Kent yönetimine farklı bakışlar: yerel perspektiften ekonomi siyaset ve yönetim
In: Şehir yayınları 36
Municipal government ; Turkey; politics and government
2099 results
Sort by:
In: Şehir yayınları 36
Municipal government ; Turkey; politics and government
Anahtar Kelimeler : Sendika, Siyaset, DİSK, Emek TarihiÖZETBu çalışmada Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) sendika-siyasetilişkisi çerçevesinde ele alınmıştır. Odaklanılan dönem, DİSK'in kurulduğu 1967 yılı ile 5.kongresini topladığı 1975 arası dönemdir ve dönem içinde izi sürülen konular, DİSKkadrolarının politizasyon süreçleri, bu süreçlerin genel olarak sendikal hareket ve siyasalörgütler ile siyaset, özel olarak adı geçen Konfederasyon içindeki yansımaları ile sendikal vesiyasal söylemi ile eylemlerine olan etkisidir.DİSK'in 1967-1975 arasındaki dönemi sendika-siyaset ilişkisi çerçevesindeincelendiğinde bu dönemin, Türkiye sendikal hareketinin bir kolunun sol siyaset ile ilişkikurarak siyasallaşmasının kurumlaşmasını ifade ettiği daha ilk anda göze çarpmaktadır.Sendika-Siyaset ilişkisi çerçevesinde DİSK'in kuruluşunu ve çalışma kapsamındakidönemlerini doğru anlayabilmek için öncelikle DİSK'in bir aktör olarak içinde bulunduğuiktisadi, siyasal ve toplumsal yapıyla ve o yapı içinde, başta ilişki kurduğu siyasal aktörlerolmak üzere diğer aktörlerle kurduğu ilişkiselliğe odaklanılmıştır. DİSK bu ilişkiselliğin gerekyapıyı ve gerekse aktörleri etkileyen, değiştiren diyalektiği içinde ele alınmıştır.Keywords : Trade Unions, Politics, DİSK, LabourHistoryABSTRACTIn this study, Confederation of Progressive Trade Unions (DISK) has beeninvestigated at the level of trade union – politics relationship. The period focused in the studycovers the foundation of DISK in 1967 to 1975 –the date of its 5th Congress, and the topicsdiscussed include the reflection of these processes generally on the trade union movement,and political organizations and politics, especially the aforementioned Confederation and itsplace in the discourse on trade union and political actions.In this context, the first thing that draws attention is that this period represents thepolitical institutionalization of one wing of Turkey's trade union movement withinterconnections with left politics. For an appropriate understanding of the foundation ofDISK, and the periods covered in this study on the level of Trade Union-Politics, this study isprimarily focused on the economical, political and social structure in which DISK is one ofthe actors, and the associations of DISK with other political actors, especially the ones it hasdirect relations with. DISK has also been discussed within the dialectics of this associationwhich affects and changes both the structure and the actors.
BASE
ÖZETİsrail devleti ortadoğuda sadece 20.770 km2 bir alana ve yaklaşık altımilyonluk nüfusa sahip bir ulus devlet değildir. İsrail devletini uzun tarihi geçmişe sahip olan Yahudi kimliği oluşturmuştur.Tezin İlk Bölümünde Modern İsrail siyasi tarihini ele alınmıştır. Yahudi Devletinin kurulmasının arkasında uzun bir siyasi tarih geçmişi ve siyasi kültürü bulunmaktadır. Yahudi kimliğinin temelini, Tevrat'ın öngördüğü seçilmiş Yahudi toplumu oluşturmuştur.Tezin İkinci bölümünde İsrail'in siyasal sistem yapısı ele alınmıştır. İsrail'in politik sistemi içinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Knesset, Kabine ordunun rolü ve üç farklı devlet görüşü anlatılmıştır.İsrail politik sistemi ve partilerin oluşumu modern İsrail tarihinde Siyonizm hareketi ile başlamıştır. Siyonizme bağlı olarak oluşan farklı siyasi görüşler siyasi partileri oluşturmuştur.Çalışmamın üçüncü bölümünde siyasal partileri ve parti liderlerinin siyasal düşüncelerini, İsrail'in politik yapısını nasıl etkilediklerini ayrıca iktidara geldiği dönemlerdeki etkileri, meclisteki siyasal görünümlerini ele alınmıştır. İsrail'de siyasal partiler, Siyonist Hareketin sonucunda ortaya çıkan farklı siyasal düşünce yapısının oluşturduğu partilerdir. Özellikle bu partiler içinde dinci partilerin yapısı ve rolü incelenmiştir.Dördüncü Bölümde; İsrail Radikal Sağ Partilerin dönemsel olarak siyasal sistemdeki ve Yahudi toplumu üzerindeki etkileri ve sonuçlarını ele alınmıştır.Son bölümde ise; İsrail siyasal partilerinin oy oranları üzerinde önemli etkiye sahip Sefaradiler ve Aşkenaziler ele alınmıştır. Parlamento dışında faaliyet gösterip siyasal sistemi ve seçim sonuçlarını etkileyen Gush Emunim parlamento dışı hareketi ele alınmıştır. ABSTRACTThe State of Israel is not only a nation-state having a surface area of 20,770 sq. m., and a population of approximately six million in the Middle East. The State of Israel was constituted by the Jewish identity which has a long historical background.In the First Part of the Thesis the Modern Israel political history is discussed. There is a long background of political history and political culture behind the foundation of the Jewish State. The basis of the Jewish identity was formed by the chosen Jewish society provided by the Old Torah. In the Second Part of the Thesis, the political system structure of Israel is discussed. Within the setting of the Israel's political system, the President of the Republic, the Prime Minister, the Knesset, the Cabinet, the role of the armed forces, and three different views of state are described.The Israeli political system, and the formation of the parties in the modern history of Israel started with the Zionist movement. Various political views emerged in connection with Zionism have developed the political parties.In the Third Part of my Paper, the political parties and the political ideas of the party leaders, how they influence the political structure of Israel, as well as their effects by the eras during which they came to power, and their political outlook in the parliament are discussed. Among such parties, the structure and role of the theocratic ones are reviewed in particular.In the Forth Part, the effects of the Israeli Radical Rightist Parties on the political system and the Jewish society, and the results thereof are discussed from a periodic point of view.And finally, in the Last Part, the Sephardi and the Ashkenazi are discussed, who have a considerable influence on the vote ratios of the Israeli political parties. The extra-parliament Gush Emunim movement affecting the political system and the results of election is also discussed.
BASE
ÖZETAYDIN SİYASET İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA HÜRRİYET PARTİSİHürriyet Partisi, çok partili hayata geçiş sonrası yaşanan demokratikleşme ve kalkınma sancısının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Parlamento dışından değil Demokrat Parti'den türemiştir. DP, liberal bir söylemle iktidara gelmişti. Amacı özgürlüklerden ödün vermeden topyekûn bir kalkınmayı gerçekleştirmekti. Ancak parti, iktidarının ikinci döneminden itibaren 46 ruhu olarak da adlandırılan bu varoluş felsefesinden giderek uzaklaşmaya başladı. Siyasal ve ekonomik alanda yaşanan daralma parti içi muhalefeti veya iktidar mücadelesini beraberinde getirdi. Muhalif kanat, Menderes ve ekibi tarafından tasfiye edilince yeni bir parti kurma yoluna gidildi.HP, siyasal yelpazeye yeni bir ideolojik soluk getirme amacıyla yola çıkmadı. Tıpkı DP ve CHP gibi farklı toplumsal çıkarları bağdaştırmaya çalışan eklektik bir partiydi. Partinin en özgün yanı sahip olduğu kadronun niteliğinde yatmaktaydı. Aydınların ağırlıklı bir yer teşkil ettiği bir kadronun öncülüğünde kurulmuştu. Bu nitelik, partinin dayandığı toplumsal tabandan örgütlenmede izlediği stratejiye, ülkenin sorunlarına yaklaşım biçiminden siyasette yaşadığı başarısızlığa kadar birçok alanda etkisini göstermiştir.Parti üç yıllık bir ömre(1955-1958) sahip olmasına rağmen Türk siyasal hayatı üzerinde bu ömre sığmayacak ölçüde izler bırakmıştır. HP dikkate alınmadan ne DP'nin siyasi tarihi ne de CHP'nin geçirdiği değişim/dönüşüm yeterince anlaşılamaz. Benzer bir durum, 27 Mayıs'ın getirdiği anayasal ve ekonomi politik düzen için de geçerlidir. HP'nin sahip olduğu fikri birikim ve ekonomik, siyasal ve sosyal sorunların çözümüne ilişkin ortaya koyduğu yaklaşım boşa gitmemiş bu yeni dönemin şekillenmesinde somut yansımasını bulmuştur.ABSTRACTTHE FREEDOM PARTY IN THE CONTEXT OF INTELLECTUAL-POLITICS RELATIONSHIPThe Freedom Party emerged as an outcome of the democratisation and development throe experienced after the transition to multi-party system. It derived from not out of the Parliament, but from the Democratic Party. DP came into the power with a liberal rhetoric. Its aim was to carry out a total development without compromising freedom. However, the party started moving off its existential philosophy, called as 46 spirit, from the second term of its power onward. The recession in political and economic sphere brought about an intraparty opposition and a power struggle. When the opposing wing was purged by Menderes and his team, they resorted to establish a new party. HP (The Freedom Party) did not set off with the intent of giving a new ideological impulse to the political spectrum. It was an eclectic party which, just like DP and CHP, tried to reconcile different social benefits. The most original of the party was the quality of its staff. It was established under the guidance of a staff predominantly constituted by intellectuals. This quality showed its effects on numerous areas from the party's social base to its strategy in organisation, from its approach to the problems of the country to its failure in the political sphere. Although the party had a three-year-life (1955-1958), it left indelible marks on Turkish political life, which cannot be fit into such a short period. Without regarding HP, neither the political history of DP nor the shift/evolution CHP has undergone can be properly understood. A similar case is also true for the constitutional and economic-political system resulted from May 27. The intellectual accumulation of HP and its approach concerning the solutions of economic, political and social problems did not go to waste, but found its tangible reflection in the formation of this new era.
BASE
Bu çalışmada Orta Asya'da meydana gelen Modernleşme süresi kapsamında bölgede ve Özbekistan'da yaşanan Modernleşme süreci, bu sürecin sebep ve sonuçları incelenmektedir. Bu kapsamda Çarlık Rusyası tarafından bölgeye taşınan Batı tarzı Modernleşmenin Orta Asya/Özbekistan'daki gelişimi, Modernleşmeye verilen tepkiler ve cevaplar, bölgenin Modernleşmeye verdiği cevaplardan birisi olan Ceditçilik Hareketi temel alınarak analiz edilmektedir. Bunu yaparken dönemselleştirmeye gidilmiştir. Orta Asya bölgesi ile Özbekistan'ın ve Modernleşme sürecinin izlediği tarihi seyir Çarlık Rusyası İdaresi, Sovyetler Birliği Dönemi, Bağımsızlık Sonrası Yeni Bağımsız Özbekistan olarak dönemlere ayrılmış ve bu dönemleri incelemek için Ruslaşmak, Sovyetleşmek, Özbekleşmek ve İslamlaşmak isimli dört ana başlık kullanılmıştır. Ancak bu konu başlıkları açıklanmaya çalışılan süreçler tarihi seyir içinde bir arada bulunabildiği için Sovyetleşmek-Özbekleşmek, Özbekleşmek-İslamlaşmak gibi kavram çiftleri türetilmiş ve kullanılma yoluna gidilmiştir. Orta Asya ve Özbekistan'a Batı tarzı Modernleşme Çarlık Rusyası tarafından bu bölgedeki mevcudiyetini desteklemek için getirilmiş ve yönetiminin kalıcı olmasına yardımcı bir araç olarak görülmüştür. Bu yönetimin Orta Asya toplumunun bir kesiminde yarattığı etki Ceditçilik Hareketini ortaya çıkarmıştır. Bölgede modernizmin kendisi ve sebep olduğu etkilerle başa çıkabilmek için onun usul ve yöntemlerini kullanmayı ve Modernizmle uyumlu olmayı savunan Ceditçilere tepki gelişmiştir. Bu tepkinin kaynağı olan Muhafazakâr grup-Kadimciler ise çözümün korumacı ve muhafazakâr bir tutum geliştirmekte yattığını savunmuşlardır. Sırasıyla Ceditçilere ve Modernleşmeye ayrıca Çarlık Rusyası ve Sovyet İdaresine tepki olarak Modern olan her şeyin reddini savunmuşlardır. Ancak bu tutumu istikrarlı bir şekilde sürdürmemişler karşı oldukları bu sisteminin sağladığı faydaları kullanma konusunda pragmatik bir tutum takınmışlardır. Buna en güzel örnek II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki dönemde parti kadrolarında oluşan boşlukların muhafazakârların yoğun olduğu kırsal kesimden gelen gençlere açılmasıdır.Modernleşme taraftarları Ceditçiler arasındaki önemli isimlerden birisi olan İsmail Gaspıralı ve ilk kuşak Ceditçiler Çarlık Rusya'sının bir gün devrini tamamlayıp dağılacağını, bu yüzden de o güne eğitim faaliyetleri yoluyla hazırlanılması gerektiğini savunurken, onlardan sonraki kuşak Ceditçiler ise bu amaçtan uzaklaşmaya ve Çarlık İdaresi içinde hak sahibi olmaya sıcak bakmaya başlamıştır. Bu durum 1917 Ekim Devriminden sonra daha da aleni bir hal alacak, Ceditçilerin bağımsızlık talepleri yerini yeni sistem içinde bir mevki işgal çabalarına bırakacaktır. Ancak bu kuşak daha sonraki yıllarda Sovyet idaresi tarafından yeteri kadar sadık bulunmadıkları için toptan tasfiye edilecektir. Bu tasfiye hareketine devam edilmesine Avrupa'da patlak veren II. Dünya Savaşı engel olmuş, Sovyetler Birliğini Orta Asya ile ilgili planlarını değiştirmeye mecbur bırakmıştır. Sovyetler Birliği kendini Nazi Almanya'sının saldırısından koruyabilmek için Sovyet sistemi yanlısı kadroları savaş meydanında kullanmıştır. Orta Asya ve Özbekistan'da onlardan boşalan kadrolara ise kırsal kesimden gelen eğitimsiz gençleri istihdam etmeye mecbur kalmıştır. İşte bu sayede kırsal bölgeye çekilen ve daha sonraki dönemlerde radikal hareketlerin de temelini oluşturacak olan Kadimci-radikal düşünce ve onun yansımaları devlet bürokrasisi içinde kendine yer bulabilmiştir. İlk olarak Brejnev dönemindeki kısmı gevşemeden yararlanarak varlığını hissettiren radikal hareketler 1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra yeniden gündelik ve siyasi hayatta söz sahibi olmaya çalışacaktır. Ancak bu girişimleri Sovyet Döneminde yetişen ve bağımsızlık sonrasındaki dönemde iktidarda kalmayı başaran Sovyet dönemi bakiyesi yönetici eliti endişelendirmiştir. Bunun sonucunda Özbekistan yönetimi kendisine muhalif gördüğü her şeyi önce baskı altına almayı denemiş daha sonra da ezmeye çalışmış, bunda da büyük oranda başarılı olmuştur. Özbek Devleti ve yönetiminin bu sert ve müsamahasız tutumu ülkedeki ılımlı ve barışçı kanat da dâhil olmak üzere muhalefetin tüm unsurlarının zamanla marjinalleşmesi ve radikalleşmesini beraberinde getirmiştir. Özellikle muhafazakâr gruplar içindeki radikal unsurlar Modernizmin ürünü ve yansıması olarak kabul ettikleri ülke yönetimi ve otoriter siyasi sisteme karşı sert bir tutum geliştirme yoluna gitmişlerdir. Gördükleri siyasi-psikolojik şiddetin de etkisi ile ülke muhalefeti ve bunun içindeki radikal unsurlar kendilerinin de Özbekistan'da yaşanan Modernleşme sürecinin bir sonucu olduklarını gözden kaçırır hale gelmiştir.Sonuç olarak birbirlerinden çok farklı gözükseler de, 20. Yüzyıl Orta Asya'sının Modernleşme yanlıları olan Ceditçiler ve onların muhalifi Kadimciler ve bağımsızlık sonrası dönemin radikalleri de dâhil olmak üzere, bahsedilen grupların hepsi Modernleşme sürecinin bir sonucudurlar. İşte bu çalışmada siyasi denklemin farklı taraflarında yer alan bu aktörlerin birbirlerini besleyen ve üreten, değiştirip, dönüştüren bir süreç ortaya çıkardıklarına ve bu sürecin sonucu olduklarına vurgu yapılmaktadır. --- In this doctoral dissertation, the modernization process which Central Asian region and Uzbekistan experienced in the late 19th and early 20th centuries will be discussed under the title of Uzbek Modernization. Tsarist Russia was the agent of Modernization and carried out Western style Modernization version to Central Asia. While Central Asia's indigenous population's response to Modernization occurred as a Jadidism (Usul-u Cedit) movement, which is one of the main components of that Modernization effort, will also be included and examined under the title. The unique Central Asian-Uzbek Modernization experience divided into 4 periods. Those periods are named as follows: Tsarist Russia Administration, Soviet Era, Construction of Uzbek ethnicity and Re-Islamization. But in order to explain the periods, dual concepts like Sovietness-Uzbekness, Uzbekness-Islamizaiton created and used together. Because those social and cultural evaluations can be found together in the same period.Western style Modernization perception was brought to Central Asia by Tsarist Russia to strengthen its presence in that region, and it was accepted as a necessity for the permanent rule in Central Asia. But because of that mandatory regulations opposition to Modernization process starts quickly. Inconvenience from the Modernization led disadvantaged ones look for a possible solution. In search for the possible options there has raised questions about how to recover the lost superiority in the Central Asian region. As in other parts of the world, the effects and reflections of the Modernization process have been experienced in Central Asia and Uzbekistan. The best solution to that unwanted situation, which failed to combat this new political and cultural structure that formed a new world order and reshaped the international space according to its own understanding, was the adoption of the ideas, discourses and methods of Modernization. This process worked similarly also in Central Asia, and a Modernization movement emerged among the Muslims of Russia in order to counter the threat from the Western Civilization and Tsarist Russia, regarded itself as the representative of Modernism in Asia. That unique Muslim modernization movement was called Jadidism.Although there has been a reaction to Jadits-Progressives. The Conservative ones-Kadimciler, argued that in order to avoid the possible damages of the Modernization a protectionist and conservative attitudes must be developed. Central Asian community must be sealed itself from the Modern world and lay in a perfect isolation. Within that context Conservative group advocated a rejection of all the notions of Modernization as a response to Jadids, as well as Tsarist Russia and Soviet Union, respectively. However, the did not maintain this attitude constantly, and they choose to took pragmatic attitude while gathering the benefits of the system, which they opposed.While İsmail Gaspıralı and the first generation of Jadits argued that one day the tsarist Russia would complete its life cycle and fall, so that Muslim Population of Tsarist Russia should be prepared to that situation through educational activities. But the following generations of Jadits began to move away from this aim and choose to have a post in Tsarist Administration bureaucracy. This situation will become more common after the October Revolution of 1917, and Jadits demands of self-determination and autonomy will be abandoned. However, this generation will be liquidated by the Soviet administration in the following years because they were not considered sufficiently loyal enough. That liquidation or Purges interrupted because of the II. World War II in Europe. That Purges forced the Soviet Union to change its plans for Central Asia. In order to protect itself from the attack of Nazi Germany and overcome uneasy situations in the battlefields the Soviet Union wasted its pro-Soviet cadres on the battlefield. The vacant positions form that enlisted cadres were filled with uneducated young people from rural areas in Central Asia and Uzbekistan in order to continue to governmental activities. That's the turning point for the radical thought that were retreat to the countryside and forced to go underground in order to survive. Thus, those radical thoughts which would later become the basis of radical movements, could sweep into state bureaucracy. The intransigent radical thoughts first express their presence during the Brezhnev era, because of the loosening state control and after the independence 1991, they did express their presence in daily life and in political stage more fearlessly and aggressively. However, the remaining Soviet-era ruling elite, that experienced Soviet style state bureaucracy and managed to stay in power in the post-independence period, panicked with the opposition actions. As a result, the Uzbek State administration first tried to suppress the opposition normally, and then crushed them bitterly. This harsh and intolerant attitude of the Uzbek State forced and marginalized the opposing parties. Because of the marginalization some of the strict elements of the opposition, those elements became radicalized. Those radicalized elements adopted a Post Modern attitude towards the authoritarian political system, which they regard it as the product and reflection of Modernism. With the effect of the political-psychological violence, Uzbek opposition groups and its radical elements have missed the point that they're also components and results of the Modernization process in Uzbekistan.As a result, although they appear to be very different from each other, Jadits and Conservatives and the radicals of the post-independence period are all the result of the Modernization process in the region. In this dissertation, it is emphasized that those actors on different sides of the political equilibrium generate a process that feeds and produces, changes and transforms each other and that they are the products of the Modernization epoch.
BASE
Anahtar Kelimeler : Muhafazakârlık, Neoliberalizm Yeni Muhafazakârlık, Adalet ve Kalkınma PartisiÖZETFransız İhtilali sonrasında siyasal düşünceler tarihinde yer edinmeye başlayan muhafazakârlık, Aydınlanma ve Fransız Devrimi'nin ortaya çıkardığı rasyonel düşünce biçimi eksenindeki köklü değişim hamlelerine karşıt bir tutum almıştır. Edmund Burke'ün Fransız Devrimi'ne getirdiği eleştiriler, muhafazakâr düşünce geleneği açısından en temel referans noktasını oluşturmuştur. Üzerinde kesin bir görüş birliği sağlanamayan muhafazakârlık kavramı, süreç içerisinde Anglo- Amerikan muhafazakârlığı ve Kıta Avrupası muhafazakârlığı olma üzere iki ana koldan ilerlemiştir.Dergâh Dergisi etrafında başlangıç evresini yasayan Türk muhafazakârlığı, önceleri Bergson felsefesinin etkisi altında kalmıştır. Türk muhafazakârlığı, cumhuriyet inkılâpları ile gelen aşırılığı eleştirirken, rejimle çatışmamış, gelenek, tarih, din gibi alanlarda kendi hassasiyetini kültürel muhafazakârlık zemininde savunmuştur. Çok partili yasama geçişle birlikte, siyasal muhafazakârlığın etkileri de ortaya çıkmıştır.Sosyo-ekonomik açıdan ilerlerken geleneğin, ahlaki ve manevi değerlerin korunması gerektiği düşüncesi, Türk muhafazakârlığının en önemli özelliklerindendir. Türkiye'de muhafazakârlığın toplumsal tabanı 1980 sonrasının iç politik ortamı ve dış etkiler ışığında genişlemiştir.Türkiye'de siyasal muhafazakârlığın gerçek adresi merkez sağ partilerdir ancak muhafazakârlık merkez sağ partilerde açık ideolojik tutum haline getirilmemiştir. Anavatan Partisi, farklı ideolojik eğilimleri tek potada eritmeye çalışırken, bu eğilimleri genellikle muhafazakârlık ortak paydasında birleştirmiştir. Doğru Yol Partisi, Demokrat Parti-Adalet Partisi geleneğinin muhafazakâr hassasiyetini korumuş ancak muhafazakâr damar Anavatan Partisi kadar belirgin olmamıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi ise, muhafazakârlık kavramını ilk defa sistematik olarak parti kimliği haline getirmeye çalışması sebebiyle muhafazakârlık açısından bir adım ileriye gitmiştir; fakat ideolojik kimliğini parti dışı çevrelere kabul ettirme açısından yapısal sorunlarından tam olarak kurtulamamıştır. Keywords : Conservatism, Neoliberalism, New Conservatism, Justice and Development PartyABSTRACTConservatism that has started to take place in history of political ideas after French Revolution, opposed radical change movements of axis of enlightenment period and French Revolution. Edmund Burke's criticisms on French Revolution, has formed the basic reference point in terms of tradition of conservatist idea. Concept of conservatism that don't bring definite agreement about, within the process has been advanced in two way named by American conservatism and Continental European concervatism.Turkish conservatism that has lived establishment period around periodical of Dergâh, has taken under the effect of Bergson Philosophy at the beginning. Turkish conservatism as criticizing excessiveness created by revolutions of Republic has not clashed with new regime and it defended its own sensitivity within the scope of cultural conservatism that contained subjects such as tradition, literature, history and religion. Along with passing the multi party system, effects of political conservatism has also appeared.One of the most important characteristic of the Turkish conservatism is the idea of the protection of traditional, moral and spiritual values along with improvements on socio-economic fields. In Turkey, social base of conservatism has enlarged in the light of ahead of 1980's internal political situation and external effects.Real addres of political conservatism in Turkey is central rightist parties but conservatism has not been clear ideological approach in central righist parties. Motherland Party, has strived to melt different ideological approaches in one crucible and generally joined together that approaches at a common point of conservatism. True Path Party, has protected the conservatist sensitivity of Democrat Party-Juctice Party tradition but conservatist tendency has not been clear as in Motherland Party. As for Justice and Development Party, it has taken one step ahead in terms of conservatism because of the reason that for the first time it has tried systematically to form concept of conservatism as a party identity but it has not gotten rid of structural problems in terms of acceptance of ideological identity to out of party circles.
BASE
SOL, LİBERALİZM VE DEMOKRASİTÜRK AYDINLARININ DÖNÜŞÜMÜ (1980-2008)ÖZETBu çalışmanın amacı, seksenli yıllardan itibaren Türkiye solunda, bir deradikalizasyon süreci olarak tanımlanan liberal demokratikleşme perspektifinin ortaya çıkışını farklı görünümleriyle incelemektir. Solcu entelektüeller tarafından yayılan bu liberal-demokrat söylemin şekillenişi 12 Eylül 1980 darbesi karşısında devrimci hareketlerin yenilgisi ve Yeni Sağ'ın hegemonyası çerçevesinde ele alınır. Kemalist rejime ve Türkiye sosyalist hareketinin geçmişine yönelik bu "sol liberal" düşünce akımı tarafından formüle edilen eleştiriler ve savunulan demokratikleşme stratejisi, özerk bir sivil toplumun ortaya çıkmasını engellediği varsayılan "güçlü devlet geleneği" tezine dayanan bir tarih okumasıyla ilişkileri bağlamında incelenir. Çalışmamızda, aynı zamanda doksanlı yılların ortasından itibaren liberal yayın organlarının ortaya çıkışını açıklamak üzere medyatik ve entelektüel alanlarda meydana gelen dönüşümlere odaklanılır. Liberal sol söylemin sözcülüğünü yapan başlıca entelektüeller, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımına dayalı ve siyasal ilişkilerin "normalleşmesini" sağlayacak hegemonik projeyle yakından ilişkili bir "demokratik söylemin" inşasına bu gazeteler aracılığıyla katılır. Son olarak, 1996-1997 ve 2007-2008 yıllarında meydana gelen iki siyasal kriz ve askeri müdahale döneminde, sözü edilen "demokrat aydınların" köşe yazılarında yer alan analizleri ve siyasal tutumlar incelenir.Anahtar Kelimeler: Demokrasi, Devlet, Sol, Liberalizm, Entelektüel, Aydın, Basın.Left, Liberalism and Democracy.The Transformations of Turkish Intellectuals (1980-2008)ABSTRACTThe purpose of this study is to analyze the different aspects of the emergence of a liberal democratic perspective –which is described as a process of de-radicalization- within Turkish left in the post-1980 period. The emergence of this democratic- liberal discourse among leftist intellectuals is placed in the context of revolutionary movements' defeat in the face of 1980 military coup and the construction of the hegemony of new right. Different critiques of Kemalist regime and the past of socialist movement in Turkey as well as democratization strategies formulated by this "left liberalism" are analyzed in their relations with the hegemonic reading of the Ottoman-Turkish historical development conventionally known as the thesis of "strong state tradition" which has supposed to prevent the emergence of an autonomous civil society. Our study also focuses on the transformations in the media and of the intellectuals in order to expose the rise of the liberal press after the mid 1990s. Outstanding intellectuals, who are the spokesmen of the liberal left movement, have contributed to the construction of a "democratic" discourse through their columns and newspaper articles. This discourse is deeply linked with the project of Turkey's adhesion in the European Union, which is constructed as a hegemonic project that would lead to a process of "normalization" of the political relations to be emancipated from military tutelage. The final chapter is reserved to the analysis of the political positioning and analyses of the "democratic intellectuals" on the basis of their columns in the course of two period of political crisis and military interventions, namely 1996-1997 and 2007-2008. Key Words: Democracy, State, Left, Liberalism, Intellectual, Press.
BASE
Anahtar Kelimeler: Irak, Kürtler, Federalizm, ÖzerklikÖZETIRAK KÜRTLERİNİN YÖNETİMSEL ARAYIŞI VE FEDERALİZM SEÇENEĞİ: TARİHSEL VE TEORİK BİR ANALİZBu tez, Irak'ın kuruluşundan 2013 yılına kadarki sürede Kürtlerin bölgesel düzeyde özerk bir yönetim hedefinin tarihsel ve teorik olarak incelenmesi üzerine kuruludur. Irak'ın ulus-devlet sistemi ile etno-dinsel gruplar arasında siyasal uzlaşmayı, katılımı ve temsili başaramaması etno-dinsel sorunlarını süreklileştirmiştir. Irak'ın belirgin etnik bir topluluğu olan Kürtler, yerel veya merkezi düzeyde siyasal hakları kullanabilecek şekilde iktidara katılamadıkları için bölgesel düzeyde özerk bir yönetim talebi kapsamında merkezle sık sık çatışmıştır. Irak'ta iç ve dış politik şartların hazırladığı siyasal ortamın bir sonucu olarak Körfez savaşları yaşanmış ve ardından 2005'ten itibaren yeni bir siyasal sistem uygulanmaya başlanmıştır. Bu aşama, Kürtlerin federal ilkeler temelinde bölgesel düzeyde bir yönetim hakkına ulaşmasını ve Irak'taki Sünni-Araplara dayalı ulus-devlet politikasının kesintiye uğramasını tarif etmektedir. Ne var ki federal yönetime geçiş, ülkedeki etno-dinsel sorunları sonlandıramamıştır. Irak'ta etno-dinsel anlaşmazlıklar, azalmakla birlikte, halen devletin siyasal geleceğini etkileyen bir potansiyele sahiptir. Bu nedenle farklı toplulukları bir arada tutma amaçlı Irak federal sisteminin etkisi, etnik ölçüt bağlamında Kürtler üzerinde tartışma konusu yapılmıştır. Bu bağlamda Kürtler üzerinden tarihsel, teorik, karşılaştırmalı, alan araştırması ve gözleme dayalı araştırma yöntemleri kullanılarak Irak'ın siyasal geleceğine dair öngörülere ulaşılması hedeflenmiştir. Bu yönleriyle tez çalışması, etnik sorunlar bağlamında Irak Kürtlerinin siyasal haklara ulaşma sürecini tarihsel olarak ayrıntılı ele alınmıştır.Keywords: Iraq, Kurds, Federalism, Autonomy ABSTRACTADMINISTRATIVE SEARCH OF IRAQI KURDS AND FEDERALISM OPTION. A HISTORICAL AND THEORETICAL ANALYSISThis thesis is historical and theoretically based on the objective examination of an autonomous region of Iraqi Kurds at the regional level during the period from the Iraq's establishment until 2013. Ethno-religious issues have been continuing because of the fact that nation-state system of Iraq could not success a political consensus, representation and participation between communities. Kurds of Iraq that is a distinct ethnic group could not participate to power at local and central level. Therefore, Kurds frequently conflicted with administrative central within the context of an autonomous government demanding at regional level.Gulf Wars occurred because of condition of the policy at home and abroad and after a new political system started to put into practice since 2005 in Iraq. This phase is to describe that nation-state politics ended based on Sunni-Arabs Muslim and Kurds were accessed a right of government at regional level on a reciprocal federal principles. However, transition to federal government of Iraq's could not finalize the ethno-religious issues in the country. Ethno-religious conflicts in Iraq reduced but have potential to effect of political future of state at present. Thus, the effect of Iraq federal government that has purpose to hold together distinct communities are conducted a discussion on Kurds according to ethnic criteria. In this context by using, the historical, theoretical, comparative, field research and observation methods targeted to made predictions concerning political future of Iraq in the thesis. With these ways, this thesis specifically and historically dealt with an object for study period of reaching political rights of Iraqi Kurds in context of the ethnic issues.
BASE
Bu tez çalışmasında Suudi Arabistan`dakı siyaset dışı kurumların siyasetin oluşum sürecindeki katkısını araştılmaktadır. Suudi Arabistan Krallığı günümüzde Ortadoğu ve İslam dünyasının önemli siyasi ve ekonomik aktörlerinden biridir. Kabile lideri ve dini aliminin ulus devlet kurma fikri ve ideolojisi bugünkü modern Suudi Arabistan Krallığının temellerini ve ideolojisini oluşturmuştur. Günümüzde siyaset dışındakı aktörlerin devletin yükünün bir anlamda azaltılmasında önemli rolünü gözönünde bulundurursak bu kurumların (düşünce kuruluşları, üniversiteler ve vakıflar) Suudi Arabistan`da hükümetin yükünün azalmasında önemli rolü var. Suudi Arabistan`dakı düşünce kuruluşları yönetimin siyaset tarzına uygun karar alma sürecine bilimsel ve akademik olarak destek vermektedirler. Diğer bir ifadeyle, siyasi otoritenin siyasetinin meşrulaştırılmasında bu kurumların belli bir düzeyde rolü var. Diğer kurumlar, vakıflar kraliyet ailesi üyeleri ve iş adamları tarafından yönetilen vakıflar hem ülke içinde hem de ülke dışında önemli ölçüde projeler hayata geçirmektedir. Bu kurumlar eğitim, sağlık, sosyal alanlarda orta ve büyük çapta projeler hayata geçirmektedir. Ayrıca yönetim ülkenin meşhur 2030 vizyonuna yönelik reformlar gerçekleştireceği ve bu değişimin ana dinamikleri; insan kaynağının oluşumu, reform ve modern teknoloji transferi olması beklenmektedir. Bu kurumlar bu vizyonun hayata geçirilmesine lokomotif olacaktır --- In this study, the contribution of non-political institutions in the process of formation of politics in Saudi Arabia is investigated. The Kingdom of Saudi Arabia is today one of the important political and economic actors of the Middle East and Islamic world. The idea, stage and ideology of a tribal leader and a religious scholar to establish nation-state, has constituted the foundations and ideology of today's modern Kingdom of Saudi Arabia. If we consider the important role of today's non-political actors in reducing the burden of the state in a sense, these institutions (think-tanks, universities and foundations) have an important role in reducing the burden of the government in Saudi Arabia. Think-tanks in Saudi Arabia give scientific and academic support to the decision-making process in harmony with the politics of the administration. In other words, these institutions play a certain role in the legitimization of authority politics. Other institutions, foundations, royal family members and foundations led by businessmen are doing significant projects both within the country and abroad. These institutions are doing middle and large scale projects in education, health and social areas. In addition, new reforms towards the well-known 2030 vision of the country are expected from the government the main changes are expected to be in the fields of development and modern technology transfer. These institutions will be the driving force of this vision.
BASE
ÖZETTÜRKİYE'DE ASKERİ MÜDAHALELERİN SİYASAL İSTİKRAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİTürkiye'de, çok partili demokratik siyasal yaşama geçildiği 1950'den bugüne kadar siyasete belli aralıklarla (yaklaşık 10 yıl) doğrudan ve dolaylı olarak birçok askeri müdahalenin yapıldığını, sistemin restore edildiğini, daha sonrada ordunun gönüllü olarak yönetimi sivillere devrettiğini görüyoruz. Yine aynı döneme baktığımızda şunları da görmekteyiz: 60 hükümet ve 186 siyasal partinin kurulması, sürekli değiştirilen seçim sistemleri, ekonomik istikrar paketleri ve devalüasyonlar, her askeri müdahale sonrası tamamen veya kısmen değiştirilen anayasalar, kurumlar ve kuralları sayabiliriz. Sadece bu veriler bile bize, söz konusu dönemde Türkiye'de ciddi bir siyasal istikrarsızlığın yaşandığını işaret ediyor. İşte bizim de bu çalışmamızda sorduğumuz ve yanıtını aramaya çalıştığımız soru ya da sorular; Türkiye'de ordu-siyaset ilişkisi ve demokratik sivil yaşama yapılan askeri müdahaleler ile bu dönemde yaşanan yoğun siyasal ve ekonomik istikrasızlık ve sivil hükümetlerin başarısızlıkları arasında bir ilişki var mıdır? Diğer bir deyişle Türkiye'de yaşanan ve yaşanmakta olan siyasal istikrarsızlıkta askeri müdahalelerin rolü ve etkisi var mı, varsa ne kadardır? Bu anlamda siyasal istikrarsızlığın nedenleri nedir ve askeri müdahalelerin ne gibi sonuçları vardır? Sorularının yanıtlarını aramaya çalıştık Yapılan teorik ve rakamsal araştırma ve incelemeler sonucunda, Türkiye'de siyasete yapılan askeri müdahalelerin siyasal istikrarsızlık üzerinde önemli oranda rolünün ve etkisinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani bir anlamda Türkiye'de askeri müdahale ve sonrası dönemlerde, siyasal istikrarın unsurlarıyla sürekli oynanarak adeta istikrarsızlığın beslendiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle Türkiye'de siyasal istikrarın sağlanabilmesi ve sürdürülebilmesi için diğer önlemlerin yanında, ordu-siyaset ilişkisinin de mutlaka modern demokratik standartlara çekilmesi ihtiyacı önümüzde durmaktadır. ABSTRACTTHE EFFECTS OF MILITARY INTERVENTION ON POLITICAL STABILITYSince civilian democratic rule era (1945), a series of free and popular parliamentary elections that led to civilian democratic rule, The military, however, has intervened directly or indirectly almost every ten years in the name of restoration of rule and order, and after fulfilling its duty, voluntarily handed power back to civilian hands.We look at the same era, established 60 governments and from the political scene established 186 political parties, continuous efforts for changing election systems, package of economic stability programs and devaluations, after the military intervention, the changes made partially of entirely to pattern of constitutions, institutions and rules to be traced throughout the four preceding decades. In this data show us, during the era of Turkey had experienced serious political stability.In light of our study, we asked question and search for answers; the relationship between military and politics and a common underlying condition in Turkey was a high degree of political and economic ineffectiveness and the failure of the civilian government to contain the army. In other words, it had rendered itself incapable of reengaging in political instability of Turkey, Is there any relationship between military intervention role on political instability or it is, how much? In these meanings, What are the causes of political instability and how is the come out of military interventions? We aimed at find out above questions.In terms of theoretical and empirical research and examinations, we can speak out it is so important that the effects and role of military intervention on political stability in Turkey. In other words, during the military intervention or after the military intervention era, it had been feeding for re-establishing and continuous efforts of assessing and main parts of political instability. In this course, taking measures, providing and sustainability of political stability, we will need to make modern democratic standards combined with the relationship army-politics.
BASE
ÖZETİsrail, Osmanlı sonrası Ortadoğu politikasının belirleyici ögelerinden biridir. İsrail dış politikası üzerinde etken olan iç politika aktörlerinin tanınması bölgesel politikanın anlaşılabilmesi için zorunludur. İsrail'in dış politika aktörleri içinde en ilgi çekeni şüphesiz politikalarını din eksenli olarak belirleyen ve fakat gerektiğinde pragmatik kararlar alabilen 'Radikal Sağ Partiler'dir. Kuramsal olarak seküler bir devlet sistemi kurmuş olan İsrail'in iç ve dış politikasında parlamenter güçlerine oranla oldukça fazla nüfuzları olan bu partilerin İsrail dış politikasını belirleyen aktörler mi oldukları, yoksa seküler fakat yayılmacı liderler tarafından 'pazarlık kozu veya günah keçisi' olarak mı kullanıldıklarının belirlenmesi gerekmektedir. Tezimizin ana konusu, İsrail politikasındaki varlığı devletin kurulmasından öncesine dayanan MafDaL partisinin (Miflaga Datit Le'umit: Dinî Millî Parti) Batı Şeria ve Gazze Şeridi ile alakalı politikaların belirlenmesine etkisidir. Bu bağlamda MafDaL'ın ideolojik ve dinî temelleri incelenmiş, bu temellerin parti politikalarındaki ağırlığı ele alınmış, partinin varlığının son elli yılında geçirdiği evrim ve bu evrim sırasında edindiği dış politika prensipleri anlaşılmaya çalışılmıştır. Tezimizin ulaştığı temel kanılar şu şekilde özetlenebilir:1.İsrail radikal sağı 1967 öncesinde 'yayılmacı', 1967 sonrasında 'yerleşimci' bir çizgi takip etmiştir.2.Radikal sağ partiler yer aldıkları koalisyon tabanının genişliği ile ters orantılı bir 'şantaj' gücünü ellerinde tuttuklarından daha dar koalisyonlarda fazlaca etkin olmuşlar, bu sebeple de milli birlik hükümeti veya geniş tabanlı hükümetlerden rahatsız olmuşlardır. 3.MafDaL girdiği koalisyonlarda yer alan tek dindar parti olmak istemiş, bunu sağlayamadığında hükümetten siyasi ve ekonomik talepleri olmayan anti-Siyonist Aguda partileri ile aynı koalisyonda yer almayı tercih etmiştir. 4.Din eksenli radikal sağ partiler gerektiğinde gayet pragmatist politikaları destekleyebilmişlerdir. 5.Ultra-Ortodoks Şas Partisi'nin ortaya çıkması ve MafDaL'ın 'sosyo ekonomik tabakaların alt sınıflarından' aldığı oyları kapmasından sonra MafDaL yerleşim birimleri endeksli bir politika belirlemek zorunda kalmış ve dış politika çizgisi daha uzlaşmaz bir noktaya kaymıştır.6.İsrail radikal sağının bütün partileri gibi MafDaL da lider endeksli bir partidir ve değişen liderlikle birlikte dış politika çizgilerinde de belirgin değişiklikler sergilemektedir. Tezimiz İsrail radikal sağının özel olaylar karşısında gösterdikleri tepkileri olay bazında incelemiş ve bunlardan genel bir politika çizgisine ulaşmaya çalışmıştır. Sonuç bölümünde Oslo Süreci'nin genelde radikal sağ, özelde de MafDaL üzerine etkisi incelenmiş, din eksenli partilerin sürekli artan oy potansiyeli göz önüne alınarak bu partilerin İsrail'in ve Ortadoğu'nun geleceğine ne şekilde yön verebilecekleri hakkında bir yargıya varılmaya çalışılmıştır. SUMMARYOne of the determinants of the post-Ottoman Middle East Politics is Israel. An understanding of the domestic policy actors is necessary for the understanding of the regional politics. Among the foreign policy actors of Israel the ones that deserve most attention are the 'Radical Right Parties' that determine their policies with a religious orientation but can take pragmatic decisions when necessary. It is necessary to determine whether those parties with their powers in the domestic and foreign policy of Israel disproportionate to their parliamentary seats are the determining factors in the Israeli foreign policy making, or they are used by secular but territorial maximalist leaders as 'bargaining cards or scapegoats'.The main topic of the current thesis is the impact of MafDaL (Miflaga Datit Le'umit: National Religious Party) as a party the presence of which predates the state of Israel political existence on the determination of policies on the West Bank and Gazza Strip. In this connection the ideological and religious foundations of MafDaL has been studied, the weight of these foundations on the party politics has been examined, and the evolution the party passed by in the last fifty years of its existence and the foreign policy principles it acquired during this evolution have been tried to be understood. The basic understandings the current thesis arrived can be summarized as such:1.The political line of the Israeli radical right has been 'territorial maximalism' before 1967 and 'settlement' after 1967.2.Since the radical rightwing parties used to enjoy a 'blackmail potential' disproportional to the broadness of the base of the coalitions they took place, they have been more influential in narrow coalitions and thus were critical of National Unity Governments and broad coalitions. 3.MafDaL preferred to be the only religious party in the coalitions it took place and if could not manage to do this, it preferred to be together with Anti-Sionist Aguda Parties that had no political or economic demands from the governments.4.Religiously oriented radical right parties managed to support highly pragmatic policies when necessary.5.After the establishment of the ultra-orthodox Shas Party and its catching the votes of MafDaL's supporters from 'the lower socioeconomic echelons of the society' MafDaL was forced to keep a settlements oriented policy and its foreign policy orientation became tougher. 6.Like all other radical right parties of Israel, MafDaL is a leader oriented party and with the leadership changing it demonstrates significant changes in its policy lines. The thesis examined the reactions of Israeli radical right on specific events and from these tried to reach to a general policy line. In the final chapter the impact of the Oslo Process on the radical right in general and on MafDaL in private is examined and the continuously increasing vote potential of the religiously oriented parties taken into consideration, an attempt was made to reach an understanding of what kind of a form these parties will give to the future of Israel and the Middle East.
BASE
ÖZETBu çalışmanın ana hedefini II. Meşrutiyet yönetimlerinin Arap vilayetlerine yönelik merkeziyetçilik politikalarının Basra vilayeti örnekleminde incelenmesi oluşturmaktadır. Bu noktadan hareketle Osmanlı devlet aygıtının II. Meşrutiyet dönemi Basrası'nda nasıl işlediği, devlet iktidarının nereye kadar uzanabildiği, yerel muteberan ve aşiret reislerinin bu müdahaleye nerede dur dediği mercek altına alınmış ve Basra vilayetinde devletle toplum arasında ne tür bir ilişkinin hakim olduğu göz önüne serilmeye çalışılmıştır. Bu çalışma, merkezden çevrenin nasıl göründüğünü, Basra vilayetinin problemlerine karşı hükümetlerin takındıkları tavırları ve aldıkları kararları incelediği gibi bunun yanı sıra çevrenin merkez algısını da yansıtmayı amaçlamakta ve vilayetteki yerel elitin bakış açısına ışık tutmaktadır.Bu çalışma sonuçları itibariyle II. Meşrutiyet dönemi merkezileşme siyasetinin Basra vilayetinde büyük oranda başarısız olduğunu göstermiştir. Basra vilayetinde merkezin atadığı memurlar vasıtasıyla kurulmaya çalışılan merkezileşme, bir çok zaman büyük rütbeli memurların yerel elitle işbirliğine gitmesine neden olmuştur. Bu dönemde yerel elitle ilişki kurma biçiminin değişmesi de, önce yerel eşraf ve muteberanın merkezi tehdit olarak algılamasına, akabinde ise bu algının çift taraflı bir hale gelmesine neden olmuştur. 1908 sonrası hükümetlerin aşiretlere yönelik toprağa bağlı siyasetlerini değiştirme ve merkezileşme teşebbüsleri ise kısmen etkili olabilmiş fakat son tahlilde vilayet kırsalında merkezin hedeflediği "asayiş ve huzur" sağlanamamış, aşiretler arası mücadelelere son verilememiştir. Merkezileşmenin yenilgiye uğradığı alanlardan bir diğeri de Basra vilayeti üzerindeki Osmanlı-İngiliz siyasi mücadele olmuştur. Gerek uluslararası konjonktürün etkisi, gerekse meşrutiyet sonrası yerel elite yönelik değişen politikalar, bölgede merkezileşmeden ziyade kopuşa yol açmış, bunun bir sonucu olarak Basra I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nun elinden çıkan ilk Arap toprağı olmuştur.Anahtar Kelimeler: Basra, Irak, İttihat ve Terakki, merkezileşme, taşra. ABSTRACTThe main objective of this study is to analyse the centralization policies in the Second Constitutional period towards the Arab periphery in the sample of the Basra Province. From this standpoint, the workings of the Ottoman state apparatus in a provincial setting, the kind of relations between state and society and the meaning of political practice of provincial actors trying to define such hegemony have been put under the spotlight. In the same way, the relations between the Ottoman state and Basra provincial society is sprawled into consideration. In this study, the way that periphery is seen from the center, the decisions taken by the governments and the attitude of the center to the problems of the Basra Province is examined. In addition, this work aims to reflect attitude and perceptions of the center to the provincial periphery and sheds light on the local elite's perspective as well.The results reached in this study shows that centralization policy applied in second constitutional monarchy period at Basra province was largely unsuccessful. Centralization which had tried to be constructed via appointed officials at Basra, mostly has led to collaboration of high-ranking officials with the local elite. The change in the form of relationship building with the local elite in this period, has first led the local elite to percieve center as a threat, and subsequently cause this perception to become bilateral. Changing politics and centralization initiatives of governments after 1908 which were mainly based on the land towards tribal organisations is able to be partially effective. In the final analysis "public order and peace" aimed by the center in the rural parts of the provice could not be achieved and struggles between the tribes could not be put an end. One of the areas of defeat on the centralization policy in the Basra Province was the political struggle between Ottoman Empire and Great Britain. Both the impact of the international conjuncture, as well as changing policies after the second constitutional monarchy towards the local elite, has led to rupture in the region rather than centralization and as a consequence of this policy Basra became the first Arab land which was lost during the First World War.Key Words: Basra, Iraq, CUP, centralization, provincial periphery.
BASE
ÖZETDünya dengelerindeki değişim ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar, sıcak savaşların yerini, soğuk savaşlara bırakmasına neden oldu. Soğuk savaşın gereği olarak ortaya çıkan psikolojik savaş türü ve bu savaşın vazgeçilmez unsuru düşük yoğunluktaki çatışmalar Amerika'ya yapılan saldırı ile birlikte "Küresel Terör" kimliğini kazanmış oldu.Türkiye'de terörün sebebi içinde bulunduğu koşullarından kaynaklanmaktadır ve dışardan desteklenmektedir. Türkiye dışardan gelen dış tehdide ve içerden kaynaklanan iç tehdide karşı ilk önce kendi iç kalesini güçlendirmelidir. Daha sonra da, uluslar arası toplumun onurlu bir üyesi olarak kendi Ulus-Devlet (Milli) politikasını etkin ve tavizsiz bir şekilde uygulamalıdır. Bu politika Türkiye'nin sadece yakın geleceğini değil, uzak geleceğini de kapsamalıdır. Eğer Türkiye bulunduğu coğrafyadaki tarihi, kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri birikimini ve gücünden kaynaklanan potansiyeli ile proaktif davranarak, yeni politikalar ve yeni çözümler üretemezse, başkaları tarafından üretilmiş olan çözümleri ve hareket tarzlarını, küçük pazarlık payları ile kabul etmek zorunda kalacaktır. ABSTRACTThe change in global balances and segregation in international relations, have replaced the conventional warfare with "cold wars". Psychological warfare which is developed as a reason to carry out cold war and, small hostile confrontations which are invaluable assets of a cold war, especially with the recent terrorist attacks directed to U.S.A., have reformed a new concept called "Global Terrorism".The reasons behind the terror in Turkey are the conditions of Turkey itself, and the support to terror by the forces out of Turkey. First of all, Turkey must strengthen its internal defenses to confront the threats which are caused by both internal and external forces. After that, being an honorable member of the international community, Turkey has to enforce its own national policies effectively and without compensation. This policy shouldn't only be short term but instead must be applied as a long term policy. If, Turkey shall not use the potential from the historical, cultural, political and the economical power of the geography which it resides, and the power of the martial accumulation, and if Turkey will not act proactively, without producing new policies and solutions, Turkey has to accept the solutions and plans of acts which are produced by others and also which have small chances for negotiation.
BASE
ÖZET1922 yılında Lozan Konferansı'na gidildiğinde batılı devletler Türkiye'yi geri kalmış bir devlet olarak adlandırmışlardır. Türk inkılâp hareketinin devam etmesinin şart olduğu, konferans sırasında ciddiye alınmayan delegelerimiz tarafından net olarak anlaşılmış ve Türkiye'ye de bildirilmiştir.Türk inkılâbının Atatürk dönemindeki en önemli ilkeleri laiklik ve demokrasi olmuş ve hemen hemen yapılan tüm inkılâplar bu iki temel ilke üzerine inşa edilmiştir. Cumhuriyet rejimi tek partili bir yapı ile kurulmuş ve Atatürk döneminde iki defa çok partili demokrasi deneyimi yaşanmıştır. 1924 yılında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; Şeyh Said İsyanı ve İzmir Suikasti neticesinde tarihe karışmıştır. 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası ise irticayı örgütlenmeye teşvik etmesi nedeniyle feshedilmek zorunda kalınmıştır.Kapatılan ve feshedilen siyasi partiler Türkiye Cumhuriyeti'nde demokrasi geleneğinin yerleşmesini geciktirmiş; bununla birlikte, inkılâpların yerleşmesi ve yeni rejimin pekişmesi için demokrasiden ödün verilmek zorunda kalınmıştır.ABSTRACTWhile attending to Conference of Lausanne in 1922, Turkey was called as an undeveloped country by western countries. It was understood clearly by Turkish delegates, who was ignored during the conference, that contiuning of Turkey's reform movements was very essential, afterwards Turkey was informed about the situation, too.Secularism and democracy became the most important principles of Atatürk's period and nearly all reforms were built on these two basic principles.Turkish Republic was established with an authoritarian single-party and experienced multi-party democracy during Atatürk's period. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Progressive Republican Party), which was formed in 1924 was closed on the grounds of Sheikh Said Rebellion and the Assassination Attempt in Izmir. Serbest Cumhuriyet Fırkası (Free Republican Party), formed in 1930 had to be abolished, either as the party encouraged the reactionary groups to be organized.Turkey's democracy traditions couldn't become firmly established because of abolished and closed parties; however, for the sake of reforms and the republic being able to be strengthened, unfortunately it was essential to compromise like that despite the democracy.
BASE