinde muhafazakâr görüşün ortaya çıkışı da büyük ölçüde benzer bir yol takip etmiştir. Bununla beraber, muhafazakâr görüşün Brezilya siyaseti üzerindeki etkisi ülke içinde ve dışında yaşanan çeşitli değişimler ekseninde çeşitlilik göstermiştir. İmparatorluk döneminde şekillenen muhafazakâr düşünce, Birinci Cumhuriyet döneminde siyasal yaşamı yönlendirmiştir. 1930 sonrasında muhafazakârlık, ulusal kimliğin inşasındaki belirleyici rolünü korumuş fakat siyasetteki belirleyici konumunu yitirmiştir. 1964-85 döneminde ülkeyi yöneten askeri hükümetin izlediği muhafazakâr politikalar ise bu durumun istisnasıdır. Muhafazakârlığın Brezilya siyasetindeki yolculuğu ile ilişkili olarak fakat her zaman uyumlu biçimde şekillenmeyen Brezilya dış politikasının muhafazakârlık ile ilişkisi, uluslararası sisteme katılım ve ABD ile uyum eksenlerinde ortaya çıkan iki temel parametre etrafında şekillenmiştir. Brezilyalı siyasetçiler ülkenin bağımsızlığın korunması (otonomi), uluslararası alanda saygın bir konum elde etme ve kalkınmacı politikalar izleme gibi geleneksel hedeflerini paylaşmakta fakat bunlara nasıl erişileceği noktasında görüş farklılıkları yaşamaktadırlar. Bu farklılıklar aynı zamanda Brezilya'da muhafazakâr dış politikanın da sınırlarını çizmektedir. ; The export-oriented economic model implemented in Latin America during the colonial period resulted in the emergence of the rural oligarchy as a pressure group. In accordance with their interest in the sustainability of the existing order, the rural oligarchy embraced conservative political views and a positivist nation-building agenda based on the motto of order and progress. The emergence of conservatism in ...
Bu çalışmada, Osmanlı'dan 1960 yılına kadar Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişimi iki tarafın temel amaç ve motivasyonları bağlamında analiz edilecektir. İlişkilerde ortaya çıkan işbirliği ve sorun alanlarına odaklanılacaktır. Tarihsel analizde esas olan ilişkilerde gözlenen süreklilik ve değişimi incelemektir. Değişime yol açan faktörler ve günümüze tevarüs eden ana örüntüler geleceğe yönelik beklentilerin nasıl şekillendiğinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Osmanlı'da 19. yüzyılda ticari ilişkilerle başlayan ilişkiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk döneminde durgunluk dönemi yaşamış ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden temellendirilerek stratejik işbirliği ve güvenlik ittifakı çerçevesine oturmuştur. 1960 yılına gelindiğinde Türk-Amerikan ilişkilerinde güvenlik ve ekonomik çıkarlar açısından Türkiye aleyhine tam bir bağımlılık ilişkisi ortaya çıkmıştır. ; In this paper, it will be analyzed the development of Turkish-American relations within the context of basic goals and motivations of both sides from the Ottoman period to the year of 1960. Mainly, it will be focused on the trends of cooperation and the aspects of problematic issues. In an hictorical analysis, the basic attempt is to clarify the continuity and change within the development of bilateral relations. The factors that lead to change and the main patterns enduring from the past will be helpful to understand how they shape the expectations about the future. While the relations begin with commercial basis in the Ottoman period of 19th century, proceeding with stabilization period in Atatürk era, after the World War II it is refounded by the new framework of strategic cooperation and security alliance. When it comes to the year of 1960, Turkish-American relations regarding the security and economic interests the dependency was occured unfavor to Turkey.
Bu çalışmada Amerika Birleşik Devletleri'nin kuruluşundan bugüne değin geçen sürede dış politika yapım süreçlerinde dış yardımların oynadığı rol incelenmiştir. Çalışmanın öne sürdüğü argümanlar arasında politika ile ekonomi arasında değişmez bir ilişkinin olduğu ve devlet davranışlarının bu ilişki türü ile şekillendiği yer almaktadır. Dış yardımların da ekonomik bir araç olarak ABD dış politikasında bu tür bir şekillendirici rol oynadığı iddia edilmiştir. Uluslararası ilişkiler disiplinindeki hâkim teoriler ekonomi-politika arasındaki ilişkiyi farklı şekilde yorumlamışlardır. Çalışmada bu iki kavram arasındaki ilişki realist ve liberal ekonomi politik teoriler çerçevesinde ele alınmıştır. Bu tez dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde dış yardım ve dış politikaya ilişkin kavramsal açıklamalar ile realist ve liberal ekonomi politik teoriler açıklanmıştır. İkinci bölümde ABD'nin kuruluşundan İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme değin gelişimi ve dış politika davranışları üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde Soğuk Savaş dönemi ABD dış yardım politikaları incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise Soğuk Savaş sonrası dönemden günümüze değin Amerikan dış yardım politikalarının gelişimi incelenmiştir. ; This thesis analyzes the role of foreign aid in the foreign policy processes of the United States of America since it's establish. Thesis claims that there is a constant interrelation between economy and the politics and the act of the state is shaped with this interrelation. It's also asserted that the foreign aid -as an economic toolplays that kind of shaping role in the US foreign policy. In international relations discipline, every theory has interpreted differently the relation between politics and the economy. In this study, interrelation between this two concept is analysed within the framework of realist and liberal political economic theories. This thesis consist of four main chapters. The first chapter explains the cognitive and theoretical explanations of foreign aid, foreign policy and political economy. In the second chapter USA's foreign policy is elaborated from the years of it's institution to the Post Second World War. In the third chapter American Cold War foreign aid policies are discussed. Finally in the fourth chapter Post Cold War foreign aid polices are analysed.
Multilateralism has been low on the American foreign policy agenda during the Bush-administration, but many Europeans seem to think that this will change after the upcoming elections. This might be right, but the changes will not reflect European desires. This article starts out by debunking some prevalent European myths about US politics. This is followed by a discussion of the central aspects of American foreign policy thought, & how the presidential candidates reappraise historical themes. In the last part of the article, American neo-sovereignty is contrasted with European post-sovereignty & the conclusion spells out some of the dilemmas facing them both. Figures, References. Adapted from the source document.
Günümüz dünyasında Türkiye'nin halen aktif olarak temas, iş birliği ve dayanışma içinde olduğu ve yakın ilişkileri Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanan müttefiki Amerika Bileşik Devletleri ile münasebetlerde zaman zaman gerginlikler ve sıkıntılar yaşanmaktadır. Hem ilişkiler tarihinde hem de hâlihazırda belirli dönemlerde çeşitli vesilelerle ittifakın kuvvetlendiği gözlenirken, kimi zaman da çıkan krizler ve problemler sebebi ile ilişkiler zedelenmektedir. Bu krizler ve problemler, Türkiye'de kamuoyu tarafından dönem dönem farklı reaksiyonların gösterilmesine yol açmaktadır. Bu reaksiyonların çeşitli dönemlerde ve farklı kesimler tarafından kısmen tutarsızlık gösteriyor olması elbette bir takım değişkenlere yorulabilmektedir. Birçok alanda işbirliği ve karşılıklı dayanışma içinde olan Türkiye ve Amerika'nın ikili ilişkilerinin seyri, Türkiye açısından oldukça büyük önem arz etmektedir, zira bu ilişkilerde yaşanan aksaklıklar ve sorunlar, Türkiye'nin özellikle dış politikası olmak üzere, ekonomik ve askeri politikaları, ticari politikaları, sosyal politikaları ve iç politikaları bağlamında olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bunların yanı sıra Amerika ile ilişkiler Türkiye'deki siyaseti de ikiye bölmüştür. Bir kesim Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye için ezeli ve ebedi bir dost ile kadim bir müttefik olduğunu savunarak bu ittifakı sağlamlaştırmak üzere politikalar formüle etme çabasındayken, diğer bir kesim ise ABD'yi faşist, baskıcı, çıkarcı ve ülkelerin iç işlerine müdahaleci bir siyaset yürütmek ile suçlayarak kati suretle ABD'den bağımsız politikalar yürütmenin gerekliliğini savunmaktadır. Bu şartlar altında ve çeşitli görüşler çerçevesinde farklı bakış açılarının doğru ve yanlış yönlerini tespit etmek ancak tecrübe ve bilimle, tarihten ders almakla mümkün olabilir. Bu bağlamda, bu çalışma Türk-Amerikan ilişkilerinin en yoğun seyrettiği Soğuk Savaş dönemi süresince Türkiye'de Amerikan karşıtlığına yol açan sorun ve krizleri analiz ederek ve bu sayede Türkiye'de dönem dönem tırmanışa geçen Amerikan ...
Yüksek Lisans Tezi ; Korumacılık; bir devletin, ekonomisini dış rekabetten korumak amacıyla uluslararası ticarete çeşitli yollarla kısıtlamalar getirmesi durumudur. Ticaret Savaşı, korumacılık politikalarını uygulayarak ithalata kısıtlamalar getirmiş olan bir ülkeye karşı başka ülkelerin de benzer yollarla karşılık vererek misilleme yapmaları halinde ortaya çıkan ticari rekabet durumudur. Ticari vergilendirmeler, ithalat ve ihracat kotaları, sübvansiyon ve tarife dışı müdahaleler koruyucu dış ticaret politikalarının araçları arasında yer almaktadır. Oyun teorisi oyuncuların en fazla kazancı elde etmek için oyuncular arasında karşılıklı bağımlılığın olduğu, stratejik kararların alındığı, oyun içerisinde işbirliği ve karar almamanın da bir maliyetinin olduğu matematiksel biçimde açıklanabilinen yarıştır. Bu çalışmanın amacı, ABD ve Çin arasında meydana gelen korumacı dış ticaret politikalarının nedenlerinin araştırılması, Oyun Teorisine uygulanması ve sonuçlarının tartışılması, Oyun Teorisinde oyunda oyuna dâhil olmayan oyuncuların oyundan kazanç ve zarar etmesinin gösterilmesidir. ABD Çin korumacı politikalarının sonuçları itibari ile birçok ülkeyi etkilemesi bakımından, nedenlerinin irdelenmesi ve sonuçlarının bir disiplin altında analiz edilmesi son derece önemlidir. Bu bakımdan ABD'nin ve Çin'in ekonomik yapısının analiz edilmesi, korumacı dış ticaret politikasının tanımlandırılması, Oyun Teorisinin ticaret savaşına uygulanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi hassas bir süreci beraberinde getirmektedir. Bu çalışma, Amerika'nın ve Çin'in ekonomik yapısının ortaya konulmasını, koruyucu dış ticaret politikalarının tanımlanmasını, oluşturulan koruyucu politikaların stratejilerinin belirlenmesi ve oyun teorisine uygulanması ile sonuçlarının irdelenmesi uyarınca incelenmiştir. ; Protectionist policies; It is a situation where a state imposes restrictions on international trade in various ways in order to protect its economy from foreign competition. Trade War is a situation of commercial competition that occurs ...
Bu çalışmada, ABD-Afganistan ilişkileri, Ortadoğu'da ABD'nin etkisi, terörizme karşı mücadelesi, saldırıların sorumlusu doğrudan Afganistan olmamasına rağmen ABD ve müttefiklerinin Afganistan'a yaptığı operasyon ve operasyonun meşru müdafa mı? kuvvet kullanma mı? olduğu tartışması, ABD'nin bölgede varlığının nedenleri, ABD'nin demokratik değerler çerçevesinde yapılandırılmış bir devlet kurma konusundaki başarısı, Afganistan'ın jeopolitik konumu da göz önüne alınarak değerlendirilmektedir. İki ülke arasında zamanla değişen ve dönüşen ilişkiler bu çalışma kapsamında 11 Eylül 2001 terör saldırıları öncesi ve sonrası dönemler esas alınarak incelenmektedir. Bu kapsamda, birinci bölümde 11 Eylül 2001 terör saldırıları öncesi dönem; ikinci bölümde 11 Eylül 2001 terör saldırıları ve etkileri; üçüncü bölümde ise 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrası dönemdeki ilişkiler analiz edilmiştir. Sonuç olarak ise, 11 Eylül 2001 terör saldırıları öncesi ve sonrası dönemlerde ABD ile Afganistan ilişkilerinde dönemsel inişler ve çıkışlar olmasına rağmen; mevcut durumda ABD-Afganistan ilişkilerine bakıldığında, ABD'nin Afganistan'ın siyasi ve askeri hayatın devamını garanti eden stratejik bir dostu olduğu; ülkenin tüm kalkınma bütçesini de ABD'nin karşıladığı; son dönemde ABD'nin Afganistan'ın yeniden yapılanma sürecine olumlu katkıda bulunduğu ve aralarındaki stratejik ilişkinin güçlenerek devam ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, yapılan çalışma ile elde edilen bulgular ışığında özellikle Afganistan-ABD ilişkileri ve teröre karşı yürütülen mücadeleyle ilgili bazı önerilerde bulunulmuştur. ; In this study, the USA-Afghanistan relations, the influence of USA in Middle East, its struggle against terrorizm, the debate whether the military operations of USA and its allies in Afghanistan-despite Afghanistan is not responsible directly from the terrorist attacks- can be considered as self-defense or the use of force, the reasons of the presence of the USA in the region, the success of the USA in establishing a state structured with democratic values, are evaluated. The relations which have been changed and transformed over time are examined on the basis of the terms- pre-11 September 2001 and post-11 September 2001 In this respect, in the first chapter, the period before 11 September 2001; in the second chapter, 11 September 2001 terror attacks and their impacts; and in the third chapter, the relations after 11 September 2001 terror attacks are analyzed. Finally, it is concluded that although there are ups and downs in the relations both before and after the 11 September attack; given the current situation in the relations between the USA-Afghanistan, the USA is a strategic partner guaranteeing Afghanistan to survive politically and militarily, paying the entire development budget of the country; contributing to Afghanistan's reconstruction positively and the strategic relationship in between two states continues becoming stronger. Additionally, through the findings found by this study, some suggestions are made particularly on Afghanistan-USA relations and ongoing fights against terrorism.
Şüphesiz uluslararası sistem içinde dış politikada beliren rekabet tarihsel bir olgudur. Devletler tarihin hemen her döneminde ekonomik, siyasal ve kültürel alanda güç mücadelesine girmişlerdir. Nitekim tarihin her döneminde olduğu gibi 20. yüzyılda da, özellikle 1990'lı yıllardan sonra Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaları ve enerji kaynaklarının zenginliği nedeni ile bu bölgelerde önemli güç mücadeleleri yaşanmaya başlanmıştır. Dünya enerji talebinin artması, Orta Asya ve Kafkas petrol ve doğalgaz rezervlerinin uluslararası piyasalara taşınmasını zorunlu kılmıştır. Bundan dolayı, bölge enerji kaynaklarının hangi boru hatlarıyla dünya piyasalarına açılacakları konusu yanında, boru hattı güzergâhlarının kimin kontrolünde olacağı da önemli bir sorun olmuştur. Bu nedenle bölge devletleri ve uluslararası güçler arasında stratejik çıkar çatışmaları ve işbirlikleri yaşanmaktadır.ABD bölgede izlediği enerji politikasında yalnızca enerji kaynaklarını himayesi altına almak amacının dışında, bu mevcut enerji kaynaklarını Rusya, İran, Çin ve diğer karşı odaklara karşı koruma refleksi de göstererek hareket etmek durumundadır. Çalışma dahilinde ABD'nin bölgedeki enerji politikaları bu odaklar ekseninde değerlendirilmiştir.Tezin birinci bölümünde, Kafkasya ve Orta Asya bölgelerinin jeopolitik önemi ve dünya siyasetindeki yeri incelenmiş; ikinci bölümde Kafkasya ve Orta Asya'daki enerji kaynaklarının içeriği değerlendirilmiştir. Bölgenin enerji rezervleri ve bu rezervlerin nasıl kullanıldığı yine bu bölümün konuları arasındadır. Üçüncü bölümde ise ABD'nin Kafkasya ve Orta Asya'ya yönelik stratejik, politik ve askeri politikaları değerlendirilmiş ve özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde değişen ABD politikaları incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise, Kafkasya ve Orta Asya'ya yönelik enerji politikaları ve ABD'nin bu politikalar içindeki yeri ve stratejisi üzerinde durulmuştur. ; In the international system there?s no doubt that challenge of foreign policy is a historical issue. States had always been in a struggle about economical, political and cultural domains almost in every period of history. In the 20th century likewise in any period of time, especially after 1990?s, following the freedom of Caucasus and Central Asia Goverments and enhanced importance of energy resources, these regions embraced influential power endeavors. After the world energy demand soared, transfer of Central Asia and Caucasus oil and natural gas resources to international markets became an indispensable necessity. That?s why not only the routes of the new pipelines issue that will let out energy resources to world consumption, but also the predomination of these pipelines took a prominent place. Because of that conflicts of vantage and collaborations between Region States and international powers.In that region USA essays to prevail energy resources according to its energy policy and moreover impels in a direction to fond off Russia, Iran Chine and other opponents. In this study, energy policy of USA in that region is contemplated around those aimed objectives.In this section of thesis, geopolitical importance and the position in the international policy of the Caucasus and Central Asia has been analyzed, while in the second section components of energy resources of Caucasus and Central Asia has been evaluated. Also energy resources and the consumption of those reserves are explamed in that section. In the third section, USA?s military, strategic and political policies about Caucas and Central Asia have been evaluated and especially the policies of USA which were changed afterward of Cold War were analyzed. Forth and last section, the world?s policies about Caucas and Central Asia?s energy sources and the place of USA and its strategy in these policies were underlined.